* ilk oynadığı, * ilk beraberlik aldığı, * ilk puan aldığı, * deplasmanda oynadığı ilk, * deplasmanda ilk puan aldığı, * deplasmanda beraberlik aldığı ilk maç.
not: o yıllarda tam bir fikstür olmadığı için göztepe ilk maçını 2. haftada yapmıştır.
* evinde oynadığı ilk, * evinde beraberlik aldığı ilk, * evinde ilk puan aldığı maç.
not: o yıllarda takımlar haftasonları cumartesi ve pazar günü olmak üzere 2şer maç yaparlardı ya da birkaç hafta "bay" geçerlerdi. bu yüzden bu maç 2. hafta maçı olmasına rağmen aslında adalet'in ligdeki 3. ve evindeki ilk maçıdır.
not: adalet, 1946 yılında kırmızı-beyaz renkli adalet gençlik kulübü adıyla bir müessese kulübü olarak istanbul'da kuruldu. 1952'den itibaren istanbul ligi'nde mücadele etmeye başladı. 1959 ve 1959 - 1960 sezonlarında 1. lig'de (milli lig) mücadele etti. 1971 yılında alibeyköy adalet sk adını almış ve rengini turuncu-mavi olarak değiştirdi. 1980'de de alibeyköyspor adını aldı...
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan yaşar aksoy'un "gavur izmir'de gol sesleri: izmir'in takımları" başlıklı yazısından göztepe'nin kuruluş öyküsü;
musevilerin yoğun olarak yaşadığı asansör-karataş'tan güzelyalı'ya kadar tüm sahilin futbol örgütlenmesi, göztepe'de yoğunlaşmıştır.
göztepe kulübü ilk olarak kokaryalı (güzelyalı) tarlalarında yaşam buldu.
parlak günleri çok gerilerde kalan göztepe, türk futbolundaki yerini bundan 65 yıl önce, yani 1925 yılında aldı. ancak göztepe'nin doğuşu adını aldığı semtte değil, 1989/ 90 sezonunda şampiyonluk için kıyasıya mücadele ettiği (ve önümüzdeki sezonda da edeceği!) aydın'da gerçekleşti.
altay'da 1923 yılında başlayan huzursuzluk hâlâ durulmamıştı. pek çok kişi bir grup futbolcunun siyah-beyazlı ekipten ayrılarak altınordu'yu kuruşunu bir türlü unutamıyordu. takım içinde bir grup tek çarenin yeni bir takım çatısı altında toplanma olduğu konusunda görüş birliğine vardı.
nebil ve vedat kardeşler, ferit simsaroğlu, necati nüzhet ve muzaffer bir aydın seyahati sırasında yeni bir kulüp kurma fikrini benimsediler ve gayrıresmi olarak göztepe'nin temellerini attılar. aydın dönüşü altay'da hemen kongre toplandı ve nebil ve vedat kardeşlerin öncülüğündeki grup kararlarını açıklayarak kongre salonunu terkettiler. bu hareket ile göztepe resmen kurulmuş oldu. kulüp binası göztepe'de olduğu için yeni kulübe göztepe adı verildi ve renk olarak da sarı-kırmızı seçildi.
başlangıçta oldukça dar olan kadro, daha sonra diğer küskünlerin de katılmasıyla genişleyip güçlenmeye başladı. altay'dan yeni kurulan göztepe'ye son katılan oyuncu, yeni takımını soyadı kanunu çıktığında kendisine soyadı olarak alacak kadar seven ve sarı-kırmızılı takımda sembolleşen fuat (fuat göztepe) oldu.
izmir'in bu yeni kulübü, koptuğu altay'la ilk maçını 1926 yılında oynadı, ilk maçın galibi 5-2'lik skorla altay olurken, o gün günümüze kadar sürüp gelen ezeli rekabetin temeli atıldı.
