o zamanlarda türkiye kupası maçları 2 ayak şeklinde yapılıyordu fakat rakipler aynı şehrin takımı ise o zaman tek maç yapılıyordu.
bu maçında tek maç yapılması düşünülüyordu fakat normal süre 0-0 sona erince maçı uzatmaya götürüp götürmeme konusunda bir sorun yaşandı. çünkü o zamanlar spor toto'da şu anki bahis oyunlarında uygulanan "maçın sadece 90 dakikasına tahmin yapılır" ibaresinin yer almamasının sorun yaratacağı düşünüldü ve maç uzatmaya gitmeden 2. maç oynanmasına karar verildi.
o sezon galatasaray şampiyon olunca fenerbahçe otomatik maç kupa galipleri kupasına gitmeyi garantilemiş oldu ve 2. maç bu maçtan 9 hafta sonra oynandı.
kaynak: cem pekin'in hazırladığı ve turkish-soccer.com'da yayınlanan türkiye kupası bölümü...
f. bahçe, avrupa şampiyon kulüpler turnuasına girecek
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, fenerbahçe'nin türkiye kupası şampiyonluğunu elde ettikten sonra, avrupa kupasına katılamıyacağını bildirmiştir.
apak, «türkiye lig şampiyonu fenerbahçe, statü icabı avrupa şampiyon kulüpler kupasına girmek mecburiyetindedir. bu karar değiştirilemez» demiştir.
fenerbahçe kulübünün, tur atlama şanımı arttırmak amacı ile avrupa kupasına girmek arzusu böylece akim kalmıştır.
fenerbahçe: hazım (***) - b. ismail (***), k. ismail (*) - şeref (**), özer (**), osman (***) - şükrü (**), hüseyin (**), ziya (***), ali ihsan (**), aydın (***)
(maçın yıldızları milliyet spor servisi tarfından verilmiştir.)
pazar gecesi yapılacak galatasaray'la, fenerbahçe final maçı berabere bittiği takdirde müsabaka uzatılmayacak ve ezeli rakipler 30 haziran çarşamba gecesi yine mithatpaşa’da ikinci defa karşılaşacaklardır. buna, maçın toto’ya dahil edilmesi sebep olmuştur, ikinci müsabaka da berabere bittiği takdirde oyun uzatılacak ve yine netice değişmediği takdirde kur’a sonucu finalisti ortaya çıkaracaktır.
kadıköy icra hakimliği 910 lira borcunu ödemiyen millî futbolcunun cezasını tecil etmedi. rakipler hazır
kadıköy icra hâkimliği, fenerbahçe solaçığı aydın yelken’i 910 lira borcunu ödemediği için 10 gün hapse mahkûm etmiştir.
icra hâkimliğinin kararı galatasaray maçına bir gün kala kadıköy'de bomba tesiri yapmış ve fenerbahçe çevrelerinde endişe uyandırmıştır. cezası tecil edilmeyen aydın bir şahsa ait olan borcunu ödemediği takdirde hapse girecektir. kararı veren hâkim müfit birsen fenerbahçe taraftarı olduğunu saklamamış, ancak «hukukta kulüpçülük yok. bence bir sporcu her şeyden evvel borcuna sadık olmalıdır. bu sebeple aydının cezasını tecil etmedim» demiştir.
haber en fazla antrenör hold'u telâşlandırmıştır. inciliz antrenör derhal kulübe telefon ederek aydın'ın galatasaray maçında oynayıp, oynamıyacağını sormuş, borcun ödenmesini istemiştir.
son hazırlık
fenerbahçe antrenörü oscar hold, galatasaray'a çıkacak onbiri kuramamıştır.
dün öğleden sonra bek şükrü'ye özel bir idman yaptıran antrenör, ismail kurt'un da sakatlığının tamamen geçmediğini, bu oyuncunun yarın geceki final maçında yer almasının şüpheli olduğunu bildirmiş ve «bu şartlar altında biraz daha beklemek doğru olacak» demiştir.
galatasaray antrenör ve meneceri gündüz kılıç, türkiye kupası finali için seçtiği taımı akun bugün açıklayacaktır. kılıç'ın «bülent - bahri, doğan - mustafa, naci, ismet - yılmaz, ayhan, turan, metin, tarık» tertibi üzerinde durduğu bildirilmektedir.
türkiye kupasında şampiyonu tâyin edecek maç 20.30 da...
