şeref has, (1936) fenerbahçe futbol takımında en çok forma giymiş beş oyuncudan biridir.
futbolculuk kariyerine beylerbeyi'nde lisansiye olmak suretiyle başlamış ve bunun sonrasında da beyoğluspor'a geçmesini müteakip fenerbahçe'de forma giymeye başlamıştır.golcülüğü ile bilinen şeref has 37 kez türkiye milli futbol takımı formasını giymiştir.birçok kez fenerbahçe ve milli takım kaptanlığını üstlenmiştir.10 kez milli takım kaptanlığı yapmıştır.şeref has, fenerbahçe adına 168 gole imza atmıştır. şeref has'ın unutamadığını söylediği futbolla ilgili en acı anısı ise 12.06.1966'da mithatpaşa stadı'nda galatasaray'a karşı oynanıp da 3-1 sarı-lâcivertlilerin aleyhine neticelenen maçta, durum 1-0 kanarya'nın lehineyken kendi kalesine attığı golmüş. şeref has, aynı zamanda fenerbahçe'nin eski efsane futbolcularından "tarzan" lakaplı rahmetli mehmet ali'nin de kardeşidir ve yeniköy'de doğup büyümüşlüğünden dolayı da tam bir boğaz çocuğudur.
ahmet çakır'ın "taçlı kral metin oktay" kitabından;
metinle beraber on beş yıl halit kıvanç spiker-tercüman gazetesi yazarı
gene bir yıl ara... 1966'nın 12 haziran'ı bu defa... galatasaray, fenerbahçe'yi yenerek kupada finale çıkarken, bir penaltı çekmiş metin... bana da şunu yazdırmış.- "bir değil, beş kaleci yan yana dursa, yerdi bu penaltı golünü..."
türkiye kupasının 4 ortağı "milliyet için" yazdılar
büyük maç'ın ana çizgileri
gündüz kılıç (g. saray meneceri)
fenerbahçe liglerdeki güvensiz halinde sıyrılmış, derlenmiş, toparlanmış bir hüviyet içerisinde oyuna girişti. galatasaray ise karşısında liglerdeki fenerbahçe'yi bulacağını umuyor olacak ki, tamamiyle değişmiş rakibini görünce endişelendi. bu endişe lüzumsuz bir telâş yarattıç gereken oyunu kuramadı fenerbahçe daha sakin top gezdirdi. galatasaray ise bir an evvel gole gitmek için temkinli hazırlık paslarını unutarak, oyunun mantığından uzaklaştı. fakat herşeye rağmen elde edilen ve değerlendirilemeyen gol fırsatları aynı idi... genel olarak oyun, doksan dakikanın pek az zamanlarında hızını kaybetti. fenerbahçeliler ikili mücadelelerde de inatçı ve azimli idiler. böylelikle bu gibi büyük maçlarda, kökü olan büyük takımların psikolojik bir kalkınma ile birkaç hafta evvelki dökük halinden birdenbire nasıl sıyrılacağı bir defa daha meydana çıktı.
şimdi ikinci maçta artık galatasaray tam ve kudretli bir f.bahçe ile karşılaşacağını biliyor. belki de bu maçta, galatasaray'ın elde ettiği yeğâne kazanç budur...
hedefimiz: daha iyiye
fikret arıcan (f. bahçe teknik direktörü)
fenerbahçe, türkiye kupasının ilk yarı final maçında ezeli ve güçlü rakibi galatasaray'la berabere kaldı
bugün spor çevrelerinde yapılan açık tartışma su sonucu ortaya koymuştur: «fenerbahçe ümitsiz sayıldığı büyük maçta, favori gözüyle bakılan final ortağına kök söktürmüş... ve galibiyeti avucunun içine alacağı fırsatları değerlendirememiştir.»
bu, benim görüşüm ve fikrim değildir. maçı seyredenler böyle konuşmaktadırlar. bununla beraber ben de fenerbahçe'nin oynadığı futbolden ve sahaya yaydığı enerjik, bilgili ve hırslı oyundan memnunum. ileride gole giden tek adamımız selim'di. onun yanında iki yırtıcı elemanımız daha olsaydı, belki sonuç, kaçırılan bir galibiyet yerine, değerini bulan bir başarı olacaktı.
