italya serie a takımlarından livorno, tff 2. lig 4. grup takımlarından adana demirspor ile 4 eylül cuma günü özel maç yapmak için adana’ya geliyor.
adana demirspor başkanı bekir çınar, aa muhabirine yaptığı açıklamada, livorno’nun özel maç için 3 eylül perşembe günü özel bir uçakla tam kadro adana’ya geleceğini belirterek, karşılaşmanın da 4 eylül cuma günü saat 21.00’de 5 ocak stadı’nda yapılacağını söyledi.
her iki takımın taraftarlarının birbirlerini çok sevdiğini belirten çınar, "livorno, türkiye’de sadece beşiktaş ve adana demirspor’u kardeş takım ilan etti" dedi.
"taraftarımız istediği ve kendimize yakın bulduğumuz için livorno ile özel maç yapmak istedik" diyen çınar, şöyle konuştu: "ayrıca, işçi takımı, endüstriyel futbola ve ırkçılığa karşı oldukları için taraftarımız livorno’yu çok seviyor. livorno ile yapacağımız maça büyük bir ilgi var. karşılaşmayı izlemek üzere çarşı grubu’ndan da bir grup taraftar kentimize gelecek. taraftarlarımızdan büyüklüklerini göstermek için stadı doldurmalarını bekliyoruz." çınar, karşılaşmanın biletlerini kapalı 20, maraton 10 ve kale arkaları 5 tl olarak belirlediklerini, karşılaşmanın naklen verilmesi için trt ile görüşmelerinin sürdüğünü de sözlerine ekledi.
italya serie a takımlarından livorno ile tff 2. lig 4. grup takımlarından adana demirspor, 4 eylül cuma günü saat 21.00'da adana 5 ocak stadı'nda özel maçta karşı karşıya gelecekler. perşembe saat 17.00'da özel bir uçakla tam kadro adana'ya gelecek olan livorno'yu, adana demirspor'un efsane taraftar grubu 'mavi şimşekler'in yanı sıra, 'çarşı' taraftar grubu da havaalanında karşılayacak.
bir maçtan fazlası...
dışarıdan bakıldığında bu, sadece özel bir maç olarak görülebilir ama simon kuper'in "futbol, asla sadece futbol değildir" sözünü kulağına küpe edenler için iki 'dost'un buluşması olarak da değerlendirilebilir adana demirspor - livorno karşılaşması/buluşması...
sözünü ettiğimiz dostluk, yeşil saha içinde geçen bir dostluktan çok, tribün bekçilerinin hayata karşı duruşlarının, siyasi görüşlerinin yakınlığıdır aslında.
bir tarafta italya'da, tiren denizi'nin kıyısında yer alan ve italyan komünist partisi'nin doğuşuna tanıklık eden bir şehrin çocukları, diğer tarafta da çukurova'nın bereketli topraklarında "grup yorum" şarkılarını tezahürat şekline dönüştüren demirspor'un "asi ve mavi" gençleri.
bu iki kulübü, 'kardeş kulüp' haline getiren 'sol' odaklı siyasi görüşleri yeşil sahada vücut bulacak ve livorno'yla adana demirspor 5 eylül cuma günü bir dostluk-kardeşlik maçına çıkacak.
milliyet gazetesi yazı işleri müdürü ve fanatik gazetesi yazarı cem dizdar, adana demirspor - livorno maçını kaleme aldı...
gidip gören türkiyeli arkadaşlar sağda solda livorno’dan ‘öfkeye yakın bir sitemle’ bahsederler. italya’ya benzememesinden, tarihi binaların yokluğundan, sıradanlığından dem vururlar. bir işçi şehri olan livorno’yu kavramak ve neden lanetli bir şehir haline getirilmeye çalışıldığını anlamak için 16. yüzyılda anayasasında bulunan şu metni okumak ve bu ilerici metnin bir kentin başına neler getirebileceğini doğru kavramak gerek…
diyor ki o metin, "hepiniz, hangi ulustan olursanız olun, 'doğulular, batılılar, ispanyollar, portekizliler, yunanlar, almanlar, italyanlar, türkler, berberiler, ermeniler, persler ve diğerleri' size temin ederiz ki, bu topraklara tamamen özgür ve her türlü kovuşturmadan uzakta bir şekilde gelmenize, kalmanıza, aileleriniz ile geçiş yapmanıza ve yaşamanıza, geriye dönme zorunluluğu olmaksızın oturmanıza, istediğiniz zaman dönerek pisa kenti ve livorno topraklarında yaşamanıza izin veriyoruz." işte burası livorno. sevmek ve saygı duymak için başka gerekçe aranır mı?
bu maçın futbolu seven, hayatla onun üzerinden de ilişki kuran insanlara çok önemli, çok insani bir mesajı var diye düşünüyorum. başka bir dünyanın, başka tür insan ilişkilerinin de mümkün olabileceğini göstermesi açısından nefes açıcı bir örnek bu karşılaşma.
düşünün, yıllarca alt kümelerde mücadele ettikten sonra italyan ligi ‘seri a’ya çıkıp orada da hatırı sayılır işler yapan livorno, aynı sınıftan, aynı duygudan olduğunu beyan eden türkiye 2. ligi takımı adana demirspor’un çağrısına uyup, “siz kaleleri, topu hazırlayın. maç etmeye, eğlenmeye, dayanışmaya geliyoruz” diyor… şimdi şu kahrolası dünyada bu maç bile başlı başına geleceğe olan inancımızı, umudumuzu diri tutmaya yetmez mi?..
