siyah – beyazlıların dün sabah belgrad ormanında yaptığı çalışmaya sanlı katılmadı
spor yazarları turnuasının ilk maçı yarın 20.30'da ali sami yen stadında fenerbahçe ile beşiktaş arasında oynanacaktır.
ikı takımın antrenörünün de romen olması karşılaşmayı daha da enteresan bir havaya sokmuştur. gerek fenerbahçe, gerekse beşiktaş yarın geceki maça en kuvvetli tertipleri ile çıkacaklardır.
siyah beyazlılar dün sabah belgrad ormanlarında bir çalışma yapmışlardır antrenmana ayağı şiş olan kaptan sanlı katılmamıştır. leoderescu takımın gittikçe kondisyon kazandığını söylemiş ve «gün geçtikçe iyiye doğru gidiyoruz» demiştir.
dün romanya’dan gelen sasu, sarı – lâcivertli formayı bu gece giyecek . . .
türkiye spor yazarları turnuvasının ilk maçı bu gece 20.30 da ali sami yen stadında fenerbahçe ile beşiktaş arasında oynanacaktır. iki takım da bu geceki karşılaşmaya şu tertipleri ile çıkacaklardır.
barbu geldiği takdirde santrhaf mevkiinde kendisine yer verilecektir. sakatlığı geçmeyen sanlı ise fenerbahçe'ye karşı oynayamayacaktır.
fenerbahçe antrenörü teasca, «beşiktaş'ı daha tanımıyorum. galatasaray önünde ilk varıda oynadığımız futbolu gösterirsek bir galibiyetle ayrılabiliriz» demiştir.
beşiktaş antrenörü teoderescu ise; "avantaj fenerbahçe'de. onlar bugüne kadar kamp yaparak bizden iyi hazırlandı. benim 3-4 futbolcum eksik. fakat herşeye rağmen iyi bir futbol ortaya koymağa çalışacağız» şeklinde konuşmuştur.
fenerbahçe’nin romanya’dan transfer ettiği forvet oyuncusu sasu ile geçen yıl sarı – lâcivertli kaleyi koruyan datcu beraberlerinde farul kulübü genel sekreteri kapriçiya olduğu halde dün uçakla istanbul’a gelmişlerdir.
sasu ve datcu, vize muameleleri uzun sürdüğü için geciktıklerini belirtmişlerdir.
bugün ilk defa fenerbahçe forması giyecek olan sasu. yeşilköy havaalanında yaptığı konuşmada, «şampiyon bir takımda yer alacağım için son derece memnunum antrenör teasca, beni romanya’dan tanır. yeni takımıma kısa zamanda alışacağımı ümit ediyorum» demistir.
romanya’dan beşiktaş’ın trans fer ettiği barbu ise, bugün öğleden sonra trenle gelecektir.
«ilgaz, dedikodulara değil dostluğumuza güvensin» diyen
teoderescu “ben teasca için bir şey söylemedim…”
beşiktaş antrenörü teodorescu, fenerbahçe kulübü başkanı faruk ılgaz’ın kendisini türk ve romen federasyonlarına şikâyet edeceğini söylemesini büyük bir sürpriz olarak karşıladığını belirterek, «ılgaz, dedikodulara değil, dostluğumuza itibar etsin» demiştir.
romen antrenör daha sonra «teasca aleyhinde bugüne kadar tek bir cümle dahi kullanmadım. her şeyden önce aynı mesleğin adamlarıyız. üstelik aynı memleketten geldik. iki kulübün arasını açmak istiyenler, dedikodu çıkarıyor beni bu konuda beşiktaslı idareciler ikaz etmedi. gazetelerde yazılanlardan haberim yoktu fenerbahçe kulübü başkanının kendileriyle ve teasca ile dost olduğumu bilmesini isterim.» demiştir.
siyah - beyazlılar, sanlı, yusuf ve sabri’den mahrumdu. daha hâkim oynayan sarı – lâcivertli takımın yeni transferi sasu, göz doldurdu…
türkiye spor yazarları kupasının ilk maçını dün gece oynayan fenerbahçe ve beşiktaş 0 - 0 berabere kaldı..
bir antrenman havası içersinde yapılan müsabakada ortaya konan futbol çarşamba günkü, fenerbahçe - galatasaray maçı ile kıyaslanmayacak kadar kötü idi.. gerçi, gerek beşiktaş ve gerekse fenerbahçe mevsim başı olmasına rağmen sür'atli bir tempo ile götürdüler. 90 dakikayı. ama, bu sür'at topu ayağına alana münhasır kaldı. topsuz oyun, güzel pas, deplasman göremedik doğrusu...
