rakibimiz ligin son haftasında kazanmak zorunda olarak girmiştir. hatta kazanması yetmiyor, 2 averaj geride olduğu rakibi galatasaray'ı geçmek için galatasaray'ın aynı gün oynadığı ankaragücü maçında yapacağı farkın 3 fazlasını bize karşı yapması gerekiyordu.
beşiktaş, gençlerbirliği'ni istanbul inönü stadı'nda ağırlarken, aynı saatte başlayan maçta galatsaray ankaragücü'ne 19 mayıs stadı'nda konuk olmaktaydı. maçtan 3 gün önce gençlerbirliği başkanı ilhan cavcav kemalettin, hayrettin gibi takımın değişilmez isimlerini, bir anlaşamamazlık nedeniyle kadro dışı bırakmıştı. bunun üzerine galatasaray camiası hemen alevlenmiş, gençlerbirliği'nin beşiktaş'a farklı yenileceğini iddia ederek, bu kadro dışı bırakmaları şaibeli bulduklarını açıklamışlardı.
bu tartışmaların gölgesinde maç günü geldi. yanlış hatırlamıyorsam aynı anda oynanan karşılaşmalarda yarım saat geçilirken skorlar şöyleydi,
ankaragücü 0 galatasaray 4 beşiktaş 0 gençlerbirliği 1
maç sonu skorları ise şöyledir,
beşiktaş 3 gençlerbirliği 1 ankaragücü 0 galatasaray 8
yanlış anlamayın, bu maçlarda galatasaray'ın ya da ankaragücü takımlarının ya da futbolcularının şike yaptığını asla düşünmedi. üstelik bilinenin aksine galatasaray ankaragücü'nü 1-0 yenmiş olsa bile diğer maçın skoruna göre şampiyon olacaktı zaten. merak ettiğim maç öncesinde spekülasyon yapıp takım karalayanlar, bu skorlar çıktığında kendilerinden utanmışlar mıdır? bunun cevabı da hayır, çünkü o gün bir defa yapılan şey bugün her gün yapılmaktadır. o gün beşiktaş fark atsaydı kim bilir beşiktaş ve gençlerbirliği takımları için neler söylenecekti? fakat farkı atan galatasaray oldu. bugün galatasaray'ın o sene elde ettiği şampiyonluk bugün bile hala tartışılır, işte maç öncesi çok konuşan galatasaray yöneticileri cezalarını böyle çekmişler, üstelik taraftarlarını da bir biçimde cezalandırmışlardı.
"evet, işte gerçekten erkekçe, sporcu ruhuna yaraşır, gerçek bir puan mücadelesiydi sahada sergilenen. gençlerbirliği ne çantada keklikti, ne de yolunmak üzere satın alınmış bir kaz. hani neredeydi beşiktaş'a leke düşüren (!) ve adnan polat'ın hesap sormasına yol açan gençlerbirliği'nin ucuzluğu? hayır, asla böyle bir ucuzluğun rezil aktörü olmadılar. başka etkiler var mı bilemeyiz ama sporun doğrusuna uygun ayıpsız bir oyun sergilediler. bu oyun beşiktaş'ın işine gelmese de lig onursuz değildié
hakemler : oğuz sarvan, erol ersoy, islam yetkinoğlu
beşiktaş : jaroslav bako, recep çetin, gökhan keskin, ulvi güveneroğlu, kadir akbulut (dk. 63 mutlu topçu), rıza çalımbay, mehmet özdilek, ali rıza sergen yalçın, mitar mrkela (dk. 63 ali kurtuluş gültiken), fani madida, feyyaz uçar teknik direktör : gordon milne
gençlerbirliği : ümit levent zorluer, taner taşkın, rahim zafer, erkut çağdaş, erkan sözeri, aleksei kozlov, ergün penbe, mehmet altıparmak (dk. 63 ali ışık), engin özdemir, rovsan muhadov "rövşen türkmen", metin diyadin (dk. 66 murat şenvardar) teknik direktör : valery nepomniachi
goller : dk. 15 rovsan muhadov "rövşen türkmen" (gençlerbirliği), dk. 21 fani madida, dk. 37 ali rıza sergen yalçın, dk. 47 mehmet özdilek (beşiktaş)
sarı kartlar : dk. 5 engin özdemir (gençlerbirliği), dk. 66 gökhan keskin (beşiktaş)
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan orhan koçak'ın "feyyaz'ın tekmesi: futbol üzerine psikanalitik notlar" başlıklı yazısından;
