2003-2004 sezonunun en büyük sürpriziydi dider deschampslı monaco ile jose morinho'nun porto'sunun şampiyonlar ligi finalinde karşılaşması. porto, monaco'yu alberto gomes'in 39, deco'nun 71 ve alenitchev 75'te attığı gollerle 3-0 yenerken futbo olarak da rakibini ezmişti. ben, bu olağanüstü maç oynanırken şırnak'ta nöbet bekliyordum. bendeki şans da budur, şampiyonlar ligi'nin en sıra dışı finallerinden birini izleyememek...
tanıl bora'nın 17 ağustos 2001 tarihinde radikal'de yayınlanan "bir gelenek daha arenaya düştü" başlıklı yazısı;
schalke'li taraftarlar yeni 'arena'larının açılışında her zaman olduğu gibi coşkuluydular ama ya yarın, paralı tüketiciden, cefakâr tribün korolarına yer kalmazsa?
kıta avrupası'nın belki de en proleter takımı olan schalke 04 de sonunda yenik düştü eğlence sektörünün modern arenalar yaratma hastalığına... onlarca yıl maden işçilerinini omuzlarında yükselen bir gelenek, şimdi kibar muhitlerden paralı müşteri arıyor.
salı günü, avrupa'nın en görkemli stadlarından birinin açılışı yapıldı. schalke 04, şansölye gerhard schröder'in şereflendirdiği bir açılış şovuyla, yeni mâbedine taşındı. 1996-97'de uefa şampiyonluğunu kazanarak, ardından geçtiğimiz sezonlarda bundesliga'da kafaya oynayarak avrupa'nın baba takımları arasına katılma gayretine giren mavi-beyazlı kulüp yönetimi için, bu hamlenin yeni adımı, şıngır mıngır "arena aufschalke" stadyumu.
avrupa'nın (post)modern yeni stadları gibi, aufschalke'nin de adı "arena"... futbol stadlarının amerikan usulü çok işlevli eğlence kompleksleri olarak düzenlenmesi, ingiltere'de daha 1960'larda başlamıştı. kıta avrupası bu işe son on yılda kalkıştı; ama çok daha büyük paralarla, eskiyi toptan yıkıp "sıfır" tesisler yaparak. "eğlence fabrikası" olarak anılan 62 ilâ 70 bin seyirci kapasiteli schalke arenası, 358 milyon marka maloldu. vip tribünleri, konforun gözüne vuruyor; locaların yıllık kirası 144 bin mark. tribünlerin tepesinde, dört cephesinde 35'er metrekarelik ekranlarıyla bir video kübü, maçın enstantanelerini ve her nevi görüntüyü seyircinin üzerine yağdırıyor. çim saha zemini, maçlardan sonra raylar üzerinde dışarı kaydırılarak korumaya alınıyor (çimin içeri-dışarı her bir kaydırılışı 12 bin mark). stada girilirken kredi kartı gibi bir schalke markası satılıyor, sosis, bira, herşey bununla... stadın 1 kilometre açığında, ebbe sand'ın donuna kadar her çeşit schalke tezyinatının satıldığı bir taraftar malzemeleri mağazası, eski fotoğrafların sararmış halleriyle sergilendiği bir schalke müzesi, böyle şeylere yüreği dayanmayan taraftarları haraca kesiyor. schalke 04'ün 2001-2002 bütçesi, önceki sezonu ikiye katlayarak, 140 milyon mark.
schalke 04, 20. yüzyılın üçte ikisinde, glückaufkampfbahn adlı mezbelelikte ikamet etmişti. kulübün ruhunu yansıtan bir stad ismiydi bu, madencilerin ocaklara inerken birbirlerine helâllik veren seslenişiydi: glückauf/rastgele! (stadın resmî adı da stad değil "oyun sahası" idi, ya da sadık çevirisiyle "vuruşma sahası".) 1972'de şahsiyetsiz gelsenkirchen parks stadı'na taşındılar. bu hafta hizmete giren stad ise, ihtişamını dengelemek üzere, sapına kadar geleneksel bir isimle vaftiz edildi: aufschalke.
gelenek lâfta kaldı
aufschalke, işçi argosunda, "maça gitmek", "stada gitmek" anlamında kullanılagelen bir sözce: "schalke'ye gitmek", demek. veya, işçilerin bozuk grameriyle, "schalke'de gitmek".
