01.11.1994 de oynanan hollandalı jaap uilenberg'in hakemliğini yaptığı maç. sonradan fenerbahçe de oynayacak olan dalien atkinson 78. dakika da aston villa yı 1-0 öne geçirmiş,orhan kaynak 90.' da ceza sahasına yapılan ortada rakibin müdahalesine rağmen topu tavana çakmıştır. bundan hemen sonra aynı dakika içinde ugo ehiogu durmu 2-1 yapmış ve sevincimizi kursağımızda bırakmıştır. villa teknik direktörü ron atkinson gece maçını güneş gözlükleri ile yedek kulübesinden seyrettiği için beni gıcık etmiştir( belki gözleri rahatsızdı ama ben gene de gıcık olmuştum). bu maçla ilgili hatırımda kalan diğer bir olayda üst kattaki trabzonlu komşumuzun 14lüsünü maçın hemen ardından saydırmasıdır. o zamana kadar hatırladığım ilk maç bitiminde havaya silah sıkma hadisesi de budur.
bu maçta ilk kez izleme fırsatı bulduğumuz dalian atkinson, yanlış hatırlamıyorsam ertesi sezon fenerbahçe'ye transfer olmuştur, fakat beklentilerin altında bir performans sergilemiştir.
trabzonsporda şuana kadar 32 senesi geçen malzemeci ömer şenerin bu maç ile ilgili anısı şöyle:
''ingiltere'deki maçta, ogün kırmızı kart görmüş ve soyunma odasına gitmişti. 1-0 yeniliyorduk. beraberlik gölünü küçük orhan attı ve golü haber vermek için soyunma odasına, ogün'ün yanına gittim. ogün'e gol attığımızı söyleyince, duştan kendisini dışarı attı. bağırarak sahaya gitmek için koşmaya başladı. o halde sahaya çıkmasın diye onu koridorda zorlukla tuttum. güzel bir galibiyet ve anıydı''
bir sonraki sezonda yine avrupa'dadır trabzonspor. ve sonra bir daha, bir daha... ve, trabzonspor'un avrupa serüveninde her iki maçı kaybederek elendiği turların sayısı çok azdır, inatçı ve inançlı futboluyla her rakibe karşı direnmesini, ayakta durmasını bilen bir kimliği vardır bordo-mavililerin. takımlarımızın futbolun ileri gelen ülkelerinin takımları karşısında hezimete alıştığı bir dönemde, ünlü markaları bir kez olsun bile yenmek büyük onur meselesidir o zamanlar. liverpool'un ardından, barcelona, lnter, lyon ve aston villa galibiyetleri de eklenir trabzonsporun başarı karnesine. fenerbahçe'nin tarihi manchester zaferinden sonra ingiliz takımlarına üstünlük sağlayamadığımız dönemde birmingham'dan turla dönülmesi büyük olaydır. yine, bir intertoto kupası maçında bile olsa bir italyan takımını elemek de trabzonspor'a nasip olur en önce. avni aker'de yenildiği peruggia'yı italya'da 3l'lik uzatma galibiyetiyle geçer bordo-mavililer.
günlük başarılar bir yana, trabzonspor'un uzun vadede çok önemli bir becerisi, çok düzgün bir karnesi olmuştur avrupa kupalarında. yakın zamana kadar, toplam galibiyet sayısı mağlubiyet sayısından fazla olan tek türk takımıdır trabzonspor. ve bu, türk takımları için ancak rüyada görülecek bir bilançodur geçmişte ve neredeyse bugün bile. galatasaray ile birlikte, ama ondan daha önde taşır bayrağı avrupa'da. ülke puanının en önemli kaynağı olur uzun süre. üstelik, ülke futbolunun uzunca bir döneminin avrupa kupalarında en çok gol atan oyuncusunu da çıkarır trabzonspor: hami mandıralı... golün her türlüsünü atar yerlinin yerlisi hami; ama en çok "jeneriklik " frikik golleriyle nam salar avrupa'da, bizim füzeci...
