bir önecki yıl da gençlerbirliği finalde trabzonspor ile oynamış ve sahadan yenik ayrılmıştı. ama bu sezon özellikle uefa kupası ve türkiye kupasında oynanan maçlara bakınca gençler "tek" favoriydi. hatta çok rahat bir galibiyet alacağımızı düşünüyorduk. fakat takımda bir gariplik vardı. uefa ve türkiye kupasının önceki turlarında oynadığı gibi oyanmıyorlardı. tıpkı lig maçlarındaki hiçbir şey beklemden oynadıkları gibi oynuyorlardı. yüze yüze kuyruğuna kadar geldiğimiz kupayı yine "berbat" bir oyunla trabzona teslim etmiştik. trabzonspor elbette kupayı haketti ama gençlerlilerin bu kadar kötü bir performans ortaya koymaları son derece sinir bozucuydu.
maçtan birkaç yıl sonra şimdi adını hatırlamadığım bir yönetici bir röportajda ersun yanal'ın kupa maçı öncesi milli takımla anlaşmasının maçla ilgili çok büyük bir dezavantaj olduğunu ve ersun hocanın maç öncesi futbolcularla neredeyse hiç ilgilenmediğini söylemişti...
bu sefer de tez randevumu değiştiremem nedeni ile gidemediğim maç. fakat maç sırasında yaşananlar, özellikle taraftarların bir bölümünün ne yazık ki gençlerbirliği terbiyesine hiç de uygun olmayan tavırlarını gördükten sonra iyi ki de gidememişim diye düşünmüştüm.
ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
kazım koyuncu cismen ölse de, bestelediği o güzel trabzonspor marsları ile tribünlerimizde hep yaşayacak. binlerce coşkulu taraftar onun şarkılarını söylerken, inanıyoruz ki o da bize eşlik edecek. o 'mı bir de emre şahin 'den dinleyelim mi?
kazım koyuncu ve çok sevdiği trabzonspor'u
allah'tan rahmet dileyerek tekrar anıyorum önce kazım'ı... gülbeyaz diye bir dizinin müziklerini yaparken ve bir-iki bölümünde şarkı söylerken tanıdık onu önce. "uy aha" şarkısına kafayı takmıştım o sıralar. diziyi sırf onun için izliyordum. ne de güzel diyordu "uyyy ahhhaaaa" diye.
ne bilirdim daha sonra avni aker'e marş olacağını ve her golden sonra bizi coşturacağını "uy aha"nın... kazım koyuncu'nun "hayde" albümü henüz çıkmamıştı ve o dönemlerde çok da tanınmıyordu.
bir gün türkiye kupası maçımız vardı istanbul'da. rakibimiz istanbulspor'du, maç ise güngören belediye stadında oynanacaktı. bmn'deki arkadaşlar ile tribündeki yerimizi almıştık. yanımda duran kardeşimin, "abi aşağı baksana, kim var orda?" demesiyle fark ettim uzun saçlı iki adamı. birisi kazım koyuncu, diğeri ise vokalisti harun'du, o dönem kazım'ı daha doğru düzgün kimse tanımıyordu. ben ise "dido" sarkısı ve "uy aha"ya hastaydım resmen.
kardeşim, "abi git bir konuş istersen" dedi. düşündüm adamı tanımıyoruz. havalı birisi çıkarsa canımız sıkılır diye düşünüyor, yanına gitmekte tereddüt ediyordum. gitmemeye karar verdim. tam o esnada fatih tekke golü attı ve hepimiz havalardayız. stat, boydan boya bordo mavi renklerle bezenmiş durumda. tribünler golün ardından "trabzon, trabzon" diye inliyor. o ara tekrar kazım'a baktım, öylesine mi yer almıştı tribünde yoksa gönül vermiş bir taraftar mıydı? kazım'ı çocuklar gibi sevinirken görünce, "tamam, bu uşak bizden" diye geçirdim içimden. kazım, gırtlağı yırtılırcasına "trabzon, trabzon, trabzon!" diye bağırıyordu.