f bahçe - g. saray
sarı - lâcivert'li takımda şükrü sağaçık ynuyor. hold takımın süratine güveniyor. gündüz kılıç ise "tedbirliyiz" diyor
üçüncü türkiye kupasının finali bu akşam saat 20.30’da mithatpaşa stadında fenerbahçe ile galatasaray arasında oynanacaktır.
bu, iki ezeli rakibin 190. karşılaşması olacaktır. bugüne kadar oynanan 189 maçtan 69'unu galatasaray. 68‘ini fenerbahçe kazanmış. 52 maç da berabere sonuçlanmıştır.
bu geceki maçı kazanan takım, üçüncü türkiye kupası’nı alacaktır. müsabaka berabere bittiği takdirde, galatasaray'la fenerbahçe çarşamba akşamı gene mithatpaşa stadında bir daha çarpışacaklardır.
iki takım da italyan hakemin yöneteceği karşılaşmaya şu tertipleri ile çıkacaklardır:
fenerbahçe: hâzım - b. ismail, k. ismail - şeref, özer, osman - şükrü, hüseyin, ziya. a. ihsan, aydın.
bugün fenerbahçe ve galatasaray kupa mücadelesi için bir defa daha karşı karşıya gelecekler...
dev karşılaşma sebebiyle bugün oynaması muhtemel futbolcularm ezelî rekabette kaçar defa oynadıklarını, kaçar gol attıklarını ve ne kadar gol yediklerini bir tablo halinde sunuyoruz: kaleciler: hâzım (f. bahçe) 4 maçta 3 gol, bülent (g. saray) 6 maçta 5 gol yemişlerdir.
gol atanlar: şeref (f. bahçe) 32 maçta 6 gol, aydın (f. bahçe) 6 maçta 1 gol.
bahri (g. saray) 14 maçta 5 gol, mustafa (g. saray) 16 maçta 1 gol, ayhan (g. saray) 7 maçta 1 gol, metin (g. saray) 24 maçta 14 gol. metin ayrıca bir maçta fenerbahçe kalesine dört gol birden atmağa muvaffak olmuştur. tarık (g. saray) 6 maçta 1 gol.
şükrü (f. bahçe) iki defa, osman (f. bahçe) 14 defa, özer (f. bahçe) 9 defa, yıldırım (f. bahçe) 2 defa, hüseyin (f. bahçe) 6 defa, ziya (f. bahçe) 3 defa, doğan (g. saray) 5 defa, ismet (g. saray) 1 defa, yılmaz (g. saray) 4 defa, turan (g. saray) 1 defa.
hem g. saraylı hem f. bahçeli
iki takımda muhtelif defalar yer alanlar: naci erdem: fenerbahçeden, galatasaraya karşı 29 defa, galatasaray forması altında, sarı - lâcivertli ekibe karşı da 3 defa yer almıştır.
kadri aytaç: fenerbahçeye karşı 23 defa oynamış ve iki gol kaydetmeğe muvaffak olmuştur. fenerbahçeden, galatasaraya kar şı oynadığı 10 müsabakada ise, hiç gol kaydedememiştir.
ismail kurt: fenerbahçeden galatasaraya karşı 9, galatasaraydan, fenerbahçeye karşı 11 defa iki takımın formasını giymiştir.
a. ihsan okçuoğlu: fenerbahçeden, galatasaraya karşı 5 defa, bir defa da fenerbahçeye karşı galatasaray formasını giymiştir.
kendi kalesine gol atan: candemir berkman: 24 defa, fenerbahçeye karşı sarı - kırmızılı formayı sırtında taşıyan candemir bu müsabakaların birinde kendi kalesine bir gol atmıştır.
iki takımın da çok kötü oynamasında kasıt arayan, tempo ile "şike!" diye bağıran
halk, finalistleri yuhaladı
"final" çarşamba gecesi tekrarlanacak
halit kıvanç
tribündeki adam kızgındı dün geee... hem de çok kzıgın... ve stadı dolduran onbinlerle beraber ayağa fırlayıp avazı çıktığı kadar bağrıyordu: «şike... şikeee!..»
«tribündeki adam» nasıl kızmasındı? nafakasından ayırıp gişeye yatırdığı para karşılığında «gol. görmek istiyordu. «futbol» görmek istiyordu. ve göremeyince de, hançeresini yırtarak stadı çınlatan tempoya katılıyordu: «şike... şikeee!..»