göztepe, 1937 yılındaki güçbirliği hareketi sırasında dönemin valisinin emri ile izmirspor ile birleşerek doğanspor adını aldı. güçbirliği bir sezon sonra dağılmasına rağmen göztepe ligde ertesi sezon da doğanspor adı ile mücadele etti ve şampiyon oldu. ancak ilk kongrede yeniden göztepe adını aldı.
göztepe, kuruluşunun ertesi yılı izmir ligi'ndeki yerini aldı. fakat çok yeni bir kulüp olması ve çevresinden yeterli desteği görememesi nedeniyle, sarı-kırmızılı ekip ilk yıllarında ligde pek başarılı sonuçlar elde edemedi. doğanspor adıyla katıldığı 1937-38 sezonunda göztepe, mahalli lig'deki ilk şampiyonluğunu kazandı. bu başarı sarı-kırmızılı ekibe yeni oyuncular kazanma şansını da birlikte getirdi. zira o güne kadar göztepe semtindeki futbol meraklıları bile başta altınordu ve sonradan izmirspor olmak üzere diğer takımları destekliyor, yeteneklerini bu takımlarda sergilemeye çalışıyorlardı.
izmir takımları milli lig'deki ilk maçlarında kuvvet derecelerini gösterecek.
milli lig maçlarının ikinci hafta karşılaşmalarına bugün mithatpaşa stadında devam edilecektir.
günün ilk maçını izmir lig dördüncüsü göztepe ile istanbul lig altıncısı adalet yapacaktır.
göztepe, milli ligde ilk maçını oynayacağı için takım hakkında fikir yürütmek ve müsabakanın neticesine ait bir şeyler söylemek yersiz oalcaktır. çetin geçeceği tahmin edilen maça son dakikada bir değişiklik olmazsa taraflar şu tertiple çıkacaklardır:
29 ve 30 uncu dakikalarda göztepe önce gürsel'in, sonra hakkı'nın ayağından iki fırsat kaçırdı. hem de kıl payı ile...
ve biz de yarım saat beklediğimiz heyecanı tadıverdik. ondan evvelki yarım saatin nasıl geçtiğini yalnız stadda olanlar bilir.
hemen bir dakika geçmeden adalet solaçığı ortaya deplase olmuşken sağdan aldığı bir topla dalıverdi, fakat mükemmel top alışını o kadar pis vuruşla tamamladı ki, kaleci yerde bloke ederken iş işten geçmişti...
43 üncü dakikada da arif'in yaptığı ortaya ali'nin yapıştırdığı kafa şütünü erdoğan bloke edemedi ama suplesi nefisti.
işte dünkü göztepe - adalet maçının ilk devresi bundan ibaretti.
halbuki ikinci devre iş değişecekti. sadece selahattin'in eski "büyük" günlerini hatırlatan birkaç kurtarışı bile zevkle seyredilecek şeylerdi. suples, cesaret, tecrübe, emniyet... işte selahattin dün bütün bunlara sahipti.
izmir'in sarı-kırmızılı dördüncüsü mithatpaşa stadında zorlu bir takım gibi gözükmedi. ama oyunun her anında işin ciddiyetini kavramış olarak çalışan bir onbirdi. kalecinin sakin stili, havalardan hakimiyeti, turgay'ı hatırlatan degajları... rahmi'nin kıvrıldığı ve top kontrolu... bahri, yılmaz, gürsel... bütün bunlar o "zorlu" görünmeyen takımın gene de "birşeyler"e sahip olduğunu gösteriyordu. bütün halleriyle iddialsız fakat gayretli idiler. ama adalet -son haftaların dağınık adalet'i- karşısında ister istemez yavaşlayan bir tempo içinde kaldılar. acaba rakip daha derli toplu bir futbol oynasa göztepeliler bu "amatör" futbol kabiliyetlerinin yerine başka birşeyler koyabilecekler miydi?
müsavi derecede "futbol" oynayan iki takımın, biri forvetlerinin yavaşlığına mağlup olurken, diğeri haflığına mağlup olurken, diğeri haf hattının topyekun hafif kalışına yeniliyordu. netice golsüz beraberlik oldu.