necdet özkazancı'nın "taşradan futbol hikayeleri" kitabından;
kartalgözlü usta tavşan avcısına imrenen tavukkarası hastasının kullandığı damperli kum kamyonuyla maça giden futbol takımı
(...)
1987 yılının temmuz ayında, ortalığın adeta yanıp kavrulduğu kuru ve sıcak bir cumartesi günüydü. öğleden sonra, ayakkabılarımın aşınmış olan topuk lastiklerini tamir ettirmek için mahallemizin ayakkabı tamircisi metin usta’nın küçük dükkânına gitmek üzere evden çıktım. bir gün önce gazetede yayınlanmış olan 1. lig fikstürünü de yanıma aldım. niyetim, koyu bir ankaragücü taraftarı olan metin usta ayakkabımı onarırken onunla biraz laflamak, fikstürdeki maçlara birlikte bakmak ve oradan da kahveye geçmekti. dükkâna vardığımda metin usta’yla koyu bolusporlu demircan sohbet ediyorlardı. bir taburede de mahallenin bebelerinden 15 yaşındaki lise öğrencisi allahverdi oturuyordu.
(...)
– öyle valla. neyse, bakın fikstür çekilmiş. ilk maç boluspor-ankaragücü. maç bolu’da.
demircan bunu söylememi bekliyormuş gibi anında soruyu patlattı:
– söyleyin bakalım bu maç n’olur?
ben biraz temkinli konuşarak:
– belli olmaz demircan, dedim. daha ligin ilk maçı... üç ihtimal de olabilir.
ama metin usta benim gibi değildi. büyük bir güvenle atıldı:
– kesin yeneriz. geçen sezona bir şey diyemem ama bu sezon bizim takım mükemmel oldu. başkan nurettin çarmıklı, brian birch’ü getirdi takımın başına. hani “bay yumruk” var ya... adam, zamanında galatasaray’ı üst üste üç defa şampiyon yaptı. ingiltere’den de clark ile david’i aldık. daha ne olsun! ligi alt üst edecek bu takım. aha şuraya yazıyorum!
– yaz usta yaz! duvarda yaza yaza yer bırakmadın yav! hani o çok güvendiğin clark var ya, birch’ün asker arkadaşıymış. ondan mı medet umuyorsun?
– hadi canım sen de! clark kim, birch kim? nereden asker arkadaşı olacaklar?
– yav lafın gelişi öyle söyledim usta. adam yaşlı yani, senin anlayacağın... bak eğer boluspor hem de bolu’da angaragücü’ne puan versin, ben de bu futbolu bilmiyorum yani. o kadar söylüyorum işte. gerisini sen anlarsın.
– neyi anlayacağım la? clark, bich’ün asker arkadaşıymış! ha ha ha ha ha! güleyim bari. görünen köy kılavuz istemez aslanım. göz var nizam var. bu sene bizim takım çok kuvvetli. öyle böyle değil yani. sen, birch’ü yabana mı atıyon?
– yabana atmıyorum atmasına da bizim takım karamürsel sepeti mi?
– yok, estağfurullah canım. öyle bir şey demedim. ama yeneceğimiz kesin. sen hiç yorma kafanı.
demircan yardım almak istercesine bana baktı:
– sen söyle hoca, bizim bebeler puan verir mi angaragücü’ne?
– dedim ya demircan, ortada bir maç. hiç belli olmaz.
derken yorgancı cemal geldi dükkâna. o da sıkı bir ankaragüçlüydü. ankaragücü’nün iç sahadaki hiçbir maçını kaçırmaz; polatlı’daki arkadaş grubuyla birlikte ankara’ya gidip tribünde yerini alırdı. o da altına küçük bir tabure çekip oturdu. elindeki ankara baskısı gazeteyi küçük tezgâhın köşesine bıraktı. böylece küçücük dükkân da iyice yükünü almış oldu.
ben gazeteye göz gezdirirken, metin usta, ağzındaki küçük çiviyi eline alıp tek vuruşla örsteki ayakkabının topuğuna çaktı ve ardından cemal’e sordu:
– hayrola cemal, nereden böyle?