«tribündeki adam» inanmıyordu, inanamıyordu bunun bir «kupa finali» olabileceğine... inanamıyordu galatasaray'la, fenerbahçe'nin bu kadar kötü oynayabileceğine... iki kulübün kocaman adlarına böylesine sönük bir oyunu yakıştıramıyordu... ve «o halde mahsus oynamıyorlar, berabere kalıp da çarşamba'ya bir maç daha yapmak, para kazanmak istiyorlar» diye düşünüyordu. bunu düşünmesiyle birlikte de, spor tarihimizde bir fenerbahçe - galatasaray maçında duyulmamış feryada iştirak ediyordu: «şike... şikeeee!!!»
beceriksizlik
«tribündeki adam» kuşkularını bu şeklide dile getirdiği sırada ise, «sahadaki adamlar» onun şüphesini yok edebilecek bir canlılık gösteremiyor1ardı. dün gecenin, evet, unutulmayacak bu «kapkara» gecenin düğüm noktası buydu. fenerbahçe ile galatasaray, feci bir beceriksizlik içinde, «futbol»le uzaktan, yakından ilgisiz bir bocalama gösteriyor, devleşmiş adlarını küçülten bir aczle «tribündeki adam»ı çıldırtıyorlardı. sanki oynamak, gol atmak, kazanmak istemiyorlarmış gibi geliyordu «tribündeki adam»a...
«tribündeki adam» bu kızgınlığından bir parça sıyrılverse, «sahadaki adamlar»ın en ufak «şike» kokusuna burun yaklaştıracak kişiler olmadığını hatırlardı. onları bizzat kendisi kaç defa, kaç defa omuzlarında taşımıştı. onların böyle bir küçüklüğe tenezzül etmeyeceklerini düşünürdü. hele hele şu maçta bile, birbirlerine kıyasıya sert girilkerine bakarak «anlaşmış olsalar, böyle tekmeleşirler mi?» deyiverirdi. «birbirimize gol atmayalım ama tekme atalım» diye de şike olmazdı ya. «futbol» oynamıyordu iki taraf... toptan bezgin bir çaba içinde, 90 dakikanın dolmasını bekliyordu. bütün hikâye buydu.
oysa ne güzel başlamıştı oyun... ingiliz kupa finali de ancak böyle başlıyordu. ama böyle de bitiyordu. beş dakika, sadece 300 saniye devam eden bir «kupa finali» oldu bizimki... sonra? sonra kızmaktan çok gülmek ya da «futbol» adine ağlamak gereken harekeketlerle dolu bir 85 dakika... ilk yarıda şükrü'nün bülent'ten seken ortasına bir fenerbahçe'li yetişse, «gol» muhakkaktı. ikinci yarının ilk anında metin'in sert frikikinda hâzım'dan dönen topu yılmaz, kaleciye nişanlamasa bu da «gol»dü. metin’in ikinci bir «bomba - frikik»inde gana hâzım'ın karşıladığı topa yetişen çıkmamıştı. 71. dakikada hüseyin'in bülent'i aşan ortasına ziya, vurmak ne, dokunsa ağlardaydı top... hele 84. dakikada ayhan’ın kafa ağzında bir sağa, bir sola salınmak yerine pşıt atması, galatasaray'a kupa'yı kazandırırdı. maçın bitimine iki dakika kala, ceza sahasu içinde metin'in baraja çarptırdığı çift-vuruş kaçacak forsat mıydı?
ve işte bütün bunlar kızdırmıştı «tribündeki adam»ı... aslında bir de şaşılacak adam vardı sahada: italyan hakem... taca çıkan topu frikik atana ses çıkarmıyor, favllerde sanki roma'da «aşk çeşmesi»'ne para atarmışcasına mithatpaşa'dan uzak kalıyor, atışlarda 9.15 metrelik duruş yerine aldırmıyor, hâsılı «bu oyana göre hakem» olarak ortada dolaşıyordu.
çifte üzüntü
o beş dakikalık müthiş başlangıçtan sonra, galatasaray'ın daha çok akında olduğu bir gerçekti. fenerbahçe ise, gol yememek için kalesine yığılan bir müdafaa takımı görüntüsündeydi. ikinci yarıda bir ara sarı - kırmızılı baskısı daha da arttı. fakat galatasaray'ın usta oyuncuları en acemice davranışlarla fırsatları kolayca harcadılar. sarı - lâcivertli takımın âni kontra ataklarında yarattığı tehlikeler de ayni sönük oyun içinde, silindi, gitti. teraziye vurulursa, galibiyeti kaçıranın g. saray olduğu söylenebilirdi.