‘sınıf’ kavramının lanetle anıldığı, unutturulmaya, yok sayılmaya çalışıldığı günümüzde demiryolu işçilerinin takımıyla, liman işçilerinin takımının maçı aslen bir ‘işçi sınıfı’ oyunu olan futbola gerçek anlamını da kazandırıyor. bu maç aynı zamanda “şu kadar forma sattık”, “şu kadar milyon euroya şu adamı aldık”, “yayın gelirimiz şu kadar”, “reklam ve sponsor girdimiz aldı başını gidiyor” diyenlere kocaman ve anlamlı bir kahkahadır da kanımca.
bu vesileyle, işim gereği maça gidemesem de bir beşiktaşlı, samsun demirspor’u seven biri olarak adana demirsporlu arkadaşların, ruhumun o tribünde olduğunu bilmelerini isterim.
bu karşılaşmayla ilgili radikal gazetesi'nde çıkan ve gazetenin yazarlarından tanıl bora'nın da değerlendirmelerinin yer aldığı haber...
adana demirspor’un ‘sol’ taraftarı
mondiali antirazzisti, italya’da 1997 yılından bu yanan düzenlenen sol duyulu bir futbol organizasyonunun adı. bu yıl turnuvaya ilk defa türkiye’den bir taraftar grubu katıldı: locomotive anatolia. adana demirspor taraftarı olan grup, bunun yanı sıra tüm dünyadaki demiryolu takımlarına hatta djurgarden gibi lacivert-mavi renkli takımlara da sempati besliyor.
adana demirspor taraftarları çoğu zaman maçlarında grup yorum şarkıları söylüyor. geçen sezon tribünler takımlarını şöyle desteklemişti:
tam on yıl oldu, taraftarlar süper ligi görmedi ki, tam beş yıl oldu, şampiyonluk 5 ocak'a gelmedi ki, ama yine de bir gün olsun davamızdan dönmedik ki! sahipsizdik, grev yaptık; en zor günde yalnız kaldık. ama yine de bir gün olsun davamızı bırakmadık!
"orta italya'nın kuzeyindeki toskana bölgesinde, 150 bin nüfuslu bir liman şehri, livorno. işçi hareketinin ve komünistlerin kalesi olan bölgenin en 'kızıl' şehri. kızıl bayrak, orak-çekiç, şehrin folklorunun parçaları.
son 10 yılda büyük direnişlere rağmen liman endüstrisinin tasfiyesi, şehri öldürmüş. neoliberal rejime büyük bir öfke var. livornolular, roma'ya tek başına direnen asteriks'in köyü gibi tahayyül ediyorlar kendilerini. '11 freunde' dergisinin aralık 2004 sayısına göre 'otonomlar tugayı' taraftar grubu, livorno'yu, 'liverpool'la beraber, proleter gururu taşıyan iki liman şehrinden biri' olarak tanımlıyor.
taraftarların lokali '1921' adını taşıyor; yani italyan komünist partisi'nin kuruluş tarihinin. şehrin takımı da, koyu kızıl formasıyla, bu öfke ve direniş ruhunun bayrağı!
1921'de kurulan a.s. livorno calcio, 1949'da serie a'dan düştükten sonra 30 yıl boyunca 3. ve 4. ligde sürünen ultra-ehemmiyetsiz bir kulüptü. 2002'de serie b'ye tırmandı. 2004'te de 55 yıl sonra serie a'ya dönmeyi başardılar. şampiyonluk eğlencelerinin bir parçası, neofaşist partinin livorno bürosunun tahrip edilmesiydi. o dönem şehrin garına astıkları 'silvio, geliyoruz!' yazılı pankart, hâlâ duruyormuş!
serie a'daki ilk sezonunu, dokuzunculuk gibi başarılı sayılabilecek bir yerde bitirdiler. koltuklu tribün zorunluluğunu, beton bloklara 60 santimetre arayla çizgiler boyayıp numaralar yazarak 'halletmişlerdi'! tabii asıl, taraftarlarıyla temayüz ettiler. standart tribün şarkıları: 'bandiera rossa', 'bela ciao'. başbakan’a hakaret eden tezahüratlardan ötürü, kulüp birçok iç saha maçından sonra birkaç bin avro ceza ödedi.
milan deplasmanına giden livornolular, berlusconi'nin saç ektirdikten sonra tek gözünü eşarpla kapatarak korsan pozu vermesiyle alay etmek için, başörtüleri takmışlardı! ırak'ta nasıriye'de ölen 17 italyan askerinin anısına bütün maçlarda saygı duruşunda bulunulurken, livorno kale arkası köşesinden ('kurva') 'on, yüz, bin nasıriye!' tezahüratı yükselmişti. tepkilerini "bunlar işgalci askerlerdi. italya'da her yıl 1500 kişi iş kazasında ölüyor. onlar için niye devlet töreni düzenlenmiyor?" diye açıkladılar.