beşiktaş eksik kadro ile çıkmıştı. sanlı'sı, yusuf'u, sabri'si yoktu... buna rağmen gençler gayret sarfettiler... ilerde hepsi için birşeyler olabilir kaydını koymak hiç de mübalâğa olmaz.. fenerbahçe'de ise, fuat'ın yokluğu açıkça oelli oldu... santrfora konan sasu, hemen hemen takımın en iyilerinden biriydi. lisanına ve futbolüne yabancı olduğu bir takımda ilk defa oynamanın de dezavantajına sahipti... fakat gerçekten futbolu oıliyordu...
maç. sür'atli bir tempo ile başladı.. 8. dakikada ahmet'in şutunu yavuz ancak iki defada tutabildi.. siyah - beyazlıların hızı tam 10 dakika devam etti. sonra oyun başabaş duruma geldi.. dakikalar ilerledikçe de şarı - lâcivertlilerin gençlerden kurulu rakiplerine ağır bastığı görüldü... 23. dakikada güzel bir driplingle zekeriyayı geçen sasu'nun yaptığı ortaya yaşar'ı kondurduğu kafa, kaleci şükrü’nün ellerinde kaldı..
ikinci yarıda her iki takım da yedeklerine şans verdiler.. 48. dakikada şükrü'nün yerine numan, şeşiktaş'ta ise, güvenç ve ahmet'in yerlerine k. nihat ve saim girdiler.. keza 66. dakikada gene siyah - beyazlılar davut'un yerine ali'yi aldılar.. 68. dakikada ilk ciddi tehlikeyi beşiktaş kalesi geçirdi.. nedim'in yaptığı ortayı kaleci şükrü çeldi, top sasu'nun önüne düştü. romen futbolcunun çektiği şut müdafilere çarparak kurtuldu.. 73. dakikada ise, zeki ile ogün yer değiştirdiler.. bir dakika sonra da nedim'in şutunu kaleci şükrü kapadığı köşede bloke etti. akabinde ziya ile sami birbirlerine sert girdiler.. sami'nin hafif bir el şakası yaptığı görüldü.. ama, dostlukla kapandı bu olay.. ve maç hababam futbolunun kötü örnekleri ile 0 - 0 sona erdi…
ingiltere'nin arsenal takımında senelerce başarı ile meneceriik görevi görmüş olan ünlü tom vitaker'e sormuşlar «futbolu niçin bu kadar seviyorsunuz?» diye vitaker: «çünkü» demiş, «futbolda kısa bir zamanda, toplu olarak ve pek açık bir şekilde insanların bütün güzel ve çirkin iç âlemlerini görebilirsiniz.. böylece de beraber yaşamağa mecbur olduğunuz hemcinslerinizi daha iyi anlar, gerçek hayatı daha bilerek tadarsınız»...
öyle ya futbol oyununda kısa bir süre içinde sahaya dökülüveriyor insan içleri.. kahramanlık korkaklık, feragat, egoizm, kıskançlık, sevinç, keder, azim, arzu, hiyanet, kalleşlik, civanmertlik, sahtekârlık, dürüstlük... hepsi hepsi…
hattâ yaşlılık korkuları, genç-lik zorlamaları... dünkü maçta bu saydıklarımızın hoş olmayanları âdeta hiç yoktu sahada.. yâni takdir edilecek insanca hasletler daha çoktu… ancak futbol da vardı diyemeyiz... genç, pırıl pırıl. arzulu dürüst bir beşiktaş takımı kendisinden çok daha tecrübeli fenerbahçe'ye karşı içtenlikle mücadele etti durdu. bu gençleri biraz küçümser gibi görünen fenerbahçe. galatasaray'a karşı çıkarmış olduğu ümit verici futboldan havli uzaktı dün.
beşiktaş'ın genç oyuncuları iyi niyet ve kabiliyetleri ile sempati toplarlarken fenerbahçe'nin yeni romen futbolcusu (sassu) topla iyi hareketler yaparken topsuz futbolda hayli cılız kalıyordu. iki takımda da oturmuş bir sistem ve taktikler görülmedi.
fenerbahçe sonlara doğru biraz toparlanır gibi oldu. maç bitince koyu bir beşiktaşlı taraftarın yüzüne baktım.. sonra da fenerbahçe'ye bağlılığı ile ün vapmış bir fenerbahçe’liye... ikisinin de vüzü pek gülümsemiyordu.. zaten futbol da somurtmuş durmuştu maç boyunca dün sahada...
fenerbahçe – beşiktaş maçını idare eden orta hakem nejat şener, ilk yarı sonunda acıdan kıvranırken imdadına sarı-lâcivertli takımın masörü yetişti. bacağına kramp giren hakem, kendisine bir süre mesaj yapıldıktan sonra rahatladı ve «şimdi maçın ikinci kısmını da idare edebilirim» deyip sahaya çıktı.
