tanıl bora'nın "karhanede romantizm: futbol yazıları" adlı kitabında bulunan "gol sevinçleri" başlıklı yazısından;
benim favorim, marco tardelli'nin 1982 dünya kupası finalinde almanya'nın mukavemetini kıran golü attıktan sonra o kendinden geçmiş koşuşudur, ağzı koskoca açılmış, gözlerinin içi ışıyor, bir doğum ya da ölümden dönme haberi almış gibi kendinden geçmiş, kolları "oh be oh be, allahım sana şükürler olsun" temposunda dizginsiz savruluyor... bir deli divane hırsı, ama temiz bir hırs, sahici bir hırs, salih bir hırs, iyi yürekli bir hırs, seviçli bir hırs...
halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
12. dünya kupası finali... italya ile federal almanya karşı karşıya...
seyrettiğim 7'inci dünya kupası finali bu... mikrofonda anlattığım 5'inci final... televizyonda naklettiğim 3'üncü final... hepsi bir yana, maç spikeri olarak sunduğum son dünya kupası finali...öztürk pekin arkadaşımla birlikte yapıyoruz yayını... iki spikerin önemli anlarda ortak anlatması yöntemini uyguluyoruz. bir gol oldu mu, maçı anlatmakta olan spiker, golün öyküsünü, yorumunu öteki spikere bırakıyor... fena da olmuyor hani... öztürk pekin bana oranla şanslı... çünkü maçın dört golünde de "goool" diye bağırmak, ona kısmet oldu. ben ancak gollerin devamını getirdim. yorumda, aydınlatıcı konuşmada... neyse, gol olsun da, nasıl olursa olsun... maçın tadı tuzu biberi, her şeyi gol çünkü...
federal almanya: schumacher - kaltz, karl-heinz förster, stielike, briegei - bernd förster, breitner, dremmler - littbarski, fischer, rummenigge.
ilk yarı heyecanlı... iki takım da birbirini tartıyor. bu yüzden gol gecikiyor... ikinci yarıya kalıyor gol... bu arada bir kocaman fırsatı kaçırıyor italyanlar... bir dünya kupası finalinde penaltı kaçar mı? kaçıyor işte...maçın başı sayılırdı. daha 24'üncü dakikaydı. altobelli'nin ortasında conti kafayı vururken, briegel indirmişti conti'yi... penaltıydı. kitabın yazdığı, kuralın tanımladığı penaltı...
cabrini geldi topun başına... italyan seyirciler "gol" diye ayağa fırlamaya hazır... biz spikerler de sesimizi ayarlıyoruz, "goool" demek için... fakat cabrini hevesimizi kursağımızda bırakıyor. bir vuruyor. top kaleyi bile tutmuyor. yandan dışarı... penaltı kaçırmak, bir takımı yıkar bazan...tribünlerde genel kanı da böyle... almanların şimdi rakibin bu moral bozukluğundan yararlanacağı tahmin ediliyor. fakat nerede? alman takımı devreyi gol yemeden bitirdiğine memnun sanki... penaltı kaçırdıktan az sonra yeniden toparlanan italyanlar, yine sahada futbolun iyisini oynayan takım...
ikinci 45 dakikada şahlanıyor italya... bir dünya şampiyonu'na yaraşır oynuyor... gentile'nin ortası... cabrini ile rossi birlikte atak yapıyorlar. rossi vuruyor kafayı... bu rossi'nin kupadaki 6. golü... italya 1-0 önde yine paolo rossi ile... ""'
çok geçmeden bu kez tardelli, almanlar'ın öve öve yere göğe koymadığı kaleci schumacher'e göstere göstere topu öyle güzel kaleye sokuyor ki... böyle gol yiyen kaleci intihar ederse şaşılmaz... tam deyimiyle, alay ede ede...
