ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
milano da muhteşem bir tören... sporla sanatın kucaklaşmasından doğan bir güzellik bu... unutulmaz italyan yıldızı dünya kupalarının dev futbolcusu meazza'nın adını taşıyan stadda yetişmiş beş bin kişi var. "meazza" büyük futbolcu ve de çok yakışıklı, çok zarif bir insandı. bir kez milano'da röportaj yapmıştım kendisiyle... daha sonra da ülkemize gelmişti, teknik direktör olarak beşiktaş'a... stad böylesine doluydu, dünyanın her köşesinde de milyonlar tv başında aynı heyecanı paylaşıyordu.
kalbiniz duracak sanıyorsunuz... öylesi tatlı bir coşku... yüz altmış manken, iki yüz jimanstikçi, görkemli töreni nasıl da renklendiriyor... büyük kupanın büyük staddaki açılışında büyükler dolu tribünlerde... italya cumhurbaşkanından arjantin devlet başkanı'na... brezilya devlet başkanı'ndan kamerun devlet başkanı'na... sinemanın popüler sanatçılarından müzik dünyasının sevilen seslerine kadar... kimler yok ki bu maçta... "açılış maçı" deyince biraz duralım... bu açılış maçından önce basın merkezinde, futbolun en büyük isimleriyle söyleşirken "şu açılışta arjantin'in karşısında doğru dürüst bir takım olsaydı da... büyük bir oyun seyretseydik" diyenler arasında ben de vardım. üstelik sekiz yıl önce üç maçta hiç yenilmeyen, üç maçta bir tek gol yiyen kamerun'u seyretmiş, maçlarını trt-tv'de anlatmış olduğum halde, sanki arjantin'in dört yıl önce ki şampiyonluğunun etkisindeydim. milano'daki medya ordusunun pek çoğu gibi... maç başlayıp da arjantin'in golü gecikince, kamerunlular da akınlarını artırmaya başlayınca... gene de uyanmıyor, "bir sürpriz olur mu?" demiyorduk. hele hele 62. dakikada hakem, kamerun'u on kişi bırakınca... maradona'nın pasıyla caniggia dalıyor, kaleye akıyordu... kana bıyık da caniggia'ya dalmakta gecikmedi. sert bir hareket!.. hakem hemen elini cebine atıyor... ve tahmin ettiğiniz gibi, kırmızı kartını çıkanyordu. 1990 dünya kupası finallerinin ilk kırmızı kartıydı. eee, artık tamam, kamerun on kişiyle, dört yıl öncesinin şampiyonu arjantin karşısında duramazdı. her dakika maradona ve arkadaşlarının golünü bekliyorduk. ve geldi de gol... ancak yanlış adrese geldi. cilveli top, yuvarlanmıştı kaleye de... kamerun'un değil, arjantin'in kalesine... gözlerimizle gördüğümüz halde birbirimize bakıyorduk: "doğru mu bu gördüğümüz?" diye... kamerun takımı, on kişi kaldıktan sadece dört dakika sonra galip duruma geçiyordu. hem de enfes bir golle... sağdan serbest vuruşu makanaky mükemmel kullanmış, çok iyi sıçrayan bıyık da harika bir kafa şutuyla topu ağlara göndermişti. tabii dünya şampiyonu bir takımın kalesini koruyan pumpido'nun topa çıkışındaki hata da affedilemezdi. dakikalar ilerleyecek, "benden büyük yok" diye gerine gerine gezip yürüyen kral maradona'nın arjantin'i 1-0'a boyun eğerek çıkacaktı sahadan... daha önce fransız hakem vautrol, kamerun'dan bir oyuncuya daha kırmızı kart gösterdiği ve kamerunlular dokuz kişi kaldığı halde...
14. kupa'nın ilk maçı, ilk bombayı patlatmıştı. "sürprizler sürprizi" olarak karşılanan bu sonuçtan sonra, o büyük otoriteler "kamerun'dan özür dileriz", "böyle bir kamerun mucizesi beklemiyorduk" dediler... sadece bu kadar mı? daha neler demedi ki dünya medyası bu müthiş sonuç için:
- dünya şampiyonu arjantin rezil oldu...
- "bücür" maradona'yı çime gömdüler...
- kamerun "bıyık" altından gülüyor...
- şampiyona afrika tokadı...
- maradona ve arkadaşları dokuz kişiyle başa çıkamadı...
- cesaret, kamerun'u zafere götürdü...
- maradona tek başına arjantin'i kurtaramadı...
maradona'nın gözyaşlan...
arjantinliler, "kötü günlerinde olduğunu" kabul ediyor, ama kamerun'un da çok sert oynadığını öne sürüyorlardı. maradona "tekmelerden yıldım. ayaklarımı bir görseniz" diyor ve gözyaşlarını tutamayarak şöyle devam ediyordu: "hele kolumda öyle bir krampon yarası var ki, herhalde bir yılda bile zor geçer."
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
b grubu'nun ilk maçı kamerun'un zaferiyle sonuçlanmış, italya basınının deyimiyle "dokuz afrikalı aslan şampiyonu parçalamış"tı... arjantinlileri deli eden ise gene italyan basınında yer alan "kral çöktü" başlığıydı. maradona, "hele maçlar ilerlesin, kimin çötüğünü göreceğiz" demekle yetiniyordu.
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında alp ulagay'ın "dünya kupası ve afrika futbolu" başlıklı yazısından;
boyun eğmeyen aslanlar (les lions indomptables) sekiz yıl aradan sonra dünya kupası için kolları sıvadılar. italya 90'ın açılış maçındaki rakibi ise dünya şampiyonu unvanlı ve maradona'lı arjantin'di. milano'nun 80 bin kişilik guiseppe meazza stadında açılış törenini izleyenlerin aklında maradona ve arkadaşlarının kamerun'u kolayca yeneceği düşüncesi hakimdi. kamerun'un ispanya'daki sürprizi yineleyebilecegine inananlar fazla değildi. ancak, unutulan bazı noktalar vardı. 1978'den beri oluşan bir geleneğe uygun biçimde açılış maçına çıkan bir önceki kupanın şampiyonu takımlar, belki de unvanlarının verdiği aşırı güvenle başarısız sonuçlar aldılar. keza arjantin 1982'nin açılış maçında yine maradona'lı kadrosuyla belçika'ya 0-1 yenilmekten kurtulamamıştı. ikinci önemli nokta ise kamerun'un yine aynı kupadan yenilgiye uğramadan elenmiş olmasıydı. sırasıyla polonya, peru ve italya'yla berabere kalarak ikinci tur şansını sonuna kadar kovalayan dişli bir takım görünümü çizmişti.