karşılaşma öncesinde foto muhabirleri fenerbahçe’nin romen kalecisi datcu’ya ricada bulunup kendisinin yeni transfer sasu ile resmini çekmek istediler. datcu önce, «şimdi yavuz'u ısıtmaya çalışııyorum. bir dakika müsaade edin» dedi ve aradan üç dakika geçtikten sonra «evet. yavuz ısınmıştır» şeklinde konuşarak sasu’yu da yanına alıp. bol bol poz verdi.
fenerbahçe antrenörü teaşca, dünkü maçtan sonra şöyle konuşuyordu: «bugüne kadar ligin üç takımını seyrettim. merak ettiğim bir eskişehirspor kaldı. eskişehir'i de gördükten sonra hu sezon bizim ekibin ne vanabıleceğini kesin olarak söyliyebileceğim.»
beşiktaş'ın romanya'dan transfer ettiği barbu, dün geceki karşılaşmayı saha kenarından takip etti. uzun bir tren yolculuğundan sonra istanbul'a gelmiş olan barbu, kendisine «niçin oynamıyorsun?» diye soranlara «mukaveleye imza atmadan sahaya çıkmam» şeklinde cevap veriyordu.
karakartallar geçen yılın şampiyonuna karşı daha canlı ve hırslı idiler.. yalnız, gole gitmekte, gol pozisyonu yaratmakta acemi kaldılar. bunda istikbal vaad eden gençlerin tecrübesizlikleri büyük rol oynadı.
sanlı, nihat ve yusuf gibi üç büyük yaratıcı elemanından mahrum beşiktaş bence göz doldurdu.. soyunma odasına geç gelen yusuf'un oynatılmaması ne kadar yerinde bir hareketse, çeşitli yeminlerle tövbekârlığını ilân eden yusuf'un bu şımarıkça tavrını esefle karşıladım.
fenerbahçe’ye gelince bir haftada iki maç yapacak kıvama gelmemiş bir takım intibaını bıraktı. fuat olmayınca forvetle defansın yükü yalnız ziya'nın omuzlarına yüklendi. o da tek kaldı böylece başıboş bir forvet ve yorgun bir takım bundan ileriye gidemedi. yalnız kimsenin işine karışmayalım ama, daha bizim türkiyemizde bol futbolcu değiştirip, oyuncu deneme şekli hoş karşılanmıyor. dün de takımda 6-7 kişinin değiştirilmesi yüzünden futbol vasatın altındaydı... ve yorgunluktan ya da hırstan olacak bol bol tekmeler, itiş kakışlar seyrettik. bunda milli hakemimiz nejat şener'in büyük rolü oldu. nejat şener belki de hayatının en kötü maçını idare etti.. yazın rehavetinden kendini kurtaramamış olacak ki ayağına gelen kramp ağzına yanlış düdükler çaldırdı.
beşiktaş'ın romanya'dan transfer ettiği futbolcu barbu dün trenle istanbul'a gelmiştir. vize muameleleri yüzünden geciktiğini söyleyen barbu, bundan önce iki kez türkiye'ye geldiğini ve göztepe'ye karşı arges piteşti forması altında oynadığını ifade etmiştir.
şükrü: çabuk, çevik, cesur, uyanık, arzulu, refleksleri de zararsız. şu meziyetleri ile bile bir kalecinin dörtte ikisini tamamlıyor. geriye kalan ikiden biri, henüz ellerinin topa karşı gerektiği şekilde yumuşak olmayışıdır. ilk kez, birdenbire sahip olamıyor topa. fakat onda bu gençlik, bu arzu ve meziyetler varken çalışa çalışa elleri de yakın bir zamanda yumuşayacaklardır. diğer bir ise, zamanla edineceği tecrübedir.
erkan : hırslı, inatçı, cesur, üstelik de kudretli bir fiziği var. kısacası, ikili mücadelelerin tam adamı. topu rakipten kapıncaya kadar rakibi bozuncaya kadar fevkalâde. fakat. topu ayağına alınca numarası düşüyor. bence erkan, idmanlarda sık sık forvet olarak oynatılmalı forvet gibi çalıştırılmalıdır. böylece, yerinde adamakıllı ağır basacaktır.
zekeriya: geçen yıl beşiktaş'ın kazandığı yararlı bir eleman. ancak, onun da ofansif oyunda yanlış davranışları var. ileri üçteki kendi kanadındaki arkadaşlarına pek belli ederek ve haddinden fazla yavaş vaklaşıp topları onlara veriyor. sonra da artık «benim işim bttîi» dercesine yeni bir kombinezona karışmıyor.