son maçlarından biriydi 1992-93 liginin: beşiktaş-gençlerbirliği. şampiyonun belirlenmesi açısından önemli bir maçtı. beşiktaş'ın sakin forveti feyyaz'dan bir tekme geldi önce, sonra da recep'in tekmesini yedi bir gençlerbirliği oyuncusu. hakem ilkini görmedi, görmezlikten geldi belki de, ikincisini gördü. feyyaz hiçbir şey olmamış gibi oyuna devam ederken recep ağır bir ceza alacaktı. bağışlanabilenle bağışlanamayan arasındaki fark, iki ayrı saldırganlık türüne ve iki ayrı futbol anlayışına da işaret ediyor.
fazla telâşa kapılmayan bazı sabırlı takımlar, bazı sabırlı ve sakin oyuncular, yenilgiyi ve sakatlanmayı sportmence karşılayabiliyorlardı. lefter küçükandonyanis'i seyretmiştir belki, metin oktay'a hayran kalmış, feyyaz uçar'ı izlemiştir: bu oyuncularda, ağır bir yenilgiden ölümcül bir yara almadan çıkma yeteneği vardır sanki: hakeme ve karşı tarafa pek kızmamakta, sakatlığı bahane ederek uzun süre de sahadan uzak kalmamakta, oyuna nerdeyse kaldıkları yerden başlamaktadırlar. şiddetin, acının ve korkunun dışında başka kaynaklardan da mı beslenmişlerdir? simgesel iğdişlerin hep yaşanabileceğini, ama gerçek organın yerli yerinde durduğunu düşündürürler.
pele, platini, hatta maradona bazen hınzırca bezen de hüzünle gülümseyebiliyorlardı; rijkaard'ın, mattheus'un ya da baresi'nin güldüğünü hiç gördünüz mü siz? metin oktay çoğu zaman gülümserdi, can bartu ile yusuf tunaoğlu'nun yüzleri değilse bile oyunları gülümserdi... trabzon kaptanı ünal karaman'ın, fenerbahçeli semih yuvakuran'ın, galatasaraylı yusuf altuntaş'ın ve beşiktaşlı recep çetin'in yüzünde ve oyununda öfkeden, sertlikten ve en iyi ihtimalle donukluktan başka bir şey görebildik mi?
ama kucaklaşmanın bile "ehven-i şer" olduğu bir dönemde yaşıyoruz galiba: golü atan futbolcu, kendisini kutlamaya gelen arkadaşlarını iterek ve koluyla -kime yöneltildiği belli olmayan- bir fallus işareti, bir dikilme ve zafer işareti yaparak seyircilerin önüne geliyor bugün; arkadaşlarıyla özdeşleşmek yerine seyirciyle özdeşleşiyor, onun önünde eğiliyor. feyyaz uçar'ın farklılığı, varsa eğer, bu noktada da ortaya çıkar: seyirciye selam verir, ama önce çevresine bakınmış, gülümseyerek arkadaşlarını aramıştır: sevinci paylaşmak istiyordur. böyle anlarda, arkadaşları kutlamaya gelmekte gecikince ya da isteksiz davranınca, feyyaz'ın gülümsemesinin biraz solduğunu ama büsbütün silinmediğini de görmüşüzdür: bir sonraki maçta, bir sonraki golde, dostluğun yeniden ve daha sağlam kurulabileceğine inanıyor mudur? büsbütün silinmeyen sevinç, golden ve daha önemlisi oyundan zevk alındığının da belirtisidir. bugün birçok futbolcuyu yakından izlersek şunu görürüz: golü atmadan önce gergin ve donuk, atıktan sonra kızgındırlar. o ana kadar hakları yenilmiştir de, şimdi haksızlığı düzeltiyorlardır. sanki, üstelik haksızı cezalandırarak... çok korktuğu gerdekten başarıyla çıkan köy delikanlısını andırırlar biraz da: haz duymamış, ama becermişlerdir. feyyaz'da kibire pek rastlanmaz, büyük sözler ettiği görülmemiştir: "çalıştık, şans bize güldü, daha iyiydik de galiba. ne diyebilirim?" takım dayanışmasının, ekip-içi dostluğun bedeli, karşı tarafa, genel olarak "karşı tarafa" duyulan öfke ve cezalandırma isteği değildir feyyaz'da. oyunun içindedir çünkü, oyundan zevk almıştır: topsuz oyunu onun kadar sıkılmadan, hattâ severek oynayan başka futbolcu bulmak zordur.
