halit kıvanç'ın 1983 basımlı "gool diye diye" kitabından;
istanbul'dan londra'ya giden uçakta namık sevik ve samim var'la birlikte futbolun bu büyük heyecanına doğru koşuyorduk. türkiye'nin ingiltere'deki finallerin radyo ile nakil konusunda herhangi bir girişimi olmadığından, sadece "spor yazarı" olarak gidiyordum ingiltere'ye...
1966 dünya kupası başlarken son iki kupayı peşpeşe kazanan brezilya'nın ne yaptcağı merak ediliyordu. daima iddialı ama dünya kupalarında daima başarısız ingilizlerin kendi evlerindeki finallerde nereye kadar gldeceği de bir başka merak konusuydu. londra'ya ayak bastığımız andan itibaren duyduğumuz tek slogan "ingiltere kupayı kazanacaktı. ciddiyetiyle tanınmış spor yazarları, her zaman kesin konuşmaktan kaçınan ihtiyatlı spor spikerleri, şimdi aynı görüşte birleşiyordu: "kupa ingiltere'nin."
hani kırk gün ne söylenirse çıkar, derler ya... orada da öyle oldu. ingilizler her gün "kupa bizim" diye diye... sonunda kupa gerçekten onların oldu.
finaller şimdiye kadar rastlanmadık ölçüde ilgi çekici başlamıştı. londra'da bir vitrinde teşhir edilen dünya kupası'nın bir gün yerinde yeller estiği görüldü. kupa kaybolmuş ya da çalınmıştı. finaller öncesinde sporcular değil, ama polisler kolları sıvadı. ingilizlerin dünyada ünlü scotland yard'ı, anlı şanlı dedektifleriyle seferber oldu. fakat hiçbir iz bulamadılar. sonunda ufacık bir köpek kupayı buluverdi. londra'nın o güzel parklarından birinde sahibiyle dolaşmakta olan "plckles" adlı küçük köpek. bir ara yerde duran gazete kağıdından pakete koşmuştu. sahibinin de dikkatini çekmişti, köpeğin paketle mücadelesi... kalktı oturduğu park sırasından... gitti, baktı: gazete kâğıdından paketin içinde som altından dünya kupası vardı. küçük "pickles" sahibine de hatırı sayılır bir armağan kazandırmıştı. kendisi yağlı birkaç kemiğe birden sahip olurken...
yardımcı hakemler: tofik bakhramov (urs), dimiter rumentchev (bul)
england: gordon banks (gk), george cohen, ray wilson, nobby stiles, jack charlton, bobby moore (c), alan ball, jimmy greaves, bobby charlton, john connelly, roger hunt
yedekler: geoff hurst, ron springett, peter bonetti, jimmy armfield, gerry byrne, martin peters, ron flowers, norman hunter, terry paine, ian callaghan, george eastham
teknik direktör: alf ramsey (eng)
uruguay: ladislao mazurkiewicz (gk), horacio troche (c), jorge manicera, nestor goncalves, omar caetano, julio cortes, pedro rocha, domingo perez, luis ubina, milton viera, hector silva
yedekler: pablo forlan, jose urruzmendi, jose sasia, roberto eduardo sosa, nelson diaz, emilio alvarez, eliseo alvarez, hector salva, luis ramos, victor esparrago, walter taibo
temmuz ayında ingiltere'de yapılacak dünya kupası maçları için satışa çıkarılan biletlerden, bugüne kadar 30 milyon türk lirası sağlandığı açıklanmıştır.
kupanın teşhir edildiği binaya güpegündüz giren hırsızlar 840.000 tl değerindeki altından yapılma kupayı götürdüler. olaya scotland yard el koydu...
londra. a p
dünya futbol şampiyonasının mükâfatı olan kupa teşhir edilmekte olduğu vitrinden çalınmıştır.
