tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "tribün terörü" başlıklı yazısından;
21 kasım 2004 gecesi, istanbul inönü stadı'nın tribünlerinde gencecik taraftar cihat aktaş'ın kalbine saplanarak ölümüne yol açan bıçak, türkiye'nin futbol gündemine saplanan bir bıçaktı aynı zamanda. olay şöylesine vahimdi ki... bıçaklayan da bıçaklanan da aynı takımın taraftarıydı, ortada belirgin bir "mesele" yoktu... ama tribün "ortamı" öyleydi ki, basit bir itişme, bir "yan bakış", bir cinayeti tetikleyebilmişti.
nasıl bir ortamdı bu? avanta -veya basbayağı "rant"- peşindeki "tribün liderleri" ile onları kulüp yönetimleri ile arasındaki alışveriş ilişkileri sonucunda çeteleşen taraftar grupları... insanların et kombinasına sokulan büyükbaş hayvanlar gibi muamele gördüğü stad düzenleri... önlem deyince sadece polisiye kontrolü anlayan güvenlik anlayışı... neticede, vandalizmi teşvik eden, sahici futbolseverleri ise yıldıran bir ortam...
cem can'ın "fair play yemin istemez: fan-etik yazıları" kitabından;
cihat sizi seyrediyor
futbol üzerinden teşhir edilerek normalleştirilen şiddet, hem bedenleri hem ruhları daha da önemlisi düşünceleri hasarlı binlerce, on binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kurban yarattı. daha hayatı anlayamadan, doygun bir mutluluğu tatmadan, büyük bir acı ile yüzleşmeden, en büyük hayallerini kuram adan, büyük ve olgunlaştırıcı bir aşk yasayamadan, önündeki koca yaşam belirsizliğinin karşısına yavaş yavaş bir karakter geliştirerek dikilmeye hazırlanırken, henüz çocuksu heyecanlarla pırpırlanan yüreği bir bıçak darbesi ile susturulan cihat, bunların sonuncusu değil ama en ünlü en unutulmaz kurbanı...
cihat, stadyumda misafir idi... yalnızca küçük bir stadyum deneyimi yaşayacaktı... bu deneyim ile yaşamı biraz daha tanıyacaktı...
son nefesinde yaşamı ile hesaplaşıp, pişmanlık gibi duygular hissedemeyecek kadar genç ve temizdi. son anlarında, sahadaki kahramanlara yöneltilen tezahürat arasında büyük bir şaşkınlık ve aslında her taraftarın terk edildiği büyük yalnızlık ve yabancılaşma içinde öldü.
cihat, insana saygısız, kendi sahte büyüklük tatminlerini toplumun barışına tercih eden tüm yöneticilerin yapmacıklıklarını, ufuksuzluklarını ve sorumsuzluklarını son nefesinde kanıtladı. kendi ölümünü alıp onların betonlaşmış suratlarına "şırrraakk!" diye yapıştırdığına hepimizi tanık etti.
"kötü yönetim şiddettir" dediğimizde önemsemediler. "yasa kurbanlarını arıyor" dediğimizde ciddileşmeyen yönetimler, ivecen ve delişmen hemen hareketlendileri toplandılar, toplantılar yaptılar. hemen, acilen; kolay ve pratik çözümler istediler. topluma sunulduğunda yatıştırıcı etki uyandıracak yollara yöneldiler... futbol şiddetinin değil, kendi mahcubiyetlerinin çözümünü ister gibi aceleci davrandılar. içimize gene kurt düşürdüler.
toplumun güvenliğini sağlamakla, toplumda güvenlik duygusu yaratmanın bambaşka süreçler ve başka başka işler olduğunu bilmiyor muyuz? arkamızda da önümüzde de dağ gibi acılı insan öyküleri var, bu zamanda uyur muyuz?