geldik tekmesine... hakemler görmezden gelse de dikkat çeken bir tekmeydi bu, çünkü feyyaz'da çok sık rastlanan bir hareket değildi. feyyaz'ın sert çekişmelerden kaçan bir futbolcu olduğunu iddia etmiyorum: son birkaç yılın en çok pres yapan oyuncularından biridir. ama bu çekişme içinde aşırı ve kasıtlı kırıcılıktan kaçınmaya çalıştığı ve çoğu zaman kaçınabildiği de görülmüş olmalıdır. çekişmeyi, oyunun ve profesyonelliğin gereği olarak yapar ("aldığı paranın hakkını vermek") ve bunun da bilincindedir. kızgınlık ve kırma isteği yoktu tekmesinde, hakemler görmüşlerse bunu da sezmiş olmalılar: feyyaz'ın "profesyonelliğini", ne olursa olsun hakeme fazla itiraz etmemesinden, fazla gocunmamasından da biliyorlardır. narsistik yaralarını çabuk iyileştirebilen, yenilgiden fazla etkilenmeyen bir futbolcudur bu.
bu noktada, recep'in tekmesiyle feyyaz'ınkini karşılaştırmak ilginç olabilir. recep'in güçlü bir futbolcu olduğunu biliyoruz. ama attığı tekmelerin ardındaki güç, kendi ağırlığından, kendi kas gücünden de fazla gibi görünüyor bazen: sadece kas gücüyle açıklanamayan bir şiddet seziliyor. neşelenemeyen bir oyuncu recep: kızgın olmadığı zaman gergin ve donuk. bu kızgınlık ve gerginlik, oyundan çok zevk almasını, kendini oyuna vermesini önlüyor çoğu zaman: bilinen birkaç stopper hareketinin ötesinde bir şeyler yapmak zorunda kaldığı zaman şaşırıyor, hata yapıyor. (recep'in şut mu pas mı olduğu belli olmayan anlamsız vuruşları yüzünden giden maçların sayısını düşünün...) son tekme de böyle: belki bir kötü niyet yoktu, çok kasıtlı bir cezalandırma isteği yoktu, ama hedefsiz bir şiddet de eksik değildi: kendini oyuna tam verememenin sonucu olan bir aldırışsızlık ve ölçüsüzlük: kurallarıyla birlikte oyunun oyunluğunu da hiçe sayan, ortadan kaldıran bir umursamaz sertlik. farkı görmek için galatasaraylı olmaya gerek yoktu.
