ilk basımı 2004 yılında olan bozkurt k. yılmaz'ın "bu aşk bizi canlı tutacak: fenebahçeli olmak" kitabından;
"nasıl gidilirse gidilsin ben geliyorum. kimse gelmezse tek başıma arabamla gider, maçı seyreder gelirim. bilet falan önemli değil, bulamazsak karaborsadan alırım. işte o kadar" bu sözü hafta başında söyleyip denizli yolculuğu için hazırlık yapmaya başlıyorum. hafta boyu planlar programlar yapılıyor, değiştiriliyor. gelenler gelemeyenler, başka şekilde gelecekler, uzaklardan gelecekler, gelemeyecek olup "kalbim sizinle" diye londra'dan, moskova'dan haber gönderenler, derken son ayların en yoğun telefon ve e-mail trafiğini yaşıyoruz.
yola çıkılacak gecenin gündüzünde uyumam gerek ama bir-iki saat ancak uyuyabiliyorum. ankara'dan "aman oğlum iyi dinlen, bak 18 yaşında değilsin" diyen anneme ve "iyice dinlenmeden yola çıkarsan uyuyup kalırsın hayatım!" diyen nilüfer'e "altı saat derin derin uyudum, hiç merak etmeyin" diye usturuplu bir yalan söylüyorum. içimde okul pikniğine gittiğim günlerdeki heyecan, ankara'dan istanbul'a maç seyretmeğe geldiğim günlerde derinden hissettiğim tutku var. yanıma alacaklarımın listesini yapıyorum: yağmurluk, yedek çorap, yedek çamaşır, başağrısı ve alerji ilacı şapka, kimlik, bir kredi kartı, az para, kağıt mendil, mp3 çalar (özel olarak şampiyonluk şarkıları eklenmiş olarak), vivident sakız, güneş ve numaralı gözlükler, özlem'in kameralı telefonu. en büyük sıkıntı giyilecek forma. son şampiyonlukta giydiğim beyaz forma ile bu senenin çubuklusu arasında karar veremeyince ikisini de alıyorum.
yola çıkacağım gece özlem ile bulaşamıyoruz, son haftalardaki unutulmayacak maçlarda arkadaşlık ettiğim kameralı telefon da ben de üzgünüz. fotoğraf makinem ve yedek filmleri son anda denizli kadrosuna giriyor. bizim emektar "maç telefonu" yerine de bu yıl benimle hiçbir maça gelmemiş, rebrov gibi usulca sırasını beklemiş asıl esas telefonumu alıyorum. bir önceki telefonumun pilini selobantla tutturmağa başlayınca bu yeni telefonumu nilüfer geçen yıl hediye almıştı. gerçi "olimpiyat stadı na'" benzetiyorum. gören beğeniyor ama işlevsel değil. ilk görevi için o da hazır.
uçaklar, arabalar, otobüsler, minübüsler on bine yakın insanı alacak istanbul'dan, götürecek denizli'ye ve geri getirecek. normandiya çıkarması gibi bir şey bu...
güneş pırıl pırıl doğarken, kahverengi, gri dağların arasındaki yeşil renkli porsuk barajının yanından geçiyoruz. yıllardır gece araba kullanmamıştım, üstüne üstlük bu yolu da hiç sevmem ama uykum da "6 saat uyudum" yalanına inanmış sanki. gelmiyor...
hava yeni aydınlanmış ve arabada 4-3 lük antep maçında rapaiç'in attığı golü ilk kezmiş gibi heyecanla dinliyoruz. meslekler, yaşlar, medeni durumlar göz önüne alınırsa buna fanatiklik demek çok basit kalır, onun için ben "aşk" diyorum.
yolda durduğumuz her mola yerinde başımızı nereye çevirsek hayatın en alımlı renklen karşımıza çıkıyor, her yer sarı lacivert forrnalı arkadaşlar ile dolu. sanki yüzlerce kilometre uzakta değiliz de kadıköy'de stadın birkaç yüz metre uzağındayız. benzinci, çorbacı, polis herkes bize iyi şanslar diyor. memleket, yılların gaflet uykusundan uyanmış kuvvacı fener gerçeğini hatırlamış. fenerbahçeliliğin kazanmakla kaybetmekle ilgisi yok elbette ama kazandıkça anlamlar yerini buluyor. eminim mola yerlerinde bizi görenlerden bazılarının içinden şunlar geçiyordur: "ya kardeşim, biz burada ekmek parasmı çıkarmaya çalışıyoruz, bunlar maç derdinde... yok be, aslına bakarsan belki bunların çoğunun da yetiştireceği işi, evinde bekleyen sevdiği vardır ama yine de gidiyorlardır. helal olsun be, ne büyük sevgidir bu. ancak fenerbahçeli olan bilir. bu kadar insanı başka hangi güç yedi yüz elli kilometre yaptırır iki saatlik maç için. keşke ben de gidebilseydim... seneye kadıköy'e bir maça gideceğim ben de, nah şuraya yazıyorum. hadi arkadaşlar be, hadi be fenerbahçem"
denizli'de, açık havada yemeğimizi yemiş aylak aylak hamakta uyurken telefonlarımıza gelen "orda değiliz ama kalbimiz sizinle" mesajları ile heyecanlansam, "bizim içinde bağırın" mesajları sonrası ses tellerime cüneyt arkınvari "bu gece deforme olacaksınız" desem de içimde açıklaması güç bir rahatlık var. sanki zor bir iş için çok güvendiğim birisi, belki babam, belki bir arkadaşım, belki her zaman güvendiğim nilüfer bana "sen işin o kısmını merak etme, ben hallederim" demiş.
sıcak güneş altında denizli stadının içinde otururken son okuduğum mesaj alpay'dan "caddede herkes formalı. hazır. sizi bekliyoruz!" diyor.
