halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
galler'i de deviriyoruz. "galleri de" diyorum. çünkü federal almanya ile 0-0 berabere kalışımız. büyük başarıydı. onun ardından yine izmir atatürk stadı'nda galler'i yenmek, başarımızın devamı oldu.
şenol (trabzon) - turgay (trabzon), erol (fb), fatih (gs), cem (fb) - erhan önal (standart liege), mehmet ekşi (beşiktaş), isa (zonguldak) - arif (orduspor), sedat ııı. (bursa), b.mustafa (altay) onbiriyle başlamıştık oyuna... 30 bini aşkın seyirci önünde takımımızın çabası giderek artıyor, oyunumuz güzelleşiyordu. fakat golümüzü alkışlamak için çok bekleyecektik. nihayet sedat lll'le ver-kaça giren erhan önal, aldığı topla kaleye sokulmuş, sonra nefis bir vuruşla golümüzü ağlara yollamıştı. maçın 80'inci dakikasıydı.
arada b.mustafa sakatlanıp çıkıyor, daha sonra takımımızda sadullah (göztepe) ve k.mustafa (altay) yer alıyordu.
galler'i 1-0 yenerken gerçekten güzel oynamış, galibiyeti haketmiştik.
bugün izmir atatürk stadı'nda yapılacak türkiye - galler avrupa uluslar kupası grup maçını televizyon ve türkiye radyoları naklen verecektir. maçın tamamını kapsayacak naklen yayınlar saat 15.00'de başlayacaktır.
ilkokul 4 veya 5 sınıftayım sabahcı oldugum icin gercekten kendimle gurur duyuyorum ölenci olsam seyredemeyecegim macı gümlerdir bekliyorum ve futbolu cok seviyorum gallerde oynadıgımız ilk macı kaybetmiştik ve siyah beyaz televizyonda takım kaptanı fatih terim biz bu takımı türkiyede mutlaka yenecegiz dedigini o cocukluk aklımdan cıkmıyor maltayı yenmiştik eger bu macı kazanırsak almanyada almanya ile final niteliginde bir maca cıkacagız bunu iyi hesaplamıştık mac öleden sonra izmirde atatürk stadında oynanacaktı komşumuz ektem abi ve babam gececi olduklarından evdeydiler ekrem abi geldi oturda babamda yere bir minder attı oturdular ben divanın üstünde oturuyorum ve gözümü mactan ayırmıyorum macın ilk yarısında gallerli bir oyuncunun 40 metreden vurdugu şut kalecimiz şenolun korudugu kalenin sag direginden döndü hemen arkasından saha bir karıştı ve mustafa denizliye bir yumruk atan galler milli takımında oynayan oyuncu kırmıza kartla oyundan atıldı hele golll anı hic unutmam erhan önal golü atınca dünyalar bizim olmuştu.
erhan önal’ın golü, suçlar ve ırkçılık remzi tanlı
türkiye – galler maçı
yıl 1979. kasım ayının 21’i. türkiye – galler avrupa şampiyonası 1980 grup eleme maçı. kıbrıslı arkadaşlarımla izmir atatürk stadyumu’nda saatler önce yerimizi aldık. kırmızı – beyazız. küçükten kalma bir alışkanlık maça yine yastığımla gitmiştim. erhan önal golü attığında tribündeki seyircilerle oluşturduğumuz sevinç yumağı muhteşemdi. kendimize geldiğimizde oturduğumuz yeri bulamamış, yastığımı da kaybetmiştim.
dostluk
o dönemde anadolu’nun dört bir bucağından gelen üniversite arkadaşlarımla geçirdiğimiz güzel günler unutulmazdı. en son 2006’da izmir, 2008’de antalya ve 29 ekim – 1 kasım 2010 tarihlerinde de benim ev sahipliğimde kıbrıs’ta buluştuk. aradan 30 yıl geçti ve halen dostluğumuz sürüyor.
anadolu
babam bir anadolu aşığıdır. ilerleyen yaşına rağmen karış karış anadolu’yu gezmiş, gözlemlerini de her zaman benimle paylaşmaktan büyük bir keyif almıştır.
çeralan köyü
1975’te anadolu’dan kuzey kıbrısa nüfus aktarımı yapıldığında, alayköy’e adana’nın saimbeyli ilçesinin çeralan köyünden yüzlerce insan gelip yerleşmişti. babam “bu insanlar bizim kardeşlerimizdir” dedi. iş verdiği bir çeralanlı’nın, bir kaç yıl sonra oğlu kanser hastası olmuştu. ben de ankara’da ameliyat olup geleli henüz bir ayı bulmamıştı. acil kana ihtiyacı vardı çocuğun. hastahaneye gittim. beni oldukça zayıf gören hemşirenin karşı çıkmasına rağmen tahlil yaptırdıktan sonra kanımı verdim.