bu galibiyet ile birlikte kupada bir tur daha atlamış olmuştuk. maçın ardından taksim'e geçmiş ve tüm dükkanları gezerek kazım'ın cd'sini aramıştım. ama maalesef yoktu. kime gitsem, "yok, kalmadı." diyordu. bulamamıştım ve bu da beni deli etmişti. aradan bir ay geçmişti ve kazım'ın yeni albümü olan "hayde" çıkmıştı. gittim hemen bir tane aldım kendime. albümü yapan sanatçı da trabzonsporlu olduğu için bir başka keyif veriyordu dinlemek.
ve gene bir trabzonspor maçı için istanbul olimpiyat stadyumu'ndaydık. kupa finaliydi ve gençlerbirliği ile oynuyorduk. gişenin önünde karşılattık kazım koyuncu ile. babamın misafiri için bilet lazım olmuştu. bu yüzden gişenin önündeydik. kardeşim hemen selam veriyor ve hal hatır soruyor kazım'a... kazım koyuncu gülümseyerek "sağolasın iyiyim, bizim uşakların maçını izlemeye geldik ama bir arkadaş gidemedi yoldan, fazla bir biletim var bilet alacaksanız hiç almayın bendekini veriyim size ziyan olmasın." diye karşılık veriyor. kardeşim emrah, "kazım abi parasını verelim ayıp olmasın sana." diyor. kazım'ın verdiği cevap "olur mu öyle hepimiz trabzonsporluyuz, burada yabancı yok." oluyor.
ben maç başlamadan 5 dakika önce geliyorum stada ve kardeşim "abi, kazım abi bana bilet verdi"' diyor. "helal olsun halis trabzonspor'luymuş." diyorum. maç başlıyor ve goller geliyor sağanak gibi. daha önce hiçbir türk takımı, maç hafta içi olmasına rağmen, olimpiyat stadı'nı trabzonspor taraftarı kadar dolduramamıştı. o mahşeri taraftar topluluğu olimpiyat stadı'nı "trabzon, trabzon" diye inletiyor.
maç bitmişti artık ve türkiye kupası bizimdi. statta şenlikler, kupa töreni ve tarihi bir geceyi daha yaşama şerefine erişmiştik şükürler olsun. maç bitti eve anca gece 1 gibi varabildik. yollar kapanmıştı izdihamdan. 50 bin kişinin aynı anda hareket etmesi çok güç olduğu için eve çok geç varabilmiştik. kazım koyuncu'nun bilet jestine hiç değilse teşekkür edebileceğim bir internet sayfası aramaya başladım. derken kazım koyuncu'nun forum sayfasına ulaştım ve hemen üye oldum. önce ziyaret defterine bir teşekkür yazısı yazdım fakat onu okumayacağını tahmin etmiştim, forumu takip etmeye başladım her gün belli aralıklarla.
kazım koyuncu trabzonspor'a marş yapacak, haberini forumda okuyunca mutluluktan havaya uçtum. acaba nasıl bir marş yapacak diye meraktan içim içimi yemeye başlamıştı. bir ay geçti aradan ve ses seda yok hala kazım koyuncu'dan. bunun üzerine albümü hangi plak şirketinin yapacağını araştırdım ve buldum. unkapanı'ndaki bürosuna gittim. trabzonspor albümü ne zaman çıkacak dedim ve biraz daha sürecek cevabını aldım. kazım'ın babylon konseri olacak haberi vardı kendi sitesinde ve ben de konsere gitmeye karar verdim. konser başladı, sahneye baktım gitarcısı metin'in üstünde bordo mavi trabzonspor'umuzun forması vardı. sahneye öyle çıkmış olması duygulandırdı beni. "helal olsun hepinize." dedim. öyle ya artık trabzonspor'lu oluşuyla övünen, konserlerinde bordo mavi formayı eksik etmeyen ve dinlemekten zevk aldığımız birisi çıkmıştı sonunda.
konser başladı eğlenmeye doyamadık, horon da horon, "biraz mola uşaklar." dedi kazım. dışarı çıktım, o arada bir baktım bmn'nin kurucusu çakır da orada. bağırdılar bana "ula emre sende mi buradasun?" diye. sohbet etmeye haşladık. çakır. av tekin. süleyman, fatih vardı hatırladığım kadarıyla. trabzonsror'u iyice masaya yatırdık konserde olmamıza rağmen. derken ara bitti. bmn tayfası bir şekilde konserde buluşmuştu. kazım coşturdukça coşturuyor, biz bordo mavi çekiyoruz herkesin içinde. konser bitti, hızımızı alamadan ve tadına doyamadan, herkes dağıldı bir tek kazım'in internet sitesindeki insanlar ve biz yani bmn tayfası kaldı.
