hakemler: erik frederickson, bo persson, drgan andersson
irlanda: pat bonner, denis irwin, mick mc carthy, dave o'leary, hughton, townsend (tony cascarino), ray houghton, john sheridan, stephen staunton, niall quinn (kavin moran),john aldridge,
türkiye: engin ipekoğlu (beşiktaş), rıza çalımbay (beşiktaş), tugay kerimoğlu (galatasaray), kemal serdar (trabzonspor), gökhan keskin (beşiktaş), ercan koloğlu (fenerbahçe) (metin tekin (beşiktaş)), bülent korkmaz (galatasaray), ahmet oğuz çetin (fenerbahçe), mehmet özdilek (beşiktaş), hami mandıralı (trabzonspor), sercan görgülü (sarıyer) (tanju çolak (galatasaray))
kimi zaman sürpriz bekledik, çarpıldık. bazen şekerli kuralan acıyla sonlandırdık, bazen de zoru başardık. son 20 yılda milli takımımız avrupa şampiyonası ve dünya kupası elemeleri'nde hangi rakiplerle eşleşti, ne umdu ne buldu...
1992 avrupa şampiyonası ingiltere, irlanda cumhuriyeti, polonya
her yeni eleme yeni bir teknik adamı beraberinde getirir. tınaz tırpan, sovyetler birliği yenilgisiyle milli takıma veda eder. bu kez coşkun özar'nın idari menajer, mustafa denizli'nin de teknik direktör olması istenir; kesin olan jupp derwall'in milli takıma başdanışman olarak getirilmesidir.
1990 yılının ocak ayında sepp piontek danimarka milli takımı'yla anlaşamaz. kura çekimi için şenes erzik ve jupp derwall stockholm'ün yolunu tutar. sergel plaza otel'de alman teknik adama teklif götürülür. piontek kabul eder. kuralar 2 şubat'ta çekilir, başlıklar ise aynıdır: "başa gelen çekilir", "zor ama neden olmasın?" irlandalılar acımaz, "figüran olursunuz" der. ingiltere'nin hocası graham taylor da "bu 8-0 yendiğimiz türkiye değil" diyerek gaz verir. memleketteki yabancılar sigi held ve todor veselinoviç'e göre işimiz zordur ama eski teknik direktör tınaz tırpan hayatında hiç ingiltere'ye rakip olmadığı için lider olarak isveç'e gidileceği inancındadır. piontek'in gelişinden sonra izmir'de irlanda cumhuriyeti ile özel bir maç yapılır. 0-0 biten maç herkesi ümitlendirir. ancak bu bekleyiş 17 ekim günü son bulur. irlanda'ya karşı tarihi farklardan biri alınır. 5-0'lık yenilgi direnci kırar. istanbul'daki polonya yenilgisi her şeyi bitirir. wembleyde 1-0'lık yenilgi ve ünal'ın direkten dönen topu teselli olur. türkiye'de de aynı skor alınır. irlanda cumhuriyeti ile 13 kasım günü inönü'de oynanan maçta tüm tribünler dolar. hiç değilse son maçta galibiyet yüzü görmek için stada gelenler vardır. hatta sepp piontek, şenes erzik'e "biletler bedava mı?" diye takılır. maç öncesi irlanda'nın liberosu paul mcgrath'ın ayakkabıları londra'da unutulur. 47 numara ayakkabı aranır, bulunamaz. ancak ayakkabı numarasının beşiktaş kalecisi jaroslaw bako ile aynı olduğu fark edilince polonyalı kalecinin ayakkabıları mcgrath'a giydirilir. türkiye rıza'nın penaltı golüne rağmen 3 gol yer ve sahadan yenik ayrılır.
türkiye san marino ve malta ile birlikte en kötü performansı çıkaran takım olur.
republic of ireland: pat bonner (gk), denis irwin, steve staunton, mick mccarthy (c), david o'leary, chris hughton, andy townsend (dk. 75 kevin moran), ray houghton, niall quinn (dk. 68 tony cascarino), john aldridge, john sheridan
yedekler: david kelly, gerry peyton, bernard slaven
teknik direktör: jack charlton (eng)
turkey: engin ipekoglu (gk), rıza çalımbay (c), tugay kerimoğlu, kemal serdar, gökhan keskín, ercan kol (dk. 46 tanju çolak), bülent korkmaz, oğuz çetin, mehmet özdilek, hami mandıralı, sercan görgülü (dk. 46 metin tekin)
goller: (1-0) john aldridge dk. 15 (2-0) david o'leary dk. 40 (3-0) john aldridge dk. 58 (4-0) niall quinn dk. 66 (5-0) john aldridge dk. 73
sarı kartlar: dk. 60 andy townsend, dk. 89 tony cascarino (republic of ireland) dk. 5 bülent korkmaz, dk. 73 engin ipekoglu (gk), dk. 73 rıza çalımbay (c) (turkey)
maç izlerken kadro çıkarmaya bayılırdım. elime kalem kağıt almışım. ismini duyduğum futbolcunun numarasıyla birlikte yazıyorum. irlandalıların ismini de anladığım kadarıyla.
