iki dünya kupası finalinde gol atan ilk futbolcu brezilyalı vava oldu. efsane futbolcu 1958’de isveç’e ve 1962’de çekoslavakya’ya birer gol atmayı başardı. daha sonra pele (1958 ve 1970) ile paul breitner (1974 ve 1982),ve zinedine zidane(1998 ve 2006) iki farklı finallerde gol atmayı başardılar.
tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "gol sevinçleri" başlıklı yazısından;
benim favorim, marco tardelli'nin 1982 dünya kupası finalinde almanya'nın mukavemetini kıran golü attıktan sonra o kendinden geçmiş koşuşudur, ağzı koskoca açılmış, gözlerinin içi ışıyor, bir doğum ya da ölümden dönme haberi almış gibi kendinden geçmiş, kolları "oh be oh be, allahım sana şükürler olsun" temposunda dizginsiz savruluyor... bir deli divane hırsı, ama temiz bir hırs, sahici bir hırs, salih bir hırs, iyi yürekli bir hırs, seviçli bir hırs...
halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
12. dünya kupası finali... italya ile federal almanya karşı karşıya...
seyrettiğim 7'inci dünya kupası finali bu... mikrofonda anlattığım 5'inci final... televizyonda naklettiğim 3'üncü final... hepsi bir yana, maç spikeri olarak sunduğum son dünya kupası finali...öztürk pekin arkadaşımla birlikte yapıyoruz yayını... iki spikerin önemli anlarda ortak anlatması yöntemini uyguluyoruz. bir gol oldu mu, maçı anlatmakta olan spiker, golün öyküsünü, yorumunu öteki spikere bırakıyor... fena da olmuyor hani... öztürk pekin bana oranla şanslı... çünkü maçın dört golünde de "goool" diye bağırmak, ona kısmet oldu. ben ancak gollerin devamını getirdim. yorumda, aydınlatıcı konuşmada... neyse, gol olsun da, nasıl olursa olsun... maçın tadı tuzu biberi, her şeyi gol çünkü...
federal almanya: schumacher - kaltz, karl-heinz förster, stielike, briegei - bernd förster, breitner, dremmler - littbarski, fischer, rummenigge.
ilk yarı heyecanlı... iki takım da birbirini tartıyor. bu yüzden gol gecikiyor... ikinci yarıya kalıyor gol... bu arada bir kocaman fırsatı kaçırıyor italyanlar... bir dünya kupası finalinde penaltı kaçar mı? kaçıyor işte...maçın başı sayılırdı. daha 24'üncü dakikaydı. altobelli'nin ortasında conti kafayı vururken, briegel indirmişti conti'yi... penaltıydı. kitabın yazdığı, kuralın tanımladığı penaltı...
cabrini geldi topun başına... italyan seyirciler "gol" diye ayağa fırlamaya hazır... biz spikerler de sesimizi ayarlıyoruz, "goool" demek için... fakat cabrini hevesimizi kursağımızda bırakıyor. bir vuruyor. top kaleyi bile tutmuyor. yandan dışarı... penaltı kaçırmak, bir takımı yıkar bazan...tribünlerde genel kanı da böyle... almanların şimdi rakibin bu moral bozukluğundan yararlanacağı tahmin ediliyor. fakat nerede? alman takımı devreyi gol yemeden bitirdiğine memnun sanki... penaltı kaçırdıktan az sonra yeniden toparlanan italyanlar, yine sahada futbolun iyisini oynayan takım...
ikinci 45 dakikada şahlanıyor italya... bir dünya şampiyonu'na yaraşır oynuyor... gentile'nin ortası... cabrini ile rossi birlikte atak yapıyorlar. rossi vuruyor kafayı... bu rossi'nin kupadaki 6. golü... italya 1-0 önde yine paolo rossi ile... ""'
çok geçmeden bu kez tardelli, almanlar'ın öve öve yere göğe koymadığı kaleci schumacher'e göstere göstere topu öyle güzel kaleye sokuyor ki... böyle gol yiyen kaleci intihar ederse şaşılmaz... tam deyimiyle, alay ede ede...
