maça abimle birlikte gitmiştim. içeri girmek için tam 4 saat kuyrukta beklemiştik. maraton sol tarafta gruplarla birlikteydik. kale arkasının birisi komple trabzonsporluydu. saatlerce karşılıklı tezahüratlar ve ara ara da taşlamalar oluyordu. önce iki taraf da dostluk ayağına "karadeniz" diye bağırıyordu ama sonra da sizin gibi kardeşin ..... " tezahüratına kadar varıyordu işler. :) yanımızda aslen rizeli olduğunu düşündüğümüz bir samsunsporlu vardı. konuşma şekli ele veriyordu onu. bir ara trabzon tarafından bize stat duvarlarının sıvalarından fırlattılar. çok kızan rizeli samsunsporlu "ula verin havurdan bi gaya pakayim!" dedi. ona orta büyüklükte bir taş verdiler. "şimdi yaracoum kafalarinu" deyip salladı taşı. aha da vurdum dedi. biz güldük tabii sallıyor diye. otuz saniye kadar sonra orada bir karışıklık oldu, birileri toplandı ve ambülans çağırıldı. çok da ciddi birşey yoktu. abimle birbirimize baktık, abim dedi ki, ulan bizim süha var ya kel kafalı, bu taş gidip onu bulmuştur kesin :) süha bizim komşu, aslen trabzonlu ve maçta da rakip tarafta olacaktı.
neyse maç başladı; eylül ayı ama sıcak... stat ışıklandırması yoktu o sıralar. o gün bünyamin muhteşem oynamıştı. 1-0 öne geçtik ve oyunun hakimi biziz. golden sonra trabzon yüklenmeye başladı. kalecimiz stelea harika toplar çıkarıyordu ama bir pozisyonda sırf şekil yapacağım diye golü yedirdi bize. sonra bünyamin, celil ve timofte çıktılar sahneye. 3-1 kazandık maçı. tarifsiz derecede mutluyduk.
maç bitti, mahalleye döndük. akşam yemek yerken babam dedi ki, süha'nın maçta kafası yarılmış.