halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
o günlerin dişli takımı eskişehirspor'un ali sami yen stadında galatasaray'la 2-2 berabere kaldığı, fırtına gibi geçen bir güzel maçı radyoda naklettikten sonra, bavulumu kaptığım gibi uçağa koşmuştum. doğru lizbon'a. portekiz başkentinde samim var'la buluştuk. avrupa şampiyon kulüpler finalini izlemek üzere.
lizbon'da birkaç gün kaldım. nefis bir maç izledim. herrera'nın dünyaca ünlü inter'inin iskoç celtic karşısında 2-1'le yıkılışını gördüm. herrera'nın dillere destan kilitlerini iskoçlar gizli anahtarlarıyla kolayca açı vermişlerdi. gerçekten mükemmel bir futbol karşılaşmasıydı bu.
ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
follow, follow'un tirajı 10.000 ve glasgow'da çok ciddi bir güç olduğu da yadsınamaz bir gerçek. büyük olasılıkla rangers ve celtic taraftarları, bu gezegen üzerindeyken başka bir dünyada yaşayan tek insan topluluğudur. bizimkinden çok farklı bir dünyada yaşadıkları kesin. bizim dünyamız, sadece rekabet duygularıyla herhangi bir bağlantısı olduğu zaman, onlar için bir anlam taşır. aslında bunu da pek ciddiye almamak gerekir, çünkü ikinci dünya savaşı sırasında bile bu takımlar arasındaki derbi maçlarında ciddi kargaşalar yaşanmıştır. 1975'te oynanan bir 'old firm' (celtic-rangers derbisi) maçından sonra iki cinayet girişimi, iki satırla saldırı, bir baltayla saldırı, dokuz bıçaklama ve otuz beş dayak olayı görülmüştür. öte yandan bu kulüpler, insanda büyük bir sevgi duygusu da uyandırır.
rangers artık, ölen taraftarların küllerinin ibrox stadının çimlerine serpiştirilmesine izin vermiyor, çünkü eski bir rangers futbolcusu olan john greig'in sözleriyle ifade etmek gerekirse, "o kadar çok taraftarın külü serpiliyordu ki, sonuçta sahanın bazı yerlerinde, çimenlerin görülmediği büyük boşluklar oluşuyordu". bir glasgowlu'nun yazdığı bir romanda, old firm maçına değinilmeden geçilmesi, görülmüş şey değildir. iskoçların futbol maçlarına, avrupa'daki diğer milletlerden daha fazla gitmelerinin tek nedeni, celtic ve rangers taraftarlarının bu maçlara gösterdikleri ilgidir.
celtic katolik, rangers da protestan'dır demiştim, ama burada bir ayrım yapmakta yarar var. celtic, her zaman protestan oyunculara da yer vermiştir. üstelik bertıe peacock gibi bazı oyuncuların, aşırı uçtaki trotestant orange order' üyesi oldukları bile söylenmiştir. oysa bu durum rangers'da çok farklıdır. 'pope paul and the romans' (ayrıca the bollock brothers' olarak da bilinirler) adındaki punk grubunun, 'rangers neden bir katoliği transfer etmiyor?' adında bir şarkısı vardı ve rangers yöneticileri bazen bu soruya büyük bir içtenlikle yanıt verirlerdi. matt taylor 1967'de kanada'da, "bu, bizim geleneğimizin bir parçasıdır", demişti. "biz 1873'te bir presbiteryen gençlik kulübü olarak kurulduk. şimdi bundan vazgeçersek büyük ölçüde taraftar kaybederiz." presbiteryen kilisesi tarafından çıkarılan bush gazetesi 1978'de bu konuyu tartışmaya açınca, tirajı bir anda 13.000'den 8.000'e düşmüştü. gazete bir süre sonra da kapandı nasıl olduysa oldu, ping-pong ve bilardo masalarında bile yeşil-rengi kullanmayan bu kulüp, 1989'da katolik golcü maurice johnston'ı transfer etti.
tarihteki en ünlü celtic on biri, jock stein'ın 'lizbon aslanları'ydı. 1967'de lizbon'da oynanan final maçında helenio herrera yönetimindeki inter'ı 2-1 yenerek, avrupa kupasını kazanan ilk britanya takımı oldular. craig de lizbon aslanları'ndan biriydi. o maçla ilgili anılarını sordum. "bana hâlâ sorup duruyorlar. bunca yıl geçmesine rağmen, bana göre hâlâ penaltı değil. beni geçmesine izin vermemeye kesin kararlıydım ve 'eğer ona çarparsam, hakem maçın bu dakikasında kesinlikle penaltı vermez', diye düşündüm. ne kadar yanılmışım." ama maçın ilerleyen dakikalarında tommy gemmell'in attığı beraberlik golünün pasını vermiş ve chalmers maçın skorunu belirleyen golü atmıştı. maçtan sonra verilen yemekte, celtic antrenörleri herrera'ya hakaret etmişlerdi. üç yıl sonra, ikinci kez çıktığı avrupa kupası finalinde feyenoord'la oynayan celtic bu maçı kaybettiği sırada craig yedekler arasındaydı. terslik neredeydi? bunun, iki takımın bioritmleriyle ilgili bir şey olduğu kanısındaydı.
avrupa kupalarında o sene hem avrupa kupası,hem kendi ligi hem de ülkesinin kupasını kazanan takımların ilki celticdir.
