tarih: 10 haziran 1990 pazar, turin / delle alpi stadyumu seyirci: 62.628 hakemler: tullio lanese (italya), neji jouini (tunus), michel vautrot (fransa)
brezilya: claudio andre mergen taffarel, jose carlos nepomuceno mozer, ricardo gomes raymundo (kaptan), mauro geraldo galvao, jorge de amorim campos, 'jorginho', valdo cândido filho (88 paulo silas do prado pereira), ricardo rogerio de brito, 'alemao', carlos caetano bledorn verri, 'dunga', claudio ibrahim vaz leal, 'branco', luís antônio corrêa da costa, 'müller', antônio de oliveira filho, 'careca' teknik direktör: sebastiao lazaroni (brezilya)
isveç: thomas ravelli, roland nilsson (kaptan), peter larsson, roger ljung (16 glenn strömberg), stefan hans schwarz, anders erik limpar, jonas thern, klas ingesson, joakim nilsson, mats magnusson (stefan pettersson), tomas brolin teknik direktör: olle nordin (isveç)
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında levent özçelik'in "dünya kupası anıları" başlıklı yazısından;
1990 italya dünya kupası, meslek yaşantımda yerinde görerek tanık olduğum ilk büyük organizasyondu. o güne değin, gerek fakülteyi bitirme sınavları gerek ise askerliğin bir an önce aradan çıkmasını istemem nedeniyle böylesi bir deneyimim olmamıştı. dönemin spor haberleri müdürü sevgili kenan onuk beni kendisinden biraz uzak tutmak istemiş olsa gerek; roma'da kalan merkez ekibinden ayrı olarak milano'ya yerleştik ve hep orada kaldık. milano'daki bizim ekip spiker murat ünlü ve kameraman melih uzunyol'dan oluşuyordu. az ve huzurluyduk. insan ilişkilerinde olumlu olmayı hep ön planda tutan, özellikle seyahatlerde çok kafadar olan murat ağabey ve dünya tatlısı rahmetli melih ile birlikte çok güzel günler geçirdik milano'da. bu organizasyondan altı yıl sonra atlanta olimpiyatlarında görev şehidi olan melih'le aynı odayı paylaşıyorduk. melih hem çok hoşgörülü ve arkadaş canlısı iyi bir dost hem de çalışkan ve atak bir kameramandı. öylesine hoşgörülüydü ki yirmi gün boyunca aynı odayı paylaşmamıza rağmen bir tek gün bile sabah uyandığımızda uykusuzluktan şikayetçi olmadı. oysa ben çok iyi biliyordum ki yorgun geçen günlerimizin uykuya döndüğü saatlerde, bırakın aynı odayı, koridordaki diğer odalara bile servis yapabilecek kalitede horlama servisi yapıyordum. (bu sıkıntıyı gidermek için birçok ameliyat olmama rağmen hâlâ fena değilimdir.)
bu tür büyük organizasyonlar hem zevklidir hem de streslidir. zevklidir çünkü milyonlarca insanın ekranları başında izledikleri maçlann heyecanına siz oynandığı stadda tanık olur unutulmaz anları yerinde yaşarsınız. öte yandan anlattığınız maçların dışında da sürekli haber peşinde koşarsınız. merkezden hep görüntülü haber beklentisi, hem de dişe dokunan türünden haber beklentisi vardır ve yaban ellerde bu iş çoğu zaman pek kolay olmaz. takımların kamp yaptıkları yerler birbirlerine genellikle çok uzaktır, adresler bilmediğiniz adreslerdir, kamplarda konulmuş bir dolu kural vardır ve harfiyen uyma zorunluluğu vardır, yani uzun lafın kısası haber aslanın tam da midesindedir.
aslanın midesine ulaşmaya çalışırken tecrübe kazanırsınız, insan tanırsınız, başka kültürlerin insanlarının olaylara nasıl baktığına tanık olursunuz, dünya görüşünüzde değişiklikler olur. tabii bakmakla görmek arasındaki farkın farkındaysanız...
italya '90 dünya kupası'nda ilk maçım torino'daki brezilya-isveç maçı. milano'da kalıyoruz ve fazla uzak olmayan torino'ya maç günü gitmeyi planlıyorum, maç akşam saat 21.00'de, otobüsün kalkış saati 18.00. aradaki süre staddaki pozisyonuma yerleşmem ve hazırlıklarımı yapmam için yeter de artar. ama bu hesap milano'daki hesaba ve milano'daki hesap otobandaki hesaba uymuyor. della alpi'ye 30-40 kilometre kala trafik kilitleniyor. hafta sonu tatilinden dönen torinolular ve maça gelenlerin araçları trafiği felç ediyor. ben de otobüsün içinde her tarafımdan felcim. otobüste benim dışımdakilerin hepsi yazılı basından. yani maç anlatacak tek spiker benim. düşünsenize ilk dünya kupası organizasyonum ve maçın başlama anında yayın pozisyonumda olamamak gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayım! medya otobüsüne binerek tüm sorumluluktan arındığımı düşünen ben, 42 numaralı koltukta kendimle baş başa "ama medya otobüsü trafiğe takıldı" gerekçesi karşısında yöneticilerin soracağı soruyu onaylıyorum. "kardeşim neden daha önce trenle gitmedin? trenle... trenle..." maçın başlamasına 10 dakika kala hayatımda ilk kez gördüğüm della alpi stadının otoparkındayız. koştur basın merkezine, maç biletini al, yüzlerce merdiveni tazı gibi koşarak çık, pozisyonunu bul, kulaklığını kafana geçir düğmeye bas ve soluk soluğa olduğunu hissettirmemeye çalışarak "alo ankara, ankara, burası torino"... bu kâbusu yaşadıktan sonra eşeğimi her zaman trenin lokomotifine bağlamışımdır.
