6 haziran 1961 de başlayacak tunus spor festivaline 23 yaşından küçük gençlerden kurulu milli takımımız iştirâk edecektir. tunus federasyonuna gerekli cevap gönderilmiştir.
g. saray takımı santrforu metin yeni bir sıhhî kontroldan geçirilmesi kaydı ile takıma alınmadı
tunus’la 1 kasım’da ankara'da karşılaşacak olan dünya kupası aday kadrosu dün açıklanmıştır.
polonya maçından evvel bir kalb yetersizliği iddiasiyle oynaması mahzurlu görülen galatasaraylı metin oktay yeni bir kurul
muayenesinden geçirilmesi kaydıyla şimdilik kadro dışında bırakılmıştır. teknik direktör saim kaur «metin'e verilen raporun vâdesi sona ermiştir. maçlara çıkmasına mini bir hali yoksa, kendisini elbette milli kadroya çağıracağız.» demiştir.
kaur, milli kadroda yer alan futbolcular hakkında şunları söylemiştir: «adaylar arasında, kendilerinden çok şey beklediğimiz şöhretler var. bu futbolcuları, önümüzdeki zaman içerisinde tekrar kazanabilmek için kadroya dâvct ettik.»
bugün beykoz sahasında beykozla saat 15.30'da ilk idman maçını oynayacak aday kadroda çu futbolcular yer almaktadır:
«ismail kurt, şükrü, şeref, ali ihsan, şenol, aydın, ogün (fenerbahçe), necmi, sanlı, yusuf (beşiktaş), turgay, doğan, candemir, tarık, yılmaz (galatasaray), abdullah (gençlerbirligi), ercan, yılmaz (istanbulspor), talât, yılmaz (ordu takımı)»
metin oktay'ı son defa viyana’da prof. polzer'in doçentine muayene ettiren galatasaray idare heyeti üyesi dr. ali tanrıyar, «metinin sağlam olduğunu gösteren rapor ve elektrolar mevcuttur.» demiştir.
hiç farkı yok... sanki hep türkiye'de oynuyormuşum da, bir milli kadroya seçilmişim gibi... italya'dan geldiğimi bile unuttum desem inanın. işte etrafımda şerefler, metinler, ismail'ler, necmi'ler, ogün'ler, hep eski dostlarım, eski saha ve takım arkadaşlarım. kimi, neyi yadırgayacağım?
heyecanım da farksız... tıpkı eski milli maçlar öncesindeki hava içindeyim.
maçın ankara'da oluşunu, bir güzel tesadüfle birleştirip daha da ümitleniyorum. belçika milli maçını hatırlıyorum. 1957’nin son ayındaydı. gene 19 mayıs stadına çıkmıştık. ve 1-1 biten maçta milli takımımıza bir gol kazandırmıştım. ankara gene uğur getirir, hem bu defa galip çıkarız diye düşünmekten kendimi alamıyorum. elbette gol atmak güzel şey, ama şimdi golü, golleri atmak kadar arttırmak arzusu içindeyim. yıllar sonra bana değer vererek çağıranları mahçup etmemek için çalışacağım.
millî maçı beklerken, arkadaşlarla sık sık eski milli karşılaşmalardan konuşuyorum. attığımız golleri, iyi oynadığımız maçları zevkle anıyoruz. tabii başarısız geçenleri de... bu arada aklımdan hiç çıkmayan o bükreş maçı... romanya’ya 3-0 yenildiğimiz milli karşılaşma... sonunda kalecilik de düşmüştü bana. bir de gol yemiştim. hiç unutmam onu. fakat ne yapayım?
sahaya gol atmak vazifesiyle çıkıp da kaleye geçmem gerekince...
tunus maçı içinyaptığımız antrenman müsabakasında belki de bekleneni veremedik. galatasaraylı, beşiktaşlı arkadaşlar, ligdeki maçlarını düşünüyorlar haklı olarak. ben de yol yorgunluğunu ve yurda, hem de bir milli vazifeyle dönmenin heyecanını atamamıştım. fakat pazar günü hepsinden silkinmiş olarak, bütün gayretimizle oynayacağımıza inanıyorum.