94-95 sezonu uefa kupası 2. tur rövanş maçıdır. ilk maçı 1-0 kazanan trabzon, bu skorun üstüne yatmak için, trabzon tarihinin en büyük direnişini bu maçta göstermiştir şüphesiz... aston villa girdiği sayısız pozisyondan, sonradan adının neden villa park panterine çıkmadığını anlamadığım trabzonspor kalecisi victor'un müthiş performansı nedeniyle yararlanamamıştır. ikinci yarının ortalarında, bir villa atağında kale sahasındaki karambolden kaleye doğru yönelen topu ogün eliyle uzanarak çizgiden çıkarmış, hakem penaltıyı vermiş, ogün'e kırmızıyı çakmıştır. biz ekran başındaki gaz halindekiler "ulan victor penaltıyı da kurtar götümü verecem sana" vaadi yaparken bulmuştuk kendimizi. penaltı kullanıldı, victor topu çıkardı "ahan da götü verdik gitti" derken pozisyonu takip eden villalı vurdu victor yine çıkardı, "sana götler feda olsun victor" derken, dönen topa yine villalı vurunca yapacak bir şeyi kalmamıştı victor'un... biz de en azından götü kurtardık diyebildik. en iyi ihtimalle maç uzatmalara gidecek, zaten başından beri baskılı ve etkili oynayan villa malı götürecekti. 11 kişi hücum yapamayan trabzonspor, geri kalan süreyi 10 kişi ile geçirecekti. derken nasıl olduğunu hatırlamıyorum ama bir korner kazanıldı. ceza sahasına gelen topa küçük orhan, dönüp çakmıştı. topun kaleye girdiğine uzun süre inanamadım. golden sonra ingiliz kameraları uzun süre aston villa'nın pardüsülü ve sakız çiğneyen hocasını göstermişti. neden hatırlamıyorum ama, 13 yaşımın çılgınlığıyla herife "nası koydu trabzon" ile başlayan cümlelerle sövüyordum. ama ne küfürler!!! derken, daha yerime bile oturmamışken aston vlla'nın golü geldi. bu kez trabzonsporlulara sataşıyordum. 13 yaşımda depresyonla tanıştım bu maç sayesinde. sahadaki herkese giderim olmuştu. neyse efendim maç bu sonuçla bitti, 2-1 yenilen trabzonspor turu geçti.
maç yayınını kanal d yapıyordu. o zaman kanal d'nin adamı şansal yeni yeni boy gösteriyordu ekranlarda. maçtan sonra stüdyoya, şansal'a bağlandılar ve türk spor tarihinin en komik stüdyo çekimlerinden biri gerçekleşti... şansal ekranda bir türk bayrağını "muah" diye öpüyor, ardından da trabzonspor bayrağına aynı anlamsız işkenceyi yapıyordu. ben de ilk defa görüyor olmalıyım kendisini "kim la bu dallama" diye içimden geçirmiştim. 13 yaşımın sığ aklıyla o zamandan anlarmışım dallamanın hasından...
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
ikizlerle yeniden
kaleci victoria birlikte, geçen sezon dinamo tiflis'ten transfer edilen arçjl ve şota ikizlerine ayrı bir parantez açmak gerekti. diğer yabancıların aksine trabzonspor'da yıldızlaşan ikizler, kente de kısa sürede uyum sağlayarak büyük sempati toplamalardı. geçen sezon sergiledikleri mükemmel performans ve ürettikleri 40'a yakın golle, trabzonspor tarihi'ne isimlerini altın harflerle yazdıran arçil-şota ile bordo-mavililerin yoları yeniden birleşiyordu.
geri dönüşleri adeta yılan öyküsüne dönen arçil-şota ikizlerinin, trabzonspor'a yeniden kazandırılması bir dolu uğraş, özveri ve bazı olayların trabzonspor lehine gelişmesiyle gerçekleşmişti.
ikizlerin yeniden transferinden olaylar şöyle gelişiyordu. geçen sezon sonu, arçil-şota'dan avrupa kupaları'nda yararlanacaklarını açıklayan dinamo tiflis yönetimi, kiralık statüsündeki emanet futbolcularını geri çekmişti. ancak denmişti, "biz avrupa kupalarında elenirsek, ikizleri size yeniden verebiliriz. çünkü avrupa'da başarıyı hedefliyoruz, kupalarda tur atladığımız sürece kesinlikle her ikisin de bırakmayız..."
