ilk basımı 2009 olan yavuz yıldırım, mustafa uçar'ın derlediği "sıcağıyla, acısıyla adana futbolu" kitabından;
eskidendi eskiden, çok eskiden..., tufan ünlüeser
- ayrıca akdeniz'in en iyi takımı adanaspor'dur hocam.. - aferin oğlum on., (sınıfa dönerek- "bakın haylazlar gördünüz mü çalışınca oluyormuş")
yukarıdaki replik ertem eğilmez'in yönettiği hababam sınıfı serisinin bir bölümünden alınma.
hani derler ya yüzünde belirli bir karakter var. ertem eğilmez'in yönettiği hababam sınıfı filmlerinde de hocaların ve öğrencilerin yüzünde, aralarında kurdukları ilişkilerde insan sıcaklığı vardı bence. kim bilir belki de yazanın, yönetenin, oynayan oyuncuların içinde yaşadığı toplumsal koşullar bunda etkendi.
işte, o zamanki insanların, takımların, taraftarların, amigoların (şimdiki "tribün liderleri"), futbol yazarlarının da insan sıcaklıklarını o eski hababam sınıflarıyla paralelize edebiliriz sanırım...
adanaspor'u herkes tarafından sevilen bir filmin konuşmaları arasında buluvermek biraz da "güneyin încisi"nin bir taşra takımı olarak hep ilkleri başarmasının sonucudur. pek reklamı yapılmasa da, şampiyonluğu kaçırmak, uefa ve balkan kupalarına katılmak, tabii ki yenilmek ama ezilmemek, ilk kadın kulüp başkanına sahip olmak, "dışarlıklı" takımların çatlatan sıcak adana deplasmanı maceraları bunlardan birkaçı tabii...
adanaspor her ne kadar 1954'te kurulmuş olsa da 1966 yılında akınspor ve torosspor kulüplerini de bünyesine alarak profesyonel ligde yer almıştır. tarihinde ilk kez birinci lige 1970/1971 sezonunda çıkmıştır ve 13 yıl aralıksız 1984'e kadar 1. lig'de mücadele etmiştir. 70'li yıllar adanaspor'un en parlak en renkli zamanlarıdır diyebiliriz; bu yıllarda takımdan gol kralları çıkmış; özer umdu, bora öztürk, dünya karmasına seçilen ısa gibi futbolcular takımda yer almış; ülkeye o dönemde gelen en kaliteli yabancı futbolcular -dorde miliç gibi— turuncu beyaz renkleri giymiştir.
en övünülen şeylerden biri de dönemin en iyi takımlarından biri olan hatta dünya şampiyonu italyan milli takımının iskeletini oluşturan ınter'le oynanan uefa kupası maçı: inter'e karşı 61 dakika 1-0 önde oynanan bir maç, eski adanaspor taraftarlarının hâlâ her dakikasını yaşayarak anlattığı bir 90 dakika. (buna sonra döneceğiz...)
adana'nın bir kent olarak önemli özelliklerinden biri olarak şuna inanılır: adana'ya birisi nereden gelirse gelsin, isterse dünyanın öbür ucundan gelsin, bir süre adana'da kaldıktan sonra o kişi, adanalılığm tüm özelliklerini içselleştirerek yaşamaya başlar. en nemrut insanı bile kendiyle alay edecek noktaya getirir bu adanalılık hali (fatih hoca bir istisnadır ve fakat.) işte bunlardan biri uzun yıllar adanaspor'un kalesini korumuş olan malik'tir. diğer adıyla kumbara malik. kendi kalecisine kumbara lakabını takan tek taraftar da adanaspor taraftarıdır kanımca ve bu lakaba hiç kızmayan kaleci de olsa olsa adanaspor'un kalesini koruyan biri olur. malik esas olarak usta bir kalecidir; derler ki yan toplarda onun üstüne kaleci tanınmaz ama o göbekten gelen toplar yok mu... taraftarın ona kumbara lakabını takması bir mersin idman yurdu maçında olmuş. adanaspor 1-0 öndeyken ve miy defansını bunaltırken, miyli sağbek mehmet topu uzaklaştırmak ve takımını bir an olsun rahatlatmak için yarada-nına sığınıp orta sahanın ortasından topa öyle bir vurur ki malik öne çıkmadığı halde topu içeri alır, gole hakem bile şaşırmıştır gol düdüğünü çalmak için bir an tereddüt eder..