84,000 dolara (840 000 tl ) sigortalı olan kupa londrada temmuz ayı içerisinde başlayacak olan dünya kupası dolayısı ile cuma günü teşhir edilmeye başlanmıştı.
parlâmento yakınlarındaki bir binada teşhir edilmekte olan kupayı çalan hırsızlar kupanın bulunduğu vitrinin kapısını dün saat 11 ile 12 arasında zorlayarak açmışlardır.
olaya scotland yard el koymuştur.
resmi olarak jules rimet kupası olarak isimlendirilen kupa som altından yapılmıştır.
kupa londraya son iki turnuada şampiyon olan brezilya takımının idarecileri tarafından getirilmişti. bundan evvel aynı kupayı iki defa kazanan memleketler italya ile uruguay olmuştur.
bu üç memleketten birisi bu yıl turnuayı kazanacak olursa kupaya sahip olacaktır. tabii, polis kupayı bulabilirse.
kupanın şakacı kimseler tarafından mı yoksa altını eritip satmayı tasarlayan hırsızlar tarafından mı çalındığı henüz kesin olarak bilinmemektedir.
scotland yard bütün uğraşmasına rağmen çalınan kupayı bulamadı
londra, özel
teşhir edildiği salondan çalınan «dünya kupası» ndan ümit kesilmiş ve derhal yenisinin yaptırılacağı açıklanmıştır.
ingiliz emniyet teşkilâtı scotland yard, gayet sıkı bir araştırmaya girişmiş, fakat kupanın bulunması ihtimalinin zayıflığını da belirtmiştir. dedektifler «kupanın eritilip külçe haline sokulmuş olduğunu sanıyoruz» demektedirler. som altından yapılmış «dünya kupası» 840 bin liraya sigortalı olmakla beraber eritildiği takdirde ancak 80-90 bin lira değerinde bir altın külçesinin ele geçeceği tahmin edilmektedir.
yetkililer hırsızlardan birinin siyah saçlı olması üzerinde durarak lâtin ırkından bir kişi olabileceğini söylemektedirler. olayın basit bir soygun olmadığı, profesyonel birkaç hırsızın işbirliğiyle yapıldığı kanaatini açıklayan ilgililer hırsızların salonun yanındaki metodist kilisesindeki âyin sırasında bu işi yaptığını zannetmektedirler.
çalınan «dünya kupası» mânevi bakımdan «olimpiyat kupası» ndan sonra gelen en önemli kupadır.
ingiliz gazeteleri «hırsızlar arasında bir olimpiyat yapılsa ingiltere kazanırdı» diyor. dünya kupasının çalınması brezilyalıları şaşkına döndürdü...
londra, özel
ingiliz polisi, kupa hırsızlığı hakkında önemli bir ipucu ele geçiremediğini itiraf ederken, organizasyon yetkilileri çalınan kupayı payı getirene 125.000 lira verileceğini açıklamışlardır. büyük mükâfat vaadine rağmen, araştırmada herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir.
dünyanın hemen her yerinde büyük akisler yaratan «dünya kupası'nın çalınması» ingiltere'de tam bir panik doğurmuştur. yetkililere çatan gazeteler, kupa'nın çalınmasını «kraliçenin mücevherlerinin çalınmasından daha korkunç» olarak vasıflandırmaktadır. bir gazete ise, «hırsızlar arasında bir olimpiyat yapılsa, ingiltere kazanırdı» diyecek kader ileri gitmiştir.
organizasyon komitesi, polisçe yapılan araştırmanın yanısıra, maçlara aksamamasını sağlamaya çalışmakta ve çalınan kupanın eşini ısmarlamış bulunmaktadır.
brezilya'daki tepki
rio de janeiro, a.a.
dünya kupasının çalınması, ateşli brezilyalıları şaşkına döndürmüştür. böyle bir hırsızlığın brezilya’da olamayacağını belirten futbol federasyonu yetkilileri, «brezilya'da hırsızlar dahi futbol aşığıdır. böyle kutsal bir emaneti çalmak, akıllarından bile geçmez» demiş. «londra’da futbolcularımızı da çalmalarından korkuyoruz» ilavesinde bulunmuştur.
federasyon yetkilisi, «brezilyalıların jules rimet kupasına taptıklarını» söylemiş. «kupanın som altından olması bizim için bir kıymet ifade etmez. dünya kupası demek, breziıya futbol tarihi demektir» şeklinde konuşmuştur.
ingiliz polisinin, kupayı çalanlar arasında siyah saçlı birinin bulunduğunu, bu şahsın lâtin ırkından olabileceğini belirtmesi, brezilyalıları bu bakımdan çok sinirlendirmiş. «biz kupayı çalmak değil, bileğimizin hakkıyla almak için çalışırız» demelerine yol açmıştır.