200 taraftarın maçlara giriş yasağı var. ciddi 'sert'ler! vahim olaylara sebebiyet verebiliyorlar molotofkokteyliyle yaralamaya yol açmak gibi."
radyospor'da "özgür sancar ile haber özel" programına katılan adana demirspor başkanı bekir çınar, her iki takımın da ortak paydaları olduğuna işaret ederek, “adana demirspor ile livorno’nun ortak paydaları var. endüstriyel futbola ve ırkçılığa karşı olmamız. taraftar gruplarımızın birbirine çok yakın olması bunlardan bazıları. uzun süredir taraftar gruplarımız internet üzerinden livornolu taraftarlarla sürekli birbiriyle diyalog halindeler. bu yüzden taraftarımız böyle bir maçı çok arzu etti” dedi.
maçı 16 bin kişi izleyecek
bunun üzerine italyan kulübü’ne teklifte bulunduklarını belirten bekir çınar, “aslında 19 ağustos’ta gerçekleştirecektik bu karşılaşmayı, ancak kısmet bugüneymiş. onlara adana’nın misafirperverliğini göstereceğiz. türkiye’deki taraftar kitlesinin büyüklüğünü göstermek istiyoruz. bizim ünlü taraftar grubumuz mavi şimşeklerle beşiktaş’ın çarşı grubu bu konuda konuşmuşlar. çarşı grubu’ndan bu maçı izlemeye gelecek taraftarların olduğunu duyduk. aslında sadece çarşı grubu’ndan değil türkiye’nin her tarafından çok büyük talep var. göztepeli taraftarlar da gelecekler. yaklaşık 1000’e yakın taraftar dışarından gelecek, adana’dan ise 15 bine yakın taraftar maçı izleyecek. livorno maçtan hemen sonra dönecek; çünkü gelecek hafta milan’la maçları var. dolayısıyla taraftarları gelmeyecek. ancak 50 kişilik grup içerisinde 5 kadar italyan gazeteci olacak” şeklinde konuştu.
livorno sadece futbol takımı değil
mavi-lacivert.com adlı taraftar sitesinin sorumlusu volkan tanır ise şunları söyledi: biz futbol keyfiyle birlikte endüstriyel futbolun arazlarına karşı bir mesaj vermeyi düşündük bu karşılaşmayla. dolayısıyla herhangi bir avrupa takımına teklifte bulunduk. lucarelli’nin kitabından da değindiği gibi livorno sıradan bir futbol takımı değil. italya’yı kurtaracak güçlerden biridir. demirspor, tıpkı livorno gibi çok ateşli bir taraftar topluluğu önünde oynuyor. sahasında çok güçlü iki takım da dolayısıyla; ırkçılığa ve futbolun endüstirileşmesine karşılar. buluşmanın asıl teması bu…”
sitedeki adlarıyla lucarelli, hugo sanchez ve birkaç arkadaşla birlikte perşembeyi cumaya bağlayan gece otobüsle ankara'dan çıktık yola. bende gençler forması, lucarelli'de lucarelli forması ve hugo sanchez'de livorno atkısı vardı. diğer arkadaşlardan birin de lucarelli forması diğerinde ise başka bir livorno atkısı...
sabah adanaya indiğimizde ilk farkettiğimiz şey sıcaktı. gerçekten çok sıcak bir gündü. forzolivorno.org'dan gelcek arkadaşlarla buluşmak için terminalden servisle atatürk parkına yola koyulduk. pardın üst caddesinde yarısı livorno yarısı adana demirspor olan maç pankartını görünce "akşam çıkışta alsak mı bunu" diye aklımızdan geçirmedik değil :)
saat 10 gibi hugo sanchez ile hemen "demir store" a yol aldık. hemen birer livorno-adana demirspor özel atkısı kaptık. ardından dayanamadım gelmişken bir de adana demirspor'un "düz mavi" taraftar formasından aldım. bu formaya bayılma sebebim formanın ortasındaki girinti şeklindeki adana demirspor amblemi idi. gerçekten çok şık bir forma olmuş...
forzolivorno'dan arkadaşların tek tek gelmesini beklerken saat 13'e gelmişti. bu arada perşembe gecesi livorno'yu karşılamaya giden arkadaşların çektikleri video ve resimleri görünce heycanımız bir kat daha arttı. lucarelli ile çektirdikleri fotoğrafları da görünce kıskanmamak elde değildi...
bir ara hugo sanchez internet cafe bulacağım diye aramızdan ayrıldı. biz de lucarelli ve 2 arkadaşla birlikte bunaltıcı sıcaktan kurtulmak için biraz turlayalım dedik. seyhan nehrine doğru yola çıktık. bu arada hugo sanchez'e birkaç kere ulaşmaya çalışsak da ulaşamadık. ardından nehrin oradaki adana demirspor tesislerinin karşısında çimenlerde dinlenirken "livorno olsa olsa karşıdadır" diye aklımızdan geçiriyorduk. o sırada sanchez aradı ve "baraj yolundayız livornoyu arıyoruz" dedi. "ne nasıl yani" diye sorarken "neden bize haber vermedi ya" diye aklımızdan da geçirmedik değil...
