elimdeki dökümandan uefa kupasında oynayan türk takımlarının maçlarına bakıp gollerini yazmaya çalışıyorum. bu maçı ilk gördüğümde acaip şaşırdım haliyle. inter milan'ın 80lerin başında adanaya bir uefa maçı için gelmesi acaip güzel. keşke bu yıllarda da böyle şeyler olsa. anadolunun farklı illerine her yıl avrupa takımları maç yapmaya gelse...
ilk basımı 2009 olan yavuz yıldırım, mustafa uçar'ın derlediği "sıcağıyla, acısıyla adana futbolu" kitabından;
eskidendi eskiden, çok eskiden..., tufan ünlüeser
- ayrıca akdeniz'in en iyi takımı adanaspor'dur hocam.. - aferin oğlum on., (sınıfa dönerek- "bakın haylazlar gördünüz mü çalışınca oluyormuş")
yukarıdaki replik ertem eğilmez'in yönettiği hababam sınıfı serisinin bir bölümünden alınma.
hani derler ya yüzünde belirli bir karakter var. ertem eğilmez'in yönettiği hababam sınıfı filmlerinde de hocaların ve öğrencilerin yüzünde, aralarında kurdukları ilişkilerde insan sıcaklığı vardı bence. kim bilir belki de yazanın, yönetenin, oynayan oyuncuların içinde yaşadığı toplumsal koşullar bunda etkendi.
işte, o zamanki insanların, takımların, taraftarların, amigoların (şimdiki "tribün liderleri"), futbol yazarlarının da insan sıcaklıklarını o eski hababam sınıflarıyla paralelize edebiliriz sanırım...
adanaspor'u herkes tarafından sevilen bir filmin konuşmaları arasında buluvermek biraz da "güneyin încisi"nin bir taşra takımı olarak hep ilkleri başarmasının sonucudur. pek reklamı yapılmasa da, şampiyonluğu kaçırmak, uefa ve balkan kupalarına katılmak, tabii ki yenilmek ama ezilmemek, ilk kadın kulüp başkanına sahip olmak, "dışarlıklı" takımların çatlatan sıcak adana deplasmanı maceraları bunlardan birkaçı tabii...
adanaspor her ne kadar 1954'te kurulmuş olsa da 1966 yılında akınspor ve torosspor kulüplerini de bünyesine alarak profesyonel ligde yer almıştır. tarihinde ilk kez birinci lige 1970/1971 sezonunda çıkmıştır ve 13 yıl aralıksız 1984'e kadar 1. lig'de mücadele etmiştir. 70'li yıllar adanaspor'un en parlak en renkli zamanlarıdır diyebiliriz; bu yıllarda takımdan gol kralları çıkmış; özer umdu, bora öztürk, dünya karmasına seçilen ısa gibi futbolcular takımda yer almış; ülkeye o dönemde gelen en kaliteli yabancı futbolcular -dorde miliç gibi— turuncu beyaz renkleri giymiştir.
en övünülen şeylerden biri de dönemin en iyi takımlarından biri olan hatta dünya şampiyonu italyan milli takımının iskeletini oluşturan ınter'le oynanan uefa kupası maçı: inter'e karşı 61 dakika 1-0 önde oynanan bir maç, eski adanaspor taraftarlarının hâlâ her dakikasını yaşayarak anlattığı bir 90 dakika. (buna sonra döneceğiz...)
adana'nın bir kent olarak önemli özelliklerinden biri olarak şuna inanılır: adana'ya birisi nereden gelirse gelsin, isterse dünyanın öbür ucundan gelsin, bir süre adana'da kaldıktan sonra o kişi, adanalılığm tüm özelliklerini içselleştirerek yaşamaya başlar. en nemrut insanı bile kendiyle alay edecek noktaya getirir bu adanalılık hali (fatih hoca bir istisnadır ve fakat.) işte bunlardan biri uzun yıllar adanaspor'un kalesini korumuş olan malik'tir. diğer adıyla kumbara malik. kendi kalecisine kumbara lakabını takan tek taraftar da adanaspor taraftarıdır kanımca ve bu lakaba hiç kızmayan kaleci de olsa olsa adanaspor'un kalesini koruyan biri olur. malik esas olarak usta bir kalecidir; derler ki yan toplarda onun üstüne kaleci tanınmaz ama o göbekten gelen toplar yok mu... taraftarın ona kumbara lakabını takması bir mersin idman yurdu maçında olmuş. adanaspor 1-0 öndeyken ve miy defansını bunaltırken, miyli sağbek mehmet topu uzaklaştırmak ve takımını bir an olsun rahatlatmak için yarada-nına sığınıp orta sahanın ortasından topa öyle bir vurur ki malik öne çıkmadığı halde topu içeri alır, gole hakem bile şaşırmıştır gol düdüğünü çalmak için bir an tereddüt eder..