bu usta reklamcı aklından çıkma ismin malzeme ettiği gelenekten ne kaldı ki geriye? o gelenek ki, hayali cihan değer! kıta avrupası'nın herhalde "en proleter" takımıdır, schalke 04. 1904'te, ruhr havzasının madenci şehri gelsenkirchen'in sefil bir işçi mahallesi olan schalke'de kurulmuştur. lâkapları "madenciler"dir. ("çalışkan ve ülkesine sadık basit işçi" kimliğiyle, nasyonal sosyalist işçi partisi'nin de sevgili takımıydı schalke. schalkeliler nazi olmadılar ama nazi yöneticileri hevesle schalkeli oldular!) takımı maden ocağına indirip vardiyadaki işçilerle sohbet ettirmek hâlâ devam ettirilen bir kulüp ritüeli.
schalke, uluorta kullanılan "efsane" yakıştırmasını en fazla hak eden kulüplerden biridir dünya yüzünde. "bir maç 90 dakikadır, ama schalke'nin maçı 50 yıl sürer" denir; zira efsane dillerine vurmuştur schalkelilerin. sonra on yıllarca vasatlaşmasına rağmen, 1930'lar ve 40'lardaki muhteşem takım ve o güçlü sınıf kimliği, kulübü bir kült haline getirmiştir. meşhurdur: bir dostluk maçı vesilesiyle schalkeli futbolcuları selâmlarken, schalke'nin 'memleketi' olan şehrin adını bildiğini belli ederek nezaketle "gelsenkirchen almanya'da nerede?" diye soran isveç kralına, 40'ların starı kuzorra'nın "schalke'nin ordadır" cevabını verişi...
schalke taraftarı, dünyanın en deli âşıkları arasındadır. taraftar bültenlerinin adı, katolikliğin amentüsü olan "vater unser"in, yani "babamız" duasının uyarlanmasıdır: schalke unser/ schalkemiz! muhit olarak da katoliktirler ve samimidirler bu dediklerinde. tribünde de kalabalıktırlar, sadıktırlar, bağırgandırlar. (ekseriyetle de anti-nazidirler.)
şıkırdım eğlence fabrikası
şimdi bu adamlar ne olacak? kulüp ve stad, schalke mahallesinden iyice uzaklaştı. cümle işçi mahalleleriyle beraber schalke mahallesi, gerileyen madencilikle birlikte işsizlikten, yoksulluktan kırılıyor. kulübü büyütme operasyonunu başarıyla yürüten 'yuppie' menajer rudi assauer, paralı müşteri peşindeki mağaza müdürü gibi, schalke'ye kibar muhitlerden destek ve paralı seyirci arıyor. aufschalke arenası bu işe yarayacak. peki bu şık şıkırdım eğlence fabrikasına ismini veren o argonun sahiplerinin orada yeri var mı? aufschalke'nin mimarîsinde, açık sınıf ayrımı göze çarpıyor. "eski tip" taraftara ayrılan yerler kısıtlı. (folklorik bir "ayakta durulacak tribün" sektörü bile dizayn edilmiş, camlarla, kafeslerle ayrılarak.) onlara yerinde oturan ve pek bağırıp çağırmayan paralı koltuk seyircisine "maç atmosferi" efekti sağlayacak bir yan unsur olarak bakılıyor. fakat bu çeşit arenalarda genel gidişat, sürekli kart sahiplerinden taraftara yer kalmaması yönünde. ki "eski tip taraftara" ayrılan kısıtlı yerler de gitgide pahalılaşıyor. neyse ki futbolda hiçbir zaman ihtimal dışı olmayan kaza riski var: ya takım zirvelerden düşer, "eğlence" isteyen tüketici için enteresanlığını yitirirse... parasız harbî taraftar da stada yaklaşamazsa...
can kozanoğlu, yıllar önce, her sınıftan insanın birarada bulunduğu son mekân olan tribünlerin bu "demokratik" özelliğini yitirmesiyle ilgili üzüntüsünü dile getirmişti. bunu bir düşünün. saracoğlu'nun sezonun ilk maçında dolamamasını, mustafa denizli'nin "iyi mal pahalı olur" sözünü düşünün. dünyanın gidişatının farkındayız, ama mızırdanmamız sürecek.
