türk takımları içi avrupada milat sayılabilecek bir maç. galatasaray'ın aldığı 2-1'lik galibiyet türk takımlarının şampiyonlar liginde elde ettiği ilk zaferdir.
biraz şans eseri olsa da, o sezonun en güçlü takımlarından barcelona'yı yenmek hele o günün türk futbolu düşünüldüğünde rüya gibiydi sanırsam.
galatasaray o sezon paso giydiği o civciv sarısı show tv göğüs reklamlı formayla, barça ise klasik parçalı bordo mavi kappa formayla sahadaydı.
ilk yarıda gelen romario'nun golü "ulan gene koydu herifler" dedirtse de, ikinci yarıda iyi oynayan galatasaray 72. dakikada karşılığını almıştır. ceza sahası içinde balıklama bir dalış ve bir arif erdem klasiği... kazanılan penaltıyı hakan şükür gole çevirip skora dengeyi getirmiştir : 1-1. 88. dakikada ise ali sami yen stadı yıkılmıştır resmen, arif erdem'in "aşırtma plase" vuruşu barça kalecisi busquets abinin üzerine karpuzlama gitmesine rağmen arkadaş topla beraber touch down(amerikan futbolunda sayı oluyo bu yanılmıosam) yapmıştır kendi kalesine. barça gibi bir deve karşı alınmış 2-1 lik galibiyet galatasaray'ın o sezon şamp. liginde aldığı tek galibiyet olmuştur.
sonraki maçta old trafford'da manchester united karşısında alınan hezimet bile bu galibiyetin coşkusunu dindirememiştir.
tribün dergi sayı 7'de yer alan ali murat atay'ın "amazonun ortasında neriman altındağ'ı dinlemek" başlıklı yazısından;
"amerika'da futbolla ilgilenmek, eşittir zulüm" konumuza dönersek... bir gün nasıl olduysa ben hürriyetsin new york bürosunda çalışmaya başladım. ikincil muhabirlik yapıyorum, türk kadınlar derneği çay partisinin fotoğraflarını çekiyorum, almanya'da basılıp bize gelen gazetede bizim sayfada basılıyor. bir de işte, büroda işler var, küçük ilanlar, aboneler falan... bu arada birileri türkiye'den birisi paraları çuvala koyup gelirse veya gelen ünlü biriyse, onun fotoğraflarını çekmek işi birincil muhabir doğan uluç'a düşüyor. yapmam gereken işlerden biri de yine korhan'ın yazısında sözünü ettiği, maç sonuçlarını telesekretere kaydetme işi. o zaman internet falan yok. millet alışmış, maçlar bittiği anda telefonlar yağmaya başlıyor, sonuçları dinlemek istiyor. maçlar genellikle pazar günleri oluyordu ve gece maçı olayı başlamıştı o zamanlar. eğer hafta sonu evdeysem tabii bir sorun yoktu. anında hürriyet'in spor servisine telefon edip sonuçları almak ve uzaktan kodları girerek telesekretere kaydetmek yeterliydi. bütün bu işlerin de maçların bitiminden sonra en fazla 34 dakika içinde bitmesi gerekiyordu.
"yaaarrrrghhhaaahhhhü"
ama bazen tut ki, eşimle bir yere gidiyoruz hafta sonu; işte bir yere gezmeye kamp yapmaya falan... yola gergin çıkardım: ya tam 2:45'te bir benzinliğe rastlamazsak?.. o zaman haliyle bir benzinci bulup saatin 2:45 olmasını beklersin. o anda benzinlikten türkiye'yi ararsın, hemen ardından büronun telesekreterini arayıp kaydı yaparsın ve derin bir oh çekersin! eğer zamanında davranmazsak, pazartesi bütün gün şikâyet telefonlarından duramazdık. türkiye'ye telefon etmek de nefret bir olaydı. artık rastlantı mıydı bilmiyorum, telefona hep hürrriyet'in spor servisinden ilkokul 2'den terk izlenimi uyandıran bir herif çıkardı. mutlaka bizim telefonlardan sıkılırlar, mutlaka zorla konuşurlar, seslerinde de mutlaka garip bir ton olurdu: "ulan, şu hıyar amerika'ya gitmiş, orada yaptığı işe bak... ben gidicem ki..." gibi bir ton (gel buyur canım. "ulan iyi düşün, sabah 5'e kadar ya döner bulaşığı temizliycen ya da benzin pompalıycan" diyenlere sakın inanma! zaten havaalanında yeni gelen arkadaşlara amerikalılar ev, araba, iş ve güzel kadın veya güzel erkekleri hazır etmiş olarak sizleri bekliyorlar). bir kez gs: 2, barcelona: 1 maçından hemen sonra üst üste birkaç kez aramış, her seferinde yalnız "yaaarrrrghhhaaahhhhü" tipi sesler alabilmiştim. ama bu işin de çok hoş bir yanı vardı kuşkusuz: sonuçları ilk öğrenen bendim! telesekretere konuşurken trt spikeri gibi fena halde neutral olmak, tekdüze bir ses tonuyla konuşmak, "fenerbahçe: 3, beşiktaş 1" dedikten sonra sırıtmamak gerekiyordu. çok hizmetlerim oldu, çok...