italya 2-0 önde... şeref tribününde seksenlik italya cumhurbaşkanı pertini ayakta... her golde fırlıyor havaya zaten... ve başkan pertini bir daha sıçrıyor "gol" diye... altobelli de kaleci schumacheri çalımlayarak üçüncü sayıyı çıkarıyor. italya 3-0 önde... almanlar bitmiş gibi... santiago bernabeu stadı inliyor... almanlar bitmiş gibi, dedim. bitmeyen, tükenmeyen biri var: breitner... son mücadeleyi veriyor... kupanın son golünü atıyor... bu aynı zamanda almanlar'ın şeref golü...
italya 3-1 galip... ve "dünya şampiyonu... 1934'de... 1938'de... ve 1982'de üçüncü kez kazanıyor dünya kupası'nı... özellikle ikinci tur maçlarında hakederek... hele şu finaldeki futboluyla... herkes yürekten alkışlıyor italyanları...
görkemli kupa törenini de naklediyoruz televizyonda... sonra yayını kapatıp çıkıyoruz... tribünlerin arka tarafında yürürken... birisi hızla geliyor. zor kurtuluyorum çarpışmaktan "pardon" diyor öyle sert geçtiği için... bakıyorum: federal almanya başbakanı helmut schmidt... 90 dakika boyunca her golde ayağa fırlayan ve küçük bir çocuk gibi, "nasıl? yeniyoruz" diye kendisini kızdıran italyan cumhurbaşkanı pertini'nin yanından hızla ayrılmış, adeta kaçıyor şeref tribününden... alman başbakanı schmid'in yüzü kıpkırmızı... alman televizyonu'na demeç vermeye gidiyor. italyan cumhurbaşkanı pertini ise hâlâ tribünde... el sallıyor, sesleniyor tam bir akdenizli coşkusuyla kutluyor sporcularının zaferini... ve yaşı da sekseni aşkın başkanın. evet vatandaşlarına amigoluk yapan seksenlik bir cumhurbaşkanı... kimse yadırgamıyor, kınamıyor. çünkü italya'nın kazandığı başarı, büyük bir spor zaferi ... ne kadar kullansa yeri... ne kadar sevinseler hakları... bizim sporseverlerin deyimiyle "en büyük italya... başka büyük yok" tabii 1986'daki yeni dünya kupasına kadar...
dünya kupası fikri, ilk olarak 1900'lü yılların başında ortaya atıldı. '20'lerde, böyle bir organizasyonun düzenlenmesini savunanların sayısı arttı ve nihayet iki fransız'ın, jules rimet ve henri delaunay'nin önayak olmasıyla ilk kupa 1930'da organize edildi. geride bıraktığımız yüzyılı, iki dünya savaşı ve bunların belirlediği sınırlarla ortaya çıkan onlarca ulus devletin yüzyılı olarak tanımlayabiliriz... fakat, yeryüzüne siyaset değil, spor penceresinden bakmayı tercih edenlerden biriysek, "futbol yüzyılıydı" teşhisini de koyabiliriz rahatlıkla... elbette ulus devletlerin de sembollerini tanıtmaya, bayraklarını dalgalandırmaya, kısaca halkla ilişkiler faaliyetlerine ihtiyacı vardı ve bunun için çağın en popüler oyunu olan futboldan daha uygun ne olabilirdi? dünya kupasfının bir devlet için önemli bir propaganda aracı olduğuna itiraz edenlere, 1982 yılında madrid'in bernabeu stadı'nda oynanan final maçını hatırlamalarını önerebilirim... 0 gün italya, almanya kalesinde altobelli'nin ayağından üçüncü golü de bulduğunda protokol tribününe dönen kameralar, italyan devlet başkanı pertini'yi ayağa fırlamış, bir bayram çocuğu coşkusuyla hoplayıp zıplarken bulmuştu. pertini'yi daha önce hiçbir miting alanında, hiçbir toplantı salonunda bu kadar neşeli gören olmamıştı.
televizyonun iyiden iyiye yaygınlaştığı son 35-40 yılda, söz konusu halkla ilişkiler faaliyeti bambaşka bir boyut kazandı. her türlü yarışmanın ve pek tabii ki, dünyanın pek çok ülkesinde işçi sınıfının en büyük eğlencesi futbolun, televizyon programlarında önemli bir dolgu malzemesi olduğu anlaşıldığı anda, kartopu çığa dönüşmeye başlamıştı bile...