daha başında, mehmet ali şahin, "yasada değişiklik ihtiyacı varsa değiştiririz" derken tersliğin nereden kaynaklandığına dair hiçbir fikrinin olmadığını dolaylı bir şekilde ifade ediyordu. yani bir terslik/ şanssızlık var ama sorun yok sanki... mehmet ali şahin'in içine düştüğü boşluğu mehmet atalay doldurdu: "valiler yürekli olsa..." atalay valileri yürekli davranmaktan alıkoyan nedenleri nedense söylemedi
şahin ve atalay'dan çağdaş ve objektif bir yaklaşım ümit etmeyi çoktan bıraktığımız için federasyonun açıklamalarını bekledik: bazı doğrular var ama futbol kamuoyunun paylaşacağı vizyon çok eksik ve yanlış kurgulandığı için, bütünlüksüz, zemini doldurulmamış teknik olmaktan çok, politik bir söylemin eşliğinde çok zayıf bir önlem paketi sundular: öncelikle bıçakçı'nın konuşmasında en köşe taşı ifade olan "azimliyiz, kararlıyız ve hazırlıklıyız" üçlemesinin kimseye inandırıcı gelmesi olası değil. ulusoy federasyonundan beri hazırlanmamışlardı (şiddet yasası hazırlanırken hiçbir söz hakkı kullanmayıp 'yapılan yasayı olduğu gibi destekliyoruz diyen federasyonda bıçakçı ve mosturoğlu belirleyici görevlerde yer alıyorlardı), hazırlanmadılar, kesin olarak hazırlıksızdılar ve hâlâ da hazır değiller. bu nedenle şiddetin nedenleri arasında en görünür noktadaki ve en minyon hedefe yöneldiler: "çetelerin belini kıracağız, gözlerinin yaşına bakmayacağız!" hedefi küçülterek yanlış yere odaklanırsanız, azim ve kararlılığınız da kullanışsız hale gelecektir.
stadyumlardan uzaklaştırılan çete reislerinin gizli taltifler ile susturularak yalan gelecekte eskisinden çok daha fazla kazanan ve "saygın" birer işadamı kimliği kazanıp kazanmayacağım göreceğiz.
önlemler paketinde teknik yetersizlikler de var stadyum polisi gibi yeni bir polis türü yaratılmasına gerek yoktur. stadyumların özel koşullarına uygun şekilde özel bir anlayış ile davranan polise gerek vardır. duruma uygun şekilde davranma kabiliyeti genel bir polis kabiliyeti olarak kabul edilmelidir. uluslararası belgelerde, polise dair düzenlemeler arasında en önde yer alan "hooliganizm ile mücadele-istihbarat birimi"nin hâlâ kurulmaması vahimdir.
merdivenler tamamen boşaltılmadan maçın başlatılmaması ise tamamen saçmalık, saçmalığın da daniskasıdır... merdivenler ve yürüme alanları birer sirkülasyon bölgesidir ve taraftarın özgürce kullanacağı alanlardır. aslolan bu alanların bloke edilmemesi ve bu alanlarda durularak maç izlenmemesidir. bunu bile anlayamayacak kadar panik içinde iken önlem paketi falan hazırlanmaz!
bilet politikaları hala yanlışlarla dolu. stadyum kapasitesi kadar bilet satılması, kendi eli ile önemli bir risk yaratmaktan başka bir şey değildir: anlayış, koltuk sayısını ölçü almayıp, herkesin güvenlik ve emniyetinin tam olarak sağlanacağı sayıda bilet satılmasıdır. bu nedenle maçların risk dereceleri nesnel kriterler doğrultusunda uzmanca belirlenip, gerekirse stadyum kapasitesinin %30'una varan ölçüde indirim yapılarak bilet satılmasıdır.
karaborsaya izin veren uygulamalarla çetelerin beli kırılmaz. toplu bilet satılmaması geçersizliği kanıtlanmış sahte bir önlemdir. doğrusu, herkesin ismine yazılı olan, başkasına devredilemeyen ve bir kişiye ikiden fazla bilet satılmamasıdır. biletini değiştirmek isteyen satın aldığı yere iade edecektir.
turnikelerin bir kişinin ancak sığacağı kadar küçültülmesi ise stadyumlara kendileri en geniş kapılardan buyur edilerek girenlere özgü aşağılayıcı, hor görücü ve dar kalfalarına uygun bir düzenlemedir. biz tam tersini "turnikeler daha geniş, coplar daha kısa olmalıdır" diye önermiştik ama bunların değişmeli zaman alacak belli ki. oldu olacak taraftarın emekleyerek girişine izin veren tünel uygulamasını teklif etseydiniz bari... alternatif olarak; kötü niyetlilerin isteseler de sıkışıklık yaratamayacaktan kadar çok sayıda kapı yapıp taraftara daha saygılı bir hizmet götürmeye dersiniz? kimseyi rahatsız edecek kadar çağdaş önerilerde bulunmak istemeyiz amma...
