kahraman bapçum: ne o? yıldız tablosundaki yan yana dizilmiş altı yıldızı mı yadırgadınız? haklısınız. nizamsızdır bu... milliyet yıldız bareminde altı yıldız yoktur. lakin o yıldızları dizerken insanın eli durmak istemiyıor ki...
galatasaray: turgay şeren, candemir berkman, doğan sel, naci erdem, mustafa yürür, talat özkarslı, uğur köken, kadri aytaç, metin oktay, yılmaz gökdel, tarık kutver
teknik direktör: gündüz kılıç
legia warszawa: ıgnacy penconek, horst mahseli, henryk grzybowski, antoni trzaskowski, jacek gmoch, kazmierz fraçkiewicz, lucjan brychczy, antoni piechniczek, bernard blaut, janusz zmijewski, wieslaw korzeniowski
gündüz kılıç, «legisa maçında çocuklar oyuna kendilerinden olağanüstü şeyler kattılar» dedi
galatasaray antrenörü gündüz kılıç, son legia maçının milano'da milânla yapılan 5-0 lık karşılaşmadan daha zor geçtiğini söylemiştir.
«san siro'da milan’dan 5 gol yedik. ama, bu kadar sıkıntı çekmedik.» diyen kılıç, şöyle devam etmiştir; «bu, kar altında ve batak sahada cereyan eden bir futbol beğuşmasıydı. çocuklar varşova'daki oyuna kendilerinden olağanüstü şeyler kattılar. ciğerlerinden, kalblerinden, oynadılar. buna, galatasaray'da her zaman rastlamak mümkün değildir. biz, artık anlaşılıyor ki, büyük maçlarda büyük futbol oynuyor, diğer maçlarda rakiplerimizi küçümsüyoruz.»
varşova'daki maçı 2-1 kazanan legla'nın büyük bir takım olduğunu hatırlatan kılıç «kupa galiplerinde bu takımı yenip, tur atlamak için en az varşova’daki oyunu çıkarmamız lâzım. ayrıca seyircinin yardımına muhtacız.» demiştir.
3 aralıktaki rövanş hazırlıklarının bugün krosla başlayacağını açıklayan antrenör - menecer, federasyondan 28, 29 kasımda ankarada hacettepe ve şekersporla yapılacak deplâsman maçlarının ileri bir tarihe bırakılması temennisinde bulunmuş ve şunları ilâve etmiştir; «dünyanın her yerinde, futbolculara iki maçta kaybettiği enerjiyi kazanması için zaman tanınır. ankara'da oynayıp, hemen istanbula dönüp, legia maçına çıkacağız. anlayış bekliyoruz.»
varşova’daki maça, müdafaa taktiğine uygun futbolculardan kurulu bir takımla çıkıldığını hatırlatan kılıç, revanşa hücuma yatkın bir tertip çıkarmayı düşündüğünü belirtmiş ve legia'ya karşı başarılı bir oyun çıkartan futbolcularını överek sözlerini şöyle bitirmiştir: «tekrar ediyorum, işimiz zor. elbirliği ile revanşa hazırlanmamız şarttır.»
legia antrenörü popescu beraberliğe razı. sarı-kırmızılı takım turgay - candemir, doğan - kadri, naci, talât - yılmaz, mustafa, tarık, metin, uğur tertibiyle oynayacak. hakemler avusturyalı
galatasaray, varşova'da 2-1 yenildiği legia ile bu gece mithatpaşa stadında revanşı oynayacaktır.
avusturya federasyonundan franz mayer - gerherdt hauptmann - peter lammer üçlüsünün idaresinde saat 20'de başlayacak olan müsabakaya galatasaray'ın şu tertiple çıkacağı sanılmaktadir: «turgay - candemir, doğan - kadri, naci, talât - yılmaz, mustafa, tarık, metin, uğur.»
legia ise varşova'ya nazaran daha değişik bir tertiple dizilecektir: «penconek - masheli, tchrzaskowski - pichniczky, gryzbowski, blaut - zmijewski, korzeniowski, gmoch, brychzy, frackiewicz.»
legia’nın yugoslav antrenörü «beraberlik beklediği» bu maç için teşkil ettiği onbir’de, varşova’da ilk golü atan sağ haf gmoch’u santrfor mevkiine koymuştur. bundan da polonya kupa şampiyonunun galatasaray karşısında 2-1'lik avantajı korumak için oynayacağı ve hareketli bir müdafaa oyununa gireceği anlaşılmaktadır.