şimdi geçmişe bakınca gülüyoruz ama o günlerde maç izlerken çileden çıktığımız çok anlar oldu. isterseniz romantik maç anlatıcısı sabrı ugan ve olmadık yerde "philip lahm, lakabı küçük cin" gibi tanımlamalar yapmayı çok seven "kaka leite" ertem şener'den hiç bahsetmeyelim.
abidin aydoğdu'dan başlayalım. aydoğdu, galatasaray-spartak moskova maçında vladimir beschastnykh'ten 90 dakika boyunca "bişahnın" şeklinde bahsetti. galatasaray'ın barcelona'yı 2-1 mağlup ettiği maçta ise hayri hiçler'i akın göksu karagöz'le hacivat'ı aratmadı. hiçler hakemin orta saha çizgisine yakın bir yerde yanlışlıkla barcelona lehine verdiği taç kararı için, "türk'ün türk'ten başka dostu yok" cümlesini o maçta söyledi.
galatasaray-göteborg maçı sonrası herkes karşılaşma içinde çok kısa bir süre maç anlatan spikeri merak etti. o kişi komedyen çetin çiftçioğlu'ydu: "işsiz kalmıştım. star'dan, 'maç anlatır mısın?' diye sordular. ilk maçı radyoda anlattırdılar. çok beğenmişler. ertesi hafta da göteborg maçını anlatmamı istediler ama öyle hızlı anlatmışım ki, ertesi gün gazetelerde 'bu adam anlatsa anlatsa at yarışı anlatır' diye yazmışlardı".
galatasaray'ın grubundaki rakiplerinden manchester united ve barcelona'nın karşı karşıya geldiği bir maçı yorumlayan talay erker'in kale arkasında açılan katalan bayrağını gördükten sonra "işte sarı-kırmızı bayrak. galatasaray'ın büyüklüğü bu!" demesi de halen hatırlanan hoş anılardan biri.
macı televizyonda izlemiştim ve mac bittikten sonra arkadaşım aşkın tofaş aracıyla bizim kapının önünde kornaya basıyor beni cagırıyordu cıktım dışarı ve arabaya bindik elimizde galatasaray bayragı tur atıyoruz yolda bizim şenol (kopil) lakaplı arkadaşımızıda gördük onuda aldık.
ali sami yen stadına ulaşmaya calışıyoruz fakat trafik var arka yollardan trafige bulaşmadan ortaklar caddesine cıktık.caddenin başına gelince trafik polisleri yolu kesti ve barcelona kafilesini taşıyan arac önümüzden gecti.
zaten ne olduysa bundan sonra oldu. otobüsün önünde ve arkasında eskortlar var aşkın direksiyonu kırdı otobüsün peşine daldı. eskor polisler arabamızın pilakasını anons ederek saga cekmemizi anons ediyor fakat aşkın bir türlü saga yanaşamıyor. otobüsle beraber eskortlar eşliginde bizde otobana girdik otobüs basıyor aşkın basıyor biz camdan dışarı cıktık vucudumuzun yarısından fazlası arabanın dışında barcelona otobüsüne gösteriler yapıyoruz.
bir ara arabayı kullanan aşkın saga yanaşmaya calışyor fakat olmuyor herkes suratli gittigi icin yanaşamıyordu barcelona otobüsü ile yanyana gelmiştik barcelonalı futbolcular bize bir işaretler yapıyorlar ve gülüyorlardı ben ne olup bittiginden haberdar degildim.aşkın saga yanaşmak icin hayatının mücadelesini veriyormuş fakat şenol ile ben aracın dışında barcelonalı futbolculara şov yaptıgımızdan bunun farkında degilmişiz.
arabaımızı saga cekene kadar durumu şenol ile ben fark edememiştik halıcıoglu girişinde arabayı saga cekince bir baktım arabadan dumanlar yükseliyor arabada tüm göstergeler dibe vurmuş ve kırmızı ışıklar yanıyor.
