fenerbahçe: adem ibrahimoğlu (fikret karakadıoğlu 46), onur kayador, erol togay, cem pamiroğlu, müjdat yetkiner (alpaslan eratlı 56), yaşar yiğit, tuna güneysu (suat günal 63), hasan yıldızeli (önder mustafaoğlu 56), ali kemal denizci (mustafa arabacıbaşı 43), raşit çetiner (selçuk yula 46), isa ertürk
teknik direktör: friedel rausch (ger)
sarı kart: ali kemal denizci 35
kırmızı kart: isa ertürk 36
galatasaray: eser özaltındere, erdoğan arıca (furkan ölçer 63), müfit erkasap (ümit özkalp 63), fatih terim, hasan moralı, cengiz yazıcıoğlu, cüneyt tanman, mustafa ergücü, (metin çekiçler "k.metin" 75), öner kılıç, kemal yıldırım (mustafa dil "k.mustafa" 56), metin yıldız "b.metin"
teknik direktör: brian birch (eng)
sarı kart: müfit erkasap 32
goller: 1-0 ali kemal denizci 20, 2-0 raşit çetiner 32, 3-0 mustafa arabacıbaşı 44, 4-0 selçuk yula 55, 5-0 selçuk yula 82
bizim yaşdaki çocuklar için en kestirme yol su satarak para kazanmaktı. su satarak cep haşlıgımızı cıkardıgımız 1979 -1980 yıllardında aklımda kırık dökük 5-0 lik galatasaray fenerbahçe maçı vardır aklımın bir köşesinde hep saklıdır. ama dedigim gibi kırık dökük hatırladıgım bu anımı hatırlarken su satarak kazandığım paralardan ablama bir yüzük almıştım. efsanedir aslında ablama aldıgm o yüzük aldıgım yüzük öyle altın yüzük degil hani..şu semt pazarlarında incik boncuk satanlardan alınan tel yüzüklerden.
ablama yüzük alınca örnek erkek kardeş olarak gösteriliyordum mahallede diyer arkadaşlarımın anneleri bak bu adam ablasına yüzük almış siz kardeşinize ne aldınız deyip mahcup ama aslında birazda hınzırlıgımı kalbimin içine gömerek sevinir içten icede biraz şımarırdım.
her birimiz elinde su bidonlarıyla su satmaya cıktıgımızda akşam olupta semtimize girdigimizde en cok kim para kazanmışsa o ertesi günün kıralı seçilirdi.taki bir dahaki gün batımına kadar.. kral o olurdu.
gene böyle bir gündü akşam gün batmak üzere iken agustos güneşinde,okmeydanın'da şuan perpa ticaret merkezinin bulundugu darülaceze caddesi üzerindeki otobüs duragında hasılatlarımızı hesaplarken mactan gelen insanların 5-0 lık maç muhabbeti ile şöyle bir kafamızı kaldırıp bakmıştık.galatasarayın yenilmesi canımızı sıkmış ne ulan böyle galatasaray fenerbahçe maçı sonucumu olur deyip galatasarayın yenildigini görmemezlikten gelmeye calışmıştık...kafamızdan aşagı kovalar dolusu su dökülmüşcesinine üzülmüştük.aynı zamanda yavaş yavaş batan bir güneş hatırlarım.
biz çocukluk aklımzla hep kontra düşünceler düşünür galatasarayın aslında mahsustan yenildigini aklımızdan gecirir sonrada bir birimizi nedense kandırırdık.galatasaray mahsustan yenilmiştir derdik galatasary güçünü göstermek istememiştir..bu düşünce aklımıza nerden kondu nasıl girdi bilmemiyorum ve hatırlamıyorum ama .galatasaray ne zaman maç kaybetse mazeretimiz her zaman kafamızın bir köşesinde dururdu çocukluk aklımızdan hep bu yorumu yapardık..galatasaray mahsustan yenilmişir..güçünü saklamıştır güçünü göstermek istememiştir....bu 5-0 fenerbahçe yenilgisinide az bir hasarla atlatmış olmamızın sebebi yıl 1980 ve çocukluk aklımızada hep galatasaray ne zaman yenilse ona bulunan mazeretti...acaba bu mazereti üreten arkadaşımzız hangisiydi..bunu hiç bir zaman öğrenemeyecegiz....ama güzel bir mazeretmiş. o gün bizi şoktan kurtaranda o beynimizdeki kandırıkcı kontra düşencedir..
mehmet yüce'nin, "romantik yürekler: futbol tarihimizin yeni devreleri: 1952-1992, türkiye futbol tarihi - üçüncü cilt" kitabından;
izzet israel benyakar anlatıyor:
“büyükada’da, ada gençliğinin vazgeçilmezi golf denen bir yer vardı. li-do’nun havuzunu ayıran duvarına bitişikti. giriş kapısı tam karakolun karşısındaydı, dik merdivenlerini inmeyi bitirdiğinizde önce bilardo masaları görürdünüz, hemen hemen bir adam boyu bir set aşağı indiğinizde sıra sıra ping pong masaları bulunurdu. yanında basketbol sahası ve ara sıra lefter abi’nin de oynadığı minyatür kale futbol sahası olarak kullanılan bölümün arkasında sahanın etrafını çevreleyen tel parmaklıklarla ayrılan dar bir koridordan oyun salonu olarak kullanılan bölüme geçilirdi. ada gençliği, kızlı erkekli oraya takılırlar, kâh oyun oynarlar kâh arkadaşlarının oynadığı maçları seyrederlerdi.