seyirci: 53.200 hakem: kim milton nielsen (danimarka)
fc porto (teknik direktör: jose mourinho) vitor baia, paulo ferreira, jorge costa (kaptan), ricardo carvalho, nuno valente, francisco costa “costinha”, pedro mendes, nuno oliveira “maniche”, anderson de souza “deco” (pedro emanuel dos santos 85'), carlos alberto gomes (dmitrij alenichev 60'), vanderlei silva “derlei” (benni mccarthy 78')
as monaco (teknik direktör: didier deschamps) flavio roma, hugo ibarra, julien rodriguez, gael givet (sebastien squillaci 72'), patrice evra, edouard cisse (shabani nonda 64'), akis zikos, lucas bernardi, jerome rothen, ludovic giuly (kaptan)(dado prso 23'), fernando morientes
bundesliga ekiplerinden schalke 04’ün stadında oynanan bu maçta stad hıncahınç dolmuştu. beraber gittiğim arkadaşla beraber "tam bir avrupa birliği maçı olmuş" diye maçı kısaca özetlemiştik. çünkü takımlar portekiz ve fransız, hakemler danimarkalı, stad ise almanya...
porto-monaco finali modern zamanların peri masalı...
şampiyonlar ligi'nin, özellikle bosman kuralları ve puanı en yüksek ülkelere üçer dörder kontenjan ayrılması neticesinde son yıllarda neredeyse tamamen ingiliz, ispanyol, italyan ve alman takımlarının hakimiyeti altına girdiğini söylemiştik. ne var ki çemberin bir kere kırıldığı da oldu, hem de iki yerden birden. 2003-04 sezonunda kimsenin kupada bu kadar ilerleyeceklerine ihtimal vermedikleri iki takım, porto ve monaco, finale yükselmeyi başardılar. monaco ilk turda, şampiyonlar ligi'nin gol rekorunun kırıldığı maçta deportivo'yu 8-3 yenerek büyük sükse yapmış ve grubunu lider tamamlamış, önceki yılın uefa kupası şampiyon porto ise vasatı çok aşamasa da real madrid'in ardından ikinci sırayı kaparak son 16'ya kalmayı bilmişti, ikiliden ilk sürprizi porto gerçekleştirdi ve ikinci turda manchester united'ı kupanın dışına itti. monaco ise lokomotiv moskova engelini zor da olsa geçmeyi başardı. bundan sonrasındaysa insanları hayretler içinde bırakan taraf monaco olacaktı. kırmızı-beyazlılar önce real madrid'i 4-2 yenildikleri ilk maçın rövanşında 3-1'le devirdiler, ardından abramovich'le ilk şampiyonlar ligi sezonunu yaşayan chelsea'yi safdışı bırakarak adlarını finale yazdırdılar. porto'ysa aynı noktaya sırasıyla lyon ve deportivo'yu geçerek ulaştı. finalde de gülen taraf, 3-0'lık net bir skor elde eden porto oldu. ancak günümüz futbolundaki mevcut düzen sağolsun, bu iki takım da finale çıkarak bir anlamda kaybetmiş de oldular. neden diyecek olursanız final maçının üzerinden çok geçmeden monacı'nun hücumdaki en büyük kozlarından rothen psg'ye, giuly barça'ya transfer oldu. kiralık morientes real madrid'e geri döndü. porto'dansa başta takımın yaratıcısı teknik direktör jose mourinho olmak üzere ricardo carvalgo ve paulo ferreira, chelsea'nin yolunu tuttu. deco da barcelona'ya gitti. ertesi sezon monaco ön elemede betis'e takılıp gruplara bile kalamazken, porto ilk turu zar zor geçmesinin ardından ikinci turda inter karşısında herhangi bir varlık gösteremedi.
final: kimsenin beklemediği iki takım finaldeydi. didier deschamps'ın monaco'su, çeyrek finalde real madrid'i, yarı finaldeyse chelsea'yi elemişti. giuly, morientes, prso müthiş formdaydı. gelsenkirchen'de rakip porto'ydu. genç teknik adam mourinho, yarı çirkef yarı yaratıcı bir takım ortaya çıkarmıştı.
deco gibi derlei gibi oyuncular işin sempatik yanını temsil ediyor, diğerleri boş buldukları yerde rakibi dirsekli-yordu. porto için beklenenden kolay bir final oldu. carlos alberto, deco ve alenichev'in golleri kupayı 17 yıl sonra portekiz'e getirdi.
kupaya damgasını vuran adam: tartışmasız jose mourinho. işe bobby robson'ın tercümanı olarak başlayan portekizli kısa sürede avrupa şampiyor, luğu gördü. ama belli ki chelsea ile sezon ortasında anlaşmıştı. şampiyonluk kutlamalarını sahada fazla yaşamadan içeri kaçıverdi.