pazar'dan sonrası ise hakikaten zor... portekiz, çekoslovakya, romanya, üçü da kolay altedilemeyecek rakipler... ama her şeye rağmen, kendi sahamızdaki maçlarda üçüne karşı da başarı elde etmemiz mümkün. onların sahalarında oynayacağımız müsabakalarda ise, işimiz çok zor... bunu düşünerek tunus maçının, ciddi bir deneme olmasına çalışacağız. yeni tanıdığım genç arkadaşların da, hakikaten büyük kıymetler olduğunu gördüm. kısacası, elbirliğiyle pazar gününe hazırlanıyoruz. birbirimize inanıyoruz, güveniyoruz da...
komite, necmi - ismail, doğan - şeref, ercan, ali ihsan - tarık, yusuf, metin, can, aydın tertibi üzerinde duruyor. son idaman bugün...
turhan doğu ankara'dan bildiriyor
pazar günü tunus'a çıkacak (a) milli takımımız bugün açıklanacaktır. teknik komite ve antrenörün şu tertip üzerinde durdukları anlaşılmaktadır: «necmi - ismail, doğan - şeref, ercan, ali ihsan - tarık, yusuf, metin, can, aydın.»
hastalığı sebebiyle istanbul’da tedavi edilen, g. saraylı talât'ın takıma alınıp, alınmayacağı, doktorların vereceği raporlara bağlıdır.
adaylar bugün istanbul’dan gelecek galatasaraylı ve beşiktaşlı futbolcularla birlikte son bir idman yapacak ve kat'i onbir bu çalışmanın sonunda tesbit edilecektir.
dün sabah çankaya civarında yürüyüş yapan futbolcular öğleden sonra otelden çıkmamış ve galatasaray - beşiktaş maçını radyodan dinlemişlerdir.
baş antrenör cihat arman, futbolculara istirahat saatlerinde kitap okumalarını tavsiye etmekte ve «baklavasına» salon oyunları oynamalarına müsaade etmektedir.
geçen sezon tunus'ta ümid milli takımımızla berabere kalan tunus milli takımı değişik ve kuvvetli bir kadro halinde bugün başkente gelcektir. milli maçta kaç oyuncu değiştirileceği konusu, iki taraf idarecilerinin yarın yapacağı toplantıda tesbit edilecektir.
büyük bayramı başkentte kutluyoruz. heyecanlıyız, sevinçliyiz...
çocuklar geçit törenini görmek için sabırsızlanırken, gelen, haber hepsini üzdü. dâvetiye bulunamamıştı. ama, başka bir mutlu olay üzüntülerini dağıtıverdi. sabah çankaya'ya doğru yürüyorduk. birden sayın cumhurbaşkanımız cemal gürsel’in geldiği haberi yayıldı. tam çankaya köşkünün önündeydik. gürsel de merasim kıtasını teftişten dönüyordu. futbolcular «paşamızla konuşup, maça dâvet edeceğiz» diye tutturdular. ama, ne mümkün. arabalar, askeri vasıtalar ve kalabalıktan başkanla konuşmaya imkan yoktu. merasim olmasa, mutlaka çoksevdiği milli takım futbolcularıyla birkaç dakika da olsa sohbet edecek, hatırlarını sorup, başarılar dileyecekti. biz de saf halinde dizilip tam önümüzden geçerken kendisini selâmladık. gürsel tanımıştı çocukları. eliyle selâm verdi.
