f.bahceli ridvanin 1. ligdeki ilk golünü attigi mactir... boluspor ilk macinda f.bahce ile oynamis ve ridvanin oyunu sayesinde mactan 1 puanla ayrilmisti. bu macta 1. lig hayatinin ilk golünü atan ridvanli boluspora bu gol yetmez ve g.saraydan cüneyt ve sinan in golleriyle g.saray maci 2-1 kazandi.
19 yaşındaki dilmen, sezon sonunda birinci lig takımı boluspor’a transfer oldu. takım ilk maçını, ali sami yen stadı’nda, fenerbahçe’yle. ikinci maçını da galatasaray’la oynadı. böylece dilmen, rüyalarını süsleyen fenerbahçe takımı’yla ilk kez karşılaşmış oldu.
1-1 biten maçın ertesi günü, rıdvan’ın adı, ziya şengül, islam çupi gibi önemli yazarların köşelerinde geçiyordu. "türkiye’de bir yıldız doğuyor. gelecek hafta boluspor-galatasaray maçında rıdvan’ı mutlaka izleyin!"
boluspor’un, 2-1 kaybettiği maçta, takımının tek golünü kaydeden rıdvan, aynı akşam açıklanan milli takım kadrosunda yerini aldı.
ilk basımı 2001 yılında olan hakan dilek'in "mahallenin en şık abileri" kitabından;
rıdvan dilmen: rüzgâr gibi geçti
ey rıdvan sevgilileri, olay ayniyle vakidir... rıdvan dilmen, küçük bir çocukken hem bir maç anlatıcısı hem de fenerbahçeli cemil hastasıymış. maç anlattığı yer de evin tuvaleti. yine son dakika gollü maçlardan birini anlatırken ablası kapıdan bu kez içeriyi uyarmak zorunda kalıyor: "e cemil atsın şu golü de biz de tuvalete girelim artık!" goller de hep 85-90. dakikada geliyor. yani tuvalette sıra bekleyenlerin hali tribündeki fenerbahçe taraftarının durumundan daha zor. nedeni de rıdvan'ın cemil sevdası.
küçük oğlan rıdvan... hem de küçücük... ama düşleri büyük. düş gördüğü yer akşam maçlarının yapıldığı nazilli kız endüstri meslek lisesi'nin bahçesi... maç anlarında sürekli spikerlik yapıyor rıdvan. evin ablası kapıda bekleyedursun, bizim oğlan içeride fenerbahçeli cemil'e son dakika golü attırıyor: "golleri de hep cemil, ama 85-90'da atardı. en son yetişirdi takımın imdadına. zor zamanlarımın kahramanıydı...
fenerbahçeli cemil... o zamanlar bütün gol atma meraklısı gençlerin tek bir topcusu vardı. o da cemil'di. mahalle arasında topu ayağına alıp bir iki çalımdan sonra gol yapanların hemen hemen hepsi cemil'e benzetilirdi; "cemil bastı çalımı, vurdu gol." sonra... sonraları cemil'i de unutturucak bir çalım ustası geldi girdi futbolumuzun tribün heyecanlarına: rıdvan dilmen. küçücük boyu, zayıf, dokunsan kırılıverecekmiş gibi görünen fiziği ile sahalarımızda fırtına gibi esti rıdvan. ona, sahada yaptığı akıl almaz hareketlerinden sonra şeytan rıdvan dediler. başka ne denilebilirdi? rüzgarın oğlu rıdvan... şeytan ya da rüzgarın oğlu... ne derlerse desinler, onun aklı hala nazilli kız lisesi'nin bahçesindeki akşamüstü maçlarında...
"nereden geldiğimi biliyorum"
nazilli'deki mütevazı evin babası bundan tam 26 yıl önce ölmüş. arzuhalci. dört kardeşin en küçüğü de rıdvan. ama bizim oğlan hâlâ küçük. söyleşi yaparken hep şu soru aklımda: "bu küçücük oğlan mı yaptı bütün bunları?" koştu. koştu ki ne koşu... rüzgâr gibi geçti... rıdvan'ın futbolcu olmaya soyunduğu zamanlar, okumanın para sayıldığı zamanlar... para, para, para gibi bir şey bu; okuyun, okuyun, okuyun. "babam rahmetli öldükten sonra, futbolcu olmamı istedi annem. babam sürekli okumamı isterdi. annem ise neden top oynadığımı sormaz, sessiz sedasız eşofmanlarımı yıkardı.. . sabah okula gidip, öğleden sonra futbol oynuyordum. ekonomik olarak çok güçlü bir ailenin çocuğu değildim. aynı zamanda okumamı, öyle sporcu olmamı da istiyorlardı. ben 12 yaşımda bile büyük ağabeylerimle maçlara çıkıyordum."
