...ve avusturya'lılar diyor ki: "bu defa türkler, viyana kapılarından dönmediler"
1
halit kıvanç
otel katibi, adımı deftere kaydederken «şu işe bakın» dedi, «siz türkler vaktiyle koca toplarla viyana kapılarından girmemiştiniz. şimdi ise küçük futbol toplarıyla yalnız viyana'ya değil, avusturya'nın her tarafına yayıldınız... bir futbolcunuz viyana’da, öteki salzburgda, bir üçüncüsü klagenfurt'ta... avusturya ligi'nde türk futbolcuları birbiriyle oynayacak bu gidişle...»
* * *
taksi şoförü, bir yandan kırmızı ışığın yeşile dönmesini beklerken, öte yandan sorumu cevaplandırıyordu: «özcan'ı nasıl beğenirim? rapid taraftarıyım ben... en büyük rakibimiz austria'nın kalesini kim iyi korursa, beni memnun etmez. isterim ki rapid’li yıldızlar austria kalesini gol yağmuruna tutsun. ama sizin tiirk kaleci hiç de öyle yağmurda ıslanacak cinsten değil... haaaaa, özcan rapid’de olsaydı, onun ne büyük kaleci olduğunu göğsümü gere gere her yerde herkse anlatırdım... ne yalan söyliyeyim: müthiş kaleci... iki
maçını gördüm, hayran oldum. bir de gazetede okudum: salzburg'un türk kalecisi de kedi gibiymiş... sizin türkiye’de kaleci fabrikası mı var yoksa?»
* * *
bir tomar avusturya gazetesini masanın üstünde dağıttım. birinde «bu mevsim birinci lig’e yükselen salzburg, grazer ak’yı 3-0 yenerken, sahanın yıldızı türk kaleci şükrü idi başlığı gözüme çarptı. bir başkasında «mıknatıslı ayağıyla her topa çeken türk ergun öztuna, kac'nin ikinci lig’de grup liderliğine yükselmesini sağladı cümlesi iri harflerle yer almıştı. bir üçüncü, bir dördüncü, bir beyinel gazete ise «büyük kaleci özcan», «austria'nın zafer koruyucusu özcan», «lig'imizin en güvenli elleri: özcan» diye yazıyor. «özcan özcan özcan» diyor da başka şey demiyordu.
gerçek buydu: üç türk sporcusunun avusturya futbolünde kurdukları saltanatın gücünü anlayabilmek için. valsler beldesinde üç gün dolaşmak yeterdi.