öğleden sonra herkes radyonun başındaydı. beşiktaş - galatasaray maçı büyük bir heyecanla takip edildi. can bile uzun zamandır lig maçlarımızın havasından uzak kalmış olmasına rağmen radyonun başından ayrılmadı. bir noktaya dikkat ettim. fenerbahçelilerde sanki sahadaymış gibi bir hâl vardı. eh, ne de olsa şampiyonluk ortağı sayılırlar...
büyük maçı böylece bitirdik. şimdi gelecekleri, istanbuldakileri bekliyoruz. bugün bir idman daha yapıp, cumartesiyi istirahatla geçireceğiz. pazara maç var. başkentte tunus’a karşı iyi bir oyun çıkaracağımız ümidindeyim. çocukların idmanlardaki çalışkanlığı ve maçı önemseyişi, beni ümitlendiriyor...
romen hakem rodelescu'nun idaresindeki maçta, biri kaleci olmak şartiyle üç futbolcu değişebilecek. ankara radyosu, maçı 14'ten itibaren naklen veriyor
namık sevik ankara'dan bildiriyor
millî futbol takımımız bugün saat 14’te 19 mayıs stadında tunus «a» millî takımiyle karşılaşacaktır.
romen hakemi rodelescu'nun idaresinde ve cezmi başar'la v. necdet arığ'ın yan hakemliklerinde oynanacak maça tarafların şu tertiplerle çıkacağı bildiril mekledir:
türkiye: necmi - doğan, b. ismail - şeref, talât, ali ihsan - tarık, sanlı, metin, can, aydın.
tunus: s. sassi - benze rti, lemine - seghaier, habacha, gnaba, a. sassi, chetali, cherif, benanior, djedidi.
maç sırasında, biri kaleci olmak şartiyle, üç oyuncu degişebilecektir.
türkiye - tunus maçını, normal bir milli karşılaşma havasın dan olağanüstü hüviyete çıkaran özellikleri şöyle sıralamak mümkündür:
1. bu maç, milli takımımızın dünya kupası elemelerine hazırlanmağında iyi bir fırsat değerindedir. takımımızı, o zorlu elemelerde en verimli tertibe kavuşturabilmek için, bugünkü tunus maçından büyük ölçüde faydalanmak imkânı vardır. gereği kadar tanımadığımız tunus futbolu hakkında duyduklarımız, rakibimizin pek hafif olmadığını ve milli takımımızın gücü hususunda yeter fikir vereceğini ortaya koymaktadır.
2. a milli takımımız, iki yıldır hiçbir maçını kazanabilmiş değildir. bugün alınacak bir galibiyet, a takımımızın bir bakıma şeytanın ayağını kırmasına fırsat verecek ve belki de bir dönüm noktası olacaktır.
3. tunus'un kısa süre önce romanya'yı yenmiş olması, a milli takımımızın tunus önünde sağlayacağı bir galibiyet daha değerlendirilecektir.
4. maç, bir başka yönü ile, bir revanş hüviyetindedir. bu yılın haziranında tunus'ta 1-1 berabere biten karşılaşmanın kendi sahamızdaki revanşını almamız muhakkak ki sevinç uyandıracak’ tır.
5. uzun zamandır sahalarımızdan uzak kalan can bartu’nun tekrar, hem de milli forma ile görünmesi, bugünkü maçın câzibesini arttıran bir başka nokta olacaktır. bartu'nun göstereceği gayretin derecesi, millî takımımızın dünya kupası hazırlıkları yönünden de önem taşıyacaktır.
6. fenerbahçe kaptanı şeref has'ın 26 ncı defa milli formayı giyeceği bu maç, şerefin 25 millî maçın armağanı olan gümüş madalyayı almasıyla da ayrıca renklenecektir.
7. tunus gibi iyi tanımadığımız ülkelerin sportif kudreti, futbol gücü hakkında bilgi edinmemiz de, bugünkü karşılaşmanın özelliklerinden sonuncusunu teşkil edecektir.
işte çeşitli açılardan bakıldığında. gerçekten önem vermemiz gereken bugünkü türkiye - tunus milli maçı, peşin görünüşüyle takımımızın favoriliğini ortaya koymaktadır. dünkü antrenmanda atletik kabiliyetleriyle dikkati çeken, kısa zaman önce romanya’yı yenmek başarısını sağlayan tunuslu futbolcuların kolay kolay boyun eğmeyeceği sanılmaktadır.