mehmet: görev aşkı ile dolu takıma yararlı olmak için yapabileceğinden fazlasını yapmaya çalışmayan, basit, faydalı oyuna giden bir genç... feragat sahibi ve fedakâr. kısacası. mehmet değil. bir mehmet'çik.
sami: bence takımının en kontrollu, en akıllı ve dolayısı ile yerinde en ağır basanlarından biri. liberoluk sanatını iyi kavramış. hattâ fırsat buldukça tam zamanında rakip kale önüne fırlayıp şutlar bile attığına göre. modern liberoluğu dahi anlamış.
güray: kuvvetli, zinde olmak şartı ile beşiktaş orta sahasında her zaman yeri olan bir eleman. henüz beşiktaş'ta oynayabileceği kadar oynayamadı. fakat, bu yıl kendisinden bekleneni muhakkak verecek gibi bir hâli var
kayhan: çok genç ve tecrübesiz. belki de bu kadar kalabalık seyirci önünde bile hiç oynamadı bugüne kadar. bol şans vermek gerekir kayhan'a. çünkü, şans verecekleri mahçup etmeyeceğe benzer.
davut: bugüne kadar beşiktaş'ta hep fizik olarak iyi not aldığı oldu. halbuki, sadece fiziklerin bugünkü futbolda yerleri pek yok. hele orta sahada. bence, başka yerlerde denemek gerekir onu. özellikle defansta bir yerde. meselâ stopper olarak görev verilebilir davut'a.
güvenç: yumuşak bir stili var. yırtılırsa çok daha yumuşayacak ve yararlı olabilecek gibi bir hali var. ancak o da pek genç ve henüz ruhen rahat değil sahada... ısrar edilirse belli ki iyiye gidecek
ahmet: üzerinde ısrarla durulacak, sabırla şans verilecek gençlerden biri de ahmet.. kendine güvenini bulursa beşiktaş'a yararlı olacak.
faruk: senelerce evvel beşiktaş'ta çok iyi başlamıştı. fakat özellikle son yılda bir yere geldi durdu faruk. tıpkı güzel güzel çalarken takılıp hep aynı şeyi çalmağa başlayan plâk gibi. futbolunda aşama vok. duraklama var. bu yıl genç kardeşleri arasında artık bu aşamayı yapması lâzım faruk'un çünkü katiyen kendisinden vazgeçilecek kişi değil. aksine çok şeyler beklenen meziyetli bir kişi..
dün geceyi yeşilköy havaalanında geçiren romen futbolcu dönüş sebebi olarak ailevî problemlerini gösterdi...
ergun emek
fenerbahçe'nin romanya'dan transfer ettiği ve büyük ümit bağladığı forvet oyuncusu sasu, dün sarı - lâcivertli kulüpten kaçmıştır.
üç gün önce fenerbahçe kulübü başkanı faruk ılgaz'ın yanında mukavele imzalamış olan ve aynı günün gecesi beşiktaş'a karşı sarı - lâcivertli formayı giyen romen futbolcu bu sabah erken saatte türkiye'den ayrılacaktır.
fenerbahçeli yöneticiler, antrenör teaşca ve takım arkadaşı datcu'nun ısrarlarına rağmen fikrini değiştirmiyen sasu, bükreş'e dönme sebebi olarak «ailevi problemlerim var.» demekle yetinmiştir.
yeşilköy'de sabahladı...
romanya'ya dönüş kararını vermeden önce telefonla eşiyle de konuşan sasu, istanbul'dan alel - acele ayrılmak istemiş ve romen sefaretine başvurarak yardım talep etmiştir. bu arda, tren bileti almak için de gayret gösteren futbolcu, nihayet uçakla gitmekte karar kılmış ve borç para alarak uçak bileti temin etmiştir. dün geç vakte kadar bükreş'e gidecek uçak bulamıyan sasu, yeşilköy havaalanında sabahlamıştır.
fenerbahçeli idarecilerden emin cankurtaran, saau'nun memleketine dönüşü ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
«kendisini ikna etmek istedik olmadı. sasu'nun bükreş’e dönme sebabini biz de tam mânasıyla anlıyamadık. kendisiyle mukavele imzalamış olduğumuz bu futbolcunun tekrar sitanbul'a dönmesine çalışacağız. bu arada, sasu'yu türk ve romen futbol federasyonlarına şikâyet edeceğiz.»
öte yandan, romen futbolcunun fenerbahçe'nin verdiği transfer ücretini az bulduğu ve muhtemelen andericht kulübüne transfer etmek istediği ifade edilmiştir.