ilk basımı 2002 yılında olan hakan dilek'in "işte böyle bir şey" kitabından;
o şarabi eşkiya metin kurt
metin oktay
ilk kapı alibeyköy'de açılıyor, idealindeki topçu abi metin oktay: "benim tanıdığım ve sevdiğim, özlemini duyduğum hatta bir dönem yaratmak için uğraş verdiğim sporcu tipiydi. önce insan sonra yıldız sporcuydu. her davranışıyla örnek bir insandı. öyle bir insa ki kimseyi -hani galatasaray'ın bir amigosu vardı karıncaezmez şevki- gerçek karınca ezmez kimliğine sahip insan metin abiydi. suphi ile ben nişanlılarımızla 1970'lerde yeni açılan sheraton otel'in en üst katındaki bara gittik. metin abiyi orda görünce biz hemen geri döndük, gidiyoruz. ona saygımızdan tabii, sevgimizden. ardımızdan gelen garsona bizi çağırttırdı. masaya oturttu. yanımıza geldi 'nasılsınız çocuklar' dedi. sonra masamıza içkilerimiz ve bir suru şey geldi. çıkarken hesabı istedik. metin abi hesabı ödemiş ve çekip gitmiş oradan. bir anım daha var onla ilgili. bir meyhaneye gittik. içeri girdiğimde sırtıma çok ağır bir yumruk indi. ben de sertçe dönüp adama kafa atım, yerime oturduğumda arkadaşlarım şaşkınlıkla yüzüme bakıyorlardı. vurduğum adam metin oktay'dı. bir yıldır beni arayıp durmuş. o büyük kalenderliğiyle beni kucakladı... deniz gezmişlerin asılmaması için imza toplamış, bir kamuoyu oluşturmaya çalışmıştı. öyle bir adamdı."
j.f. kennedy
tandogan meydanı'ndan bir kitapçıdan aldığı kırmızı kaplı kitap, okuduğu ikinci kitap metin'in: fazilet mücadelesi. yazar j.ekennedy: "kitap yine yorucu ama başlarken bir cümle gözüme çarptı: 'doğru bildiğini söyle, mutlaka kazanırsın.' zor durumdaki insanların bir zaman gelip de nasıl haklı çıktıklarını falan anlatıyor. bir gün kulüpte bir toplantı anında genel kaptan hayati günder tehditler savurarak konuşuyor. bağırıp çağırıp hakaret ediyor bize. kendisi hakkındaki dedikoduları da zaman zaman duyuyoruz.
kalktım ayağa 'sen değil misin lan' dedim 'kulübün parasıyla çankaya'da apartman dairesi diken. git bize doğru dürüst bir genel kaptan gelsin' dedim."
bu tavrının arkasından övgü beklerken o günlerin ptt teknik direktörü bugünkü fenerbahçe altyapı koordinatörü tamer güney'den yaşamsal bir ders alıyor. tamer hoca sokrates'ten giriyor platon'dan çıkıyor ve metin kurt'a yıkılıyor sonra: "metin kurt pılını pırtını topla ve git. kadro dışısın!" "aynen yanma gittim ve 'hocam haklı değil miyim' diye sordum. 'ne yapacaktım, genel kaptanı mı kadro dışı bırakacaktım' dedi önce ve sonra oturttu beni ve başladı anlatmaya. 'bak metin kurt' dedi, 'haklı olmak yetmez. bir, kendi gücünü tayin edeceksin; iki, karşındakinin gücünü tayin edeceksin; üç, harekete geçeceğin zamanı doğru tayin edeceksin.' 'nerede yazıyor abi bunlar' dedim, 'şu şu kitapta' diye yanıtladı, işte ben o gün bugün pat bir o duvara pat diğer duvara çarpa çarpa geldim bugüne."
yıllar şanlı mağlubiyetlerin yılları. bir duvara da izmir'de 1971 baharında cemil'in attığı golle 1-0 galip geldiğimiz polonya maçından sonra çarpıyor: "o döneme kadar şöyle düşünüyorum. biz dürüst namuslu, tribünlere bağlı bir şekilde futbolumuzu oynayalım yeter diyordum, işin toplumsal boyutunu hiç düşünmüyordum. seyirci maçtan sonra bindiğimiz otobüsü ayağa kaldıracak. genç bir çocuk cama tıkladı metin abi, metin abi, ayakkabını bana verir misin' diye. baktım benden ayakkabı isteyen çocuğun ayağında ayakkabı yoktu. seni kahraman yapan çocuğun ayağında ayakkabı yok. o zaman biraz sorgulamaya başladım. biz profesyoneller bu işi dejenere ediyoruz aslında bu iş amatör yapılmalı. profesyonellik bir şovdur ama amatörlük değil... o dönemde tarihsel süreç içindeki gelişimlerini izlemeye başlamıştık."
medya kazanı
medya, yöneticiler, tribünler hep bir sömürü çarkının unsurları metin'e göre: "ilker ateş 1973 yılında benimle yaptığı röportajı gazetesinde yayınlatamamıştı. namık sevik'in cevaı ise ilginçti. sevik, 'burada bizim değil patronun istediği gazeteyi yapmak zorundayız metin' demişti. yine hürriyet'in adana muhabiri benim ortadan kaybolduğum savıyla yalan bir haber üretip 'toroslar'da bir kurt' diye yazı hazırlamış ve o yazı gazetesinde çıkmıştı. insanlar böyle hikayelere inandırılıyor. gazeteler de buna alet oluyorlar."
aynı dönemlerde aykırılığı ile galatasaraylı idarecilerin başına dert açıp kayserispor'a transfer olur. o dönemin ünlü mess grevinde işçiler için halktan yardım toplar, yerel gazetelerde yazılar yazar. dönüşte istanbul'da politika gazetesinin spor sayfalarını hazırlar. futbol piyasasında metin'le de olmuyor, metin'siz de diye bir anlayış vardır. tam 26 kez ulusal formayı ıslatır. son milli maçını 1976'da romanya ile 1-1 biten ve rakibin tek golünü galatsaray'ın şimdiki teknik adamı lucescu'nun attığı maçta giyer. artık galatasaray'ın ve milli takımın kapıları kendisine kapanmıştır: "sadece bana değil o dönemde sporcu örgütlenmesinin içinde yer alan kim varsa garip biçimde bitmiştir futbolları. işte yasin, eser, necdet, mehmet ekşi, b. mehmet ve diğer dallardaki başka sporcular."