evet yıl 1980/81 stad şimdiki beşiktaş inönü stadı maçı bursa bölgesinden bir hakem yönetiyordu. macın ikinci yarısıydı beşiktaş yarı alnını gecmiş sağbek süleymanıda geçmiştim. bir yumrukla yere yıkıldım sadece calan faul. yerde kıvranan ben. kaleden rasim kaleci geliyor ve ayaklarımdan tuttuğu gibi, beni sürüklüyor. o arada sanırım maç 0/0 dı kaleci rasim ve süleyman atılması gerekiyordu. hatta bu hareketleri icin sezonun son maçlarına doğru sanırım 2'şer maçmı 3 maçmı ne ceza aldılar. beşiktaş değil hakem bizi yendi o macta. penaltımız verilmediği halde ardından beşiktaşa penaltı vererek bizi 2/0 yendirdi, biz bunu unutmadık dahada hırslandık, dediği gibi ihsan ve sağbek hikmet sakattı ama ihsan oynadı. hikmetin yerine hasan oynadı ankarada. ve üç sıfır yendik. uzatmalarda golü ben attım tüm beşiktaşlı futbolcular yerdeydi maç bitiminde. asla o macı unutamam. ben büyük irfan sevgilerimle...
evet yıl 1980/81 beşiktaşı 3/0 yendikten sonra beşikteşlılar hava alanında mersinden tur atlıyarak dönen fenerbhcelilerle karşılaşırlar. rahmetli erol togay. kaleci rasim, eyüzünü kapatarak üç işareti yapar. rasimde derki inşallah kupada size onlar cıkarda görürsünüz. ve fenerbahcenin kupa rakibi ankaragücü. ilk maç istanbul alisamiyen stadı. mecidiyeköyde alisamiyenin karşısında bir otel vardı şimdi adını hatırlıyamıycam. orda kalıyorduk. biz artık tek hedefe odaklanmış . gözümüz. o hedeften başkasını görmüyordu. biliyordukki. herkez iki kişilik oynuyacak. yani fenerbahce 11 kişi oynarken biz yirmi iki kişi olmalıydı oda nasıl olacaktı mücadeleye. her yerde varız diyecektik. forvette defans yapan her takım maçı kazanırdı adama oynuyacak alan . nefes alacak zaman vermemeliydik. ve vermedik. istanbulda feneri 1/0 yendik. biliyordukki ankarada işimiz zor. ama emindik. biz allahın izniyle hiç bir takım yenemezdi. inanmıştık. mac sıfır sıfırdı cıkıştüneli kalesi ankara ondokuz mayıs stadını bilenler için söylüyorum. o kaleye fenernahce acık trübün köşesinden korner atıyordu. dün gibi hatırlıyorum raşit kafayı vurdu eyveh dedim. gittik. top gol oluyordu. sözde bu mactan öncede başkan sabri vermutluyu arayanlar maç satıldı. siz gittiniz demişler. bizim hiç bişeyden haberimiz yok. allahım ne olduysa o an oldu selçuk içeriye giren topu ofsatta iken dokundu. soyunma odasındada. o güne dek gol atmamış maradona sadık, a soyunma odasında dedimki bu gün gol atacaksın. gidin sorun, hurubeş mehmetle ikiye bir yaptılar. önüne düşen topa öyle güzel vurduki. bir sıfır öne geçtik. . sonra fenerin golünü isa attı. ve maç 1/1 berabere bitti. önümüzde bolu vardı oda bursayı elemiş bizim rakibimiz olmuştu. ilk maç ankarada hurubeş mehmet ve fuatın golleri ile 2/1 boluyuda yendik. zafer bizim olmalıydı. ve olacaktıda . çünki biz haketmiştik. inanmıştıştık. özveriliydik. rakip karşısında hep. iki kişi olarak mücadele edersek kazanırdık bunu biliyorduk ve kazandık. herşy gönlünüzce olsun. kazanmak güzel ama. inanırsan , ve istersen çok daha güzel. ben büyük irfan. sevgilerimle.
ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
12 eylül 1980 askeri darbesi yapılmış, ordu yönetime el koymuş, kenan evren devlet başkanı olmuştu. türkiye, siyasal şiddetin kol gezdiği, kardeş kanının aktığı, yaşamak için gerekli olan ekmeğin, yağın, şekerin, tüpün kuyruklarda saatlerce beklenerek bulunabildiği çok buhranlı bir dönemden çıkmış, buhranlı başka bir döneme girmişti: siyasi partilerin yanısıra, insanların birbiriyle diyalog kurması, kaynaşması için kurulmuş sivil toplum örgütleri de kapatılmıştı. otoriter bir baskı dönemi hüküm sürüyordu.
sadece futbol büyüsünden ve cazibesinden fazla bir şey kaybetmemişti. o kadar büyük çalkantılara rağmen kitleler futbolun peşinden sürüklenmeye devam ediyordu. insanlar yan yana gelmeye bile korkarken ankaragücü binlerce sevdalısını omuz omuza peşinden koşturuyordu.
1980-1981 sezonunda 2. lig b grubunda mücadele eden sarı-lacivertliler, o sezonu sakaryaspor'un 11 puan gerisinde ikinci bitirdi. türkiye kupası'nda ise uzun yürüyüşlerini sürdürmekteydi. düzcespor'u (2-0), muhafızgücü'nü (1-0), konyaspor'u (5-2) elemişti. hikmet hancıoğlu, kendisiyle yaptığım söyleşide şöyle anlattı bu bu ilk turların havasını:
"1980-1981 sezonunda giresunspor'dan ankaragücü'ne transfer oldum. benim takıma geldiğim sezon ankaragücü 2. lig'deydi ve hedef 1. lig'e çıkmaktı, bu amaçla çok iyi transferler yapılmıştı.
o sezon ligde umduğumuzu bulamadık ve türkiye kupası'na şartlandık. ilk maçımız düzcespor'laydı ve düzcespor'u zor da olsa elemeyi başardık. o maçta ihsan ve cüneyt kırmızı kart görerek oyundan atıldı. maçtan sonra yöneticiler hocamız coşkun süer'e 'hocam türkiye kupası'nı mı alacaksınız ki tam takım çıktınız?' diye eleştiride bulundular ama hocamız cevap vermedi. ikinci turda muhafızgücü ile oynadık ve benim 90. dakika da attığım golle tur atladık."
bir sonraki turda, o sene küme düşecek de olsa, 1. lig'den bir takım vardı: orduspor. 2-1 ve 0-0'la mor-beyazlıları da geçtik. peşinden, altay geldi. izmir'in köklü takımı 1. lig'de orta sıralarda yer alıyordu ve önceki sezonun türkiye kupası şampiyonuydu. altay'ı ankara'da 1-0 yenip izmir'de 2-1 yenilerek eledik (deplasmanda atılan golün sağladığı avantajla). ve geldik çeyrek finale. çeyrek finaldeki rakip beşiktaş'tı.
ilk maç istanbul'daydı. 2-0 kaybettik maçı. bu sonuç herkes tarafından ankaragücü'nün kupa macerasının sonu olarak yorumlandı. ancak ankaragüçlü futbolcular bu işin daha bitmediğini düşünüyorlardı. kaleci adil, şöyle anlatıyor:
"daha sonra beşiktaş maçı geldi ve biz orda 2-0 yenildik. ama haksız bir penaltı, bizi çok kötü yaptı. hakem her türlü haksızlığı yaptı bize. arkadaşlarımız sakatlandı, zaman geçiyor diye, sürükleyip dışarı attılar! çok haksızlık yaptılar. ama inanın, maç bittiği zaman, bütün takım oyuncuları soyunma odasına geldi, herkes yumruğunu duvarlara vuruyordu; biz bu takımı eleyeceğiz diye. öyle bir inanç vardı bu takımda. öyle kolay iş değil yani! bu inanç, çok önemli!
o inanç önemliydi gerçekten! nitekim 25 bin kişilik taraftar desteğiyle sahaya çıkan ankaragücü, tam bir final havasında geçen rövanşı yüreğini ortaya koyarak 2-0 kazandı ve maçı uzatmaya taşıdı. ve uzatmada gelen golle, yarı final bizim oldu!"
ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
internetteki www.pegasusgucluler.com taraftar sitesinde, çok eski bir ankaragüçlü olan birol, tam 24 yıl sonra şöyle anlatacaktı o müthiş maçı:
"kupayı aldığımız sene 15 yaşındaydım. ilk maçta istanbul'da beşiktaş'a 2-0 yenilmiştik ama maça gidenlerin anlattığı ve gazetelerin yazdığı takımın çok iyi oynadığıydı.
rövanş ankara'da gece maçıydı, taraftarların hepsi heyecanlı ve ümitliydi. bu maçta gecekondudaydım. aklıma gelmişken, ankaragücümüz o yıllarda lig maçlannda klasik çubuklu forma, kupa maçlarında ise sarı forma beyaz şortla çıkardı.
gelelim maça... hrubesch mehmet, stoper fuat ve irfan'ın üç kafa golüyle beşiktaş'ı kupada saf dışı bırakmıştık. bu maçın bende çok ayn bir yeri vardır. çünkü bu maçın havasıyla kupa alınmıştır."
evet, kupayı getirecek olan belki o de o maçın havasıydı gerçekten! artık ok yaydan çıkmıştı. takım havaya girmişti; hedef kupayı kazanmaktan aşağısı değildi!
ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
1980-81 sezonunun çifte şampiyon takımının simge isimlerinden biri, kuşkusuz nazmi erden'di. onu herkes "bonhof nazmi" olarak bildi. 1972 dünya kupası şampiyonu almanya'nın ve 1970lerin fırtına takımı mönchengladbach'm uzaktan müthiş sert şutlarıyla ünlenen oyuncusu rainer bonhopa benzetilerek takılmıştı ona bu lâkap. çünkü nazmi'nin de en büyük özelliği, mesafe tanımadan çektiği muazzam sert şutlarıydı. yıllar sonra, bonhof nazmi'yle irfan aktan konuştu bu kitap için.
- o zamanlar oynayıp da, hâlâ unutamadığınız maçlar var mı?
- valla unutulmayacak o kadar çok maçımız oldu ki! 1980-8l'deki maçlardan da, ondan önceki dönemlerden de, hafızamdan hiçbir zaman silinemeyecek çok şey var. ama 1980-81 dönemindeki gibi olmadı hiç. benim babam beşiktaşlıdır. doğumu da beşiktaş'ta zaten. biliyorsunuz, küçükken çocuklar ya beşiktaşlı, ya fenerli ya da galatasaraylı olurlar. ya babanın, annenin baskısıyla bu takımlardan birini seçerler veya doğuştan bir takımın taraftan olurlar. biz de küçüklüğümüzde beşiktaş'ı çok seviyorduk. 1980-81 döneminde, beşiktaş'la bir maçımız vardı, istanbul'da beşiktaş bizi 2-0 yendi. ankara'ya geldik tabii bizim onları ankara'da 3-0 yenmemiz, bir hayaldi neyse, maça çıktık. birinci devre 1-0 oldu, ikinci devre 2-0. maç uzatmalara kaldı. hatta beşiktaşlılar, maç erken biter diye saat 10'a uçak biletlerini almışlardı. tabii maç yarım saat uzayınca, biz uzatmalarda da bir gol attık. 3-0 yendik yani. beşiktaşlılar, apar topar, hiç duş almadan, formalarla doğru havaalanına koştular! akşamleyin eve geldim, babam beni eve almadı (kahkahalar).
rahmetli, "sen nasıl yenersin beşiktaş'ı" deyip, içeri almadı beni o gece. ben de gidip kulüpte yattım. bu anımı hiçbir zaman unutamam.
ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
- ankaragücü'ne nasıl, ne zaman başkan oldunuz ve haç sene başkanlık yaptınız?
sabri mermutlu: 1969'da ankaragücü'ne as, yani ikinci başkan oldum. 1975 yılında da başkan oldum. altı yıl asbaşkanlık, altı yıl da başkanlık yaptım.
- unutmadığınız anlar olmuştur...
sabri mermutlu: o zaman hep bir içeri, bir dışarı oynuyorduk. en önemli maç, fenerbahçe'yleydi. istanbul'da 1-0 yendik, burda 1-1. arkasından beşiktaş burda bizi 2-0 yendi, hakemle birlikte.
şu an bile hatırlıyorum, bir oyuncuları kendisini yere attı, hakem hemen penaltı verdi. hrubesch memet, penaltı çizgisinde tam topa vuracak, arkadan geldiler, indirdiler: penaltı dedi. fakat, kupa bu, bir gol çift puan sayılıyor ya deplasmanda. birden eyvah dedi, avantaj ankaragücüne geçiyor diye düşündü ahlâksız adam. getirdi topu, 18 çizgisinin dışına koydu! çocuklar yırtılıyor, kalenin önünde olmuş olay. yok, burda, dedi. 40 bin seyirci, sustu. yapacak bir şey yok. ihsan sakatlandı, hastaneye götürdük. bizim izmir'den getirdiğimiz, kiralık oynayan bir oyuncu, şeref tribününün önünde kıvranıyor, yerde. gittiler, çocuğu sürükleyip, pistin dışına attılar! beşiktaş'ın seyircisi bile sustu. koskoca stadda büyük bir sessizlik oldu. bu çok önemli bir olaydı.
neyse o gün, takımın mecidiyeköy'de kaldığı otele gittim. bizim çocuklar, yılmaz hoca, baskın, adil dahil, ağlıyorlar.
on beş gün sonra rövanş, ankara'da. her zamanki gibi, 30 bin kişinin önünde, çarşamba günü, ankara'da! sanki seyirci de bir şey anlamış gibi. bizim fuat vardı, gitmiş beşiktaş'ın soyunma odasının kapısına, kafasını vuruyor. 'bugün kan kokuyor, kan' diye bağırıyordu. "git oğlum, git!" dedim.
girdim salona, oyuncularıma dedim ki: 'arkadaşlar, centilmenlik dışına çıkmayın sakın'.
ama bizimkiler takıma bir çıktılar ki, allah allah! ben de şaşırdım. 2-0'da bitirdik. uzatmalarda da, bacağından tutup dışarı attıkları çocuk da 3. golü attı mı!
30 bin kişi, inliyor resmen. ben şeref tribününden düşmüşüm, beşiktaş hastası olan orgeneralin yanına! 3-0 onu da eledik. sonra bolu'yu yendik ve kupayı aldık.
notlar; hava parçalı bulutlu...ısı 15 derece...19 mayıs stadı'nın çimleri halı gibi...maçtan önceki gün vefat eden beşiktaş kulübü müdürü selçuk uysal için saygı duruşu yapıldı...stadda 30 bine yakın seyirci var...ancak biletli seyirci sayısı 19.189.elde edilen hasılat ise 2.899.300 lira sadık deda sert oynadıkları için ankaragüçünden haluk,sertaç, beşiktaş'dan necdet ve ulvi'ye sarı kart gösterdi. ilk yarıda beşiktaş'lı fikret ve m.ekşi sakatlanarak bir süre dışarıda tedavi gördüler...başı yarılan m.ekşi maça kafası sarılarak devam etti...karşılaşmanın son 15 dakikası ile uzatmadaki bölümleri ışık altında oynandı...beşiktaş teknik direktörü miliç,3. golden sonra heyecandan gözlüğünü düşürdü...ankaragüçlü futbolcular maçı kazandıktan sonra teknik direktörleri yılmaz gökdel'i omuzlarına alarak şeref turu attılar.
