ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
kemal profesyonel bir doruk
herkes futbol pastasının şöhret denen kremalı bölümüne çıkınca... herkes saha hayatından kendisine çok renkli sokak, gece kulübü, yasaklı ev gibi sosyal biçimi geniş bir yürüme ve avlanma (!) alanı yaratınca...
herkes taşıdığı forma ile içinde koşturduğu futbol oynama keyfini büyük paralar ile besleyip vücudunu ceza sahasının içine sokamayacak kadar tembelleştirip kafanın niyet ve istek ışıklarını bu topun yuvarlandığ dünyaya karşı söndürürse...
herkes ismini çok tüyleyip kişiliğini "büyük oyuncu" kovası ile boyadıktan sonra, "az porsiyon futbol, çok porsiyon özel hayat" şeklinde bir tabak ve perhiz değişikliğini iş disiplini diye, ne seyrettiğini bilmez yığınlara sunarsa...
bu büyük ve imal malzemesi alt tabakasından üst tabakasına kadar yanlış konulmuş futbol kazanının dev ağzından türkiye'ye böyle bir fiks mönü dökülür işte...
iki-üç sarı abonmanlı midelerinin zarı öküz mesanesine dönmüş yaratıktan başka o mükellef denen futbol sofrasına kimseleri oturtamazsınız. böyle ağız kasları abur cubur çalışan bir oburluk için azı dişlerini bilemektense, aç kalmak daha büyük bir asalet disipslinidir; çünkü...
* * *
futbolumuzun parayı alırken profesyonel, parayı harcarken keyifleri hacıağalaşan takımını gördükçe, futbolumuzun spor sayfalarından dört nala kaçıp magazin varaklannda ganyan ve plase olan küheylânlanna gözüm takıldıkça, gençlerbirliği'nde oynayan kemal yıldınm'a duyduğum sevgi ve saygıyı romanlaştırmak, kâğıt mendilleri ile burun silmek tüketimi değildir.
özel hayatı ile oyunculuk hayatına inanılmaz biçimde pozitif dengeler koyan, sivil elbiselerle yaramazlık fotoğrafı çektirmeyen, skandali sadece saha içindeki topla yapılan bir grafik yükselmesi ve patlaması haline dönüştüren kemal, türkiye'deki profesyonel futbolcu tipinin olmayan spor okullarında okutulması gereken ilk sayfası şeklinde, bir ilim sırasına sokulmalıdır.
25-26 yaşındaki çarpık yaşamın ağırlığının altında iki büklüm yıldız futbolcu fotoğrafı çektiren, hayatının en verimli döneminde alkolden, sigaradan, uykusuzluk ve kadından "hasta adam" tomografisi çektiren hastane hurdası haline gelmiş süper starların yanına 34 yaşını sürdüren kemal herhalde gelecek nesillerin türk futbol profesyonelliği konusunda yapacakları sorgu ve araştırmanın içinden aklanıp çıkacak insanların ilki olacaktır.
* * *
34 yaşındaki kemal'in hâlâ takım içinde ilk çabuk olması, 34 yaşındaki kemal'in ekip içinde çok gollü bir berekete şimdi bile ayak uzatması, gençlerbirliği kolektivizmi denince kemal'in bu günlerde ayrıcalığı olan "birey" şeklinde, bir tartışılmaz yoklamanın vazgeçilmez kişisi tarzında anılması, türkiye'de dut mevsimi kadar kısa süren insan profesyonelliğine vurulmuş ve vurulacak en etkili şamardır.
40 yaşındaki lefter'in hâlâ sırtındaki kamburdu fenerbahçe...
o yaşta bile hâlâ tek adamlık rolünü inanılmaz bir kesintisizlikte sürdüren lefter'e kulüp veznedarı miço suat, olanca burun ve dudak altı muzipliği içinde takdirdi:
"sana para vermekten bıktım, futbolu ne zaman bırakacaksın?.."
yeni neslin prens kırıntılarına ne zaman eski neslin krallarını anlatmaya kalksam, önlerine koyduğum gramofondan müzik sesi değil, çiğ köfte için kıyılan kıyma sesi alıyorlar.
sevsinler böyle gururlu ve onurlu kulağı...
