hayatımda izlediğim en eğlenceli maç. şaka gibi ama galatasaray'a tam 18 gol atmıştık.
maçın normal süresi ve uzatmaları 1-1 berabere bitmiş, herkes gibi bizde "normal şartlarda" atılacak penaltıları beklemeye koyulmuştuk.
gençlerbirliği'nin kalesinde kubilay aydın, galatasaray'ın kalesinde ise hayrettin demirbaş vardı. penaltı atışları başladı. her penaltı gol oluyordu. hiçbir futbolcu topu dışarı atmıyor, direğe nişanlamıyor, kaleciler her topta ters köşeye yatıyor ya da, belki de sıkıntıdan, yerlerinden bile kımıldamıyorlardı. dakikalar geçiyor, penaltılar gol olmaya devam ediyordu. kaleciler dahil her futbolcu penaltı kullandığı için herkes ikinci penaltı vuruşlarına geçmişti. artık stadda gol sevinçleri, yerini kahkahalara ve gülüşmelere bırakmıştı. nihayet gençlerbirliği kalecisi kubilay aydın, galatasaraylı ilyas kahraman'ın vuruşunu kurtardı ve gençlerbirliği'ni bir üst tura taşıdı. hiç bitmeyecek sandığımız penaltı atışları 33. penaltının kurtarılması ve ardından gençlerbirlikli osman coşkun'un 34. penaltıyı gole çevirmesiyle ile son bulmuştu.
eve geç gitmeme rağmen, o soğuğa rağmen hayatımda izlediğim en eğlenceli maçtı.
televizyonda izlerken artık gına gelen bir mücadeleydi. bitmek bilmeyen penaltı atışlarında hayrettin sürekli aynı köşeye atla diyip durmuştuk ama nafile. bir terslik vardı o gün bir terslik.
tam olarak penaltı sıralaması şöyle; galatasaray gençlerbirligi hakan sukur 1- 0 lucacu 1- 1 gheorghe hagi 2- 1 umit 2- 2 tugay 3- 2 ılker 3- 3 umit 4- 3 serdar 4- 4 okan 5- 4 nihat 5- 5 ılyas 6- 5 osman 6- 6 bekir 7- 6 liberty 7- 7 ıulian filipescu 8- 7 ali eren 8- 8 bulent 9- 8 piri 9- 9 vedat 10- 9 taner 10-10 hayrettin 11-10 kubilay 11-11 hakan sukur 12-11 lucacu 12-12 gheorghe hagi 13-12 umit 13-13 tugay 14-13 ılker 14-14 umit 15-14 serdar 15-15 okan 16-15 nihat 16-16 ılyas(kaçırdı) 16-16 osman 16-17 bu arada dünya rekoru 23/01/2005 de namibya kupasında kk palace ve civic takımları arasında oynanan normal süresi 2-2 biten maçta uzatmalar oynanmadan penaltılara geçilen maçtır.her iki takım 24 er penaltı (yani 48 penaltı) attı.sonuçta 17-16 kk palace kazandı.(bu bilgi gerçektir)
ender rastlanır bir uzatmaydı. bu maç dışında hiç rastlamadım böyle bir duruma. keşke yeniden olsa; mesela önümüzde galatasaray - fenerbahçe kupa rövanşında. türkiye'de 100'lerce kalp krizi vakasının yaşanacağı maç olur.
maçtan sonra bana en ilginç gelen şey, basında galatasaray kalecisi hayrettin'in yerin dibine sokulmasına karşın gençlerbirliği kalecisi kubilay'ın göklere çıkarılmasıydı.oysaki sadece bir gol eksik yemişti diğerinden.dünya rekoru olup olmadığı tartışıldı.arjantin'deydi sanırım, latin amerika'da bir ülkede penaltılarla birkaç gol daha fazlasının görüldüğü bir maç daha varmış.
başlık yayınlarından mart 2008'de çıkan, "endirek serbest atışlar" kitabında maçla ilgili galatasaray kalecisi hayrettin demirbaş'ın şöyle yorumu ve kitabın yazarı/derleyeni utku yasavul'un şöyle bir değerlendirmeleri var;
"bizimkiler bu kadar atmasaydı ben de bu kadar yemezdim." hayrettin demirbaş
(gençlerbirliği ile oynadıkları ve penaltılarla 18-17 yenildikleri türkiye kupası maçından sonra kendini savunuyor; ama farkında değil, özrü kabahatinden büyük.)
