aklımızın ermediği rakibimizi çok büyütmemiz ya da işi ciddiye almamamız...
ingilizlerle oynadığımız dünkü maçta her ikili mücadeleden galip çıkan ümitlerimiz oldu. futbolcularımızın kendilerine olan güveni, yardımlaşmaları tamdı.
evet, ümitlere “bravo” lazımdı.
maç boyunca bizi sarışın semih diğeri esmer wallace olan iki futbolcunun nefis mücadelesini izledik. takımda adam markajı yapan tek adam semih'ti. âdeta oyunun kilit adamı olan semih'i galatasaraylı yöneteciler görseler doğrusu şaşırıp kalırlardı. hatta, ağızları açık kalırdı.
oyunun temposunu ayarlayan b. hasan, metin ve erdi 90. dakika oyunu ne zaman yavaşlatıp, ne zaman süratlendireceklerini gayet iyi bildiler. defansın ortasında yer alan hasan da canlı ve diriydi. liberoda ilk kez izlediğimiz burak da sanki 40 yıldan beri bu yerde oynuyormuş gibi başarılıydı.
peki, neydi millîlerin eksiği?
hasan ve tanju gol yerlerinde gereken patlamayı yapamadılar. gole varmayı becerememek ümitlerimizin tek eksiğiydi. oysa ümitlerimiz ingiltere gibi bir ekip karşısında gerçekten doyurucu bir futbol sergilediler. bir de gol atabilseydik işte o zaman ümit takımımıza daha büyük alkış tutacaktık.