emil kremenliev ve alvez zague top ceza sahasına inerken mücadele ediyorlardı. o an düdük çaldı ve her iki futbolcu şaşkınlıkla hakeme döndü. garip bir biçimde suriyeli hakem cemal el şerif penaltı noktasını gösterdi. hristo stoitchkov’un golüne karşılık alberto garcia aspe’nin golü skoru eşitliyordu. dünya kupası tarihinin belki de en kötü hakem performanslarından birisinin henüz başıydı. kremenliev daha sonra kırmızı kart gördü, luis garcia da. ayrıca hiç de sert olmayan bir maçta 6 sarı kart çıktı.
sonrası: her iki takım da daha sonra hakemin hangi tarafın bir üst tura çıkmasına karar vermesi yerine maçın penaltılara kalması yönünde ortak bir karar aldıklarını kabul etmişti. bulgaristan’ın bir topunun direkten dönmesi teoriyi zayıfltabilir gerçi, ama çok az pozisyonun olduğu karşılaşmayı bulgaristan penaltı atışları sonunda kazanmayı başardı.
meksika ile bulgaristan arasında oynanan ikinci tur maçında kale direklerinden birisi kırılınca maç 15 dakika durmak zorunda kaldı. daha sonra kırılan direk değiştirilince maça devam edildi.
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
güney amerika'da üç devlet başkanı, sahaya çıkan on birlerini eleştirmek için televizyon programlarına çıktı. meksika, bulgaristan'a yenilerek kupadan elenince, devlet başkanı salinas televizyonda yaptığı yorumda, "luis garda oyundan atıldıktan sonra daha fazla hücum edebilseydik, şansımız artabilirdi", demişti.
arjantin devlet başkanı menem de bazı yorumlar yapmıştı, ama dünya kupası sırasında boston'da olmasına karşın, arjantin'in maçlarını oteldeki süitinde izlemeyi tercih ediyordu.
arjantin'in 1993'te kolombiya'ya 5-0 yenildiği o ünlü maçta, şeref tribünündeydi. üst düzey bir diplomat, başkan'm, "eğer boston'da maça gidersem ve yine yenilirsek herkes suçu bana atar", dediğini ileri sürmüştü.
tarih: 05 temmuz 1994 salı, new york/new jersey / giants stadyumu seyirci: 71.030 hakemler: jamal al sharif (suriye), yousif abdulla al ghattan (bahreyn), mohammed fanaei (iran)
meksika: jorge campos, jorge rodriguez, caudio suarez, juan ramirez perales, ramon ramirez, ignacio ambriz (kaptan), marcelino bernal, alberto garcia aspe, benjamin galindo, luis garcia, ‘zague’ teknik direktör: miguel mejia baron (meksika)
bulgaristan: borislav mikhailov (kaptan), petar khubchev, emil kremenliev, daniel boromirov, ivailo yordanov, ilian kiriakov, yordan lechkov, natko sirakov (104 boncho lyubomirov genchev), krasimir balakov, emil kostadinov (119 petar sotirov mikhtarski), khristo stoichkov teknik direktör: dimitar penev (bulgaristan)
"dünya kupasıyla 1978'de tanıştım ama bilinçli bir şekilde izlediğim ilk turnuva dört yıl sonraki 1982 dünya kupasında bir gördüğüm, bir de görmediğim olay ile şok yaşadım..."
italya'nın polonya ile yaptığı yarı final karşılaşmasında paolo rossi'nin gol sevinci sırasında geniş paça şortunun arasından testisleri ekrana yansıyınca korkup odama kaçtım. aynı turnuvada cezayir'in almanya'yı yendiği maç ise ertesi gün gireceğim anadolu liseleri sınavının kurbanı oldu. seyredemedim o mucizeyi. 1971 ve 72 doğumluların çoğu o imtihan yüzünden bu efsane mücadeleden mahrum kaldı. aynı kupada gördüğüm peru forması da çok etkilemişti beni. bu sebeple maşallahlı sünnet kıyafetimi giydiğim zaman kendimi perulu bir yıldız statüsüne yükselmiş hissettim ansızın. ama doktor ile karşı karşıya gelince ne cubillas kaldı ne de oblitas. neyse ki kademeye babam girdi ve kâbusa dönüşen operasyon sonrası düğünde iğneyle oynamamı sağladı (ayıptır söylemesi biraz geç sünnet oldum).