yıl 1997. yer ankara 19 mayıs stadı. g.birliği ile g.saray, türkiye kupası’nda çeyrek finale yükselme mücadelesi veriyor. maçın normal süresi 1–1 berabere bitiyor. uzatma dakikalarında da sonuç değişmeyince penaltı atışlarına geçiliyor. g.saray’ın kalesinde hayrettin, g.birliği’nin kalesinde kubilay var. iki takımın da penaltıcıları, ilk 5 atışı gole çevirince iş uzuyor. iki kalecinin de adeta adeta basireti bağlanmış. geleni içeri alıyorlar ve bir ara kubilay hayrettin’e yaklaşarak “abi rezil oluyoruz. bir penaltı kurtar da bitsin bu işkence” diyor. hayrettin’in cevabı ise daha ilginç oluyor: “oğlum benden geçti, sen kurtar.”
ilk başta agresif tavırlar sergileyen fatih terim de sakin ve ümitsiz bir şekilde olup bitenleri izlemektedir. nihayet 18. penaltıda ilyas’ın atışını kubilay kurtarak işkenceye son verir.
yediği 17 penaltıdan dolayı gece gözlerine uyku girmeyen hayrettin, sabah ilk iş olarak soluğu terim’in odasında alır. biraz mahcup ama delikanlıca bir eda ile “ben g.saray kalecisi hayrettin olarak, 17 penaltıdan bir tanesini dahi kurtaramıyorsam bu takıma layık değilim. beni gönder hocam.”. bunları söylerken samimidir, ancak yine de terim’in gözlerinde bir umut ışığı aramaktadır. teselli babından bir çift söz duymak arzusundadır. bu esnada takımın mösörü rıza atılır: “hayrettin en doğru kararı vermişsin. ben de olsam ayrılmak isterdim.” hayrettin bu sözleri duyunca, içten içe çileden çıkar ama belli etmez, o terim’in iki dudağının arasından dökülecek tarihi fermana kilitlenmiştir. ve terim, başını hafifçe öne doğru sallayarak kısık bir sesle ‘tamam” demekle yetinir. hayrettin dayak yemişten beter bir halde kendisini dışarı atar ve bir hafta sonra z.burnuspor’a gönderildiğini öğrenir.
sanırım ömrü hayatımda trübünde olupta bir maçta bu kadar gol göremem. maçı kale arkasında izlemiştim ve penaltılarda bizim oturduğumuz kale arkasına kullanılmıştı. ilk 10 penaltı golüne kadar her penaltıdan önce hayrettin nidaları ile inlettik orayı ama hayrettin banamısın demedi tam 17 penaltıyı aldı içeri. 10. penaltından sonra 100 kişiden daha fazla koro halinde hep aynı köşeye atla diye bağırmıştık ama yeşil formalı hayrettin yine bildiğini okudu 17 golü aldı içeri.
maçı şeref tribününde izlemiştim adrian illie'nin de yeni transfer edildiği dönemlerdi o da 2-3 sıra arkamızda izliyordu. o penaltıları yaşamak çok güzeldi çocuk olsak da. ergun gürsoy sanırım o maçtan sonra karar verdi taffarel'i almaya, kendisi çıkarken taraftarların hayrettin hakındaki haledicez serzenişlerine diyerek kafa sallamıştı :)
izin saatim çoktan geçmişti. eve gitmem gerekiyordu ama bitmiyorduki lanet penaltı atışları. hayrettin her vuruşta olduğu yere çöküyordu sadece. diğer tarafta kubilay defalarca kurtarmaya yaklaştıysa da, hayrettin topa değmek şöyle dursun köşeyi bile tutturamıyordu. maçtan sonra hayrettin' in yorumu muhteşemdi. "ne var yani ben 18 yediysem kubilay' da 17 yedi"
türk futbol tarihinin en gollü seri penaltı atışları ile biten maçı olduğu için buraya yazıyorum:
ingiltere’deki liverpool john moores üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, sky sports televizyonunda ekrana getirilen ve kale arkasındaki kameralarla çekilmiş çok sayıda yüksek çözünürlüklü görüntüleri inceleyerek yaptıkları araştırma sonucunda, penaltı atışlarında gol atmayı garanti eden tekniğin sırrını çözdü.
