halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
manchester united, avrupa şampiyonu olarak kapamıştı 1967-1968 mevsimini... 1968-1969 mevsimi açılırken, manchester kentinin avrupa şampiyon kulüpler turnuvasında iki takımı vardı. bir yıl öncenin avrupa şampiyonu olarak manchester united... ve o yılın ingiliz lig şampiyonu olarak da mahchester city. işte bunlardan ikincisi, kurada türkiye şampiyonu ile eşleşmişti. doğrusu kendilerine fenerbahçe'nin çıktığını öğrenen manchester city'liler çok sevinmişlerdi. "ilk turda hafif rakibe düştük. haydi hayırlısı!" diye... öte yandan sarı-lacivertliler de sert bir kayaya çarptıklarını düşünüyorlardı. manchester city bir ingiliz takımıydı. ingilizler de bu futbolu, icat etmeleri bir yana, bizden iyi oynuyorlardı. o halde fenerbahçe'nin şansı hiç kuvvetli değildi.
fakat manchester'deki ilk maçta karşılıklı hesapların pek tutmadığı görüldü. fenerbahçeliler, başta kaleci yavuz, harika bir oyun çıkarmış, ingiliz profesyonellerine kendi evlerinde tek gol şansı bile vermemişlerdi. sarı-lacivertli türk temsilcisinin manchester'den 0-0 beraberlikle dönmesi, memleketimizde haklı sevinç yaratırken, ingiltere'de şok etkisi uyandırmış, öteki avrupa ülkelerinde de hayretle karşılanmıştı. dünya şampiyonu ingiltere... avrupa şampiyonu'ydu ingiliz takımları... ve onların temsilcisi kendi adasında, dünya futbolunda adı geçmeyen türkler'in temsilcisini yenemiyordu. olacak şey değildi bu... fakat rövanşta daha olmayacak şeyler de olacaktı.
ilk basımı 2002 yılında olan hakan dilek'in "işte böyle bir şey" kitabından;
unutturamaz seni hiçbir şey yavuz şimşek
manchester fatihi
fenerbahçe bir önceki yıl türkiye ligi şampiyonu olarak şampiyon kulüpler kupası ilk turunda ingiltere şampiyonu manchester city'yi elediğinde kalede devleşen bir isim var: yavuz şimşek. 1968, 18 eylül gecesi. manchester'de maçın son anlarına gidelim. top tribünlere kaçmış. hakemin son düdüğü çaldığında yavuz omuzlardaydı. bu maçm tamamı manchester ile yavuz arasında geçti desek abartı olmaz herhalde. maç bitimi yavuz'u ayakta alkışlıyordu ingiliz taraftarlar. ingiliz gazeteleri ise şöyle manşetler attılar o gecenin sabahında: "ingiltere bu ismi unutmayacak: yavuz" yine ingiltere televizyon kanallarında "dünya sporunda bu gece" programında yavuz'un adı muhammed ali ve ünlü futbolcu deniş law ile birlikte anıldı. henüz 21 yaşındaydı ve patates tarlasında ne hayal kurduysa, rize'de yağmurlu bir gecede yoksul odasında ne düşündüyse gerçekleşiyordu.
bitmeyen gün
ikinci manchester maçı ise bir kez daha unutulmayacak şeyler yaşatıyordu izleyenlere. tarih 2 ekim 1968... mithatpaşa stadı (bugünkü inönü) oyun alanının kenarına kadar seyirciyle dolu. tam 55 bin kişi var stadyumda. bunu radyo anonslarından duyuyoruz. maçı halit kıvanç anlatıyor: "o muhteşem tablo..." diyor tablonun "o"sunu incelterek, "iyi bir futbol iyi bir sonuç bekliyoruz..." diyor yine futbolun "o"sunu incelterek. şimdi yavuz'a dönelim: "maç başladı. bir zaman sonra yüksekçe bir top ercan'ı yanılttı ve başını eğdi bana geleceğini düşünerek. coleman (sarı bir oğlandı) fırsatı değerlendirdi ve golü yedik. koca statta bir tek ses çıkıyordu: 'çıssss!', 'çısss!' insanlar sıkıntıyla sigaralarını yakıyorlar. kibrit sesiydi bu... hepimiz donup kalmıştık. ilk devreyi 1-0 yenik kapadık. molnar hemen bir değişiklik yapmaya kalktı. can'ı oyundan çıkaracaktı. önce ogün sonra can molnar'm üzerine yürüdüler. hepimiz soyunma odasında birbirimize sarılıp yemin ettik. can'ın ve ogün'ün oynadığı futbolu unutmamamız mümkün değil. ilk golü abdullah attığında seyirci on dakika sahadan çıkmamıştı. maçın bitimine on dakika falan varken bu kez ogün bir gol attı ve maçı 2-1 aldık. halit kıvanç üç saat boyunca yayına devam etti. insanlar sevinçten evlerine gidemediler. o gün bitecek gibi değildi."