aşkın cok korkmuş arabanın yanından uzaklaşın diye bizi uyardı ve otobanın kenarına yattı.ben o anda anlamıştım barcelonalı oyunular bize gülerek aracımızı niye gösterdiklerini o anda anladım.
oysa biz aracın camında eglenirken aşkın ne cileler cekiyormuşta bizim haberimiz olmamış
barcelona kalecisi carles busquest, 88. dakikada arif erdemin orta şut karışımı vuruşunda top ile birlikte kale çizgisinin içine iniş yaparak, galatasarayın tarihi galibiyetinde büyük oranda pay sahibi olmuştu..
galatasaray: gintaras stauce, bülent korkmaz, mert korkmaz, sedat balkanlı, norman mapeza, yusuf tepekule (dk. 46 tugay kerimoğlu), suat kaya, hamza hamzaoğlu (dk. 59 okan buruk), ergün penbe, arif erdem, hakan şükür
teknik direktör: reinhard saftig (almanya)
barcelona: busquets, nadal, sergi barjuan, ronald koeman, albert ferrer, bakero (dk. 70 txiki beguiristain), amor, hristo stoichkov, josep guardiola (dk. 60 abelardo), eusebio, romario
teknik direktör: johan cruyff
gol: (0-1) dk. 16 romario (1-1) dk. 72 (pen.) hakan şükür (2-1) dk. 88 arif erdem
ali sami yen'de unutamadigim en onemli maclardan biri barcayla oynadigimiz sl maciydi, ilk macimizdi. barca sanirim romario'nun goluyle 1-0 one gecmis ve once buyuk bir sessizlik olmustu. sonra golun sokunu uzerimizden atip atak ustune atak yapmaya baslamistik sagli sollu. cengaver bulent bile zaman zaman simdi servet'in yaptigi gibi paldir kuldur gol atmaya gidiyordu, bir tane cok onemli bir posisyonu kacirmisti abuk bir sekilde:lol:
2. yarida demirlerin ustunden atlayip kapaliya gecmistim bir kac arkadasla polis bir arkadasimiz sagolsun:) arada bir yaptigimiz bir ugurdu bu. 2. yari yine bastiriyorduk, seyirci cehennem yerine cevirmisti samiyen'i... arif super bir baslangic yapmisti 2.yariya. ılerde her yerdeydi... bi ara sanirim suat ceza sahasi disindan sut cekmeye kalkti ayagina mi ne dolandi top, sonra arif aldi ceza sahasina girdi. onunde bir barcali defans vardi (keoman?) onu tam solundan gecerken aniden saga bir geri donus yapti barcalinin ayagi arife celme takti ve dustu... hakan hatirladigim en mukemmel penaltilardan birini atti cehennem yikiliyordu:) ve sonra baski arttikca artti, total football toptan gomuldu samiyen cimlerine. arif oyle bir plase karisimi sut cekti ki havadan kaleci topu alip iceri dustu, ok yaydan cikmis top cizgiden gecmis ve barca paramparcaydi aslan pencelerınde:) mac sonu nasil oldu bilmiyorum binlerce kisi yuruye yuruye taksim meydaninda aldik solugu... kolkola, omuz omuza yollarda yuruduk... taksim mesalelerimizle isil isildi, bizim basketball takim kaptanimiz ısil'in temelleri yeni atilmisti:lol: yoldan gecen polis arabalarindan tutun, ozel arabalara kadar herkes kornalarla, davullarla, zurnalarla, re re re ra ra ra larla inletiyordu taksim'i ve turkiye'nin 4 bir yanini... ılk sl galibiyetimizi almistik barca onunde. zaman cabuk geciyor, 15 sene olmus yahu:)
başlıktaki maç, galatasaray'ın barcelona önünde bu güne kadar (2022)kazandığı tek maç olarak yer alıyor. yeterli sayıda yorum yapılmış, ben de, eşimle birlikte bu galibiyeti eski ali sami yen stadı yeni açıkta yaşayanlardanım. gün içi istanbul ayasofya gezisi ardından gittiğimiz stadyuma, içeri çantada soktuğumuz yasaklı meşaleyi ilk penaltı golünden sonra ateşlemiştik, o günlerin barca yıldızları romario, stoichkov , ronald koeman gibi isimler, kenarda ise ayrı bir efsane johan cruyff ve tabi ki, bugünlerin teknik adam efsanesi josep pep guardiola..