çalınan dünya kupasının bir kısmı bulunmuştur. bulunan kısım zaferi temsil eden kanatlı heykelin başı üzerinde tuttuğu sekiz köşeli kupa kısmıdır. polis diğer kısımların 48 saat içinde bulunacağını açıklamıştır.
londra, a p profesyonel futbol dünyasının en kıymetli armağanı «julas rimmet» kupası, pichles (turşu) adlı bir köpek tarafından bulunmuştur. altın kupa 8 gün evvel teşhir edildiği bir salondan çalınmıştı.
köpeğin sahibi david corbett olay hakkında şunları söylemiştir: «pichles'i pazar akşamı gezintiye çıkarmıştım. bahçeden geçtiğimiz sırada, yol kenarındaki birşeyi koklamaya koyuldu. paketi açtım. altın kupanın üzerinde (brezilya 1962) yazılı idi. çalınan meşhur kupa olduğunu anladım.»
corbett, 6000 sterlinlik mükâfatı aldığı takdirde köpeğini bir hafta havyarla besleyeceğini söylemiştir.
corbett kupayı polise teslim etmiştir. hırsızlıktan sanık olarak walter blechkley adlı 47 yaşındaki dok isçisi tutuklanmıştı. kupa 84.000 dolara sigortalıdır. madeni kıymeti 8.400 dolar civarındadır. köpeğin sahibi 6000 sterlin mükifatı almıştır.
dünya futbol kupasını çalmak ve kendisine 15.000 sterlin verilmediği takdirde altın kuupayı eritmek tehdidinde bulunmakla suçlandırılan 47 yaşındaki liman işçisi edward betchley'in duruşmasına dün burada başlanmıştır.
dünya kupasında ingiltere ile açılış maçında karşılaşacak uruguay milli takımı hâlen çok formdadır. bu kupaya bîr hayli iddialı olarak hazırlanan uruguay arjantin takımı luzy fuerza’yı 5-1 yenmiştir.
dünya futbol kupası resmen ingiltere futbol federasyonuna iade edilirken, kupayı çalmaktan sanık şahıs da mahkeme önüne çıkmıştır.
30 sm, yüksekliğinde som altından yapılmış kupa sivil polislerin refakatinde ingiliz futbol federasyonu genel merkezine götürülerek başkan joe mears'a teslim edilmiştir.
temmuz’da yapılacak dünya kupası şampiyonası karşılaşmalarında muhtemelen ingiltere'nin forvet hattında oynayacak olan bobby charlton, ingiliz futbol yazarları derneği tarafından yılın futbolcusu seçilmiştir.
meşin topa ayakla hükmedilen «futbol» da dünyanın en güçlü milletini ortaya çıkarmak arzusunun duyulması, yarım yüzyıldan daha eski günlere dayanır. 1904 de fifa'nın kuruluşu ile birlikte futbolda bir dünya şampiyonası düzenlenmesi fikri de zihinlerde yer almış, ancak bu fikrin gerçekleşmesi için 26 yıllık bir sürenin geçmesi gerekmiştir. olimpiyatlardaki futbol turnualarının sadece amatörleri çarpıştırdığı ve gerçek dünya şampiyonası hüviyetini taşımadığı iddiası, profesyonellerin de katılacağı bir dünya futbol şampiyonası düzenlenmesi isteğini çabuklaştırmıştır. böylece 1930 yılı, futbolde dünya kupa'nın doğuşuna sahne olmuştur. 1930‘dan bu yana geçen 36 yıl ise, dünya kupası'nı spor âleminin en büyük organizasyonlarından biri önemine kavuşturmuştur. nitekim iki hafta sonra ingiltere'de finalleri oynanarak sekizinci dünya kupası, içinde bulunduğumuz 1966 yılına damgasını vuran en büyük spor olayı değerini taşımaktadır işte «milliyet», heyecanı ingiltere'den dünyanın her yanına dalga dalga yayılacak bu muhteşem şampiyonayı, bütün diğer olaylardaki gibi, en iyi şekilde aksettirmek amacıyla hazırlıklarını tamamlamış bulunmaktadır. bugünden itibaren dünya kupas'na ait en canlı haber, not, röportaj ve fotoğrafları sunacak olan «milliyet», 11 temmuz'dan 30 temmuz'a kadar sürecek final karşılaşmalarını da yerinde izleyecektir.