- juventus ve fiorentina gibi bir sürü italyan takımı seni isterken neden monaco'ya gittin?
shabani nonda: o dönemde gerçekten çok teklif vardı ama monaco da fransa'nın en iyi takımlarından biri, kendi kendime neden olmasın dedim. üstelik yaşım daha gençti ve öğrenecek çok şeyim vardı, kendimi daha da geliştirebilirdim. o zamanlar 22 yaşındaydım, 2-3 sene orada geçireyim, sonra yine giderim diye düşündüm.
- monaco'nun da altın çağına denk geldin, oysa birçok oyuncu da ayrılmıştı...
nonda: öyle oldu... çok iyi bir takım ruhu yakaladık, şampiyonlar ligi'nde final oynadık. gerçi ben sakatlığım nedeniyle çoğu maçta oynayamasam da oraya gelinmesinde katkım vardı.
- deportivo'yla oynanan o efsanevi 8-3'lük maçı kaçırmıştın mesela...
nonda: evet ama ben olmasam da takım arkadaşlarım oynadılar ve harika bir maçtı. finalde kaybetmek de çok kötüydü, keşke kazansaydık... ama yine de orada geçirdiğim her saniyeden çok memnunum.
- teknik direktörlüğe monaco'da başlayan didier deschamps'dan önce mi, sonra mı gelmiştin takıma? o nasıl biriydi?
nonda: önce ben geldim, sonra o... trezeguet, sagnol, barthez gibi oyuncular ayrılmıştı. yeni bir grup kurmak gerekiyordu. giuly, rothen, prso, evra, gallardo, marco simone... harika bir jenerasyon yakaladık, beş harika sene geçirip piyonlar ligi finali oynadık...
- porto-monaco finali bence şampiyonlar ligi'nin en önemli finallerinden biriydi... futbol adına umut vericiydi...
biliyor musun, biz bile inanmıyorduk finale çıkacağımıza. nasıl olduğunu tam anlayamadan çıktık. bana sorarsan bunun bir nedeni de beraber olmaktan çok hoşlanan bir ekip olmamızdı. soyunma odasında bile gülüp eğleniyorduk...
- deschamps'ın otoriter, sert bir hoca olduğunu sanıyordum... soyunma odasında eğlenmeye izin vardı yani?
nonda: yok yok, hiç öyle değil... ilk senesinde biraz zorluk çektik ama ikinci sene çok iyiydi, o da rahatladı. bizi hem daha özgür bırakıyor, hem daha fazla sorumluluk yüklüyordu. 'benim için önemli olan cumartesi ne yaptığınız' diyordu. bu şekilde hem kolektif olarak hem kişisel olarak sorumluluk yüklüyordu bize. 'maç günü konsantre bir şekilde sahada olduktan sonra ne yaptığınız beni ilgilendirmez' deniyorsa, otomatikman grup olarak bir sorumluluk yükleniyor, daha çok dikkat ediyorsun.
yardımcı hakemler: jens larsen (den), joergen jepsen (den)
4. hakem: knud erik fisker (den)
monaco: flavio roma (gk), patrice evra, hugo ibarra, lucas bernardi, ludovic giuly (c) (dk. 23 dado pršo), fernando morientes, édouard cissé (dk. 64 shabani nonda), akis zikos, jérôme rothen, julien rodriguez, gaël givet (dk. 72 sébastien squillaci)
yedekler: tony sylva (gk), jaroslav plašil, emmanuel adebayor, hassan el-fakiri
teknik direktör: didier deschamps (fra)
porto: vítor baía (gk), jorge costa (c), ricardo carvalho, costinha, nuno valente, deco (dk. 85 pedro emanuel), derlei (dk. 78 benni mccarthy), maniche, carlos alberto (dk. 60 dmitri alenichev), paulo ferreira, pedro mendes
yedekler: nuno (gk), ricardo costa, edgaras jankauskas, josé bosingwa
teknik direktör: josé mourinho (por)
goller: 0-1 carlos alberto dk. 39 0-2 deco dk. 71 0-3 dmitri alenichev dk. 75
sarı kartlar: dk. 29 nuno valente, dk. 40 carlos alberto, dk. 77 jorge costa (c) (porto)
porto perform to perfection published: thursday 27 may 2004, 0.59cet
as monaco fc 0-3 fc porto goals from carlos alberto, deco and dmitri alenichev secure a resounding win.