seyrettiğim savaş filmleri dışında hiç bazuka görmedim ama pierre van hooijdonk'un ilk golü önceki şutu ağlara giderken "bazuka mermisi gibi diye ben buna derim işte" diye içimden geçiriyorum. ikinci gol ile büsbütün rahatlıyoruz. tribünler, maçın seyredildiği evler, kahveler, oteller, lokantalar ayakta. herkes yanındakine sarılıyor, hissedebiliyorum. maç öncesinde rahat olmakta haklıymışım, hakikaten taraftarlık kariyerimin en kolay maçını oynuyoruz... fütursuzca "gönüllerin şampiyonu" ilan edilen takım da alışkanlıktan olsa gerek yenilince iş son haftaya bile kalmıyor. sevinçten bayılacağımızı veya çığlık çığlığa bağıracağımızı düşünmüştüm ama çok sakiniz. 24. şampiyonluk geldi işte! maç sonu, saha içindeyiz.
katıldığım 23 nisan-19 mayıs vari resmi törenler sayılmazsa sahanın içine hiç girmemiştim. gerçi girmenin cezası çok fazla değil ama benim param kıymetlidir.
yarın sabah turkcell-aria-telsim "ne geceydi be" diye kazandıkları parayı sayacaklar, akılları sonraki haftada. saha içinde herkes sevdikleriyle konuşuyor. ruh halimiz ilginç, gülenle gülüyoruz, ağ-layan ile ağlıyoruz. öyle arayanlar var ki hani belki de telefondaki sesini ilk defa duyduklarım. bu gururu anlatmama gerek var mı? televizyondan seyrettikleri şampiyonluktan sonra birisi, birileri beni düşünmüş ve aramış işte! yeğenim lara "enişte şimdi şampiyon olduk değil mi" diye babasının telefonundan mesaj göndermiş. bana güvenir. önceleri her soruşunda "merak etme şampiyon olacağız ama kesin olunca ben sana söylerim" demiştim. "sana şampiyonluk kupasını getiriyorum" diye haber veriyorum bu son mesajına. onunla kutlayacağımız henüz ikinci şampiyonluk...yeni konuşmayı öğrenmiş ant ankara'dan arıyor "ben babamla tura çıkıyorum" diyor. ona aldığım 10 numaralı formayla çıkacaktır, eminim. sonra telefonu babası ahmet alıyor, sonra büyükbabası ismet amca. uç nesil kutluyorlar şampiyonluğu.
sahanın içinde, rebrov'un ortayı yaptığı yerdeyim. abidin yerine makineler görev başında, mutlululuğun resmi çekiliyor. gerçi dijital teknoloji üstün olsa da benim gibi bu teknolojiye sahip olmayanlar veya ödünç bir kamerayı/telefonu denk getirip getiremeyenler de var. flaşın dolmasını bekleyip sürekli mutluluğun çimler üzerinde farklı açılardan tablosunu yapıyoruz. yarınkodak-fuji de bayram yapacak.
tribünde, oğuz'un habersiz çektiği bir fotoğrafımı daha sonra görünce kendime uzun uzun bakıyorum. üstüm çıplak, formam elimde, uzaklarda bir şeyi gösteriyorum sanki... onlarca yüzlerce fotoğrafım gözümün önüne geliyor. düğünler, yıldönümleri, kutlamalar, tatiller, törenler, kaçamaklar, buluşmalar... mutluluğu bu kadar gösterebilen bir kare hatırlamıyorum...
sarmaş dolaş çiftler şampiyonluğu bakışlara aldırmadan öpüşerek, sarılarak kutluyorlar. çok genç bir çift gözüme takılıyor yaş itibarıyla henüz üniversite başlangıç çağındalar. üzerlerinde pırıl pırıl çubuklu formalar var. keşke ben de o yaşta olsaydım... bir grup fenerbahçeli arkadaşımla yalvar yakar ailelerimizden, birbirimizin ailelerinden "ne olur kemal amca, ne olur oya teyze" diye izin alsaydık ve otobüsle şarkılar söyleyerek -çaktırmadan bira içerek- denizli'ye gelseydik. otobüste, kız arkadaşım uyuyunca başı omzuma düşseydi ve bu ona ilk dokunmam olsaydı. denizli'de yemek yerken hep beni düşündüğünü ilk defa anlatsaydı. ilk golden sonra hiçbir şey demeyip gözlerimin içinde derinliklere baksaydı, ikinci golde elimi tutsaydı ve maçtan sonra sahanın ortasında "şaaampiiiiyooon" sesleri altında masumca öpüşseydik... aklıma 86 şampiyonluğu geliyor. yağmurlu bir gündü son maç. ben bu mutluluğu yaşamadım yaşatamadım. sahanın içindeki çifti kıskanıyorum açık açık.
stadyum çıkışında hızlı hızlı yürüyenler bir an önce arabalar otobüslere gitme telaşında olan istanbullular... kimin şampiyon kimin ikinciyi, kimin de üçüncü olacağını bana bunalım dolu aralık ayında söyleyen ve tahminleri bugün tescillenen burak ile beraber gururla arabayı park ettiğimiz lise'nin bahçesine doğru yürüyoruz. diğer arkadaşları kalabalıkta kaybettik... denizli sokakları "oley oley şampiyon kanarya" diye inliyor.
insan aynı anda iki yerde, hem denizli'de hem istanbul'da olmak istiyor, istanbul'daki arkadaşlar daha maç bitmeden "cadde yıkılıyor" diye haber veriyorlar, aklımız orada.