en önemlisi hata ise elde mükemmel bir 3608 sayılı avrupa sözleşmesi var iken, 5149 nolu atalay-şahin yasasının politik bir bayrak haline getirilip, inatla temel metin olarak kabul edilmesidir.
bıçakçının konuşmasının ardından televizyonlar arka arkaya futbol şiddetine ilişkin programlar yayınladılar ve yapılan konuşmalar bıçakçı'nın sunduğu vizyonun kabul edilmediğini, birkaç saat içinde çöpe gönderildiğini gösterdi.
federasyonun planı ile tamamen zıt yönde akıllarına geldiği gibi konuştular. cnn türk'te istanbul valisi müthişti doğrusu; "bir musibet bin nasihatten iyidir!" dedi mesela. o musibetlerin hep vatandaşların başına geldiğini ise vurgulamadı. neyse, bu cümleyi cihat'ın ailesi duydu ise içleri rahatlamıştır biraz! vali, haklı ve doğru şekilde vazgeçilen "özel güvenlik" uygulamasından haberdar değildi, stadyum güvenliğinin s bin polis ile sağlanacağını sandığı için, özel güvenliğe ağırlık verilmesini istiyordu. hele ki silahsız bir polis fikrine hiç hazır değildi. şiddet yasasına bağlı olarak çıkartılan yönetmeliğe atıf yapıp durdukça bizim kafamız karıştı. zira 7755 sayılı talimatta yasada belirtilen işler, aynı yasadaki gibi şunlar şunlar yapılacaktır diye bir daha sıralandıktan sonra bu işlerin nasıl yapılacağını 15. maddede "uluslararası federasyonların kriterleri doğrultusunda, spor alanının fiziki yapısı dikkate alınarak kurulacak güvenlik sistemleri ile teknik donatımların özellikleri, kurulmasına ilişkin esaslar ile alınacak diğer güvenlik önlemleri ilgili federasyon tarafından çıkartılacak talimatla düzenlenir" diyerek işi federasyona paslamamış mıydı?
kimse hâla çağdaş metinlerdin bir sayfa bile okumadığı için, herkes anılarını anlattı. kanaatlerini ve temennilerini sundu. konuştukça aklandılar, arındılar, rahatladılar...
biz de çok memnun olduk...
çünkü türk kamu yönetiminde de futbolunda da karşılaşılan her zafiyette görülen, toplumu en çok rahatsız eden, şiddetin üretilmesinde ve normalleştirilmesinde de son derece etkili olan, şiddetin önlenmesindeki en büyük engeli oluşturan anlayış, bütün karakteristikleri ile bir gün içinde açığa çıktı.
artık çok net olarak söyleyebiliyoruz ki; ne yaparsanız yapın, hangi yasayı uygularsanız uygulayın, hangi paketleri hazırlarsanız hazırlayın, yönetim anlayışındaki geriletici kavramları bertaraf edemezseniz, toplumlara kötü kader çizgileri çizilecektir...
bu engeller;
* politik patronaj yani himayeciliktir. nesnel liyakat ve yeterlilik kriterlerini kullanmaz, ne kadar berbat ve çağdışı işler yaparlarsa yapsınlar siyasi nedenlerle arkalarında durursanız, kimseyi ensesinden tutup kenara koyamaz hale gelirseniz, ülkeye zarar vermeye başlarsınız. dünya bankasının raporlarında patronaj antidemokratik yönetimlerin ortak özelliklerinden sayılıyor ve politik patronaj'ın bulunduğu yönetimlerde yolsuzluk ortamının yaratıldığı belirtiliyor, yani himayecilik anlayışından vazgeçemeyen bir federasyon yönetiminin şiddeti de şikeyi de engellemesi hayal bile değildir.