by adam szreter at the arena aufschalke
fc porto became only the second side to win the uefa cup and the european champion clubs' cup in successive seasons when they carried off the continent's premier club prize for the second time in their history.
proud history seventeen years on from their 2-1 victory against fc bayern münchen in the old european cup final, goals by carlos alberto - the third youngest player ever to score in the final - and then deco and dmitri alenichev in the second half wrote another proud chapter in their history. for monaco, an early injury to their captain ludovic giuly hampered their progress and made it an uphill battle, one they inevitably lost.
midfield reinforcement didier deschamps bolstered his midfield with the inclusion of edouard cissé rather than croatian striker dado pršo, while hugo ibarra was given the chance to face his former club in place of sébastien squillaci, with gaël givet moving into central defence alongside julien rodriguez. for porto, the 19-year-old carlos alberto got the nod to partner fellow brazilian derlei in attack, ahead of south african benni mccarthy.
giuly threat following much pre-match speculation, monaco captain giuly took up a central attacking position from the start, and four times in the opening three minutes his pace nearly caught porto cold. on three occasions the experience of his opposite number jorge costa was just enough to keep him at bay as he darted through, but once, from lucas bernardi's searching pass, vítor baía had to race from his goalline to effect a risky last-ditch tackle.
grateful for givet porto responded and monaco were grateful for givet's composure, first when he cleared a low cross after a jinking left-wing run by carlos alberto; then when he blocked deco's shot following flavio roma's weak punch; and finally when he arrived in the nick of time as rodriguez struggled to hold off derlei as the striker chased a high ball forward.
monaco momentum but giuly now came into his own as a playmaker with some deft touches on the edge of the porto area, setting up cissé whose cross was tantalisingly out of reach of bernardi's outstretched leg, then providing jérôme rothen with a chance to cross from the other flank but this time fernando morientes was just out of range.
enforced change sadly for monaco, it was to be nothing more than a cameo from their captain as, after just 22 minutes he limped out of the game clutching his midriff, handing the armband to rodriguez and being replaced by pršo. undeterred, monaco kept their momentum and nuno valente became the first player to be booked after a clumsy foul on cissé, then morientes was adjudged offside from another astute pass from bernardi.
carlos alberto strikes the pendulum swung porto's way when rothen lost possession to paulo ferreira who charged up the right flank and crossed to the near post where rodriguez just beat deco to the ball. five minutes later though porto took the lead from the same source. this time paulo ferreira's cross was a lofted one and it found carlos alberto. unselfishly, he tried to lay the ball off to derlei but the ball bounced back to the teenager off the hapless akis zikos and this time it was despatched with aplomb past roma's left hand.
meek monaco up to that point, five minutes from the interval, there had been little to choose between the teams, but in the opening period of the second half monaco looked shell-shocked, a goal down and minus the inspirational giuly. gradually however they crept back into contention as porto failed to capitalise and only another marginal offside verdict denied morientes an equaliser.
tactical changes on the hour porto coach josé mourinho withdrew carlos alberto in favour of russian midfield player alenichev, and four minutes later deschamps brought on his congolese striker shabani nonda in place of cissé as monaco threw caution to the wind.
deco delight but as their forays began to founder on the edge of the porto area, the chance of a decisive counterattack grew more likely. and so it happened when, in the 71st minute, deco broke clear and found alenichev on the left. the russian put the ball straight back into the playmaker's path and deco stroked home porto's second.
resounding finish four minutes later the game was as good as over. this time it was derlei who broke free, and he found alenichev courtesy of a cross that deflected off squillaci, by now on for givet. alenichev needed no second invitation as he drove the third nail in monaco's coffin.
