sanırım bir kasım ayıydı. ağabeyimle birlikte samsunspor-trabzonspor maçına gitmeye karar verdik. fakat dışarıda müthiş bir fırtına... neyse, biz sıkı bir şekilde giyinip stadyumun yolunu tuttuk. içeri girebildiğimizde müsabakanın başlamasına daha iki saat vardı. söğütlübahçelilerin arasındaydık. her iki takım taraftarın karşılıklı iyi niyet(!) ve akrabayı taallukata selam(!) içeren tezahüratları arasında maç saati yaklaşıyordu. bütün bunlara rağmen soğuk iliklerimize kadar işliyordu. bu esnada önümüzdeki iki genç dikkatimizi çekti. bir tanesi suratını kırmızı ve beyaza boyamış, eline bir davul geçirmiş, var gücüyle davula vuruyordu. diğeri ise bu karda kışta, üzerinde incecik bir gömlek ,elindeki bayrağı sallıyor ve bir yandan da avazı çıktığınca bağırıyordu.
-bu maçı alıcaz,başka yolu yok...
işte tam o esnada davul çalan,ötekine dönüp:
-lan oğlum! sen manyak mısın lan? bu havada buraya gömlekle mi gelinir? diye sordu.
gelin görün ki ötekinin cevabı muhteşem ötesiydi.
-iyi daha sen de...o kadar da salak değilim!altımda atlet var atlet...
************************************
maçtan önce bugünün penceresinden bakılınca ilginç sayılabilecek birşey oldu. üç gün önce türk milli takımı isveç deplasmanından 2-2 ile dönmüş ve euro'96'ya katılmayı başarmıştı. biz de samsunsporlular olarak o maçta oynayan ogün, abdullah ve tolunay'ı bizim tribüne çağırıp alkışlamıştık.
***********************************
maçın başında çok önemli bir pozisyonumuz vardı ama sonrasında trabzonspor hakimiyeti ele geçirdi. o sezon çok iyilerdi zaten. golü erken yesek bu kadar üzülmezdim ama 77. dakikada tolunay atmıştı ve biz 1-0 kaybetmiştik o fırtınalı havada.