biz de çocukluğumuzu geçirdiğimiz heybeliada’dan, gençliğin pek rağbet ettiği büyükada’ya transfer olmuştuk. artık bu yenisi olduğumuz adaya alışmış yeni arkadaşlar da edinmiştik elbette. bizim heybeli’de pek galatasaraylı bulunmazdı. ancak burada edinmiş olduğumuz arkadaşlarımızın çoğunluğu cimbomluydu. düşünün 14 kişilik grupta 3 fenerli, iki beşiktaşlıydık, gerisi cimbomluydu. gırgırımız şamatamız da bu sınırlar içinde cereyan ederdi tabii. aramızda fenerbahçe ve galatasaray diye ayrılıp maçlar yapar, oynadığımız maçların çoğunu da fenerliler olarak biz kazanırdık.
üç sene ligde üst üste şampiyon olan şaşaalı brian birch zamanlarını bitirmiş olan cimbomlular her yenilgilerinden sonra ‘ulan bir dahaki maça görüşeceğiz,’ derlerdi. beş sene üst üste biz yendik, bir sefer bana mısın demiyorlardı. tsyd maçlarında bile hırslarını çıkarmaya çalışıyorlardı ama nafile... zaten tsyd maçlarını, taraftarlar maça gelsin hâsılat yükselsin diye radyo falan vermezdi, türkiye spor yazarları demeği kupası sonuçlarını gazetelere telefon edip öğrenirdik. adada, herkes gazetelere telefon açarak durumu öğrenir, sonuca göre diğer takımla gırgır geçmeye bile başlardı. o gün maça inmeyenler maç biter bitmez meraktan çatlardı, maçtan dönenlerin vapurunu beklemeye bile mecalimiz yoktu.
böyle günlerden birinde maç bitim saatiyle birlikte bizim, çoğunluğu galatasaraylı olan 14 kişilik tayfaya bir balon haber gelmiş, güya galatasaray: 3-fenerbahçe: 1... ve tabii beş seneden beri galibiyet alamamalarının hırsıyla, gelen asparagas haberin de gazı ile birlikte, topu topu üç kişi olan biz fenerlilerin üstüne çullanmışlardı. yok efendim, vapurun birine atlayıp kınalı’ya gideceklermiş de, vay efendim, maç bitiminde kabataş’tan kalkan vapurdaki cimbom taraftarlarını karşılayacaklarmış da, bu maça gitmedikleri için torunları onları asla affetmeyecekmiş de... falan feşmekân işte, her mermiyi kullanıp üzerimize sıkıyorlar.
pezgadura’yı (verdikleri ağırlığı) sormayın bile. uff yani, uff ki ne uff, vaziyoz ijozdotros (zevzek herifler). kalkıp herifçioğullarıyla iskeleye bile gittik. adamlar vapur arıyor, biz ise maç sonucunu teyit ettirecek olan milliyet gazetesinin telefonunu. neyse kınalı’ya gidecek vapur falan bulamadılar. iskelede beklemekte karar kıldılar. uzatmayalım, kabataş’tan kalkan fenerbahçe vapuru uzaktan göründü, heybeli’ye yanaştı kalktı üzerimize üzerimize geliyor sanıyoruz. uzaktan bir sesler de duyuyoruz ama sanırsın ki vapurda kavga çıktı kan gövdeyi götürüyor. off be, ya doğruysa, ya yenildiysek 3-1? daha da çekilmez olurlar şimdi bu “espeso”lar (sırnaşıklar). amaaan ne olursa olsun ölüm yok ya ucunda...
vapur yaklaşıyor, heyecan yükseliyor, bunlar üstümüzde tepiniyor ama içinden gelen sesler fener sesine benziyor yahu. neyse vapur yanaştı. içindeki taraftarlar metrelerce uzunluktaki san lacivert fener bayrağıyla çıktılar, tezahürat eşliğinde inip iskelede gövde gösterisi yapıyorlar. bizim tayfadaki cim-bomluların ağzını bıçak açmıyor hepsi tısss... maç sonucunu soracak cesaretleri de kalmadığından, öğrenmek de bize düşüyor.
- birader maç kaç kaç?
- fenerbahçe beş, galatasaray sıfır.
netice mi? bir saattir gruptaki galatasaraylı ve beşiktaşlıların türlü işkencelerine maruz kalan üç fenerli, üzerlerinden attıkları ilk şokun ardından gelen artçı sarsıntıların intikam keyfini çıkarmak gayesiyle bunların üzerinde böğürmeler eşliğinde tepinmeye başlıyor:
- üç bir miymiş, üçün biri miymiş?
- beş sıfır mıymış?
- atyo ya moz izimos rizil i rusva ala eskala entera (aman allah’ım bütün iskeleye rezil olduk).
ama kendimizi de tutamıyoruz:
- alçaklara kar yağıyor üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi? neyse tadında bırakalım, zaten olacağımız kadar rezil olmuşuz millete.
‘hayde ijo moz iremos al işkembeci, enriva del 5-0 se va bueno...’ (hadi oğlum işkembeciye gidelim 5-0’m üstüne iyi gider...) hatırladıkça hâlâ gülüyorum.”
maçın 35. dakikasında fenerbahçe kalecisi adem ibrahimoğlu, fatih terim’in penaltısını kurtardı. aynı dakika içinde isa’nın kırmızı kartla dışarı atılması ile fenerbahçe takımı kalan dakikaları bir kişi eksik oynadı.