dorde miliç'in de adanaspor'da ve adanalılıkta ayrı bir yeri vardır. miliç durdurulması çok zor olan bir forvettir. adanaspor bir hafta içinde fenerbahçe ile biri kupa diğeri lig olmak üzere iki maç yapar. iki maçta da fenerbahçe'yi yener. fenerbahçe'nin biri libero diğeri savunma oyuncusu olan timuçin ve yılmaz iki maçta da durduramazlar miliç'i. çarşamba günkü ilk maçta miliç'i marke etme görevi timuçin'dedir, ama attığı ve attırdığı gole engel olamazlar. maç reşit ve miliç'in golleriyle 2-1 sona erer. lig maçı pazar günüdür. pazar günü miliç'i marke etmek için timuçin'in yanında yılmaz da yer alır. fakat yine başarılı olamazlar; reşit'in attığı golle adanaspor maçı 1-0 alır. o kadar gerilmişlerdir ki bu duruma, yılmaz ve timuçin'i arkasına alan miliç topla ilerlerken iki oyuncuda formasından çekmek zorunda kalırlar ve formanın bir parçası yılmazın diğer parçası da timuçin'in elinde kalır bu duruma çok sinirlenen miliç ki -artık serde adanalılığı da vardır-timuçin ve yılmaz'a yumrukla girişir. bir sezon sonra timuçin adanaspor'a transfer olmuştur. miliç'i madem durduramı-yorum bari aynı takımda oynayalım da sorun çözülsün diye düşünmüştür herhalde.
miliç'in adanaspora futbolculuğunun dışında teknik adam olarak da katkısı olacaktır. yine eski taraftarların miliçle ilgili unutamadıkları bir başka olay da teknik direktörlüğüyle ilgilidir. bir sezon adanaspor ligin ilk yarısını hemen hemen hiç puan toplayamadan lig sonuncusu olarak bitirmiştir. sonra miliç aranıp bulunmuş takımın başına getirilmiştir. miliç kadroya hiç müdahale etmeden sadece peroviç'i getirerek ikinci yarı çok büyük bir başarı göstermiş, üst üste 9 maçı almıştır. ve sezon sonu ligi 4. sırada bitirmiştir; derler ki lig başında gelseydi adanspor açık ara şampiyon olurdu.. son maçlara doğru spor muhabirlerinin miliç'e mikrofon uzatarak "adanaspor şampiyonluğa mı gidiyor?" sorusuna, miliç "hayır, adanaspor ligde kamlıştır" yanıtı verir.
bir de adanaspor'un tribünleri kendine has renklilikler taşır o zamanlar.
dilsiz amigo yahya: yahya adanaspor'un o döneminde seyirciyi coşturan renkli bir kişiliktir. dilsizdir, konuşamaz; bu da adana'ya ve adanaspor'a has bir durumdur sanki.. rakip takıma zort çekmesiyle tanınır...
tantana kemal: tantana kemal 150 kilodur. taraftarı coşturmak için ters parende atar. maçın gidişatıyla ilgili olmayan bir anda tantana birden parende atar, tribünde bir dalgalanma ve hareketlenme başlar, ki o zamanlar meksika dalgası falan yoktur.