* clientelizm'dir: üst ve ast arasında yazılı olmayan bir sözleşmeye dayanarak karşılıklı çıkara dayanan, "patronun*' çıkarı doğrultusunda davranan astların göç ve para ile ödüllendirildiği kayırmacılık sistemi, hizmetlerin niteliğini kaybetmesine, yasaların gereğince yürütülmemesine ve (gene) yolsuzluklara sebebiyet veriyor.
* hegemonya'dır: belli bir grubun karar ve kontrol mekanizmalarında baskınlığına dayanan ayrımcılık sistemi, demokratik katılıma, kolektif düşünceye ve toplum yararının önde tutulduğu anlayışa ağır bir darbe vuruyor.
* cronyizm'dir: ahbap-arkadaş kayırmacılığıdır, akraba kayırmacılığı olan nepotizm'dir.
beyler, cihat sizi seyrediyor... cihatlar da seyrediyor...
yardımcı hakemler: baki tuncay akkın, mehmet cem satman
4. hakem: hakan sivriservi
gözlemci: oğuz sarvan
beşiktaş a.ş.: ramazan kurşunlu, emre aşık (dk. 46 ahmed hassan kamel), çağdaş atan, fatih sonkaya, ibrahim üzülmez, ahmet yıldırım, okan buruk (dk. 63 tümer metin), juan francisco garcia, ali mehmet güneş, ali rıza sergen yalçın (dk. 51 ibrahim akın), john alieu carew
yedekler: murat şahin, tayfun korkut, mustafa doğan, ibrahim toraman
teknik direktör: ?
çaykur rizespor: zdravko stoyanov zdravkov, fahri tatan (dk. 87 evren kürkçü), mustafa koray avcı, zafer demiray (dk. 80 murat sözkesen), okan öztürk (dk. 90 seydihan başlantı), serkan özdemir, bashir el tabei abdelhamid, cem baki, kürşat duymuş, ünal alpuğan, ahmet çağıran
yedekler: atilla koca, gustavo andres victoria rave, ahmed salah mohammed hosny hassan, yasin çakmak
ronaldo haftaya! beşiktaş rize maçı hazırlıklarını dün akşam yaptığı idmanla sürdürdü. kulüp doktoru ayhan optur, ronaldo' nun bir hafta sonra takımla, ramazan'ın ise bugün antrenmanlara başlayacağını belirtirken, fatih'in, doktoruna kontrol olmak için belçika'ya gittiğini, pancu'nun ise sakatlığının sürdüğünü söyledi.
rize hedefe kilitlendi çaykur rizespor teknik direktörü rıza çalımbay, beşiktaş karşılaşmasından mutlaka puanla ayrılacaklarını söyledi. ligde iyi bir konumda olduklarını kaydeden çalımbay, "daha yukarılara tırmanmak için performansımızı artırmamız gerekiyor. beşiktaş maçı da kendimizi göstermek zorunda olduğumuz bir sınav. yıllarca formasını giydiğim beşiktaş önünde iyi bir futbol sergileyeceğimize inanıyorum. ve bu oyunumuz karşısında da sahadan puanlarla ayrılacağız" dedi.
rize'de rota beşiktaş çaykur rizespor, deplasmanda yapacağı beşiktaş maçının hazırlıklarını sürdürdü. teknik direktör rıza çalımbay'ın istanbul'da bulunması nedeniyle yardımcı antrenör bülent albayrak yönetiminde çalışmalarına devam eden yeşil-mavili futbolcular, antrenmanda düz koşu, kültür fizik, tek top çalışması ve yarı sahada çift kale maç yaptı.
'beşiktaş bizden korksun' süper lig'de oynadığı son üç maçı kazanan çaykur rizespor, pazar günü deplasmanda karşılaşacağı beşiktaş'tan çekinmiyor. genel kaptan yılmaz zehiroğlu, "rizespor bu sezon oynadığı maçlarda istikrarlı bir tablo ortaya koymuştur. bunu sürdürmek amacındadır. futbolcularımız gerçek performanslarını ortaya koyarlarsa beşiktaş maçından puan veya puanlarla ayrılacağımıza inanıyorum" diye konuştu.