bu kez guiseppe meazza'nın çimlerinde arjantin'e meydan okuyan atletik kamerunlular daha ilk dakikalardan itibaren mücadele güçleriyle tribündeki ve ekranı başındaki seyircilerin yanı sıra güney amerikalı rakiplerini de şaşırttılar. üstelik, hiçbir ikili mücadeleden kaçınmayan ve her topu kovalayan kamerunlular fifa'nın yeni yürürlüğe koyduğu disiplin kurallarının ilk kurbanına dönüşüyorlardı. maçın fransız hakemi michel vautrot yeni talimatlar gereği rakip oyuncuya arkadan yapılan müdahaleleri ve kasti tekmeleri doğrudan kırmızı kartla cezalandırma yoluna gitti. fifa kısırlaşan futbolu daha hareketli hale getirmek ve hücum eden takımları teşvik etmek amacıyla bu değişiklikleri yapmıştı. vautrot da adeta ilk maçtan sertliği benimseyen takımlara gözdağı vermek için görevlendirilmişti. arjantin'in rüzgar forveti caniggia'yı durdurmaya çalışan kana biyik 61. dakikada ilk kırmızıyı görürken son dakikalarda massing de uzun saçlı arjantinlinin hızına kurban gitti.
ikinci oyuncusundan mahrum biçimde maçı bitiren kamerun asıl sürprizi 68. dakikada gerçekleştirdi. makanaky'nin sol kanattan yaptığı ortaya çok iyi yükselen santrafor françois omam-biyik topa kafasıyla yumuşakça dokundu. yakalaması kolay gibi gözüken top sağ alt köşeye doğru yöneldi. kale çizgisi üzerindeki kaleci pompidou biraz geç bir müdahale de bulunmak istedi ama dizlerine sürtünen top koltuğunun altından geçerek filelere takıldı. omam-biyik sadece az önce oyundan atılan kardeşinin intikamını almış hem de kupanın ilk büyük sürprizi için kapıyı aralamıştı.
tüm futbol dünyasını şoke eden bu golün moraliyle kamerunlu aslanlar 90 dakikayı galip kapadılar. bu sonuç afrika futbol gerçeğini bir kez daha gözler önüne seren örneklerden birisiydi. geri kalmış kıtanın futbolu diye küçümseyen her takımın akıbeti arjantin'inkine benzeyebilirdi. arjantin teknik direktörü carlos bilardo sonuç üzerine "hiç şüphesiz kariyerimin an ağır yenilgisi" yorumunu yapıyordu. doğrusu bu galibiyet futbol dünyasının gözlerini iyice açtı.
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
afrika ülkelerinin dünya kupaları'nda aldıkları sonuçlar çok ilginç bir istatistik oluşturuyor. 1978'den 1990'a kadar afrika ülkeleri dünya kupası finallerinde toplam 24 maç yapmışlar ve toplam 23 puan toplamışlar. (galibiyetlere iki, beraberliklere de bir puan veriyorum.) bu dönemde performansları gelişmemiş. eğer birşeyler olduysa da, bu pek anlaşılmamış: 1978'de afrikalılar üç maçta üç puan almışlar, 1982'de altı maçta yedi puan, 1986'da yedi maçta beş puan ve 1990'da sekiz maçta sekiz puan. şunu da unutmayın ki, afrika ülkelerinin takımları 'küçük takım' olarak kabul edildikleri için, gerçekten küçük takımlarolan el salvador veya yeni zelanda gibi takımlarla eşleşmiyorlar. afrikalılar bütün puanlan, dişleriyle tırnaklarıyla savaşarak elde ediyorlar. kısaca söylemek gerekirse, kamerun'un 1990'da çeyrek finale kadar yükselmiş olması, dünya futbolunun tarihini yazanları dehşete düşürmüş olmalı.
belçika'nın club liege takımında oynayan nijerya ulusal takımı kalecisi alloy agu, "avrupa'da hâlâ, afrikalıların hiçbir şeyi beyazlardan daha iyi yapamayacağı inancı var", diyordu. "rengımıze değil, neler yapabildiğimize bakın! siyah, beyaz, sarı, hepimiz aynıyız. yine de siyah olduğun halde iyi giyimliysen ve güzel bir araba kullanıyorsan, herkes gazetelerde fotoğrafını görmekten hoşlanıyor."
uzun bir süre afrikalıların futbol oynayamayacaklarını söyledik. 1990'dan sonra da bir mazeret keşfettik. afrikalılar da futbol oynayabilirlerdi, çünkü buna doğuştan yetenekleri vardı. hepsi doğuştan futbolcuydu sadece ne yaptıklarının farkında değillerdi. graham taylor 1992'de ındependent on sunday'e "eğer sahaya yayılmayı da tam olarak başarırlarsa, doğal yetenekleri, atletik özellikleri, esneklikleri ve oyun tarzlarıyla başa çıkmamız olanaksız hale gelir", demişti. buna bazı afrikalılar da inanıyordu: alloy agu, afrikalı futbolcularda 'doğal bir esneklik' olduğunu ileri sürmüştü. afrikalılar da, tıpkı bizim oyuncularımız gibi, futbola çocukluk yıllarında başlamışlardı.
bir de afrikalıların taktik kavramları olmadığına inanıyorduk. yorumcularımız, "sahaya çıkıp eğlenmeye bakıyorlar" diyorlardı. kamerun'un 1982'deki 'ölüm grubu'nda ve 1990'da arjantin ve romanya karşısında nasıl bir savunma futbolu oynadığını anımsayın. üç kamerunlu birden arjantin santrforu caniggia'ya bastırıp bu hareket sonucu benjamin massing oyundan atılınca bütün gazeteler bu faulleri 'aptalca' olarak yorumlamışlar ya da fazla heyecanla açıklamışlardı. üç uruguaylı gole giden bir rakip santrforu aynı şekilde yere yıktığı zaman, onlara da 'ahlaksız' damgası vuruyoruz.
avrupa'da yaygın bir inanışa göre, afrikalılar asla idman yapmazlar ve taktikleri yoktur. onun yerine büyü kullanırlar. avrupalı gazeteciler, afrikalı futbolculara daima büyücülükle ilgili sorular sorarlardı. (vidinic, "burada büyücü benim" demişti. "onların tek bacağına dokunur ve 'bu bacakla gol at!' derim.") büyücülüğe olan inanç, botswana futbol federasyonu'nun yayın organı olan botswana sports magazine için o kadar güçlüydü ki, okuyucularını büyük bir ciddiyetle uyarıyordu: "maçların sadece muti kullanarak kazanılacağına dair -hiçbir kanıt bulunmamaktadır." afrika takımlarının hemen hepsi (gerçi zaire futbol federasyonu bir keresinde bunu yasaklamıştı ama) muti ya da juju (sihirli cisim) yapmaktadır.