sadece kalecilerle uğraşan taraftar çamlı kasap: kasap dükkanının adı çamlı olduğu için ona çamlı kasap demişlerdir. tribünde hep kale arkasındadır o. her iki yarıda da rakip kalenin arkasına geçer ve kendine has sözlerle rakip kalecilerin moralini bozmaya çalışır; onun taraftar olarak işi odur. hatta 70'li yıllarda oynanan bir adanaspor-beşiktaş maçı vardır ki hâlâ eski adanaspor taraftarları çamlı kasap'rn yaptığını unutamazlar. kasap beşiktaş kalecisi sabri dinon'un her iki yarıda da arkasına geçer ve 90 dakika boyunca hiç durmadan rum sabrı diyerek sabri dino'yu çileden çıkarır. tabii o zamanlar bir insanın memleketiyle ve ait olduğu milletle ilgili yapılan es-piriler daha sonralarda olduğu gibi faşizan duygular içermiyordu; sanki sadece gülmek, kızdırmak eğlenmek için yapılan muhabbetlerdi, en azından ben öyle olduğunu sanmak istiyorum.
inter maçına döneceğim demiştim şimdi zamanı geldi sanırım: adana taraftarının hâlâ devam eden psikolojisini anlamak her halde o maçtaki şu olaydan geçiyor: adanaspor ilk dakikalarda bulduğu golle 1-0 öndedir; tabii futbolcuların da şımarmak hakkıdır çünkü karşısındaki takım italya milli takımında 10 futbolcusu olan bir takımdır ve şov yapmaya başlarlar ada-nasporlu futbolcular. bu şov sırasında bir adanasporlu futbolcu antobelli'ye bacak arası yapar ve bu hareketten sonra adanaspor taraftarlarından şöyle bir ses yükselir: "lan kızdırmayın adamları lan..." bugün bile pek çok taraftar 3-1'in faturasını hâlâ o futbolcuların "çalıma kaçma" ve antobelli'ye bacak arası yapmasma bağlarlar.
80'li yılların ortalanna doğru futbol tarihi perdesinden anadolu takımları birer birer çekilirken istanbul takımları lige eskişi gibi ağırlıklarını koymaya başlamışlardır. eşitsiz ve bileşik gelişim yerini sadece eşitsiz gelişmeye bırakmıştır artık. bunda ülkenin ve tabii futbolun da yaşadığı "değişim" başat rol oynar. artık adanaspor da o eski günlerini arar durumdadır, bir yandan da mücadele "kahraman bakkalın süpermarkete karşı mücadelesi" evresine geçmiştir. öyle ki gerek yöneticiler, gerek taraftarlar o dışarıda gibi görünen ama içinde yaşadıkları sürece o kadar yabancı kalmışlardır ki zaman zaman tam küme düşecekken ya miliç veya gündüz tekin onay'a ya da adana takımlarının kadim dostları ali hoşfikirer ve ercan albay'a bel bağlarlar. ama o eski zamanlar artık geride kalmıştır; çoğu zaman fayda etmez bu girişimler. ve tabii ki anmadan geçemeyeceğim hüzünlü bir olay da yaşanmıştır adanaspor'da; bir fenerbahçe deplasmanı dönüşünde paf takımının geçirdiği trafik kazası... o ligin en iyi paf takımı olan adanaspor'u getiren otobüs pozantı'da uçuruma yuvarlanmış; 6 futbolcusu, altyapı hocası ve alt yapıdan sorumlu yöneticisi de hayatını kaybetmiş; alt yapı da uzun yıllar kendini toparlayamamıştır.
yine böyle kümede kalma, düşme gerilimi yaşayan adanaspor'un başına miliç çağrılmış ve miliç'i havaalanında karşılayan taraftarlar şu pankartı açmışlardır: "adana sensiz bir hiç, hoşgeldin yuvana miliç".
ve sonun başlangıcı
derler ki, ispanyollar, ispanya iç savaşı'yla ilgili ancak 60 yıl sonra konuşabilmişlerdir. bu sadece baskıcı bir dönemde olunduğundan değildir kuşkusuz. bunun içinde utanç da vardır. çünkü iç savaş sırasında komşu komşusunu öldürmüş ya da ihbar etmiş, insanlar büyük bir çılgınlıkla birbirlerini boğazlamışlardır. öyle ki iç savaştan sonra 60 yıl boyunca toplum sanki hiç böyle bir şey yaşanmamış gibi bir tavra girmiştir; kimse bu konuyu konuşmamış, birbirlerinin yuzunc utançla bakabilmişlerdir. benzeri bir durum adanasporda uzanlar dönemi için söylenebilir. uzanlar adanasporu parasız, yönetimsiz, borç batağında kaldığı bir dönemde "satın almıştır"; bunda tabii ki çukurova elektriği "almaları" ve ardından adanalılara "çeaş'ı aldık alın bu da size promosyonumuz" der gibi "girişimci" yetenekleri de etkili olmuştur. adanasporlular da safça artık bakkal olmaktan "kurtulup" işleri büyüten bir market olma aşamasına geldiklerini zannetmişlerdir.