1986 öncesinde macaristan'ı şampiyon eden bilgisayar firmasına kandım. macarlar daha ilk maçında sscb'den altı yiyince teknolojiye itimadım kalmadı. gece maçları oynanırdı meksika'daki o kupada. danimarka'nın ispanyolca'da "dinamarca"yazıldığını ve guadalajara gibi zor kent isimlerini öğrendik.tanrının eli olup olmadığı sorusu takıldı kafamıza. almanlardan nefret edenler ordusuna yazıldık. belanov'un müthiş direnişime rağmen belçika'nın hakemler sayesinde sscb'yi elemesine gözyaşı döktük. meksikalı negrete'nin olağanüstü golü hafızamıza kazındı. bugün paramparça olan ırak o turnuvada bütün olarak vardı. bir de harika bir halit kıvanç tasviri kaldı kafamda. büyük usta radyodan arjantin almanya finalini anlatırken, arjantinli olarticoechea için "hani ismi şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi deyimini andıran bir futbolcu var ya işte o" demişti.
1990'da herkesin sempatisini kazanan kamerun'u arjantin'i yendikleri için kara listeme aldım. gözler galatasaray'a transfer olan rumen rotariu'nun üzerindeydi. bir de her maçta yıldızlaşan futbolcu gazetelerde üç büyüklerle ilgili transfer haberlerini süslüyordu. kosta rikalı medford aynı takımdan kaleci conejo ve kamerunlu oman bıyıck'a fb, gs ve bjk formaları giydirildi basın tarafından. ama sonuçta hiçbirisi gelmedi. diego armando maradona'nın gözyaşlarıyla biten turnuvadan geriye hüzün kaldı.
abd'de düzenlenen 1994 dünya kupası'ndaki bulgaristan-meksika maçında, kale direği kırılınca eziyeti çeken, o karşılaşmayı nakleden rahmetli aydın köker oldu.
bu az rastlanan olayı ve duraklamadan doğan yarım saati anlatıncaya kadar akla karayı seçti. bolivya'nın yıldızı olarak tanıtılan etcheverry' oyuna girdikten beş dakika sonrası atılınca adamın iyi topçu olup olmadığını anlamak kısmet olmadı. 1986'daki bilgisayar faciasından sonra bu kez baltayı taşa vuran pele oldu; şampiyon adayı kolombiya ilk turu geçemeden evine döndü. üstelik bir de şehit verdi. o kupanın yıldızları hagi, andersson ve letchkov'un bir gün türkiye'de oynayacağından bihaberdik. lalas'ın, larsson'un valderrama'nın saçları lüle lüleydi. şimdinin antalyasporlusu cordoba o zaman da kaleyi terk etmeden duramazdı. hagi'nin kestiği ceza bile onun bu huyundan vazgeçmesine yetmedi.
1998 ve 2002 dünya kupalarında artık televizyoncuydum. son yıllar bir büyünün sona ermesini de ifade ediyordu benim için. dünya kupası'nın en büyük zevklerinden biri yeni futbol kültürleri tanımaktı. iletişimin süratli ilerlemesi sayesinde tüm ligler artık canlı yayınlanıyor ve özellikle afrikalı futbolcularla erkenden tanışıyorduk. buna karşın 1998'de hırvatistan'ın çıkışından, jamaika'nın varlığından, tanıdığım en sevimli futbolcu olan john leshiba moshoeu'nun olmasından keyif aldım. 2002'de güney kore'nin tae han min guk sloganını öğrendik. almanların daha uzun yıllar final oynayacağına, brezilya'nın da kupayı defalarca kaldıracağına ikna olduk. hepsinden önemlisi biz vardık. üstelik dünya üçüncüsü olduk. hem de güney kore ile kupa tarihinin en görkemli fair play gösterilerinden birine imza atarak.
yardımcı hakemler: davoud fanaei (irn), yousif abdulla al ghattan (bah)
mexico: jorge campos (gk), claudio suarez, juan ramirez, marcos ambriz (c), ramon ramirez, marcelino bernal, alberto garcia aspe, luis garcia, zague, benjamin galindo, jorge rodriguez
yedekler: carlos hermosillo, hugo sánchez, felix fernandez, juan carlos chavez, joaquin del olmo, eduardo espinoza, luis valdez, jose salgado, luis salvador, raul gutierrez, adrian chavez
teknik direktör: miguel mejia baron (mex)
bulgaria: borislav mihailov (gk)(c), emil kremenliev, petar houbchev, emil kostadinov (dk. 119 petar mikhtarski), hristo stoichkov, iordan letchkov, nasko sirakov (dk. 104 boncho genchev), daniel borimirov, ivaylo yordanov, ilian kiryakov, krassimir balakov
yedekler: trifon ivanov, tsanko tsvetanov, zlatko yankov, plamen nikolov, nikolai iliev, petar alexandrov, georgi georgiev, velko yotov, ivaylo andonov