maçı, saat 14‘ten itibaren ankara radyosu naklen verecektir.
bugünkü türkiye - tunus millî maçı için iki tarafın yetkilileri iddialı konuşmamakta ve dostâne bir maç olması temennisinde bulunmaktadır.
aşağıda üç türk ve iki tunuslu otoritenin maç hakkındakş düşüncelerini okuyacaksınız...
muhterem özyurt (türk futbol federasyonu başkanı): tunus'la yapacağımız karşılaşma. dünya kupası maçlarına hazırlık mahiyetindedir. rakibimiz, kuvvetli ve anlaşmış bir takımdır. futbolda, rakibi küçümsemek daima kötü sonuçlar vermiştir. peşin bir hükümde bulunmamakla beraber. iyi oynadığımız takdirde, maçı kazanabileceğimizi söyleyebilirim. can'ın iltihakı, arkadaşlarına kuvvet vermiş ve morallerini yükseltmiştir.
salâh benjennet (tunus futbol federasyonu genel sekreteri): bizim esas gayemiz, türk - tunus dostluğuna kuvvetlendirmek, iki memleketin kardeş gençliğini birbirine daha yaklaştırmaktır. türk sporcularının ziyaretini iade etmek için geldik. elbette iyi oynamak isteriz. fakat netice bizim için asla mühim değil. yenmek, yenilmek farksız... yeter ki sadece bir maç olsun. bu arada da türk dostlarımız, tunuslu gençlerin spordaki kudreti hakkında iyi bir intiba edinsin. amacımız bu...
saim kaur (türk futbol federasyonu teknik komite başkanı): tunus'la yapacağımız karşılaşmadan ümitvar olmakla beraber, son galatasaray - beşiktaş maçında oyuncuların hareketlerini beğenmedim. daha canlı ve sür’atli bir oyun oynamalarını beklerdim. onun için diyorum ki: tunus maçını, karşımızda çok büyük bir rakip varmış gibi oynamalıyız. ancak, bu şekilde maçı kazanabiliriz.
andre gerard (tunus milli takunı antrenörü): türk takımının bizden kuvvetli olduğunu biliyoruz. ama, biz de bütün gücümüzle oynayacağız. herhalde maçın, iki taraf için de zorlu olacağına inanıyorum. futbolcularımızın iyi oyun göstermesini, galibiyetten daha fazla istiyorum.
cihat arman (türk milli takımı antrenörü): tunus milli maçı için elimizden gelen gayreti sarfettik. bu çalışmalarımızın müsbet netice vereceğini ümit ediyorum. oyuncularımız gençtir, bir arada oynamaya alıştılar. galip gelmek, büyük gayret göstermemize ve fırsatlardan faydalanmamıza bağlıdır. gençlerime güveniyorum.
* bir gece önce başkente indiklerinde, pardesülerinin yakalarını kaldırmış evsahipleri tarafından karşılanan tunusluların, yüzlerini buruşturdukları ve içlerinden «eyvah, bu soğukta nasıl oynayacağız» endişesini duydukları seziliyordu. fakat dün hava birden açıp da, parlak güneş altında antrenman yaparken, bu defa yüzleri gülüyor. içlerinden de «iklim korkumuz azaldı» dedikleri farkediliyordu. bu sebepledir ki, 19 mayıs stadına geldiklerinde, başlarını eğip sahaya bakmak yerine başlarını kaldırıp havaya bakıyorlardı boyuna...
* tunuslular cana yakın insanlar... fakat «saat» e de bir hayli uzak.. meselâ dün 10.30 da gelceklerdi antrenmana. hattâ türk milli kadrosundaki futbolcular ve idareciler de staddaydı. hep bekledik, bekledik. saat 11 oldu, gelen yok, giden yok, 11.30 oldu, gene görünürde tunuslular yok. nihayet 12 yi birkaç dakika geçe çıkış tünelinde göründüler, işte o bekleyiş sırasında can bartu «ister misiniz, dedi, bunlar yalnız antrenmana değil, yarın maça da gelmesinler...»