önceden de söylediğim gibi; fenerbahçe ile galatasaray’ın maçları tahmin sınırlarının dışında kalır. bu, elli yılın inancıdır. beni, galatasaray'a karşı çıkan tertipte en çok sevindiren. bütün oyuncularımızın 90 dakika koşması ve oyuna asılması oldu. fenerbahçe saldırdıkça. galatasaray bozuldu. saldırılar arasında genç canan ve selim, geride ise hemen bütün defans elemanları görevlerini yaptılar takım halinde gösterilen gayret hepimizi ümitlendirmiştir. şimdi revanşa hazırlanıyoruz nedim ve ziya'nın forvete çok şeyler kazandıracağına inanıyorum. o zaman iş değişebilir. ancak bu halde bile bir galatasaray'dan, ama oturmuş ve problemleri bizden az galatasaray’dan gene de kuvvetli kabul edememeliyiz.
sonuca geliyorum, konuşmak ve açık demeç için zaman erkendir lig’den yaralı çıkan fenerbahçe büyük kupada, iyi bir finalist olduğunu göstermiştir.
spor - toto istanbul irtibat bürosu müdürlüğü, dün bir açıklama yapmış ve 44. hafta kuponlarına dahil edilen beşiktaş - gençlerbirliği ve galatasaray - fenerbahçe maçlarının, iştirakçiler tarafından 3 neticeli oynanacağını bildirmiştir.
yönetmenliğin 24. maddesi gereğince her iki maçta da 90. dakika sonunda tur atlayan takım belli olmadığı takdirde, karşılaşmalar 30 dakika temdit edilecektir. temditte de sonuç değişmediği takdirde kur'a çekilecektir. ancak spor - toto değerlendirilmesinde kur'a nazarı itibare alınmayacaktır. açıklamaya göre, değerlendirme maç sonundaki neticeye göre yapılacaktır.
* fenerbahçe kampını dün ziyaret eden yeni antrenör abdullah gegiç, futbolcularla tanıştı. tercümanlığı yapan sol-açık burhan, hayli utangaç olduğu ve türkçeyi de iyi konuşamadığı için, gegiçle konuştuklarını önce başkan faruk ılgaz'a anlatıyor, ılgaz da burhan'ın, gegiç'ten aldığı lâfları düzelttikten sonra futbolculara aktarıyordu.
* antrenörle tanıştıktan sonra futbolcular topluca kaptan şerefin yanına yanaştılar, sor bakalım bu yeni hocamıza nasıl hitap edeceğiz diye. sonunda abdullah gegiç'in de tasvibi alındıktan sonra, yeni antrenöre «sör» denilmesi karara bağlandı.
* everton maçında yaşar'ı seyreden abdullah gegiç, genç futbolcu hakkındaki hükmünü vermiş ve görüşünü şu cümlelerle, özetlemiş: «yaşar da çok sermaye var...»
g. saray kampında
* galatasaraylı futbolcular heyecansız. sakin bir şekilde maçı bekliyor. sakalları hayli uzamış sarı - kırmızılı takımın gol makinası metin oktay'a, «maça böyle mi çıkacaksın» diye sordum, «hayır. maç sabahı traş olup, pırıl pırıl takımımdaki yerimi alacağım» diye cevap verdi.
* bir şezlongda istirahat eden kaptan turgay’ı tek düşündüren şey maçın saat 16.30’a alınması. turgay, etrafındakilere devamlı dert yanıyordu, «maçı hiç olmazsa 17-30’a alamazlar mıydı be kardeşim» diye..
* galatasaray'ın en hırslı ve inatçı adamlarından biri hiç şüphesiz ki kadri santrhaf, ahmet tuna ile kamp yaptıkları odanın önünde topu ellerine aldılar ve kafa vuruşuna başladılar. tam ikibin defa top bir ahmet’in bir de kadri'nin kafasında dolaştı. sonunda bu yorucu olayı seyreden tarık dayanamadı ve ayağa kalktı, «sizi medrano sirkine gönderelim, beş dakikalık sigara paydosunda yapın bunu yahu» diye bağırdı.
16.30 da başlayacak maç, temditte de berabere biterse ku'ra çekilecek. g. kılıç ve f. arıcan, ümitli olduklarını söylediler
galatasaray - f. bahçe türkiye kupası yarı finalindeki ikinci karşılaşmalarım bugün saat 16.30’da mithatpaşa stadında oynayacaklardır.
geçen hatta ilk maçta 0-0 berabere kalan taraflar, bu defa da maçı berabere bitirecek olurlarsa, müsabaka 30 dakika temdit edilecektir. bunun sonunda da beraberlik bozulmadığı takdirde finale kalacak takım kur'a ile belli olacaktır.
ezeli rakiplerden birini türkiye kupasında final yükselecek olan bu çok önemli maçı taraflar şu tertipleri ile oynayacak lardır:
sarı - kırmızılı takımın menecer - antrenörü gündüz kılıç «artık maç saatini bekliyoruz. çocuklar sahada insanüstü bir gayretle çalışacaklardır. hedefimiz önce finale kalmak ve sonra türkiye kupasına almaktır.» demiştir.
fenerbahçe teknik direktörü fikret arıcan ise maç hakkında uzun boylu bir fikir beyan etmemiş, sadece «çalışan kazanır» şeklinde konuşmuştur.