dorde miliç'in de adanaspor'da ve adanalılıkta ayrı bir yeri vardır. miliç durdurulması çok zor olan bir forvettir. adanaspor bir hafta içinde fenerbahçe ile biri kupa diğeri lig olmak üzere iki maç yapar. iki maçta da fenerbahçe'yi yener. fenerbahçe'nin biri libero diğeri savunma oyuncusu olan timuçin ve yılmaz iki maçta da durduramazlar miliç'i. çarşamba günkü ilk maçta miliç'i marke etme görevi timuçin'dedir, ama attığı ve attırdığı gole engel olamazlar. maç reşit ve miliç'in golleriyle 2-1 sona erer. lig maçı pazar günüdür. pazar günü miliç'i marke etmek için timuçin'in yanında yılmaz da yer alır. fakat yine başarılı olamazlar; reşit'in attığı golle adanaspor maçı 1-0 alır. o kadar gerilmişlerdir ki bu duruma, yılmaz ve timuçin'i arkasına alan miliç topla ilerlerken iki oyuncuda formasından çekmek zorunda kalırlar ve formanın bir parçası yılmazın diğer parçası da timuçin'in elinde kalır bu duruma çok sinirlenen miliç ki -artık serde adanalılığı da vardır-timuçin ve yılmaz'a yumrukla girişir. bir sezon sonra timuçin adanaspor'a transfer olmuştur. miliç'i madem durduramı-yorum bari aynı takımda oynayalım da sorun çözülsün diye düşünmüştür herhalde.
miliç'in adanaspora futbolculuğunun dışında teknik adam olarak da katkısı olacaktır. yine eski taraftarların miliçle ilgili unutamadıkları bir başka olay da teknik direktörlüğüyle ilgilidir. bir sezon adanaspor ligin ilk yarısını hemen hemen hiç puan toplayamadan lig sonuncusu olarak bitirmiştir. sonra miliç aranıp bulunmuş takımın başına getirilmiştir. miliç kadroya hiç müdahale etmeden sadece peroviç'i getirerek ikinci yarı çok büyük bir başarı göstermiş, üst üste 9 maçı almıştır. ve sezon sonu ligi 4. sırada bitirmiştir; derler ki lig başında gelseydi adanspor açık ara şampiyon olurdu.. son maçlara doğru spor muhabirlerinin miliç'e mikrofon uzatarak "adanaspor şampiyonluğa mı gidiyor?" sorusuna, miliç "hayır, adanaspor ligde kamlıştır" yanıtı verir.
bir de adanaspor'un tribünleri kendine has renklilikler taşır o zamanlar.
dilsiz amigo yahya: yahya adanaspor'un o döneminde seyirciyi coşturan renkli bir kişiliktir. dilsizdir, konuşamaz; bu da adana'ya ve adanaspor'a has bir durumdur sanki.. rakip takıma zort çekmesiyle tanınır...
tantana kemal: tantana kemal 150 kilodur. taraftarı coşturmak için ters parende atar. maçın gidişatıyla ilgili olmayan bir anda tantana birden parende atar, tribünde bir dalgalanma ve hareketlenme başlar, ki o zamanlar meksika dalgası falan yoktur.
sadece kalecilerle uğraşan taraftar çamlı kasap: kasap dükkanının adı çamlı olduğu için ona çamlı kasap demişlerdir. tribünde hep kale arkasındadır o. her iki yarıda da rakip kalenin arkasına geçer ve kendine has sözlerle rakip kalecilerin moralini bozmaya çalışır; onun taraftar olarak işi odur. hatta 70'li yıllarda oynanan bir adanaspor-beşiktaş maçı vardır ki hâlâ eski adanaspor taraftarları çamlı kasap'rn yaptığını unutamazlar. kasap beşiktaş kalecisi sabri dinon'un her iki yarıda da arkasına geçer ve 90 dakika boyunca hiç durmadan rum sabrı diyerek sabri dino'yu çileden çıkarır. tabii o zamanlar bir insanın memleketiyle ve ait olduğu milletle ilgili yapılan es-piriler daha sonralarda olduğu gibi faşizan duygular içermiyordu; sanki sadece gülmek, kızdırmak eğlenmek için yapılan muhabbetlerdi, en azından ben öyle olduğunu sanmak istiyorum.
inter maçına döneceğim demiştim şimdi zamanı geldi sanırım: adana taraftarının hâlâ devam eden psikolojisini anlamak her halde o maçtaki şu olaydan geçiyor: adanaspor ilk dakikalarda bulduğu golle 1-0 öndedir; tabii futbolcuların da şımarmak hakkıdır çünkü karşısındaki takım italya milli takımında 10 futbolcusu olan bir takımdır ve şov yapmaya başlarlar ada-nasporlu futbolcular. bu şov sırasında bir adanasporlu futbolcu antobelli'ye bacak arası yapar ve bu hareketten sonra adanaspor taraftarlarından şöyle bir ses yükselir: "lan kızdırmayın adamları lan..." bugün bile pek çok taraftar 3-1'in faturasını hâlâ o futbolcuların "çalıma kaçma" ve antobelli'ye bacak arası yapmasma bağlarlar.