1 saat kadar sonra aradığımızda livornoyu bulduklarını, lucarelli ile resim çektirdiklerini ve imza aldıklarını söylediğinde galyana gelip üstüne çullanmamak için kendimizi zor tuttuk tabi :) kendine göre bir hikayesi vardı tabi. "heyecandan ne yaptığımı" bilemedim diye savundu kendisini. ona göre her şey bir anda gelişmişti vs vs...
saat 17 gibi kuzey kale arkasının arkasındaki sokakta demirlilerin toplandığını gördük ve o sokakta laklaka başladık. bu arada inanılmaz sıcak ve nem bir türlü bitmediğini tekrarlamam gerek... bu arada inanılmaz bir şey oldu... livorno'dan gelen 11 taraftar taksilerle sokağa geldiler. sokağa gelir gelmez etrafları demirlilerle sarıldı ve bir anda tezahüratlar söylenmeye başlandı. bir onlar bir demirliler derken süper, inanılmaz, hayal edilemez bir ortam oluştu sokakta!! inanın bu anı hayatınızda ya bir ya iki kere görürsünüz! yani bu maç zaten başlı başına bir "inanılmaz" ya da bağış erten'in dediği gibi "hayal adası" bir de bu olay gerçekten inanılmazdı...
üzerimdeki gençlerbirliği forması yüzünden bir sürü demirli tarafından durdurulup muhabbet ettik. tanıştık kaynaştık. ankara'dan geldiğimi anlattık. gençlerle ilgili, bir önceki sezonki demirspor-gençler kupa maçı ile ilgili ya da yine adanadaki kayseri-gençler maçı ile ilgili muhabbet ettik. demirspor taraftarının takım 15 yıldır süper ligi görmeyen bir kulübü bu kadar desteklemesinin ne kadar anlamlı ve özel bir şey olduğunu anlattık. hayranlığımızı dile getirdik...
saat 19:30'da birkaç gün önce "adana futbolu" adında kitabı çıkan demirsporlu yavuz yıldırım (sitedeki adıyla muharrem gülergin) ve bağış erten ile sohbet ettik. bağış bizim gibi gördüklerinin etkisi altındaydı. bir yandan burada olmanın ne kadar inanılmaz olduğunu söylüyor bir yandan da yaşananların ne kadar enteresan olduğunu anlatıyordu. onun deyimi ile burası "hayal adası" idi. livrono ile karşılaştırınca demirspor'un ya da türkiye'deki hiçbir takımın %100 solcu olması gibi bir durumun söz konusu olmadığı için burada yaşananlar sadece hayal olmalıydı. livorno'nun kalkıp türkiye'ye gelmesi, sokaklarda che bayrakları sallanıp çav bella söylemesini tribünlerde livorno sloganlarının atılması felan... "şu an yaşadığımız bir hayal adası ve ne yazık ki bu adama yarın asla olmayacak" diye eklemişti bağış...
ve sonunda 20:10 civarlarında güney kale arkasına girdik. güney kale arkası normalde demirspor maçlarında deplasman takımlarına verilen yer. bu yüzden fanatik demirliler bu tribüne girmiyorlarmış.
ve işte... livorno'nun sahaya çıktığı an film kopuyor. lucarelli ve arkadaşları orada ısınmaya başlıyorlar. ama sürekli tribünler lucarelli diye tezahüratlarını durmaksızın söylüyor. lucarelli biraz ısınıyor ardından gülücükler dağıtarak tribüne gidip alkışlıyor geri gelip devam ediyor ısınmaya... bu arada demirspor'un minik amigosu rafet saha ortasına geldi ve tüm tirbünlere üçlü çektirmeye başladı. işte o an livornolu ısınan futbolcuları grmeliydiniz. hepsi durdu ve şaşkınlıkla rafet'i izlemeye başladı. rafet şovunu bitirdi ve ardından gidip tüm livornolu futbolcuların tek tek ellerini sıktı. ardından lucarellinin ellerinden tutup şimşekler tribününe götürdü. lucarelli tribünleri alkışladı ve rafeti kıçağına alıp fotoğraf çektirdi.
maç başladı. tribünler bir şimşekler bir livorno diye bağırdı iki takımı da destekledi. "forza livorno" diye de bağırıldı "şimşekler" diye de... maçta adana demirspor güzel bir oyun çıkarttı. birkaç da güzel pozisyona girdiler ama tamamlayamadılar...
maçın 30. dakikasında ise görülmneye değer bir başka an yaşandı. tüm tribünler aynı anda meşaleler yakmaya başladı. bir anda tribünlerde görüş alanı sıfıra indi. ardından duman yavaş yavaş dağılırken futbolcuları görmek çok güzeldi...
maçın devre arasında adana demirspor'un 83 numaralı futbolcusu lucarelli'nin formasını aldığında resmen çatladık :) livorno soyuna odasına gitmedi.
devre arasında adana demirspor'lu ozan ile formalarımızı değiştirdik. bu da çok güzel bir başka anı oldu benim adıma... maçın en önemli sloganlarından "renklerin kardeşliği"ni kendi aramzıda yaşatmıştık...
güney kale arkasında kapalıya yakın olarak büyük çoğunluğu formasız demirsporlular ve maratona yakın bizler vardık. ortada ise 10 kadar kişilik bir grup maçın başından itibaren pankart açtılar. işte maçın 70inci dakikalarında güvenlik görevlileri pankartı indirmeye çalıştılar ufak tefek itişmelerin ardından devreye polis girdi. coplamalar felan derken pankart indirildi. işte o anda enteresan bir şeyler oldu. polis girmesi ile gaza gelen soldaki demirliler "çıkarın o atkıları" diye olayla hiç ilgisi olmayan arkadaşlara laf atmaya başladılar. atkı dedikleri de tribünün neredeyse yarısında olan ve demirstore da satılan yarısı demirspor yarısı livorno olan hatırla atkısı olması da bu ufak grubun ne kadar bilinçsiz ve bilgisiz olduğunu gösteriyordu. neyse olay biraz uzayınca biz ne olur ne olmaz diye tribünden çıktık. ama çıkarken bahsi geçen grubun "sözlü sataşmalarına" felan iyice sinirlendik. kısacası tek amaçları livornoyu izlemek, demirspor'a destek olmak ve bu maçın en önemli sloganı olan "renklerin kardeşliği" ve "anti holiganizm"i desteklemek için farklı illerden gelen 60 kadar arkadaş resmen bazı bilinçsiz ve anlamsız seyirciler nedeniyle "kurunun yanında yaş" olarak sinir ve moral bozukluğu ile tribünden çıktık...
