fenerbahçe kaptanı can bartu'nun jübilesi 6 eylül pazar gecesi mithatpaşa stadında yapılacaktır.
sarı – lâcivertli takımın ankara'da göztepe ile oynadığı cumhurbaşkanlığı kupası maçında son defa fenerbahçe formasını giyen can, jübilesinin ilgi çekici olması için çalışmalara başladığını söylemiştir. fenerbahçe yönetim kurulu da, can’ın jübilesi için gerekli yardımı yapacaktır. daha önce beşiktaş ile oynanması kararlaştırılan jübile maçı değiştirilmiştir. fenerbahçeliler, can’ın futbola vedâ gecesinde başka bir rakiple karşılaşacaklardır.
göztepe kulübü yöneticileri fenerbahçe kaptanı can bartu'nun jübilesinde oynamak için prensip anlaşmasına vardıklarını açıklamışlardır.
teknik direktör adnan suvari, can’ın türk futboluna çok faydası olduğunu söylemiş ve «fenerbahçe gibi bir takımla 6 eylül’de mithatpaşa’da oynayarak sezonu açmak bizim için çok iyi olacaktır.» demiştir.
gençlik ve spor bakanı ismet sezgin, dün jübilesi için ankara'ya gelen fenerbahçe kaptanı can bartu ile görüşmüş ve «jübilende bana ne görev düşerse yapacağım» demiştir. bartu ise bakanın bu sözlerine, «şeref verirsiniz» diye cevap vermiştir.
eden terbiyesi genel müdür muavini orhan bilgin'in de katıldığı görüşme kısa bir süre içinde açık oturuma dönmüş ve ismet sezgin, can'ın örnek bir sporcu ve iyi bir iş adamı olduğunu belirttikten sonra. «basketbolünü da seyrettim. futbolü parlak bir devrede kapatıyorsunuz. jübilenin çok iyi olacağım sanıyorum» şeklinde konuşmuştur. sezgin ayrıca can bartu'va basketbolü mu yoksa futbolu mu daha çok sevdiğin. kaç kere milli olduğunu futboıdan ne kazandığını sormuştur bartu ise bu suallere şöyle cevap vermiştir:
«30 kere milli formayı giydim 14 kere de basketbol takımında milli oldum basketbolu çok sevdim basketbol oynamam futboluma kıvraklık kazandırdı fakat basketbolün sosyal çevresıo futbolda bulamadım futbolden kazandığım ise fazla bir sey değil sadece bir film şirketine ortağım.»
görüşme sırasında can bartu türkiye'de futboıcuların sosyal garantisi olmadığından yakınmış ve mukavelelerin bir vıllık olması gerektiğini söylemiştir. sezgin ise kulüplerin şirket haline getirilmesinin faydalı olacağını ifade etmiştir.
6 eylül'de futbola veda edecek olan fenerbahçe futbol takımı kaptanı can bartu'nun mithatpaşa stadında yapılacak jübile töreni içindavetiyeler, biletler hazırlanmış ve satışa çıkarılmıştır.
jübilesi nedeniyle f. bahçe kaptanını bürosuna davet eden g. saray başkanı «kendisine ne gibi hizmetimiz olabileceğini öğrenmek istedim» diyor.
bir galatasaraylı. bir fenerbahçe'liyı 1-1 biten fenerbahçe - galatasaray maçında görmüş ve bürosuna dâvet etmişti konuşmak için.
bu dâvetı yapan galatasaray’lı başkan selâhattin beyazıt fenerbahçe’li ise 6 eylül’de futbola veda edecek olan kaptan can bartu idi milliyet de oradaydı beyazıt’ın dâvet edişini hemen orada duymuştu
6 eylül’de sol ayağı ile sağ ayağı ile, hani «raket gibi» son defa vurucak rakiplerinin attığı nefis sauralarla «bel kıracak» ve galatasaray’lısına fenerbahçe’lisine beşiktaş’lısına tüm sporseverlere artık «allahaısmarladık» diyecek kişi bartu hazırlanmıştı beyazıt’ın dâvetine gitti yazıhanesine ve sıcak bir galatasaray’lılık sevgisi ile karşılandı kucaklandı
can bartu: «teknik yöneticilik için hazır değilim..»