ilk lisans
futbolculuğa ilk adımı ağabeyinin sayesinde atıyor rıdvan: "ağabeyim benim çok iyi bir futbolcu olacağımı biliyor ve tavsiye ediyordu herkese. lise 2. sınıfa geçerken nazilli sümersporda ilk lisansım çıktı. bizim ailemizin maddi yükü ercüment ağabeyime binmişti. o da denizlispor'da profesyonel futbolcuydu... tüm işi buydu. hem bize bakıyor hem de bugün çocuk psikologu olan ablamı okutmaya çalışıyordu... annem ise örgücülük yapıyordu. zor lukla büyüdük... ama öyle bir kompleksim de yok. nereden geldiğimi biliyorum.
-çocukluğumun kramponlarını, eşofmanlarını hep ağabeyim almıştı... o benim iyi oyuncu olacağımı biliyordu... benim için çok yetenekli diyorlardı... nazilli'deki 14-15 yaş grubu topçulanyla antrenmana çıkıyordum... bir yaş büyük ağabeyim muratla sonraları nazilli sümersporda birlikte top oynadım. yıl 1978/79... ilk senemizde namağlup şampiyon olup, 1. amatör küme'ye çıktık. aynı sene ağabeyim denizlispor'a tavsiye etti. ve burada şansım döndü."
jokey mi? futbolcu mu?
kemalettın dirikan o zamanların muğlaspor teknik direktörü. hem orman mühendisi hem teknik adam... rıdvan'ı izliyor ve hayran oluyor. muğlaspor idarecilerine heyecanla şunları söylediğinde yıl 1979-80 (yani rüzgarın oğlu'nu büyük stadyumlarda izlemeye sadece bir iki sene var): "türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcusunu buldum. ben seneye muğlaspor'a alacağım." muğlaspor'a transferi 15 futbol topu, bir takım forma karşılığında oldu rıdvan'ın... aynı zamanda da muğla lisesi'nde okuyacak. hazırlık maçları alınıyor rıdvan için. burada ilginç bir değerlendirme var. muğla beden terbiyesi bölge müdürü ünal türür rıdvan'ı ilk gördüğünde ağzından şu sözler dökülüveriyor: "yahu bu jokeye benziyor. at mı binecek? futbol mu oynayacak?" bizim oğlanın boyu o zamanlar 1.58, kilosu 50 falan...
kemal dirikan
kemal dirikan ismi rıdvan'ın hayatında hep bir köşe taşı olarak duruyor. transferi aslında hem kendisi hem de dirikan için bir risk. risk dönüyor, muğlaspor istediğini rıdvan'da buluyor: "bu sezonda bana tam 76 maç oynattılar... genç, amatör ve a takımda oynadım... genç takımımızda şampiyon olduk... 1980/81 yılında muğla'da liseyi okudum..." lise biter ama futbol sevdası bitmez. rıdvan'ın içinde futbol ateşi lise zamanlarında yanmaktadır. arkadaşlarına mektuplar yazar sınıfın içinde: "bünyamin acar diye bir sınıf arkadaşım vardı... 5 milyona boluspor'a, oradan da fenerbahçe'ye transfer oldum diye fanteziler kurup mektuplar yazmışım hâlâ o mektuplardan söz eder gülüşürüz. 1981 mayıs ayında muğlasporla türkiye amatör takımlar şampiyonasında rizespor'un amatör takımına karşı oynamıştım... iki üç ay sonra ali sami yen'de galatasaray'a karşı oynamak hayal gibi bir şey..."
boluspor ve fenerbahçe
o zamanlar ikinci lig var ve ikinci lig şimdiki gibi değil. çok iyi takımların bulunduğu bir ikinci lig vardı türkiye'de... iki puan sistemi var... ilk büyük transfer çağrısı antalyaspor ve boluspor'dan gelir, ama rıdvan bu çağrıya sırf muğla sevgisi yüzünden olumsuz cevap verir: "ağladım, ayrılmak istemediğimi söyledim... kemal dirikan bana 'artık burayı aştın!' dedi... gitmeyeceğim dedim inatla. beni kolumdan tuttuğu gibi çok para veren antalya'ya değil, az para veren bolu'ya götürdü." rıdvan için fark eder miydi? bence hayır. bu yetenekte bir adamı kim, nerede görse takımında olmasını ister. sonra o yılların boluspor'unu hatırlayalım. boluspor genç oyuncuları alıp yetiştiren bir takımdı..."