g. sarayın hedefi iki farklı galibiyet
varşova'da çıkardığı fevkalâde oyuna rağmen son dakikada yediği bir golle mağlûp duruma düşen galatasaray ankara'dan döndüğünden bu yana gündüz kılıç'ın idaresinde sıkı bir hazırlık devresi geçirmiş ve iki, üç farklı bir galibiyet için hazırlanmıştır. hava, seyirci ve saha şartlarının galatasaray'ı maçın favorisi haline getirdiğini söylemek hatâ olmayacaktır.
gerçekten de sarı - kırmızılılar avrupa kupa galiplerinde türk futbolunun temsilcisi olarak bugün legia engelini aşmaya, çalışırken, arkalarında kuvvetli ve samimi bir seyirci kitlesinin desteğini bulacaklardır. antrenör gündüz kılıç maç hakkında şunları söylemiştir: «polonyalılar türk futboluna ikinci bir ders vereceğiz demişler. bu beyanat bizi çok şaşırttı. galatasaray geçen yıl polonya şampiyonunu kupadan elerken bir sporcu olarak sadece sevinç duymuş, böyle bir gurura kapılmamıştık. bu konuşma bizi büsbütün kamçıladı. bu gece mithatpaşa'da türk futbolunu temsil ederken kulaklarımda polonyalıların bu sesleri olacaktır.»
popescu «beraberlik» diyor
legia'nın yugoslav antrenörü popescu dün de beraberlikten bahsetmiş ve «revanşı kaptırmamak için oynayacağız.» demiştir. galatasaray’ın ilk yarım saatte ağır bir tazyik kuracağını tahmin ettiğini bildiren antrenör sözlerini, «bu hızı, canlı bir müdafaa ile durdurup, gayemizi gerçekleştireceğimizi ümid ederim. takımıma güveniyorum.»
legia'nın istanbul'da sadece müdafaa oynayacağını zannedenler, bu görüşlerinde aldanabilirler. her ne kadar legia 4-3-3 sistemini iyi tatbik eden bir ekip ise de, bu sistemi aynı zamanda hücumları düzenlemekte de kullanmaktadır. nitekim legia yan haflatı çok defa forvetin destekçisi olarak rakip kalede tehlike yaratmaktadırlar.
galatasarayı varşovada iyi bir takım olarak gördük. güzel mücadele etti ve oyunu da zor verdi. ancak türk kupa şampiyonu, varşova'da daha ziyade defansif oynamış, az gol yemeğe çalışmıştı. elbette istanbul'da daha çok hücum oynayacak ve çok gol atmağa çalışacaktır. bu bakımdan oyun şartlarının, varşova’dakinden çok farklı olacağı muhakkaktır. işte bu değişik şartlarda legia’nın, gene de sağiç brychczy'nin idaresiyle teknik bir oyun göstereceğini sanıyorum.
polonya'daki maçı gören futbol otoritelerimizin çoğu, istanbul maçında legia’ya büyük şans vermemişlerdir. hattâ legia'nın mutlaka yenileceğini öne sürenler çok olmuştur. bununla beraber yugoslav antrenör popescu'nun, arzuladığı «berabere kalmak» gayesini gerçekleştirmek üzere, oyuncularım hazırladığı da gözden uzak tutulmamalıdır.
ben, maçın düğümünü çözecek adara olarak türklerin golcüsü metin oktay'ı görüyorum. eğer legia müdafaası metin'i iyi marke eder ve ona gol attırmazsa, galatasarayın tur atlama şansı da azalır. metin’in golleri, revanşın kaderini değiştirebilir.
canını dişine takarak devamlı saldıran g. saray, legia'yı yendi, fakat eleyemedi
1-0.. yazık! kozlar 3. maçta payaşılacak
sahanın yıldızı metin'di. bir millî maçta imiş gibi tezahürat yapan seyirci g. saray'ı tesçi etti ve sert oynayan polonya'lıları şişe yağmuruna tuttu
kahraman bapçum
ne o? yıldız tablosundaki yan yana dizilmiş altı yıldızı mı yadırgadınız? haklısınız; nizamsızdır bu... milliyet yıldız bareminde altı yıldız yoktur. lâkin o yıldızları dizerken insanın eli durmak
istemiyor ki...