6 eylül pazar günü beşiktaş'a karşı son defa sahaya çıkacak olan f. bahçeli futbolcu 13 yılda kulübünden sadece 178.000 lira aldığını açıkladı.
fenerbahçe futbol takımı kaptanı can bartu, 6 eylül pazar günü son defa beşiktaş'a karşı oynayacak ve futbola vedâ edecektir.
dün spor yazarları derneğinde bir basın toplantısı yapan bartu, «fenerbahçe'de 13 yıl, italya'da da 7 yıl futbol oynadım. 1950 yılında fenerbahçe genç takımında futbola başladım. oynadığım 13 yılda fenerbahçe kulübünden tam 178 bin lira transfer ücreti aldım. türk futboluna bundan böyle yönetici olarak hizmet etmek kararındayım. fakat şu anda teknik yöneticilik yapmaya hazır değilim.» demiştir.
lig maçlarından önce sezonun son büyük maçında takımında yine son defa görev yapacak olan can bart ı, beden terbiyesi bölge müdürlüğü izin verdiği takdirde istanbul’lu sporseverlerin eski şöhretleri de seyredebileceğini belirtmiştir. bu maç gerçekleşebildiği takdirde can bartu da eski şöhretlerin forvetinde yer alacak ve orta üçlüde lefter - metin - can birlikte oynanacaklardır.
can bu gece yapılacak jübile ile futbola vedâ ediyor…
fenerbahçe kaptanı türk futbolunun unutulmayacak ismi can bartu. bu akşam futbole vedâ edecektir. beşiktaş’a karşı son defa takımının başında sahaya çıkacak olan bartu «futboldan ayrılmak bana çok zor geliyor.» demiştir.
can bartu, hayatını futbole adadığını ifâde etmiş ve su demeci vermiştir:
«uzun yıllar peşinden koştuğum meşin yuvarlağı bırakmak beni üzüyor. ben hayatımı futbole adadım hayatım futbol topu. hizmet ettiğim renkler, çok sevdiğim taraftarlar ve yıllarca birlikte top kovaladığımız arkadaşlar arasın da geçti böyle bir yaşantıdan ayrılmak bana çok zor geliyor. ilerde sarı - lâcivertli kulüpte teknik yönetici olarak görev almak isterim. beni can bartu yapan taraftarlarıma seslenmek istiyorum. onlara şükran borçluyum. kendilerine ne kadar teşekkür etsem azdır. onların alkışları hayatım boyunca kulaklarımdan gitmeyecektir. hepsine sevgi ve minnettarlığımı bildirmek isterim.»
saat 20'de mithatpaşa stadında başlayacak karşılaşmaya iki takım da şu kadroları ile çıkacaklardır:
yıllardır futbolumuzun tavanında pırıl pırıl yanan fener'in bu mumu daha sönecek bu gece.. fenerbahçe’li can bartu futbol yaşantısına son verecek dolmabahçe'de… insanlar gerçekten de mumlara benzerler… isterlerse mabetlerin, sarayların o koskoca haşmetli mumları gibi bitmez tükenmez görünsünler, gene de eninde sonunda eriyip biterler.
can büyüktü… istanbul'da da, floransa'da da, roma'da da fakat o'nun ne kadar büyük olduğunu tam anlamıyla ne biz, ne onlar, ne de kendisi anlayabildi galiba.. can sanki bir kabuk içinde yaşıyordu zira.. diyelim ki bir türlü açılıp içindeki inciyi etrafa iyice göstermeyen bir istiridye kabuğu... belki de zor. özlemli geçen bir çocukluk devresi yüzünden, insanlara güvensizlikten onlardan korunmak için ister istemez sığınmıştı oraya. zerre kadar çaba da göstermiyordu bu kabuktan sıyrılmağa. aksine onun içinde kendini emniyette bulup astar üstüne astar, yaldız üstüne yaldız vuruyordu kabuğuna. rakiplerini gülünç hale sokan şâhâne fakat pek müstehzi çalımlar atıyordu. ünlü hamrin'e: «bu klâsınla hem ihya edebilirsin. ne olar bana yardım et.» dedirtip yalvartıyordu. italyan basınına «can mı? rivera mı?» diye sordurtuyor. bütün bunlar onca kabuğunu büsbütün sağlamlaştırmaktı. fakat bence bu bunalım ıçinde can olduğu gibi ortaya çıkıp da oynayabileceği o daha büyük futbolu içtenlikle ve devamlı olarak oynamadı bir türlü. kısaca can kabuğunun içindeki değer biçilmez inciyi tam olarak bizlere göstermeden futbolumuzdan kopup gidiyor işte.. ama ne dersek diyelim, gene de çok büyüktür can. futbolumuzun ölümsüzleri arasında daima anılacaktır can. eğer ileri geri lâf ettiysek bağışla. bu muhteşem futboluna doyamayışımızdandır can.