«türkiye kupası» finali 0-0 bitti, demeye dilimiz varmıyor. bir kupa finalinin bunca kötü bir oyuna sahne olduğunu aksettirmeğe kalemimiz yürümüyor, üzüntümüz ise çift katlı: türk sporunun iki şerefli temsilcisine. fenerbahçe ile galatasaray forması taşıyan futbolculara, seyircinin, hem de kendi taraftarlarının «şike» lekesini sürmüş olmasına üzülüyoruz... o yıldızlaşmış oyuncuların da, renklerine gönül vermiş binlerce sporsevere «futbol» olarak bir şey verememiş, daha doğrusu bir tek şey. «şike»kuşkusu verecek kadar kötü oynamış olmalarına üzüldüğümüz kadar...
daha ilk dakikada metin, fenerbahçe kalesi öcünde vole'ye davrandı. oturtamadı oturtsa, hâzım topla birlikte kalenin içine otururdu...
hüseyin, sağdan kaçtı, ortaladı. gol atılacak zamandı. ziya kendini paralarcasına yere attı, yetişemedi. yetişse, sadece top değil, bülend de filelere değerdi...
sonrası, metin frikikten iki defa şansını denedi, hâzım bırakmadı.
maç şike değildi bu hesaba göre.
ayhan iki adımdan topu dışarı attı, şükrü kaleciyi geçti, gerisini getiremedi... metinle ayhan son dakikada bir çift vuruşu paylaştılar. metin tuhaf bir vuruş yaptı.
bu hesaba göre de maç şike değildi...
sahadaki rezalete dayanamayan seyirciler oyunun sonlarına doğru bir ağızdan bağırmağa başlamışlardı: «şike... şike... şike...» kötü oyun, taraftarları da huylandırmışti bir kere. ezeli rekabetin tarihinde ilk defa işbirliği yaptılar, beraberce tuttukları takımları yuhaladılar.
maç şike değildi, rezaletti aslında. hava, sonunda o tarafa döndü ve futbol edebiyatımıza ayvalı maç gibi bir hâtıra girdi.
şimdi fenerbahçe’ye de, galatasaray’a da ortak bir görev düşüyor. çarşamba akşamı, bu kötü oyunu unutturmak. çarşamba gecesi iki takım için türkiye kupası finalinden evvel bir «özür maçı» olmalıdır.
bir dağ vardır, meşhur bir dağ... atasözümüze girmiş bir , dağ... hani, ıkınıp sıkınıp da pire doğuran dağ... şimdi, kupa finalini düşünürken o dağ nereden geldi aklımıza?
biliriz, galatasaray - fenerbahçe maçı herşeyden çok heyecan maçıdır. biliriz, her kupa maçında biraz «yenilmek korkusu» vardır. biliriz, her sporcunun ve takımın «gününde olmamak» diye bir problemi vardır.
ama şunu da biliriz ki, dün geceki kapa finali bugüne kadar gördüğümüz en garip galatasaray - fenerbahçe maçı idi. kötü bir futbol oynandığı bir tarafa, bâzı seyircilere şüpheli şeyler düşündüren bir maçtı bu... ama sezar'ın hakkını vermek gerekir: sahadaki oyun «şaka» ya benzemiyordu. kıyasıya sert, kırıcı ve hırçındı futbolcular. yalnız, bu, bir futbol mücadelesine de benzemiyordu. bir didişmeydi ki, koca dağın ıkınmasına benziyordu.
nereden geldi, ıkınıp da pire doğuran dağ şimdi aklımıza ve neden çıkmıyor aklımızdan?..
kötü bir oyun oldu. ama fenarbahçe’nin de, galatasaray'ın da daha ne kötü oyunlarını görmüştük. fakat seyirci - ne hikmetse - dün gece ilk defa rekabet hırsını bile bir yana bırakarak, müştereken ezeli rakipleri «şike» damgasıyla kapkara sıvadı.