* can'ın dikkatini çeken bir nokta da, futbol federasyonunda aynı şahısları görmesi olmuş.. «bizde de değişiklik büyük» diye anlatıyordu. «ben avrupa ya gitmeden önce, sabah erken kalkan federasyonu kurardı. demek artık modern metodlar hâkim..»
* «10 yıl önce milli formayı ilk defa genç millî takımda giymiştim. o zaman da antrenörümüz cihat arman'do. şimdi cihat ağabey benim 25 inci maç gümüş madalyamı alışımda da yine antrenör..» diyen şeref, «acaba, sualini ortaya atmaktan da kendini alamıyor, acaba altın madalyaya da ulaşmak nasip olacak mı?» ve ardından can'a da takılıyor: «sen maçın câzibesini arttırdığın için, herhalde hasılattan hisse alırsın...» fakat etraftan atıldılar: «hasılat değil, nasihat alır gider bizim bildiğimiz...»
* federasyon başkanı muhterem özyurt da «bak can, dedi, iyi oynamazsan, ikinci askerliğe alırız ve kalırsın burada...»
* tunus takımı antrenörü gerard andre, nice takımında lefterle beraber oynamış «ben lefter’i türkiyede antrenör bulacağımı sanıyordum» dedi. «hayır, cevabını aldı, futbolcu hâlâ...»
* federasyon teknik üyesi saim kaur, son galatasaray -beşiktaş maçında çıkan modaya uymuş: «asla» diyor, «favori olduğumuzu kabul etmiyorum..» bu gidişle «favori» sözü argoda ya da hakaret lügatinde yer alacak ve mahalle arasındaki maçlarda kafa göz yararak kavga edenlere rastlayacağız: «ben favori ha? favori senin babandır.»
ilk 20 dakika rüzgâr gibi esen fakat sonra durulan takımımız ikinci yarıda çok sönüktü...
tunuslu'lar saha ortasında güzel paslarıyla göz doldurular
tunus'a sadece gol attık: 4-1
metin kapntanlığını mükemmel bir oyunla değerlendirirken, lazio'lu can da klâsını gösterdi. goller: metin 2, can, aydın
halit kıvanç ankara'dan bildiriyor
milli takımımız dün tunus’u 4-1 yenerek, iki yıllık galibiyet açlığımızı giderdi, fakat dünya kupası elemelerine hazırlık yönünden, futbol olarak yeteri kadar doyuramadı...
ne de renkli başlamıştı maç... kasım'dan çok mayıs’a yakışan, pırıl pırıl hava... 19 mayıs stadını son yerine kadar dolduran 30 bini aşkın sporsever istiklâl marşını ne canlı söylemişti. sonra şeref, 25 milli maçını değerlendiren gümüş madalyasını federasyon başkanı özyurt’tan ne iftihar, ne heyecan içinde almıştı. ve ne hızlı girmiştik oyuna: daha ikinci dakika tamamlanmadan metin'in kaleciden gelen topu yakalayıp aşırtma bir pasla ileri yollaması, aydın'ın da bu pası aynı ölçüde kıymetlendirmesi, köşeyi bulan bir şutta ilk golümüzü kazandırmıştı. bu, metin’in ilk güzel hareketiydi ve daha nefis bir çoklarının başlangıcı idi. sonra bütün gözleri üzerine çevirten can, bazısı klâsının ifâdesi, bazısı italyan sahalarından ithal malı fevkalâde hareketler gösteriyordu. daha dört gün önceki lig maçında sahada sezilmeyen sanlı, bu defa parlıyordu.
metin in harika golü
işte şâhâne bir gol 19 mayıs'ı dolduran 40 bin kişiyi havaya kaldırdı. dakikalarca alkış tutulacak güzellikte idi metin’in bu golü. a. ihsan'dan gelen topu zor pozisyonda yakalamış, iki kişiyi geçmiş, sökerek gitmiş, kalecinin parmaklarını kırarcasına müthiş bir şutla ağları sarsmıştı... ve bir dakika geçmeden gene metin üçüncü golde de hissedar oluyordu: aşırttığı topu can mükemmel bir vuruşla ağlara mıhlamıştı. tunusluların ofsayt itirazında bulunduğu bu golde hakikaten ofsayt tartışmasına girişilebilirdi.