120 dakika süren maçta f. bahçe'yi 3-1 mağlûp eden
galatasaray, 4. defa finalde
normal maç 1-1 bitti. sarı - kırmızı'lılar temditte ezeki rakiplerini elediler: 3-1
halit kıvanç
galatasaraylı taraftar, ellerini sevinçle havaya kaldırdı, staddaki «re re rr ra ra ra» zafer temposuna uydu. o sevinmeyecek de kim sevinecekti? takımı, geride kalan üç türkiye kupası’nı da kazanmış, pek sevdiği bir deyimle «kupa’ya abone olmuştu.» ve işte dördüncü defadır ki, sarı - kırmızılı onbirini finalde de coşturmağa koşacaktı.
büyük sevincini bir an için yendi, yanındaki fenerbahçeli arkadaşına döndü: «futbol bazan 90 değil, 120 dakikadır dostum...»
ağlamaklı bir sesle «hattâ 11 dakikadır» dedi fenerbahçeli...
evet, eksik tertibine rağmen tam kadrolu galatasaray karşısında mükemmel bir oyun tutturan fenerbahçe, güzel futbolunu golle de süslemiş ve sonuca iyice yaklaşmıştı. finale, belki de kupa'ya 11 dakikalık mesafesi kalmıştı sadece... ve her şey, her şey o anda, bir anda değişivermişti.
«en çok şerefe üzüldüm» diyordu fenerbahçe taraftarı, «alkışlamaktan ellerimi kızarttım onun için... hak etmişti. kayalaşan ercan'ın yanında. ali ihsanla birlikte gemisini fırtınaları aşarak yürüten kaptandı şeref.. ne de güzel oynuyordu.
ya ilerde, eski günleri kadar parlayan birol, ya o asları sıraya dizen körpe canan, ya her an gol kollayan yaşar... söyle allah aşkına, kötü mü oynadık da yenildik?»
doğruydu söyledikleri... fenerbahçe oyuna böylesine canlı girmiş, uzun süre de öylesine üstün götürmüştü maçı... ama her şey, har şey bir anda, maçın bitimine 11 dakika kala değişivermişti.
«iyi oynadınız normal sürede» dedi galatasaray taraftarı, «fakat gol atamadınız. tek golünüz de, talât’ın rüzgârı hesaplamayışından doğdu. ercan uzun şandeliyle topu bizim kaleye gönderdiğinde, talât yerevurmasını bekledi. oysa top üstünden aştı. yaşar da dalıp golü atıverdi. onun dışında, yakaladığmız, hele aydın'ın ayağına gelen fırsatlar, yüreğimi ağzıma getirdi. neyse ki, aydın kaleyi açık tribünlerin tepesinde gördü de hep... ucuz atlattık. ama sen de söyle, temditte nasıldı galatasaray? biz final takımıyız kardeşim...» fenerbahçeli başını iki yana salladı: «aaaah,. dedi. ah!.. tarık'ın ortaladığı topta şeref kurtarmak isterken içeri vurmasaydı, iş temdide kalır mıydı? ondan sonrasında haklısın... biz dağıldık, siz toparlandınız. ayhan'ın dalışında özerdi galiba, ayhan’ı çelmelemeseydi, belki iş kur'aya kalacaktı.»
galatasaraylı atıldı: «fakat öyle!.. mwtin’in penaltı-golü nasıldı? tam penaltı kralı'na yakışır bir bomba ile. nasıl gönderdi topu tam ortadan!.. beş kaleci yanyana dursa, yerdi o golü... kaleci deyince de, devleşen turgay’dan başkası var mı? yine demir elleriyle sahayı sardı. büyük adam be turgay..»
evet, fenerbahçe iyi başlamış, ikinci devreyle birlikte gole de kavuşmuş, ancak şerefin şanssız bir ters vuruşuyla beraberliğe ardından da temdite düşmüştü. yarım saatlik uzatmada ise, galatasaray birden coşmuş, metin'in penaltısıyla galibiyete yükselmişti. son devrede uğur'un, ayhan'dan aldığı yan pasla dalışı, özcan’ı geçişi ve topu yerden ağlara yuvarlayışı. sarı - kırmızılılar için galibiyetin garantisiydi artık...