avrupa'nın kulüpler seviyesinde en büyük kupasının sahibi, bu gece oynanacak final karşılaşmasının ardından belli olacak. almanya'nın gelsenkirchen kentindeki finalde portekiz'in porto ile fransa'nın monaco takımları kupa için karşılaşacak. arena auf schalke stadı'nda türkiye saatiyle 21.45'te başlayacak dev maçı danimarka futbol federasyonu'ndan kim milton nielsen yönetecek.
gönüller porto'dan yana
kupayı porto'nun kazanması halinde türkiye ligi şampiyonu fenerbahçe, yeni sezonda şampiyonlar ligi'ne ön eleme oynamadan doğrudan katılacak. monaco'nun kupayı alması durumunda ise f.bahçe ön eleme oynamak zorunda kalacak.
f.bahçeliler de izleyecek
porto, avrupa’nın en büyük kupasını daha önce bir kez müzesine götürürken, monaco ise ilk kez finalde mücadele edecek. portekiz temsilcisi, geçen sezon uefa ve süper kupa’yı kazanmıştı. karşılaşmayı, f.bahçe başkanı aziz yıldırım, başkanvekili nihat özdemir, teknik direktör christoph daum ve gaziantepspor başkanı celal doğan da izleyecek.
porto bir kez kazandı, monaco ilk kez finalde
yarınki finalde karşı karşıya gelecek olan takımlardan porto, avrupa'nın en büyük kupasını daha önce bir kez müzesine götürürken, monaco ise ilk kez finalde mücadele edecek. portekiz temsilcisi, 1987 yılında bayern münih'i 2-1 yenerek, en büyük kupayı kazanma başarısını gösterdi. fransız temsilcisi ise tarihinde ilk kez avrupa'nın en büyük kupasını müzesine götürmek izin sahaya çıkacak.
kupalar real madrid'in müzesinde
ispanya'nın real madrid takımı 1956, 1957, 1958, 1959, 1960, 1966, 1998, 2000 ve 2002 yıllarında olmak üzere toplam 9 kez bu kupada mutlu sona ulaşarak, avrupa'nın en büyük kupasını en çok kazanan takım oldu. mor-beyazlılar, 1962, 1964 ve 1981 yıllarında yaptıkları final maçlarında ise sahadan yenik ayrılarak kupaya uzanamamışlardı.
merakla beklenen finali 3-0 kazanan portekiz temsilcisi, milyonlarca sarı lacivertli taraftarın yüreğine su serpti. bu sonuçla ön eleme oynamaktan kurtulan fenerbahçe, devler ligi’nin 16. üyesi olarak yerini ayırttı.
teşekkürler porto... portekiz temsilcisi, fransız rakibi monaco’yu eze eze yenip şampiyonlar ligi kupası’nı müzesine götürürken fenerbahçe’yi de devler ligi’ne taşıdı. almanya’nın gelsenkirchen kentinde schalke auf arena stadı’nda oynanan ve 51 bin kişinin izlediği dev finalde, geçen sezonun uefa kupası şampiyonu porto ile bu yılın sürpriz ekibi monaco karşı karşıya geldi. bu maçın bizim açımızdan bir önemi vardı; porto kazanırsa fenerbahçemiz, devler ligi’ne ön eleme oynamadan doğrudan katılacaktı.
kalbimizin sesini duydu
milyonlarca sarı lacivertli taraftarın yüreği porto ile atıyordu. muhteşem görsel şovlarla başlayan maçın ilk dakikalarında monaco baskılı, porto akılcı bir futbol anlayışıyla sahadaydı. ancak baskılı olan değil, akıllı amacına ulaştı. maçın 39. dakikasında alberto’nun golüyle öne geçen portekiz temsilcisi, fenerbahçelilerin de yüreğine su serpiyordu. 70. dakikada deco farkı 2’ye çıkarıyor, 75’te ise alenitchev’le gelen gol, 1987’de şampiyon kulüpler kupası’nı kazanan porto’yu ikinci kez avrupa’nın en büyüğü yapıyordu.