az sonra altından geçeceğimiz balkonda baba-anne ve yedi sekiz yaşındaki kızları küçük bir fenerbahçe bayrağını çamaşır ipiyle balkon demirlerine asmış, ipleri tutarak sallıyorlar ve bize doğru "iyi ki geldiniz taa nerelerden. çok telaşlıydık bugün ama kolay mı tarihe tanıklık etmek? umarız sizi iyi ağırlayıp evinizdeymiş gibi hissettirebilmişizdir. çok mutluyuz biz de bu şampiyon luğu burada sizler ile beraber yaşadık diye yıllarca anlatırız artık. caddeyi az önce televizyonda gördük, muhteşemdi orası da olmaz tabii ama işte biz de coşkumuzu böyle gösteriyoruz. yolumuz uzun. aman dikkatli olun. güle güle gidin. fırsat bulursanız yine gelin" demek için avaz avaz bağırıyorlar: "burası kadıköy buradan çıkış yok". cadde'de olsaydım diye şımarıklık yaptığımın farkındayım. tam burada, benim yerimde olmak isteyenler olduğunu biliyorum.
onlardan biriyle geçen sene almanya'da tanışmıştım. nilüfer alışverişte, ben de pasaj şeklindeki alışveriş merkezinde vakit öldürüyorum. yürüyen merdivenlere doğru ilerlerken karşımdan orta yaşlı, zayıfça, gözlüklü bir adam geliyor ve başındaki şapkayı tanıyorum. aynısından uzun bir zaman önce bende de vardı. lacivert zemin üzerinde sarı renk ile 1907 yazıyor. yanından geçerken "şapkanız çok güzel" diyorum, duruyor, "teşekkür ederim" diyor. ayaküstü sohbet ediyoruz. ligde kaçıncı olduğumuzu bile bilmiyoruz ama "gelecek sene her şey daha iyi olacak" diye birbirimize moral veriyoruz. istanbul deyince derin bir "ah" çekiyor. yıllardır istanbul'a gelemediğini ama fenerbahçe'yi her hafta evindeki uydu ile takip ettiğini anlatıyor. içinde bol "inşallah" geçen cümleler kuruyoruz. "seneye şampiyonluk maçına kadıköy'e gelirsiniz belki" sözüm üzerine yüzü değişiyor.
"keşke" diyor. o keşke sözünün içinde "ah nerede, siz benim durumumu bilmiyorsunuz" anlamına gelen bir imkansızlık seziyorum. her hafta seyredilen maçlara, gururumuza yediremediğimiz sonuçların alındığı bir sezon içinde çıkmayan fenerbahçe şapkasına rağmen söylenen farklı bir "keşke" bu. mesele bulmak buluşturmak, izin almak gibi basit değil anlaşılan. vedalaşırken gözleri doluyor. ben siyah güneş gözlüğümü çıkarmama avantajını kullanıyorum.
çok kişiye vekaleten buradayız.
yol uzun, en gencimizin yaşı otuz beşi devirmiş. sık sık löför değişikliği yapıyoruz. burak'ınailesinin hazırladığı yolluk paketini iştahla açıyoruz her tarafı sarı lacivert formalılar ile dolu benzin istasyonunda. dolma, börek, kuru köfte, meyve... şampiyonluk menüsünde yok yok. dua alıyorlar.
çaycı üzgün ve şaşkın. "su ve meşrubatım kalmadı" diyor. "abe çaycı, fenerbahçeliymişsin bir de. bilmiyor musun bereket getirir bu takım her gittiği yere. niye daha çok almadın suyu, gazozu, kolayı..." neyse ki çay var.
yol boyu durduğumuz her yerde ya bizden önce gelmiş bir otobüs dolusu taraftar var ya da biz giderken bir otobüs dolusu geliyor... uykulu ve yorgun gözler kısık ama içleri parlıyor. benzin alan arabalardan telefonlar ile istanbul'a "iyiyiz, yorulmadık, merak etme uykum gelirse çeker bir benzinciye yatarım" tesellileri veriliyor. bir baba "kızıım, saat kaç olmuş. hadi sen yat, sabah gelince annen kaldırır" diyor. bir başka çubuklu formalı arkadaş elinde telefon, gururla gösteriyor gelen mesaji arkadaşlarına "bak kimden" diyerek. ya patrondan ya da mahalledeki güzel gözlü sevgilisinden.
denizli'den uçak ile çıkan ilk taraftar kafilesi çoktan bağdat caddesi'ne varmıştır. biz de zaferle dönen ordunun neferleriyiz ama o zafer taklarının altından geçemeyeceğiz, bizi ilk kafile gibi karşılayan olmayacak. varsın olmasın. yol boyu durduğumuz her benzincide birileri bizi de karşıladı, şampiyonluk apoleti omzumuzda dönüyoruz.
istanbul'daki taraftarlar havalimanı yolunda sıra sıra dizilmişlerdir, gözleri fenerbahçe o t obüsünde... bizim de gözümüz öndeki sollayacağımız, bir türlü yol vermeyen otobüste... arabada "the long run" çalıyor. çaldıkça aklıma gökova'dan marmaris'e giden her iki tarafı ağaçlı yol ve huzur gelir yine öyle oluyor...
sabah ezanı okunurken bilecik yakınlarındaki bir gece önce de durduğumuz çorbacıdayız. kapıda lokanta sahibi hepimizi "hoş geldiniz" diyerek sarılıp tek tek öpüyor. bir gece önce ne demiştim hiç hatırlamıyorum ama bana "abisi sen biliyordun. biliyordun da bana demedin valla, olsun be şampiyonuz artık. önemli olan bu" diye sarılıp kollarını çözmüyor. ben karımla bu kadar uzun sarılmamışım... hakikaten ya 6-7 saattir "2004 şampiyonuyuz". merçimek çorbası harika, yandaki fırından alman ekmekler taze ikram çaylar demli. kusursuzluktan cesaret bulup zaten "wild is the wind" diye mesajlarımızı göndermişiz bile...
