can kozanoğlu'nun futbol ve kültürü kitabında (ilk basım 1993) yer alan "gençler deplase olunuz!" başlıklı yazısından;
normalde pek otele motele uğranmaz deplasmanda. gece, otübüste ya da trende geçirilir ve özellikle îstanbul-ankara tren yolculuktan hiç unutulmaz. maça gidenler unutamaz, maça gitmeyip de büyük şanssızlık eseri deplasmancılarla yolculuk etmek zorunda kalan masum yolcular hiç unutamaz. gürültü, kavga, döğüş, adım başı birkaç sarhoş, saniye başına elli küfür... ses çıkarmak da belaya davetiye çıkarmak demek. herkes "dayakçı yüzbaşı değil ki.
hilmi, can murat, ben trenle ankaragücü maçına gidiyoruz anadolu ekspresi'nin dörtte üçünü fenerliler doldurmuş. millet o vagondan bu vagona koşturup duruyor. hayatta bir kez gördüm bir daha görmedim, koca bir su bidonu dolusu şarap geziyor ortalıkta. herkes zom. bizim vagon ağzına kadar taraftar dolu. yalnızca dört kişilik bir aile var bizim güruhun dışında. anne, baba, iki küçük çocuk. adam bir yarım saat kadar dayandı, "beyler ayıp oluyor" dedi sonunda. kimse tınmadı. "sussanıza kardeşim", aldıran yok. "bakın aile var", aldıran yok. bir ara adam tuvalete gitti, karısı "başınıza bela almayın, komando yüzbaşısıdır kocam, istihbaratçıdır, yanında silah var" dedi ama yeterince korkutucu olamadı. her geçen dakika millet kafayı daha da buluyor, kafayı buldukça azıtıyor. yüzbaşı en sonunda bir ajitasyon çekti, koltuğun üzerine çıkıp "arkadaşlar, hepimiz fenerliyiz, fenerbahçe için her şeye değer, deplasmana gidenlere saygım var, şimdi uyuyalım sincan'dan sonra hep birlikte bağıracağız, söz veriyorum hep birlikte bağıracağız" dedi. kısa bir sessizlik oldu, yüzbaşı koltuğun üzerinden inip oturma pozisyonuna geçerken arkadan bir ses geldi: "yarr..." bir adam, tek başına, bir vagon dolusu adamın en azından yansını nasıl döver, düşünebiliyor musunuz? anlatılacak gibi değil, ben de anlatmayı denemeyeceğim. ama oldu ve sessizlik neredeyse yarım saat sürdü ki, bir deplasman vagonu için yarım saat sessizlik gerçekten rekordur herhalde.