çok özel uçaktaki başkanlar f.bahçe başkanı aziz yıldırım ve g.saray başkanı özhan canaydın aynı uçakta buluştu. 3 saatlik yolculukta dostluk rüzgarı esti.
aslında dostluk adına ilk adım geçtiğimiz hafta atılmıştı. f.bahçe başkanı aziz yıldırım, g.saray başkanı özhan canaydın ile la perola restoran’da gizlice buluşmuştu. murat özaydınlı ve ergun gürsoy’un da katıldığı bu yemek iki kulübün bu yakınlaşmasına sahne olmuştu. öncelikle centilmenlik anlaşması yapılmış ve transfer döneminde kulüplerin talep olduğu futbolcuların fiyatını yükseltmemesi için ortak tavır alınması kararlaştırılmıştı.
işte o yemekte aziz yıldırım’dan özhan canaydın’a sürpriz bir davet gelmişti. yıldırım, gelsenkirchen’de oynanacak şampiyonlar ligi finalini canaydın ile birlikte izlemeyi önermişti. iki başkan prensipte okeyleşmiş ve diğer kulüp başkanlarının da özel uçağa binmesi için girişimler yapılmıştı. sonrasında g.antepspor kulübü başkanı celal doğan ile a.gücü kulübü başkanı cemal aydın’a da ‘özel uçakla gidelim’ teklifi götürüldü.
işte bu girişim sonrasında 4 kulübün başkanı sabiha gökçen havalimanı’nda buluşma kararı aldı. birkaç gün sonra özhan canaydın, uefa asbaşkanı şenes erzik’i arayarak monaco ile porto arasında oynanacak maçı izlemek istediklerini bildirdi. erzik hemen devreye girerek vıp tribününde 4 başkanın yerini ayırdı. dün sabah bir araya gelen aziz yıldırım ve özhan canaydın, özel uçak ile almanya’nın yolunu tuttular.
uçakta birçok şey konuşuldu. 3 saatlik yolculuk boyunca transferlerden, federasyon seçimlerine, hakemlerden, taraftara kadar her şey gündeme geldi. almanya’da başkanların arasına f.bahçe’nin 3 yöneticisi daha katıldı. nihat özdemir, hakan bilal kutlualp ve ali yıldırım da kafileyle birlikte maçı izledi.
porto'nun bu finali kazanması ve monaco'nun ligue 1'de sezonu 3. sırada tamamlaması, fenerbahçe'nin 2004-05 sezonunda şampiyonlar ligi'ne direkt katılmasını sağlamıştır.
final nielsen'in şampiyonlar ligi finalini danimarkalı hakem kim milton nielsen yönetecek. f.bahçe'nin şampiyonlar ligi'ne doğrudan katılması için büyük önem taşıyan porto ile monaco'nun karşılaşacağı final karşılaşması, almanya'nın gelsenkirchen kentindeki arena aufschalke stadı'nda saat 21.45'de başlayacak
bu gece 21.45'te oynanacak şampiyonlar ligi finalinin sonucu türkiye'de de merakla bekleniyor. çünkü porto monaco'yu devirirse f.bahçe önümüzdeki sezon şampiyonlar ligi'ne ön eleme oynamadan doğrudan katılacak. ilk kez finale yükselen monaco'da real madrid'den kiralanan ve şampiyonlar ligi'nde 9 gol atan ispanyol forveti morientes'in oynaması sakatlığı nedeniyle şüpheli. porto ise daha önce 1987'de kazandığı bu kupayı ikinci kez müzesine götürmekte kararlı. porto bu gece gülen taraf olursa 1976 ve 1977'de uefa kupası ile şampiyonlar ligi'ni arka arkaya kazanan liverpool'un başarısını tekrarlayacak. f.bahçe'de 5.5 milyon isviçre frangı (yaklaşık 6.5 trilyon lira) olan giriş parasını garantileyecek.
kazan porto kazan! bu gece 21.45'te oynanacak şampiyonlar ligi finalinin sonucu türkiye'de de merakla bekleniyor. çünkü porto monaco'yu devirirse f.bahçe önümüzdeki sezon şampiyonlar ligi'ne ön eleme oynamadan doğrudan katılacak. monaco'da morientes'in oynaması sakatlığı nedeniyle şüpheli. porto ise daha önce 1987'de kazandığı bu kupayı ikinci kez müzesine götürmekte kararlı. porto bu gece gülen taraf olursa 1976 ve 1977'de uefa kupası ile şampiyonlar ligi'ni arka arkaya kazanan liverpool'un başartekrarlayacak.