ve fakat adanalılar bu promosyonun yanı sıra karşılığında bir türlü benimseyemedikleri garip bir futbol takımı (ben lar döneminde hiç maçlara gitmedim pek çok eski adanasporlu gibi) ve bu yarım asırlık çınarın kapanmasını almışlardır. ve 70'li yılların "güneyin incisi, akdeniz'in en iyi takımı" kimliğini yitirmişlerdir. artık adanaspor "3 büyük takımın" futbolcu devşirdiği ve ıskartaya çıkardığı futbolcuların arzı endam ettiği bir arka bahçedir.
adanaspor un 3. lig'den tekrar başladığı bu günlerde sil başlan değil ama o eski adanasporluluğu ve adanaspor taraftannı tekrar kazanma yolunda bir umut taşıyorum. şimdilik...
üç aşağı beş yukarı yukarda anlattığım şeyler isimleri değiştirirseniz hangi anadolu kentinin futbol takımında yaşanmamıştır? bunlar acı tatlı hatırladığımız ya da hatırlamak istediğimiz gibi andığımız şeylerdir. evet, hatasıyla sevabıyla ama bana göre daha çok sevabıyla bir adanaspor geçti türk futbol ha-yatından. ve fakat sorun şu ki kanunca siyaseti sivillerin elinden alıp devlete havale edenler, bunun bir tezahürü olarak ülke futbolunu da üç takımın vicdanına, mali gücüne, popülerliğine ve nihayet piyasasına yıkmışlardır. ama asıl yıkılan ve yıkıntılar altında kalan, aynı kaderi paylaşan o eski ama insan güzelliği taşıyan taşra takımları oluyor...
ilk basımı 2009 olan yavuz yıldırım, mustafa uçar'ın derlediği "sıcağıyla, acısıyla adana futbolu" kitabından;
adanaspor'un avrupa macerası: ulusal basından izlenimler, yavuz yıldırım
akıllarda en çok yer eden ve hayattaki adanasporluların bir çoğunun hatırladığı, en yakın tarihteki avrupa macerası ise ünlü italyan ekibi inter ile yaşandı. birçok adanasporlu hâlâ bu maçı yaşamış olmakla övünür ve rakipleri demirsporlulara bunu bir fark olarak anlatır. 1980-81 sezonunu trabzonspor'un 5 puan ardından ikinci olarak tamamlayan adanaspor, en başarılı yılını geride bırakmıştır. 30 maçta 13 galibiyet, 8 beraberlik ve 9 mağlubiyet alan turuncu-beyazlı ekip, 1981 yılında üçüncü kez uefa kupasındaydı.
12 eylül darbesinin birinci yılı geride kalırken, 16 eylül 1981'de oynanan ilk maç, aynı zamanda bir gece maçı olması itibariyle önemliydi. adana 5 ocak stadında, 21.15'tc oynanan maçta adanaspor sahaya "malik, timuçin, şevket, k. mustafa, halis, b. mustafa, kayhan, gani, selahattin, ahmet, özer" onbiri ile çıktı.
maça dair haberlerde, rakip takımın iki otobüs taraftarı ile adana'ya geldiği vurgulanırken antrenmanın ise 4 bine yakın futbolsever tarafından izlendiği belirtilmiş.
maçta 11. dakikada kayhan'ın düşürülmesi ile kazanılan penaltıyı özer gole çevirse de 60. dakikada serena, 77. dakikada bini, 89. dakikada yine dönemin ünlü isimlerinden altobelli'nin golleri ile skor 1-3 inter lehine oluştu.
inter ile maç yapılınca, bu kez istanbul menşeili bir yorumcuya yer veren hürriyet gazetesi, sanlı sarıalioğlu'na yorumlatmış maçı: "adana acemiliği ödedi" başlığıyla verilen yorumda sanalioğlu iki ülke arasındaki futbol uçurumuna vurgu yaparken adanaspor'un timuçin-ahmet ve özerle ayakta durmaya çalıştığını belirtmiş: "adanaspor kişisel davranışlarla etkili olmaya çalışırken, inter futbolun kolektif bir oyun olduğunu kafamıza vura vura öğretti."