daha yolumuz uzun, sabah işe yetişecekler var. hatta murat uçağa yetişip arabistan'a dönecek... aslanım murat. bir tek bu maç için geldi! tekrar yola koyuluyoruz. "ne kaypaksın sen de be! gündüz o kadar yattık, o zaman niye gelmedin" diye çıkıştığım uyku tekrar ve fena bastırıyor olmalı ki, ali ile sık sık yer değiştirip şoför mahalini paylaşıyoruz.
istanbul'a varınca en son ali'yi evine bırakırken kapıdaki bekçi ile yüzgöz olmuyorum. gazeteciden bütün gazeteleri hatıra olarak alıyoruz. önemli maçlar sonrası biriktirdiğim hiç kırışmamış öyle çok gazete var ki. ali "hadi bizde bir kahvaltı yapalım" demiş bulunuyor. . bütün sezon bizim "kahrımızı en çok çeken hanım" ödülünün sahibi ülkü kahvaltıyı hazırlamış bile. ali'nin kızı ezgi'yi öpemiyoruz, okuluna "şampiyon" olarak gitmiş bile. o ne mutludur şimdi. ilk fırsatta kim bilir kime anlatacak "babasının da önceki gece orada olduğunu". dün gece babası ve benim gibi 8 numaralı formasıyla seyretmiştir maçı. benim de doğacak kızıma anlatacaklarım olacak "şans getirdin kerata" diye seveceğim onu...
güneş pırıl pırıl. taze ekmeğe marmelat sürüp yiyorum. çaylarımızı içerken sabahın güzelliğinden konuşuyoruz. sonrasında kahvaltı başlarken "ah bir de kahve olsa" diye içimden geçen kahve gelmiş önümde içilmeyi bekliyor. ne çok kahve içtik bu salonda şampiyonluk kupası ile biten her sezon "en zorudur, en keyiflisidir, en yoğun yaşanandır". bu sezonun sonunda şampiyonluğa uzanırken nerede, kiminle olacağım kestirememiştim. bazen seçme şansımız olmuyor ama olsaydı "finali" yapmak isteyeceğim kişiyle, ali ile şu anda beraberim. denizli'de maç bitiminde birbirine karışan gözyaşları gibi paylaşılan öyle çok şey var ki. ruh ikizi sözünü de ilk ondan duymuştum ve sonrasında anlamıştım ne demek olduğunu.
bu sabah, general harrington kupasının fenerbahçelilerin ellerinde yükselmesinden sonra lozan'dan ismet paşa'nm gönderdiği "hepinizi meserretle tebrik eder tek tek gözlerinizden öperim" telgraflarındaki yoğun duygular, birbirini kutlayan fenerbahçelilerin mesajlarında hissediliyor sanki.
şampiyonluk geldi. kollarımızda artık, ona sıkı sık sarıldık. kolay mı iki yıldır birbirimizi bekliyorduk. yüzümüzdeki o tuhaf tebessüm değişmedi, kimseye "gördünüz mü" demedik...
artun ünsal'ın "tribün cemaatinin öfkesi: ticarileşen türkiye futbolunda şiddet" kitabından;
bıçaklar konuşunca...
(...)
denizli'de fenerbahçe'nin denizlispor'u 4-0 yenerek şampiyonluğunu ilan ettiği maçın sabahında, fenerli taraftarlar hemen kente alınmıyor ve pamukkale'ye gönderiliyordu. burada fenerli taraftarlar arasında çıkan kavgada iki kişi yaralanıyordu. maçın başlamasına yakın kente alınan ve stada giren fenerliler ile "centilmen taraftar" ünlerinin son dönemde sallandığına dikkat çektiğimiz denizlisporlular arasında da maç öncesi gerginliği yaşanacaktı. iki takımın taraftarları birbirlerine taş atmaya başlayınca, yaklaşık 500 fenerbahçe taraftarı kale arkası tribününden sahaya iniyor ve güvenlik güçleri tarafından alt kapalı tribüne gönderiliyordu. fenerlilerle "çarpışmanın" yanısıra, konuk takımın 2-0 öne geçmesinin ardından, takımlarının oynadığı futbolu protesto eden taraftarın bir bölümü sahaya sırtlarını döndü. ardından, koltukları da kıran öfkeli denizlisporlular, maç çıkışında bazı işyerlerinin camlarını ve telefon kulübelerini kırdılar. maç çıkışında denizli milletvekili haşim oral'ı tartaklayan bazı taraftarlar gözaltına alınacaktı.
fenerbahçe, nefesleri kesen yarışta, takipçisi trabzonspor'u 5 puan geride bıraktı ve bitime 1 hafta kala şampiyonluğunu ilan etti. haftaya lider giren sarı lacivertli takım, denizlispor'u deplasmanda hooijdonk, tuncay(2) ve ümit özat'ın golleriyle 4-0 yendi. trabzonspor, kendi seyircisi önünde g.saray'a 4-2 yenilince sarı lacivertli takım 3. yıldızı göğsüne taktı. hakemlerin bitiş düdüklerinin ardından denizli'de bayram, trabzon'da ise hüzün vardı.
hooıjdonk'un füzesi
lider f.bahçe, biraz da çekinerek gittiği denizli deplasmanında muhteşem bir futbol ve muhteşem bir skorla, 15. şampiyonluğa uzandı ve 3. yıldızı göğsüne taktı. karşılaşmaya çok hızlı başlayan sarı lacivertli takım, 8. dakikada 1-0 öne geçti. gelişen ani f.bahçe atağında selçuk, ceza sahası sol çaprazında topla buluştu. arkadaşlarının gelmesini bekledi. sağ ayağının içiyle ceza yayı üzerine hareketlenen hooijdonk'un önüne çok güzel bir pas gönderdi. hollandalı yıldız topun gelişen çok sert vurdu. kaleci souleymanou, topu ancak filelerde görebildi: 1-0
tuncay'dan klas bir vuruş
karşılaşmanın 12. dakikasında fenerbahçe'nin ikinci golü geldi. nobre'nin ceza alanına gönderdiği topla buluşan tuncay, akıllıca bir vuruşla kaleci souleymanou'nun üzerinden topu filelere göndererek f.bahçe'yi 2-0 öne geçirdi. fener gelen 15. şampiyonluğun ardından bir taraftar, başkan aziz yıldırım'a böyle sarıldı golden sonra kale arkası tribünde oturan denizlisporlu taraftarlar koltukları kırıp sahaya atmaya başladı. oyun bir süre dururken, maçın hakemi mustafa çulcu, 2 nolu anonsu yaptırdı. bu arada taraftarlar denizlispor kulübü yönetim kurulu'nu istifaya çağıran sloganlar attı.
