olusan atakta galatasaray kalesine giden topu enver eliyle kesince hakem sedat özselcuk penalti noktasini gösterdi. itirazlar oldu fakat hakem aldiris etmedi. atisi cemil turan kullandi. top yasin'in ellerinin ucunu siyirip aglarla bulustu. benzer bir pozisyonda yine enver topu ceza alaninda elle kesti. hakem yine penaltiyi verince saha karisti ve g.sarayin teknik direktörü foto muhabirlerini kovalamaya basladi. atisi tekrar cemil kullandi. bu kez topu tavana cakiyor ve 2-0 oldu. ardindan da alpaslan skoru 3-0 yapinca, bu mac birch icin sonun baslangici oluyor...
bu macta gazetecilere saldiran birch, mactan sonra ülkesine kacti.
bu maç oynandığı sırada ben daha bir ilk okul öğrencisiydim. okuldan eve gelip televizyonu açtım, ve fenerbahçe 1-0 öndeydi. fenerbahçe acaip bastırıyordu, ve gs kalesini bunaltıyordu. tam o sırada bir gol oldu ve fb 2-0 öne geçti. sonrasında alparslan eratlı'nın bir golü oldu. topa öyle sert vurdu ki, kaleye giren topa gs'lı muzaffer elle dokunmak istedi, ama eline çarpan top, onu da kaleye soktu, ve fenerbahçe maçı 3-0 kazanarak gs'ı eledi.
ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında uğur vardan'ın "ölürken yakışıklı kalan takımların öncüsüydü... hollanda '74" başlıklı yazısından;
peder beyin iflâs edip şehri terketmek zorunda kalmasıyla, aile için serüven başlamıştı. önce o terketti zonguldak'ı... altı ay sonra da biz, yani ailenin geri kalan üyeleri... ilk durak balıkesir'di. bir yıllık ömrü tükettik karesi beyliği'nin eski başkentinde... futbol henüz gündemde değildi benim için. çizgiromanlar ağır basıyordu. sezgin burak'ın tarkan'ının yanına artık teks, tommiks ve teksas eklenmeye başlamıştı. zembla, savaş ve kaptan swing de yavaş yavaş takımdaki yerini alıyordu. sonra bursa'ya yol göründü, işte burada başlamıştı hikâyenin heyecanlı kısmı: vampirella ve jungie'nm yanında yeni bir dost daha edinmiştim: futbol...
önceleri, mahalledeki en geniş toprak alanı yukarıdan gören evimizden tanıdığım siluetlerin yanında, çok geçmeden bitivermiştim. evet, artık ben de genelde turuncuya çalan, enine çizgileri bütün satıhta, birbirine kesercesine dolaşan, en küçük bir darbede (taş ve cam kesiği) bir daha hayır gelmeyen sert plastikten topun peşinde koşanların arasmdaydım. ilk günlerde uzaktan baktığım camianın üyelerinden biri olmak hiç de zor olmamıştı. aralarına katılmak kolaydı da, ya bir takımı tutmak?.. küçük bir soruşturma bu meseleyi de çözmüştü. peder beyle teyzemin oğlu (ki fazlasıyla güvenilir biriydi; çünkü bana bütün çizgiromanları, hatta "yavrunuzun sayfası"nın yer aldığı fırt'ı el altından o verirdi) aynı "adresi" tarif edince, ben de hiç düşünmeden sarı-kırmızı renklere bağlanı vermiştim: artık ben bir galatasaraylıydım.
lakin her şey iyi güzeldi de bir zamanlama hatası yapmıştım. galatasaray'a "evet" demiştim demesine ama cimbom, "altın çag"ını kapatma kararını vermişti çoktan... brian birch'le yaşanan "üst üste" üç şampiyonluğun ardından fenerbahçe didi'yi göreve getirmiş ve "şiir" gibi futbolu, ülke sathına yaymaya başlamıştı. dolayısıyla seyrettiğim ilk fenerbahçe-galatasaray maçında payıma yenilgi düştü (ersoy ve osman arpacıoğlu'nun golleriyle 2-1 mağlup olduk). o dönemde kupada da eşleşmişti cimbom fenerle. olaylı bir maç yaşandı ve fener, bir kez daha (geleneksel olduğu üzere) 3-0'la geçti cimbom'u.
bir işçi ailesi olarak televizyonla da tanışmıştık tanışmasına ama evimizin salonlarında değil. komşuluk sınırlarının izafi olduğu bir hayat modeli vardı ve dört katlı apartmanımızın en zengini (ki aynı zamanda peder beyin patronuydu) hacı muhittin amca, peder beye, "sen şimdilik televizyon alma, bizde seyredersiniz," demişti bir kere. dolayısıyla her akşam onlara kurulurduk. bir otistik tavrıyla bütün programları ezberleyen ben, saati gelince şakıyıverirdim: "20:30 haberler, 21:30 tv'de sinema." 3-0'lık maçta da hacı amcalardaydım ve bu kez ilk kez kendi kendime bir "uğur" denemiştim. dışarıya çıkacak, kulaklarımı kapatarak dolaşacak, sonra birden açacaktım ve bana skoru şöyle bahşedeceklerdi: "galatasaray: 4 - fenerbahçe: 3." ben bu zihniyetle dolaşadurayım sokaklarda, ne yazık ki skor değişmemişti: 3-0 yenilmiştik...
yenilgilerle bu kadar erken yaşlarda tanışmak iyidir. insanı olgunlaştırıyor. ama ben yanlış ata oynamanın bedeliyle, çok çabuk olgunlaşıyordum.