«ilk defadır ki, oyuncularımıza yenildiler diye kızamıyorum. ellerinden geleni yaptıklarına inanıyorum» dedi fenerbahçe taraftarı. «her şey oynamakla bitmiyor. şans da lâzım, şans da...»
itiraz etti galatasaraylı: «yalnız şans değil, nefes ve hırs da lâzım. son yarım saattir mustafa'nın bir körü gibi ileri-geri işleyişi, metin'in klâsı, ayhan'ın atakları... unuttun mu onları? onbir dakika daha koruyamadınız galibiyetinizi... demek ki, şansınızı kendiniz kırdınız. bizim takım ise, temditteki gayretiyle şansını kendi yarattı. haydi dostum bu maç bitti, ben beşiktaş finalini düşünüyorum artık... ya sen?»
acı acı güldü fenerbahçeli: «kusara bakma!. ben hâlâ bu maçtayım... ama 79 uncu, dakikasına kadar... hep o ana kadar olan oyunu düşünüyorum. başka türlü teselli bulmama imkân yok. ama yanlış anlama seni ve senin gibi sarı - kırmızılı renklere gönül vermiş bütün taraftarlarınızı, tabii başta bu başarının kahramanı takımınızı gönülden tebrik ederim...»
galatasaraylı memnun, teşekkür etti, kolkola girdiler, kalabalığa karışırken, ikisinin de ayni anda söylediği sözler, kulaklarımıza çarpıyordu: «lâf aramızda, bu otoritesiz, avantaj kuralı bilmez hakemle maçın bittiğine de şükredelim. yine de futbolcuların iyiniyetine duâ edelim...»
arada bu iyiniyetin dışında tuttukları iki isim de söylediler, ama gürültüden duyulmadı. boşalan stadda ise, sayı tabelâsındaki «3-1», galatasaray’ın bu tarihi galibiyetini canlandırıyor, futbolde «son gülen iyi güler» gerçeğinin ifadesi olarak dimdik duruyordu.
kaptan turgay şeren dedi ki: "bizim için final, bu maçtı!"
büyük bir üzüntünün hâkim olduğu fenerbahçe soyunma odasında arıcan «hem şanssız, hem de hatâlı idik» diye konuştu...
togay bayatlı
galatasaray antrenör - menaceri gündüz kılıç, maçtan sonra «futbolcularım, bileklerinin daha doğrusu ayaklarının hakkı ile finale kaldılar.» demiştir.
takımının, fenerbahçe karşısında almış olduğu 3-1 lik galibiyetten büyük sevinç duyduğunu ifade eden kılıç, sözlerine şunları eklemiştir: « - her zaman söylerim, futbolcularım mevsim başından beri el ele verdikleri çalıştıkları hiç bir maçı kaybetmedi» galatasaray kaptanı turgay şeren ise, «bu bizim için final maçı idi» demiş ve şunları söylemiştir: « ikinci yarının hemen başında şansız bir gol yememize rağmen yıkılmadık ve maçı aldık. her arkadaşımın bunda büyük hissesi vardır. türkiye kupasında finale yükseldiğimiz için sonsuz sevinç içindeyim.»
f. bahçe'de üzüntü
maçtan sonra büyük bir üzüntü içersinde bulunan fenerbahçe soyunma odasında teknik direktör fikret arıcan «hem şanssız hem de hatalıyız» demiştir.
arıcan maç için şunları söylemiştir: «şansızlığımız ismail'in nedim'in sakatlığının devam etmesi ve ogün'ün cezalı olması ile başladı. hele ismail'i son dakikada oynatamadık. golü erken kaydettiğimiz ve şerefin topa kendi kalesine atışı da şanssızlıktır. hatamız ise golü attıktan sonra müdafaaya çekilmemiz oldu. kaptan şeref'i ikaz etmeme rağmen futbolcular müdafaada ısrar ettiler.»
kaptan şeref ise «top yerden falso alarak dizime çarptı, yoksa ben o topu kaleye atar mıydım» şeklinde konuşmuştur.