kısacası bağış'ın maç öncesinde dediği gibi "hayal adası" maçın 70lerinde bitti...
maçtan önce muhabbet ettiğimiz demirsporlu bir taraftarın "tribünlerdeki taraftarların çoğu hatta bazı tribün liderleri bile bu takımı süper lig'de hiç izlemediler. buna rağmen hala peşini bırakmıyorlar. destekliyorlar" demesiyle demirsporlulara daha bir hayran olduğum maç...
italya ve türkiye'nin iki işçi takımı, livorno ve adana demirspor, futbolun kardeşliği için 5 ocak statı'nda karşı karşıya geldi. sion kuper'in, "futbol sadece futbol değildir" sözü, tribünlerde açılan pankartlarla, söylenen marşlarla verilen mesajlarla bir kez daha teyit edildi.çukurova'nın sarı sıcağında başlayan gün, baştan sona şölene dönüştü. bu muhteşem günün en acı yanı ise maçtan önce yenen 'acılı 1,5 adana kebap'lar oldu...
italya'nın liman kenti livorno'nun 'komünist' gençleri tarafından kurulan şehrin takımı, kurulduğu günden bu yana komünizm akımının öncüsü olmuş durumda... öyle ki, italyan komünist partisi dahi, bu kentte kurulmuş...
ve adana'nın 'asi çocukları', onlar kentin varoşlarında büyümüş, tenleri, çukurova'nın sarı sıcağı ile kavrularak bronzlaşmış gençler... bir baba-oğul vasiyeti gibi büyüklerinden aldıkları bayrağı ve o bayrağın içerisine yerleştirdiği yumruğu onurlu bir şekilde taşıyorlar yıllardır...
onlar ki, grup yorum'un 'cesaret' isimli parçasını marşlarına uyarlayabilecek kadar yürekli, çav bella'yı tribünlerde seslendirecek kadar enternasyonel düşünebilen bir beyne sahip çocuklar...
başlarında tribün liderinden ramo başkan (ramazan ölçer), sahada türkiye'nin yaş olarak en küçük, yürek olarak ise belki de en büyük taraftarı rafet... o minik yumruklarını sıkıp 5 ocak statı'nı dolduran binlerce taraftara 3'lü çektirebiliyor.
yaklaşık iki 2 ay önce başlamıştı girişimler, 2 sol kulübü sahada karşı karşıya, tribünlerde biraraya getirmek için. sözler alındı, tarih belirlendi ve beklenen gün geldi çattı...
daha sabak erken saatlerde başladı hazırlıklar, kentin sokaklarında dolaşan 'asi çocuklar' en güzel şöleni sunabilmek için vargücü ile çalışıyordu. pankartlar hazırlanıyor, konuk italyan kulübü livorno'nun tribünlerinde her maçta yerini alan 15 kişilik ekibe şehir gezdiriliyor ve kulüp tanıtılıyordu.
lucarelli bile şaşırdı!
antrenman saati geldiğinde ise yalnız başına hafif bir ter idmanı yapacağını düşünen livorno çok yanılmıştı... çünkü 'şehrin asi çocukları'nın onları yalnız bırakmaya hiç niyeti yoktu... bir anda antrenman sahasını dolduran şimşekler, yüreklerinde aynı ideolojiyi taşıdıkları futbolculara tezahürat yapmaya başladı.
bir dönem italya ümit milli takımı'nda oynarken attığı golün ardından formasının altına giydiği che guevera posterini gösterip, "ben doğuştan komünistim" dediği için milli takım'a alınmayan lucarelli bile şaşırmıştı bu gördüklerine. ve öyle pür neşe içerisinde geçti antrenman.
her iki kulübün temsilcileri de aynı kardeşlik mesajlarını verdi maçtan önce, adana demirspor kulübü başkanı bekir çınar, "bizim gibi bir işçi takımını ağırlıyoruz. çok çalıştık, çok iyi hazırlandık. dileriz livorno'yu italya'ya en güzel anılarla göndeririz" diyordu.
livorno kulübü başkanvekili ricci nelro ise, böyle bir atmosferi hiçbir yerde yaşamadığını açıkça dile getirirken, büyük memnuniyet duyduklarını ve adana demirspor'u da italya'da görmek istediklerini belirtiyordu...
ve maç saati geldi...
saat 21:00'de başlayacaktı karşılaşma ama saatler öncesinden başlayan hareketlilik son 2 saat kala iyice doruğa çıkmıştı. caddelerde marşlar söyleniyor, çekiç-orak, küba, filistin, che bayrakları dalgalanıyordu. 'şehrin asi çocukları' sol besteleriyle caddelerden geçip tüm şehri selamlıyordu.
