halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
spikerlerin de, seyirciler gibi, haklı olarak maçlarda golleri golcü tanınan futbolculardan beklerler. en azından ileride oynayanların gol atma şansı geride savunma görevi üstlenenlere oranla daha fazladır...
1974-1975 mevsimi kapanırken ise, hiç öyle olmamıştı. türkiye kupası finalinin spikerliğini yapıyordum. beşiktaş-trabzonspor arasındaki ilk maçı trabzonspor, kendi evinde 1-0 kazanmıştı. şimdi, siyah-beyazlı takımın türkiye kupası'nı alabilmesi için sahadan iki farkla galip ayrılması gerekiyordu. ilk yarım saatin sonunda, daha sonra yunanistan'a giden milli futbolcu niko, beşiktaş'ı 1-0 öne geçiren golü attı. evet, sahada ileride o kadar adam varken, daha çok geride ve ortada oynayan niko'dan gelmişti ilk gol.. ikincisi de öyle oldu. beşiktaş'ın geri adamı lütfü, takımına kupayı getiren golü, kafayla trabzonspor ağlarına gönderiverdi. anlatmak için tam istediğimiz bir goldü bu.. top süzülüyor, futbolcu uçuyor kafayı vuruyor, kaleci uçuyor, kurtaramıyor top filelere gidiyordu. laf arasında söyleyeyim spikerlerin sevmediği goller, topun ani bir şutla kaleyi bulmasıdır. golü yiyen kalecinin ve de tribündeki seyircilerin şaşırdığı gibi mikrofon başındaki görevli de şaşırır bu durumlarda...
ilk basımı 2004 yılında olan hakan kulaçoğlu'nun "fırtına, ihtilal, efsane... trabzonspor" kitabından;
şenol güneş'in "ilk şampiyonluğun hikâyesi - her evin oğluyduk" başlıklı yazısından;
çatılara konan martıların çığlıkları, sotka'nın dar sokaklarında futbol oynayan çocukların seslerine karışırdı... sotka, trabzon'un cana yakın, şairin dediği gibi "konuşmayı şehvetle seven" insanlarının yaşadığı semtlerinden biridir. o çocuklardan biri de bendim.
evlerin sokağa açılan kapıları birer kaleydi benim için. kaç evin kapısında kalecilik yaptığımı hatırlamıyorum. ama bildiğim... tutmaya çalıştığım futbol topu değil, limon kabuğuydu.
ne futbol oynayacak bir sahamız vardı ne de topumuz... ama, bu olanaklara sahip olanlardan daha güçlü bir yanımız vardı o yıllarda; düşlerimiz!..
evet, düşlerimiz vardı, herkesten daha fazla.
birinci lig'e çıktığımız 1974-75 sezonunda futbolculukla, eğitim enstitüsü öğrenciliğini birlikte yürütüyordum. aynı sezon, türkiye kupası'nda finale kadar yükselmiştik. finalde rakibimiz beşiktaş'tı. ilk maçı trabzon'da 1-0 kazanmıştık. ne var ki, istanbul'da 2-0 yenilip kupanın ışıltısını gülüşümüze yansıtamadık. diyebilirim ki, bir sezon sonra lig şampiyonluğuna giden yol, bizim için o maçın bitiş düdüğüyle başlamıştır. hepimiz çok hırslanmıştık çünkü. o gün yaşadığımız üzüntü, bizi mutluluğa götüren ilk adım oldu.
sanlı sarıalioğlu: penaltıları ilk önce ben kullanıyordum. bir iki maçta kaçırınca ben bir daha kullanmam dedim. ardından 3-4 yıl vedat okyar kullandı. vedat da harika kullanıyor ve soğuk bir adam. duygularına hakim bir adam. trabzonspor ile oynadığımız türkiye kupası maçında penaltı oldu ve vedat gelip bana "kaptan ne olur sen kullan." "sen deli misin, her zaman sen atıyorsun" dedim. "ya kaçırırsam" dedi. "ya kaçırırsan kaçır, tüm sorumluluk bana ait. istersen git tribünlere at sorun değil. sen gözün kapalı atarsın." dedim. o harika penaltı kullanan, soğukkanlı vedat titriyor. topun başına geldi eyvah dedim ben. çok korkuyordu, hayatında ilk kez! vedat kadar iyi penaltı kullanan adam azdır. topa vuramadı kaleci kurtarmaz mı topu...