volkan'dan müthiş kurtarış
oyunda 2-0 öne geçtikten sonra f.bahçe, kalesinde tehlike yaşadı. 24. dakikada denizlispor atağında mustafa keçeli, ceza alanına topu gönderdi. ömer rıza'nın kafa vuruşunda, yan direkten geri gelen topa bu kez denizlisporlu serhat vurdu. kaleci volkan, köşeye giden topu son anda çelerek mutlak golü önledi. 27. dakikada levent'in kullandığı köşe atışında top fenerbahçe savunmasından sekti. bu kez timuçin ortaladı. ömer rıza'nın kafa şutunda, top yandan auta gitti.
fener trabzon'den gelen g.saray'ın galibiyet haberiyle birlikte sarı lacivertli taraftarlar böyle sevindi. ümit'in kafası
oyunda kontrolü elinde bulunduran ve kontralarla gol arayan f.bahçe'de, serhat'ın 39. dakikadaki pasında tuncay kaleciyle karşı karşıya kaldı. bu futbolcunun vuruşunda kaleci souleymanou, gole izin vermedi ve savunma tehlikeyi uzaklaştırdı. maçta uzatma dakikaları oynanırken fenerbahçe'nin 3. golü geldi. serhat'ın sağdan kullandığı serbest vuruşta, ceza alanına gelen topu denizlispor savunması seyredince ümit özat, şık bir kafa vuruşuyla takımının 3. golünü attı ve ilk yarı fenerbahçe'nin 3-0 üstünlüğüyle tamamlandı.
tuncay son sözü söyledi
ikinci yarıda da oyunda kontrolü elinde bulunduran f.bahçe, rakibine gol şansı tanımadı. 56. dakikada denizlispor atağında, ömer rıza'nın pasında topu kontrol eden ersen martin vurdu. top, üstten auta gitti. 68. dakikada van hooijdonk'un kullandığı serbest vuruşta, top üstten auta çıktı. 75. dakikadaki denizlispor atağında ersen martin, topu ömer rıza'ya aktardı. bu futbolcunun ortasında kaleye paralel giden topa timuçin dokunamayınca, denizlispor mutlak bir golden oldu. 84. dakikada van hooijdonk'un ceza alanına gönderdiği top az farkla auta gitti. karşılaşmanın ikinci uzatma dakikasında rebrov'un soldan ortasını iyi izleyen tuncay, kafa vuruşuyla skoru belirledi: 0-4.
stat: atatürk
hakemler: mustafa çulcu 7, selçuk kaya 7, baki tuncay akkın 7
denizlispor: souleymanou 6, mikka 4, çağdaş 4, kratochvil 6, mustafa keçeli 4, ali akdeniz 4 (dk. 46 burak 4), levent 4 (dk. 46 özgür 4), serhat 5, timuçin 7, ömer rıza 6 (dk. 89 serdal 5), ersen martin 6
fenerbahçe: volkan 9, ali güneş 8, luciano 8, tomas 8, ümit özat 9, serhat 9 (dk. 90 mehmet yozgatlı), selçuk 8, (dk.89 servet), aurelio 8, tuncay 9, nobre 8 (dk. 87 rebrov), van hooijdonk 9
goller: dk. 7 van hooijdonk, dk. 12 ve 90 tuncay, dk. 45 ümit özat
12 dakikada atılan iki muhteşem gol ve g.saray’ın da trabzon’daki galibiyetiyle ligde sezonun son haftasına girilirken kazanılan şampiyonluk.
tebrikler fenerbahçe... sarı lacivertliler, nadir oynadığı akıllı ve planlı oyununu denizli’de sergileyince, zor olarak gördüğü deplasmandan rahat bir galibiyet ve üstelik şampiyonlukla ayrıldı.
bu galibiyette pierre van hooijdonk’un ilk goldeki becerisi ve topa vuruştaki tecrübesi de ayrı bir konu. ardından tuncay’ın araya girmesi ve golü atarak, farkı ikiye çıkarması, f.bahçe’yi müthiş rahatlattı. bunun yanında volkan’ın direkten dönen toptaki plonjonu da ayrı bir moral katkısı. yoksa skor 2-1 olsa, f.bahçe böylesine gerilimli bir haftada strese girebilirdi.
boş alan bırakınca
f.bahçe’nin denizli’deki en büyük avantajı evsahibi takımın kendisini hiç etüd etmemiş olmasıydı. denizlispor defansta bu kadar boş alan bırakmamalıydı. f.bahçe’nin tuncay, serhat gibi süratli adamları var. selçuk sol tarafta boşluk bulup kaçıyor, geriden gelen van hooijdonk’un önüne topu bırakıyor. f.bahçe’ye böyle boş alan bırakırsanız, istediği gibi oynar ve golleri de kolay bulur. ayrıca f.bahçe orta sahasını dünkü gibi kalabalık tutar, topu kullanmak ister ve dan-dun da vurmazsa, her zaman iyi futbol oynar. tabii 12 dakikada 2 fark olunca, denizlispor oyundan da koptu.
sol bekte ümit mükemmeldi. attığı bir de güzel kafa golü var. aurelio fevkalade çalışkandı. onlara selçuk da uydu ve oyuna katkısı büyüktü. hepsi varını yoğunu ortaya koydu. samsunspor maçındaki ruhsuz takım gitmişti, işin önemini anlayan ve şampiyon olmak isteyen bir f.bahçe vardı dün sahada.