uluslararası büyük organizasyonlarda, o turnuayı sembolize eden bir amblem bir maskot bulunması, gelenek halini almıştır. işte 1966 dünya kupası'nın ev sahibi ingilizler de, düzenlikleri şampiyona için bir maskot yaratmışlardır. ingiliz bayrağını aksettiren ceket giymiş ve futbol oynayan bir aslan şeklindeki maskota «willie» adı verilmiştir. adına bir de şarkı bestelenen ve plâğı çıkarılan maskot «willie», daha şampiyona başlamadan dünya çapında ün kazanmış. sekizinci dünya kupası'na ait her yayında «willie» nın resmi ve ismi yer almağa başlamıştır. «willie», çeşitli hâtıra eşyasına basılan resimleri sayesinde, ingiltere'ye, özellikle dünya kupası organizasyon komitesine büyük gelir de sağlamaktadır. «willie» nin böylesine popüler olması, ayrıca mali bakımdan büyük bir kaynak yaratması, ingilizlerin «willie» yi dünya kupası'ndan sonra da yaşatmalarına imkân verecektir. ingiliz futbol federasyonu başkanı joe mears, bu noktayı resmen de açıklamış ve «sevimli maskot willie, finaller bittikten sonra emekliye ayrılmayacak, federasyonumuzun, futbolümüzün devamlı maskotu olarak görevine devam edecektir» demiştir.
* dünya kupası finallerinde 9 maça sahne olacak ünlü wembley stadı kalelerinde «polietilen»den yapılmış beyaz ağlar kullanılacak. paslanıp çürümeyen ve sertleşmeyen bu tip beyaz ağlar, gece maçlarında da kolayca belli olduğu için tercih ediliyor.
* ingiltere'deki finalleri izlemek için dünyanın hemen her köşeşinden organizasyon komitesi'ne bilet istekleri ulaşıyor, istatistikler, bilet taleplerinin tam 92 memleketten geldiğini ortaya koydu. en fazla müracaat yapan ülke ise, son iki kupanın şampiyonu brezilya...
* grup maçlarında puan eşitliğinden ötürü karşılaşmaların tekrarı gerekmediği takdirde, sekizinci dünya kupası finallerinde 32 maç oynanacak. bunlardan 24’ü grup karşılaşmaları olacak. 4’ü çeyrek final, 2'si yarı final, 1'i üçüncülük, 1'i de final maçı..
* ingiltere'deki finallerde 32 müsabakadan 23'ü «gece maçı» olarak oynanacak, 9’u ise gündüz yapılacak. gece maçlarının başlama saati, londra ayarıyla 19.30 olarak tesbit edildi.
* bugüne kadar yapılan dünya kupası maçları biletlerinden sağlanan gelir, 40 milyon lirayı buldu.
* final biletleri için başvuran ülkelerin sayısı, 110'a çıktı. bu arada yeni gine'den de 2 müracaat var.
* ingiliz futbol federasyonu, takımlarının kupayı kazanması halinde oyunculara 550 bin lira prim dağıtacak. futbolcuların maç primi de, 1500'er lira.
* ingiltere'de içki satışları ile ilgili sert kanunlar dünya kupası sırasında yumuşatılacak ve «pub» adlı özel ingiliz meyhaneleri daha geç saatlere kadar açık kalabilecek.