onu çok ufak yaşta tanımıştım... zayıf, çelimsiz bir çocuktu. zekice bakardı insana. sözlerinde espri vardı.. daha yeni yeni palazlanmış, basketbol oynamağa bağlamıştı.. sokulgan değildi. hele sevmediğine hiç. damdan düşme lâf söylerdi, bu sebeple o’na bazıları büyüğünü saymaz demişlerdi. o’nun iç dünyasının hakiki kavgalarını bilmeyenler o'nu şımarık, ukalâ, kendini beğenmiş olmakla suçlarlardı.. aslında ne bir megaloman, ne büyüğüne saygısız bir insan değildi can... bir sanatçının inişi çıkışı vardı o’nda... derbederliğin değil... ezilmişliğin daha sonra nefs itimadına dönüşü ve yapabilme kudreti. bu allah vergisi haslet o’nu spor alanında büyüttü...
kolay değil. italyan gazetelerine manşet olmak. kolay değil yabancı antrenörlerin kafasına ismini yazdırmak. kolay değil, futbolden milyonlar kazananlarla yanyana oynamak.. işte ufacık bir anı... 1958 yılında budapeşte'de fenerbahçe, csepel ile avrupa kupasının bir eleme maçını oynuyordu. nep stadının basın tribününde biz de bu maçı birkaç türk gazetecisi ile izliyorduk.. arkamızda macar futbolünü devleştiren dr. sebes, bukovi, bozsik ve hidegkuti oturuyordu.. o küçük can, adeta yeşil sahada bale yapıyordu.. adam geçişi, zarif pasları ve lefter'le yaptığı ver - kaçlar her defasında macar spor adamlarını ayağa kaldırıyordu. bu maç can için avrupa'ya açılan bir pencere oldu.. sonra yıllar yılı başarıdan başarıya koşuş.. işte bu gece elimizde büyüyen küçük can futbole veda ediyor.. artık o'nun zarif futbolunu sahalarda göremeyeceğiz.. herkes gibi biz de arayacağız.. kimbilir kaç yıl sonra, ne kaç yılı, kaç yıllar sonra bir daha bu çorak arazide bir nilüfer çiçeği çıkacak…
“türk futbolunun yetiştirdiği ender kıymetlerin başında yer alan can bartu, etrafını uzun yıllar çevreleyen şöhret bâlesi ile birlikte futbola vedâ ederken bütün futbol severlerin bu müstesna hâdise karşısında duyduğu derin heyecanı paylaşmaya imkân yok.
bu heyecan ve hissiyat şahsımda hem üzüntü, hem de geleceğe ait bir sevinç pırıltısı şeklinde tecelli ediyor.
üzülüyorum. zira, hepimiz bundan böyle onun dantelâ örer gib ortaya koyduğu kudretinin seviyesini ve kalitesini üstün futbol zekâsından alan kıvrak oyununu artık zevkle seyredemeyeceğiz diye...
sevincimiz ise geleceğe ait…
onun günün birinde idarecilik hayatına atılarak, içte ve dışta yıllarca sürdürdüğü başarılı ve parlak futbol hayatını bu kere yetiştiricilik ve öğr ilik mevzuunda girişeceğini ümit ettiğimiz yeni hizmet alanında da devam ettireceği inancı…
rcd kupası münasebeti ile çıkacağım iran seyahati yüzünden bu müstesna vedâ gecesinde bulunamamanın derin üzüntüsünü ifade ederken, can’a sevgilerimi sunar. talihinin bundan sonraki hayatında da başarılı ve mutluluklarla dolu geçmesinde kendisine yâr olmasını temenni ederim.»
paese sera: florentina'nın yeni transferi gerçek şampiyon. böyle devam ederse. fiorentina için şampiyonluk çantada keklik.
la nazione: florentina'nın yeni transferi boş adam değil. kulüp uzun yıllardan beri, ilk kez böylesine komple bir futbolcu transfer etti.