kulisin arkasına gittik tanışmak için. herkesi içten ve sevgi dolu bir şekilde kucaklamaya başladı. bizimle tanışırken trabzonsporlu olduğumuzu söyleyince bana bir sarılışı vardı ki görmeliydiniz. hemen arkasında bulanan arkadaşına döndü ve gururla "bir insanın tüm sevdikleri mi bir arada olur! sağ olun kardeşlerim." dedi
kazım abi, "trabzonspor albümü ne zaman çıkacak, ne zaman dinleyeceğiz marşımızı?" diye sordum. "az kaldı, az sabredin uşaklar." dedi. "tek olmadığım için uzun sürüyor ama trabzonspor'umuza yakışacak emin olun." diye ekledi. bu güzel sohbetimizin üzerinden bir iki hafta geçmişti ki o unutulmaz "dalga dalga fırtına" marşı ve "uy aha trabzon" marşları geldi. karadeniz dalgaları gibi hırçın, yaylalar gibi serindi sözleri. her dinleyişimde trabzonsporlu olduğum için bir kez daha gurur duyuyordum.
işlerimden dolayı uzun süre internete girememiş, kazım abi ne yapıyor ne ediyor haberdar olamamıştım. sitesine girdim, belki bir konseri vardır umuduyla. ben konser haberi ararken, kazım'in kanser olduğu haberini okudum. ve işte o an yıkıldım. hemen arkadaşları aradım, işin aslı faslı nedir öğreneyim diye. arkadaşlar, "maalesef doğru." deyince yıkıldım.
toplanıp ziyaretine gidelim diye konuştuk. kemoterapiye girdiğini ve kendisiyle kimsenin görüşme sine müsaade edilmediğini öğrendik. belli bir tedavinin ardından biraz gücünü toparladığını ve konser vermek istediğini duyduk. en sonunda doktorundan konser verebilirsin iznini koparmıştı. "ha konser, ha kanser, yeneceğim bu illeti." diyordu. yeni melek konser salonu'nda kazım koyuncu konser verecek haberini duyduğumda hem sevindim, hem içim acıdı. kazım'ı sevindirmek için ne yapabilirim diye düşünmeye başladım.
onu sevindirecek şeyi biliyordum. bmn'den badaloğlu ve külünkoğlu'nu aradım. konser için kazım koyuncu'yu mutlu edecek bir planım olduğunu söyledim. içinde trabzonspor olan bir şeyler mutlu ederdi kazım'ı. bmn adına kendisine plaket verecektik. ama plaketin üstüne ne yazacaktık? tabelacıya kime ne için plaket hazırlatmak istediğimizi anlatınca, kendisinin artvinli olduğunu ve kazım koyuncu'yu en az bizim kadar iyi tanıdığını söyledi. tabelacı da kazım'in kanser olduğunu bizden öğrenmiş oldu. o da en az bizim kadar üzüldü ve "bu plaket için para falan istemem." dedi.
kazım' a hitaben: "önce sesini sevdik, sonra insanlığını ve sonra da öğrendik ki sen de bize, bordo mavimize sevdalıymışsın. sevgili kazım koyuncu, trabzonsporlular seninle gurur duyuyor." bu yazının üstüne bir de trabzonspor amblemi koyunca çok güzel oldu. badaloğlu ve külünkoğlu da plaketin üzerindeki yazıyı okuyunca çok duygulandılar.
konser günü gelmişti. dışarıda kar vardı, ben ise elimde plaketle "dolaşıyordum., kazım'ın sitesindeki arkadaşlarıma, konser başlamadan ' bakın kazım için ne yaptırdık trabzonsporlular!.." diyerek plaketimizi gösterdim. çok beğendiler ve kazım, boş yere trabzonspor'u tutmuyormuş doğrusu... diyerek bize takdir ettiler.
kazıma plaketi vermek üzere sahneye yanaşmaya katlığımda güvenlikçiler aramızda duvar oldular. hastalığı nedeniyle yanına yaklaşmanıza müsaade edemeyiz diye tutturdular. mecbur kaldık kazım'ın kemençecisi selim'e seslendik o bizim adımıza plaketi kazım'a verdi. konserden sonra grubumuzun lideri çakır'ı aramış kazım. "plaketiniz ile beni çok onurlandırdınız. sağ olasınız." demiş. çakır da bizler gibi kazım'ın yüzünde bir anlık tebessüm oluşturduğumuz için mutluydu ama buruk bir mutluluktu bu.