* arjantin'deki ihtilâl, dünya kupası finallerinde almanya, ispanya ve isviçre ile aynı grupta oynayacak olan arjantin milli takımının da şansını etkiliyor. çeşitli mali güçlüklerle finallere gidebilen arjantinli futbolcuların prim yönünden ümitlerinin kırılmasıyla final maçlarında büyük varlık gösteremeyecegi sanılıyor. çünkü şu anda arjantin’de yetkililer. dünya kupası ile değil, ülkede huzurun yerleşmesiyle meşgul.
* gene arjantin'le, gene ihtilâlle ilgili haber: arjantin'in fifa temdilcisi dr. francisco parette istifa zorunda kaldı. çünkü temsilci, devrilen cumhurbaşkanının yardımcısı carlos parette'in kardeşi...
* finallere katılacak isviçre milli takımının yaş ortalaması: 27.
* dünya kupası'nı hangi takımın kazanacağı hakkında ingiltere'de devamlı tahmin tablosu yayınlanıyor. son haftanın tablosunda takımların kazanma şanstan şöyle: brezilya 2'de bir, ingiltere 5'te bir, arjantin 7’de bir, italya 9’da bir, rusya 9’da bir, almanya 14’te bir, portekiz 14’te bir, macaristan 20’de bir, ispanya 28’de bir. fransa 28’de bir. uruguay 40’da bir, şili 50’de bir. bulgaristan 66’da bir. isviçre 100’de bir. meksika 100’de bir. kuzey kore 200’de bir.
* ingiltere'ye ahçılarını da beraber getiren uruguaylılar, «ingiliz ahçılarına itimadımız tamdır ama, bizim hangi yemeği sevdiğimizi uruguay’lı ahçımız daha iyi bilir» şeklinde bir açıklama yapmak zorunlusunu duymuşlardır.
* dünya kupası finallerinin dev maçlarına sahne olacak wembley stadı temizlenmekte ve boyanmaktadır. ancak taze boya kokusunun el'ân geçmediği, bunun da wembley seyircilerini rahatsız edeceğinden endişe duyulduğu haber verilmektedir.
ingiliz adasına doğru uçarken bir eziklik var içimde...
seyredeceğimiz 16 finalist arasında, türk milli takımının da buıunmasını istiyor gönlüm.
futbolun bu kadar popüler olduğu ülkemizin böyle bir şampiyonada bulunamadığına üzülmemek elde değil. neden bir brezilyanın karşısına çıkmayalım? neden ingiltere, fransa, uruguay'lı bir grupta oynamayalım? neden ingiltere’ye toplanan 1600 dünya gazetecisi türk takımını da seyretmesin, ondan bahsetmesin?
«neden biz yokuz bı finallerde?» dediğimiz anda, biri çıkıp da, «hangi tesisinizle, hangi zihniyetinizle var olacaksınız?» demez mi? profesyonellik anlayışımızdan, spor otoriteliğimize, sporumuzu düzenleyen modası geçmiş kanunumuzdan sırf nöbetdeğiştiren spor adamlarımıza kadar, neyimizle çıkacağız ortaya?
bir süre olsun, bütün bu acı gerçekleri unutacağız. dünya kupası'nın büyük heyecanı içinde, adına hakikaten saha denen yerlerde top oynandığını göreceğiz sonra da dönüşte bütün bunları hafızalarımızdan silip, keçiboynuzu kemirme gibi 90 dakikada tek güzel hareket görülen maçlarımızla başbaşa kalacağız. bir yazar için talihsizlik bu... iyiyi gördükten sonra kötüye boyun eğmenin talihsizliği...
dünya kupası'na gitmenin en büyük talihi ise, günümüz yıldızlarını gerçek hüviyetleriyle görmek olacak. mithatpaşa'da varyeteye değil, dünya kupasında mücadeleye çıkacak hepsi... belki ingiltere'de doğacak ve batacak yıldızları seyredeceğiz.