galatasaray'da 3 numarayla izlediğimiz k.bülent 7 numara oynuyor. 5 numaramız sonradan rotariu gelince 6 numara oynayan tugay ise 3 numara. tanju yok üstelik. milli takıma acayip sinir olmuş maçı izliyordum. golü yedik iki dk sonra annem alışverişten geldi camı çaldı. "ne yapıyorsun?" "maç izliyorum" "kaç kaç?" elimle 1-0 gösterdim. annem inanmadı. bizim yendiğimizi sanmış. tabi o zaman milli takımın galibiyet aldığına pek inanamıyorduk.
neyse gelelim bilgi kısmına. takım kadromuz çok ilginç. ilk 11 1. engin ipekoğlu ( beşiktaş ) 2. rıza çalımbay ( beşiktaş ) 3. tugay kerimoğlu ( galatasaray ) 4. kemal serdar ( trabzonspor ) 5. gökhan keskin ( beşiktaş ) 6. ercan koloğlu ( fenerbahçe ) 7. bülent korkmaz ( galatasaray ) 8. ahmet oğuz çetin ( fenerbahçe ) 9. mehmet özdilek ( beşiktaş ) 10. hami mandıralı ( trabzonspor ) 11. sercan görgülü ( sarıyer ) yedekler 12. hayrettin demirbaş ( galatasaray ) 13. soner boz ( trabzonspor ) 14. tanju çolak ( galatasaray ) 15. ülken durak ( karşıyaka ) 16. metin tekin ( beşiktaş )
gerçekten bülent niye 7 tugay niye 3 anlamış değilim. bunu geçtim. defans da ilginç kemal - gökhan - ercan - bülent. 4'lü defans mı? öyleyse kim sağ bek kim sol bek? 3 lü defans + libero mu? 3lü defansa libero eklendiğini de hiç görmemiştim. tam evlere şenlik. 3lü defans + ön libero olabilir. belki gökhan ön liberodur. o zaman orta saha tam çorba oluyor. belli ki rıza sağ kanat. sol kanat kim? sercan desek, forvete tek hami kalıyor. 3-6-1 gibi bir taktik galiba. veya 1-3-5-1. sercan forvet olsa orta sahada sol kanat yok oğuz, mehmet, tugay hepsi o zamanlar amc oynuyor.
(a) milli futbol takımı teknik direktörü sepp piontek geleceğe umutla bakıyor
italya'da ilk 8'e girerdik
piontek'ten
italya’daki rusya ve avusturya’dan iyi organize edilmiş bir türkiye’nin sıyrılmayacağını kim söyleyebilir? yugoslavya kolay bir şekilde çeyrek finale nasıl çıktı görmediniz mi? italya’da ilk 8’e rahatlıkla girebilirdik.
hürol bilal
izmir’de oynanan irlanda - türkiye maçı öncesinde serbest irlanda futbol federasyonu başkanı fran fields'in sorusunu hiç unutamıyorum.
- siz bu piontek'i, avrupa'nın kesinlikle en iyi hocasını nasıl danimarka'dan koparıp aldınız? doğrusu hâlâ inanamıyorum.
fran fiels'in inanamadığına danimarkalılar da inanamıyor. sokaktaki adam kendisinden, yani bir dammarkalı ile evli piontek'i alman değil kendi vatandaşı olarak kabulleniyor ve sepp'in türkiye'ye geri dönmeyi düşünerek gittiğini söylüyor. türk futbolu şimdi piontek nedeniyle danimarka'da çok yakından izleniyor ve hemen hemen her gün gazetelerin
sayfalarını piontek ile ilgili haberler süsülüyor. sepp piontek'in ilk sınavı olan irlanda maçı geniş bir şekilde tv'de yer alıyor ve yine piontek'in türkiye ve doğal güzellikleri hakkındaki sözleri nedeniyle türkiye'ye gelen danimarkalı turistlerin sayısında korkunç bir artış gerçekleşiyor.
danimarka'da adeta 'efsane' olan piontek ile dünya kupası için bu söyleşi yapma talimatını alınca kendisine ulaşmada pek zorluk çekmedik doğrusu. kahvelerimizi yudumlayıp pipolarımızı tüttürürken sohbete başladık
- fifa, italya 90'da size ne görev verdi?
- dünya kupası başlamadan 3 ay önce fifa'dan aldığım görev önerisini kabullenerek (d) grubundaki almanya, yugoslavya, birleşik arap emirlikleri ve kolombiya takımlarının teknik direktörleri ile maçlardan önce teker teker görüşerek çalışmalarım izledim. onlarla görüşmeler yaptım. tüm grup maçlarının teknik analizlerini rapor halinde fifa'ya sundum. benim gibi görevlendirilenlerin bu rapor ve verileri kompütüre aktarıldı. tüm bu doneler gerekli çalışmalar sonucunda kitap haline getirilip basılacak ve üye ülkelere dağıtılarak eğitim programlarında yararlanılacak.