her gün takip ettik kazım'ın durumunu. kötü haberler geldikçe içimiz acıyordu. bir gün, sivaslı bir trabzonsporlu arkadaşım olan serkan, beni aradı ve "bord-mavi formayı giydim ve kazım'ın hastanesinin önündeyim." diye aradı. ikinci telefonu açtığında ise kazım'in ölüm haberini veriyordu; "emre başımız sağolsun, kazım'ı kaybettik." dedi ağlayarak. üzüntümden bir şey diyemedim. şok olmuştum. o sevecen, o iyi kalpli, o karadeniz'in asi çocuğu artık yok muydu yani? kazım tüm trabzonsporlulara sevdirmişti kendisini ve ardından tüm trabzonsporluları ağlattı.
cenazesinde trabzonspor formalı insanlar hep ön safta yer aldılar. tabutunu harbiye açık hava tiyatrosu'na taşıyan omuzların büyük çoğunluğu bordo mavi idi. sahneye konulan tabutun üstüne bordo mavi bayrak serildi ve son kez baktı kazım ile trabzonsporlular birbirlerine.
biz kazım'a söz verdik o gün. trabzonsporlular olarak şampiyonluk kupasını alıp mezarına götüreceğiz diye.
ruhun şad olsun kazım. allah'tan senin için rahmet diliyoruz.
maça trabzonspor çok etkili ve baskılı başladı. ilk dakikalarda oyunun hakimi trabzonspordu bir süre sonra gençlerde top yapmaya başladı ama trabzonspor hem youla'yı çok iyi tuttu hemde kanatları çok iyi tıkayıp ali tandoğan ve flip'in önlerini kapattı. orta sahada da çok iyi baskı uygulayınca gençler bir türlü istediği pozisyonları yakalayamadı bu arada trabzonspor'un geçen yılki final maçına benzer bir defans ın arkasına atılan bir topla golü bulması gençler'in işini iyice zorlaştırdı.
golden sonra bir süre gençler üstün göründü ama trabzon savunmasının çok iyi çalışması sonucunda yine net bir pozisyon yakalayamadı.
ikinci yarıda gençler tüm oyunu trabzon yarı sahasına yıktı gol ha geldi ha gelecek densede trabzon bunalsada bu atakları savuşturmasını bildi ardından da kornerden gelen ortaya gökdeniz güzel bir gol atarak maçı bitirdi. ardından iki takım oyuncularınında agresifleşmesi maçın zevkinide aldı götürdü.
uzun bir süre sonra gençler bu kadar farklı bir skorla yenildi. doğru dürüst bir atak bile gerçekleştiremeden kupa finalinde kaybetti.
ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
seyfullah aslantürk trabzonspor sevgisini kelimelere dökemediğinden dem vurmuş. gerçi hangimiz bu sevgiyi kelimelere dökebiliriz ki belki çok klasik olacak ama "bu sevda anlatılmaz yaşanır" demek tek çıkar yolumuz gibi. yer istanbul olimpiyat stadı ve trabzonspor 'umuzyine bir kupayı kaldırıyor havaya. aslantürk ile birlikte olimpiyat'a gidelim mi?
bu sevgi nasıl anlatılır bilmem ki...
trabzonspor'umuz türkiye kupası finalinde; rakip gençlerbirliği; yer olimpiyat stadı; o gün trabzonlunun ve trabzonsporlunun buluşma anı gerçekleşecek. "hayde horona" diyerek olimpiyata ilk gidenlerden olmalıydım.
sabah erkenden baştan aşağı bordo-mavi giyinip yola koyulduk. yağan yağmurla ıslanan formanın bordo-mavi renkleri sanki coşmuş, sırılsıklam olmuş âşık gibi sevgiliye kavuşma heyecanıyla stat gözükmüştü. stadyuma vardığımızda az sayıda hemşerimiz gözüküyordu etrafta. biraz stat etrafında dolaştıktan sonra saat öğle vaktini gösteriyordu. gözlerimiz gelen araçların plakalarında idi. plakalar genelde anlamlı harfler (ts) ve rakamlardan (61-1967) oluşuyordu. ortalık hareketlenmeye başlamıştı ve bu arada sırtımızda kuruyan forma da tekrardan ıslanıyordu. çevre illerden gelen araçlar da görünürken, memleket kokan araçlarla gelen hemşerilerimizle birlikte heyecan, coşku zirve yapmıştı. bugün trabzonspor günüydü ve bordo-mavi renklerden oluşan bir okyanus oluşmaya başlamıştı bile.