14 ocak 1991
not: yazıdan öncesi son gençlerbirliği maçına yazdım...
gençlerbirliği : okan gedikali, özcan duman, ali günçar, clodio hugo zacarias, metin altınay, rahim zafer, adnan gülek, mehmet altıparmak, metin diyadin (dk. 60 fevzi gündoğdu), hugo mario nuremberg (dk. 70 luis alberto oriolo), kemal yıldırım
ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
faruk bolu panzeri
bir isimsiz kramponlu tabeladan bir isimli kulüp plakasının ışıltıları içine düşünce, reklam buluşçularının cilalı dili ile, fark edildi...
yalovaspor'un transferci geçmez milyarder uğramaz asude elma bahçeli diyanndan boluspor'un oksijeni bol albenisi fazla vitrinine düşünce faruk, birden büyük meraklarla büyük kasaları ağzını açmış şekilde kendi menzilinin içinde buldu.
bir de "milli takım futbolculuğu" denene türkiye'nin en pahalı kostümü çok kosa süre sonra üstüne giydirilince boluspıorlu faruk oyunculuğunu bisiklete bindirmiş şekilde, istanbul'un yedi tepesinden en dorukları olan fenerbahçe, beşiktaş ve galatasarya'ın görkemli sivriliklerinde dolaştırmaya başladı.
bir başka aşktır "arz-talep" türkiye'de "arz" burnu ile birlikte yaşam biçimi de çok topuklu kunduralara kaymış geniş keyifli bir gelinse, "talep" denen damat yandı.
koş yedi iklime anorakla, ayağındaki botlarla, ellerinde sedir ağacı gibi açılmış şemsiye ile...
* * *
bolusporlu faruk futbol düyamıza ilk defa vücudunun kalın kesilmiş kasları ve çiğerlerinin çok şişmiş gürlüğü, yani sakatatı görkemli ölçüleri ile girdi.
bir zamanlar tosladığı yerden insan cihanı patlatan galatasaraylı yusuf, bir zamanlar sahaya çıktığı zaman rakiplerin bir kaç tanesini hantal bu deniz mavnası gibi çeken trabzonsporlu ünal, sanki yeni bir kramponlu hayat olup faruk'un hücrelerine değişik bir çimen kuvvetini temsil eden gizli pazular olarak girmişti.
faruk çarptığı yeri çürüten, çiğerlerine depoladığı oksijen galonları ile sahanın hangi noktasına giderse gitsin fizik üstünlüğü bilmeyen, ölmeyen, "can" sistemi yediye çıkan, modern tıbbın dışına düşmüş doğumu değişik bir insan tipi idi.
bolusporlu faruk üstelik kendisini her futbol metresinde ağırlaştıracak, terletecek tüm bu hantallık hamulelerine rağmen tıpkı çöl pistlerinin 100 metrecisi impala gibi, hayret getirecek bir sürat ve çabukluğun gizli motorlarına sahip, profesyonel futbolculukla değişik bir teknoloji idi
* * *
bu tip oyuncular için, futbolun türkiye içinde kalmış ya da yedi tekerlekli olup dünya çevresinde yedi tur atmış tarih, çok uzun değil, yedi santimi bulmayan bir ömür mesnevisi yazar.
"vücudunu ayakta tuttukça, kendisini ayakta tutabilecek futbolcu tipi..."
bolusporlu faruk bir küçük lig takımından ligin görkemli üç büyük garından birisinde yaşanacak ray bulduğunda, acaba şimdilik benim "ter adam" olarak lup altına koyduğum çocuk, bu fanuslu dünyadan çıkıp, çarpıcı bir teknik ustalığa bürünüp ayağına zor paralanan bale pabuçlarını giyer mi?..
şimdilik fizik kurguları çok sıhhatli nefes alışları ile rakip üfüren, sahanın bastığı her noktasında mutlaka fizik ihtilalleri çıkaran faruk, küçük takım sorumluluğundan kurtulup, futbolumuzun en ağır üç zırhından birini giydiğinde çevireceği şövalye filmleri, nasıl bir hayranlığın nasıl bir heyecanın odak noktası olacak?
* * *
futbolcuyu başlangıçlarda yakalayıp onun hayatına dürüst ve sağlıklı teşhisler koymak, kutuplarda açık havada solaryum istasyonları kurmayı hayal edecek kadar tehlikeli bir turizmcilik yatırımı olur.
bolu dağlarından istanbul'un deniz seviyesine doğru inilecek yokuşta faruk panzerinin dukalığa getireceği ihracatın şekline şimdilik hiçbir futbol ekonomisti sağlıklı teşhis koyamıyor.