namık sevik
seyrettiğim üçüncü dünya kupası olacak bu... 1954'te isviçre’de yedi gollü galibiyet ve yedi gollü mağlûbiyet arasında şansını yitiren kendi takımımızın yanı sıra, kocsis’li, puşkaş’lı, bozsik'li macar fırtınasının brezilya’yı, uruguay'ı ezip geçişini, fakat sonunda herberger kayasına çarpıp dağılışım görmüştüm. 1958’de isveç'te, pele'nin doğuşuna, brezilya’nın şampiyonluk tahtında şahlanışına şahit olmuştum.
bu defa ise, meşin topun altın kupa etrafında nasıl döneceği hiç belli değil... ve futbol dünyasının bu en büyük kupasını paylaşma mücadelesine sahne olan da, futbolun beşiği şimdi...
1966 finallerinin bir özelliği, gene ellerin uzandığı kupadan doğuyor. 16 finalistten üçü için, kupanın ebedi sahibi olmak mümkün. ikişer defa dünya şampiyonluğunu kazanan uruguay, italya ve brezilya, bu şerefe üçüncü defa erişmekle altın armağanı bir daha çıkmamak üzere yurtlarına götürecekler. evet, son seyrettiğim dünya kupası'ndan bu yana akıp giden sekiz yılda, kalelerin içinden çok toplar geçti. 1958 de stockholm’da konuştuğum. 17 yaşın mahçup, yedek oyuncusu pele, simdi 25 yaşı geride bırakan, kıt'alararası bir futbol imparatoru olarak dünyaya hükmediyor. 1954'de basel'de uruguay'dan dört gol yiyerek yenildiklerinde, «futbol bu» deyip, gülen geçen ingilizler bile, artık milli maçları «milli dâvâ» öneminde gören bir zihniyet değişikliği içinde... kısaca, her yanı ile, öncekilerden pek farklı bir kupa bu.. futbolun beşiğinde futbolun en güzelini de seyrettirirse, gerçekten unutulmaz olacak.
milyonlarca meraklı maçların heyecanı içinde. wembley'de ilk antrenmanı uruguay yaptı. favori gösterilen brezilya tek seçicisi feola «çok kuvvetli bir gruptayız» dedi fabbri'nin favorisi ingiltere
namık sevik londra'dan bildiriyor
dünya kupasının başlamasına iki gün kala londra çeşitli ülkelerden gelen çeşitli ırk ve dinde insanların kaynaştığı bir belde olmuştur.
bu renkli beldeye hâkim olan tek kuvvet futbol ve dünya kupasıdır. dünyanın dürt bir tarafından binbir zorlukla futbol adasına koşup gelen 100 binden fazla futbol meraklısı genel olarak muhafazakâr çehresi ile tanınan londra'ya, tarihinde rastlanmayacak biçimde heyecan ve ingilizlerin hoşuna gitmeyen bir kaynaşma getirmiştir.
onbinlerce futbol meraklısı londra caddelerinde koşuşmakta, biletlerini önceden saklamış bulunanlar ise, seyredecekleri maçların tartışmasını yapmaktadırlar. bu kupa dünyanın beş kıtasından 100 ülkenin finale kalan 16 devini göğüs göğüse getirecektir. ve bu 16 dev 30.000 türk lirası kıymetinde «jules rimet» adını taşıyan altın heykeli kendi memleketine götürmek için birbinden güzel sahalarda birbirleri ile yılın en büyük maçlarını oynayacaklardır. kupa, mücadelenin sonunu teşkil etmektedir. bu kupa futbolde üstünlüğün sembolüdür. bu sebeple birbirleri ile ayni iddiada olmasalar bile, şu anda ingiliz adalarına yayılmış bulunan takımların 16 sı da bu kupaya finalist olarak katılma hakkını sağladıkları için, kendi kendi memleketleri adına milli bir şeref duymaktadırlar.
jules rimet kupası başladığından bugüne milletleri futbol sahasının içinde ve dışında yüz yüze getirmiş, bu kupa uğruna milletlerarası ilişkiler kurulmuş veya bozulmuş, skandallar olmuş, tuttukları takımların başarısızlığına üzülüp, hayatlarına son verenler görülmüştür.