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
roger milla daha sonraları yaptığı açıklamada, dünya kupası'ndan aklında kalan en değerli anının, arjantin'i yendikleri maçtan sonra kamerun devlet başkanı paul biya'nın, diğer devlet başkanlarıyla el sıkışması olduğunu söylemişti. milla france football'a, "sizce de güzel değil mı?" diye sormuştu. "maçtan zaferle çıkan afrikalı bir devlet başkanı, diğer devletlerin başkanlarını gülümseyerek selamlıyordu!" dergi bunun futbolla ilgili bir görüntü olmadığım söyleyerek itiraz edince, mılla hemen yanıtlamıştı: "küçük bir ülke, futbol sayesinde bir anda büyüyüverdi."
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
milla'nın italya'daki başarısı kendini de şaşırtmış mıydı? "belki, çünkü ne de olsa dünya kupası'ydı. ama ben hem fransa liginde, hem de afrika'da bir yıldızdım." tarihi yeniden yazmaya başlamıştı bile: milla, fransız futbolunun saygı duyulan oyuncularından biriydi, ama asla bir yıldız değildi. dünya kupasına kadar, paris metrosuna huzur içinde binebilirdi ve italya'da gösterdiği başarıya kamerunlular bile şaşmıştı. büyük bir dikkatle, neden afrikalı bazı büyük futbolcuların, avrupa'da oynadıkları kulüplerde başarılı olamadıklarını sordum. "çünkü avrupa'ya gelen afrikalılara maymun gözüyle bakılıyor. bir kulüp kendi oyuncusuna güven vermeli." iddiasına göre, fransa'nın büyük kulüplerinde bu yüzden oynayamamıştı, çünkü onlara gerçeği söylemişti. yani her oyuncuyu okluğu gibi kabul etmeleri gerektiğini. diğer bir deyişle, küçük kulüplerde oynamayı kendisinin tercih ettiğini söylemeye çalışıyordu. fransız futbolunda ırkçılığın oranı neydi? "şöyle diyelim, belki şu sıralar ırkçılık ortadan kayboldu, ama 1970'lerde oraya ilk gittiğimiz zaman çok yoğundu. bana, ormana gidip kendime muz aramam bile söylendi."
wembley'deki maça çıkmadığı için çok üzgündü, ama takımdaki yokluğunu, o zamanki kamerun futbol federasyonu başkanı'nın entrikalarına bağlıyordu. karşımda konuşan farklı bir millaydı, diplomat milla! oysa dünya kupası'ndan sonra konuşan milla, kendisini büyük bir futbolcu olarak tanımlıyor ve meslek hayatı boyunca hiç para kazanamadığını söylüyordu, oldukça kızgındı. ayda hiçbir zaman 3.000 sterlinden fazla para kazanamadığını belirtti. bunun nedeni de, ona göre, afrikalı oluşuydu. france football'a verdiği demeçle, "fransa beni kandırdı" demişti. 1990 dünya kupası nedeniyle alması gereken paranın hepsini alamadığın, söyledi: kamerun, italya'ya 80 kişi götürmüştü. bu, oraya giden en kalabalık delegasyondu ve 400.000 sterlin kayıptı. takımın birinci kalecisi joseph bell, açılış maçı öncesinde, paranın kayboluşundan şikayetci olunca kadrodan çıakrtılmıştı. thomas nkuno'nın ikinci kez dünya kupası'na katılabilme nedeni de buydu. (bu asiliğinden ötürü bell'e bir lakap takıldı: 'nelson mandela'.) yine de bazılarına göre kamerun futbolu, afrika'daki en iyi örgütlenmiş futbollardan biri.
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında kaan durukan'ın "muhitin ağır abileri: dino zoff, roger milla" başlıklı yazısından;
italya'daki '90 dünya kupası büyük bir sürprizle başladı: açılış maçında turnuvada pek fazla şans verilmeyen kamerun, bir önceki kupanın sahibi maradona'lı arjantin'i 1-0 mağlup etti. o tantana arasında, 81. dakikada oyuna giren bir oyuncuyu kimse fark etmedi. roger milla, bir süredir ara verdiği futbola dünya kupası nedeniyle dönüş yapmıştı; işin ilgi çekici tarafı şu ki, milla 38 yaşındaydı, dünya kupalarında görev yapan en yaşlı oyuncuydu ve halk arasındaki tabiriyle, en genç futbolcu olarak 17 yaşında dünya kupası'nda forma giymiş kuzey irlandalı norman whiteside'ın babası yaşındaydı. tamam ilginçti, ama işte o kadar. ülkesinde "aslan" lakabıyla tanınan milla, ikinci maçta kadroda "büyüğümüzdür, hevesini alsın" diye bulunmadığını kanıtladı: romanya gibi belalı birekibe karşı (yine) sonradan girdiği oyunda attığı iki golle kamerun'a galibiyeti ve bir üst tura çıkma garantisini getirdi. bu rehavetle, sovyetler birliği'ne karşı oynadıkları maçta takım halinde yattılar (milla yine 34. dakikada oyuna dahil olmuştu), ancak artık herkes bu yer tutmasını, topu saklamasını bilen, rakip savunmayı uyutmayı başaran, pozisyon bulduğunda da üstün top tekniğiyle bitirici vuruş yapmayı beceren yaşlı adama dikkat edilmesi gerektiğini öğrenmişti.
öğrenmişti ya, kurt futbolcu yine de yapacağını yapıyordu. bir sonraki aşamada, kamerun kolombiya'yla karşılaştı: artık alışıldığı üzere, ikinci yarının başlarında oyuna alınan milla beraberliğin bozulmaması sebebiyle oynanan uzatma dakikalarında attığı iki golle kolombiya'yı da yıktı. gollerden biri oldukça ilginçti: kolombiya'nın yarı futbolcu, yarı akrobat kalecisi higuita (belki hâlâ, ingiltere'ye karşı oynanan bir özel maçta kalesine gelen topu amuda kalkıp topuklarıyla karşıladığını anımsayanlar vardır) sırayı-saygıyı unutup kale sahası civarında milla'ya çalım atmaya kalkmış, sonrasında da kaptırdığı topu filelerinden çıkartmıştı. başka birisi onu kışkırtmaya kalkabilirdi, milla ağır adamdı, yapmadı.
bunlar olurken, kamerun daha önce hiçbir afrika takımının yapamadığını başarmış, çeyrek finale yükselmişti. karşılarında lineker'lı, waddle'lı, barnes'lı, platt'lı, gascoigne'lu ingiltere vardı, fakat çok etkili bir oyun çıkartan kamerun ingiltere'yi sallıyor, daha da ileri turlara geçecek gibi görünüyordu. üstelik, yine 46. dakikada oyuna ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen, mutlaka durdurulması gereken yaşlı kurt milla da girmişti. son on dakikaya kadar skor 2-1 kamerun'un lehineydi, ancak karşılaşmanın hakemi ingiltere'ye bir penaltı vererek maçın uzatmaya gitmesini sağlamış, uzatmada da bir penaltı düdüğü daha çalarak lineker'e ingiltere'yi 3-2 öne geçirme şansını vermişti. durum tam tersi olsaydı, o düdüklerin çalınıp çalınmayacağı cevabı kolay kolay verilemeyecek bir sorudur.
neticede, kamerun elendi, kahramanımız da turnuvanın gol krallığını biri penaltıdan altı golle alan salvatore 'toto" schillacci'nin ardından dört golle tarihe geçti. bitti mi sandınız, hayır: 1994'te, amerika birleşik devletlerinde düzenlenen kupada milla 42 yaşında, kendine ait olan rekoru kırmak üzere tekrar sahadaydı. gerçi ne milla eski milla, ne de kamerun '90'ın kamerun'uydu, ancak milla brezilya ve rusya'ya karşı âdeti olduğunca ikinci yarılarda oyuna girdi, hatta arada-derede biçimine getirip rusya'ya bir de gol attı.