gürcülerle zor pazarlık
bir anlamda gürcü ekibinin avrupa kupalan'ndan elenmesi için dilek tutan trabzonspor'un bu arzusu yerine gelince, balkan faruk özak ve yönetici muhittin öztürk ikizleri almak için gürcistan'a gidiyordu. arçil ve şota, milli maçları olduğu gerekçesiyle bir hafta sonra trabzon'da olacaklarını söylüyor ve "bizi bekleyin, geleceğiz" sözünü veriyordu. ancak üstlerine çok düzülen ikizler,
trabzon-aston villa maçından sonra yapılan görüşmelerde, 1.5 yıl sonra bonservislerinin kendilerine geri verilmesi koşulunu ileri sürüyordu. bu istekleri reddedilince, gürcistan'a dönmek üzere havalimanına giden gürcü ikizler, daha sonra uçmadan önce yöneticileri arayarak hatalı olduklarını söyleyip geri dönüyordu. yeniden başlatılan görüşmede bu kez de "2.5 yıl sonra bonservisimizi isteriz" diye tutturdular. arçjl ve şota'nın bu istemleri de, yönetimce kabul görmeyince ikizler tiflis'in yerini tuttular. "kararsız kasım" tiplemesini oynuyordu ikizler... gürcistan'a ayak bastıktan 2 gün sonra cafer hazaroğlu'nu arayan şota hatalı olduklarını belirtip, trabzon'a gelip imza atacaklarını söylülordu.
nihayet imzalar atılıyor
işte bunun üzerine 1 kasım'da yeniden trabzon'a gelen ikizler, aston villa zaferinin kutlandığı günlerde kendilerini 1.5 yıllığına trabzonlu yapan sözleşmeye imzalarını attılar. bu transferden dinamo tiflis'e 2 milyon mark bonservis parası verilirken, ikizlere de aylık 7'şer bin dolar, ev ve araba verilecekti. trabzonspor'a 60 milyar gibi büyük bir fatura çıkaran ikizlerin, dinamo tiflis'in maçlarında oynadıkları için bu sezon avrupa kupalarfnda oynayamayacak olmaları transfer sevincine bir parça acılı baharat katıyordu.
işte trabzonspor'un avrupa kupalarında yeni bir destan yazdığı, unutulmaz aston villa zaferi, uefa'da 3. tur bu olayların arefesinde yaşanmıştı. ikizlerin transferinde bu turun payı var mıydı, tartışılır.
ingiltere'deki rövanşa, avni aker'deki 1-0'lık galibiyetin kısır avantajıyla çıkan trabzonspor, lemi'den yoksun kadrosuyla sahadaydı. ilk 45 dakikada, kadrosunda değişik ülkelerden tam 14 milli futbolcu barındıran 750 milyonluk rakibe kafa tutan trabzonspor, yakaladığı 2 net pozisyonu da harcamıştı.
villa park'ta deprem
golsüz kapanan ilk yarıdan sonra, tüm hatlarıyla yüklenen aston villa'ya karşı, güneyin öğrencileri de tüm birimleriyle kahramanca karşı koyuyordu. trabzonspor'daki futbolculuk yaşamını en harika maçını ortaya koyan kaleci victor, kalesine adeta kilit vurmuş, son noktada tehlikeleri ustaca savuşturuyordu.
77. dakikaya kadar süren golsüz eşitlik, kaleye giden topu elle kesen ogün'ün neden olduğu penaltı ile bozulmuştu. penaltıyı kurtaran victor, dönen topa atkinson'un vuruşuna engel olamadı. son 13 dakikaya girilirken, aston villa 1-0 önde ve trabzonspor sahada 10 kişi kalmıştı. avantajların evsahibi ekibe geçtiği bu dakikalardan sonra mücadele daha bir tempo kazanmıştı. bordo-mavili ekibimiz, yenik duruma düşmüş ama inancına yitirmemizi.
dakikalar 90'ı gösterirken, trabzonspor korner atışını kullanıyordu. türkiye'de ekran karşısında milyonların kalp atışları hızlanmış, bir gol, bir mucize için dua ediliyordu. altın çocuk abdullah'ın kullandığı korner atışında, savunmanın arkasına düşen topu kachereva içeri doldurdu. k. orhan da tam 90 da topu ağlarla buluşturdu. işte bu gol, avrupa'dakı ve türkiye'deki milyonları ayağa kaldırıyordu. uzatma dakikalarında ehiougu'nun attığı golün ise bir önemi yoktu, 1-2'lik skor trabzonspor'un tur atlamasına yetiyordu.