futbolu korumak çok zor. feyyaz'a tevazusunu ve rasyonelliğini kazandıran şey, futbol ortamının da çığırından çıkmasına, seyircinin ve oyuncunun kudurmasına yol açan şeyin aynısı çünkü: profesyonellik, para. feyyaz gibi bazı oyuncularda, saldırganlığın da kırgınlığın da denetim altına alınmasına katkıda bulunuyor profesyonellik. ama bu katkının gerçekleşebilmesi için, paradan önce bazı psikolojik koşulların da yerleşmiş olması, sevinme yeteneğinin dumura uğramamış olması gerekir. bu türden koşullar yoksa, para da aslında olduğu gibi sadece bir kızgınlık ve kıskançlık kaynağına dönüşür; küçücük zihinleri parçalayan, zaten fazla oturmamış dengeleri altüst eden bir yıkıcı güç haline gelir. "25 milyon, benim havsalamın alamayacağı bir şey," dememiş miydi beşiktaşlı sergen yalçın. ama sözleşmeyi imzaladıktan sonra, babasının dürtüklemesiyle huzursuzluk çıkaran da yine aynı sergen değil miydi?
daha yatışmış babalara ve çetin altan'm dediği gibi daha duyarlı annelere ihtiyacımız var belki de.
beşiktaş a.ş.: jaroslaw bako, recep çetin, kadir akbulut (dk. 63 mutlu topçu), gökhan keskin, ulvi güveneroğlu, ali rıza sergen yalçın, feyyaz uçar, rıza çalımbay, mehmet özdilek, fany tommy madida, mitar mrkela (dk. 63 ali kurtuluş gültiken)
yedekler: ali günçar, zeki önatlı, metin akçevre
teknik direktör: ?
gençlerbirliği: ümit levent zorluer, erkan sözeri, erkut çağdaş, taner taşkın, rahim zafer, ergün penbe, engin özdemir, aleksei kozlov, mehmet altıparmak (dk. 66 ali ışık), metin diyadin (dk. 66 murat şenvardar), rövşen türkmen
yedekler: avni okumuş, sunay kahraman, mehmet güler
teknik direktör: ?
goller: (0-1) dk. 15 rövşen türkmen (ayakla) (1-1) dk. 21 fany tommy madida (ayakla) (2-1) dk. 37 ali rıza sergen yalçın (ayakla) (3-1) dk. 47 mehmet özdilek (ayakla)
sarı kartlar: dk. 66 gökhan keskin (beşiktaş a.ş.) dk. 5 engin özdemir (gençlerbirliği)
kırmızı kartlar: dk. 33 recep çetin (beşiktaş a.ş.)
rovsan muhadov "rövşen türkmen", hiç fena olmayan bir santrfordu, biraz ağır ama gol vuruşu olan. gs-bjk'nin averaj hesaplarıyla girdiği ve gençler'in yatacağı söylenen son hafta maçında beşiktaş'a gol attı.
gençlerbirliği teknik direktörü valery nepomniachi, 23.08.1992 - 30.05.1993 tarihleri arasında toplam 31 maçta -2 tanesi türkiye kupası- görev aldı ve bu maçlarda 9g, 8b, 14m aldı. başarı oranı % 37.63 idi.
bu maç için sabahın 8 inde evden çıkıp maça yetişmiştim. babam gitmemi istememişti. çok stresliydik. gençler bize hep ters gelen belalımız olan bir ekipti. ama zalad ahhh zalad.o goller yenir miydi bea. herşeyin dışında o galatasaraylıların helikopterle üzerimizde uçup, hareket çekmesi. her şeyi o olay başlatmıştı. ve benin anti galatasaylılığım...
gürel yurttaş'ın haziran 1995 basımlı "kartal'ın pençesi" adlı kitabından;
galatasaray deplasmanda ankaragücü ile, beşiktaş da kendi evinde gençlerbirliği ile karşı karşıya geldi. söylentiler vardı ve gazeteler iddialı demeçlerle doluydu: -galatasaray, ankaragücü kalecisi zalad ile anlaşmış! ayrıca takımdan da bazı oyuncular maçı bırakacakmış!