"dünya kupasıyla 1978'de tanıştım ama bilinçli bir şekilde izlediğim ilk turnuva dört yıl sonraki 1982 dünya kupasında bir gördüğüm, bir de görmediğim olay ile şok yaşadım..."
italya'nın polonya ile yaptığı yarı final karşılaşmasında paolo rossi'nin gol sevinci sırasında geniş paça şortunun arasından testisleri ekrana yansıyınca korkup odama kaçtım. aynı turnuvada cezayir'in almanya'yı yendiği maç ise ertesi gün gireceğim anadolu liseleri sınavının kurbanı oldu. seyredemedim o mucizeyi. 1971 ve 72 doğumluların çoğu o imtihan yüzünden bu efsane mücadeleden mahrum kaldı. aynı kupada gördüğüm peru forması da çok etkilemişti beni. bu sebeple maşallahlı sünnet kıyafetimi giydiğim zaman kendimi perulu bir yıldız statüsüne yükselmiş hissettim ansızın. ama doktor ile karşı karşıya gelince ne cubillas kaldı ne de oblitas. neyse ki kademeye babam girdi ve kâbusa dönüşen operasyon sonrası düğünde iğneyle oynamamı sağladı (ayıptır söylemesi biraz geç sünnet oldum).
1986 öncesinde macaristan'ı şampiyon eden bilgisayar firmasına kandım. macarlar daha ilk maçında sscb'den altı yiyince teknolojiye itimadım kalmadı. gece maçları oynanırdı meksika'daki o kupada. danimarka'nın ispanyolca'da "dinamarca"yazıldığını ve guadalajara gibi zor kent isimlerini öğrendik.tanrının eli olup olmadığı sorusu takıldı kafamıza. almanlardan nefret edenler ordusuna yazıldık. belanov'un müthiş direnişime rağmen belçika'nın hakemler sayesinde sscb'yi elemesine gözyaşı döktük. meksikalı negrete'nin olağanüstü golü hafızamıza kazındı. bugün paramparça olan ırak o turnuvada bütün olarak vardı. bir de harika bir halit kıvanç tasviri kaldı kafamda. büyük usta radyodan arjantin almanya finalini anlatırken, arjantinli olarticoechea için "hani ismi şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi deyimini andıran bir futbolcu var ya işte o" demişti.
1990'da herkesin sempatisini kazanan kamerun'u arjantin'i yendikleri için kara listeme aldım. gözler galatasaray'a transfer olan rumen rotariu'nun üzerindeydi. bir de her maçta yıldızlaşan futbolcu gazetelerde üç büyüklerle ilgili transfer haberlerini süslüyordu. kosta rikalı medford aynı takımdan kaleci conejo ve kamerunlu oman bıyıck'a fb, gs ve bjk formaları giydirildi basın tarafından. ama sonuçta hiçbirisi gelmedi. diego armando maradona'nın gözyaşlarıyla biten turnuvadan geriye hüzün kaldı.
abd'de düzenlenen 1994 dünya kupası'ndaki bulgaristan-meksika maçında, kale direği kırılınca eziyeti çeken, o karşılaşmayı nakleden rahmetli aydın köker oldu.
bu az rastlanan olayı ve duraklamadan doğan yarım saati anlatıncaya kadar akla karayı seçti. bolivya'nın yıldızı olarak tanıtılan etcheverry' oyuna girdikten beş dakika sonrası atılınca adamın iyi topçu olup olmadığını anlamak kısmet olmadı. 1986'daki bilgisayar faciasından sonra bu kez baltayı taşa vuran pele oldu; şampiyon adayı kolombiya ilk turu geçemeden evine döndü. üstelik bir de şehit verdi. o kupanın yıldızları hagi, andersson ve letchkov'un bir gün türkiye'de oynayacağından bihaberdik. lalas'ın, larsson'un valderrama'nın saçları lüle lüleydi. şimdinin antalyasporlusu cordoba o zaman da kaleyi terk etmeden duramazdı. hagi'nin kestiği ceza bile onun bu huyundan vazgeçmesine yetmedi.
1998 ve 2002 dünya kupalarında artık televizyoncuydum. son yıllar bir büyünün sona ermesini de ifade ediyordu benim için. dünya kupası'nın en büyük zevklerinden biri yeni futbol kültürleri tanımaktı. iletişimin süratli ilerlemesi sayesinde tüm ligler artık canlı yayınlanıyor ve özellikle afrikalı futbolcularla erkenden tanışıyorduk. buna karşın 1998'de hırvatistan'ın çıkışından, jamaika'nın varlığından, tanıdığım en sevimli futbolcu olan john leshiba moshoeu'nun olmasından keyif aldım. 2002'de güney kore'nin tae han min guk sloganını öğrendik. almanların daha uzun yıllar final oynayacağına, brezilya'nın da kupayı defalarca kaldıracağına ikna olduk. hepsinden önemlisi biz vardık. üstelik dünya üçüncüsü olduk. hem de güney kore ile kupa tarihinin en görkemli fair play gösterilerinden birine imza atarak.
#9 massing'in kuvvetli darbesi kamerun vs arjantin, 1990
herkes bir önceki kupanın şampiyonunun zorlandığını görmekten hoşlanır ama cinayet teşebbüsüne maruz kalmasını isteyecek kadar da değil. italya 90'ın açılış maçında kamerun, arjantin'e insafsızca saldırdı. caniggia'ya ilk saldıran kana-biyick oldu ve oyuncu yaptığı hareketten ötürü atıldı. daha sonra aynı arjantinli, dünya kupası tarihinde üç kişi tarafından yapılan ilk senkronize faulde yerde kalacaktı. ilk kamerunlu ayağını yerden kesmiş, ikinci kamerunlu diğer ayağı tırpanlamış, benjamin massing de onu yere seren son darbeyi indirmişti. hey benjamin; bu yaptığım futbolun kitabında yeri var mı, seni eşkıya!...