2008-09 sezonuna kadar bu 3 kupayı aynı sezon kazanabilen takımlar:
sezon-kulüp-ülkesi-kazandığı avrupa kupası 1966/1967celtic(iskoçya)şampiyon kulüpler avrupası 1971/1972ajax(hollanda)şampiyon kulüpler avrupası 1981/1982ıfk göteborg(isveç)uefa kupası 1987/1988psv(hollanda)(şampiyon kulüpler avrupası) 1998/1999manchester united(ingiltere)şampiyonlar ligi 1999/2000galatasaray(türkiye)uefa kupası 2002/2003fc porto(portekiz)uefa kupası 2004/2005cska moskva(rusya)uefa kupası 2008/2009fc barcelona(ispanya)şampiyonlar ligi
futbol berabere bitebilen ender sporlardan biri... finaller hariç! bu yüzden bütün finaller heyecanlıdır ama bazıları daha heyecanlı...
# 19 celtic: 2 inter: 1 25 mayıs 1967
lizbon'da iki farklı futbol ekolünün temsilcileri karşı karşıya geliyor. celtic, avrupa şampiyonu olan ilk britanya takımı olma peşinde. bu takım o kadar efsane ki yıllar sonra çekilen "the match" filmindeki genç iskoç futbol fanatiği, devamlı olarak o kadroyu ezbere saymakla övünüyor. o takımı çalıştıran jock stein, iskoçya milli takımı'nı çalıştırırken görev başında öldüğünde, graeme souness gibi bir kaya bile kendini tutamayarak hüngür hüngür ağlamıştır. inter ise katenaçyo'nun babalarından arjantinli helenio herrera yönetiminde sahada. 7. dakikada, babasını 1949'da ünlü torino uçak kazasında kaybeden sandro mazzola, penaltıdan attığı golle inter'i 1-0 öne geçiriyor. bundan sonra herrera usulü defans başlıyor. bertie auld'un direkten dönen şutu ve nihayet 63. dakikada tommy gemmell'in beraberlik golü. 84. dakikada bu kez steve chalmers yolluyor topu ağlara, tarih yazmayı başarıyor. britanya dönüşünde liverpool menajeri bili shankly, yakın dostu stein'ı, "sen ölümsüz oldun" diyerek selamlıyor.
#9 mahalle futbolu: 2 catenaccio:1 celtic 2 - inter 1 25 mayıs 1967
1967 yılı, insanlığın bir senede birkaç çağ birden atladığı bir yıldı. 1968'in özgürlükçü fikirleri o yıl tüm dünyayı saran saykodelik müzik akımı aracılığıyla daha da filizlenirken, ada'da bambaşka bir hava esiyordu. saykodelik müziğin maradona'sı the beatles'ın elemanları aynı mahallede, aynı şartlarda büyümüş, kendi sözleriyle isa'dan bile daha meşhur olmuşlardı. 1967 yılında futbolun beatles'ı ise glasgow celtic'ti. hepsi katolik ekibinin mabedi parkhead'in en fazla 48 kilometre uzağında doğan yerli oyuncular, aslen bir protestan olan teknik direktörleri yönetiminde futbol tarihinin en iyi futbol örneklerini sergiliyorlardı. finalde ise glasgovv'dan gelen 12 bin taraftar onlarla beraber ınter'in karşısındaydı. catenaccio'nun mucidi, o yılların en başarılı teknik direktörü helenio herrera'nın inter'i maçın başında 8. dakikada öne geçmiş ve paslı kilit sistemine uygun bir şekilde kalesi önünde etten duvar oluşturmuştu. fakat iskoç futbol devrimcisi jock stein, paslı kilidi açacak anahtarı dünyada bilen tek kişiydi. formalarında sırt numarası bulunmayan, tarihe "lizbon aslanları" olarak geçecek 11 glasgow'lu genç tüm" maç boyunca sürekli mevkilerini değiştirerek hücum futbolu adına her türlü varyasyonu denediler. euro 2008'in baş döndürücü hızdaki hücum futbolunun ilk örneklerini sergileyen yeşil-beyazlılar, 62. dakikada kendileri dışında kimsenin beklemediği şekilde sol bekleri tommy gemmel ile eşitliği sağladılar. italyanlar öne geçtikten sonra gol yemesi o güne kadar görülmüş şey değildi ama gerisi de geldi. inter catenaccio ezberine devam ederken stein'ın adamları mahallede gazozuna beraber oynuyormuşlarcastna saldırmaya devam etti. 85. dakikada stevie chalmers'in golü sadece celtic'i ada futbolunun ilk avrupa şampiyonu yapmadı, o günden sonra avrupa'da başarı arayan tüm mütevazı takımlar celtic misali özkaynak düzenine yöneldi; önce best'li manchester united sonra da cruyff'lu ajax estetik futbolun bayrağını en yukarılara taşıdılar.
celtic: ronnie simpson, tommy gemmell, james craig, john clark, billy mcneill, bobby murdoch, jimmy johnstone, stevie chalmers, bertie auld, william wallace, robert lennox