en güzel futbolu macarlar, brezilya, portekiz oynuyor
en faydalı futbolu ingilizler, almanlar ve ruslar gösterdi
almanyayı gayrı nizami gol yıktı
ekrem karpat bildiriyor
londra -
dünyanın en büyük futbol gösterisinin perdesi indi; brezilya, italya ve ebediyen kendilerine mal etmeğe çalıştıkları meşin top âleminin sembolü altın heykelcik 1970 yılına kadar ingiltere futbol federasyonu’nun vitrinini süsliyecek. milyonlarca insan, alf ramsey’in ve onun vefakar çocuklarının «albion kalesi»ne diktikleri zafer bayrağının dalgalanışını derin bir hayranlıkla seyrediyor şu sıralarda. gururlu ve ananelerine bağlı ingilizler için bundan daha büyük bir iftihar vesilesi düşünülemezdi zaten.
«futbolün vatanı» tekrar eski «altın devri»ne ulaşmanın sevinci içinde, büyük bir coşkunlukla kutluyor spor tarihinin en büyük bayramını. kraliçesi mutlu, başbakanı mutlu, gazetecisi, memuru, sporcusu, polisi memuru ingiltere'nin... çifte zaferle sonuçlanan bir şampiyona bu. elbette, gurur duymak ve sevinmek adalıların hakkı.
«dünyanın en büyük futbol gösterisinin perdesi 4 yıl sonra meksika’da açılmak üzere indi. dramatik maçları, şahane oyunları, altın golleri ve sürprizli sonuçlariyle tarihe geçecek bir şampiyona mâzi oldu artık. er meydanında 2910 dakika formaları emek teriyle ıslanan 252 futbolcu tam bir sükûnete kavuştu, sevinç ve üzüntüler geride kaldı.
yalnız, «şampiyon»a sıkılan avuçların sesleri duyuluyor. ve bu büyük futbol gösterisini renklendiren, câzibeleştiren almanya, portekiz, rusya, kore ve macaristan’a sunulan alkışlar geliyor kulağımıza hâlâ.
kıralların öldüğü, saltanatların yıkıldığı, favori takımların hüsrana uğradığı, yeni yıldızların pırıl pırıl parladığı, modern futbolün zafere ulaştığı ve wembley’de muhteşem bir âbidenin dikildiği bu dev şampiyonayı staddan ve televizyon ekranlarından izleyen 2 milyar 400 milyon insanın hep bir ağızdan seslendiklerini hissediyorum, «selâm sana büyük ingiltere!» diye...
başbakan kokteyl verdi
ingiltere’nin. 120 dakikalık final maçında almanya’yı 4-2 yenerek dünya kupası şampiyonu olması münasebetiyle ingiltere’nin başbakanı harold wilson, şampiyonaya katılan takımların şerefine cumartesi gecesi bir kokteyl vermiştir. daha sonra fifa bir ziyafet tertiplemiştir.
dünya şampiyonu ingiltere takımı özel bir otobüsle kokteyl ve ziyafete geldiği zaman, sıkı polis kordonunu yaran halk, oyuncuları omuzlara alarak kendilerine çılgınca tezahürat yapmıştır.
ingiltere'nin şampiyonluğunun akisleri
pazar günü yayınlanan ingiliz gazeteleri şunları yazmışlardır: «sunday telegraph»dan david miller: «arjantinliler, hislerine hâ im olabildikleri takdirde, dünya kupasını kazanacak futbol hâkimiyetine sahiptiler. en güzel futbolü macarlarla, brezilyalılar, en faydalı futbolü ingilizler, almanlar ve ruslar oynadı. portekiz, üçüncü iyi takımdı. fakat, portekiz - brezilya maçında pele’yi ekarte eden vicente ve morais'in «siyah inci»ye yaptıkları sert ve kasti favulleri hiç kimse affetmez asla. kupanın en büyük kaybı, pelenin son ravuntlarında oynamamasıdır. eusebio dahil, pele gibi bir dâhi ile mukayese edilemez.»
«sunday erpress»den james cannolly: «almanya takımının şâhâne futbolü küçümsenemez ama, ingiltere haklı bir şampiyonluk kazanmıştır.»