ilk 20 dakikanın rakkamla ifâdesi 3-0'dı. ve bu 20 dakikada gösterdiğimiz oyun da iyi sayılırdı. ama sonra? takımımız gittikçe durgun tempoya girdi. ve tunuslular kalemizi sıkıştırır hale geldi, işte sağlı sollu üç korner sonunda korktuğumuza da uğradık: kale önünün karışıklığı içinde tunus solaçığı topu yerden ağlarımıza gönderdi. üç dakika geçmeden ikinci golü de yiyorduk: necmi, öylesine boşa çıkmıştı ki. misafir sol için kafası ile boş kaleye giden topu ismail son anda kurtarmasa durum 3-2 olacaktı.
rüzgar dinince...
ikinci yarıya da, bu durgun havada başladık. ilk 20 dakikanın yarattığı ümitler, takımımızın oyunu gibi gittikçe dağılıyordu. yok yok, şu anlardaki futbolumuzla dünya kupasında birşeyler beklememiz fazla iyimserlik olurdu. kaptanlığını, mükemmel bir futbolla değerlendiren metin, gümüş madalyasını fevkalâde gayreti ile kıymetlendiren şeref ve bir de genç sanlı, takımın en başarılıları olarak parlıyorlardı. takımda degişiklik bekleyenler haklıydı. bu arada sakatlanan necmi'nin yerini nihat aldı. sonra da ogün sağaçığa girdi. ama takımdan çıkarılan oyuncunun sanlı olduğu farkedilince büyük bir hayret kapladı stadı. en iyilerden sanlı mıydı çıkarılması gereken?
ogün... metin... gol
taze kuvvet ogün sağdan akınca, metin de topu kafa ile ağlara göndermişti ve eğer hentbol olmasa daha önce, dördüncü gol tabelâya geçecekti. bu sıralarda can’ın bir köşeye çekilmiş gibi oyuna az girmesi fazlaca dikkati çekiyordu. belki de can, kendisini yeter derecede gösterdiğine inanmıştı. fakat metin kendi gayretini yeter bulmuyor, daha iyisini yapmağa çalışarak bu defa sayılan dördüncü golü de atıyordu. ancak bu golün hazırlayıcısı ogün'ün iki kişiyi geçerek verdiği pas da metin’in şutu kadar güzeldi. bu golden bir dakika önce ise, tarık'ın yerine yusuf'un alındığını görmüştük. beş dakikada ne yapabilirdi yusuf? zaten oyun bitiyordu. 4-1 lij galibiyet elbette güzeldi. iki yıldır beklediğimiz bir galibiyet olduğu için daha da güzeldi. fakat bu güzelliğe rağmen staddan pek de mutlu ayrılamadık. maçın başındaki sevincimizin yerini maçın sonunda sanki bir iç ezintisi almıştı. galiba dünya kupası için hissettiğimiz endişe, 4-1‘in zevkini gereği gibi duymamızı engellemişti.
neticesi parlak, fakat oyun itibariyle yine de bir değer taşımayan bir galibiyet aldı milli takımımız tunus karşısında... peşinen söyleyeyim ki polonya maçındaki gibi dökülmedik. hele ilk devrede can'ın da iltihakı ile ahenkli bir şekil gösteren hücum haltımız bizi ümitlendirmişti. fakat ikinci yarıda can’ın durması ile tamamen söndü ve dağıldı.
can'dan hepimiz pek çok şey beklemiştik. o ise beklenenin yüzde on gorsoniyesini verebildi. gerçi misafir sanatçı, artistik bir kaç güzel hareket ve birkaç avrupai numara gösterdi, ama yine de o bir kurtarıcı değil, eski fenerbahçeli can’dı...