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
türkiye sevince boğuldu
tüm futbolcuların sarmaş dolaş olduğu, türkiye'yi sevince boğan avrupa'da büyük yankılar uyandıran maçtan sonra konuşan teknik direktör şenol güneş, "2. yarıda şans hep yanımızdaydı. allah bizi korudu. tüm futbolcularım oyun disiplini içinde, güçlerinin sonuna kadar mücadele ettiler. futbolumuz kabuğunu yırttı. birmingham'da bunu avrupa'nın gözleri önüne serdik" diyordu. kaptan ünal'da büyük zafer sonrası gururla ses veriyordu: "türkü küçük görenler büyük ders verdik".
bu zaferin trabzon yansıması tetik dokunuşlarıyla çıkan seslerin yanısıra, barut kokusu oluyordu. villa zaferi, tüm türkiye'de sokaklara taşan sevinç çığlıkları ile kutlanırken, sabaha kadar uyumayan trabzon'da birbiri ardında patlayan tabanca mermileri sevinçle-endişeyi kolkola yaşatıyordu. sevinelim, kendimizden geçelim tamam da...
aston villa: nigel spink, earl barrett, paul mcgrath, phil king, steve staunton, ugo ehiogu, andy townsend, ray houghton, kevin richardson (dk. 68 garry parker), dalian atkinson, dean saunders
teknik direktör: ron atkinson
trabzonspor: viktor grishko, abdullah ercan, ogün temizkanoğlu, kemal serdar, hamdi aslan, tolunay kafkas, ünal karaman, orhan kaynak (dk. 80 osman özköylü), soner boz, hami mandıralı (dk. 76 kakhaber kacharava), cengiz atila
teknik direktör: şenol güneş
gol: (1-0) dk. 77 dalian atkinson (1-1) dk. 89 orhan kaynak (2-1) dk. 90 ugo ehiogu
kırmızı kart: dk. 70 ogün temizkanoğlu (trabzonspor)
trabzonspor 1994 yılında o dönemin en güçlü ingiliz takımlarından olan aston villa ile eşleşmişti. pek çok kişi bu eşleşme sonrasında trabzonspor'un tur için hiçbir şansı olmadığını düşünüyordu. trabzonspor un her iki maçını da radyodan anlatacaktım. ve bordo mavililerle ilgili her türlü haberi yapmak da bana düşüyordu. hüseyin avni aker stadı nda dünya devlerini dize getirmiş olan trabzonspor, aston villayı da ilk maçta orhan kaynak’ın (küçük orhan) golüyle 1-0 yendi. rövanş ingiltere’nin birmingham kentinde 18 ekim 1994 tarihinde oynanacaktı.
ingiltere’ye trabzon’dan özel uçakla gidilecekti. ben de bir gün önceden trabzon’a gittim. sevgili zeki çöl o zamanlar trabzonspor'un hiçbir maçını kaçırmazdı.
o da ingiltere’deki maça gitmek üzere trabzon’a gelmişti aston villada atkinson, ehiougu, saunders, steve staunton gibi yıldızlar forma giyiyordu... trabzonspor’da ise hami mandıralı, tolunay kafkas, ünal karaman, ogün temizkanoğlu, abdullah ercan, kemal, cengiz, victor ve orhan kaynak gibi üst düzey oyuncular oynuyordu.
uçağa bindik. o zamanlar taraftarlarda futbolcularla birlikte seyahat ediyor ve uçakta sigara içilebiliyordu. uçak trabzonlu bir iş adamına aitti. ben daha uçağa binmeden teknik direktör şenol güneş’ten, zeki çol'dan ve oyuncuların çoğundan havada röportaj iznini almıştım bile.
uçak havalandı ve bir süre sonra metal sesleri gelmeye başladı. epeyce korkmuştum. zeki çol'un yanına gittim; “zeki ağabey neler oluyor? uçaktan ne biçim sesler geliyor” dedim. “duydum” dedi, o zaman fark ettim ki zeki ağabeyin saçları dimdik olmuştu. şenol hocanın yanına gittim. o da çok rahatsız olmuştu. “kerem, bir hayırlısıyla ingiltere ye ayak basalım da röportajı orada yaparız” dedi. bu seslerden hiç etkilenmeyenlerse bordo-mavili taraftarlardı! uçağın ortasındaki boşlukta horon tepiyorlardı. bir taraftara dönüp; “ya kardeşim siz uçaktan gelen sesleri duymuyor musunuz? hiç korkmuyor musunuz?” dedim. bana ne dese beğenirsiniz? “uşağum öyle de öleceğuz böyle de oleceğuz! bi birak da ağuz tadıyla horonumuzu tepelum..”