«dev final»i izleyen yabancı ajans ve gazetelerin muhabirleri ingiltere'nin şampiyonluğu hak ettiği kanısında olmakla beraber, almanları moralman yıkan 3 üncü golün, gayri nizami olduğu hususunda hem fikirdirler. maçı nakleden rus ve portekiz spikerleri, 101 inci dakikada topun üst direğe oradan da kale çizgisine çarparak dışarı çıkmasını dienst’in gol diye kabul etmesinin, finale ve dünya kupasına sürülen bir leke olduğunu söylemişlerdir. reuter ajansının muhabiri vemon morgan ile upi ajansının muhabiri, topun üst filelere çarpıp geri döndüğünü ifade etmişlerdir.
ingiltere'nin şampiyonluğu güney amerika ülkelerinde sâkin karşılanmıştır.
ingiltere ve britanya'nın bütün şehirlerinde bir bayram havası hâkimdir. almanya’da ise halk, talihsizce kaybedilen finalden üzüntü duymaktadır.
alf ramsey’in sözleri
ingiliz takımının başarılı meneceri alf ramsey, kendisini sual yağmuruna tutan gazete ve televizyon muhabirlerine şunları söylemiştir. kazandığımıza memnunum, zaten kazanacağımızdan emindim, ne normal müddette, ne de temditte nihaî sonuçtan endişe duymadım. bugüne kadar bize yüksekten bakılıyor, kudretimiz küçümseniyordu. kaç defa söyledim, ingiltere büyük bir takım diye... dediğim çıktı. bizi ancak, bizden güçlü bir takım yenebilir, böyle bir takım da şimdilik göremiyorum.»
ingiliz takımına 1000'e yakın tebrik telgrafı gelmiştir. alman başbakanı erhard da, ev sahibi ingiltere'yi 2 saatlik maça zorlıyan alman takımını büyük başarısından dolayı tebrik etmiştir.
dünya kupasını izleyen yerli ve yabancı otoriteler, 4-2 lik finalden sonra oylarını kullanarak, şampiyonanın en iyi «11» ini seçmişlerdir. en fazla oyu toplayan ingiltere’nin west ham unitedli kaptanı solhaf bobby moore «turnuvanın kralı» ilân edilmiştir. bu klâsmanda ikinci sırayı coluna (port.), üçüncü sırayı beckenbauer (alm.), dördüncü sırayı b. charlton (ingil.) ve eusebio (port.) işgal etmektedir.
dünya kupasının en iyi «11». i şöyledir:
banks (ingil.) - şesternjev (rus), schnellinger (alm.) - moore (ingil.), j. charlton (ingil.), beckenbauer (alm.) - haller (alm.), coluna (port.), b. charlton (ingl.), eusebio (port.), simoes (port.).
portekiz’in mozambikli yıldızı eusebio 6 maçta kaydettiği 9 golle viii. dünya kupasının gol krallığım kazanmış ve ortaya konulan 30.000 liralık mükâfatı almıştır.
7-12 - artime (arj), b. charlton ve hunt (ingil), augusto ve torres (port.), malafaev (rus.) 3 gol.
13-18 - uwe seeler ve held (alm.), meszöly (mac.), marcos (şili), çislenko (rus), pak seung zin (kore) 2 gol.
32 maç, 89 gol, 1.442.943 seyirci
viii. dünya kupasında oynanan 32 maçı 1 milyon 442 bin 043 kişi takip etmiştir. maçları televizyondan 2.5 milyara yakın insanın izlediği tahmin edilmektedir. amerika'nın «şafak kuşu» peyki, dünyanın 5 kıtasının halkının aynı anda takip etmesini sağlamıştır.
maçların seyirci ortalaması 48.033 dür. wembley’de oynanan 9 maçı 687.500 kişi seyretmiştir (seyirci ortalaması 76500)
wembley'de yapılan ingiltere - portekiz (2-1) ve ingiltere - almanya (4-2) maçlarında topluca 11,5 milyon lira hasılat elde edilmiş ve böylelikle futboldaki hasılat rekoru yenilenmiştir. final 6 milyon, yarı final ise 5,5 milyon getirmiştir. eski hasılat rekoru, 1950 de rio de janeiro’da yapılan uruguay - brezilya (2-1) maçına ait olup.;3 milyon 780 bin lira idi. ( https://macanilari.com/16...zilya-195019509222--.html)
32 maçta 89 gol kaydedilmiş olup, gol vasatisi 2,78 dir. 1962 de şili’de de 32 gol atılmıştı.
turnuvanın en golcü takımları portekiz 17 gol (6 maç), almanya 15 gol (6 maç), ingiltere 11 gol (6 maç) dür.
avrupa : 4 - amerika : 4
ingiltere dünya kupasını kazanmakla, avrupa ve g. amerika'nın elde ettikleri şampiyonlukların sayısı eşitlenmiştir: 4-4.
kupada avrupa futbolünün hâkimiyeti bâriz bir şekilde görülmüştür. yarı finale tek bir amerika ekipi bile kalamamıştır.
dünya kupasının en büyük sürprizleri, k. kore'nin çeyrek finale kalması ve çifte dünya şampiyonları brezilya ve italya’nın grup maçlarından elenerek en iyi 8 takım arasına girememesi olmuştur.