neden evvelce böyle bir söz geçmezdi? neden dün gece birden kolayca bağrıldı? çünkü «şike» lâfı, bir süredir spor lügatimize çok rahat yerleşen bir deyim oldu. «ankara’daki falanca maç şike», «izmir'deki falanca oyuncu satın alındı», «istanbul'daki şu takımlar anlaşıp oynadı» söylentileri dolaşa dolaşa, nihayet kırk yılı aşan ezeli, o ölçüde şerefli rekabete de bu leke sürüldü.
bu maçın böyle bir itham altında kalmasının baş sebebi, çarşamba gecesi bir karşılaşma daha yapmak, daha çok gelir sağlamak imkânının varlığı idi. bir de müsabakanın sonucunun, «prestij» den başka değer taşımayışı... «fenerbahçe nasılsa şampiyon, galatasaray nasılsa kupa galiplerine giriyor» görüşü, bizi seyircilere bir anlaşma ihtimalini yakın göstermişti. böyle bir şüpheyi ancak bir taratan galibiyeti yıkabilirdi. o da olmadı. hükümlü seyirci her harekette bir kasıt aradı ve futbolcular da seyircinin bu görüntüsünü yok edecek bir canlılık gösteremediler.
yazı ki... birçok alanda olduğu gibi, futbolümüzde de «inanç buhranı» geçiriyoruz...
uluğ ve batur, f. bahçe ile g. saray'ın şerefli mazilerinin lekelenmek istendiğini söylediler
galatasaray ve fenerbahçe kulüp başkanları şike iddia ve ithamlarını reddetmişlerdir.
«şike lâfı nereden çıktı, nasıl yayıldı? doğrusu bilmiyorum ve hayret içerisindeyim» diyen galatasaray kulübü başkanı suphi batur şu demeçte bulunmuştur: «galatasaray’ın 60 yıllık mazisinde halkı aldattığı görülmemiştir. uydurma bir hareketten başka bir şey değildir. ne fenerbahçe, ne de galatasaray, şerefleri mevzubahis olduğu zamanlarda hasılât ölçüsüne asla bakacak kulüpler değillerdir.»
batur, hasılat iddiasına cevaben «çarşamba gecesi yapılacak maçı seyircisiz oynamaya hazırız» demiştir.
uluğ «iddiaları reddederiz» diyor
fenerbahçe kulübü başkam ismet uluğ da, ikinci final maçını seyircisiz oynamaya hazır olduklarını açıklamıştır.
maçtan sonra suphi batur’a bu konuda teklifte bulunan ismet uluğ, şunları söylemiştir: «hiç bir idareci oyuncusuna şike maç oyna diye talimat veremez. böyle bir söz sarf eden idarecinin takım üzerinde otorite kurmasına imkân kalmaz ve bu, kulüpte anarşiye sebeb olur. şike iddiasını en şerefli sözlerimizle reddederiz. eğer halkta varsa, bu kanaat varsa, ikinci maçı seyircisiz oynamayı teklif ederim» dün geceki maçta seyircilerin takımlar aleyhindeki tezahüratını dikkate alan beden terbiyesi genel müdürü nuri gücüyener anadolu ajansına «ikinci maç seyircisiz oynanacaktır» demiştir. yine ajansa verdiği beyanat ta, müsabakada şike olup, olmadığı sorusuna «böyle mücadeleli bir maç için şike denilebilir mi?» cevabını veren gücüyener, seyircinin tutumu için de «faciâ» demekle yetinmiştir.
soyunma odaları
«hiç mi vicdan yok bu seyircide? kaç aydır her maçımız final, yorgunluktan uyku uyuyamıyoruz, bunlar hâlâ şike diye bağırıyorlar.»
fenerbahçe kaptanı şeref, bu şekilde seyirciden yakınırken futbol direktörü kemal atakul, «ben futbolcularıma nasıl şike yapın derim» diye basın mensuplarına dert yanıyor ve sözlerine şöyle devam ediyordu:
«ben maçın çarşamba'ya kalmasını hiç istemiyordum. takımımla eksik, şimdi hüseyin ile ismail de sakat, ikinci maça takım çıkartmamak ihtimalimiz var. hem ne zaman mevsimi kapatıp, ne zaman açacağız.»
galatasaray'ın antrenör meneeri gündüz kılıç da aynı konuya değinerek, «iki ezeli rakibin şike yapmasına ihtiyacı yoktu» diyor ve maç hakkında görüşlerini şöyle açıklıyordu: «her iki takım da pozisyona girdi, biz fırsatları değerlendirmesini bilseydik, çarşamba akşamına ihtiyaç kalmıyacaktı.»