bir kemence sesi duydum sanki
bu coşkulu insan manzarası bana "hıdır nebi yaylasını" anımsatmıştı ama bir kemence eksikti. herkes pür neşe içinde dolaşırken bir taraftan kemençenin de geldiğini gördüm. uy aha deyip koptum vardım yanma. vuruylar kemençenin teline, ortada bi horon kuruldu ki sormayın gitsin. haşimdi tam olmuştu. yeşili yoktu belki ama bu coşkulu hemşeri manzarası"kadırga şenliklerini" olimpiyata taşımıştı.
evet, artık içeriye girme vaktimiz de gelmişti. asılan pankartlar, bayraklar, söylenen marşlar, yapılan tezahüratlarla millet yıkılıyordu. ben de çıktım numaralının en üst katına, sahanın içi minicik gibi gözüküyor. dışarıda halen daha gelenler vardı.
artık sabırsızlık içinde ve büyük heyecanla sevgilinin sahaya ayak basmasını bekliyorduk ki o da oldu ama ne olma. yaşanan duygunun tarifi mümkün değil, şahane tribün şov vardı olimpiyatta. fener ve galatasaray gibi iki ezeli rakibin dolduramadığı stat bize yetmiyordu. yağmurla beraber ilk düdük çaldı. bizim 11 fırtına çocuk bizden daha çok coşmuş, sahada horon gibi futbol oynaylar ki gençlerbirliği şaştı kaldi. aha gol, aha goooller gelmeye başladı. ne anlatması mümkün ne de tarifi. işte böyle bir şey...
final bitti. kupa fatih tekke'nin ellerinde yukarıya kaldırılıyor ve huzurumuzda tur atılıyordu. sevgilimiz bize hediyesini vermişti. zafer nidalarıyla dönüş başladı. en erken geldiğim stattan hemşerilerimizin arkasından el sallayarak en son ayrılanlardan olmuştum. benim de dönüşüm tam temel fıkrası gibi oldu ama neyse...
unutulmayacak bir gün unutulmayacak bir gece yaşandı. zaten o coşku anlatılmaz yaşanırdı. trabzonspor-um, onlarcasını barındırdığı müzesine bir kupa daha götürüyordu istanbul'dan.
o gün orda bordo mavi fırtına ile birlikte istanbul'u sallamak ne de güzel olmuştu. gerçi biz bunu hep yapıyorduk.
artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
bıçaklar konuşunca...
(...)
türkiye kupası finalini istanbul olimpiyat stadı'nda gençlerbirliği ile oynayan ve kupayı evine götüren trabzonspor'u desteklemek için gelen trabzonsporlular, maçın ilk yarısının sonuna doğru kendi aralarında kavgaya tutuşuyorlar ve çıkan olaylarda üç taraftar çeşitli yerlerinden bıçaklanarak hastaneye kaldırılıyordu. kavga, takımları 1-0 önde olmasına karşın "küfürlü tezahüratta" bulunan bir gruba ötekilerin "trabzon sizinle rezil oluyor" diye tepki göstermesi üzerine başlamıştı. peki ama, stad girişinde polisin arama yapmasına rağmen, bıçaklı taraftarlar içeri nasıl girebilmişti? meşale konusunda olduğu gibi, "kesici ve delici" aletler konusunda da sessizlik egemendi.
yardımcı hakemler: erhan sönmez, baki tuncay akkın
4. hakem: bülent demirlek
gözlemci: bülent yavuz
trabzonspor a.ş.: michael petkovic, hüseyin çimşir, mehmet yılmaz, ibrahim ege [sakatlandı] (dk. 46 hans e.f.somers), tolga seyhan, augustine ahinful, emre toraman, emrah eren, erdinç yavuz, volkan kürşat bekiroğlu, gökdeniz karadeniz (dk. 77 ibrahim üçüncü)
yedekler: tayfun cora, ali şen kandil, maxim romashenko, hasan sönmez
teknik direktör: ?