- 17 yaşında milli takım'da oynamaya başladın ama arjantin 1978'de kadroya alınmadın. bu sende hayal kırıklığı yarattı mı?
maradona: ağladım. bu kararı kabullenebilmek zordu, hatta çok çok zordu. teknik direktör cesar luis menotti bana bir sürü ikna edici gerekçe sıralamaya çalıştı ama inandıramadı. o dünya kupası benim sıramdı, benim yerimdi. 17 yaşındaydım ve kendimi gayet hazır hissediyordum. tüm enerjimi ortaya koyarak oynayabilirdim. onun yerine japonya'dakı turnuvayı kazanan genç takımın kaptanı oldum, ama yine de...
- sonuç olarak ispanya 1982 senin ilk dünya kupası tecrüben oldu.
maradona: o kupada yer alan herkes için kötü bir dünya kupasıydı. turnuva öncesi bir sakatlık geçirdim ve belçika maçına -pek de hazır olmadan- ancak yetişebildim. iyi değildim. takımda passarella, fillol, kempes, bertoni ve valdano gibi iyi oyuncular vardı ama bizden beklenenleri boşa çıkardık.
- turnuvayı da brezilya maçında gördüğün kırmızı kartla kapatmıştın...
maradona: hakikaten kötü bir dünya kupası'ydı. önemli isimlere sahiptik ama doğru bir takım olamamıştık. işte bu yüzden italya ve brezilya'ya mağlup olduk.
- italya maçında claudio gentile seni maçın başından sonuna dek tekmeledi. bugünlerde yıldız oyunculara karşı hakemlerin daha hassas davranmasını kıskanıyor musun?
maradona: bugünlerde oyuncular daha çok korunuyor. gentile 1982'de bile oyundan atılabilirdi ama şimdi olsa kesin atılırdı. 'taraftarı eğlendiren, göze hoş gelen futbolcu korunmalıdır' derler ama sahada her şey konuşulduğu kadar adil olmuyor. 1990 yılında da aynı tekmeler kamerun maçında da yaşandı ama hiç kimse çıkıp da bir laf etmedi.
- 1982 yılında barcelona'ya gittin. arjantin'den ayrılmak ve ailenden uzak kalmak nasıl bir duyguydu?
maradona: çok yakın olduğunuz insanlardan, alışkanlıklarınızdan ayrılarak başka bir ülkeye, başka bir futbol anlayışına gitmek çok zor bir durum. barcelona ve "büyük futbol" için hazırdım ama olmadı. daha sonra dünya kupası takımıyla enteresan işlere imza attık.
yardımcı hakemler: vincent mauro (usa), michal listkiewicz (pol)
argentina: nery pumpido (gk), sergio batista, abel balbo, jose basualdo, jorge burruchaga, diego maradona (c), nestor fabbri, nestor lorenzo, roberto sensini (dk. 69 gabriel calderon), oscar ruggeri (dk. 46 claudio caniggia), juan simon
yedekler: edgardo bauza, gustavo dezotti, sergio goycochea, ricardo giusti, pedro monzon, julio olarticoechea, jose serrizuela, pedro troglio, fabian cancelarich
teknik direktör: carlos bilardo (arg)
cameroon: thomas nkono (gk), andre kana-biyik, benjamin massing, bertin ebwelle, emmanuel kunde, francois omam-biyik, emile mbouh, louis mfede (dk. 66 thomas libiih), stephen tataw (c), victor ndip, cyrille makanaky (dk. 81 roger milla)
yedekler: joseph antoine bell, jules denis onana, eugene ekeke, alphonse yombi, jean claude pagal, boneventure djonkep, roger feutmba, emmanuel maboang, jacques songoo
teknik direktör: valeri nepomnyashchi (rus)
gol: 0-1 francois omam-biyik (cmr) 67'
sarı kartlar: benjamin massing (cmr) 9', victor ndip (cmr) 23', roberto sensini (arg) 27', emile mbouh (cmr) 53'
kırmızı kartlar: andre kana-biyik (cmr) 61', benjamin massing (cmr) 88'
futbolda kupaların en büyüğü olan dünya kupası arjantin - kamerun maçı ile başlıyor
dünya başlama vuruşunu bekliyor
1990 italya dünya kupası, bugün milano’nun 77 bin kişilik guiseppe meazza stadı’nda oynanacak arjantin- kamerun maçı ile başbyor. türkiye saati ile 19.00’daki bu “ilk” maç tv’den naklen yayımlanacak. karşılaşma öncesi düzenlenecek şov ve gösteriler de 18.15’ten itibaren ekrana gelecek.
teknik direktörü bilardo sakatlıktan kurtulan maradona ve buruchaga’yı kadroya aldı.
açılış maçım italya cumhurbaşkanı francesco cossiga, arjantin cumhurbaşkanı carlos menem, kamerun cumhurbaşkanı paul biyo, brezilya cumhurbaşkanı fernando collor de mello ile romanya başbakanı petra roman da izleyecek.
cumhur canbazoğlu
milano - bugün dünya 14. kez yeşil sahaya “top başı“ yapıyor. milano’nun guiseppe meaz-za stadı’nda fransız hakem michel vautrot’nun düdüğü ile başlayacak olan italya 90 süresince dünya topun etrafında dönecek, futbolla nefes alacak. türkiye saati ile 19.00’da meksika 86 şampiyonu arjantin ile kamerun açılış maçından önce meazza stadı’nda şov yapılacak ve dünya tv’lerinden naklen yayımlanacak. italya cumhurbaşkanı francesco cossiga, arjantin cumhurbaşkanı carlos mencin, kamerun cumhurbaşkanı paul biyo, brezilya cumhurbaşkanı femando collor de mello ile romanya başbakanı petre roman'ın da izleyecekleri açılış maçının tüm biletleri satıldı. arjantin ve kamerun şimdiye dek hiç karşılaşmadılar. açılış maçlarında önceki dünya kupa galibinin açılış maçını oynama geleneği ilk kez 1974'te uygulamaya konuldu. italya 90'a gelinceye dek hiçbir dünya şampiyonu açılış maçından galibiyetle ayrılamadı.
13 haziran 1974: brezilya - yugoslavya: 0-0 1 haziran 1978: f. almanya - polonya 0-0 13 haziran 1982: arjantin - belçika: 0-1 31 mayıs 1986: italya - bulgaristan: 1-1
ispanya 82 ve meksika 86’dan sonra dünya kupası 3. kez 24 takımla oynanıyor. bunların 16’sı çeyrek finale yükselecek (altı grubun ilk ikisi ve en iyi dört dereceyi alanlar). bu en iyi dört takım şu kriterlere göre seçilecek:
1) alınan puanlar.
2) puanların eşit olması halinde ablan en fazla gol sayısı.
3) puanların ve averajın eşit olması halinde atılan en fazla gol.