şampiyonluğu hak etti
f.bahçe bu sezon 2-3 maçta oynadığı güzel futbolu sergiledi denizli’de. daha önce beşiktaş ve gaziantep maçlarında böyle oynamıştı. mücadeleci bir takım deniyor, tamam. ancak tek başına mücadele yetmez, dan-dun oynamayacak, topu akıllıca kullanacaksın. f.bahçe elindeki futbolcularla en iyisini yaptı bu sezon. beşiktaş’ı yenince kendine güveni gelmişti. tabii f.bahçe formasının da bir ağırlığı var ve bu kritik maçta işte o ağırlık da hissedildi.
f.bahçe’yi şampiyonluğundan dolayı kutlamak gerek. denizli’deki futboluyla bunu haketti. özellikle de bitime 1 hafta kala, kritik bir deplasmanda bunu başardılar. peki sezon başından beri şampiyonluk için oynadı mı, f.bahçe? beşiktaş’ın problemli hale gelmesine dua etsinler. yoksa o kadar puan farkını kapatmaları kolay olmazdı. fenerbahçe şampiyon, trabzonspor ikinci olarak şampiyonlar ligi’ne gitme hakkını elde ettiyse, bunda beşiktaş’ın da payı büyüktü.
denizlispor: levent kartop (dk. 46 ihsan burak özsaraç), çağdaş atan, timuçin bayazit, ömer kerim ali rıza (dk. 88 serdal boyraz), ersen martin, souleymanou hamidou, ali akdeniz (dk. 46 özgür bayer), mikka aleksi multaharju, mustafa keçeli, serhat gülpınar, roman kratochvil
yedekler: süleyman küçük, göksel akıncı, hasan ali acar, ilker avcıbay
teknik direktör: ?
fenerbahçe: fabio luciano, ümit özat, stjepan tomas, niyazi serhat akın (dk. 89 mehmet yozgatlı), tuncay şanlı, mert nobre (dk. 76 sergiy rebrov), mehmet aurelıo, pierre van hooijdonk, selçuk şahin (dk. 88 servet çetin), volkan demirel, ali mehmet güneş
yedekler: recep biler, mahmut hanefi erdoğdu, semih şentürk, olcan adın
nerede o taraftar! türkiye'de tel örgüleri söken ilk kulüp olan denizli'nin başı ağrıyor. bu yıl iki kez saha kapatma cezası alan denizlispor, g.birliği maçında çıkan olaylardan sonra harekete geçti. başkan zafer katrancı, f.bahçe maçında aynı sıkıntıları yaşamamak için önlem alacaklarını söyledi.
denizlispor'un üstlerine geleceğini düşünen daum, hızlı oyuncuları tuncay ve serhat'la yapacakları kontrataklarla rakiplerini vurmayı planlıyor.
fenerbahçe teknik direktörü daum, hafta sonunda dehizlispor'la deplasmanda oynayacakları maçın, son dönemdeki karşılaşmalara oranla daha rahat geçmesini bekliyor. rakibin ligde herhangi bir iddiası ya da korkusu olmaması nedeniyle rahat olacağını düşünen alman teknik adam, bu yüzden kapalı bir savunmayla karşılaşmayacaklarını düşünüyor. tam aksine rakiplerinin kendi üzerlerine geleceği konusunda futbolcularını uyaran tecrübeli teknik direktör, bu sırada iki kanattaki hızlı adamları tuncay ve serhat'ın kontrataklarıyla sonuca gitmenin hesaplarını yapıyor.
denizlispor kulübü başkanı zafer katrancı, 5 bin kişilik maraton tribününü f.bahçe taraftarlarına tahsis edebileceklerini söyledi. katrancı, bu konuda kesinleşmiş bir kararları olmadığını da sözlerine ekledi. denizlispor başkanı zafer katrancı, f.bahçe kulübü'nün 14 bin biletin tamamını istedikleri konusundaki bir soruya ise, "böyle bir talep bize ulaşmadı. gelse bile, 'evet' diyemeyiz. çünkü bizim taraftarlarımız da bu maça gelmek isteyecek" yanıtını verdi. katrancı, bu maçın prestij maçı olacağını da belirtti.
denizlispor-fenerbahçe gün-saat: yarın, 19.30 stat: denizli atatürk yayın: lig tv naklen hakem: mustafa çulcu son durum: denizlispor'da herhangi bir eksik bulunmuyor. fenerbahçe'de kemal ve fatih akyel'in sakatlıkları var. f.bahçe'de selçuk, van hooijdonk, nobre ve mehmet sarı kart görürlerse son hafta sarı kart cezalısı durumuna düşerler. ilk yarı: f.bahçe-denizli: 2-0 denizlispor: (4-4-2) souleymanou - özgür, kratochvil, çağdaş, ali akdeniz - mikka, levent, serhat, timuçin - ömer rıza, ersen fenerbahçe: (4-4-2) volkan - ali güneş, luciano, tomas, ümit - serhat, selçuk, aurelio, tuncay - van hoojdonk, nobre rekabet: ligdeki 25 maçta fenerbahçe 16-3 önde son maçlar: fenerbahçe ligdeki son 2 maçını 3-1'lik skorlarla kazandı. denizlispor 3 haftadır galip gelemiyor. fenerbahçe, ligde oynadığı son 5 maçta denizlispor'a yenilmedi. sarı-lacivertli ekip bu 5 maçta 4 galibiyet, 1 beraberlik aldı.
nefesleri kesen yarışta fenerbahçe, takipçisi trabzonspor'u 5 puan geride bıraktı ve bitime 1 hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.
sezon'a şampiyon giren fenerbahçe, denizlispor'u deplasmanda hooijdonk, tuncay(2) ve ümit özat'ın müthiş golleriyle 4-0 yendi. trabzonspor, kendi seyircisi önünde g.saray'a 4-2 yenilince sarı lacivertli takım 3. yıldızı göğsüne taktı.