türkiye kupasında yarı finaller 20 mart ve 17 nisanda
türkiye kupası yarı finalleri 20 mart ve 17 nisan günleri oynanacaktır. yarı finale kalan fenerbahçe, beşiktaş. galatasaray ve bursaspor yöneticilerinin iştirakiyle kur’alar gelecek hafta içinde ankara’da çekilecektir.
f. bahçe: datcu (***), niyazi (***), yılmaz (***), ziya (*****), alpaslan (***), kâmil (*), selâhattin (**) (ismet (**)), önder (***) (serkan), osman (***), cemil (***), mustafa (**)
teknik direktör: didi (***)
yedekler: yavuz, ihsan, ercan
galatasaray: yasin (***), ekrem (**), enver (**), tuncay (**), aydın (***), tarık (**), b. mehmet (***), ahmet (**), metin (***), k. mehmet (**), engin (**) (şevki (**))
bu karşılaşmada galatasaray trübünlerine asılan""acın gözlerinizi görün dünyayı yıkamssınız 68 senelik koca galatasarayı" yazılı bir pankart asılmış. pankart kapalı trübünlerin önüne asılmış.
galatasaray: yasin özdenak, tuncay temeller, ekrem günalp, enver ürekli, tarık küpoğlu, ahmet akkuş, aydın güleş, mehmet oğuz, mehmet özgül, engin verel (dk. 46 şevki şenlen), metin kurt
17.04.1974 - 43 sene önce bugün fenerbahçe, türkiye kupası yarı finalinde 0-0 biten ilk maçın rövanşında galatasaray'ı 3-0 mağlup ederek finale yükseldi. mithatpaşa (inönü) stadı'nda, 25.132 kişinin izlediği ve sedat özselçuk'un yönettiği karşılaşmada fenerbahçe, ılie datcu - niyazi gülseven, yılmaz şen, ziya şengül, alpaslan eratlı - kamil güvenal, selahattin karasu (dak.74 ismet saral), önder mustafaoğlu (dak.78 serkan acar) - osman arpacıoğlu, cemil turan, mustafa kaplakaslan; galatasaray ise yasin özdenak - ekrem günalp, enver ürekli, tuncay temeller, aydın güleş - tarık küpoğlu, b.mehmet oğuz, ahmet akkuş - metin kurt, engin verel (dak.46 şevki şenlen), k.mehmet özgül kadrolarıyla mücadele ettiler. sarı-lacivertlilerin gollerini penaltıdan 43 ve yine penaltıdan 48.dakikalarda cemil turan ile 88.dakikada da alpaslan eratlı attı. ancak özellekle ikinci golden sonra sahada büyük olaylar çıktı.
42. dakikada soldan cemil ve alpaslan verkaçlarla galatasaray ceza sahasına girdiler. tarık, havalanan topu ceza sahası içinde eliyle kesince hakem penaltı noktasını gösterdi. sarı-kırmızılılar karara itiraz ettiler ve teknik direktör birch, yardımcısı, masör ve yedek oyuncular sahaya daldılar. hakeme ve foto muhabirlerine saldırıp tartaklamaya başladılar.
milliyet gazetesinde, kahraman bapçun’un yazısından bire bir aktarıyoruz: "cemil penaltıyı atmaya hazırlanırken, tribünde 3 g.s.’li yedek seyircilerle meydan savaşı veriyordu. cemil çaktı ve savaş devam etti. hakemin kararını protesto eden sarı-kırmızılılar saha kenarından antrenörlerini ve yedek arkadaşlarını da yedek kuvvet olarak almışlardı. önce hakeme ve sonra foto muhabirlerine karşı açılan ilk savaşta vurucu kuvvet bu yedekler olmuştur. sahayı iyi niyetli birkaç yönetici ve polis temizlemişti ama, ikinci meydan savaşı tribünde başlamıştı. ve maçın bitiş düdüğünden sonra, önce b.mehmet’in sözle, sonra da k.mehmet’in yumrukla yaptıkları saldırı büyük bir savaşın üçüncü meydan muharebesi olmuştu. oysa ne güzel başlamıştı oyun!
ikinci devrede sinirli hava devam ediyordu. daha 2 dakika olmamıştı ki soldan mustafa’nın yaptığı ortaya sıçrayan enver ceza sahası içinde bir kaleci gibi elini kaldırıp vurdu topa. bu penaltıyı da cemil yasin’in sağından ve bu kez onu dokundurmadan ağlara gönderdi. sonra maç her bakımdan çığrından çıkacaktı. artık sarı-kırmızılı futbolcular kendi kendilerini kontrol gücünü tamamen kaybetmişlerdi.... kontrolü kaybeden yalnız galatasaraylılar değildi. bir de hakem vardı ipin ucunu kaçıran. 59.dakikada gözü önünde b.mehmet osman’ın boğazına sarılıp yumruğu patlatıyor ve hakem başını çeviriyordu.
maçın bitmesine 2 dakika kala alpaslan sağdan rakip kaleye sokulurken itilmiş, tekmelenmiş, tartaklanmış ve topu kaybetmemişti. üstelik soğukkanlılığı da kaybetmemişti. ceza sahasının köşesinden içeri girerken önünü boşaltıvermişti. sonra başını kaldırdı ve yasin’in boşalttığı sağ tarafa eliyle koyar gibi gönderdi topu. bir iki dakika sonra maç bitecek ve skor tabelası 3-0’ı gösterecekti!
karşılaşmadan sonra galatasaray’dan k.mehmet 10 ay, antrenör birch 9 ay, nihat, gökmen, şevki 5’er maç, b.mehmet 4 maç, masör kubilay’da 5 ay ceza almışlardır. bu sonuç, 1963 yılından beri oynanan türkiye kupası maçlarında fenerbahçe’nin galatasaray’a karşı aldığı ilk galibiyettir.”