böyle gidildi adana 5 ocak statı'na kadar. daha önce de defalarca tıkabasa dolmuştu stat ama bu kez daha bir coşkulu kalabalık vardı statın etrafında. adana demirspor'a gönül verenlerin yanısıra, kendisini 'solcu' hisseden insanlar da bu maça gelmişti. stat dışında komünist şarkılar/marşlar söyleniyor. herkes, coşkunun artmasına katkıda bulunuyordu.
kapılar açıldı ve binlerce yürek tek bir amaç için girdi içeri... hava sıcaklığı oldukça yüksek olduğu için ilginin düşük olacağı endişeleri yerini gurura bırakmıştı.
pankart ve meşale şöleni!
maçın başlaması ile birlikte adana demirspor'un efsane taraftar grubu şimşekler'in de tribün şovu başladı. önce tribünde birbiri ardına açılan pankartları, statı çevreleyen tek bir çizgi halinde hazırlanmış meşale şovu takip etti.
adanalı nezaketini italyan konuklarına yaşatmak isteyen demirsporlular, önce "livorno" diye tezahhürrat yapmaya başladı. sahada iki takım vardı ama tribünde tek bir beste söyleniyordu...
açılan pankartlardaki mesajlar da şimşekler'in her zamanki duyarlılığını yansıtıyordu. kanser olmasına rağmen tahliye edilmesine izin verilmeyen güler zere için hazırlanmış pankartlar da vardı, işgal altındaki filistin'i savunan pankartlarda... ve tabii, komünizmin iki 2 simgesi de tribündeydi; che ve orak-çekik pankartları...
gerçek dostluk
ilk yarının başlaması ile birlikte her iki takım da kardeşliği ve dostluğu unutmadan futbol oynamaya başladı. sertliğin en alt seviyede olduğu karşılaşmada, düdük sesi de oldukça az duyuldu. demirspor'un geliştirdiği ataklar sert italyan defansına takılırken, daha kontrollü bir oyun sergileyen livorno kontra ataklarla demirspor kalesini yokladı.
en ufak faul de dahi futbolcular birbirinden özür dileyip elini uzatırken, çalım atan da, çalım yiyen de pozisyonun ardından tebessüm edebiliyordu. maçın ilerleyen dakikalarda dostluğun harareti kadar tribünleri dolduran binlerce taraftarın da harareti artmıştı. bunaltıcı sıcak yüzünden su ihtiyacı duyan taraftarların, "itfaiye sula bizi" tezahhüratları karşılıksız kalmadı ve tribünler itfaiyenin hortumundan çıkan tazyikli suyla serinletildi.
ilk yarının son düdüğü çalarken, her iki takım futbolcuları da omuz omuza gitti soyunma odalarına... skorbotta ise "0-0" kardeşlik vardı.
ve ikinci yarı
aynı coşkuyla başlayan ikinci yarıda, sahadaki kardeşlik devam ediyordu. ancak tribünler için aynı şeyi tam anlamı ile söylemek mümkün değildi. emniyet güçleri, bazı taraftarların açtığı pankartlar nedeniyle müdahalede bulununca kısa süreli de olsa gerginlik yaşandı. müdahalede bulunan pankartlar arasında en göze batan ise "güler zere" için hazırlanan pankarttı.
ikinci yarının ortalarına doğru hava sıcaklığı ve nemin etkisi futbolcuları daha da fazla etkilemeye başlayınca oyundaki tempo da düşmüştü. karşılıklı ataklar sonuçsuz kalıyordu ama tribünlerdeki heyecan ve coşku bir dakika olsun durmuyordu. livorno'dan gelen taraftarlar ve şimşekler, omuz omuza vermiş marşlarını, şarkılarını söylüyordu. her iki taraftar grubu da farklı dilleri konuşuyordu ancak o statı dolduran herkesin ortak dili olan futbol ve sol anlaşmalarını sağlayabiliyordu.
karşılaşmanın son düdüğü çaldığında skorborttaki 0-0 eşitlik, aynı kardeşlik gibi bozulmamıştı. gecenin sonunda ağızlarda kalan tatlar, yenen acılı adana kebaplar, güzel bir futbol ve ortak ideoloji oldu...
adana demirspor, şölen havasındaki maçta kardeş takımı italyan livorno ile golsüz berabere kaldı: 0-0. herşey, forza livorno´nun fan kulübü’nden demirspor´a gelen bir mesajla başladı. tribündeki ateşli ve coşkulu tavırları, ırkçılığa ve endüstriyel futbola karşı duruşları, kurucularının birer işçi topluluğu olması nedeniyle her iki grup birbirlerini çok yakın görüyorlardı. çünkü livorno da adana demirspor gibi bir işçi takımıydı.
italyanlar, adana demirspor’la takımlarının özel bir maç yapmalarını, her iki takım taraftarının kaynaşmasını, oynayacakları özel maçta ırkçılığa karşı duruşlarını demirsporlularla birlikte dünyaya göstermek istiyordu. kulüplerin yöneticileri de taraftarların bu kaynaşmasına destek verip maç organizasyonunu yaptı. böylece adana’ya 29 sene sonra bir avrupa takımı gelmiş oldu.
ve italyan takımı adana’da `yoldaş livorno’ pankartıyla karşılandı. şölen havasında geçen maçta, tribünler italyanca ve türkçe pankartlarla süslendi. en önemlisi, bir insanlık ayıbı olan ırkçılığa karşı 5 ocak stadı’ndan birlik mesajı verildi. maça gelince dostluk içinde geçen karşılaşmada her iki takımda dostça bir oyun ortaya koyarken, gol için ataklar ise sonuçsuz kaldı.