efsane - adam bekir için söylenecek bir şey varsa, onu seyretmiş olanlar söylesin; ama türk futbol talihinin en büyük «vurucusu» metin kendi futbol hayatının da en büyük maçlarından birini oynadı.
türk futbolu seviyesinin üstünde bir takımdı bu legia. ve galatasaray da -bir iki elemanı hariç- oldukça iyi bir futbol oynuyordu. ama bir metin vardı ki sahada, bu yirmi iki adamın arasına yanlışlıkla düşmüş ayrı bir seviyenin adamı idi sanki...
ve vuruyorlardı kıyasıya, bu futbol yıldızının koluna, buduna, ayağına, kafasına.. oyuna santrfor olarak başlayıp, sadece metin'i marke etmek için geriye çekilen piechniczek, kendisine verilen işi oldukça iyi başarıyordu. gel gör ki metin'i biçerek durdurmaktan başka çare bulamamıştı.
özeti şudur bu hikâyenin: bir metin vardı sahada, bir de ondan ötesi...
şahane gol
iyi başlamıştık oyuna. ilk dakikadan gol kokusu duyuyorduk. 20 dakika bu koku ile geçindik. 20 nci dakikada, sahasının dışında sol bekin bir hareketini hakem çift vuruşla cezalandırdı. candemir topu kale ağzına şandelledi. tarık'ın kafası... pis bir falso alarak avuta doğru gidiyordu top. birdenbire metin parladı o beklenmez yerde... top sol tarafa doğru kaçmıştı. metin topa yetiştiği zaman kaleyi oldukça küçük bir açıdan görüyordu artık... ama o köşe bu büyük «vurucu» nun en büyük şaheserleri yarattığı nokta idi. yattı sağ yanına doğru ve... bir şahmerdan vuruşu idi, ağları bulan bu şüt...
oyuna başlarken -artık temsili maçlara da bir millî maç havası vermemek itiyadını kazanmış olan seyircinin söylediği- istiklâl marşı ile en büyük heyecan yükünü almış olan tribün artık deşarj olabilirdi.
hele 31 inci dakikada candemirin söktüğü topla sıyrılıp ceza sahasına girerken yaptığı yerden ortaya metin şimşek gibi dalıp da topu kıl payı kaybedince ümit büsbütün artıyor ve «idol» metin günün adamı olacağını gösteriyordu. devrenin son dakikasında yine metin'in 25 metreden salladığı ve tabanca mermisini andıran şüt kalecinin kapattığı köşeyi buluyor, penconek zorla kornere çeliyordu.
ikinci devre :
galatasaray goller kaçırıyordu. çünkü metin tek başına bir maçı taşıyordu omuzlarında. her pozisyonda faul yapan iki rakibi de beraber... altı kişilik bir gurubun içinden füze gibi yükselip topu arkadaşlarına indiriyor, bir kaç kişi arasına yuvarlanmış kötü bir pası alıp, değerlendiriyor... ve 65 inci
dakikada iki «biçici» hasmından söktüğü bir topu, olduğu yerde 180 derece dönüp patlattığı şütle üst direği âdeta sıyırarak avuta gönderiyordu.
75 inci dakikada doğan’ın hatâsı ile kaçan sağaçığın yerden ortasına yetişen gmoch’un şütü üst direkten dönünce.. hele ondan beş dakika sonra bir de blaut’un vuruşu aynı direği bulunca: şans bize gülüyor dedik tabii..
bize gülen şans az daha dünyayı başımıza yıkıp geçecekti. penconek’in bir kale atışında topu havada kesen metin ofsayt bulunan tarık'ın önüne düşürdü. tarık beki çalımladı ve üzerine gelen kalecinin üstünden sıyırdı topu. top seke seke kaleye giriyor ve hakem ofsayt veriyordu. sinirli itirazlar bize hiç bir şey kazandırmazdı.
final
son dakikada metin’in attığı bir frikikte top naci'nin önüne düşerken kadri araya giriyor ve hazır bir golü avuta atıveriyordu. son şans da gitmişti.
g. saraylılar üzülüyorlardı: "tüh! açık farkı nasıl kaçırdık"
sarı - kırmızılılar 3. maç için sofya veya üsküb'ü istiyorlar
necati karakaya
«yirmi yaşında gençler, ileride ayaklarına gelen toplara vuramazlarsa, elbette böyle sil baştan olur. al işte şimdi.. yeniden kamp onbeş gün, yeniden para harca. hakemin iptal ettiği gol ofsayttı. zira tarık, kaleciden gelen topa, metinin müdahalesinden sonra vurdu.» bu sözleri ayaklarına gelen üçüncü turu kaçırmanın üzüntüsü içersinde bulunan galatasaray beki candemir söylüyordu.