italya 2-0 önde... şeref tribününde seksenlik italya cumhurbaşkanı pertini ayakta... her golde fırlıyor havaya zaten... ve başkan pertini bir daha sıçrıyor "gol" diye... altobelli de kaleci schumacheri çalımlayarak üçüncü sayıyı çıkarıyor. italya 3-0 önde... almanlar bitmiş gibi... santiago bernabeu stadı inliyor... almanlar bitmiş gibi, dedim. bitmeyen, tükenmeyen biri var: breitner... son mücadeleyi veriyor... kupanın son golünü atıyor... bu aynı zamanda almanlar'ın şeref golü...
italya 3-1 galip... ve "dünya şampiyonu... 1934'de... 1938'de... ve 1982'de üçüncü kez kazanıyor dünya kupası'nı... özellikle ikinci tur maçlarında hakederek... hele şu finaldeki futboluyla... herkes yürekten alkışlıyor italyanları...
görkemli kupa törenini de naklediyoruz televizyonda... sonra yayını kapatıp çıkıyoruz... tribünlerin arka tarafında yürürken... birisi hızla geliyor. zor kurtuluyorum çarpışmaktan "pardon" diyor öyle sert geçtiği için... bakıyorum: federal almanya başbakanı helmut schmidt... 90 dakika boyunca her golde ayağa fırlayan ve küçük bir çocuk gibi, "nasıl? yeniyoruz" diye kendisini kızdıran italyan cumhurbaşkanı pertini'nin yanından hızla ayrılmış, adeta kaçıyor şeref tribününden... alman başbakanı schmid'in yüzü kıpkırmızı... alman televizyonu'na demeç vermeye gidiyor. italyan cumhurbaşkanı pertini ise hâlâ tribünde... el sallıyor, sesleniyor tam bir akdenizli coşkusuyla kutluyor sporcularının zaferini... ve yaşı da sekseni aşkın başkanın. evet vatandaşlarına amigoluk yapan seksenlik bir cumhurbaşkanı... kimse yadırgamıyor, kınamıyor. çünkü italya'nın kazandığı başarı, büyük bir spor zaferi ... ne kadar kullansa yeri... ne kadar sevinseler hakları... bizim sporseverlerin deyimiyle "en büyük italya... başka büyük yok" tabii 1986'daki yeni dünya kupasına kadar...
2002 basımlı "dünya kupası" kitabında yer alan alp ulagay'ın "dünya kupası'nın mimarları: teknik direktörler" başlıklı yazısından;
enzo bearzot 1975 yılında italya'nın başında göreve geldiğinde elinde cabrini, scirea, rossi, tardelli, antognoni gibi yetenekli gençler bulmuştu. arjantin '78'deki dördüncülüğün ardından italyan futbolunu içine düştüğü ahlaki bunalımdan çıkarıp kurtaran bearzot oldu. serie a'da birbiri ardına ortaya çıkan şike skandalları italyan futbolunu sarsıyor çok sayıda futbolcu ve kulüp ceza alıyordu. bunlardan paolo rossi'nin cezası 1982 dünya kupası'nın başlamasına iki ay kala sona erdi. kurt hoca sürpriz bir kararla golcü oyuncuyu kadroya dahil etti, santrfor yokluğunda son çare rossi'ye sarıldı. ancak italya'nın birinci tur gruplarında çok zorlanıp galibiyet alamaması ve gol fazlasıyla tur atlaması eleştiri oklarının başta bearzot tüm milli takım mensuplarına yönelmesine fırsat verdi. öyle ki yeni seçilen federasyon başkanı federico sordillo bile ilk tur performansını tenkit etmekten geri kalmadı. bunun üzerine tüm futbolcular turnuva sonuna kadar basına demeç vermeme kararı alırken sadece 40 yaşındaki kalecileri ve kaptanları dino zoff'a temsil yetkisi verdiler. bearzot ise sordillo'nun eleştirisine yönelik "sırtımdan bıçaklanmak istemiyorum" yorumunu yaptı. rossi kumarı son üç maçta işleyip tam altı gol getirince italya sırasıyla brezilya, polonya ve almanya'yı geçerek kupaya uzandı. bearzot dört yıl daha görevde kalıp milli takımın başında en çok maça çıkan teknik direktör unvanını aldı.