4 mart 1962 - fiorentina - inter 4-1)
supersport: hârika.. can bartu'nun ortaya koyduğu futbol ziyafeti tam mânası ile hârika. türk futbolcu akıl almaz bir rol atarken, tam üç tane de attırmasını bildi.
il messagiero: futbolcu mu yoksa şeytan mı? attığı görülmemiş bir golle fiorentina galibiyetini perçinleştiren bartu. inter’i tek başına sürklâse etti.
6 ekim 1962 (venazıa – mantova 4-1)
supersport: mantova «türk sultanı» önünde diz çöktü. bartu gerçek hüviyetini bu maçta ortaya koymasını bildi. birbirinden güzel zarif paslar, goller, mantova’yı yenmeye yetti de arttı bile.
paese sera: «büyücü can» mantova'ya tam dört gol attırttı. bir futbolcu bu kadar büyük klâs olamaz. her akında o'nun hissesi, o’nun ayağı vardı. bu futbolcuya «büyücü» demek bile az.
16 yıl süreyle meşin topa hükmeden beyin ve ayaklar dün akşam son defa 36.000 kişinin önünde bütün maharetini bir kere daha göstermişti. maçın 42. dakikası oynanırken büyük futbolcu can kendisini çılgınca alkışlayan futbolseverlerine veda ediyordu. oynadığı 42 dakika içinde bile en büyük yine o idi. sinyor bartu futbolcu olarak bir daha çıkmayacağı tünele doğru yürürken elleri ile de hayranlarını selâmlıyordu. (h.k.)
36 bin kişinin ayakta alkışladığı bartu, 42 dakikalık son oyununda, sahanın yıldızı idi. fenerbahçe’yi beşiktaş karşısında galip getiren golü, bülent attı…
eşine ender rastlanan bir futbol zekâsının idare ettiği iki usta ayağın 42 dakikalık son temsilini seyrettik dün gece... onbinlerce futbol meraklısı son defa görebilmek, bizler de son defa onun için birşeyler yazabilmek için koşmuştuk tribünlere. tam 42 dakika, nefeslerimizi tutarak izledik can bartu'nun her hareketini...
can. sahaya yapayalnız çıkışıyla, kaptanı olduğu takımından ve türk futbolundan kopuverdiğini anlatmak istemişti bizlere. daha sonra onu, tribünleri selâmlarken en efendi hâli içinde gördük. topu ayağına alıp arkadaşları arasına karıştığı zaman ise «gitme» demek istedik ona. fenerbahçe - beşiktaş karşılaşmasını değil, can'ın maçını seyrediyorduk. futbola vedâ edişiyle bir devri kapatan şöhretli oyuncunun dün geceki her hareketinde, yine zekâ, ustalık ve incelik bulduk. biz istediğimiz kadar «gitme» diyelim, o karar vermişti bir kere, gidecekti. 42 dakika içinde, top peşinden koşsa da, yürüse de, dursa da, hep onu seyrettik ve hatırladığımız, gördüğümüz, duyduğumuz kadariyle bir, bir onun futbol hayatı geçti gözlerimizin önünden. sonra da can bartu ile birlikte, zaman zaman yapraklarını karıştırıp okumak üzere bir defteri daha kapatıverdik…
ve maç…
gözlerde, gönüllerde sadece can vardı, dün gece. bu yüzden sadece usta futbolcunun oynadığı sürece heyecan verdi büyük maç.
can'ı tâkip ederken, ne güray’ın, ne saim'in direklerden dönen şütleri, ne de kaleci şükrü’nün göze güzel görünen kurtarışları bizleri fazla heyecanlandırmadı. bu arada, fenerbahçeli arkadaşları can'a giderayak son hediyelerini bir galibiyetle verdiler. bu galibiyetin golünü atmak da 48. dakikada, genç bir futbolcu. bülent'e düştü.
can'ın çıkışından sonra heyecanını kaybeden oyun, golün yapılışıyla da tatlanamadı ve son dakikaları mahalle futbolünden farksız şekilde oynanarak 1–0 fenerbahçe’nin galibiyetiyle bitti.