vedat okyar: ilk kaçırdığım penaltıydı. bir penaltı oldu ve ilk defa atmak istemedim. hocamızda "git at bu penaltıyı kazanacağız" dedi. kimsede atmıyor sanlı'ya söyledim yok dedi. herkes kaçtı penaltı atmaktan. 1-0 galiptik bir de. kaçırdım penaltıyı. oyundan çıkmak istedim yok oyna dediler. idmanlarda bana kaleciye gösterirsen nereye atacağını atlar tutar dediler ama ben o penaltıda ayağımı yere vurdum. kaleci yana yattı ama sonra kalktı aldı topu. yani patlat top gibi gitti kaleye... ilk defa korkum penaltı atmaktan onu da kaçırdım. 41 tane atmıştım, 42.yi kaçırdım...
nevzat demir: kupa maçında vedat penaltı kaçıracak! insan o an en değerli varlığını kaybetmiş gibi oluyor. dolmabahçe stadındaki herkes taş gibi oldu zaten penaltının ardından...
kahraman kurtoplu: 2, 3 tane penaltı kaçırmış da olsaydı o maçı yine de alacaktık...
lütfü ısıgöllü: vedat golü kaçırdıktan sonra ağlıyordu. çıkmak istiyordu oyundan. "ya vedat gideceğim şimdi bir tane gol atacağım" diyerek moral vermeye çalışıyordum. "dalga mı geçiyorsun benle. sen neredesin kale nerede" diyordu.
sanlı sarıalioğlu: lütfü golü atmış nasıl seviniyoruz. bu arada vedat lütfü'nün boğazına sarılmış, sıkıyor "hayatımı kurtardın, hayatımı kurtardın" diyor başka bir şey demiyor. lütfü'nün dili çıkmış dışarı neredeyse. "beni kurtar" diyor. "dur vedat adamı öldüreceksin" diyorum bende... (gülüyor)
vedat okyar: sıkmışım boğazını, debeleniyor, sonradan ayıldım yani. öyle bir sevinç ki, hem nefessiz kaldı hem kulağımı ıssırdı. ama çok büyük bir sevinçti yani... fevkalade bir şey oldu bizim için...
ilk basımı 1997 yılında olan bülent gürkan ve m. sait orhan'ın "trabzonspor efsanesi" kitabından;
istanbul'da türkiye kupası finalinin 2. ayağında beşiktaş'la kozlarını paylaştı trabzonspor. bu maça gelene kadar kupada ligde ve barış kupası'nda beşiktaş'a karşı oynadığı dört maçı da kazanan trabzonspor, en azından bu galibiyetlerin hatırına türkiye kupasın'nın da şampiyonluğu haketmiş sayılırdı. ama denk kuvvetler arasında 3 sonuca da gebe olan futbolun güzelliği işte bunda gizliydi. iki takım futbolcularının canını dişine katıp verdiği mücadelede gülen taraf beşiktaş oldu. trabzonspor'u 2-0 yenmeyi başaran kartal, bordo-mavililerin bir sapından yakaladığı kupayı pençelediği gibi akaretlerdeki kulüp müzesine taşımıştı. maçtan sonra trabzonspor soyunma odasında kesin bir üzüntü hakimdi, kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. dile kolay kaçan koskoca bir şampiyonluktu...
hava açık, güneşli… saha futbola elverişli… tribünler her iki tarafın elleri bayrak ve flâma taşıyan taraftarları ile tıklım tıklım dolu… maç boyunca sinan, kadir, cemil, tuğrul, sanlı, vedat hakemden sarı kart gördüler… 90 dakika içinde beşiktaş 4 korner 14 faul, trabzonspor 3 korner, 11 faul atışı kullandı… maçtan sonra beşiktaş kaptanı sanlı’ya türkiye kupası’nı futbol federasyonu başkanı hasanpolat verdi… siyah – beyazlıların şampiyonluk turları muhteşemdi….
sene 1974. beşiktaş karışık… son şampiyonluğunu 1966-1967 sezonunda yaşayan takım için 70’li yılların ilk yarısı da büyük sıkıntılarla geçer. önce birch’ün galatasaray’ı sonra didi’nin fenerbahçe’si lige ambargo koyar. 1974’de tsyd kupası’yla, büyük umutlarla açılan sezonun devamı da beklenildiği gibi olmaz. fakat beşiktaş’ın hayal kırıklığı ile geçen bu sezonun da bile tarih yazmak için bir fırsatı vardır: türkiye kupası.