fenerbahçe'ye porto müjdesi.. şampiyonlar ligi finalinde portekiz kulübü, monaco'yu 3-0 mağlup ederek, kupaya uzandı. bu sonuçla fenerbahçe, şampiyonlar ligi'ne doğrudan katılma hakkını elde etti. sarı-lacivertli kulüp, şampiyonlar ligi'ne ön eleme oynamadan gireceği için 5.5 milyon isviçre frangını (6.5 trilyon lira) kasasına koymuş oldu. bu paraya kanarya'nın alacağı puanlar ve tv gelirleri dahil değil.
porto, monaco'yu carlos alberto, deco ve alenitchev'in golleri ile devirdi. f.bahçe, şampiyonlar ligi'ne direkt girdi.
schalke'nin stadının adı arena'ydı. ama mimari görüntüsüyle uzay üssüne benziyordu. bu maç türkiye adına çok önemliydi. porto kazanırsa f.bahçe şampiyonlar ligi'ne doğrudan katılacaktı. bu heyecanı yaşamak için sarı-lacivertlilerin başkanı aziz yıldırım da finali izlemeye geldi. uefa kitapçığında türkiye adına gurur veren bir istatistik gözüme çarptı. avrupa kupaları'nda 100'ler kulübüne giren 15 kişilik liste arasında g.saraylı bülent korkmaz, 101 maçla 13. sıradaydı. diğer bir gurur kaynağı da gelecek yıl evsahipliği yapacak olan atatürk olimpiyat stadı'nın görkemli görüntüsünün "türk lokumu" başlığıyla kitapçıkta yer almasıydı.
maestrosuz olmuyor porto maçın favorisiydi. oyuna hızlı başlayan taraf ise monaco oldu. ancak kırmızı- beyazlılar, daha 3. dakikada giuly'nin kaçırdığı golden sonra üstünlüğünü sahaya yasıtamadı. teknik becerisi yüksek oyunculardan kurulu porto, savunmasını kalabalık tutuyor, orta alanda ilk toplara anında basıyordu. maestrosuz monaco, sadece fizik gücüyle porto'ya kafa tutmaya çalışıyordu. deco'nun patronluğundaki porto, araya pası akıllı oynuyor, savunmasını çakılı tutuyor ve kontrataklarla gol arıyordu. porto'nun oyun felsefesi lucescu'nun oyun felsefesi ile aynıydı. yani portolular, "savunmak hücumdan daha kolay" deyip sonra da "nasıl olsa bir gol buluruz" mantığıyla oynuyordu. monacolu oyuncular o kadar acemiydi ki pasın zamanlama ve şiddetini ayarlayamadıkları için hücum organizasyonlarını yapamıyordu. porto'nun yan ortalarında ve kullandıkları kornerlerde monaco savunması adam paylaşımında hata yapıyordu. 39. dakikada carlos alberto, monaco savunmasının hatasıyla oluşan pozisyonda mükemmel bir gol attı. maç öncesi otoriteler "ilk golü porto atarsa gol yemesi zor olduğu için kupayı da alır" görüşündeydi. haklı da çıktılar.
deschamps'ın intiharı ikinci yarıda monaco kontrolsüz hücum etti; savunmasında derin boşluklar bıraktı. özellikle deschamps'ın, nonda'yı oyuna alıp üçlü forvete dönmesi çok riskli idi ve bu da monaco'nun sonu oldu. porto'nun deco ve alenitchev ile bulduğu gollerle porto 17 yıl sonra avrupa'nın 1 numaralı kupasını müzesine götürdü. portekiz şampiyonu, f.bahçe'yi de devler ligi'ne ön eleme oynatmadan yolladı. maçın en ilginç istatistiği 90 dakikada çerçeveyi bulan üç şutun da gol olmasıydı.
geçen sezonki uefa kupası zaferinden sonra dün de şampiyonlar ligi'ni kazanan porto, liverpool'dan sonra bu dubleyi başaran ikinci takım oldu. liverpool da 1976'da uefakupası'nı, 1977'de şampiyon kulüpler kupası'nı almıştı. porto'nun kalecisi vitor baia ise uefa'nın üç kupasında da şampiyonluk gören 11. futbolcu oldu. baia, 1997 yılında barcelona ile kupa galipleri kupası'nı, geçen sezon da porto ile uefa kupası'nı kazanmıştı.