gençlerbirliği: filip daems, abdel zaher ahmed mohamed hassan elsaka (dk. 80 baki mercimek), erkan özbey (dk. 70 veysel cihan), mustafa özkan, souleymane youla, ümit bozkurt, josip skoko, botonjic damir, ali tandoğan, deniz barış, serkan balcı
yedekler: nihat baştürk, marcel mbayo kibemba, ali öztürk, orhan şam, gökhan tokgöz
teknik direktör: ?
goller: (1-0) dk. 22 mehmet yılmaz (ayakla) (2-0) dk. 70 gökdeniz karadeniz (ayakla) (3-0) dk. 77 [penaltıdan] gökdeniz karadeniz (4-0) dk. 88 [penaltıdan] augustine ahinful
sarı kartlar: dk. 65 volkan kürşat bekiroğlu, dk. 67 mehmet yılmaz (trabzonspor a.ş.) dk. 37 serkan balcı (gençlerbirliği)
kırmızı kartlar: dk. 87 souleymane youla (gençlerbirliği)
türkiye kupası finali olimpiyat stadı'nda futbol federasyonu başkanvekili ata aksu, türkiye kupası finalinin, istanbul atatürk olimpiyat stadı'nda oynanacağını açıkladı. final maçının 5 mayıs çarşamba günü olimpiyat stadı'nda yapılacağını belirten aksu, "bu statta gelecek sezon avrupa şampiyonlar ligi finali oynanacak. uefa'nın da bizden talebi bu statta bir final oynatılmasıydı. türkiye kupası final maçına uefa'nın üst düzey yöneticileri de gelecek ve o gece bizimle olacaklar" şeklinde konuştu.
bordo-mavililer, yarın kupayı kazanırsa 600 milyar alacaklar. şampiyonlar ligi'ne katılmanın primi olan 1 trilyon ise şampiyonluk halinde katlanacak.
trabzonspor bu sezon iki kulvarda birden yarışırken futbolcular da prim zengini oldu. yarın türkiye kupası finalinde g.birliği ile karşılaşacak olan bordo-mavililer'de kupa primi 600 milyar lira olarak açıklandı. ligde ikinciliği ve şampiyonlar ligi'ne katılmayı garantileyen trabzonspor'da futbolcular 1 trilyon liralık prime de hak kazandılar. 2 hafta kala f.bahçe'yi iki puan geriden izleyen trabzonspor sezonu şampiyon noktalarsa 1 trilyonluk prim de katlanacak. başkan atay aktuğ, futbolcuların da yönetimin de görevini en iyi şekilde yaptığını belirterek "trabzonspor'un sezonu iki kupayla kapatacağına inancım tam" dedi.
taraftarlar alarm verdi bu arada gençlerbirliği maçı için istanbul'da kampa giren trabzonspor'a taraftar desteği de geliyor. 80 bin kişilik olimpiyat stadı'ndaki maç için alarm veren 93 taraftar derneği kupa finalini şölene çevirmek istiyor. istanbul'un yanısıra çevre illerde de organize olan bordo-mavili taraftarlar olimpiyat stadı'nda gövde gösterisi yapacaklar. somers ve fatih tekke'nin sakatlığıyla sarsılan trabzon'da gaziantep maçında sakatlanan hasan üçüncü için doktorlar seferber oldu. antrenmanlara çıkmayan genç futbolcu için son kararı ziya doğan verecek.
ziya doğan, malatyaspor ve trabzon'un başında son 18 maçta yenilmedi, meslektaşlarına büyük fark attı.
birinci lig'de bu sezon malatyaspor ve trabzonspor'un başında sahaya çıkan teknik direktör ziya doğan, yenilgiyi unuttu. malatyaspor'da en son 12. haftada diyarbakırspor deplasmanında 2-0'lık yenilen doğan, devre arasına kadar görevde bulunduğu sarı-kırmızılı takımda 5 beraberlik aldı. trabzonspor'da ligin 20. haftasındaki adanaspor maçı öncesi göreve getirilen doğan yönetiminde, bordo-mavili takım 12 galibiyet ve 1 beraberlik elde etti. doğan, böylece 18 maçta 12 galibiyet ve 6 beraberlik alarak ligde en uzun süre yenilgi görmeyen teknik adam oldu. doğan, 174 gündür ligde yenilgi yaşamadı.
türkiye kupası finalini için istanbul'a gelen gençlerbirliği sıkıyönetim ilan etti. dün öğleden sonra istanbul'a ulaşan ve ilk çalışmasını akşam g.saray'ın florya metin oktay tesislerinde yapan kırmızı-siyahlılar polat rönesans otelde kampa girdi. maç için son çalışmasını bugün akşam florya'da yapacak olan g.birliği'nde futbolculara demeç yasağı kondu.