30 eylül 1981'deki rövanş maçında ise milano ekibi, 4-1'lik galibiyetle tur atladı. adanaspor, "malik, timuçin, mehmet, k. mustafa, şevket, gani, kayhan, selahattin, ahmet, özer, halis" onbiri ile sahada yer aldı. inter'in gollerini beccalossi, bagni, se-rena ve altobelli attı. ulusal gazetelerin bir çoğu maça dair haber geçmeyi gereksiz görürken, bir sonraki gün kısa yorumlar vermekle yetinmişler. bu kısa haberlerin içinde adanaspor'un 87. dakikadaki tek golünü atan ahmet'in türkiye'ye dönüşteki "benim için çok anlamlı; bu golü ömür boyu unutmayacağım" sözleri dikkat çekici.
avrupa kupalarındaki 8 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik ve 5 mağlubiyet alan adanaspor, ulusal basında hak ettiği kadar yer bulamasa da kayıtlara geçen bu önemli başarısı ile futbol tarihimizde önemli bir yer elde etmiş oldu.
inter milan adanspor için türkiye’ye geliyor… mehmet ali çetinkaya 4 ocak 2011 mehmetalicetinkaya.com
1975-76 sezonunda lig şampiyonluğunu ilk kez istanbul’un dışına taşıyan trabzonspor’un, bir yıl fire dışında ligde fırtına gibi estiği zamanlardan birinde, 1980-81 sezonunda ona kafa tutan bir başka anadolu takımı vardı adanaspor… sezon sonunda trabzonspor, 16g, 7b ve 7m ile topladığı 39 puanla şampiyonluğunu ilan ederken, onu 13g, 8b ve 9m ile topladığı 34 puanla adanaspor takip ediyordu…
adanaspor, bu ikincilikle tarihinde 3. kez uefa kupasında ülkemizi temsil etme görevini kazanıyordu. 1976-77’da austria salzburg’a (0-5, 2-0) ve 1976-77 sezonunda ise macar honved’e (0-6, 2-2) deplasmanda aldığı ağır yenilgilerin ardından elenmişti.
kuraların sonunda adanaspor’un rakibi italyan’ın güçlü ekiplerinden inter milan olmuştu. o güne kadar 12 kez italya şampiyonluğu, 2 kez italya kupasını ve 2 kez de şampiyonlar kupası’nı (türkiye’de bilinen adıyla şampiyon kulüpler kupası) müzesine götürmüş bir dev…
işin garibi 1956-57 sezonunda katılmaya başladığımız avrupa kupalarında hiçbir türk takımı inter milan ile karşı karşıya gelmemişti. inter’in türkiye’ye ilk kez adanaspor için adana’ya gelecek olması güzel bir ayrıntı idi.
16 eylül 1981 çarşamba günü saat 20.30’da başlayacak maç için gişeler sabah saat 8’de açılıyor, tribünlere girişler ise saat 14’de başlıyordu. kısa sürede tıklım tıklım olan tribünler 6,5 saat sonra oynanacak olan maçı beklemeye koyulmuşlardı. italyan milli takımının iskeletini oluşturan mavi-siyahlıların şöhretli oyuncularını çıplak gözle izlemek ve adanaspor’un alabileceği güzel bir sonuca tanıklık etmek isteyen seyirciler heyecanlıydılar.
maçtan bir gün önce adanaspor teknik direktörü tamer güney, güçlü rakipleriyle başa çıkmanın hiç de kolay olmayacağını belirtirken inter’in teknik direktörü bersellini, “büyüklük kompleksi içinde değiliz. adanspor’u ciddi bir rakip olarak görüyoruz. tur atlamak için buradan en az bir beraberlik koparmalıyız” diyordu.