turnuvanın en az gol yiyen takımları
kupanın en talihsiz ve ayni zamanda en az gol yiyen takımı arjantindir. 4 maçta sadece iki defa meşin yuvarlak arjantin kalesini ziyaret etmiştir. aslında, arjantin 4 maçta sadece ingiltere’den bir gol yemiştir. çünkü diğer golü, arjantin kalecisi roma kendi kalesine atmıştır.
klâsman şöyledir:
1 - arjantin 2 gol (4 maç), 2 - ingiltere 3 gol (6 maç), 3 - rusya 6 gol (6 maç), 4 - uruguay 6 gol (4 maç).
kupanın en iyi takımları
dünya kupasını izleyen bitaraf memleketlerin otoriteleri (isveç'liler, çekler, yugoslavlar), çıkardıkları oyunları nazarı itibara alarak, kupanın klâsmanını yapmışlardır. klâsman şu şekildedir: 1 - ingiltere, 2 - arjantin, 3 - portekiz ve almanya, 5 - rusya, 6 - macaristan, 7 - k. kore. 8 - brezilya.
4-2 lik 3 üncü final
wembley'deki ingiltere - almanya (4-2) maçı, 6 gol kaydedilen ve 4-2 sonuçlanan 3 üncü finaldir. 1930 da uruguay arjantin'i 4-2, 1938 de italya da macaristan'ı 4-2 yenmişlerdir. bundan önce temdit edilen, yâni 2 saat oynanan tek final, 1934 de italya - çekoslovakya (2-1) maçı olmuştur.
londra (a.a.) - 1966 dünya kupasının en kayda değer olayını kaleme almak, ilk anda sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. bu soruyu cevaplandırmak, önceki turnuvalar için gayet basit bir işti. 1966 yılında macaristanın «harika takımı», 1958 de «kıral pele» nin ustalığı ve 1962 de brezilyanın büyük başarısı başlıbaşına bir olaydı.
fakat, 1966 kupasında, buna benzer olaylar gerçekten pek az olmuştur. gene de, 8. dünya kupası ingiliz takımının mücadele ruhu ve b. almanyanın bitip tükenmez enerjisi ile futbol tarihine geçecektir.
kupanın büyük olayları
kupanın büyük olaylarım sıralamak gerekirse, şöyle bir seyir takip etmek normal olacaktır.
- macaristanın brezilyayı yenerken çıkardığı şahane oyun,
- k. kore - portekiz maçında, kore'nin 3-0 öne geçmesi,
- ingiltere ile b. almanya arasındaki şahâne final.
32 maçlık turnuvada, bu olayların dışında insanı futbola doyuran pek az maç olmuştur. hattâ basın, bir çok maçı «esneye esnere bir hal olduk» diyecek kadar yavan bulmuştur.
1966 kupasında, pek az futbolcu, dünya çapında bir yıldız olarak göze çarpmıştı. portekiz’in eusebio’su, ingilterenin bobby charlton'u ve almanyan'ın helmut haller’i dışında dünya çapında, bir futbolcu «mumla» aranmıştır.
futbol zevki kayboluyor
kupa, maçlarında, takımların sistemden yoksun bir şekilde oynadıkları göze çarpmıştır. ingiltere ve b. almanya dahil bütün takımlar, maçlarını iki açık olmadan yürümüşlerdir. bekler, sağ ve solaçık vazifesini görürken, forvetler çok zaman geriye yardım etmişler, bir oyuncu, belirli bir yerde oynamaktan ziyade, top neredeyse oraya koşmuştur.
gerçekten, bu turnuva, istikbaldeki futbolun bir provası yerine geçmiştir. çok maçta, bir takımın 10 oyuncu ile müdafaaya çekildiği, santrforların kendi kaleleri önüne geldiği, sağaçıkların karşı takımın sağaçıkları ile mücadele ettiği görülmüştür. oyuncular, fiziki üstünlüklerini ortaya koyarlarken, yaratma kabiliyeti ve tekniğin yerinde «yeller estiği» de müşahede edilmiştir.
tam 19 gün devam eden ve ingiltere'nin şampiyonları ile sonuçlanan 1966 dünya kupasının ardından gördüklerimizi bir süzgeçten geçirip özellikle türk futbolu için yararlı olacağını sandığımız düşüncelerimizi burada açıklamak isteriz.