42. final olimpiyat stadı'nda saat 20.00'de başlayacak. doğan ve yanal kariyerlerindeki ilk kupanın peşinde.
sakatlıklar can sıkıyor türkiye kupası'nda 12. kez final oynayacak olan trabzonspor, kupayı yedinci kez müzesine götürmenin hesaplarını yapıyor. 13 kez kupayı kazanan g.saray'ın ardından 6 kupa ile ikinci sırada bulunan trabzonspor, geçen sezon kupada yine final oynadığı gençlerbirliği'ne rövanşı vermek istemiyor. teknik direktör ziya doğan, kariyerindeki ilk türkiye kupası finali öncesi futbolcularından bu kupayı istediğini söyledi.
doğan: mazeret yok doğan, gençlerbirliği önünde bazı dezavantajları bulunduğunu belirtti. fatih, somers ve hasan üçüncü'nün sakat olduğunu hatırlatan doğan, "ayrıca biz, iki cephede birden savaşıyoruz. rakibimiz ise ligde iddiası olmadığı için kendini sıkmıyor. ancak sakatlıkları mazaret olarak kabul etmemek lazım. tüm bu olumsuzluklara rağmen kupayı kazanmak istiyoruz" diye konuştu. önceki gün idmanda sakatlanan yattara'nın oynayabilecek durumda olduğu açıklandı. öte yandan atatürk olimpiyat stadı'nda yaklaşık 50 bin trabzonsporlu taraftarın takımına destek vermesi bekleniyor. bazı taraftar grupları da otobüslerle istanbul'a gelerek takımlarına destek verecek.
yenilse de avrupa'da! gençlerbirliği, türkiye kupası'nda trabzonspor ile oynayacağı maçta geçen yılın rövanşını almak istiyor. bugüne kadar 3 kez final oynayan ve 2 kez kupayı kazanan gençlerbirliği, geçtiğimiz yıl antalya'da oynanan final maçında trabzonspor'a, 1 mağlup olmuştu. gençlerbirliği, bu karşılaşmayı kaybettiği takdirde bile statü gereği ülkemizi uefa kupası'nda temsil edecek. çünkü trabzonspor şampiyonlar ligi'ne katılmayı garantiledi. ligler statüsü'ne göre, türkiye kupası'nı kazanan takım şampiyonlar ligi'ne katılma hakkını elde ettiği takdirde kupa finalisti, gelecek sezon ülkemizi uefa kupası'nda temsil etme hakkına sahip olacak.
prim 350 milyar geçen sezon kupayı trabzonspor'a kaptıran ersun yanal, a milli takım'ın başına getirildiği için gençlerbirliği'nin başında 3 maça daha çıkacak. bu yüzden yanal, kupa finaline büyük önem veriyor. kırmızı-siyahlı ekipte sakat veya cezalı oyuncu bulunmuyor. futbolcular, kupayı kazanmaları halinde toplam 350 milyar liralık primin sahibi olacaklar. karşılaşmayı gençlerbirliği adına az sayıda taraftarın seyretmesi bekleniyor.
geçen yılki finalin rövanşında perdeyi mehmet yılmaz açtı. gökdeniz ikinci yarıda 70 ve 77'deki golleriyle işi bitirdi. augustine penaltıdan skoru belirledi. youla kırmızı kart gördü.
mutluluklar vardır. evlilik yıldönümünü kutlarsın. doğum gününü kutlarsın.. özel günlerdir bunlar. keyif alırsın. tebrikler gelir.. küçük çocuklar doğum gününde hediyenin merakı içindedirler. gençlerbirliği de iki senedir trabzon ile oynadığı türkiye kupası finalinde böyle anlamlı büyük mutluluklar yaşamak istedi. ancak ikisinde de kısmet olmadı. hele dün olamazdı da..