hırsını yenemiyerek mırıldananlar arasında turgay da vardı; «ah doğan, yetmiş defa söylüyorum. topu kontrol edemezsen taça vur. diye. yedi numara burnumun dibine kadar sokuldu. topu ortaladı. sonra şutları direkten döndü.» naci ise, son dakikada metin'in firikikinden gelen topu, çok rahat takip ettiğini söylüyor ve devam ediyordu: «topu yumurta gibi altı pasın üzerinde gördüm. fakat kadri, daha güç pozisyonda müdahale edince, top avuta gitti. tuh!. açık farklı galibiyeti kaçırdık gitti.»
metin, üzüldüğünü söylüyor. «konusmıyacağım» diye ısrar ediyordu.
3. mac için
galatasaray üçüncü maç için legia idarecilerine 9 aralıkta sofya veya üsküpte oynanmasını teklif etmişlerdir.
legia kafile başkanı, «teklifi polonya'ya döndükten sonra inceleyeceğiz» demiştir
galatasaray - legia maçının hakemi franz meyer maçtan sonra sahadaki tatsız, hâdislerden seyirciyi mesul tutmadığını belirtmiş ve «avrupa şampiyon kulüpler ve kupa galipleri turnuasında bu tip hâdiseler artık normal karşılanmaktadır» demiştir.
herr meyer, bir galatasaraylı idarecinin soyunma odalarına gelerek kendilerini fifa'ya şikâyet edeceğini söylediğini açıklamış, «biz buraya kimseye ne hediye vermeğe ve ne de zarar vermeğe geldik. spor efkârı ve basın, golün ofsayt pozisyonda atıldığına şahittir. bunun gol olduğuna çocuklar bile güler» demiştir.
legia takımı kafile başkanı gutaken ve antrenör popescu, maçtan sonra, «şimdiye kadar ilk defa bir misafirin şişe ile karşılandığını gördük» demişlerdir.
gutaken, seyircilerin yaptıkları hareketlerin spor centilmenliğine yakışmadığım belirtmiş ve «bozuk ve kötü sahada ancak bu kadar futbol oynanır. iki muhakkak gollük şütümüz direkten döndü. yoksa netice bu şekilde olmayacaktı» şeklinde konuşmuştur.
legianın yugoslav antrenörü popescu ise, «galatasaraylılar sinirlenerek daha farklı bir galibiyetten oldular» demiş ve sözlerine şu şekilde devam etmiştir: «tipik bir kupa maçı oldu. galatasaray daha hâkim oynadı. şans itibariyle biz de maçı alabilirdik. futboldan anlayan herkes tarık'ın hareketinin ofsayt olduğunu görmüştür. manâsız müdahale ile oyun çığrından çıktı. böyle gürültülü seyirci görmedim. hakem ise devamlı olarak ev sahibi takımı tuttu.»
maçın neticesi şu veya bu; bence mühim değil, ama dün sahada galatasaray forması altında seyrettiğim metin’in bataklıkta büyüyen zambaktan hiç farkı yoktu.
yazık bu çocuğa! metin tam manâsıyla futbol sanatını dünkü bataklık içinde gösterecek enerjiyi buldu kendinde. oysa ben metin’i yemyeşil, halı gibi sahalarda bir real madrid, bir inter forması altında görmeyi temenni ederdim. işte o zaman metin daha başka, bambaşka ve adım futbol tarihine geçirtecek bir futbol adamı olurdu.
üçüncü maça gelince: artık şanslar müsavi. galatasaray daha formda gözüküyor ama bu maratona dayanacak kondisyona sahip mi, işte bunu tahmin etmek zor.
kısaca, istanbuldan sadece metin‘i, bu büyük futbol kaabliiyetini görmek bahtiyarlığına eriştim diyerek ayrılıyorum.
hedefe varmak için behemahâl iki farklı bir galibiyet gerektiren maçların bir futbol takımını ve futbolcularını sahada ne kadar rahatsız ettiğini, ne kadar katılaştırdığını bilemezsiniz.
hele böyle iki farklı yenmeniz gereken takım legia gibi komple, diri, şuurlu, teknik ve taktik bakımlarından olgun bir takım olursa...