didi geliyor
o sezon iyi gidiyor gitmesine ama, her futbolcuda zaman zaman görülebilecek formsuzluklar yaşıyor yavuz. hafif yollu formsuzluklar. yavuz'un kendisine ve aşkına tahammülü var ama aynı tahammül fenerbahçeli idarecilerde yok. formsuzluk dolayısıyla kötü oynadığı ve yenilgilerle kapanan maçların faturası genç kaleciye kesiliyor. romen datcu'yu transfer ettiler o sezon. ve yavuz kızakta tabii. arada bir oynuyor ama eski tadı yok. yavuz 23 yaşındadır ve fenerbahçe'den erken kopmak istememektedir. ama onun değil idarecilerin dediği olacaktır. tam transfer tekliflerini düşünmeye başlamışken, fenerbahçe'de o güzel esmer dönem' başlar. didi gelmiş, futbol oynadığı dönemlerde yaprak vuruşlu şutların, 'kobra' lakaplı dıdi'si fenerbahçe'nin teknik adamlığım üstlenmişti. o tercihini datcu ve adil'in yanında yavuz'dan yana kullandı. ancak akıllara zarar bir benfica maçı var ki, 7-0 yenilgiyle biten bu maçın sonrasında artık didi yoktu. o maçın anlatıcısı orhan ayan, yavuz'un "vatan haini" olduğunu söylüyordu. orhan ayan'ın ağzı vardı ve konuşuyordu. takım abdullah gegiç'e teslim edildi. sezon gegiç'le sonlandı. ardından diğer bir yugoslav kaloperoviç geldi. fenerbahçe sıkıntılı dönemi atlatmanın yolunu "eskimiş çorapları atmakta" bulmuştu. o zamanlar jill geliyordu. eskimiş çoraplar atılıyordu bu yüzden... kaloperoviç kalede "manchester fatihi" ile devam kararındaydı, ilk yıl kaleci ikinci yıl da kaleci antrenörü olarak 'fenerbahçesine' hizmet etti yavuz. sonra: "futbolculuğumu toprakta tarlada büyüttüm ben. toprağa nasıl davrandıysam, hayata ve yaptığım işe öyle davrandım. benim zamanımdaki futbolculuk da idarecilik de başkaydı. şimdi parayı veren düdüğü çalıyor, idareciler de futbolcular da işin şovunda."
önüme bir bilanço koyuyor yavuz. yaşamı, patates tarlasından, yağmurlu bir karadeniz kentine yatacak yer ve bir şemsiye karşılığında transfer olduğu rize güneşspor'dan manchester fatihliğine ve vatan haini ilan edildiği günlere kadar bir bilanço: "bu bilançoda, mesleğine ihanet ettiğini gördüğüm insanlarla birlikte olamayacağıma karar verdiğim genç yaşta futbolu bırakışım var, kırılmalarım var. ama ben hâlâ fenerbahçeli yavuz'um."
aziz nesin
yavuz, 1977 yılında aziz nesin'in aynı adlı romanından filme aktarılan gol kral'ında kemal sunal, suna yıldızoğlu ile birlikte kamera karşısına geçmiş ve duvar ahmet'i oynamıştı. ben de yüzümde mutlu bir gülümsemeyle izlemiştim yavuz'u. gol kralı rolündeki kemal sunal'a şöyle birşeyler söylüyordu filmde bir bıçkını canlandırarak: "şimdi bi koyarım tekmeyi minisküsüne görürsün!"
jubile
fenerbahçe tarihinde ilk defa bir hazırlık maçının bir jübile maçı olarak oynadı. hürriyet gazetesinde birol pekel yavuz için şunları yazmıştı: "manchester maçını hatırlayın. yavuz şimşek adı günlerce dillerden düşmemişti. yavuz bu maçla başlamış günümüze kadar gelmiştir. bu vadede içinde inişli ve çıkışlı bir form grafiği görüyoruz. onu yakından tanıyanlar bu inişli çıkışlı grafiği futbolcu olamayacak kadar duygusal olmalarına bağlıyorlar. hataları çabuk unutulmuştur. tek problemi görülmemiştir. yapmacık olmayan efendiliğini ön planda tutabilmiştir. hak etmiştir jübileyi, fenerbahçe de hakkını vermiştir. bu jübileden bir şey çıkarabilirsiniz. demek ki jübile için yalnızca futbol oynamak yeterli olmuyor. topluma saygılı olmak, görevine bağlı kalmak, kendini sevdirebilmek daha önem taşır günümüzde..." yavuz futbolu bırakıyordu, istanbul'da fenerbahçe-zonguldakspor oynadı.
manchester city: ken mulhearn, robert kennedy, george heslop, mike doyle, glyn pardoe, colin bell, alan oakes, mike summerbee, francis lee, tony coleman, neil young
teknik direktörü: joseph mercer
fenerbahçe: yavuz şimşek, yılmaz şen, levent engineri, şükrü birant, ercan aktuna, ziya şengül, selim soydan, ıon nunweiller, can bartu (dk. 46 fuat saner), nedim doğan, abdullah çevrim