ispanya'daki dünya kupası finallerinde italya'nın teknik direktörü bearzot. italyan basını, cabrini ile rossi'nin homeseksüel ilişkisini diline dolamış, bearzot'un kamptaki vurdumduymazlığına verip, veriştiriyor... bearzot, kampı italyan gazetelerine kilitliyor ve finalde, almanya'yı da yeniyor bearzot'un final maçı sonrasında italyan gazetecilerine arkasını dönüyor ve kıçını göstererek "işte siz futboldan bu kadar anlarsınız "diyor.
1982 dünya kupası finallerinden sonra kupadaki birçok futbolcu, türkiye`ye geldi. bunlar
brezilyalı parreira( bu kupada kuveyt teknik direktörü idi), macar mezsöly(bu kupada macaristan teknik direktörü idi), alman derwall(bu kupada b.almanya teknik direktörü idi), alman futbolcu hrubesch, yugoslav futbolcu saffet susic, belçikalı futbolcu eric gerets, frnasız futbolcu jean tigana, alman futbolcu hans peter briegel , brezilyalı futbolcu zico daha sonra ülkemizde teknik direktörlük yaptılar
alman kaleci schumacher, belçikalı kaleci pfaff, brezilyalı eder, sergingho, fransız six, macar varga, polonyalı kupcewicz, macar palasz ise futbolcu olarak ülkemize geldiler.
macar mezsöly, brezilyalı parreira, ve arthur zico fenerbahçe`yi çalıştırdılar. jupp derwall ve eric gerets galatasaray`ı şampiyon yaptı. kupada futbolcu olarak yer alan alman hrubesch, samsunspor'a teknik direktör olarak geldi.
dünya kupası fikri, ilk olarak 1900'lü yılların başında ortaya atıldı. '20'lerde, böyle bir organizasyonun düzenlenmesini savunanların sayısı arttı ve nihayet iki fransız'ın, jules rimet ve henri delaunay'nin önayak olmasıyla ilk kupa 1930'da organize edildi. geride bıraktığımız yüzyılı, iki dünya savaşı ve bunların belirlediği sınırlarla ortaya çıkan onlarca ulus devletin yüzyılı olarak tanımlayabiliriz... fakat, yeryüzüne siyaset değil, spor penceresinden bakmayı tercih edenlerden biriysek, "futbol yüzyılıydı" teşhisini de koyabiliriz rahatlıkla... elbette ulus devletlerin de sembollerini tanıtmaya, bayraklarını dalgalandırmaya, kısaca halkla ilişkiler faaliyetlerine ihtiyacı vardı ve bunun için çağın en popüler oyunu olan futboldan daha uygun ne olabilirdi? dünya kupasfının bir devlet için önemli bir propaganda aracı olduğuna itiraz edenlere, 1982 yılında madrid'in bernabeu stadı'nda oynanan final maçını hatırlamalarını önerebilirim... 0 gün italya, almanya kalesinde altobelli'nin ayağından üçüncü golü de bulduğunda protokol tribününe dönen kameralar, italyan devlet başkanı pertini'yi ayağa fırlamış, bir bayram çocuğu coşkusuyla hoplayıp zıplarken bulmuştu. pertini'yi daha önce hiçbir miting alanında, hiçbir toplantı salonunda bu kadar neşeli gören olmamıştı.
televizyonun iyiden iyiye yaygınlaştığı son 35-40 yılda, söz konusu halkla ilişkiler faaliyeti bambaşka bir boyut kazandı. her türlü yarışmanın ve pek tabii ki, dünyanın pek çok ülkesinde işçi sınıfının en büyük eğlencesi futbolun, televizyon programlarında önemli bir dolgu malzemesi olduğu anlaşıldığı anda, kartopu çığa dönüşmeye başlamıştı bile...