dün akşam adana'da son yılların en ilginç maçlarından biri oynandı. italya'da işçi ve komünist takımı olarak bilinen livorno, adana 5 ocak stadı'nda demirsporlularca ağırlandı. pankartlar, tezahüratlar, bayraklar tribünleri miting havasına soktu.
belki şehre livorno gelir, iklim değişir, bir serinlik olur diye gittik adana’ya. nasıl oldu da yeryüzünün tribünleri en radikal takımlarından biri olan livorno adana’ya geldi sorusunun cevabını aramaya... cevabı bulmakla kalmadık, duyduklarımıza, gördüklerimize inanamadık. alice’i harikalar diyarı’na götüren delik hakikaten çok büyükmüş.
itirafla başlayalım: hayatımda hiç bu kadar sürreel bir ortam görmedim. bu memleketin tüm muhalifleri, solcuları futbola dair bir rüya görse sanırım buna benzer bir şey olurdu. düşünün megafondan resmi şarkı olarak çav bella çalıyor. che bayrakları sallanıyor, hasta siempre’ler gırla. filistin var, küba var, sovyetler de var. ‘güler zere ölmesin’ var. yetmiyor sahada livorno var ve demirspor var. mitinge geldik hissi veren karşılaşmanın fellini filmleri tadında en gerçek dışı an ise şu: şimşekler grubunun dünya tatlısı amigosu küçük rafet, lucarelli’nin elinden tutup şimşekler’e koşturuyor, lucarelli sol yumruğuyla selamlıyor onları. ‘hoşgeldiniz italyan komünistleri’ pankartı bile açılıyor. orak-çekiç eksik diyorduk, o da çok geçmeden zuhur ediyor. memleketin neredeyse tüm sağ partilerinden belediye başkanı seçilen aytaç durak boynundaki livorno atkısıyla lucarelli’ye şilt veriyor... daha ne söylenir ki?
kafamız karmakarışık. işler o kadar basit, saflar o kadar net değil çünkü. öyle olsa mhp belediye meclisi üyesi bekir çınar bu kulübe başkan olur, olmakla kalmaz livorno’yu getirir miydi? başka bir ruh vardı dün adana’da. sanki demirspor kimliği altında bir başka forma bürünmüş bir yerdi dün çukurova. o ruhun en iyi temsilcisi ise bekir başkan’dı. siyaset ötesi bir kimlik olarak demirspor’un işçi takımı kimliğini öne çıkarıyordu. levski sofya, st. pauli, marsilya, celtic, liverpool ve aek’i çağırıp bir turnuva yapmak istiyordu. şunları söyleyebilen kaç başkan var ki memlekette. memleketi geçtim, bu dünyada: “muhaliftir demirsporlu, aykırıdır. bu kimlik kim gelse değişmez. dün de böyleydi yarın da böyle olacak. hrant dink’e desteği de haksızlığa karşı duruşumuz yüzünden verdik. futbol toplumsal barışın taşıyıcısı olacak güçtedir. istersek açılımın bile öncüsü oluruz.”
iki ads’ye karşılık bir livorno
neler yoktu ki dün akşam? düşünün adana demirspor resmi store’unda yıldızlı venceremos tişörtleri satılıyor. her köşede bir slogan var. izmir’den göz-gözlüler, istanbul’dan çarşı, ankara’dan alkaralar orada. ‘alemin allah’ı geliyor’ tezahüratıyla çıkıyor sahaya adana. maratonun önünde ‘raydan çıktık’ pankartı sanırım olayı çok güzel özetliyor.
maç mı? doğrusu sahada gördüklerimizde de, tribünde de futbol sonradan geldi. mesajlar yumağından ayıklanabilenler şunlar: tribünler iki kere ads diyorsa bir kez livorno diyor. maç limonata gibi sakin, tribünler yerinde duramıyor. 31’deki müthiş meşale festivali enfes. arkasından gelen mersin idman yurdu sallaması da bir o kadar komik. maçın en şamatalı anı: sabah basın toplantısında livorno antrenörüne ‘klima altında oynasak mı’ dedirten bunaltıcı hava akşam da aynı makamda sürüyor. tribünler inliyor: ‘sula bizi itfaiye.’ bakıyorlar tık yok: ‘sulamayan mersinli.’ ve zafer! livornoluların şaşkın bakışı altında tüm tribünler yapay yağmur altında. gözler bir yandan da lucarelli’nin üzerinde. iddia o ki gol atarsa altından ilginç bir tişört çıkaracak. ama çıkaramadan çıkıyor luca. maçı iyice mitinge dönüştüğü ve çirkinleştiği an. polis tekme tokat bazı pankartları indirmeye kalkıyor. sonuçta burası türkiye buradan çıkış zor. rüyadan uyanma vakti yani... netice? sıfıra sıfır.