1962-1963 sezonunda başlayan kupayı henüz müzesine götüremeyen kara kartal turnuvaya metin türel antrenörlüğünde, adanaspor karşısında galibiyetle başlar. ligde alınan istikrarsız sonuçlar metin türel’i koltuğundan ederken geçici olarak takımın başına geçen, kulüp tarihinin avrupa kupalarında ilk golünü efsane real madrid’e atan, kaya köstepen önderliğinde ikinci maçta alınan 2-0’lık galibiyet turu perçinler. sırasıyla; erdemir ereğlispor, şekerspor ve bursaspor ise alman antrenör horst buhtz takımın başındayken geçilir. bu arada büyük kaleci sabri dino, sakatlığı nedeniyle futbol yaşamını noktalamıştır. finalde rakip; birinci lige bir sene önce yükselen ve 70’lerin ikinci yarısında damga vurmak deyimini anlamsız kılacak olan trabzonspor olur. ilk maç 1-0’lık trabzonspor galibiyetiyle sonuçlanırken umutlar inönü’ye taşınır. ligin yeni ekibini inönü’de taraftarının da desteğiyle yıkmayı düşünen beşiktaş, şansızlığı hesaba katmaz… adana demirspor ile oynanan lig maçında başına aldığı darbeyle sakatlanan tezcan ozan rövanşta takımdaki yerini alamayacaktır. türkiye kupası’nda attığı 8 golle takımına büyük katkı yapan tezcan’ın yokluğu içten içe tedirgin eder kara kartala sahada, tribünde, radyo başında gönül verenleri.
21 mayıs 1975 çarşamba günü soyunma odasında, tezcan’ın yokluğunu hissettirmemek için ant içilir. onuncu yıl marşı eşliğinde sahaya çıkan beşiktaşlı futbolcular maça fırtına gibi başlar ve aradıkları golü efsane sağ bek niko’nun ayağından bulurlar. ilk yarı bu şekilde sonuçlanırken ikinci yarı da beşiktaş’ın kararlı futboluyla başlar. dakikalar 62’yi gösterirken kazanılan penaltı tüm beşiktaşlıları sevince boğar. nitekim takımın penaltıcısı görevini sanlı kaptandan alan vedat okyar kullandığı 41 penaltıyı da gole çevirmiştir. fakat bu sevinç beşiktaşlıların kursağında kalır, futbolseverlerin şaşkınlıkla hep bir ağızdan verdiği tepki desibel rekorlarını belki de o günlerde alt üst etmiştir. vuruş esnasında dengesini kaybeden efsane libero, ‘güzel insan’ vedat okyar, atacağı yeri gösterdiği 42. penaltı vuruşunu kaçırır ya da bir başka deyişle bir diğer efsane şenol güneş penaltıyı kurtarır. kısa süreli şok beşiktaşlıların yüreklerini ağzına getirir. kaybedenler kulübü lanetinden illallah eden siyah-beyaz aşıkları bu sefer kazanacaklarına çok inanmıştır halbuki. umutlar sönmeye başlarken vedat okyar’ın defanstaki ortağı lütfü ısıgöllü çıkar sahneye. girdiği kademelerle defansın hatalarını kapatan en iyi ‘süpürücü’lerden olan vedat okyar’ı ipten alan lütfü ısıgöllü, kafa vuruşuyla takımın ikinci golünü atar. başarılı savunmacı gol sevinci esnasında ise neye uğradığını şaşırır, boğazına sarılan vedat okyar bütün gücüyle bağırmaktadır: ‘hayatımı kurtardın, hayatımı kurtardın’. bu önemli gol beşiktaş’ın kara bahtına bir ışık olur ve türkiye kupası ilk kez kazanılır. türkiye kupası, sanlı sarıalioğlu’nun ellerinde yükselirken antrenör horst buhtz: ‘ bütün oyuncularım görevlerini çok iyi yaptılar ama bir isim vermek gerekirse ben kahraman’ı söylemek isterim’ der.
işte o kahraman, başarılı orta saha oyuncusu kahraman kartaloğlu’dur. ‘kariyerimde en iyi maçları trabzonspor’a karşı oynadım’ diyen kartaloğlu, antrenörü tarafından final maçının oyuncusu olarak gösterilir fakat onun zaferi kutlamak için farklı bir planı vardır. soyunma odasında zafer kutlaması esnasında boşta kalan türkiye kupası’nı kaptığı gibi önce karagümrük’te oturduğu mahalleye getirir oradan da ‘hususi taksi’yle cerrahpaşa hastanesi’ne doğru yola koyulur kahraman kartaloğlu ve birkaç arkadaşı. cerrahpaşa’da yatan tezcan ozan’a götürülmüştür türkiye kupası, attığı sekiz golle türkiye kupası’nda takımını taşıyan tezcan’a. finalde oynayamasa bile unutulmamıştır katkıları, başta kahraman kartaloğlu olmak üzere diğer arkadaşları tarafından.