tamam, futbol en büyük mabetlerine, koltuk sayısı yüzbinleri bulan statlara 50'li yıllarda kavuştu, ama o dönemde "endüstriyel" bir iş kolundan söz etmek, böyle bir tanıma uygun koşulların hazır olduğunu öne sürmek mümkün değildi. bugün ağızlara pelesenk olan "endüstriyel futbol", aslında varlığını çok büyük ölçüde televizyona borçludur.
kökleri itibariyle avrupalı bir oyundu futbol... ve sınıfsal katmanları dünyanın diğer köşelerine göre çok daha kalın çizgilerle belirlenmiş olan bu yaşlı kıtada, bir işçi sınıfı eğlencesinin, burjuvaziden kısa sürede hüsnükabul görmesi beklenemezdi. her biri birer tapınak olan statlar, öncelikle bu sınıfsal duvarın kalkmasına yardımcı oldu. tıpkı rönesans dönemi katedrallerine giden herkesin sıkı katolik olmaması, rahibin vaazına kulak vermekten çok tapınağın görkemine gözlerini dört açması gibi, '50'lerde dev stadyumlara akın edenlerin de tamamı "futbolsever" değildi. ama tapınak çağırıyordu işte...
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
ilk sırayı avrupalı ekipler aldı; brezilya'nın sergilediği oyun hiç de yabana atılacak cinsten değildi, özellikle zico, falcâo ve söcrates güzel futbollarıyla göz doldurdular. her ne kadar brezilya karmasının kupada şansı pek yaver gitmediyse de seyirci tarafından beğenildi. tribünlerden büyük bir alkış toplayan zico, haklı olarak latin amerika'nın en iyi futbolcusu seçildi.
kupayı italya aldı. italya karması ilk günlerde parlak bir başlangıç yapamamış, beraberliklerle tökezlemişti, ama daha sonra uyumlu futboluyla ve özellikle paolo rossi'nin çabalarıyla sonuca ulaşmayı başardı. finalde almanya'yı 3-1 yendi.
boniek'in güzel müziğine ayak uyduran polonya üçüncü oldu. dördüncülüğü de fransa aldı, ama bu yere gelmesinde daha çok avrupa'daki nüfuzunun, bir de afrikalı orta saha oyuncularının unutulmaz neşeli tavırlarının büyük payı vardı.
italyan rossi altı golle ilk sırayı aldı, onu yıldırım hızıyla attığı beş golle alman rummenige izledi.
#3 tardelli'nin gözyaşları italya vs ban almanya, 1982
acaba eskiden alınan galibiyetler daha mı anlamlıydı? kesin olan şey, eskiden kazanılan zaferlerin daha yürekten kutlandığı ve duyguların dışa vurumu konusunda hiçbir turnuvanın ispanya 82'nin eline su dökemeyeceği. grup maçında brezilya'nın italya'ya falcao'yla attığı beraberlik golünde, oyuncunun korner bayrağına kollarını açarak uzanışı unutulacak gibi değildi mesela ama bu bile tardelli'nin finalde gol attıktan sonraki reaksiyonuyla karşılaştırılamaz. yarı finalde alman kaleci harald schumacher'in fransız patrick battiston'a yaptığının ardından [bkz 5 numara ( http://www.macanilari.com...id=198219829250&aid=41433)] italya tüm dünyanın umutlarını ve desteğini arkasına almıştı. ama final maçının devre arasında kadar geçen sürede işlerin pek parlak gitmediği de ortadaydı. orta saha oyuncusu "general" giancarlo antognoni yarı final maçında sakatlanmış, forvet francesco graziani ise daha 8. dakikada oyunu terk etmek zorunda kalmıştı. maçın 25. dakikasında hans peter briegel tarafindan düşürülen bruno conti'nin kazandırdığı penaltıyı antonio cabrini dışarı yollamıştı. nitekim, 12 dakika sonra beklenen an geldi. conti ile paslaşan gaetano scirea topu tardelli'ye attı, o da topu alt köşeye yumuşak bir şekilde yuvarladı. bu onun 80 milli maçta attığı 6 golden biriydi.