endüstriyel futbola karşı duran iki işçi takımı adana demirspor ve italyan livorno, ‘ırkçılık ve emek sömürüsüne karşı’ biraraya geldi. adana’daki coşku, futbolun sadece futbol olmadığının kanıtıydı
tarih 3 eylül. adana’ya sonbaharın gelmesine daha çok var, kent sıcaktan yanıyor. öte yandan şehrin asi çocukları, kızıl misafirleri livorno’yu karşılamak için son hazırlıklarını yapıyor. havaalanında toplanan yaklaşık iki bin demirsporlu, ‘hoşgeldin yoldaş’ pankartı, ‘hasta siempre’ dövizi, orak çekiçli bayraklarıyla italyan takımını bekliyor. çıkış kapısının açılmasıyla şölen başlıyor ve italyanlar memleketlerinde bile görmedikleri bir karşılamayla omuzlara alınıyor. havalanının dört bir yanında çınlayan çav bella marşı, şehrin içinden bile duyulacak kadar yüksek bir desibele ulaşıyor. italya’dan gelen 11 livorno taraftarı hemen olmaları gereken yeri anlıyor ve çevik kuvvetin engelleme çabalarına karşın şimşekler’in arasına karışıyor. marşlar birlikte söylenip, bayraklar göğe yükselirken ertesi günün türkiye’de daha önce hiç yaşanmamış şeylere gebe olduğu anlaşılıyor.
cuma günü insanı bayıltabilecek sıcağa karşın, sokaklar yavaş yavaş hareketleniyor. göztepe formaları, beşiktaş atkıları, gençlerbirliği bayrakları, kocaelispor marşları, forzalivorno.org’un dövizleri hep bir arada ve adana demirsporlu futbol sevdalıları herkesi ağırlamaktan memnun. bu ortam livorno’nun türkiye’ye gelmesinin ne kadar önemli ve büyük bir şey olduğunu herkese kanıtlıyor aslında. taraftarların hepsi dışarıdan göründüğü gibi solcu olmasa da livorno’yu sonuna kadar sahipleniyorlar. nedeni sorulduğunda ise, hayaleti hâlâ tüm dünyada dolaşan sakallı dedemizin doğrusu çıkıyor karşımıza: beraberiz çünkü onlar da işçi. her türlü ideolojiden bağımsız bu birlik havasının nedeninin, sınıf kardeşliği olduğu herkesin aklına kazınıyor. ne diyelim, ders olsun hepimize.
saat beş oluyor ve stadın etrafı tıklım tıklım dolu. 15 bin taraftar, endüstriyel futbola, ırkçılığa hayır demek için; futbol diye bize yutturulmaya çalışılan ilişkiler ağının yeniden tarifini yapmak için ve omuz omuza ‘hep beraber’ diyebilmek için son hazırlıklarını yapıyor. üçüncü lig seviyesinde oynayan adana demirspor’un resmi ürün satış merkezi arı kovanı gibi. ortasından yıldızlı tişörtler, livorno-demirspor ortak atkıları ve maça özel hazırlanan ‘venceremos’ tişörtleri herkesin üstünde. derken maç saatine geliyoruz ve tribünlerin muhteşemliği büyülüyor. yer gök mavi-lacivert. arada olmazsa olmaz che bayrakları, sovyetler flamaları sallanıyor. slogan tek: yaşasın renklerin kardeşliği.
üçlü çektirmesi için sahaya çıkan rafet’i görüyoruz. henüz sekiz yaşında bir ‘ultra’ o. üçlünün ardından efsane lucarelli’yi şimşekler’in önüne getirip alkışlatıyor. statta tek marş çav bella, luca’nın sol eli havada. bir hayal diyarı gibi 5 ocak stadı. meşale şovunun kızılı, o an orada olmanın ne anlama geldiğini daha iyi anlamamızı sağlıyor. 65’te polisin güler zere için açılan pankartı kaldırması bile neşemizi kaçırmıyor. maç 0-0 bitiyor ama ne gam. futbolu ne kadar sevdiğimizi anlıyoruz biz, renklerin, halkların ve sınıfların kardeşliğini görüyoruz ve adana’dan tek bir ezgi ulaşıyor dünyaya: çav bella.
adana demirspor başkanı bekir çınar, taraftarın içinden yetişme bir isim ve tribünde de çok seviliyor. başkan, livorno’yu türkiye’ye getirme fikrinin taraftardan çıktığını söylüyor. projenin hayata geçme sebebini ise ders olacak nitelikte açıklıyor: “biz burada gelip geçiciyiz. kulübün sahibi taraftarlar. onların istediklerini yapabilmek için bu koltuktayız.”
başkan, sağ bir partinin belediye meclis üyesi. nasıl oluyor da livorno’ya karşı çıkmadınız diyoruz. cevabı yine alışık olmadığımız türden: “bu bir sağ-sol meselesi değil. onlar da, biz de işçi takımıyız, yani kardeşiz. zaten ırkçılığa karşı olmak bir siyaset değil görevdir.”
peki sırada ne var diyoruz. cevabı heyecanlandırıyor: “st. pauli, aek, marsilya, celtic, liverpool ile bir turnuva bize yakışır doğrusu.”
merkez sağda gezmediği parti kalmayan, şu an mhp'ye üye olan, adana'nın yıkılamayan belediye başkanı aytaç durak; maç öncesi lucarelli'ye yöresel kilim hediye etmiştir.
maç izlediğim 11. stad bu maçla birlikte adana 5 ocak stadı oldu... sırasıyla maç izlediğim 9 stad şöyle; ankara 19 mayıs, cebeci inönü, beşiktaş inönü, sakarya atatürk, yenikent asaş, bursa atatürk, san siro / giuseppe meazza, santiago bernabeu, konya atatürk ve eskişehir atatürk.