lekesiz masmavi bir gün, ısıtan parlak bir güneş vardı dün ankara'da. büyük bir seyirci kalabalığı koşup gelmişti 19 mayıs stadına. önceki günkü köln başarımız zaten onların içlerini de ısıtmıştı adeta... daha doğrusu artık bezmek üzere oldukları futbolumuza yeniden ısınmışlardı. ümit millî takımımızı şevkle desteklemeğe kararlıydılar... evet, sahada oynanan maç türkiye — almanya ümit millî takımlar maçıydı... ama, ne yazık ki, maç bitiminde tribünler pek ümitsizce boşaldılar...
alman takımının genel olarak sahaya yayılışını 1—3—4—2 diye rakzamlandırabiliriz. ama, bu düzen oyun içerisinde türlü varyasyonlar göstermekte ve alman futbolcularının çok yönlü futbolcular oluşları daha maçın başında takımımızı şaşkına döndürüverdi...
en geride bir libero bırakıp onun önündeki üç adamları ile bizim üç adamımızı adam adama marke eden alman'lar, orta sahayı 6, 8, 7, 9 numaralı futbolcuları ile kontrol ediyorlardı... en ileride ise, klâsik çizgi açığı olarak sol açıklarını ve her yerde dolaşan 10 numaralarını bırakıyorlardı. bu durumda bizim defans karşısında marke edecek adam arıyor bulamıyor, ne yapacağına bir türlü karar veremiyordu. az da değildi bu kararsız adamlar. ekrem, ismail, erol, abdurrahman, ömer... adeta oyun dışı olmuş, kalelerinin önünde bir hat halinde bekleyen yarı takımdı bunlar. sonra almanların dört kişi ile kontrol ettikleri orta sahada kaybolan sadece iki adamımız daha burhan ve doğan en ilerde de geri alman üçlüsünün değil, kendi güvensizliklerinin, beceriksizliklerinin ve çabasızlıklarının markajından kurtulamayan muharrem ile faruk... necati'yi savunmuyorum, o elinden geleni yaptı bence... daha fazlasını zaten yapamazdı bu kadar kimsesizce...
şimdi bu acıklı görünüşe bir de alman orta sahasından ilerdeki ikililerin darmadağın ettikleri defansımıza beklenmedik adamlar tedbir alınamayan flaşlar gibi devamlı sızışları da düşünün..
kısaca dün adeta gölge, gövde antrenmanı yaptı almanlar.. hatta gölgesi bile yoktu takımımızın.. daha doğrusu onlar kendi kendilerine oynadılar..