ilk kez kazanılmasına yakışır bir hikayeye sahip bu kupa, beşiktaş’ın en zor zamanlarında kazanılan zafer olarak tarihe geçmiştir. fakat kazanmaktan da önemlisinin takım olmak olduğunu gösteren, her oyuncunun birbiri için oynadığı zaman büyük kulüp olunduğunun en güzel örneklerinden biridir belki de. münir özkul filmlerinden öğrendiğimiz ‘ne olursa olsun biz bir aileyiz’in en güzel gösterisidir aslında hastaneye götürülen bu kupa. aynı zamanda maddi ve manevi ne zorluklarla olursa olsun beşiktaşlı olmanın, siyah-beyaz’a gönül verenin büyük bir gururla ‘ben beşiktaşlıyım’ diyebilmesinin sebeplerinden biridir bu hikaye. duvarlara ya da t-shirtlere yazılan sloganlara gerek kalmadan…
(ezeli rakibinin efsanesi lefter’in anıldığı kınalıada’da, üstada saygısını göstermek için orada bulunan ve büyük takımı temsil etmenin ne olduğunu bu davranışlarıyla gösteren eski futbolcu ağabeylerimiz arasında tanıştığım kahraman kartaloğlu’na, bu muhteşem hikayeyi paylaştığı için saygı ve minnetlerimi sunuyorum.)
niko kovi ya da nikos kovis (yunanca: νίκος κόβης; d. 6 ocak 1953, istanbul), rum kökenli türk eski millî futbolcu.
kulüp kariyeri
(...)
beşiktaş
vefa kulübü borçları nedeniyle bazı futbolcularını satılığa çıkardı. bunlardan biri de niko oldu. beşiktaş, bu transfer için ayrıca vefa ile özel bir maç oynadı. niko ilk sezonunda beşiktaş'ın 30 maçında da forma giyerek takımın banko ismi oldu. sezon içinde attığı tek golü de eski takımı vefa'ya kaydetti. ancak fenerbahçe'nin ardında lig ikincisi olabildiler. sonraki sezon da niko, tüm maçlarda beşiktaş forması giydi.
1975-76 sezonu beşiktaş tarihinin en başarısız sezonu oluyordu. niko kovi, defans olmasına rağmen attığı 3 golle takımına yardım etse de ligi 11. tamamladılar. 1977-78 sezonu beşiktaş'taki son sezonu oldu. aralık ayında geçirdiği hastalığın da etkisiyle sadece 9 maçta forma şansı bulan futbolcu, gol kaydedemedi.
kovi, beşiktaş ile lig şampiyonluğu kazanamasa da varolan diğer kupaların hepsini kazandı. 1974 cumhurbaşkanlığı kupası finalinde oynamasa da kupaya kazanamadıkları 1975 ve 1977 kupa finallerinde forma giydi. 1974 başbakanlık kupası finalinde bursaspor karşısında forma giydi. normal süresi 2-2 biten maçın 115. dakikasında attığı golle kupayı beşiktaş'a kazandıran isim oldu. 1977 başbakanlık kupa finalinde de forma giydi ve ikinci kez kupayı kazandılar.
beşiktaş tarihindeki en unutamadığı an ise 1974-75 türkiye kupası finalidir. beşiktaş, trabzonspor karşısında finalin ilk ayağını 1-0 kaybetmişti. ikinci maç kovi, attığı golle beşiktaş'ı 1-0 öne geçirdi. beşiktaş maçı 2-0 kazanarak tarihinin ilk türkiye kupası'nı müzesine götürdü. 1977'de ise kupayı trabzonspor'a kaybederlerken kovi iki maçta da forma giymişti.
kovi, beşiktaş ile birlikte 5 kez avrupa maçına çıkmıştı. bunlar 1974-75 uefa kupası'nda steagul roşu braşov, 1975-76 kupa galipleri kupası'nda ac fiorentina (iki maçın sadece birinde forma giydi) ve 1977-78'de yine aynı kupada diósgyőri vtk maçlarıydı. beşiktaş, bu maçların hiçbirinde üst tura çıkamadı.