20.30’da başlayan maçın ilk dakikalarında interliler kendi sahalarında top çevirip rakiplerini tartıyorlardı. adanaspor ise bir anda dev rakibine karşı saldırıya geçmişti. maçın daha 4. dakikasında gani’nin kaçırdığı gol taraftarları heyecanlandırmıştı. 10. dakikada ise kayhan’ın ceza alanında düşürülmesi ile kazanılan penaltı’yı özer gole çeviriyor ve adana adeta yıkılıyordu. ilk yarı 1-0 adanspor lehine tamamlanmıştı. ikinci yarının 60. dakikasında fermanelli’nin şutu timuçine çarparak adanaspor filelerine gidiyordu. bu golle gardı düşen adanspor, 77 ve 89. dakikalarda yediği 2 golle rakibine sahasında 3-1’le teslim oluyordu.
bu maçla ilgili tufan ünlüeser’in kaleminden çıkan şu yazıyı paylaşmakta yarar var: “adanaspor ilk dakikalarda bulduğu golle 1-0 öndedir; tabii futbolcuların da şımarmak hakkıdır çünkü karşısındaki takım italya milli takımında 10 futbolcusu olan bir takımdır ve şov yapmaya başlarlar adanasporlu futbolcular. bu şov sırasında bir adanasporlu futbolcu antobelli’ye bacak arası yapar ve bu hareketten sonra adanaspor taraftarlarından şöyle bir ses yükselir: “lan kızdırmayın adamları lan…” bugün bile pek çok taraftar 3-1′in faturasını hâlâ o futbolcuların “çalıma kaçma” ve antobelli’ye bacak arası yapmasına bağlarlar…”
o gece oynanan diğer maçlarda, deplasmanda trabzonspor dinamo kiev’e 1-0 ve ankaragücü ska rostov’a 3-0 yenilirler. o gece türkiye adına rakip fileleri havalandıran tek türk takımı adanaspor’dur…
30 eylül’de italya’nın yolunu tutan adanaspor’lu futbolcular rakiplerine 4-1 yenilerek kupadan elenirler. aynı gece oynanan maçlarda trabzonspor evinde dinamo kiev ile 1-1 berabere kalırken, ankaragücü evinde rostov’a 2-0 yenilerek avrupa kupalarından elenirler.
adanaspor o yıl avrupada oynadığı iki maçta da rakip fileleri havalandıran tek türk takımı olur.
inter milan 2. turda dinamo bükreş tarafından 1-1 ve 2-3’lük sonuçlarla kupadan elenir. dinamo bükreş de 3. turda o yıl kupayı kaldıracak olan göteborg’a 3-1 ve 1-0’lık skorlarla yenilerek evinin yolunu tutar…
nemli ama italyanların alışık olduğu bir çarşamba akşamı havasında maç başlıyor. tribünler şişko ibo’nun önderliğinde klasik adana tezahüratını yapıyor. başkan ismail okuroğlu italya’dan gelen misafir takım yöneticilerini ağırlamanın mutluluğu ile gülümsüyor, etrafa gülücükler atıyor. kaptan selahattin önderliğinde adanaspor akın akın atak yapıyor ve karşı takım bu ataklara cevap veremese de cevap çekoslavak hakem christov'dan geliyor. penaltı. topun başına özer umdu geçiyor karşısında italyan kaleci ıvano bordon, aldırmıyor, kalecinin solundan topu ağlarla buluşturuyor. dakika 11 adanaspor 1 inter 0 , gol özer umdu.
düşüne biliyor musunuz? ya da aklınız alıyor mu? atmosferi düşüne biliyor musunuz? şaşılacak bir şey yok, düşünemememiz, aklımızın almaması çok normal. kapanmadan gelen bir takım ve son yıllarda oynadığımız takımlara baktığımızda, adanaspor’un italyanların dev takımı inter ile oynaması şu an bizim için çöldeki kutup ayısı hatta çöldeki kutup ayısının toros kaplan diye bağırması gibi geliyor.
maça tekrar dönelim. ilk yarı 1-0 adanaspor’un üstünlüğü ile sona eriyor. ikinci yarı başlıyor. italyan takımının teknik patronu eugenio bersellini oyuna müdahale ediyor ve maçın 55. dakikasında oyuna aldo serena giriyor. müdahale cevap veriyor, maça girdikten tam 5 dakika sonra aldo serena durumu eşitliyor. dakika 60 adanaspor 1 inter 1, gol aldo serena.