***
bu sütünlar bana kendimi anlatmam için verilmedi. ancak hayatımın bu kesitlerini aktarmanın, yazının teması açısından gerekli olduğunu düşündüm.
bu çizmiş olduğum karakter aslında sadece beni değil, kıbrıslı türklerin çoğunluğunu anlatmaktadır.
daralan çember
kıbrıs türk basınında aşağıdaki haber başlıkları neredeyse hergün görülmektedir.
“girne’de 6 yaşında kız çocuğuna tecavüz edildi.” 26 nisan 2011 tarihli bir haberin başlığı bu.
“iskele boğazında kalan ingilizler hem soyuldu hem de demir çubukla dövüldü” 27 nisan 2011 tarihli bir haberin içeriği de bu.
kıbrıs türkleri yıllarca bu olaylara muhataptır ve ciddi oranda mağduriyetyaşamaktadırlar. kıbrıs türkleri’nin yaşam biçimleri ile hiç de uyumlu değil bu yaşananlar. pencereleri açık yatan, dükkanını açık bırakıp öğlen uykusuna giden kültürel davranış biçiminden suçlulara karşı her türlü güvenlik önlemini almak durumunda kalan bir topluma geçilmiştir.
yazım, sadece kuzey kıbrıs’ta sürekli artan suçlar üzerine odaklıdır.
kültürel farklılıklar veya yerli - göçmen çelişkisi ayırımcılık hatta ırkçılık yaratabilir. ancak kıbrıslı türklerin büyük çoğunluğunun günlük hayatta ve kamusal alanda türkiyelilere yönelik ayırımcı ve ırkçı davranmadığını biliyoruz.
kuzey kıbrıs’ta önemli bir sorun yaşanıyor. ona vurgu yapıyorum.
yaşanan, yaygın hırsızlık, soygun, katillik ve ırza geçme vd.dir.
tüm bu suçlar, ciddi oranda bir korku yaratmıştır. bu durum karşısında kıbrıs türk toplumu ne yazık ki büyük oranda çaresizdir.
ırkçı olamayız
kıbrıs türkleri’nin bu olayların sebebi olan politikalara karşı durmayı (sayın tufan erhürman’ın 24 nisan 2011 tarihli yenidüzenin gaile ekinde yayınladığı yazısında belirttiği gibi) “kültürel ırkçılık”la ilişkilendirmek ne derece doğrudur? yazarın bütün kıbrıslı türkleri kapsayan “biz” kelimesini isabetli kullanmadığına inanıyorum.
kıbrıs türkleri’nin geliştirdiği (cılız) tepkinin sosyolojik ve anlaşılabilir gerekçeleri vardır.
1974’ten günümüze kıbrıs türkleri ile türkiyelilerin ilişkileri incelenirse görülür ki kıbrıs türk toplumu’nun bugünkü tepkisi, tc’nin politikalarından (nüfus ve diğer) kaynaklanmış ve yavaş bir ivme ile bugünkü duruma gelmiştir.
hal böyle iken, hümanist bir duruşla olsa bile, süreci yokmuş gibi varsayarak mağduriyeti yaşayanı suçlu konumuna itme, kanaatimce özele takılma ve sosyolojik düşünme biçiminin es geçilmesinden kaynaklanmaktadır.
yoksa yazarın tahlilini, siyasal angajmanlara bağlamanın doğru olmadığını düşünüyorum.
toplumlar arasındaki uzaklaşmanın ve tepkilerin hatta “kültürel ırkçılığa” yönelen bazı davranışların var olduğu gerçektir. hatta oluşan bu tepkiler ileride önemli sorunlar yaratabileceği de. ancak bunun var oluş nedenlerini ortaya koymaz ve sadece bütünün bir parçasının alarak ele alır ve kıbrıs türk toplumu genellemesini de yaparsanız yanıltıcı olursunuz.
ırkçılıktan ya da kıbrıslı türklerin ırkçı bir süreci yönlendirdiğini mi söylüyoruz? bu toplum, kuzey kıbrıs coğrafyasında hangi toplumsal süreci yönlendirebiliyor ki?
pasaportla giriş uygulamasının (veya kontrollü geçiş) başlatılması ve kaçak olarak adada bulunanları göndermek için bir irade ortaya koyma imkanı olmayan bir toplumdur söz konusu olan.
sonuç olarak bütün bu olanlar karşısında, altı çizilmesi gereken bir konu da kıbrıs türk toplumu’nun tepkisi değil tepkisizliğidir.
sadece “suçlar” bağlamında yaşanan realiteyi, siyasal ve sosyolojik tahlillerden uzak, birleşmiş milletler kararları’na ve cenevre konvansiyonları’na atıfta bulunmadan en sade şekliyle ve kısaca aktarmaya çalıştım.