4) her şeyin eşit olması halinde kura. bu dört takım a, b, c, d gruplarının birincileriyle karşılaşacak.
açılışta moda, müzik ve dans
italya 90'ın açılışı için hazırlanan 25 dakikalık gösteride müzik, dans ve moda olacak. 25 dakika sürecek olan gösteride 4 italyan modacının çizdiklerini sergileyecek 160 model, çeşitli gösteriler yapacak 200 sporcu ve 3 şarkıcı, 1 orkestra şefinin yanı sıra, 24 dev futbol topu ve 1 sıcak hava balonu izleyeceğiz.
açılış gösterileri organizasyon komitesi başkam diero zuffi’nin açıklamasına göre gösterinin açılışını; mila schon, valentino, grianfraco ferre ve ottavio missoninin çizimlerini sergileyecek modeller yapacak. 160 modelle birlikte stada, seyircilerin önüne çıkacak olan 4 stilist, giysilerinde kıtaları sembolize eden bir rengi ön plana çıkartmışlar. schon, sarıyı (asya); missoni, siyahı (afrika); valentino, kırmızıyı (amerika) ve ferre yeşili (avrupa) temsil edecek. daha sonra statta göreceğimiz gençler ise final grubuna katılma hakkını elde eden 24 ülkenin giysileri ve renkleriyle gösteriyi sürdürecekler.
la scala operası orkestrası şefi riccardo muti, milano’nun ünlü opera salonundan yapacağı gösteriyle, çeşitli şarkıcıların katıldığı bir topluluk ise her ülkenin dünyaca tanınan şarkılarını söyleyerek gösteriye katılacaklar. muti'nin gösterisi, stada yerleştirilen tv kameralarından izlenilecek.
gösterinin bir yerinde stadın ortasından, üzerinde dünya kupası sembolünün bulunduğu bir sıcak hava balonu uçurulacak. bu gösteriye kadar da çeşitli büyüklüklerde balonlar gökyüzüne doğru yola çıkacak tabii ki. gösteriyi izlemeye gelen seyircilerin ellerinde bulunacak papatyalar ise stat girişinde organizasyon komitesi tarafından dağıtılacak.
gösteri sırasında 25 dakika boyunca çeşitli hareketlerle gösteriye renk katacak olan 200 sporcu, viareggio'nun hazırladığı programı sunacaklar. açılış gösterileri edoardo bennato ve giranna nannini’nin söyleyecekleri ve giorgio moroder tarafından yazılan dünya kupası 90 marşı ile sona erecek.
maradona’nın arjantin’i
hazırlık maçlarında hiçbir varlık gösteremeyen dünya şampiyonu arjantin 4 yıldan bu yana çok şeyler yitirdi. bilardo ve maradona’mn kurtarmaya çalıştığı “iki başlı” takım, maradona'nın şöhreti altında eziliyor.
dünya kupası’nın açılış maçında kamerun ile karşılaşacak olan arjantin'in maç kadrosu belli oldu. teknik direktör bilardo’nun 1l’i şöyle: 1- pumpido, 20- simon, 11-sabri, 19- ruggeri, 17- sensini, 13- lorenzo, 2- batista, 7- buruchaga, 4- basualdo, 10- maradona, 3- balbo.
* michel vautrot: (bugünkü maçın hakemi). ekim 1945 antorpe doğumlu. işi: eğitim müfettişi, ingilizce biliyor, pulculuktan hoşlanıyor, 1982'de ispanya'da iki dünya kupası maçı yönetti.
* arjantin: (dünya kupası bilançosu) - 22 galibiyet, 6 beraberlik, 13 yenilgi. attığı 77, yediği 55. puan: 50 maç başına ortalama puanı 1.22.
milano — latin amerika ekolü içerisinde avrupa futboluna en yakın ekip arjantin’dir. onların oyun sistemi de bir anlamda italya'ya benzer. avrupa'nın fizik gücü ve mücadeleciliği ile latin amerika'nın teknik futbolunu çok iyi birleştirebiliyorlar. kuşkusuz bu oyun anlayışı da arjantin'e çok büyük avantajlar sağlıyor. günümüz futbolunda en çok istenen; süratli, çabuk, mücadeleci ve topu çok iyi kullanan futbolcu tipleridir. bu özellikteki futbolcular da arjantin'de vardı. agresif ve mücadeleci yapısıyla top kaptıktan sonra, teknik becerisi ile “en iyi olasılığı" yakalamaya çalışan arjantinli futbolcular haklı olarak son dünya şampiyonasının birincisi oldular. arjantin bu unvanını roma 1990'da koruyabilecek mi?
bu sorunun yanıtını verebilmek için maradona'mn neler yapabileceğini irdelemek gerekiyor. bir anlamda, arjantin’in başarısı maradona'nın göstereceği performansa bağlı diyebiliriz. gerçekten de mexsico 86’da attığı goller ki, zaman zaman 3 veya 4 savunma oyuncusunu çalımlayarak attığı goller ve hiç beklenmedik anlarda rakip savunma arasına attığı “öldürücü paslar"ı ile takımını adeta sırtında taşımıştı.
maradona: süperstar
şimdi aklımıza ilk gelen soru şu: artık yaşlanmaya yüz tutan maradona, 3-4 savunma oyuncusuna çalımı basacak çabukluğu gösterebilecek mi? veya futbol alanının tüm bölümlerinde "yüksek pres"i amaçlayan rakiplerinin bu baskısından kurtulup öldürücü paslarını verebilecek mi? işte futbol otoritelerinin maradona ve dolayısıyla arjantin hakkındaki kuşkuları burada. çünkü arjantin denilince akla maradona geliyor ve arjantin’in bütün oyun sistemi de maradona üzerine kurulmuştur. meksika'da topu maradona'ya vermek yetiyordu. çünkü maradona gerçek bir süper stardı. ne rakiplerinin presi ne de sert oyunları durdurmaya yetiyordu maradona’yı.
arjantin teknik direktörü bilardo, meksika'daki oyun sistemini pek değiştirmedi. bütün takım maradona’nın etrafında dönüyor. bu sistem içerisinde de arjantin’in geçen şampiyonadaki başarısını yinelemesi zor görünüyor. çünkü maradona, dört yıl önceki maradona değil. artık ağır çalışmalar ona zor geliyor ve kilosu da fazla.
bu arada ‘arjantin’de yeni bir yıldız çıkabilir mi?' sorusu aklımıza gelebilir. mexico 86'daki final maçında attığı üçüncü golle takımını kupaya taşıyan burruchaga olmayan bir maradona ile ne denli verimli olabilir? arjantin belki yeni bir yıldız çıkartabilir, ama bunun maradona’nın futbol düzeyini yakalaması çok zordur. çünkü doğa, dört yıl arayla “yeni bir maradona" verecek kadar cömert değil. bu anlamda, arjantin eleme grubunu geçebilir, ama geçen şampiyonadaki başarısını yinelemesi oldukça zor.