dünya kupası'nda anlattığım bu ilk maçta keyifli bir mücadelenin ardından brezilya, isveç'i 2-1 mağlup etmişti.
yedekler: bismarck, romário (romário de souza faria), acacio, aldair, bebeto, renato gaucho, mazinho, ricardo rocha, tita, ze carlos
teknik direktör: sebastiao lazaroni (bra)
sweden: thomas ravelli (gk), peter larsson, roger ljung (dk. 70 glenn stromberg), roland nilsson, stefan schwarz, klas ingesson, anders limpar, joakim nilsson, jonas thern (c), tomas brolin, mats magnusson (dk. 46 stefan petterson)
yedekler: sven andersson, jan eriksson, glenn hysen, niclas nyhlen, leif engqvist, ulrik jansson, lars eriksson, johnny ekstrom, mats gren
brezilya: final eleme grubunun en önemli maçına brezilya, sambayı yedek kulübesinde bırakarak farklı skor için çıkıyor. 20 yıldır dünya kupası kazanamayan brezilya kaleci taffarel ve libero mauro galvao ile kupaya uzanıyor. kaburgaları zedelenen riccardo rocha ve sol dizinden sakat aldair’in oynamaları çok zor. romario ve bebeko da yok.
isveç: isveç maça beraberlik için çıkıyor. isveç’in amacı brezilya’dan en az zararla kurtulup iskoçya maçına büyük moralle hazırlanmak.
torino (cumhuriyet) — dünya kupası finallerinde c grubu maçında, otoritelerin final şansı tanıdığı brezilya, eleme grubu karşılaşmalarında hiç yenilgi almayan isveç karşısına çıktı. favori brezilya, pek çok gol pozisyonu kaçırmasına rağmen maçtan 2-1 galip ayrılmayı başardı.
karşılaşmaya brezilya takımı başladı. ilk dakikalarda her iki ekip de birbirlerini ona sahada yaptıkları presle durdurmayı amaçlamıştı. 41. dakika brezilya’nın beklediği gol geldi. ona sahada topa sahip olan müller, ilerideki careca’yı gördü. isveç defansının arkasına sarkan careca, topu sürdü, ceza alanına girdi, kaleci ravelli’yi çalımladı ve takımını 1-0 öne geçirdi. ilk yarı bu skorla sona erdi.
ikinci yarının ilk dakikalarında ilk yarıyı 1-0 yenik kapatan isveç daha etkili bir futbol ortaya koydu. 62. dakikada brezilya’nın ikinci golü beklenmedik bir pozisyonda geldi. bu dakikada mozer orta sahadan aldığı topu sağ kanattaki müller’in önüne açtı. müller topu sürdü. sıfıra indi ve penaltı noktası hizasındaki careca’ya güzel bir ona yaptı. boş pozisyondaki careca kendinin ve takımının ikinci golünü isveç ağlarına gönderdi. ama maçın üçüncü golü isveç’ten geldi. 80. dakikada j. nilsson ceza alanı içindeki brolin’i gördü. brolin zor pozisyon-da topu aldı, yanındaki mozer'den kurtuldu ve taffarel’in yanından ağları gördü: 2-1.
torino — torino’nun delle alpi stadı’nı dolduran 62 bin seyirci sahada hiç tanımadıkları bir brezilya ile karşılaştılar. teknik direktör lazaroni’nin 18 ayda “avrupalılaştırdığı” brezilya, 5-3-2 oynayarak libero mauro gallao’nun önünde 4 kişilik duvar oluşturdu. ilk 11’de sahaya çıkan futbolculardan kaleci taffarel ve mauro gallao dışında, brezilya’da orta sahayı “dinamo” alameo ve dunga kontrol ederken valdo, careca ve müller’i rakip defansın arkasına kaçırıyordu. brezilya defansının uç adamları jorcinho ve branco 21 yaşındaki genç yetenek brolin’le thern tarafından iyi marke edilince ilk yarı kendi sahalarından pek çıkamadılar. dunya kupası eleme grubunda son derece sert bir takım izlenimini veren isveç’in açılış maçında fransız vautrout’un kırmızı kartlarından etkilendiği belli oluyordu. isveç çimleri uzun sahada klasik temposuna ulaşamamasına karşm ilk dakikalardan itibaren kontra ataklarla brezilya defansını rahatsız etmeye başladı. isveç tüm planlanın brezilya’nın savunma yapmaktan bıkıp açılması üzerine kurmuştu. sahanın her yerinde son derece hızlı bir futbolcu olmasına karşın gol noktalarında etkisiz kalan müller, romario’nun yerini dolduramazken ikinci gol pası dışında hayal kırıklığı yarattı. şimdiye dek skor endişesi yaşamadan futbolseverlere samba sergileyen brezilya’nın 20 yıllık hasreti dindirmek amacıyla işi sıkı tuttuğunu gördük. kupanın mayın ekibi isveç, brolin dışında yaratıcılıktan uzak bir görünüm çizerken gol ümidi magnusson brezilya defansı arasında yok oldu.