şüphesiz ki can'ın bu yabancı kalışında, uzun senelerin ayrılığının mühim rolü vardı... bunun dışında bizce daha önemli olan husus, can'ın yapmak istediğini bâzı takım arkadaşlarının anlayamamış olmasıydı... meselâ tarık, meselâ aydın... can'ın uzattığı her topta yanlış yerlere kaçıyorlardı. genç futbolcu sanlı’yı galatasaray beşiktaş maçından bu yana formda ve gayretli gördüğümüzü kaydederken. metin’i de eskisinden çok farklı bulduğumuzu söylemek isteriz. her hareketinden klâs ve ustalık akıyordu metin’in... hele attığı ikinci gol şapka çıkartılarak selâmlanacak kadar şâhâne idi. aslında tunus a attığımız dört gol de birbirinden güzeldi.
fakat müdafaamız: başta necmi olmak üzere dökülmüştü... doğan için, «maçın sonuna doğru toparlandı»; «ismail fena değildi, ali ihsan büyük futbolcu olmak kompleksi içinde, talât yok denecek kadar pasif ve şeref için bütün gedik veren yerleri dolduran bir elemandı» demek yerinde olacaktır.
ya tunus dediğimiz... bırakalım, dünya kupasındaki rakiplerimizi, avrupa’da ismi yeni yeni geçmeye başlayan rakiplerimiz onlar... farklı mağlûbiyetlerine rağmen orta sahada topa hâkim ve kollektif futbol bakımından zaman zaman bizden üstün gözüktüler. evet, netice itibariyle parlak sayılabilecek bir galibiyet aldık. fakat bu bizi rehavete götürecek bir başarı değil, bilâkis bir tehlike çanı olarak kabul edilmelidir.
evet tunus'u açık farkla yendik. ancak, tamamen yeni bir hüviyet içinde sahaya çıkan takımımızın bu açık farklı galibiyete rağmen eksik tarafları olduğu gerçeği de ortaya çıktı. bana göre bu noksanlar önemli bir sebebe dayanıyor: futbolcuların yeniden bir araya gelmelerinden.
bundan sonra yapacağımız maçlarda bu eksikliklerin giderilmesine çalışacağız. karmalar adı altında yabancı takımlarla, milli takım adı altında milli takımlarla karşılaşacağız. hedefimiz kollektif futbolla galibiyete gitmektir. bugün buna yaklaşmış olduğumuzu söyliyebilirim. her geçen maç bizi biraz daha ileri götürmekte ve bize yol göstermektedir. ancak çalışmalarımız hızlı bir tempoda cereyan etmemektedir.
şahsen milli takım antrenörü olarak bu güçlükleri yeneceğimizi ve yakın bir gelecekte galibiyetlerimizi kollektif futbolla sağlıyacağımızı ümit ediyorum.
neden bilmem, bu galibiyete sevinmedim. eee diyeceksiniz «canım dört gol ne oluyor? bunlar sevinmeğe kâfi değil mi?» ha, doğru hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden şık, hepsi birbirinden tutulmayacak gollerdi bunlar. hele metin'in ilk golü? nasıl aldı o top’u, nasıl kaleye yaklaştı ve nasıl vurdu? söke söke attı derler ya. öyle bir şeydi.
bundan başka milli maçın hepsi bu kadardı. bir takım oyunu gösteremedikten, bütün oyun boyunca takım halinde çalışamadıktan sonra ufacık tunus'a attığın dört gole gel de sevin bakalım.
* millî takımdaki çocuklar gücenmezse, bir lâf edeceğim: evvelâ can'ın maçı idi. 32 bine yakın seyirci. 8 bin de beleşçisi var ankara'nın; eder 40 bin. şimdi açık konuşmak lâzım. can gelmeseydi kaç bin kişi gelirdi türkiye - tunus maçına?