ne diyeceğimi şaşırmıştım! karadeniz insanı işte, onları korkutabilen pek az şey olur zaten hayatta. neyse sonunda kazasız belasız birmingham’a indik. birmingham’da türkiye’ye görüntü geçmek için gittiğim ingiliz yayın kuruluşu çalışanları; ‘geçmiş olsun, gelirken havada çok büyük tehlike atlatmışsınız...’ dediler de uçaktaki metal gevşemesinin ne denli ciddi olduğunu kavradım! yani verilmiş sadakamız varmış! bu arada tarifeli uçakla geri döndüğümüz de yeri gelmişken ekleyeyim.
maç saati gelip çattığında aslında hiç kimse çok umutlu değildi ama tabii hepimizde neden olmasın havası da vardı. ben maçı radyodan anlattım. anlatırken de hem sağımda hem de solumda ingiliz radyoları ve spikerleri vardı. 74. dakikaya kadar villa park stadında direndik ama o dakikada atkinson un kafa vuruşunda top kaleci viktor'u geçince ogün topu çizgiden elle çıkarmak zorunda kaldı.
şimdilerde ülkemizde hakem hocalığı yapan meşhur jaab uilenberg maçın hakemiydi. uilenberg tereddütsüz ogün’e kırmızıyı çıkardı ve penaltı noktasını gösterdi. topun gerisine ste-ve staunton geçti, vurdu victor kurtardı, dönen topa ehiougu vurdu yine victor kurtardı ama atkinson'un vuruşuna artık victor un da yapabileceği bir şey yoktu ve aston villâ 1-0 öne geçti. üstelik on kişi kalmıştık ve iki yanımdaki ingiliz spikerler de zevkten dört köşeydi. takımlarının trabzonspor’u eleyeceklerinden emindiler. ama hesaba katmadıkları biri vardı; küçük orhan yani orhan kaynak. adana’dan yetişen iki usta futbolcunun rahmetli kayhan ve reşit’in kardeşleri orhan...
89. dakikaydı. orhan topu aldı ceza alanının dışından vurdu, savunmadan bir oyuncuya çarpan top kornere gitti. abdullah ercan köşe gönderine yavaş yavaş gidiyordu.
oysaki çabuk olması gerekiyordu ilk maçta 1-0 bittiği için karşılaşma uzatmaya gidecek ve on kişi kaldığımız için bizden kat be kat güçlü olan aston villa karşısında direnemeyecektik.
abdullah yavaş yavaş köşeye giderken, dudaklarımdan şu sözler döküldü; 'bir gol gelir mi dersiniz, futbolun kaderi futbolun cilvesi, bir şans anı, bir kafa vuruşu, bir gol diliyoruz sevgili dinleyiciler...'
abdullah ortaladı, cengiz kafayla kale sahasının üzerine sağ tarafa doğru indirdi, kaçarava topu yerden ortaya bıraktı ve orhan dönerek topa vurup doksana çiviledi!
o anda kendimi kaybettim. muhteşem bir duyguydu. birkaç dakika önce kendilerinden emin etrafa gülücük saçan iki ingiliz spiker de sessizliğe bürünmüştü! aston villa teknik direktörü ron atkinson devamlı sakız çiğnemesiyle ünlüydü. ama bu golde sakızı yutmuş ve suratı simsiyah olmuştu!
üç bin trabzonspor taraftarı villa park stadında büyük sevinç yaşıyordu. ama birkaç dakika içinde ehiogu, abdullah’ın hatasını değerlendirmiş, durumu 2-1 yapmıştı. işte o golden sonra dört duraklama dakikası geçmek bilmedi. hakem uilenberg yaklaşık yedi dakika oynattı ekstra süreyi. victor, iki müthiş kurtarışa daha imza attı ve trabzonspor o devrin en ünlü ingiliz takımını uefa kupasından eledi...
benim radyo anlatımını daha sonra televizyon görüntüsünün üzerine montajladı arkadaşlarımız ve bu görüntüler ile radyo anlatımım, trabzonspor un büyük başarısıyla birlikte türk futbol tarihinin unutulmazları arasındaki yerini aldı.