- italya 90'da dünya futbolcu bir yenlik ile tanıştı mı?
- dünya kupası yeni bir sistem getirmedi. hatta diğer kupaların aksine, bu kupada yeni bir yıldız da doğmadı. bir pele, beckenbaueri platini, daha önceki kupadaki bir maradona yoktu. italya 90'da. ama brezilva maçındaki oyunun kaderini etkileyen maradona, belçika'da scifo ve almanya'da matthaeus ile klinsmann gibi parıltılar da olmadı değil. esasında yıldızlar bu dünya kupası'nda daha çok takımları için oynadılar. bana göre bu dünya kupası'nın en büyük özelliği 3. dünya ülkeleri ve afrika'nın uyanışı. kamerun, mısır ve kolombiya, kosta rika gibi takımların daha önceden açık farklarla maç kaybedişlerini bu kupada izlemedik. rusya, avusturya gibi kuvvetli denilen takımlar ise bu kalemde ortadan adeta yok oldular. brezilya ise gerçekten çok şanssız idi.
- türkiye italya 90'da ne yapabilirdi?
- şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, biz italya'da ilk 8'e girebilirdik. italya'daki rusya ve avusurya'dan bir türkiye'nin, iyi organize edilmiş bir türkiye'nin ayrılamayacağını kim söyleyebilir. yugoslavya, kolay bir şekilde çeyrek finallere nasıl çıktı görmediniz mi? disiplini elden bırakmayan gayretli bir türkiye, niçin yugoslavya'nın yaptığını gerçekleştirmesin? tabii bunları söylerken, şu andaki takımımızın çok iyi bir organizasyon ve çalışmayı sağlayacak hazırlık devresi ile modifiye edilmesinin gerektiğini de vurgulamadan geçmeyelim. futbolu bu kadar seven bir milletin takımının dünya kupası'ndan uzak kalmasını kabullenemiyorum. ama tekrar söylüyorum, ben dünya kupası'nda türkiye’nin de bulunmasını bir rüya olarak asla görmüyor ve bunun hedefimiz 94'te gerçekleşeceğine yürekten inanıyorum.
- gelecek kupadaki takım sayısı?
- öncelikle şunu belirteyim ki, kupadaki takım sayısı 24'te dondurulur. fakat afrika'nın bu uyanışına kimse seyirci kalamaz ve en azından afrika, amerika'ya 3 takım gönderir. azalan avrupa takımlarının afrika ve hatta asya takımları ile baraj maçları gündeme gelecektir. takım sayısının çoğaltılması ile ilk tur maçlarındaki puan hesaplarının futbol kalitesini ne hale getirdiğim hep birlikte izledik.
- avrupa şampyonasındaki rakiplerimiz serbest irlanda ve ingiltere'yi izlediniz mi? sizce şansımız ne olabilir?
- rakibimiz her iki takımın kupada aldıkları sonuç ortada. 74'ün dünya üçüncüsü polonya ise yeniden diriliş hazırlığında ve asla yabana atılmayacak bir rakip. öncelikle bizim, çok ama çok gayret içinde bir çalışma temposuna girmemiz gerekli. fatih ile birlikte bu programın ilk ayağına kızılcahamam'da bu hafta başladık. avrupa şampiyonası'nda gerek bizim ve gerekse rakiplerimizin aralarındaki maçlar çok önem taşıyor. bir yengi veya yenilgi ile hiçbir şey kazanılmaz veya bitmez. sonuna kadar azimle mücadele edeceğiz. ama doğrusunu söylemek gerekirse, asıl hedef 94 amerika.
- ingiltere bu kupada kendisini yenilmedi mi?
- bu sorunuza tam olarak değilse bile "evet" diyerek cevap vereceğim. ingiltere, bildiğimiz gibi irlanda maçından sonra kendi ülkesinde bile "çağ dışı futbol oynuyor" diye ağır eleştirilere uğradı. öyle uzun paslarla iki topla gole gitmek özellikle pele, garincha ve platini gibi yıldızlardan yoksun futbolda artık demode olmuş bir anlayış. düşünün biraz, organize olmadan akın yaparken verilen uzun bir pasın hedefe ulaşması ile topa sağlam basarak orta sahadan kontrollü çıkarak verilen pasta, arzuladığınız yere ulaşması arasındaki yüzdeyi karşılaştırın o zaman hangisi doğru, anlarsınız. zaten irlanda karşısındaki ingiltere ile almanya'yı bu kupada en çok zorlayan takım olan ingiltere'nin futbol ve oyun anlayışındaki fark, yukarıdaki sözlerimin kesin ispatıdır. ingiltere, bu değişikliği çok önceden gerçekleştirse daha iyi ederdi bence.