türkiye’nin kıbrıs’ta uyguladığı nüfus politikalarının bir sonucu olan bu sorunun (suçlar) minimize edilmesinin elzem olduğunu düşünmekteyim.
anektod
çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
turkey: senol günes, turgay semercioğlu, erol togay, fatih terim, cem pamiroglu, erhan önal, mehmet eksi, isa ertürk (dk. 46 sadullah acele), arif güney, sedat özden, mustafa denizli (dk. 70 mustafa bülent turgat)
teknik direktör: coskun özari (tur)
wales: dai davies, byron stevenson, joey jones, terry yorath, george berry, leighton phillips, gordon davies (dk. 76 john mahoney), peter nicholas, ian walsh (dk. 65 ian edwards), alan curtis, mickey thomas
notlar: hava kapalı,...sıcaklık 18 derece...atatürk stadı zemini geceden yağan yağmur nedeni ile kaygan...sahada dün galli cok az seyirci vardı...ama seslerini fazla duyuramadılar...oyunda bir sarı kart ve bir kırmızı kart vardı...roman orta hakem costantın sarı kartı 16.dakikada cem'e tekme atan wals'a kırmızı kartınıda 68.dakikada b.mustafa'ya kasti yumruk ve tekme atıp sakatlayan stevenson'a gösterdi... takımımızda ikinci yarıda isa'nın yerine sadullah ,sakatlanarak sahayı sedye ile terk eden b. bustafa'nın yerine de k . mustafa oyuna girdi...maçın 44.dakikasında cem'le çarpışan nicolas kısa süren sakatlık gecirdi... karşılaşmayı 30.650 biletli seyirci 4 milyon 996 bin 750 lira ödeyerk izledi...
*
galler'i yendik...
hemd de erhan önal'ın golü ile...
takımımızın avrupalı oyuncusu avrupalı futbolu ile ve de nefis golü ile ne kadar övünsek azdır...
şimdi ufukta, az da olsa olasılık belirdi...
bu şimdiden pek bilinmez,ama şurası bir gercek en azından bir grup ikinciligi garantilememiz bizim avrupa'da adımızın duyulması açısından cok enemliydi... evet galleri yendik ve grubumuzda ikinci olduk...
milli takımımız dün büyük bir futbol ortaya koymadı,ama cok büyük bir mücadele örneği gösterdi., futbolcularımız kazanmak için çıkmışlardı sahaya,yılmadılar, bırakmadılar oyunu ve istetiklerini elde ettiler...
* * * oyunun ilk bölümünde takımımızın sahada ortaya bir şey koyamaması bizi önceleri bir hayli endişeye düşürdü... futbolcularımız cok büyük bir heyecan icinde başladılar.
bu heyecan,onların sahada bir şeyler yapabilmelerini cok engelledi. öyle ki ne atılan bir pas yerini buldu,ne de ceza alanına girmeyi sağlayacak bir akın düzenleyebildik.bu yarıda bilhasa orta alanda isa, ayağına gelen bütün topları ezdi ve takımımızın orta alandaki gücünü büyük ölcüde kırdı. bu arada b.mustafa'ya kornerlerden ve frikiklerden bağlanan ümitlerde boşa cıkınca ilk yarıyı golsüz kapadık.
futbolcularımız ikinci yarıda ilk yarıya oranla biraz daha derli toplu idiler.bu yarıda isa'nın yerine oyuna alınan sadullah,santrafora,sedat 111 orta sahaya alındı.,oyundaki hırs ve mücadelelerini kaybetmeyen oyuncularımız,rakip kale önünde sık sık görünmeye başladılar.daha 46.dakikada sahanın iyilerinden arif,sağdan kaçtı, kale sahasına nefis bir orta yaptı,ancak sadullah biraz gecikince,top kalecide kaldı, hemen bir dakika sonra mehmet ekşi,erhan'ı kaçırdı,ama pas biraz hızlı olunca yetişemedi.
53.dakikada sadullah'ın ayağından bir gol fırsatı yakaladık,erhan ortalardan aldığı topla,daldı,hemen sadullah2ı gördü,bu oyuncumuzun sert şutu az farkla dışarı gitti. bu arada kalemiz bir tehlike gecirdi,turgay,curtis'i durduramayınca bu oyuncunun çaprazdan kaleye parelel şutu direkleri yalayarak dışarı gitti...akınlarımız devam ediyordu,67.dakikada b. mustafa'nın güzel korner atışından gelen topa sedat 111 cok iyi yükseldi,ve sert bir kafa vurdu."herkes gol"diye kalktıgı pozisyonda,kaleci davies,iki hamlede topu tutarak tehlikeyi önledi...karşılaşmanın 68.dakikasında stevenson,oyun bir başka alanda oynanırken b. mustafa'ya tekme tokat girince oyun bir süre durdu ve seyirciler sayı "mandalina" yağmuruna tuttular,orta hakem bu pozisyonu gören yan hakeme koştu ve sonra tekmeyi atan stevenson'u saha dışı etti.sakatlanan b.mustafa ise sedye ile stadın sağlık merkezine götürüldü...76.dakikada takımımımız mücadele gücünün meyvasını şık bir golle aldı...erhan topla ceza alanı içine bir girdi,bir çıktı,rakip oyunculardan sıyrılmak için sonra da tekrar içeri girip,sağa kaçtı sert bir şutla takımımımızın galibiyet sayısını kaydetti.