tamam, futbol en büyük mabetlerine, koltuk sayısı yüzbinleri bulan statlara 50'li yıllarda kavuştu, ama o dönemde "endüstriyel" bir iş kolundan söz etmek, böyle bir tanıma uygun koşulların hazır olduğunu öne sürmek mümkün değildi. bugün ağızlara pelesenk olan "endüstriyel futbol", aslında varlığını çok büyük ölçüde televizyona borçludur.
kökleri itibariyle avrupalı bir oyundu futbol... ve sınıfsal katmanları dünyanın diğer köşelerine göre çok daha kalın çizgilerle belirlenmiş olan bu yaşlı kıtada, bir işçi sınıfı eğlencesinin, burjuvaziden kısa sürede hüsnükabul görmesi beklenemezdi. her biri birer tapınak olan statlar, öncelikle bu sınıfsal duvarın kalkmasına yardımcı oldu. tıpkı rönesans dönemi katedrallerine giden herkesin sıkı katolik olmaması, rahibin vaazına kulak vermekten çok tapınağın görkemine gözlerini dört açması gibi, '50'lerde dev stadyumlara akın edenlerin de tamamı "futbolsever" değildi. ama tapınak çağırıyordu işte...
hayatımda televizyondan canlı izlediğim ilk maç. izlediğim ev çoktan yıkılmıştır ama yerini elimle koymuş gibi bulabilirim. almanya'nın kaybetmesine hallice üzülmüştüm (almancıydık da o zamanlar).
kahverengi tahtadan kasası olan bir televizyon hatırlıyorum. önüne oturup izlediğimi hatırlıyorum. ayarımız o gün kaymış diyeceğim de, daha üçüncü lig kurulmamışken götürüldüğüm amatör küme maçları var öncesinde. onlardan ikisini hatırlıyorum, ama tabii ki çok ayrıntı veremeyeceğim, yazacağım her şekilde yine de...
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
ilk sırayı avrupalı ekipler aldı; brezilya'nın sergilediği oyun hiç de yabana atılacak cinsten değildi, özellikle zico, falcâo ve söcrates güzel futbollarıyla göz doldurdular. her ne kadar brezilya karmasının kupada şansı pek yaver gitmediyse de seyirci tarafından beğenildi. tribünlerden büyük bir alkış toplayan zico, haklı olarak latin amerika'nın en iyi futbolcusu seçildi.
kupayı italya aldı. italya karması ilk günlerde parlak bir başlangıç yapamamış, beraberliklerle tökezlemişti, ama daha sonra uyumlu futboluyla ve özellikle paolo rossi'nin çabalarıyla sonuca ulaşmayı başardı. finalde almanya'yı 3-1 yendi.
boniek'in güzel müziğine ayak uyduran polonya üçüncü oldu. dördüncülüğü de fransa aldı, ama bu yere gelmesinde daha çok avrupa'daki nüfuzunun, bir de afrikalı orta saha oyuncularının unutulmaz neşeli tavırlarının büyük payı vardı.
italyan rossi altı golle ilk sırayı aldı, onu yıldırım hızıyla attığı beş golle alman rummenige izledi.
italya, batı almanya'yı finalde 3-1 mağlup etti ve kupaya uzanarak, dünya kupası'nın 3. kez kaldıran ilk avrupa takımı oldu. brezilya'nın rekorunu da egale eden italya'da ayrıca kaleci dino zoff, 40 yaşında final oynayarak, kupa tarihinin en yaşlı futbolcusu ve kaptanı oldu.