meazza’nm stattan çok fin hamamına benzediğini söyleyen almanlar, bu sahada futbol oynamanın imkânsız olduğunu belirttiler.
spor servisi - bugün açılış maçının yapılacağı meazza stadı’nı almanlar yerin dibine batırarak burada hiçbir şekilde maç oynanamayacağını, stadın henüz bitmediğini ve stattan çok fin hamamına benzediğini belirttiler.
bilindiği gibi f. almanya'nın grup maçlarını oynayacağı stat. ealmanya teknik direktörü beckenbauer daha önce stadın çimlerini beğenmeyerek değişmesini istemişti. bunun üzerine çimlerin yeniden değişti. meazza stad'ının çimleri hala problem oluyor. çimler tam köklenmemiş, alt tabaka henüz yerleşmemiş ve daha birçok problem. bunun üzerine almanlar almanya’dan bir stat uzmanı olan ve 23 yıldır dortmund stadı’nın direktörlüğü yapan gustav strater'i getirerek bir rapor hazırlattılar. uzman strater'in verdiği raporda, oturacak yerlerin çok dar olduğu, stadın pleksiglastan yapılma tavanının sıcaklığı olduğu.gibi içeri yansıttığı, bu yüzden stat boş olduğunda bile sıcaklığın 45 dereceye kadar yükseldiği, dolduğunda ise stadın sıcaklığının 60 derecenin üzerine çıkacağı, tribünlerin çok yüksek olduğu, çıkmak için 20 dakika yürümek zorunda kalındığı, en yüksek yerden sahayı görmek için dürbün gerektiği, stadın park yerinin 6 kilometre uzakta oluşu, soyunma odalarının sahadan çok uzak ve henüz boyanmamış olması, doping kabinelerinin bitmemesi, duşların değişmesi gerektiğini (bunu fifa istedi), yedek kulübesinin küçük ve çok derin olduğu gibi maddeler bulunuyor. f. almanya teknik direktörü franz beckenbauer, bu problemlerin çok önemli olduğunu ve 12hazirana kadar bunların kesinlikle çözümlenmesi gerektiğini vurguladı.
kamerun: 16- n’kono (6), 4- massing (5), 5- ebuwelle (6), 6- kunde (5), 14- tatew eta (5), 17- ndip akem (5), 2- kana bıyık (6), 8- mbouh mbouh (4), 10- mfede (15- lüh 5), 20- mahanaky (6) (9- miller 4), 7- oman bıyık (7)
sarı kartlar: massing, ndip akem, mbouh mbouh (kamerun), sensini (arjantin)
kırmızı kartlar: dk. 61 kana bıyık, dk. 89 massing (kamerun) gol: dk. 67 oman bıyık
-----
cumhur canbazoğlu
milano - dünya kupaları açılış maçında ‘son şampiyonun’ sahadan mağlup ayrılma kuralı italya 90’da da değişmedi. hazırlık maçlarının başarılı takımı kamerun, otoritelerin yarı final şansı tanıdığı ve maçın kesin favorisi gözüyle baktığı arjantin karşısında öman bıyık’ın 67. dakikada attığı kafa golüyle sahadan 1-0 galip ayrıldı. golden 6 dakika önce 10 kişi kalan kamerun son dakikada da 9 kişi oynadı.
maç öncesi afrika temsilcisi kamerun'a, hazırlık maçlarında aldığı başarılı sonuçlara rağmen pek şans tanınmıyordu. geçen kupanın sahibi olarak kupaya katılan ve bu nedenle açılış maçını oynama hakkını elde eden arjantin'in maçı farklı kazanması bekleniyordu.
dünya kupası italya 90'ın başlama vuruşunu arjantin yaptı. orta sahada rakiplerin birbirlerini deneyerek geçirdiği ilk 10 dakikadan sonra, kamerun’un oman bıyıkla geliştirdiği fakat ceza alanı dışında arjantin defansı tarafından kesilen iki atak vardı. 17. dakikada arjantin’in kamerun ceza alanı dışından kazandığı serbest atışı maradona kullandı. ruggieri arka direkte topla buluştu fakat kafayı iyi vuramadı. 23. dakikada kamerun gole çok yaklaştı. bu dakikada mahanaky’nin ceza alanına, defansın arasından yolladığı topa defansta oynayan ebuwelle atak yaptı. kalesini terkeden pumpido’dan önce topa dokundu. boş kaleye giden topu, yetişen lorenzo kornere çeldi. 31. dakikada maradona’nın kamerun defansının arkasına, burruchaga’nın önüne aşırdığı bir top vardı. fakat burruchaga’nın vuruşu kaleci n’kono’da kaldı. bu pozisyondan 10 dakika sonra oman bıyık, arjantin ceza alanının dışında topla buluştu. herkesin orta yapacağını beklediği bir anda kaleye vurdu. sert gelen topu pumpido son anda kurtardı. ilk yarı golsüz berabere tamamlandı.
ikinci yarının ilk dakikalarında arjantin daha bilinçli ataklarla rakip kaleye gitmeye başladı. 61. dakikada canigha’ya arkadan çelme takan kana bıyık’ın kırmızı kart görerek oyun dışında kalmasıyla da ataklarım arttırdı. yine de bu kırmızı karttan 6 dakika sonra gelen gole engel olamadı. 67. dakikada sol kanattan ceza alanı içine gelen ortayı mahanaky aşırdı. arka direkle rakip defans oyuncusunun 1 metre üstünde topla buluşan oman bıyık topu kafayla kaleye gönderdi. çok sert gelmeyen topu kaleci pumpido elinden kaçırınca kamerun 1-0 öne geçti. arjantin 10 kişi kalan rakibinin üzerine 1-0 yenik durumda düştükten sonra da gitti, ama istediği gole kavuşamadığı gibi kendi yarıalanından çok çabuk çıkan kamerun takımının ataklarında tehlikeli pozisyonlar yaşadı. 83. dakikada sağdan gelen ortaya yükselen batista topa vuramadı, kale çizgisine paralel giden topa ise hiçbir arjantinli futbolcu dokunamadı. 89. dakikada hakem vautrot ikinci kez kırmızı kartını çıkardı. bu dakikada arjantin kontratağında top canigha’ya geldi. bu futbolcu kendi alanından çok çabuk çıktı, kendisini faulle durdurmaya çalışan 2 kamerunlu futbolcudan kurtuldu, fakat yetişen massing’den kaçamadı. muhtemel bir golü önleyen massing ise kırmızı kartla oyun dışında kaldı.