.... ve fenerbahçe, şerefin büyük bir hatasının kurbanı olarak türkiye kupasından elenip gitti.
halbuki, o dakikaya kadar kaptan şeref herşeyini ortaya koyarak sahada didinmiş ve adeta kendini parçalamıştı. kör bir topun ihaneti idi bu.. bıraksa, ayağını açsa, üzerinden atlasa avuta top çıkacak ve belki de fenerbahçe oyunun normal müddeti içersinde kazandığı bir golle sahadan ikinci finalist olarak şeref turu yapıp ayrılacaktı. insanoğlu ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar hüsnüniyet sahibi olursa olsun işte her zaman böyle bir azizliğe uğrayabilirdi. buna doğuda da batıda da «kaderin cilvesinden» başka hiç bir şey denemez. gerçek olan şu ki, fenerbahçe oyuna hızlı bir tempo ile başladı, kendisinden beklenmeyecek kadar güzel oynadı. herşeyi ama herşeyi o talihsiz golü yediği dakikaya kadar iyi sürükledi götürdü. sonra, çöküşünü seyrettik fenerbahçe'nin. buna mukabil galatasaray şahlanmıştı. artık sahanın her yerini sarı-kırmızı'lı çocuklar dolduruyordu. temdidde insiyatif tamamen onların eline geçmişti. ayhan’a yapılan faul penaltı idi. nitekim metin bunu affetmeyecekti. keza uğur'un attığı gol büsbütün ipleri kopartacak ve galatasaray’ı ikinci finalist olarak ilân edecekti.
bütün bunlar bir on dakika dayanamamanın neticesinde oldu. kaderdi bu... 10 yaşındaki çocuğunu gölde bir sandal kazasında kaybeden fransız şairi viktor hugo da kadere inanıyordu. yazdığı içli şiirin son mısraı şöyle bitiyordu: «bütün bu tatlı ve güzel melek, bir gölge ve rüzgar gibi geçti»...
sonunda pahası ölçülmez bir şeref müzeleri süsleyecek bir kupa ve hayati, mali imkânlar bekleyen böyle bir dömi-finalde ilk golü yiyip sarsılmadan maçı kati sonuçla bitirmek büyük şeydir. galatasaray takımı bunu futbol meziyetlerine yüreklerindeki galatasaraylılık aşkını katmasını bildiğinden başardı.
öyle ki yavaş yavaş içlerinden taşan bu his onları tedricen o kadar kudretlendirdi ki hiç bir zaman küçümsenmeyecek büyük rakiplerini sahadan her geçen dakika biraz daha sildiler. maçın son dakikalarında ise, âdeta sahada yalnız oynar gibi idiler. his, hırs, azim, sevgi hangi branşta olursa olsun daima insanların adalelerine, ciğerlerine çalışma güçlerine mühim tesirlerde bulunur. galatasaray bu maçta böyle idi ve dömifinali almasını bildi. bunu unutmayan takımlar bu gibi sevinçleri çok maçlarda tadabilirler. ama, insan bu.. ve futbol bu...
şans hepsini bir kenara itti ve galatasarayı kupada finale çıkardı...
şimdi galatasaraylılar bu sözlere sinirlenip, amma da yaptın ha, diyeceklerdir.
şimdi galatasaraylılar bu sözlere sinirlenip, yumruklarını sıkacaklardır. ama, insaf edilsin. bu sonuç, iki farklı galibiyet dünkü galatasaraya mı, yoksa fenerbahçeye mi yakışırdı?
fenerbahçe klâsça da, cüssece de. futbolca da kendinden bir iki gömlek yukarı rakibini yasarın attığı golle ve umulmaz derecede başarılı oyunuyla pekalâ yenip, giderken.. bir kaza kurşunu ile can evinden vurulup, gidecekti. herşeye rağmen fenerbahçeyi işi temdide bırakmamak hırsı içerisinde rakibine saldırırken görüyorduk. ve sonra sıra iki devrelik uzatma'ya gelecek ve metin penaltıyı attıktan sonra o 20 dakika öncesine kadar bir futbol devi gibi oyuna renk veren ercan'ların, ali ihsanların ve şereflerin ufalana, ufalana yok olup gittiklerini görecektik. futbolun kaderi fenerbahçe’ye küsmüş, galatasaray’a gülmüştü. artık, saha da, oyun da, tribünler de, her şey, ama her şey galatasarayın olmuştu. fenerbahçe teslim olmuştu. fenerbahçe kepengi indirmişti. ve galatasaray, mustafa'sı, talât’ı, turhan'ı hariç ilk perdeyi kulisten seyreden galatasaray tümüyle birlikte sahneye çıkmıştı. ve şüphesiz galatasaray seyircileri dahil, herkes seyrettikleri bu melodramın sonunda fenerbahçeye mi acıyacaklarını, yoksa galatasarayın hiç hesapta olmayan zaferine mi sevineceklerini bilmeden yürüyüp, gideceklerdi
ama, ne olursa olsun, futbol budur, deyip geçenleri unutmak ve şu anda bu galibiyetten sonra duyacağı gururu ayıplamayı aklımızdan geçirmediğimiz türkiye kupası finalistini, 120 dakikaya sığan hikâyenin sonunda alkışlamak gerekiyordu.