rahmetli ismail dayım ve oglu metin'i mac bitiminde tribünde gördügüm ve dayımın bana yüklü miktarda haşlık verdigi maçtır.
maç bitmiş galatasaray taraftarı takıma tepki gösteriyordu herkes boynundaki atkıları ve bayrakları sahaya dogru atıyordu bende atılan bayrak ve atkıları toplamıştım.yüküm bayagı agırdı kucagıma doldurdugum bayrak ve atkıları koymak için poşet bulmam gerekiyordu tam bu sırada dayım ve dayımın oglu metin omuzuma dokundular dayım hayırdır oglum bu ne hal dedi dayı bayrakları ve atkıları eve götürecegim dedim dayım bana güldü ve cebinden para cıkardı bana haşlık verdi.o gün topladıgım atkı ve bayrakları mahallede herkese dagıtmıştım.
çirkin spor 1982 gazeteciler cemiyeti yılın gazetecisi ödülü
spor güzeldir. güzel olsun diye yapılır zaten... ama biz onu çirkinleştirmek için elimizden geleni yapıyoruz...
işte bir hafta içinden, geçen haftadan ve çeşitli spor dallarından seçtiğimiz örnekler...
mehmet yurdadön geçen hafta sonu roma’da yapılan dünya kros şampiyonasına, beden terbiyesi genel müdürü yücel seçkiner tarafından gönderilmedi. seçkiner, «gider, dereceye giremezsen rezil olursun. balkan şampiyonluğunun yarattığı olumlu hava da kaybolur» diyordu...
diyeceksiniz ki, seçkiner’in ne ilgisi var... mehmet yurdadön, gitmeme kararını senin gazetende, cumhuriyet’te bizzat açıklamadı mı? «genel müdürün ilgisi yok. ben gitmek istemedim» demedi mi?..
işte, işin çirkinliği burda... hem mehmet yurdadön, hem yücel seçkiner ikili oynadılar. seçkiner, bir yanda bakanlığa yazı yazıp yurdadön’ün roma’ya gönderilmesini istedi. (bu yazı üzerine müsteşar ismail hakkı güngör tüm engelleri aşıp, yurdadön’ün gitmesi için gereken her şeyi yaptı.) bir yanda da mehmet yurdadön’ü çağırıp tehdit etti.
emlak kredi bankası, sincan’da inşa edeceği evlerden birini yurdadön’e verecekti. eğer roma’ya gider de derece alamazsa, bu ev işi suya düşebilirdi. «roma’ya gitme... ardından sana hem pasaport, hem açık bilet verelim. nereye istersen git» dedi.. bunun üzerine mehmet yurdadön basına, televizyona ve cumhuriyet muhabiri haşan uysal’a açıkladı: «kendi isteğimle gitmiyorum. genel müdürün konu ile ilgisi yok...»
aynı yurdadön, basına ve trt’ye bu açıklamayı yaptıktan bir saat sonra beni aradı. telefonda sesi ağlamaklıydı..
«keşke bu yarışı kazanmasaydım... keşke balkan şampiyonu olmasaydım.. kendimden utanıyorum.. atletizmi bırakmayı düşünüyorum.. büyük bir ruhsal bunalım içindeyim. bir saat önce roma’ya kendi isteğimle gitmeyeceğimi açıkladım..»
yurdadön, sincan’da bir ev uğruna sporu satmış olmanın utancı içindeydi.... peki onu bu utanç içine sürükleyenler... hele hele konuyu deşmek isteyen genç gazetecilerin kulaklarına, «üzerine gitmeyin... yurdadön hakkında güvenlik soruşturması var. pasaport alamıyor. onun için gönderemiyoruz» diyenler...
hakkında güvenlik soruşturması olan adama o gün gençlik ve spor bakam, ertesi gün de bizzat devlet başkanı onurların en büyüğünü verdi oysa...
şimdi söyleyin bakalım, bu çirkin değil midir?.
antalya’da türkiye basketbol şampiyonası oynanıyor. galatasaray ile beşiktaş karşı karşıya... ikinci yarının onuncu dakikası... galatasaray koçu alenen maçı beşiktaş’a veriyor. önce mola almadan aranın 10 sayıya çıkmasına göz yumuyor, sonra da ilk beşi oyundan çekip yedekleri oyuna sokuyor... 10 dakika ve 10 sayı basketbolde komiktir. ama galatasaray koçu koray, bir yandan ertesi günkü maç için beşiktaş’ı fazla yormamak, bir yandan da, kendi takımını eczacıbaşı önüne daha zinde çıkarmak için bu açık, apaçık şikeyi yapıyor... müessese kulüplerine karşı, kulüp takımları, televizyonun yayımladığı bir maçta anlaşmalı oynuyorlar. herkes seyrediyor... galatasaray yöneticileri de... federasyon da...
çirkin değil mi?
budapeşte’de bir güreş turnuvası var. avrupa şampiyonası öncesi herkes güreşçilerine tecrübe kazandırmaya çalışıyor. ülkeler her siklette dörder, beşer güreşçi ile yarışıyorlar... federasyon topu topu beş kişi ile gitmiş. ama kendi paraları ile gelen vefa simtel’li güreşçilerin mindere çıkmasına izin verilmiyor... göreve geldiği günden beri her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran haşan bozbey ve arkadaşları, hâlâ muharrem atik kompleksinden kurtulamamışlar... ya atik’in adanılan kendi güreşçilerinden daha iyi sonuç alırsa... atik’in güreşçileri türk değil mi? atik türk değil mi? bu ayrım neden?.. nedir bu atik düşmanlığı..? basit... atik diplomalı hocadır... oysa bizde diplomadan nefret edilir. iki kelimeyi bir araya getirip cümle kuramayanlar milli takım hocası yapılır, atik’e bir kulüpte rahat çalışma fırsatı dahi verilmez.
çirkin değil mi?.
galatasaray - eskişehir, galatasaray - göztepe maçları karbon kopya birbirinin aynı.. iki maçta da galatasaray sayısız hol pozisyonuna girdi. ikisinde de rakipleri üç gollük pozisyon yakaladı. ilkinde galatasaray hiç atamadı. eskişehir iki topu içeri yolladı. ( http://www.macanilari.com...d=198119822203&aid=208361) ikincide galatasaray dört attı. göztepe hiç atamadı bu kez...
ilk maçın sonunda galatasaray’ı yerin dibine sokan kalemler, spor sayfaları ikincisinde göklere çıkarma yarışı yaptılar...
spor mu yazıyoruz, yoksa tabelacılık mı yapıyoruz!.. bu yokuşta skor levhasına bakmadan eleştiri yazacak bir kalem çakmayacak mı?
çirkin değil mi?.
ve işte teşkilat yöneticisi, işte sporcusu, işte antrenörü, işte kulübü, işte spor yazarı?
bu ülkede spor nasıl gelişecek, güzelleşecek peki?