1966 dünya kupasının futbol kalitesi 1954 ve 1958'e oranla yüksek olmamakla beraber, gördüklerimiz ve dinlediklerimiz bizim için gerçekten çok faydalı olmuştur.
bir kere şu husus iyice bellenmelidir ki; bugün modern futbolda artık mevki mefhumu kalmamıştır. yani; eusebio santrfor, beckenbauer sağ haf veya sol bek schnellinger gibi tâbirler anlamsız hale gelmiş ve daha çek sahayı en iyi şekilde doldurma, yayılma ve topa en kısa zamanda müdahale gibi hususlar prensip halini almıştır. kısacası, bugünkü futbolda mevkiler kalkmış ve dizilişler ön plâna geçmiştir. nitekim maçlardan önce takımlar anons edilirken sadece numaraları ile oyuncuların adları söylenmiş, mevkileri ise belirtilmemiştir.
bütün bunların yanında 10 yıl önceki futbolda hâkim olan futbol tekniği bugün için yerini öncelikle sürate, enerjiye, kısacası fizik kondüsyona bırakmıştır. bugün artık sahalarda 90 dakika durmadan koşacak oyunculara ihtiyaç vardır. bunun için de bir futbolcunun kendisine ne derece iyi bakmasının gerektiğini bir kere daha burada anlatmak yersiz olur.
dünya kupasında futboldaki bu yenilikleri gördükten sonra türk futbolunun kaderini elinde tutan teknik adamlarımızdan ancak birkaçının kupa maçlarını izlediğini görmek bizi fazlasiyle üzmüştür. gönül arzu ederdi ki; tanıdığımız, bildiğimiz antrenörlerin pek çoğu gelsinler bu maçları seyretsinler ve dönüşlerinde hiç olmazsa oyuncularına dünya futbolunun yeniliklerinden bahsedebilsinler. ama düşünün ki, trabzon’dan bir futbol meraklısı kalkıyor taa londra’ya geliyor da lâf açıldığı vakit mangalda kül bırakmayan ve otorite geçinen birçok futbol adamımız kılını dahi kıpırdatmıyor.
bu kimseler dünya futbolundan konuştukları vakit nelerden bahsedeceklerdir çok merak ederim doğrusu.. zaten türk futbolü böyle düşünen kişilerin eline teslim edildiği içindir ki. yıllar yılı hiçbir ilerleme kaydedememis ve hattâ eski mevkiinde bile kalamamıştır. 1954 yılı dünya kupasında 7-0 yendiğimiz kore bugün o derece tanınmıyacak hale gelmiştir ki, mağrur italyanları elediği gibi portekiz çapında bir takıma 23 dakika içinde üç gol atmayı başarmıştır. düşünün bir kere, bu takım futbolu o kadar iyi benimsemiş ki, 3-0 dan sonra defans yapabileceği halde bunu yapmamış ve arkasından beş gol yemistir. kore'nin bence beş gol yemesi önemli değildir. önemli olan konu, kore'nin modern futbol ilkelerini tam anlamiyle benimseyip bu oyunun gol yememek değil gol atmak oyunu olduğunu anlamasıdır.
sunu üzülerek belirtmeliyiz ki, dünya kupasına katılan takımlar içinde meksika bile kollektif futbol anlayışına uygun olarak oynamış ve kendi çapına göre takdir toplamıştır.
ama bugün için biz futbolumuzu bu takımların hiçbiri ile mukayese edemeyiz ve bunu ettiğimiz gün gülünç duruma düşeriz. bizim de bu olgunluğa erişebilmemiz için mutlak surette bu akımın içine girmemiz gerekir.
1966 ve 1978 dünya kupalarında hakemler, ev sahibi ülkeleri “açıkça" kolladılar. 1966’da ingiltere "tartışmalı" gollerle kupaya uzanırken 78’de de arjantin'in sert futboluna göz yumdu.
cumhur canbazoğlu
roma - italya 90 dünya kupası'nda bazı hakemlerin verdikleri ters kararlarla "can yaktığı" tartışılırken daha önceki dünya kupalarında belgelenen hakem hatalarını çizmek günün konusu oldu. daha önceki kupalarda "birçok takımın canını yakan" hakemler gözler önüne serilirken özellikle 1966 dünya kupası'nda ev sahibi ingiltere'nin "açıkça" kayırıldığı belirtildi. 1978 dünya kupası'nda da arjantin'i koruyan hakemlerin, takımların kaderlerini çizdiği söylendi:
(...)
1966 ingiltere: bu kupa, ev sahibinin kayrıldığı en belirgin şampiyona olarak belleklerde kaldı. finalde uzatmalar oynanırken ingiliz hurst'ın attığı şut önce direğe sonra yere vurdu. isviçreli hakem önce golü onaylamadı, ancak ingiliz futbolcularn itirazı üzerine kararını değiştirip santrayı gösterdi. bbc yıllar sonra bu şutun gol olmadığını görüntülerle dünyaya açıkladı.