varşovadaki maçtan sonra legia'nın kudretini tamimiyle realist olarak anlatmağa çalışmıştım. belki de bâzıları bunu oradaki mağlûbiyetin bir tevili sanmışlardır. fakat şimdi gözler hakikati gördü sanırım.
galatasaraylı futbolcular herşeye rağmen dün biraz şans, biraz şuur ve beceriklilikle üçüncü tura atlamışlardı bile... bence legia gibi bir takımı mağlûp etmekle de galatasaraylı futbolcular bir başarı sağlamışlardır.
ancak saha ortasında kondisyonu mükemmel meselâ, mustafa gibi iki futbolcum daha olsaydı, bu iş daha kolay olacaktı ve kalemize boş gelen bir rakip de gözükmeyecekti.
galatasaray takımında avucumuzun içinden kaçan tur atlamama üzüntüsü yanında bilhassa candemir ile metin’in yaptıkları form hamlesi memnuniyet vericidir. şimdi üçüncü maçın eşiğindeyiz. aşılması çok zor bir eşik. fakat bazen zorlar daha fevkalâde yapıverir insanları...
galata sarayın, polonyada tatbik ettiği müdafaa oyun tarzına karşılık, burada ayni tarz oyunu legialıların tatbik edeceğinden şüphe etmemek lâzımdı.
nitekim de öyle oldu ve neticeyi kurtarmak için legialılar bu oyun tarzlarının yanına biraz da, tatlıca sertlik ilâvesi ile istediklerine kavuştu.
buna rağmen polonyalıların, istanbuldan elenmiş olarak gitmeleri de mümkündü. zira galatasaray zamanında golünü atmış, ikinci gol için vakit bırakmıştı. fakat çetin bir müdafaa kuran ve hedefleri tamamen metin’i yok etmek olan legialılar zamanında takım halinde müdafaaya çekilmesini bilen ve geri adamlarının soğukkanlı hareketleri ile hiç boşa top atmadan yelpaze gibi gene açılabilen oyun tarzları ile işi burada bitirtmediler.
bugünkü futbolun bütün oyun kaidelerini yerine getiren ve bilhassa kupa maçlarının karşılığında ne yapılımsı lâzım geleni lâyıkı ile tatbik edebilen polonyalıların yanında, galatasaraym da dünkü gayreti tebrike değerdi.
90 dakika mücadele edip, fizik kondisyonları yerinde görülen sarı - kırmızılıların üçüncü maçından da ümit var olmak yerinde olur. ne var ki tarafsız bir sahada yapılacak maçta onların teknik üstünlüğü bizden daha ileri görüldüğünden galatasarayın buradaki maçtan daha gayretli olmaları icap etmektedir.
bir de legia için «sert futbol oynamaz» demişlerdi. maçı görenler allah için söylesin. iri kıyım futbolculardan kurulu polonyalılar bir de sert oynasalardı! hep beraber «maazallah» diyelim. o takdirde saha salhaneye döner ve galatasaray lige çıkartacak oyuncu bulamazdı.
sertlik ne kelime: kıyasıya tekme atıyor legilılar. orta avrupanın ea nazik ve centilmen milletinden doğrusu böyle kasdi hareketlere kaçan bir oyun beklemezdik. yakıştıramadık...
hani bizim candemir dahi dünkü oyunda nâzik kaldı. gerçi legia, teknik, fizik üstünlüpü ve top bilgisi bakımından zaman zaman iyi örnekler verdi. bunu inkâr edemeyiz. müdafaa oynamasına rağmen iki topun direkten dönüşü, bir yüzdeyüz gollük şutu turgayın çelişi, bir de sağacığın üç pastan topu dışarı atışı gole gitme sanatını bildiklerini de ortaya koydu.
galatasaray, son yıllarda göremediğimiz bir hırs ve azim içersinde maça asıldı. metin’in şahâne hareketlerine forvetteki diğer elemanlar ayak uydurabilmiş olsaydı sarı - kırmızdılar sofya veya üsküp’te bu zorlu takımla bir daha oynamak mecburiyetinde kalmazlardı.
peki, galatasaray üçüncü maçta ne yapar? bizim bu soruya vereceğimiz cevap, «aynı oyunu çıkarırlarsa üçüncü tura geçerler, aksi takdirde legia, sarı - kırmızılıları hem döver, hem de yener.»