dedikoduları takmadı komutan ayrılmış askerlerin kafaları ise başka yerlerde idi. ersun yanal milli takım teknik direktörlüğüne gitti. ister istemez futbolcuların motivasyonu da bozuldu. zaten yağan transfer teklifleri kafalarını karıştırmıştı. trabzon'u tebrik etmek gerekir. ligde şampiyonluğu matematiksel olarak kovalayan ve kupanın sahibi olan trabzon maç öncesinde "kupayı g.birliği'ne verir ligin son maçını da kazanır" dedikodusunu bir kenara itti. işte bu düşünce ile sahaya çıkan trabzon, 23.dakikada gökdeniz'in pasında mehmet yılmaz'ın golüyle 1-0 öne geçti. bu gol trabzon'un baskısını arttırdı. gençlerbirliği ise şaşkına dönmüştü. 29.dakikada ali tandoğan şöyle bir kaleyi yokladı. top defanstan döndü. serkan vurdu. petkoviç topu kornere gönderdi. 34.dakikada augustine, g.birliği defansını geçti kaleci botonjic'in yanından topu mehmet yılmaz'a görderdi. ancak mehmet bu çok net fırsatı harcadı. ilk yarının görünümü böyleydi. ikinci yarı başlarken tribünlerde ortak fikir "trabzon kupayı alır" şeklindeydi. 49.dakikada youla'nın pasında filip topa sert vurdu. top kalecide kaldı..
gençler nakavt oldu olimpiyat stadı, avni aker gibiydi.. karadeniz coşkusunun hüküm sürdüğü stadda sahneye soyadı karadeniz olan gökdeniz çıktı.. 70.dakikada mehmet yılmaz'ın kafayla ceza alanı içinde indirdiği topa mükemmel vurdu: 2- 0. hem karadeniz coştu hem de trabzonspor.. sallanan gençlerbirliği kısa sürede nakavt oldu. mehmet yılmaz'ın deniz tarafından düşürülmesiyle kazanılan penaltıda gökdeniz farkı üçe çıkardı: 3-0. artık g.birliği'nin yapacağı bir şey kalmamıştı. geçen yılki gibi yine finalde kaybediyordu. 87'de yattara düşürüldü. hakeme saldıran youla kırmızı kart gördü. augustine penaltıyı gole çevirdi: 4-0. finalde kaybeden yanal, gençler'e veda ederken kupa üzüntüsünü yaşıyordu. milli takım'a böyle mi uğurlanacaktı yanal? tabii trabzon'u da tebrik etmek gerekiyor. güzel bir futbolla kupayı aldılar...
trabzon'un hocası doğan, "teknik direktörlük hayatımın ilk kupasını aldım, çok mutluyum. şimdi bunu kenara bırakıp, lige döneceğiz" dedi.
trabzonspor teknik direktörü ziya doğan, maçtan sonra çok sevinçliydi. teknik direktörlük kariyerindeki ilk kupasını kazandığını söyleyen doğan, "bu benim için çok önemliydi. ilk yarıda iki takım da istediği futbolu ortaya koyamadı. ikinci yarıda rakibimiz risk aldı, biz de pozisyonlar bulduk. daha farklı da olabilirdi. şimdi kupayı bir kenara bırakıp, lige bakacağız. şampiyonluk yarışını sonuna kadar sürdüreceğiz" ifadesini kullandı.
lige yansımaz doğan, sahadaki gerginlikler için de "olayları izleyin. benim oyuncularımın kusuru olduğuna inanmıyorum. ilk penaltı kararı doğruydu. ikincide benim de şüphem var. sonuçta maçın gerilmesinden dolayı üzgünüz. ben bu olayların son maça yansıyacağını sanmam. futbolcuların hepsi profesyonel" dedi.
ege korkuttu trabzon'un genç oyuncusu ibrahim ege devre arasında fenalaştı. önce hastaneye kaldırılması düşünülen ibrahim, daha sonra düzelince revire kaldırıldı. bu oyuncunun geçici hafıza kaybı yaşadığı, ancak g.saray maçında oynayabileceği bildirildi. ikinci yarıda sakatlanıp çıkan somers'in ise hafta sonunda oynamasının çok zor olduğu açıklandı.