maçtan sonra
maçtan çıkan seyircilerin bir kısmı beyoğlundaki g. saray - f. bahçe lokaline doğru yürümüşler ancak celbedilen emniyet kuvvetleri bir hâdise çıkmasını önlemişlerdir.
uefa genel sekreteri bangerter, federasyon başkanı apak, g. saray başkanı batur ve f. bahçe başkanı uluğûn, köprü adalar iskelesinde aldıkları karar:
final, yeni mevsime kaldı
o. ş. apak, kupa galiplerine galatasarayın gireceğini açıkladı. maçın bursa veya izmir'de oynanması teklifi şiddetli sıcak yüzünden kabul edilmedi
fenerbahçe ile galatasaray arasında yarın gece oynanması gereken kupa final maçı yeni sezona bırakılmıştır.
futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak, karan şehrimizde bulunan uefa genel sekreteri hana bangerter'le görüştükten sonra açıklamış ve avrupa kupa galipleri turnuasına galatasaray’ın katılacağım bildirmiştir.
federasyon başkam apak saat 14.30’da galatasaray ve fenerbahçe kulüp baştanlarını federasyon bürosuna dâvet etmiş ve final maçının bursa ve izmir'de yapılması konusunda görüşlerini sormuştur. fenerbahçe başkanı ismet uluğ, «uefa genel sekreteri burada. kendisiyle görüşüp, bu maçı yeni sezona bırkıp bırakmayacağımızı soralım. sezon kapandı. çocuklara bu sıcakta futbol oynatamayız» demiştir. galatasaray başkanı suphi batur da teklifi destekleyince, toplantıya katılanlar, başkan apak dahil, federasyondan çıkıp, son süratle köprüdeki ada iskelesine hareket etmişlerdir. o esnada saat 16.00 vapuruyla büyükada'ya harekete hazırlanan uefa genel sekreteri hans bangerter, karşısında federasyon ve kulüp başkanlarını görünce şaşırmıştır. üçüncü türkiye kupası finalini yeni sezona bırakan tarihi karar ada iskelesinin merdiven altında alınmış ve bangerter müsabakanın yeni sezona bırakılmasında bir mahzur olmadığını bildirmiştir.
* futbol federasyonunda herkes galatasaray - fenerbahçe türkiye kupası maçından bahsediyor ve: «kim çıkardı bu şike hikâyesini. seyirciyi kışkırtan kim?» diyordu. fenerbahçe kulübü başkanı ismet uluğ: «efendim ne şikesi? bakın bu nereden çıktı anlatayım» diyerek atıldı ve konuşmasını şöyle bitirdi «cumartesi günü türkiye spor yazarları derneği idarecileri üç kulübün başkanını dağcılık kulübüne dâvet ettiler. ben gittim. suphi de geldi. hakkı, danıştay'a bir kanun lâyihası hazırlıyormuş. iki sefer biraz bekleyin diye telefon etti. bir türlü kurtulup gelemedi. biz orada spor yazarları idarecileri ile bu sene takımlarımızın yapacakları «spor yazarları kupasını görüştük. bir arada yemek yedik. suphi ile de birbirimize iğneli sözler atarak ertesi günkü maçta ne kadar iddialı olduğumuzu da gösterdik. maçtan sonra bana gelip de «bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü. neden suphi bey ile galatasaray - fenerbahçe maçından önce yemek yediniz» demezler mi? ayol bundan daha tabii birşey olur mu? biz genç yaşımızdan beri suphi ile arkadaşız.» bu sırada suphi batur, kulübü galatasaray'ı telefonda arıyordu. ulug'a döndü: «ismet, çeviriyorum çıkmıyor neden acaba?» dedi. fenerbahçe kulübü başkanının cevabı şu oldu:«gene telefon parasını ödememişsinizdir. kesmişlerdir.»
* futbol federasyonunun istanbul temsilcisi remzi tosyalı, gelene geçene masasının üzerinde duran büyükçe taşı göstererek: «iyi ki başımı eğdim. yoksa bu koca taş beynimi delecekti» diyordu. tosyalı her hâdiseli maçtan sonra bürosunun taşlandığına işaret ediyor ve konuşmasını şöyle tamamlıyordu; «eski kırmızı fenerli evlere döndük.»