fenerbahçe ve galatasaray maçları
o yılların boluspor'unun başında nevzat güzelırmak gibi dönemin idealist çalıştırıcılarından biri var. b. ibrahimler, nuriler, çetinler de takımın en gözde topçuları. fikstür çekiliyor; birinci maç fenerbahçe, ikinci maç galatasaray... rıdvan'ın kramponlarına henüz çim sahanın yeşili değmemiş. boluspor'un karşısında ali şen'in milyonluk fenerbahçesi var. takımda da bahtiyar, osman, arif falan.
kırmızı-beyazlı ekip karton otel'de kampta. o maçın önceki gecesini rıdvan anlatsın: "hiç uyumadım. maç ali sami yen'de.
düşlerim gerçek oluyor. sabaha kadar gözlerimi kırpmadım. ama öyle bir maç çıkardım ki..." gerçekten rıdvan öyle bir top oynadı ki, bütün gazeteler onu haftanın yıldızı seçtiler: "bütün gazete kupürlerini kestim tek tek..." ligin son haftalarına girilirken bir de galatasaray maçı var... yine istanbul'da. 1-1 biten karşılaşmada devleşen rıdvan, galatasaray ağlarına 30 metreden mükemmel bir gol attı. rıdvan bu maçların ardından ümit milli takımı'nın kadrosuna çağrılır. dönemin bütün gelecek vaat eden gençleri o dönemin kadrosunda. fenerbahçeli müjdat ve selçuk, samsunsporlu muzaffer, beşiktaşlı rıza hemen sayabileceklerimiz.
uzatmayalım, özet olarak...
tam bizim rıdvan'lık bir söz söyledi bu arada: "uzatmayalım..." evet, hep kestirmeden ve en kısa zamanda... uzatmayalım. "iki sene sonra sarıyer'e transfer oldum özet olarak sarıyer'de dört sene top oynadım. çok tatlı bir yerdi... candan tarhan 'sen forvet oyuncususun!' dedi... forvet olarak ilk defa rahmetli candan hoca zamanında oynadım. ondan sonra da sürekli forvet oynadım..."
sonrası "fenerbahçeli rıdvan'ın hikayesiydi, ama onun oynadığı futboldan çok sakatlıkları konuşuldu. türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük futbolcularından biriydi. tribünler onunla hop oturup hop kalktı. bellek yitimi bizim en büyük handikapımız. ama rıdvan unutulacak gibi değil. bundan sonrasını rıdvan'la yaptığımız röportaja bırakalım...
- fenerbahçeli rıdvan'ın oynadığı futbolun tadı hâlâ damağımızda. biraz erken koptunuz...
sakatlıktan bugüne kadar futbol sevgisiyle yaşadım... ben futbol hayatımın son üç dört yılına kadar çok iyi antrenman yapan futbolculardan biriydim. bir de fizik kurallanna aykın bir fizik yapısına sahiptim. yılmaz yücetürk spor kondisyonu için beni teste tabı tutmuştu. çok iyi kısacıydım... 20-50-100 metreciydim. aynı 100 metreyi 11 saniyede koşuyorsam, hiç dinlenmeden 8-9 kez daha koşabiliyordum aynı derecede...
aynı zamanda da müthiş bir uzun mesafe koşucusuydum. 5000-10000 metrede koşuyordum. nazilli lisesrnde atlettim. tam 27 madalyam var... yazın kısa, kışın uzun koşuyordum. şimdi, ya çok iyi uzun ya çok iyi kısa koşarsın. ne bileyim ya da basketi yapar, futbolu yapamazsın. ben hepsinden biraz karışık yaptım. kolay değil, 13 kez ameliyat oldum; ilk 4-5 ameliyatımda da müthiş çalıştım. ama 6.-7. ameliyata geldiğimde artık psikolojik olarak bitmiştim. benim en büyük yanlışım sakatlıklarım tam geçmeden oynamak oldu. bana üç ay diyorlardı, ben bir ay sonra oynuyordum.
nedeni neydi bunun?
yönetim, medya, basın, takım arkadaşlarım, benim futbol sevgim... hepsi kanşık... hata yapıyordum... sakatlıklarımda hiç adalem yırtılmadı. ya kemik kırıldı ya bağ koptu falan... kendine bakmayan bir adam olsaydım, yolda yürüyemezdim bugün... şimdi kendime biraz daha baksam, haftanın altı yedi günü top oynayacak sağlığım var benim...