9 mayıs 2004 tarihli sabah gazetesinden; hooijdonk'un kariyerindeki ilk şampiyonluk
birinci süper futbol ligi'nde 2003-04 sezonu şampiyonu fenerbahçe'de, 4 futbolcu dışındaki oyuncular, sarı-lacivertli forma altında ilk şampiyonluklarını yaşadı. 2000-01 sezonundaki şampiyon kadroda da yer alan serhat, ali güneş, semih ve recep, fenerbahçe'de 2. kez şampiyonluk görürken, kadrodaki diğer 17 futbolcu ise ilk kez sarı-lacivertli takımda şampiyonluk yaşadı. volkan, luciano, fatih, ümit, tomas, petkov, servet, mahmut, kemal, selçuk, olcan, mehmet, aurelio, tuncay, van hooijdonk, rebrov ve nobre ise sarı-lacivertli forma altında ilk kez lig şampiyonluğu elde etti.
***
fenerbahçe'nin 35 yaşındaki deneyimli futbolcusu pierre van hooijdonk, kariyerindeki ilk şampiyonluğu sarı-lacivertli takımda yaşadı. kariyerinde hollanda, iskoçya, ingiltere ve portekiz liglerindeki takımlarda forma giyen van hooijdonk, yalnızca fenerbahçe ile lig şampiyonluğuna ulaştı. denizlispor'a attığı golle ligdeki gol sayısı 23'e çıkaran van hooijdonk, son haftaya girilirken, konyasporlu zafer biryol'un 2 gol gerisinde ''gol krallığı'' yarışında da iddiasını devam ediyor.
fenerbahçe dün sabah basına kapalı yaptığı taktik çalışmanın ardından denizli'ye gitti. idman sonrası recep'in doğumgünü kutlandı. petkov yabancı kontenjanı nedeniyle, fatih ve kemal sakatlıkları yüzünden kafileye alınmadı. daum'un ali güneş'i sağ, ümit özat'ı sol bek oynatıp, serhat ve selçuk'a orta sahada görev vereceği ifade edildi.
denizli'de de fenerbahçe fenerbahçe ile denizlispor, ligde bugün 26. kez karşı karşıya geliyor. geride kalan 25 maçta f.bahçe galibiyetlerde 16-3, gollerde 60-24 gibi büyük üstünlük sağladı. denizli'deki 12 maçtan dördünü fenerbahçe, üçünü evsahibi ekip kazanırken beş karşılaşma da berabere sona erdi. sarı-lacivertliler denizli'de 16 gol atarken, kalesinde 14 gol gördü.
fenerbahçe yönetiminin "herkes denizli'de sakin olsun ve yalnızca takımına destek olsun. taraftarlarımız tahriklere kapılmasın. olası bir ceza sonrası son malatyaspor maçını tarafsız sahada oynamak hepimizi üzer" şeklindeki çağrısı taraftarlardan yanıt buldu. maç için istanbul'dan en az 3 bin taraftarın çeşitli yollarla denizli'ye gelmesi beklenirken herkes birbirini fairplay konusunda uyarıyor. istanbul'dan üç özel taraftar uçağının kafilenin uçağına eklenmesiyle maç sonrası dönüşte çardak havaalanı tarihi gecelerinden birini yaşayacak gibi gözüküyor. başta izmir olmak üzere civar illerden de çok sayıda taraftar denizli'ye bekleniyor.
hooijdonk, tuncay (2) ve ümit'le farka giden sarı-lacivertliler bir hafta kala trabzonspor'un galatasaray'a yenilmesiyle mutlu sona ulaştı. tuncay, aureilo ve hooijdonk harika oynadı.
dünkü maçın ikinci yarısında bir ara ligin ilk haftasındaki istanbulspor maçını hatırladım. 3-0'lık yenilgi sonrası f.bahçeliler, kahır dolu bir sezonun korkusuyla lige girmişlerdi. sonra trabzon'da van hooijdonk'un golü camiaya güven getirmişti. kadroda, emeği olmayan oyuncu neredeyse yok gibi. kimi zaman düş kırıklığı ama çoğu zaman futbol eleştirilse de galibiyet sevinci tattı. artık bunun rekoltesini almak için son 2 haftaya giren f.bahçe elbette şampiyonluğu bekliyordu. ama bunun dün gece gerçekleşeceğini düşünenler açıkçası çok da fazla değildi. işler yolunda gitti, son haftaya kalmadan istanbul'a şampiyon olarak döndü.
5 dakikada bitti artık f.bahçe'nin futbolunu, taktik anlayışını eleştirmenin zamanı değil. f.bahçe'nin öyle ya da böyle şampiyonluğunu tebrik etmek lazım. sezon boyunca yönetimiyle, futbolcusuyla , teknik heyetiyle tartışmalardan, kavgalardan uzak durmaya çalışan f.bahçe aylar sonra aziz yıldırım'ın huzurunda bir deplasman maçına çıktı. 8.dakikada gelen ilk gol, yıldırım'a özel güzellikteydi. ümit, selçuk'u kaçırdı. o, van hooijdonk'u güzel gördü. hollandalı da kendine yakışan bir vuruşla ilk golü attı. 12.dakikada bu kez marcio nobre, tuncay'ı gördü. tuncay da farkı ikiye çıkarttı.