bu golle adnaspor’un maça tutunma azmi gevşiyor, teknik patron tamer güney'den de bir hamle gelmiyor ve ilerleyen dakikalarda önce dakika 77’de graziano bini’nin sonra da dakika 89’da alessandro altobelli gollüyle maç 1-3 interin üstünlüğü ile bitiyor.
maç bitiyor ama seyirci tribünleri boşaltmıyor. çünkü inter takımı soyunma odasına gitmiyor ve yarım saat boyunca çalışma yapıyor. tribünlerde fısıltılaşmalar başlıyor, “gördünüz mü bizim takım hafif kaldı, maçtan sonra bir de adamlar koşu yapıyor” sözleri yayılıyor. inter takımının yaptığı idmanın, ülkemizde de bir dönem bazı takımların uyguladığı maç sonu ter idmanı olduğu çok sonraları anlaşılıyor.
ne diyelim;
hayat dardır, doğru, ama umutta geniştir der goethe. bir başka adanaspor- inter maçında görüşmek umuduyla…
bu maçı radyodan dinlediğimi hatırlıyorum maçın ilk golünü adanaspor atmıştı radyo spikeri adanasporun attıgı penaltı golünü coşkuyla anlatıyordu.daha sonra inter 3 gol atmıştı maç sonunda ise radyo spikeri attıgımız gol ile radyo başındaki dinleyicelieri avutmaya çalışuyordu yenildik ama ezilmedik sözünün cok kullanıldığı günlerdi.
tribünler şişko ibo’nun önderliğinde klasik adanaspor tezahüratını yaparken hakemin ilk düdüğüyle beraber maç başlıyor ve taraftarını da arkasına alan adanaspor, oluşan müthiş ambiyansla beraber, kaptan selahattin önderliğinde akın akın inter kalesinde. o dakikalar adana'da hayat durmuş, öylesine büyülü bir hava var ki, karşıda dünya karması olsa, o coşku, o rehavet rakip takımı bir anda yerlebir edebilir. düşünüldüğü gibi de oluyor ve çekoslavak hakem christov, özer umdu'nun düşürdüğü pozisyona penaltıyı çalıyor. italyan kaleci ivano bordon, aldırmıyor fakat meşin yuvarlakla beraber ters köşelerde olduğunu anlayınca, 5 ocak'dan yükselen " gol " sesiyle beraber ağlara gömülüyor.
atmosferi düşünebiliyor musunuz ? adana çığrığından çıkmış halde.
gelen bu golle beraber takıma ve taraftara gelen müthiş güven ve rehavet, kaçınılmaz sonu tetikliyor tabi. adanaspor, inter kalesine doldur boşaltlarla gelirken, bir ara adanasporlu futbolcular coşuyor ve inter'in o dönemdeki efsane oyuncusu alessandro altobelli'ye bacak atıyor.. işte bu dakikadan sonra tribünlerden gelen serzeniş şu " kızdırmayın lan adamları " o aralar da taraftarlar arasında inter takımı için şöyle bir fısıldama söz konusu; " çalıma kaçmayın, altobelli'ye bacak atmayın " dedik ya, o bacak arası bir nevi inter takımının kızgın dirilişi oluyor ve ikinci yarıdan sonra gelen değişiklerle beraber, dk.60 aldo serena, dk.77 graziano bini, dk.89 alessandro altobelli golleriyle maçı 3-1 kaybediyoruz.. taraftarlar arasında " biz demiştik " hayıflanmaları ve ilk dakikalardan gelen müthiş coşku sonrasında, hakemin düdüğüyle gelen derin hüzün.. maç bitiyor ama seyirci tribünleri boşaltmıyor. çünkü inter takımı soyunma odasına gitmiyor ve yarım saat boyunca çalışma yapıyor. bir çok kişi, " bizi hafife aldılar, baksanıza adamlar maç sonrasında idman yapıyor " diye yakınıyor ama inter'in o gün ki yaptığı idmanın maç sonu ter idmanı olduğu anlaşılıyor. adanaspor kişisel davranışlarla etkili olmaya çalışırken, inter, futbolun kolektif bir oyun olduğunu öğretiyor.
8 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik ve 5 mağlubiyet.. yenilmek fakat ezilmemek. dev bir italyan külubune karşı başı dik mücadele etmek ve sonuç olarak yaşayan adanasporluların unutamayacağı rüya gibi bir karşılaşma..