önemli 3 öğe
garantili gol vuruşunda çok sayıda etken devreye giriyor, ancak 3 öğe çok önemli. bunlardan ilki topa vuruş hızı. gol için topa, ortalama saatte 104 km hız yapacak şiddette vurmak gerekiyor. ikinci olarak topa yaklaşma açısının uygun olması gerekiyor. uzmanlar en uygun açının 20-30 derece arasında olduğunu vurguluyor.
son olarak da topun atılacağı yer önem taşıyor. bunun için de topu, kalenin sağ ya da sol direklerinden birine doğru yönlendirmek ve üst direğin yarım metre altına nişan almak yeterli. başka bir deyişle sağ ya da sol 90’a atılan şutlar çok büyük ihtimalle golle sonuçlanıyor.
egzersiz bilimleri uzmanı prof. tim cable, çalışmalarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “mükemmel penaltı için çok sayıda faktörü göz önününde bulundurmak gerekiyor. fakat biz nihayet en temel unsurları ortaya çıkarabildik” dedi.
terso bir zamanımdı, içime kapanmışım iyice, alkole vermişim kendimi. kulakta walkman, aldım geldim biraları. güdaş'ın orada ızgaranın arkasına yere oturdum, süper sote bir yerdi o zamanlar. açtım biraları sırayla, bir yandan da maçı dinliyorum. gençler'e sempatimiz var o dönem, ama en önemlisi sarı kırmızı renklere olan duygularımız.
bir yandan maçı dinliyorum, bir yandan insanlar geçiyor ürkerek, yuh diyorum, siz de yurtta kalıyorsunuz ben de aynısını yapıyorum, ucube gibi bakmayın, gidin iki bira için keyfinize bakın...
penaltılara kaldı maç, sevindim tabii. yurtlara girme vakti yaklaşıyor, bir yandan da hava soğumuş deli gibi. son biramı da içtim, bitmedi penaltılar. hadi dedim yürürken dinlerim, tam geliyorum yurda, gs kaçırdı, sarhoşun biri kulağında walkman oley diye bağırıyor, diyorum ki içerken bile bu kadar garip bakmamıştı insanlar. gençler de son penaltıyı atınca tabii acaip sevinmiştim.
gsli arkadaşlarla birkaç el kol hareketini paylaştıktan sonra yatıp uyudum.
ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
bu arada türkiye kupası'nda ilginç bir olay yaşanıyor ve galatasaray pek alışkın olmadığı biçimde bu kupaya erken veda ediyordu. ankara'daki gençlerbirliği maçında inanılması güç bir olay yaşanmış, 1-1 biten karşılaşmanın ardından 16'şar penaltı gole çevrildikten sonra 17. penaltıyı galatasaraylı ilyas'ın kaçırması üzerine cim bom kupaya veda etmişti.
aslında galatasaray'ın kazanabileceği bir maçtı... ama takım iyi konsantre olamamış, yakaladıkları fırsatlardan da yararlanamamışlardı... gerçi bunlar futbolda belli aralıklarla yaşanabilecek türden olaylardı ama imparator böyle bakmıyordu.
o gece imparator ve arkadaşları evlerine gitmediler. florya'da kalıp bu başarısızlık üzerine konuştular. gerçi ortada fazla büyütülecek bir şey yoktu. inanılması güç bir talihsizlik yaşanmıştı. ancak bu ilk sezonda mutlaka başarılı olmak zorundaydılar. yoksa yapmak istedikleri her şey ortada kalırdı. onun için hiçbir şeyi raslantıya bırakamazlardı.
saatlerce süren değerlendirmelerin ardından gecenin özetini çıkaran imparator, yardımcılarına şunları söyleyerek geceyi noktalıyordu:
"dünyanın en büyük işlerini yapacağınızı bilseler de, sahadaki sonuçlar iyi olmadıktan sonra sizi görevde tutmazlar!... başarılı olmak zorundayız; mazeret yok... hata neredeyse, arayıp [bulacağız... daha iyi futbol oynayacağız, hatta daha iyi penaltı itacağız. kazanıp bize yakışan yerlerde olacağız."
tabii sarı kırmızılı takımın türkiye kupası'na böyle erken veda etmesindeki hatanın nerede olduğu bilinmiyor değildi. 17 penaltının birini bile kurtaramayan hayrettin'in suyu çoktan ısınmış gibiydi.