bravo taraftara 24.dakika denizli'nin futboluyla sahada gözüktüğü tek dakika oldu. ömer rıza'nın kafası direktan döndü. dönen topa serhat vurdu. volkan, köşeden çıkarttı. sonrasında tribündeki olaylar kendini gösterdi. devre biterken serhat'ın ortasına ümit kafayı vurdu. 3-0'lık skor sonrası artık kulaklar karadeniz'e yöneldi. +93'te tuncay kafayla 4-0'ı buldu. g.saray'ın trabzon'u bitiren gollerinin haberleri, tribünü "şampiyon" sesleriyle çınlatıyordu. ancak f.bahçeli taraftarların g.saray lehine tezahürat yapmayı yine de kabul etmemeleri gecenin gülümseten notlarından biri oldu. f.bahçe taraftarı, bu sezon 12.adam görevini üst düzeyde yaptı. çoğu gitmekten son anda kurtarılan maçlarda onların imzası vardı. şampiyonluk onlara teşekkürün bir parçası. ancak bu taraftar, avrupa'da başarılı f.bahçe'yi izlemek isti yor.
daum yönetiminde 15'inci şampiyonluğuna ulaşan sarı-lacivertli takımın taraftarları türkiye'yi sabaha kadar uyutmadı
hooijdonk kapıyı açtı, tuncay müthiş oynadı on bine yakın taraftarının desteğiyle denizlispor karşısında maça fırtına gibi giren fenerbahçe, hooijdonk ve tuncay'ın golleriyle 2-0 öne fırladı. ümit'in golüyle iyice rahatlayan kanarya, savunmada açık vermedi, son dakikada tuncay'la bir gol daha bulup türkiye 1. ligi'ndeki 15'inci şampiyonluğuna ulaştı.
en çok o kazandı az yenildi, fazla attı sezonu en çok kazanan, en çok gol atan ve en az yenilen takım olarak kapatan sarı-lacivertli ekip, ülkemizi şampiyonlar ligi'nde temsil etme hakkını da kazandı. öte yandan trabzon'a yenileceği iddialarına tokat gibi yanıt veren g.saray, şampiyonluk yarışındaki rakibini sahasında sürklase ederek 4 golle geçti.
f.bahçe'ye 15. şampiyonluğunu getiren daum, kariyerinde 4. kez mutlu sona ulaştı. kanarya'ya şampiyonluk kazandıran ilk alman hoca unvanını da elde etti.
f.bahçe 1993-94 sezonunda bitime 1 hafta kala denizli'yi deplasmanda 4-0 yenerek şampiyonluğunu ilan ederken, sarı-lacivertli futbolcular şampiyonluk turunu da atatürk stadı'nda attılar. futbolcuların sahada tur atmalarının ardından yoğun tezahürat üzerine sahaya inen başkan aziz yıldırım, tur atarak sarı lacivertli taraftarları selamladı. teknik direktör daum da şampiyonluk turuna katılırken, gösterilen ilgiden nasibini aldı. tur sırasında taraftarların arasında adeta kaybolan başkan yıldırım, hemen arkasından gelen daum'u göstererek adeta, "beni değil, onu alkışlayın" dedi ve alman hocanın hakkını teslim etti.
türkiye'de duble yaptı geçen sezon çalıştığı avusturya'da avustria wien takımını da şampiyonluğa ulaştıran daum, türkiye'de de beşiktaş'tan sonra ikinci kez zafere ulaştı. daum, 1994-95 sezonunda siyah-beyazlı takımı şampiyon yapmıştı. başarılı teknik adam ayrıca türkiye'de iki farklı takımda şampiyonluk yaşayan 5. teknik adam oldu. bu başarıyı daha önce tomislav kaleperovic, branko stanktovic, mustafa denizli ve mircea lucescu yakalamıştı. kariyerinde de teknik adam olarak 4. kez şampiyonluk yaşayan daum daha önce 1991-92 sezonunda stuttgart, 1994-95'te beşiktaş, 2002-03'te avusturya wien ile mutlu sona ulaşmıştı.
sarı lacivertli renklere gönül verenler şampiyonluk coşkusunu türkiye'nin her yerinde sabaha kadar sokaklarda kutladı. karnaval havasının yaşandığı kadıköy, fener alayının merkeziydi.
kutlamalar, sarı-lacivertlilerin şükrü saracoğlu'na çevirdiği denizli atatürk stadı'nda başladı. başta kadıköy olmak üzere caddelerde bayram vardı bütün şehirlerde evlerinden fırlayan taraftarlar, şampiyonluğu sabah saatlerine kadar kutladı. meydanlarda buluşan f.bahçeliler caddelerde tur attı.
türkiye'yi karnaval yerine çevirdi. denizli atatürk stadı'na şampiyonluk kutlamaya gelen taraftarlar, hayal kırıklığına uğramadı ve takımlarının sahadaki şampiyonluk turuyla coştu. maçın bitiş düdüğüyle birlikte başta f.bahçe'nin yuvası kadıköy olmak üzere tüm ülkede sokaklar, caddeler insanlarla dolmaya başladı. bayrağını, formasını kapan sarılacivertli taraftarlar, zafer şarkılarıyla tur atmaya başladılar. uzun araç konvoyları yüzünden caddelerde trafik tıkandı. istanbul'da taksim meydanı ve bu meydana çıkan yollar tamamen kapandı.
havai fişekler patladı çeşitli kentlerde şampiyonluğa hazırlıklı olan taraftar derneklerinin öncülüğünde havai fişek gösterileri yapıldı. diğer taraftan dün, fenerbahçeli taraftarlarla çatışmalar yaşayan denizlisporlu taraftarlar, maçtan sonra olay çıkardılar. tribünlerde evsahibi taraftarların oturduğu bölümlerde neredeyse hiç sağlam koltuk kalmadığı bildirildi. çıkışta stat çevresindeki işyerlerinin camlarını kıran, telefon kulübelerini kıran öfkeli kalabalığı polis güçlükle dağıtırken bir çoğu da gözaltına alındı. bu arada chp denizli milletvekili haşim oral'ın da stattan çıkarken denizlili taraftarlarca tartaklandığı bildirildi.