beşiktaş eksiksiz beşiktaş pazar günü oynanacak ç.rize maçı hazırlıklarını dün akşam yaptığı tek idmanla sürdürdü. beşiktaş'ta emre'nin cezasının kaldırılmasıyla birlikte takımda cezalı oyuncu bulunmuyor. sakatlığı geçen ronaldo'nun da sadece kondisyon eksiği bulunduğu ifade edilirken, savunmada yine mustafa- emre aşık ikilisinin görev alması bekleniyor. bu arada del bosque, bugün 16.00'da bir basın toplantısı yapacak.
beşiktaş'ı da yeneceğiz süper lig'deki son üç maçını da kazanan ç.rize'nin basın sözcüsü erol yıldırım, beşiktaş maçından puanla ayrılacaklarını söyledi. yıldırım, "beşiktaş'ın gücü ortada. ama herşeyimizi ortaya koyup, maçı kazanmak istiyoruz" yorumunu yaptı.
25 futbolcusunun hazır olduğunu söyleyen del bosque, "bu hem iyi, hem kötü" derken, ç.rize için "her açıdan güçlüler" yorumunu yaptı.
beşiktaş teknik direktörü del bosque, ç.rize maçı öncesinde temkinli konuştu. bosque, "ramazan'ın oynadığı oyundan memnunuz, son galibiyetlerde de kaledeydi. şu anki durum bu" diyerek cordoba'nın bu maçta oynama şansının olmadığını ifade etti. del bosque, pancu dışında 25 oyuncusunun oynayabilecek durumda olduğunu belirterek, "bu; hem antrenör hem de takım için hem iyi birşey, aynı zamanda düşünülmesi de gereken birşey. bir ayda 9 maç yapacağız. tüm oyuncularımıza ihtiyacımız olacak" diye konuştu.
tesadüf değil ispanyol hoca, ç.rize'nin hem defansif, hem ofansif açıdan çok iyi bir ekip olduğunu belirterek "ilk sıralarda olmaları tesadüfi değil" dedi. del bosque, ukrayna yenilgisi için de "çok fazla motive olmuşlardı, belki de bu zarar verici birşey oldu. bir takım haddinden fazla kazanmak istiyorsa, bu yarar değil zarar verebilir" dedi.
lige havlu atan beşiktaş, inönü'de rize'ye de 2 puan ikram etti. okan'ın gollerine a.hassan ve ibrahim akın cevap verdi.
beşiktaş, sahasında çaykur rize'den 1 puanı zor kurtardı. maçın 8. dakikasında konuk rize okan'la gole kavuştu. cem baki'nin ortasında arka direkte topla buluşan okan, aşırtma bir vuruşla ramazan'ı avladı: 0-1. orta sahada organize olamayan beşiktaş ilk yarıda net bir pozisyon bulamazken, rize 42.dakikada okan'ın direkten dönen yarım volesiyle ikinci gole çok yaklaştı.
okan'ı durduramadılar ikinci yarıda ahmed hassan ve ibrahim akın'ın girmesiyle beşiktaş hareketlendi. 65.dakikada ahmed hassan, kendi yarattığı penaltıdan eşitliği sağladı: 1-1. iki dakika sonra koray'ın ortaladığı topa gelişine vuran okan, çaykur rize'yi yeniden öne geçirdi: 1- 2. 79.dakikada tümer'in ceza alanına taşıdığı topu önünde bulan ibrahim akın, düzgün ve sert bir vuruşla skoru belirledi: 2-2.
beşiktaş-ç.rize: 2-2 goller: ahmed hassan (65 - pen.), ibrahim akın (79) / okan öztürk (8 ve 67) sarı kartlar: fatih, emre / koray beşiktaş: ramazan 4 - fatih 6, çağdaş 5, emre 4 (dk.46 a.hassan 6), i.üzülmez 4 - ali güneş 6, okan buruk 4 (dk.66 tümer 6.5), a.yıldırım 5, juanfran 5.5 - sergen 4 (dk.56 i.akın 7), carew 5 ç.rize: zdravkov 5 - ahmet 6, kürşat 7.5, koray 7, bashir 6.5 - cem 8, ünal 7, zafer 7 (dk.84 murat ?), fahri 7, (dk.89 evren ?), serkan özdemir 6 - okan 8.5 hakemler: serdar tatlı, baki tuncay akkın, cem satman
ligde oynanan bütün maçlarda geçtiğimiz günlerde vefat eden şeref görkey'in anısına saygı duruşu yapılırken, beşiktaş- rize karşılaşmasında bir komedi yaşandı. maçın hakemi serdar tatlı saygı duruşu yaptırmadan, maçı başlattı. bunun üzerine devre arasında tatlı'ya bu durum hatırlatıldı. federasyon başkanı levent bıçakcı'nın talimatıyla da anons yaptırıldı. bu uyarılar üzerine ikinci devrenin başında saygı duruşu yapıldı ve karşılaşma öyle başladı. maçın gözlemcisi oğuz sarvan, "federasyon hakeme tebligat yapmıştı. fakat aşırı stresten tatlı bunu unutmuş" ifadesini kullandı.