milano - milano'nun meazze stadı italya 90’ın açılış onurunu yaşarken 73 bin izleyicinin önünde bir başka onuru da kamerun yaşıyordu. 2 kez dünya şampiyonluğunu kazanmış, dünya futbolunda latin amerika-avrupa ekolünün başarılı uygulayıcısı arjantin’i yenmek kamerun için belki de futbol kariyerlerinin en büyük onuruydu. maçın bitiminde, salt maradona’nın napoli’de şampiyonluk kazanmasını protesto eden milano’lu taraftarlarla kamerun’lu futbolcuların sevinçleri görülmeye değerdi. evet, 1974 dünya şampiyonasından bu yana devam eden “açılış maçlarını bir önceki şampiyonalar kazanamıyor" geleneği yinelendi.
arjantin’de orta alan ile savunma arasındaki iletişimi batista kuruyordu. zaten batista’nın orta alandaki başarılı organizatörlüğü de arjantin’i atağa taşıyordu. ancak arjantin’in ataklarının amacına ulaşması için son olarak maradona ile bütünleşmesi gerekiyordu. ancak, sert alan savunması yapan kamerun savunması maradona’ya son hareketleri yapma şansı vermiyordu. çünkü kamerunlular arjantin’i durdurmak için, adeta takımın kılcal damarlarına kadar can veren maradona’yı durdurmak gerektiğini biliyorlardı. bu düşünceyi de pratiğe ne pahasına otursa olsun başarılı bir şekilde geçiren kamerun, arjantin’i durdurmayı başarmış oldu.
kamerun futbolu belli kanıtlar içerisinde oynuyor. sovyet teknik direktörleri lobanovski’nin öğrencisi valery nepomniaschi’nin uygulatmaya çalıştığı mekanik futbolun dışına çıkamıyorlar. fizik güçleri çok yüksek olduğu için atak ve savunmada çabuk birikebildiler. 10 kişi kalmalarına karşın paniğe kapılmadı ve hata yapmadılar. ancak henüz futbolda “kişisel beceri” ve yaratıcılık girmediği için atakta kolay top yitiriyorlar. atakta becerili olmanın zorluğunu kamerun’lu futbolcularda bir kez daha izlemiş olduk. savunma ve ona alanda başarılı olmalarına karşın alan ve zaman daraldığında teknik yetersizlik ve doğru karar verme yeteneğinin zayıflığı maçı daha farklı kazanmalarını engelledi. sadece fizik güç ve güçlü motivasyonları ile açılış maçında büyük başarı sağladılar.
kamerun televizyonu, “arjantin’in geleceği karanlık” şeklinde yayın yaparken italyan gazetelerinin balıkları da oldukça ilginçti. la gazetta delle sport: “maradona nakavt oldu”, tutto sport, “maradona paramparça”, corriera delle sort da “kamerunlu 9 aslan” yorumunu yaptı.
milano (cumhuriyet) -dünya kupası açılış maçında bir önceki dünya kupası şampiyonu arjantin’i 1-0 yenen kamerun, bir anda dünya spor kamuoyunun dikkatini üzerine çekti. maçtan sonra kamerun’da taraftarlar sürpriz galibiyeti sabahlara kadar eğlenerek kutlarken arjantin’in başkenti boenos aires’te tam anlamıyla sessizlik hâkimdi. maçın sürpriz sonuçla kapanmasından sonra dünya televizyonu ve basını kamerun'a övgü yağdırırken arjantin’i de ağır şekilde eleştirdi. arjantin televizyonu, “maçın bitmesine 15 dakika kala arjantin, bitiş düdüğünü bekler görünümdeydi’’ derken, kamerun televizyonu da oyuncularının milli kahraman gibi görülmesi gerektiğini belirtti.
ve “arjantin'in geleceği karanlık" yorumunu yaptı. kamerun televizyonu 1-0'lık galibiyet sonrası sabaha kadar yayın yaptı.
italya’nın 3 ünlü spor gazetesinin başlıkları ise şöyleydi: la gazzetta dello sport, “maradona nakavt oldu", tutto sport, “maradona paramparça oldu”, corriera dello sport, “kamerunlu 9 aslan”. ayrıca diğer gazeteler de arjantin’in zayıf kaldığını ve maradona’nın gülünç durumlara düştüğünü söylediler.
dünya basınından büyük tepki alan maradona, kamerun maçında 90 dakika boyunca toplam 37 kez topla buluştu. 14 kez isabetli pas atarken 14 kez topu kaybetti. maradona, n’kono’nun koruduğu kaleye maç boyunca 1 kez dahi şut atamadı. genelde duran toplan kullanmayı tercih eden diego maradona, 4 kez köşe atışı, 7 kez de faul atışı kullandı. rakiplerine 3 kez faul yapan maradona, 12 kez de faule maruz kaldı. bu maçta top oyunda 54 dakika kalırken %53’ünü kamerun, %47’sini arjantin kullandı. maçtan sonra soyunma odasında golü hatalı yediği için hüngür hüngür ağlayan kaleci pumpido’yu futbol arkadaştan teselli etmeye çalıştı. futbolculardan buruchaga da kamerun’un çok hırslı olduğunu ve galibiyeti hak ettiğini belirterek kendilerinin rakibi küçümsemenin cezasını çektiklerini söyledi. arjantin teknik direktörü carlos bilardo ise maradona’nın etrafında yardımlaşacak birini bulamadığını ve oyundan düştüğünü söyleyerek bu yenilginin kendi futbol kariyerinin en kötü maçı olduğunu sözlerine ekledi.
roma — kamerun hükümeti dünkü galibiyet için futbolculara 22 bin dolar, kupa suresince alacakları her galibiyete adam başına 11 bin dolar para ödülü verecek.
* arjantin ile oynadıkları açılış maçında sahadan atılan a. bıyık ve massing, fifa disiplin kurulu’nun aldığı karara göre 1 maç oynamayacaklar ve adam başı 17,5 milyon lira ceza ödeyecekler.
bern (cumhuriyet) — fifa italya 90’da maç yöneten hakemlerden memnun değil. fifa genel sekreteri joseph blatter, kupa maçları için dünyanın en formda hakemlerine görev verdiklerini ancak çizme’de düdük çalan hakemlerin verdikleri ters kararlarla bazı takımların kaderleriyle oynadıklarını söyledi.
“yapılmaması gereken” hataları yapan hakemlerin ülkelerine geri gönderilmesine de başlanacağını açıklayan fifa genel sekreteri, hakemlerin uyarıldığını da belirtti.
blatter, hakem hatalarına örnek olarak şu pozisyonları gösterdi:
- sscb - romanya maçında romanya lehine verilen penaltı pozisyonunda elle oynama ceza alanı dışındaydı.
- açılış maçında kamerunlu kana bıyık'a gösterilen kırmızı kart çok ağır bir karardı.
- hollanda - mısır maçında mısır’ın penaltısı tartışılabilirdi.
- sscb - arjantin maçında maradona’nın kendi cezaalanında topu elle çevirmesi penaltıydı.
- romanya - kamerun maçında kamerun’un ilk golünde şarj gözden kaçtı. yine aynı maçta romanya’nın kazandığı golde balint ofsayt pozisyonundaydı.