* can oyunun başında özlediğimiz çocuktu. sol ayağını şâhâne hareketlerle donatıyor, tarık ve metin'le verkaçlara giriyordu. iki defasında tarık anlamadı bunu. sonra sonra, ne tarık, ne de diğerleri can’la futbolünden bir şey anlayamadılar. kornerlere can gidiyor, frikiklere can gidiyor, taçlara can gidiyor, defanstan çıkan bütün toplar kendi ayağına gelsin istiyordu. eh, böyle olunca da...
* can, ikinci devrede fazla bir şey vermedi takıma. belki aldanıyorduk. ama f. bahçe'deki günlerinin çok dışındaydı signor... heyecanlıydı belki, arkadaşlarını yadırgamıştı belki. anlıyamıyorduk. maamafih futbola, meşin topa yukarıdan bakan bu delikanlı ne olursa olsun bu milli maçın en renkli adamıydı. geldi, oynadı ve gitti. ayrıca para kazandırdı dâvetiye gönderenler. misafirin böylesine can kurban.
* sanlı'yı çıkardılar ikinci yarıda. bu, garip bir olaydı. takımın en iyilerinden birini çıkart, en kötülerinden birini bırak, sonra beşiktaş'ın gönlünü almak için beş dakika kala yusuf'u oyuna sok...
haydi canım siz de. futbolümüz avrupa seviyesinde değil diye üzülüp duruyoruz. dünkü çamı, dünya kupasındaki rakiplerimizde, mesela portekiz'de, romanya'da veya çekoslovakya'da devirecek kaç idareci vardı?
kadehlerimizi bu parlak galibiyetin şerefine kaldıralım beyler...
başkan benjennet "4 gol yiyeceğimiz aklımızın köşesinden geçmezdi" metin de "can'la oynaınca işler değişir" dediler
turhan doğu ankara'dan bildiriyor
teknik yöneticiler sevinçli, futbolcular sevinçli, velhâsıl herkesin yüzü gülüyordu millî takımın soyunma odasında. öyle ya, fransa’yı, romanya’yı dize getiren tunus milli takımından l-l’in revanşı hem de açık farkla alınmıştı.
futbolcular bir yandan duşlarını alırken, bir yandan da konuşuyorlardı. «fark daha da çok olabilirdi ama...»
millî takım antrenörü cihat arman ise, dünya kupası arifesinde tunus’la yapılan bu özel maçta yeni bir tertip denediklerini ve bu yeni tertibin istenilenlerin hepsini tatbik etmesinin imkânsız olduğunu belirterek şu konuşmayı yaptı: «dünya kupasına hazırlanmak için bir kaç hususi milli maç daha yapmamız lâzım. ancak bu sayede eksiklikler tamamlanır, futbolcular birbirlerine alışır.»
metin: «can'la iyi anlaştık»
iki golün kahramanı metin, can'ın gelişinin millî takımı moralman takviye ettiğini söyleyerek «gördünüz maç sırasında kendisi ile bilhassa top alış verişlerinde ne kadar anlaştık değil mi? can'la yanyana oynayınca herşey değişir» diyordu.
can ise, düşüncelerini şu cümlelerle ifâde etti: «uzun yıllar sonra ilk defa milli takımda oynuyorum. elbette ki arzu ettiğim şekilde faydalı olduğuma kani değilim. maçın başlarında attığımız goller bizi rahatlattı. ve bundan sonra da işi hafiften aldık. sahaya gelince çok kötü idi.»
tunuslular şaşkındı
tunus soyunma odasında gerek futbolcuların ve gerekse idarecilerin yüzünde acı ile karışık bir hayret ifâdesi de okunuyordu. kafile başkanı salih benjennet’in ifâdesine göre, hiç de bu kadar açık farklı mağlûbiyet beklemiyorlarmış. ama salâh benjennet, bunları söylerken türk takımının da formda olduğunu ilâve ediyor ve en çok can ile metin‘i beğendiğini, ikisinin de büyük futbolcu olduğunu da ekliyordu.
hakem rodelescu ise, iki takımın da centilmence sahada mücadele ettiğini. metin, can ve şerefi çok takdir ettiğini açıkladı.