beşiktaş yönetimi'nin izlediği gerilim politikası acı bir olayla son buldu... 16 yaşındaki lise öğrencisi inönü'de öldürüldü.
dün gece, istanbul inönü stadı'nda bir futbol maçı oynandı. ancak, ne yazık ki bu bir futbol haberi değil. bu bir cinayet haberi. beşiktaş-rize maçı sırasında, kapalı tribünde çıkan kavgada, henüz hayatının baharında olan cihat aktaş bıçaklanarak öldürüldü. ve maalesef bu cinayet göz göre göre geldi. işte, kanla son bulan gerilim filminin acı hikâyesi...
başkan tribüne oynadı beşiktaş, sezona rekor transferler yaparak girdi. şampiyonluk hedefliyordu. art arda yenilgiler aldı. demirören, her hüsrandan sonra sert açıklamalarla, taraftar tepkisini başka yöne çevirdi. bu yüzden inönü'deki her maçta, kavga çıktı. daha önce de iki kişi bıçaklandı.
bu leke temizlenemez ve dün gece ölümün soğuk nefesi inönü'deydi. maç için stada gelen cihat'ın, ölüsü çıktı. iş işten geçtikten sonra kapılar kapandı... polis, katil avı başlattı. ama hiçbir şey cihat'ı geri getirmeyecek. beşiktaş, şampiyon olsa da bu kara leke temizlenemeyecek.
tatile gelmişti cihat aktaş, bayram tatili için istanbul'a gelmişti... "dünya gözüyle inönü'de maç izleyip döneyim" dedi. dönemedi...
cihat aktaş, adana'da lisede okuyordu. bayram tatili nedeniyle çağlayan'da oturan ailesinin yanına geldi. babası bekçilik yapıyordu. zor geçiniyorlardı... aldığı üç kuruş bayram harçlığıyla en büyük hayalini gerçekleştirdi. beşiktaş-çaykur rize maçına bir bilet aldı. bu, onun ölüm yolculuğunun bileti oldu.
pisi pisine can verdi evden güle oynaya çıktı. çok mutluydu. ancak çok geçmeden acı haberi geldi. öldüğünü ailesine söyleyemediler. "ağır yaralı" dediler. annesi, babası ve yakınları taksim ilkyardım hastanesi'ne koştu. ve dünya başlarına yıkıldı. aslan gibi evlatları can vermişti.
dün beşiktaş-ç.rize maçına evsahipliği yapan inönü stadı'nda 1988 doğumlu cihat aktaş adında bir genç bıçaklandı. ve taksim ilkyardım hastanesi'nde öldü.