#3 tardelli'nin gözyaşları italya vs ban almanya, 1982
acaba eskiden alınan galibiyetler daha mı anlamlıydı? kesin olan şey, eskiden kazanılan zaferlerin daha yürekten kutlandığı ve duyguların dışa vurumu konusunda hiçbir turnuvanın ispanya 82'nin eline su dökemeyeceği. grup maçında brezilya'nın italya'ya falcao'yla attığı beraberlik golünde, oyuncunun korner bayrağına kollarını açarak uzanışı unutulacak gibi değildi mesela ama bu bile tardelli'nin finalde gol attıktan sonraki reaksiyonuyla karşılaştırılamaz. yarı finalde alman kaleci harald schumacher'in fransız patrick battiston'a yaptığının ardından [bkz 5 numara ( http://www.macanilari.com...id=198219829250&aid=41433)] italya tüm dünyanın umutlarını ve desteğini arkasına almıştı. ama final maçının devre arasında kadar geçen sürede işlerin pek parlak gitmediği de ortadaydı. orta saha oyuncusu "general" giancarlo antognoni yarı final maçında sakatlanmış, forvet francesco graziani ise daha 8. dakikada oyunu terk etmek zorunda kalmıştı. maçın 25. dakikasında hans peter briegel tarafindan düşürülen bruno conti'nin kazandırdığı penaltıyı antonio cabrini dışarı yollamıştı. nitekim, 12 dakika sonra beklenen an geldi. conti ile paslaşan gaetano scirea topu tardelli'ye attı, o da topu alt köşeye yumuşak bir şekilde yuvarladı. bu onun 80 milli maçta attığı 6 golden biriydi.
sert mizaçlı adamın kendini bıraktığı an oldu bu. dünyanın her yerindeki çocuklar tarafından taklit edilecek sevinç gösterilerine imza attı. kendi yarı sahasına doğru göğsünü yumruklayarak koşan tardelli'nin gözlerinden yaşlar dökülüyordu. conti onu biraz olsun sakinleştirmek için çabaladıysa da metrelerce gerisinde kalmıştı ama bir süre sonra yanına gelen takım arkadaşları onu yeniden "sahaya döndürmeyi" başarabildiler. alessandro altobelli'nin üçüncü golü atmasıyla italya 1938'den bu yana ilk kez dünya şampiyonluğuna uzandı ama o gece tamamıyla tardelli'ye aitti.
fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
kalecilik tarihinde 1987 ve 1912'den sonra en önemli yıllar 1982 ve 1992 olmuştur. 1982 dünya kupası'nı kazanan italya'nın kaptanı kaleci dino zoff topla o denli çok oynamış ve oyundan o kadar çok vakit çalmıştır ki, akabinde fifa ve ib kural değişikline giderek 1 numaraların ceza sahası içinde topla seyahat etme hakkını kısıtlamış ve top ele alındıktan sonra dört adımdan fazla atılmasını yasaklamıştır.
1992 yılı, kalecilere kendi takım oyuncuları tarafından ayakla verilen bilinçli geri pasları almasının yasak konulduğu bir diğer tarihi gelişmenin miladı olmuştur. bu iki kural değişikliği sadece kaleciler için değil futbolun yarınları adına da yeni bir çağın habercisi oldu denilebilir. bu değişiklikler sayesinde oyunda kaybolan zaman azalırken kalecilerin profili de ister istemez transformasyona uğradı. yalnızca top tutma özelliğine sahip kaleciler demode olmaya başlarken top tekniği yüksek, libero tarzı oyuna yatkın, futbolcuların korkmadan pas alışverişi yapabileceği, takımını hızlı atağa kaldırabilen kaleciler muteber olmaya başladı.
1982 yılındaki dünya kupası final macı ramazan ayı içinde olmuştu iftardan sonra yemeyi yedikten sonra acayip uyku cökmüştü bizim evimizde o yıllarda cekyat ve koltuk gibi eşyalar yoktu divan vardı divanın üzeinde uyumamak için elmden geleni yapmaya caışıyordum annem oglum uyu dedikce ben direniyordum ve macı kacırmamak için durmadan yüzümü yıkıyordum annem bir ara dur oglum senin gözünün içine bir takoz koyayım bari kapanmasın demişti.neden bilmiyorum ama ben italyan'ın şampiyon olmasını istiyordum ve italya şampiyon olmuştu.