sert mizaçlı adamın kendini bıraktığı an oldu bu. dünyanın her yerindeki çocuklar tarafından taklit edilecek sevinç gösterilerine imza attı. kendi yarı sahasına doğru göğsünü yumruklayarak koşan tardelli'nin gözlerinden yaşlar dökülüyordu. conti onu biraz olsun sakinleştirmek için çabaladıysa da metrelerce gerisinde kalmıştı ama bir süre sonra yanına gelen takım arkadaşları onu yeniden "sahaya döndürmeyi" başarabildiler. alessandro altobelli'nin üçüncü golü atmasıyla italya 1938'den bu yana ilk kez dünya şampiyonluğuna uzandı ama o gece tamamıyla tardelli'ye aitti.
fatih uraz'ın "adamın abdalı kaleci olur" kitabından;
kalecilik tarihinde 1987 ve 1912'den sonra en önemli yıllar 1982 ve 1992 olmuştur. 1982 dünya kupası'nı kazanan italya'nın kaptanı kaleci dino zoff topla o denli çok oynamış ve oyundan o kadar çok vakit çalmıştır ki, akabinde fifa ve ib kural değişikline giderek 1 numaraların ceza sahası içinde topla seyahat etme hakkını kısıtlamış ve top ele alındıktan sonra dört adımdan fazla atılmasını yasaklamıştır.
1992 yılı, kalecilere kendi takım oyuncuları tarafından ayakla verilen bilinçli geri pasları almasının yasak konulduğu bir diğer tarihi gelişmenin miladı olmuştur. bu iki kural değişikliği sadece kaleciler için değil futbolun yarınları adına da yeni bir çağın habercisi oldu denilebilir. bu değişiklikler sayesinde oyunda kaybolan zaman azalırken kalecilerin profili de ister istemez transformasyona uğradı. yalnızca top tutma özelliğine sahip kaleciler demode olmaya başlarken top tekniği yüksek, libero tarzı oyuna yatkın, futbolcuların korkmadan pas alışverişi yapabileceği, takımını hızlı atağa kaldırabilen kaleciler muteber olmaya başladı.
yardımcı hakemler: abraham klein (isr), vojtech christov (tch)
italy: dino zoff (gk)(c), giuseppe bergomi, antonio cabrini, fulvio collovati, claudio gentile, gaetano scirea, gabriele oriali, marco tardelli, bruno conti, francesco graziani (dk. 7 alessandro altobelli (dk. 89 franco causio)), paolo rossi
yedekler: franco baresi, pietro vierchowod, giancarlo antognoni, giuseppe dossena, giampiero marini, ivano bordon, daniele massaro, franco selvaggi, giovanni galli
teknik direktör: enzo bearzot (ita)
germany fr: harald schumacher (gk), hans peter briegel, paul breitner, karl heinz foerster, bernd foerster, wolfgang dremmler (dk. 62 horst hrubesch), pierre littbarski, klaus fischer, karl heinz rummenigge (c) (dk. 70 hansi mueller), uli stielike, manfred kaltz
yedekler: wilfried hannes, uwe reinders, felix magath, thomas allofs, stephan engels, lothar matthaeus, holger hieronymus, bernd franke, eike immel
teknik direktör: jupp derwall (ger)
goller: 1-0 paolo rossi (ita) 57' 2-0 marco tardelli (ita) 69' 3-0 alessandro altobelli (ita) 81' 3-1 paul breitner (frg) 83'
sarı kartlar: bruno conti (ita) 31', wolfgang dremmler (frg) 61', gabriele oriali (ita) 73', uli stielike (frg) 73', pierre littbarski (frg) 88'
1982’nin muzaffer ekibi dönüş yolundayken... dünya kupası’nın solunda kaptan zoff ile causio, sağındaysa teknik direktör bearzot ile devlet başkanı pertini iskambil oynuyor. finalde italya’nın gollerine çocuk gibi sevinen siyasetçi 86 yaşındaydı...