dün inönü stadı'nda türk futbol tarihinin en acı olaylarından biri yaşandı ve 16 yaşındaki cihat aktaş bıçaklanarak öldürüldü... olay, ilk yarının sonlarında kapalı tribünün iki katı arasındaki büfelerin olduğu bölgede gerçekleşti. aktaş'ı öldüren kişinin büfeden aldığı döner bıçağıyla cinayeti işlediği ileri sürüldü. bu noktaya nasıl gelindiğine bakıldığında beşiktaş yönetiminin en azından iğneyi kendisine batırma vaktinin çoktan geldiği ortada. neden mi? bir: geçtiğimiz sezon serdar bilgili yönetiminin basın tribününü kapalıya taşımasından sonra, çarşı grubu eski açığa geçmişti. demirören yönetimi, inönü stadı'nın kapasitesini arttırdığı çalışmalarda basını tekrar numaralıya aldı. kapalı tribünü iki kat halinde açtı. çarşı grubu üst kata yerleşirken, alt katta karagümrüklüler ve asya kartalları yer aldı... sezon başından bu yana bu gruplar arasında güç savaşı yaşanıyordu... f.bahçe maçında polisin biber gazı sıkmasına yol açan tartışmaların ardında da bu kavganın yattığı öne sürülmüştü. iki: sezona 13 transferle ve büyük ümitlerle giren siyah-beyazlı yönetim arka arkaya gelen kötü sonuçlar üzerine adeta gölgesiyle kavga etmeye başladı. yönetim, kaybedilen her maçın, kaybedilen her puanın sorumlusunu dışarıda arıyor, federasyon ve hakemlere yüklendikçe yükleniyordu. bu sert demeçler beşiktaş camiasını, özellikle tribünleri iyice gerdi. üç: ortamı geren siyah-beyazlı yönetimin kapalı tribündeki bilet skandallarına bir türlü el koymaması da dikkat çekiyordu... inönü'deki her maçta kapalı tribüne kapasitenin üzerinde seyirci alınıyor, kulübün numarasız bilet sattığı (veya dağıttığı) iddiaları gündeme geliyordu... 33 bin kapasiteli statta 40 bin kişi oluyordu. dört: fenerbahçe maçında yaşananlar da kimseye ders olmadı. o gün de insanlar bıçaklandı... çıkan arbedede "baba, beni eve götür" diye çığlıklar atarak ağlayan çocuğun görüntüleri unutulmadı. tıpkı tribünde fenalaşan bir futbolseverin merdivenler tıkalı olduğu için elden ele sahaya indirilişi ve orada polisten dayak yiyişi gibi.. ve dün gece... yine bjk inönü stadı... yine kapalı... yine olay... ve ambulans giremeyen statta, hem de daha 16 yaşında sönen bir hayat...
cinayetten sonra kamera kayıtları incelendi. görgü tanıkları dinlendi. 5 bin kişi tek tek polis kontrolünden geçti. aramalarda öldürücü nitelikte üç bıçak ele geçirildi. katil zanlısı olarak, 1980 doğumlu fatih sözüer adlı genç gözaltına alındı.
bıçaklayan tanıklarla bulundu
ilk yarının sonuna doğru işlenen cinayetten sonra polis olayın failini bulabilmek için kapalı tribünün kapılarını kapattırdı. kimse dışarıya bırakılmadı. maç bitince tribünden kimsenin sahaya atlayıp kaçmaması için de özel güvenlik görevlileri tribünün önüne dizildiler. cinayetin tanıklarını tespit eden polis, bu kişileri stattan çıkardı, kapıların önüne getirdi ve içeridekileri tek tek tanıkların önünden geçirerek bırakmaya başladı. burada tanıklar 5 zanlı belirledi. saat 22.27'de çıkarılan zanlı fatih sözüer'e aktaş'ın yakınları oldukları öğrenilen birkaç kişi saldırmaya çalıştı. polis, aktaş'ın yakınlarını zor yatıştırdı. stat maç bittikten ancak iki saat sonra boşalırken, 24 yaşındaki sözüer'in ilk sorgusunda cinayeti itiraf ettiği öğrenildi. zanlının ifadesinde "bana omuz attı. ben de ona yumrukla karşılık verdim. daha sonra yumruklaştık. cebimden çıkardığım bıçağı 2 defa sapladım" dediği kaydedildi.
futbol federasyonu, inönü stadı'ndaki cinayet üzerine bugün olağanüstü toplanacak. 16.00'daki toplantıda "stada ambulans giremeyişi ve korner atışlarında futbolcuların yaşadığı sorunlar çözülene kadar inönü'nün kapatılmasının" gündeme geleceği iddia edildi.
yabancı haber ajansları inönü stadı'ndaki cinayeti dünyaya duyurdu. ap'deki haberde "hükümet, futboldaki terörü önlemek için söz vermişti. istanbul'da 4 yıl önce de galatasaray-leeds maçı öncesi iki ingiliz taraftar bıçaklanarak öldürülmüştü" ifadesi kullanıldı.