«hayatı bir uykulu gözlerle görenler» mısraı ile devam ediyor yahya kemal şiirine…
dün gece küçük can’a yapılan «büyük jübile»den sonra bu hakikat alnımızın taa şakına gelip vurdu.
16 yıl top koşturmuş bartu… türkiye’de, italya’da, avrupa’nın muhtelif şehirlerinde, güney amerika’da… bunların bir kısmını biz de gördük, bu heyecanı biz de yaşadık. içerde. dışarıda… her yerde onun için. herkes büyük futbolcu dedi. dün gece de öyle idi… 42 dakikalık zaman içinde üç dört güzel pas, üç beş nefis hareket ve ince stili ile topaç gibi rakiplerinin arasından süzülüş… ne yazık ki o da futbola vedâ etti. zaman aşısımı bu . doğacak, büyüyecek ve ölecek insanoğulları… kisinin gayri ihtiyari tabiatın ıstıfa kanunlarına itiraz edesi geliyor… «neden can, futbol ömrünü daha uzatmadı?...» diye…
eğer oynamak esas ise dün gece kendisine takım arkadaşlığı yapanların çoğunun futbolu terk etmesi gerekir. türk futbolunun pek çok yıldızı bu sahadan gelip geçtiler biz hakkı’lara, şükrü’lere. şeref’lere yetiştik… kemal’leri, fikret'leri, gündüz’leri, cihat’ları alkışladık... turgay’lar, kadri'ler, lefter’ler, basri’ler olgunluk çağımıza rastlar. metin’ler, şeref’ler, can'lara küçük çocuklarımız olarak baktık. futbolumuzun son zekâ kırıntısı da dün gece adiyö dedi. onu mithatpaşa'da binlerce seyircinin böyle çılgınca alkışladığına pek de rastlamamıştık doğrusu. ismet paşa gibi seveni de. sevmeyeni de çoktu can’ın. ama politikada büyük olduğunu herkese kabul ettiren bir ismet paşa vardı bu memleketin siyasi tarihinde.. futbol tarihinde de elbette bir can olacaktı....
evet! dün yâni 6 eylül 1970 pazar günü saat (20.53)e kadar bir can vardı futbolumuzda. fakat o andan itibaren artık böyle bir kimse olmayacak sahalarımızda. can giderayak çıktı ve tam (42) dakika futbol oynadı. hem ne (42) dakika... kuğu kuşu hayatı terkederken en güzel bir şekilde ötermiş… can'ın da futbol hayatını bitirirken sanki böylesine büsbütün güzelleşmişti hareketleri… sonra bir daha dönmemek üzere çıktı gitti sahadan..
alnında biraz ter. gözlerinde büyük keder ve peşinde «can! can!» diye onu uğurlayan sesler vardı.. can bütün haşmetiyle çıkıyordu futbolumuzdan. onunla beraber biraz da tadı, tuzu, estetiği de gidiyordu galiba futbolumuzun…
golü bizimkiler mi attı? diye soran can bartu dedi ki…
«artık ben de bir f.bahçe taraftarıyım»
reha erus
havluyu yüzüne gömdü… epey kaldı böyle… kulakları uğulduyordu… «bartu… bartu… bartu…» iğnesi takılan bir plâk gibi tekrarlanıyordu… birden kendini menekşeli bir forma altında gördü… havluyu yüzüne daha fazlasıyla gömmeye çalıştı… hamrin’ler, milani’ler geldi gözünün önüne… «fiorentina gelseydi ne güzel olurdu» diye düşündü… çizmedeki 5 uzun yılın muhasebesini yapmaya çalıştı. venezia takımı gondollar, kanallar, roma geldi aklına… lazio… ne sempatik kulüptü… kızı zeynep’i düşündü. italyadaki yaşantsının en büyük tesellisiydi… sonra tekrar fenerbahçe forması ve bu muhteşem gece..