siyasi tarihe «ingiliz siyaseti» sloganını kazandırmış olan ingiltere dünya kupasının aksatsız ve hatâsız bir şekilde organize edilmesi konusunda büyük bir başarı sağlamış, bu uğurda çok dikkat ettikleri diplomatik anlaşmazlıktan turnua sınırlarının dışında tutmuşlardır. nitekim, ingiltere tarafından tanınmayan kuzey kore finale kaldığı gün ingiltere dışişleri bakanlığı kuzey koreli futbolcuların vizelerini vermekte tereddit etmemiştir.
halit kıvanç londra'dan bildiriyor
1966 dünya kupasının finaline sahne olacak tarihi wembley stadyomunda ilk antrenmanı uruguay takımı yapmıştır.
dünya kupasını bundan önce iki defa kazanan uruguay'lılara wembley’in yemyeşil sahasında sadece 20 dakika süre ile çalışma izni verilmiştir. güney amerika'nın güçlü ve iddialı ekibini teşkil eden yıldızlar «bu sahada daha fazla kalmak ve çalışmak isterdik. ama finalde bu arzumuz gerçekleşebilir» demişlerdir.
uruguay’ı meksika ve fransa takip etmiş ve çok sıkı bir kordon altında bulunan wembley stadında yapılan bu idmanlara sadece gazeteciler alınmıştır.
pazartesi günü başlayacak devler savaşının son hazırlıklarını tamamlayan takımlar londra'da toplanmışlardır. portekiz, isviçre ve b. almanya, britanya adalarına en son gelen ekipler olmuşlardır.
brezilyalılar manchester’de
dünya kupasının favorisi gözüyle bakılan brezilya milli takımı kalabalık bir kafile halinde uçakla manchester’e gelmiştir. futbolcular hava alanında kendilerini çember içine alan gazetecilere «bize konuşma izni yok» derken, brezilya'nın 108 kiloluk ünlü tek seçicisi vicente feola da şunları söylemekle yetinmiştir: «çok kuvvetli bir gruptayız. şampiyonluk veya derece için konuşmak doğru olmaz. macaristan, portekiz ve bulgaristan’la çarpışacağız.»
daha önce kupayı iki defa kazanmış olan brezilyalılara, sessiz görünüşlerine rağmen ingiltere'ye yayılmış bulunun meraklılar, birer kahraman gözüyle bakmaktadırlar. brezilya’lı bir yönetici, «bu defa da bütün brezilya bizden şampiyonluk bekliyor» diyerek başladığı konuşmasını şöyle bağlamıştır: «...ve bunu tabii bir hak gibigörüyorlar. kazanırsak bizim için bu, büyük bir değişiklik yaratmayacaktır. ama kaybedersek, önce hükümet, sonra biz idareciler tenkid edilecek, futbolcular ise yine birer kahraman olarak vatanlarına döneceklerdir. 1958 ve 1962’de kupayı kazandığımız yıllarda brezilya’da hayat pahalılığı artmış, vergilere zam yapılmıştı. ama kimsenin pahalılığa ve vergilere aldırdığı yoktu. kısacası şu; kaybetmekten korkmakta haklıyız.»
fabbri'nin favorisi; ingiltere
önceki gün londra’ya gelen ve şık kıyafetleriyle futbol meraklılarının dikkatini çeken italyan’lar da dün hafif bir idmana çıkmışlardır. rusya, şili ve kuzey kore ile aynı grupta bulunan italyan milli takımının teknik direktörü edmondo fabbri hava alanında basına «ingiltere'ye şans tanıdığını» açıklamış vs «güçlü bir kadroya sahip görünen ingiltere benim favorimdir» demiştir.
ingilizler fazla ümitli değil
misafir kafile yetkililerinin bu sözlerine rağmen ingiliz'ler kendilerini bu kupada fazla iddialı bulmamaktadırlar. ingiliz futbol federasyonunun resmi haber bülteninde kendi oyuncularının diğer ülke yıldızları ile mücadele edemediklerinden şikayet edilmektedir.