düşünüyorum da... galatasarayın güzel bir golle varşovadaki kaybı silerek üçüncü maç imkânını yarattığına mı sevinmeli, yoksa ikinci bir golle üçüncü tur yolunu açamadığına mı üzülmeli?
türk temsilcisinin, milli maçta yenildiğimiz bir ülkenin kupa galibini yendiğine mi sevinmeli, yoksa canlı oyununu birden fazla değerlendiremediğine mi üzülmeli? legianın, hele iki yan hafının mükemmel geliştirdiği kontrataklarında iki topun direklerimizden dönmesine mi sevinmeli, yoksa aynı legianın maçı tehlikeye sokan haşin oyununa mı üzülmeli?
metin'in, fevkalade hareketlerine mi sevinmeli, yoksa gene metin’in faul makinesi rakipler önünde tekme yağmuruna hedef oluşuna mı üzülmeli? havanın zevkli bir maça imkân verecek güzelliğine mi sevinmeli, yoksa legialıların bu zevki kaçıran sertliği karşısında hakemin yumuşaklığına mı?
nihayet pek çok yabancı takımdan «centilmen» takdirini kazanmış seyircimizden birkaçının sahaya savurduğu ve bu müsbet intibaı yaralayacak şişelere, minderlere mi üzülmeli?
bütün bunların dışında, galatasarayın üçüncü maçta da böylesine azimli ve canlı oynayacağı ümidi ile sevinmeli mi, yoksa legianın üçüncü maçta dün gecekinden daha tehlikeli olacağı endişesi ile üzülmeli mi?
galatasaray kulübü ikinci başkanı rüçhan adlı ve menecer - antrenör gündüz kılıç, legia maçındaki hâdiseler sebebiyle futbol federasyonu tarafından merkez ceza heyetine verilmişlerdir.
kılıç'ın merkez ceza heyetine sevkedilmesine şu hareketlerinin sebep olduğu açıklanmıştır:
1. legia maçında hakeme itiraz ve hakaret,
2. görevlilerden müsaade almadan sahaya girmek.
3. rakip futbolcuların üzerine yürümek.
tedbirsiz olarak ceza heyetine verilen kılıç’ın ifadesi alındıktan sonra heyet kararını açıklayacaktır.
uefa, galatasaray'a (2000 isviçre frangı) ceza verdi
avrupa futbol birliği, galatasaray - legia maçındaki olaylardan sarı - kırmızılı kulübü suçlı gördü. para 20 ocak'a kadar ödenecek
ankara, özel
uefa galatasaray kulübüne ikibin isviçre frangı (6000 tl) para cezası vermiştir. futbol federasyonunun galatasaray - legia maçındaki hâdiseler sebebiyle uefa'dan istediği rapor dün gelmiş ve raporda hadiselere galatasaray kulübünün sebep olduğu, sahaya şişe ve minder atıldığı, maçtan sonra galatasaray kulübü ikinci başkanı rüçhan adlı’nın hakemin odasına giderek, hakeme hakaret ettiği, böyle bir hâdisenin önemli sonuçlar doğurabileceği bildirilmiş ve ayni zamanda federasyonun da dikkati çekilmiştir.
futbol federasyonu da dün galatasaray kulübüne tebligat yaparak 20 ocak’a kadar paranın uefa'ya gönderilmesini istemiştir.
galatasaray kulübü uefa'nın son üç yılda aldığı kararlardan son derece şikâyetçi olduğunu futbol federasyonuna bildirmiştir.
federasyona gönderdiği yazıda, daima demir perde memleketleri ile karşılaştıklarını belirten ve bunu misallerle izah eden sarı - kırmızılı kulübün başkanı ulvi yenal; milan maçında hakemin saha müsait olmamasına rağmen, italyan kulübünün ısrarı ile maçı oynattığını izah etmiştir.
yenal hakemin uefa'ya verdiği raporun «yavuz hırsız evsahibini bastırır» kabilinden olduğunu da izahatına eklemiştir.
galatasaray, uefa ' ya borcunu ödemezse sion'la oynayamayacak
galatasray’ın. uefa’ya olan borcu sebebiyle sion maçı tehlikeye girmiştir.
geçen yıl yapılan ve kupa galipleri karşılaşmalarından olan g. saray - legia maçının uefa hissesi henüz yatırılmamıştır. avrupa futbol birliği para yatırılmadıkça sion maçına izin verilmeyeceğini bildirmiştir. ( http://www.macanilari.com...saray-196519667001--.html)