yüzünü ağır ağır havludan çekti… «her şey güzeldi, çok güzeldi» diyebildi. arkasına dayanmaya çalıştı. «kolay değil futbolu bırakmak… böyle zor olacağını bilmiyordum» dedi… yerinden kalktı… formasını çıkarttı. şöyle bir baktı gülümsedi… «yıllar ne çabuk geçiyor…» papuçlarının bağını çözdü… tozluklarını çıkartırken yüzünü kırıştırdı… takunyalarını giyerken gözü yerde sıralanan kupalara takıldı… epey gözünü ayırmadı kupalardan… tam o sırada tribünlerden «gol» sesi geldi… «bizimkiler mi attı diye» sordu. tek tük «evet» sesi duydu karşılığında… «hayırlısı» dedi… devam etti kısık sesiyle. «artık ben de bir fenerbahçe taraftarıyım.» havlusunu gene sırtına attı ve duşün yolunu tuttu. sıcak su vücudu ile temas ettiği zaman kulakları gene «bartu, bartu, bartu» diye uğulduyordu… bir arada italyanca bir kelime takıldı kafasına, defalarca tekrarlandı… ciao, (çav) diye… derin bir nefes çekti «ciao bartu» dedi.
ahmet ayık’ın hediyesi – bartu takım arkadaşlarına ve beşiktaşlılara gümüş kupa verdi – gözler hep lefter’i aradı…
ahmet güven
muhteşem geceden can’a tam 376 bin lira kaldı. şurası muhakkak ki kendisini son akşamında uğurlamaya gelenler ona fazlasıyla helâl etmişlerdi… futbolumuzun «maestrosu» sahaya çıktığında bütün tribünlerin önünde ayrı ayrı kendisine vedâ etmeye gelmiş 36 bin futbolseveri selâmladı. belirtildiğine göre jübileden kalan paraya satılan 2500 teberrulu biletin geliri de dahil edilmişti.
emektar mithatpaşa unutulmaz bir gece daha geçirdi. sahaya takımının önünde çıkan can, daha tünelin ağzında gözükür gözükmez kırk bine yakın seyirci bir ağızdan «bartu, bartu» diye tezahürata başladılar. atılan havai fişekler de etrafı bayram yerine benzetmişti. bu atmosfer altında sahanın kenarında bir masanın üstüne konmuş 14 kupa kaptana verildi. bu arada 12 eylül günü yine mithatpaşa stadında bir jübileyle güreş hayatını kapayacak olan dünya şampiyonu ahmet ayık da can'a bir gümüş kupa verdi. ikisi elele santra çizgisine doğru yürürlerken saha tezahürattan inliyordu.
gecenin diğer bir ilginç yönü de sahne sanatçılarından nejat uygur'un beyaz perdede ilk kez görüneceği bir filmin bazı sahnelerinin sahada çekilmesiydi. garip bir kıyafetle kalecilik yapan sanatçı halkın ilgisini topladı.
beşiktaş – fenerbahçe karşılaşmasından önce oynanan şöhretler maçı da seyircilere neşeli dakikalar yaşattı. özellikle metin eski halini hiç aratmadığını bomba gibi şutlarla gösterdi. bartu son akşamında yanında olan şöhretlere, takım arkadaşlarına ve beşiktaş’lı futbolculara birer gümüş kupa vererek onlara teşekkür etti.
bir ara herkes birbirine sordu dün akşam: «lefter nerede?» diye.. gerçekten lefter şöhretler maçına niye gelmemişti. arandı, tarandı bir neden bulundu sonunda: lefter'in jübilesinde can bartu futbol ayakkabılarım yok diye oynamamıştı. ünlü futbolcunun dün akşam mithatpaşa stadında olmayışının sebebi belki de bu anıydı.
ve sonunda 42. dakikası geldi çattı oyunun. büyük virtüoz birden arkadaşlarının omuzlarında yükseldi. halk çılgınca alkışlıyordu türk futbolunun son yıldızını. aynı anda mithatpaşa stadının mikrofonlarında yükselen «elveda» şarkısı bu ayrılışa eşlik ediyordu...