taksimde anıtının önüne macı radyodan dinleyen birinin yanına yanaşmıştık ve bir müddet maçı dinlemiştik sanırım ankaragüçü 3. golü atmıştı ve radyodan maçı dinleyen arkadaş radyoyu sinirden kapatmıştı ve söylene söylene garip hareketlerle harbiye istikametine dogru yürümüştü hareketleri bize cok ilginc geldiginden gözden kaybolana kadar bizde arkasından bakmıştık.
not - o gün taksim anıtının önünde şipşak çektirdigimiz resim şuanda nedim şahin arkadaşımızın arşvinde bulunmaktadır.
20.dakikada ankaragücü'nün ilk golü geldi...stoper fuat, geriden sol açık sadık'a çıkardığı topu 40 metre depar yaparak kovaladı ve sadık'dan gelen ortayı kafa ile filelere gönderdi.
57.dakikada samet'in samet'in adil ile karşıkarşıya kalıp atamadığı golün hemen sonrasında gelişen akın ankaragücü'ne ikinci golü getirdi...haluk'un yaptığı ortayı beşiktaş defansı seyredince mehmet kafa ile durumu 2-0 yaptı...
oyunun geri kalan dakikalarında skor değişmedi ve normal süre 2-0 sona erdi...
maçın uzatma dakikalarında beşiktaş defansının hataları sonucu etkiledi...110.dakikada hasan'ın ortasını irfan kafa ile ağlara gönderip,ankaragücü'nün maçı 3-0 kazanmasını sağladı...
dağhan ırak'ın "hükmen yenik!: türkiye'de ve ingiltere'de futbolun sosyo-politiği" kitabından;
meşhur ankaragücü olayı
1980-81 futbol sezonu itibarıyla, birinci ligde bir ankara takımı bulunmuyordu. ankara'da futbol, istanbul ve izmir gibi şehirlere göre daha geç başlamış, sonrasında da farkı pek kapatamamıştı. mustafa kemal’in yüzüncü doğum yılı olan 1981’de ankaragücü türkiye kupası’nda çeyrek finale ulaşmayı başardı. başkent ekibi beşiktaş karşısında ilk maçı kaybetmesine karşın ikinci maçı 3-0 kazanarak yarı finale de çıktı. beşiktaş’a karşı oynanan rövanş maçında açılan pankartlar ise bir hayli ilginçti. “atatürk’ün başkentinde ankaragücü’nü 1. ligde görmek isteriz”, “inkılâpların karargâhı ankara 1. ligsiz olmaz!”, “ankaragücü 1. lig takımıdır...” sloganlarıyla âdeta bir mesaj verilmek isteniyordu.1 kulüp başkanı sabri mermutlu’nun kulübün atatürk’ün yüzüncü doğum yılı vesilesiyle birinci lige çıkartılma sı gerektiğini söylemesiyle mesele anlaşıldı. sarı-lacivertli takım fenerbahçe'yi eleyerek boluspor karşısında finale çıktığında ise bu kampanyanın arkasındaki asıl destekçi kendini gösterecekti.
cunta lideri kenan evren, müsteşar ismail güngör'ün yirmi takımlı ligin sakıncalarına dair uyarılarına rağmen ankaragücu nün kupayı alması hâlinde birinci lig'e alınmasını emretti. takım o motivasyonla hem türkiye kupasını, hem de cumhurbaşkanlığı kupası'nı kazandı. ankaragücü, cumhurbaşkanlığı kupası maçını oynarken tribünlerden “çok yaşa evren paşa” tezahüratları yükseliyordu. darbenin lideri daha sonra kulübün onur üyesi de yapılacaktı. siyasetin futbolda nispeten geri planda kaldığı yirmi yıldan sonra kenan evren’in keyfi müdahalesiyle siyaset futbol üzerindeki hâkimiyetini canlandırmıştı. bu hâkimiyeti kullanarak futbol dünyasını baştan sona yeniden yaratmak ise turgut özal'a düştü.