80'li yılların ortalanna doğru futbol tarihi perdesinden anadolu takımları birer birer çekilirken istanbul takımları lige eskişi gibi ağırlıklarını koymaya başlamışlardır. eşitsiz ve bileşik gelişim yerini sadece eşitsiz gelişmeye bırakmıştır artık. bunda ülkenin ve tabii futbolun da yaşadığı "değişim" başat rol oynar. artık adanaspor da o eski günlerini arar durumdadır, bir yandan da mücadele "kahraman bakkalın süpermarkete karşı mücadelesi" evresine geçmiştir. öyle ki gerek yöneticiler, gerek taraftarlar o dışarıda gibi görünen ama içinde yaşadıkları sürece o kadar yabancı kalmışlardır ki zaman zaman tam küme düşecekken ya miliç veya gündüz tekin onay'a ya da adana takımlarının kadim dostları ali hoşfikirer ve ercan albay'a bel bağlarlar. ama o eski zamanlar artık geride kalmıştır; çoğu zaman fayda etmez bu girişimler. ve tabii ki anmadan geçemeyeceğim hüzünlü bir olay da yaşanmıştır adanaspor'da; bir fenerbahçe deplasmanı dönüşünde paf takımının geçirdiği trafik kazası... o ligin en iyi paf takımı olan adanaspor'u getiren otobüs pozantı'da uçuruma yuvarlanmış; 6 futbolcusu, altyapı hocası ve alt yapıdan sorumlu yöneticisi de hayatını kaybetmiş; alt yapı da uzun yıllar kendini toparlayamamıştır.
yine böyle kümede kalma, düşme gerilimi yaşayan adanaspor'un başına miliç çağrılmış ve miliç'i havaalanında karşılayan taraftarlar şu pankartı açmışlardır: "adana sensiz bir hiç, hoşgeldin yuvana miliç".
ve sonun başlangıcı
derler ki, ispanyollar, ispanya iç savaşı'yla ilgili ancak 60 yıl sonra konuşabilmişlerdir. bu sadece baskıcı bir dönemde olunduğundan değildir kuşkusuz. bunun içinde utanç da vardır. çünkü iç savaş sırasında komşu komşusunu öldürmüş ya da ihbar etmiş, insanlar büyük bir çılgınlıkla birbirlerini boğazlamışlardır. öyle ki iç savaştan sonra 60 yıl boyunca toplum sanki hiç böyle bir şey yaşanmamış gibi bir tavra girmiştir; kimse bu konuyu konuşmamış, birbirlerinin yuzunc utançla bakabilmişlerdir. benzeri bir durum adanasporda uzanlar dönemi için söylenebilir. uzanlar adanasporu parasız, yönetimsiz, borç batağında kaldığı bir dönemde "satın almıştır"; bunda tabii ki çukurova elektriği "almaları" ve ardından adanalılara "çeaş'ı aldık alın bu da size promosyonumuz" der gibi "girişimci" yetenekleri de etkili olmuştur. adanasporlular da safça artık bakkal olmaktan "kurtulup" işleri büyüten bir market olma aşamasına geldiklerini zannetmişlerdir.
ve fakat adanalılar bu promosyonun yanı sıra karşılığında bir türlü benimseyemedikleri garip bir futbol takımı (ben lar döneminde hiç maçlara gitmedim pek çok eski adanasporlu gibi) ve bu yarım asırlık çınarın kapanmasını almışlardır. ve 70'li yılların "güneyin incisi, akdeniz'in en iyi takımı" kimliğini yitirmişlerdir. artık adanaspor "3 büyük takımın" futbolcu devşirdiği ve ıskartaya çıkardığı futbolcuların arzı endam ettiği bir arka bahçedir.
adanaspor un 3. lig'den tekrar başladığı bu günlerde sil başlan değil ama o eski adanasporluluğu ve adanaspor taraftannı tekrar kazanma yolunda bir umut taşıyorum. şimdilik...
üç aşağı beş yukarı yukarda anlattığım şeyler isimleri değiştirirseniz hangi anadolu kentinin futbol takımında yaşanmamıştır? bunlar acı tatlı hatırladığımız ya da hatırlamak istediğimiz gibi andığımız şeylerdir. evet, hatasıyla sevabıyla ama bana göre daha çok sevabıyla bir adanaspor geçti türk futbol ha-yatından. ve fakat sorun şu ki kanunca siyaseti sivillerin elinden alıp devlete havale edenler, bunun bir tezahürü olarak ülke futbolunu da üç takımın vicdanına, mali gücüne, popülerliğine ve nihayet piyasasına yıkmışlardır. ama asıl yıkılan ve yıkıntılar altında kalan, aynı kaderi paylaşan o eski ama insan güzelliği taşıyan taşra takımları oluyor...
hava hafif bulutlu. yağış yok. ısı 14 derece. saha toprak. adanaspor ve fenerbahçe maç boyunca 15’er serbest atış kullandılar. kornerlerde ise ev sahibi takım 7-1 önde idi. maçın 67.dakikasında orta hakem, necip’e sarı kart gösterdi. datcu, saha toprak olduğu için maçı eşofmanla oynadı. oyunun 65.dakikasında naci yerini rıdvan’a bıraktı. adanaspor 2-1 galip duruma geçince, canan çıktı ve fenerbahçe takımına ersoy alındı. 87.dakikada da b.selahattin yerini vedat’a bıraktı. adanasporlu taraftarlar turuncu-beyazlı oyunculara maça çıkarlarken konfet attılar. fenerbahçe kaptanı nedim sakat olduğu için karşılaşmayı yedek olarak dahi soyunmadan izledi. maçı 8736 biletli seyirci 203.079 lira ödeyerek izledi. hasılâtın 139.425 lirası adanaspor’un kasasına girdi. orta hakem oyunu 2 dakika fazla oynattı.