heyecan doruktaydı. tarih 30 mayıs 1993’tü. maçlar başlamıştı ve heyecan doruktaydı. ama bu heyecan kısa sürdü. galatasaray, ankaragücü kalecisi zalad’ı aşmakta hiç zorlanmamış, daha ilk 45 dakikada durumu 5-0 yapmıştı. istanbul’da ise kıran kırana bir mücadele vardı ve ilk yarıyı beşiktaş 2-1 önde kapamıştı. ama fark kapanamayacak kadar açılmıştı. zaten gençlerbirliği de gol yememek için kapanıyordu.
sonuçta galatasaray, ankaragücü’ne inanılmaz bir fark attı. 8-0. beşiktaş’a ise 3-1’lik gençlerbirliği galibiyeti yetmedi.
evet. kartal, üstüste kazanabileceği 4. şampiyonluğu averajla kaybetmişti.
cnn türk'te yayınlanan "aykırı sorular" programına katılan fenerbahçeli eski futbolcu kemalettin şentürk, gençlerbirliği'nde oynarken 1992-1993 sezonunun son haftasındaki beşiktaş maçı öncesi galatasaray'dan teşvik primi aldıklarını iddia etti.
söz konusu maçı beşiktaş 3-1 kazanmıştı. aynı anda oynanan galatasaray-ankaragücü karşılaşmasını ise sarı-kırmızılı takım 8-0 kazanmış ve averajla şampiyonluğa uzanmıştı.
sadi tekelioğlu: oyuncularım galatasaray'dan teşvik primi aldı 26 nisan 2016 salı 09:10 trabzonspor eski teknik direktörü sadi tekelioğlu, "gençlerbirliği'ni çalıştırırken beşiktaş maçı öncesi galatasaray'dan teşvik primi aldık. isterlerse beni mahkemeye versinler." dedi.
trabzonspor eski teknik direktörü sadi tekelioğlu, telegol programında flaş açıklamalarda bulundu. oyuncularının galatasaray'dan teşvik primi aldıklarını iddia eden tekelioğlu, "hepsi beni mahkemeye verebilir." dedi.
galatasaray teşvik verdi mi şike ve teşvik konusunda itiraflarda bulunan sadi tekelioğlu, ''geçmişi de biraz irdeleyelim. şike de teşvik primi de türkiye'de vardır. türkiye'de son 30 yıl futbol oynayan bütün futbolcular teşvik primi almıştır. hepsi beni mahkemeye versinler. en az benim bildiğim 6 tane takım var. 5 tane maç var. gençlerbirliği takımını çalıştırırken, beşiktaş maçı öncesi galatasaray'dan teşvik primi aldık. o meşhur galatasaray'ın 8-0'lık maçı sırasında. parayı görmedim. bilmiyorum. mahkemeye de versinler isterlerse... bana yaklaşamazlar. teklif edemezler. şu anda da bu teşvik primi devam ediyor. o zaman teşvik primi suç değildi. böyle bir olaydan dolayı ceza alırsam, hırsızlık yapmadıktan sonra önemli değil. anlı şanlı karizmatik teknik direktörlerimiz var. 'ben de duydum'. cafer,yıllar önce konuştu. piyasadan silindi. bu olaylardan sonra 2009'dan sonra inzivaya çekildim. antrenör olmak için belli cemaatlere yakın olmak, belli siyasi görüşten olmak, gazetecinin yanında olmak gerektiğini gördüğüm için bıraktım'' dedi.
maçın ardından gökhan: "tek söyleyeceğim şey; galatasaray'ın şampiyonluğunu değil adnan polat'ın şampiyonluğunu tebrik ediyorum. hayırlı olsun", ali ise, "8-0 gibi muhteşem bir galibiyeti, galatasaray'ın gücü muhakkak ankaragücü'nden üstün bence 16-0 da olabilirdi 8-0 bitti hayırlı olsun diyoruz. galatasaray camiasına bu kupa yakışmaz ama adnan beye yakışır. bu kupa galatasaray müzesinde değil de adnan bey evinde saklasın diyoruz beşiktaşlılar olarak" dedi.