golden sonra bizde büyük bir tehlike atlattık,85.dakikada ikinci yarıda oyuna giren edwar'ın sert şutu şenol'u da geçti top kaleye girerken kale içinde duran fatih bu mutlak golü önledi...
evet malta'da malta'yı yenen milli takımımız,izmir'de de galler'i yenerek grubunda ikinciligi garantilemiş oldu.şimdi önümüzde bir b. almanya maçı var,bunuda kazanmak için şimdiden çalışarak bir mucizeyi belki gercekleştirebiliriz...
29 şut, 9 korner 19 faul attık galler kalecisi davies'e 24 geri pas verildi.
* ayyldızlı milli takımımız 188.maçında,60.galibiyetini galler karısında alırken,erhan önal'da 246. golümüzü kaydetti,bu önal'ın aynı zamanda milli forma altındaki ilk golüydü.
hekem romen ghita constantin 13.milli maçını başarı ve titizlikle yönetirken, b.mustafa'ya topsun faul yapan stevenson'a bir kırmızı sert hareket yapan wals'a ilk yarıda sarı kart gesterdi.
* maçın ilk şutunu 2.dakikada thomas attı. ancak top avuta çıktı. bu arada galler'in 7 şutu avuta gideerken 1 şutu direkten döndü. 6 şutunda şenol kurtardı. milli takımımız ise toplam 29 şut attı,bunlardan biri gol oldu, 4'ü avuta gitti,5'ini kornerle kestiler,19 şut ise kaleci davies'te kaldı.
karşılaşma boyunca 11 korner atıldı. bunlardan ikisinin galler kullandı.
*hakem 34 kez düdük öttürdü. türkiye lehine 17 faul,galler lehine de 9 faul atışı verdi. 10 kezde çeşitli nedenlerle düdük çaldı.
* 90 dakika boyunca 4 ofsayt pozisyonu oldu,hepsin de galli oyuncular defansımızın gerisinde yakalandılar.
* sahada ilk kez milli olan 4 futbolcu vardı, bunlar arif (orduspor) sadullah (göztepe) k. mustafa (altay) ve galli g.davies'ti
* rakip takım savunması kendi kelecisine 24 geri pası verdi. bunlardan 11'ini siyahi futbolcu bery yaptı.türk milli takımında 5'i kaptan fatih'ten 11 geri pas kullandı.
* maç sırasında top 63 kez oyun sahası dışına çıktı.
türkiye: şenol güneş (trabzonspor), turgay semercioğlu (trabzonspor), cem pamiroğlu (fenerbahçe), erol togay (altay), fatih terim (galatasaray), mehmet (beşiktaş), arif güney (orduspor), erhan önal (st.liege), sedat özden (bursaspor), isa ertürk (fenerbahçe) (dk. 0 sadullah acele (göztepe)), mustafa denizli (altay) (dk. 0 mustafa turgat (altay))
yedekler: adem ibrahimoğlu (fenerbahçe), savaş erol (adana demirspor), fatih zambak (gaziantepspor)
millî takım’m galler ile izmir’de yaptığı karşılaşma sırasında lise birinci sınıf talebesiydim. okulum eve üç durak mesafedeydi. neden yaptım bilmiyorum. belki de yeniyetmeliğin üzerime yapıştırdığı isyan havası hâlindeydim. o senelerde ne istersem yapabilirim diye düşünüyordum. belki de maçın televizyondan canlı yayınlanıyor olması cazip gelmişti. zira o devirde her maç televizyondan yayınlanmazdı. son bir iki dersi kırıp okuldan kaçarak eve gidip maçı izledim. meğer o gün talebenin çok korktuğu müdür muavini ziya bey nöbetçiymiş. ertesi gün okula gittiğimde ziya bey beni buldu. sinirli bir biçimde, ‘okul kaçağı, ayıp değil mi bu yaptığın, maç için okuldan mı kaçılırmış?’ diye bağırdı ve sağlam bir “osmanlı tokadı” yapıştırdı yanağıma. kıpkırmızı olmuş, arkadaşlarımın önünde azarlandığım için çok utanmıştım. bu benim askerlik dâhil, hayatımda yediğim yegâne tokattı.