maçtan önce beşiktaş'ın kesinkes kupayı alacağını düşünüyordum. yanılmışım. çok yanılmışım. ancak hemen belirteyim, bu yanılgıda beşiktaşlı bazı futbolcuların da katkısı büyüktü. mehmet'in bu denli etkisiz olacağını nasıl bilebilirdim? bıraktım gol yollarındaki etkisizliğini, şifo ayağına gelen her topu da ezdi, çiğnedi ve rakibine ikram etti.
ertuğrul inanılmaz bir biçimde kayıptı. en büyük özelliği olan hava toplarında bile yoktu. ne kafa topu aldı, ne de mücadele etti. yetmiyormuş gibi 31. dakikada da maçın kaderini etkiledi. ‘‘gol kaçar’’ bunu biliyorum ama iki metreden bomboş durumda da kaçmaz. ertuğrul zoru yaptı, topu taffarel'in ellerine teslim etti. maç işte o dakikada beşiktaş'tan uzaklaştı. böyle derbi maçlarda ayağına gelen fırsatı tepmeyeceksin.
beni hayal kırıklığına uğratan bir başka oyuncu da tayfur'du. 90 dakika içinde aklımda kalan tek olumlu hareketi yok. feldkamp, ne hikmetse yasin'i okan'ın başına vermişti. oysa okan'ı marke edecek adam beşiktaş'ta tayfur olurdu. tayfur ve yasin'in görev değişikliği karşı kalede beşiktaş'ı daha etkili yapabilirdi.
alpay’ı kutlarım
son maçlarda biraz kıpırdayan sellami bu kez içler acısıydı. büyük hatalar yaptı. kaptırdığı toplarla galatasaray tehlikeler yarattı. ilk golde savaş'ın beceriksizliği önemli faktördü. hakan'ı arkasına kaçırdı. ikinci golden hemen önceki pozisyonda oğuz sarvan'ın beşiktaş lehine vermediği çok net bir faul vardı. zaten bu ikinci gol işi bitirdi.
fevzi'ye pek olumsuz not edemem. ve bir de alpay'ı gönülden kutluyorum. beşiktaş'ta kusursuz oynayan tek oyuncuydu. bu arada ‘‘sezar'ın hakkını sezar'a verelim’’, aferin cimbom'a, haketti, kazandı.