yardımcı hakemler: abraham klein (isr), vojtech christov (tch)
italy: dino zoff (gk)(c), giuseppe bergomi, antonio cabrini, fulvio collovati, claudio gentile, gaetano scirea, gabriele oriali, marco tardelli, bruno conti, francesco graziani (dk. 7 alessandro altobelli (dk. 89 franco causio)), paolo rossi
yedekler: franco baresi, pietro vierchowod, giancarlo antognoni, giuseppe dossena, giampiero marini, ivano bordon, daniele massaro, franco selvaggi, giovanni galli
teknik direktör: enzo bearzot (ita)
germany fr: harald schumacher (gk), hans peter briegel, paul breitner, karl heinz foerster, bernd foerster, wolfgang dremmler (dk. 62 horst hrubesch), pierre littbarski, klaus fischer, karl heinz rummenigge (c) (dk. 70 hansi mueller), uli stielike, manfred kaltz
yedekler: wilfried hannes, uwe reinders, felix magath, thomas allofs, stephan engels, lothar matthaeus, holger hieronymus, bernd franke, eike immel
teknik direktör: jupp derwall (ger)
goller: 1-0 paolo rossi (ita) 57' 2-0 marco tardelli (ita) 69' 3-0 alessandro altobelli (ita) 81' 3-1 paul breitner (frg) 83'
sarı kartlar: bruno conti (ita) 31', wolfgang dremmler (frg) 61', gabriele oriali (ita) 73', uli stielike (frg) 73', pierre littbarski (frg) 88'
antognoni'nin yokluğunda sıkıntılı dakikalar yaşayarak maça başlayan italya'da, rossi'nin hücumdaki yardımcısı graziani maçın başlarında oyundan çıkmak zorunda kalınca italya gol yollarında daha da etkisizleşmeye başladı. 24. dakikada, graziani'nin yerine giren altobelli'nin ortasına briegel'den önce conti hareketlendi ve yere düşürüldü. verilen penaltıyı kullanan cabrini, topu yandan farklı dışarı yolladı. bu pozisyondan sonra italya'nın batı almanya kalesindeki baskıları artarak devam etti ancak, ilk yarı golsüz sona erdi. 56'da tardelli'nin çabuk kullandığı frikik sonrası gentile, sağ kanatta toploa buluştu ve hemen ortasını yaptı. rossi'nin kafa vuruşuyla italya 1-0 öne geçti. 68. dakikada scirea kendi yarı sahasından topu sürmeye başladı. conti'ye pasını aktarıp batı almanya kalesine doğru koştu ve topla tekrar buluştuktan sonra bergomi'ye topuk pası yolladı. tekrar bergomi'den topu alan scirea, ceza sahası önündeki tardelli'ye topu yolladı. o da, düzelttiği topu sol ayağıyla defansın arasından kaleye soktu ve durumu 2-0 yaptı. 80'de penaltı noktasında conti'den aldığı pası, kalesinden açılan schumacher'i çalımlamakta kullanan altobelli, skoru 3-0 yaptı. 83'te littbarski'nin frikiği sonrası topla buluşan breitner, batı almanya'nın tek golünü kaydetti.[1] 40 yaşındaki kaleci dino zoff ise kariyerinin son büyük uluslararası turnuvasında, şampiyon olma mutluluğuna erişti.
an itibarıyla trt 1 deki ''seksenler'' dizisinde püftürük şahin ile berber sinan'ın bu maça iddaaya girmesine vesile olan maç..
50-60 kiloluk şahin'in almanya'nın kazanacağını, 120-130 kiloluk sinan'ın da italya'nın kazanacağını söylemesi üzerine doğal olarak iddaayı da sinan kazanınca sokak ortasında sinan'ın şahin'in üstüne çıkması enteresan bir görüntü oluşturdu.
brezilyalı hakem arnaldo coelho'nun penaltı kararında ceza alanı çizgisi üstünden korner çizgisine kadar adeta süzülerek koşuşu ve son saniyede yapılan bir pasta araya girip topu eline aldıktan sonra bitiş düdüğünü çalması muhtemelen dünya kupasının "en"lerinden biridir...