bu maçtan 13 yıl sonra, yunanistan kupası finalinde oynanan aek-olympiakos maçı, 3-3'lük normal süresi, 4-4'lük uzatmaları ve 15-14 olympiakos'un üstünlüğüyle biten penaltı atışlarıyla bu maçı hatırlatmıştır..
ilyas kahraman, 1996 yılında türkiye kupası'nda penaltı atışları sonunda galatasaray'ın gençlerbirliği'ne 18-17 yenilerek elendiği ve son penaltı atışını kendisinin kaçırdığı maçı da unutamadığını kaydederek, "gençlerbirliği ile oynanan ve penaltı atışları sonunda 18-17 biten maçı da unutamıyorum. bu türk futbol tarihinde ilkti. o penaltıyı da ben kaçırdım. aslında benim bir suçum yoktu. ilk penaltı sırası bana geldiğinde gole çevirdim. gayet de rahattım. ama sıra döndü dolaştı yine bana geldi. biz de o sırada okan ağabeylerle orta sahada makara yapıyorduk. kaleci hayrettin abiye kenardan laf atıyorduk. 'ne olur abi 1 tane kurtar' diyip gülüyorduk. nereye vursan gol oluyor. dile kolay, 18 gol. aynı köşeye atlasan illa ki 1 tanesini kurtarırsın. işte en son bana geldiğini söylediler. ben de panik yaptım. o panikle gidince penaltıyı kaçırdım. işin esprisi ben penaltıyı kaçırdıktan sonra gençlerbirliği kalecisini kahraman ilan ettiler. 17 tane gol yedi, 1 tane kurtardı diye kahraman oldu adam" dedi.
tarih kitaplarına konu olacak bir maç daha kupadan. kaleciler mi çok kötüydü, penaltıları kullanan futbolcular mı çok iyiydi bunun cevabını tarih verecektir! 28 kasım 1996 günü ankara 19 mayıs stadı'nda gençlerbirliği roger lukaku'nun golüyle galatasaray karşısında 1-0 öne geçer. hakan ünsal 52. dakikada eşitliği sağlar. maç içinde ve de uzatmalarda başka gol gelmeyince penaltı atışlarına geçilir.
gençlerbirliğinden lukaku, ümit özat, ilker dalçiçek, serdar, nihat baştürk, osman coşkun (ikişer), liberty, ali eren, alfred phiri, taner taşkın ve de kaleci kubilay aydın penaltı atışlarını gole çevirir. galatasaray'dan ise ikişer penaltı atışı kullanan hakan şükür, gheorghe hagi, tugay kerimoğlu, ümit davala ve okan buruk başarılı olur. ilyas kahraman, bekir gür, ıulian filipescu, bülent korkmaz, vedat inceefe ve de hayrettin demirbaş birer kez fileleri havalandırır. galatasaray'ın son penaltısını ilyas filelere gönderemeyince eşitlik bozulur ve gençlerbirliği penaltılarda 17-16'lık bir üstünlükle üst tura çıkan taraf olur. bu kupalarda en çok penaltı atışına sahne olan maç olurken 1992-93 sezonundaki 9-8'lik eskişehir-manisaspor maçını da gölgede bırakır.
daha ozamanlar orta okulla gidiyordum, hic unutmam okuldan gelmistim.kuzenimle beraber maca gitmistik.maraton tribununden macı izlemistik. bizim golu hakan unsal atmıstı. o donem adrian ilieyi transfer etmisti galatasaray. mactan once bagırıyorduk,hakann ilieyi buraya getir falan,tabii hakan getirmemisti:) (sukur olan). mac 1-1 bitti ertesi gunde bir sınavım var aklımda derslerde dedim uzatmalarda cozulur. uzatmadada cozulmemisti macta futbolda yoktu tatsız tutsuz ilerliyordu. gencler yense bile sevinecek moddaydım bir yandanda stresim var:) penaltılara kaldı,penaltılardan once hayrettini tribune cagırdık moral verdik bagırdık falan alkısla karsılık verdi. ama hayro tam 17 gol yedi:) sonra gencler sevinmeye basladı,o donem zenci bir topcusu vardı bizim tribun onunden kosarak hareket cekti tabii bizim tribunden para,cakmak,kufur ne ararsan. mac bitti eve giddik uzgunduk.ertesi gun sınavdada cakozladık:) anlıycagınız benim acımdan tam hezimetti. o macta ilyasın ayrıca galatasaray kariyeride bitmisti..