– hiç usta... angara’dan geliyorum. bugün dükkânı açmadım. sabah bizim malzemeciye gittim. biraz borç ödedim, biraz da ufak tefek malzeme aldım, bildiğin şeyler işte. sonra da hamamönü’ne uğradım. bizim angaragüçlülerin takıldığı kahve var ya, oraya. kahvede hep beraber fikstüre baktık biraz.
– nasıl buldun fikstürü?
– valla, şahane bir fikstür... bundan iyisi can sağlığı. kahvedeki arkadaşlar da aynısını söylüyor. hatta bir hesaplama yaptık, üç puanlı sistemde fikstür avantajını da katarsak kesin şampiyon çıkıyoruz.
ben araya girdim:
– nasıl yani?
– kahvede fikstürü önümüze açtık, bütün maçları tek tek hesapladık hoca. işi şansa bırakmadık.
– ee?
– ee’si aç şimdi fikstürü. mesela ilk maç boluspor’la deplasmanda değil mi? oradan kesin üç puanla döneriz.
cemal, sonraki günlerde ankaragücü’nün ilk lig maçında deplasmanda oynadığı boluspor’a 2-0 yenileceğini, teknik direktör brian birch ve ingiliz futbolcu clark’ın gönderileceğini, teknik direktörlüğe de fatih terim’in getirileceğini bilemezdi ki. o, bugünü yaşıyordu. daha ilk maçla ilgili tahminini söylerken de demircan’ın damarına basmıştı. demircan alaycı bir ifadeyle güldü:
– alırsınız üç puanı goçum alırsınız. bizim bebeler verirse tabii. he he he!
– biz orada alırız üç puanımızı demircan, sen kafanı yorma hiç.
– tabii canım, tabii canım!
– neyse eses’le angara’da oynayacağız. bolu galibiyetinin moraliyle üç puan da bu maçtan yazdık. sonra ver elini sakarya deplasmanı... onlarda da bu sezon fazla bir numara yok. bir üç puan da sakarya’dan yazdık mı?
cemal, coşkuyla ankaragücü’nün iç sahada ve deplasmanda alacağı puanları hesaplıyordu. yaz rize deplasmanından üç puan, yaz iç sahada zonguldak’tan üç puan, yaz yine iç sahada sarıyer’den üç puan, yaz galatasaray deplasmanından en az bir puan... derken ankaragücü’nün, 18 takımlı ligde oynayacağı 34 maç sonunda alacağı toplam puan ortaya çıktı. buna göre istanbul takımlarının derbi maçlarda birbirlerini yiyecekleri ve deplasmanlarda puan kaybedecekleri de hesaba katılırsa ankaragücü, lig sonunda en az 85 puan toplayarak şampiyon oluyordu. alacağı 85 puan, bir şanssızlık sonucu şampiyon olmasına yetmese bile en azından ikinci olması kesindi!
tabii biz o günü yaşıyorduk ve 18 takımlı bir 1. lig fikstüründen konuşurken, siyasetin futbola doğrudan müdahale edeceğini, ligde ilk maçlar oynandıktan sonra bir sezon önce küme düşen bursaspor ile kocaelispor’un başbakan turgut özal’ın direktifiyle tekrar 1. lig’e alınacaklarını, bu takımların 2. lig’de oynadıkları ilk hafta maçları geçersiz sayılarak fikstürün yeniden düzenleneceğini ve böylece 20 takıma çıkarılan ligin kaldığı yerden devam edeceğini bilmiyorduk.
neyse... cemal sözlerini bitirince demircan kahkahayı patlattı:
– ha ha ha ha ha! en az 85 puanla şampiyon ha? şampiyona gel şampiyona...
metin usta sitemle araya girdi:
– ne var la demircan, beğenemedin mi?
– bırak usta ya, ne şampiyonu... aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. angaragücü de ancak rüyasında görür şampiyonluğu. de mi hoca? ha ha ha ha ha!
– öyle olsun demircan. lig sonunda görüşürüz goçum. yediririm sana bu dediklerini.