takımların kadroları belli oldu. maçı italyan piemonte idare edecek. laynsmenlikleri yerli hakemler yapacak
namık sevik
tarih, 6 haziran perşembe değil, meselâ: 6 kasım, 6 aralık veya 6 şubat olsa idi — ki bu meselâlara lig maçlarının oynandığı diğer aylar da ilâve edilebilirdi — tahmin yazımızın sonu şöyle bitecekti: maçın normal neticesi galatasaray lehine olacaktır... çünkü sarı -kırmızılılar, gerek ferden, gerekse takım hâlinde oturmuş ve anlaşmış bir ekiptir... ama bugün oynanacak maç için aynı şeyleri söylemek ve yazmak imkânsız... zira galatasaray ve beşiktaş, o günden bu yana mevcut kuvvetinden, formundan pek çok şey kaybetmiştir. bu düşüş galatasaray takımında daha süratli bir şekilde olmuştur. fenerbahçe mağlûbiyeti, onu teknik sebeplerin dışında moralman da sarsmış bulunuyor. müdafaada mevsim boyunca hissedilen aksaklıklar şimdi hücum hattına da intikal etmiştir. o kudretli, o şöhretli hücum hattı!... hani hatâları affetmeyen... geçen hafta ankara'da yün millî mensucat gibi bir rakibe tam doksan dakika hâkim oynamasına rağmen bir tek gol bile atamamıştır...
ya beşiktaş?...
evet, siyah - beyazlı takım da bozuk ve dağınık. hem de mevsimin başındanberi... bir türlü toparlanamayan, düzelemeyen beşiktaş bu sebeple puan cetvelinde beşinciliğe düşmüştür. takımda istikrar denen şey yoktur. eldeki mevcut elemanlar da bir hafta kendisinden ümit edilmeyecek kadar iyi futbol oynamakta, ertesi hafta ise aldığı müsbet notu sıfıra düşürecek kadar başarısızlık göstermektedir. ötedenberi müdafaadaki ağırlık, daha doğrusu boşluklar genç elemanları buralara yerleştirmek tecrübesi ile de müsbet bir netice vermemiştir. bu sebeple olacak yeni idare heyeti formsuz olmalarına rağmen gene eski şöhretlere şans vermek yolunu tutmuştur. hücum hattında ise emektar recep'in yokluğu kendisini fazlasiyle hissettirmektedir. vâkıa sol insayt oynayan ahmet, bu vazifeyi bir dereceye kadar başarıyor. ama bir tek ahmetle hücum hattını yürütmek ve netice istihsal etmek kabil olmamaktadır. hem ahmetin ileride oynaması, esasen zayıf olan müdafaa için de ayrıca bir kayıp teşkil ediyor.
yukardanberi izahına çalıştığımız hususlar netice olarak her iki tarafın da formsuz ve eski kuvvetlerinden pek çok şey kaybetmiş oldukları şeklinde ifade edilebilir. bu sebepşe sahadan «şu veya bu takım galip ayrılacaktır» diyemiyoruz. çünkü tahmin yazısı yazanlar için müracaat edilen ölçüler hassasiyetini bugün için kayıp etmiş bulunuyor.
bugün yapılacak federasyon kupası karşılaşmalarından beşiktaş – galatasaray müsabakasını italyan federasyonuna bağlı hakem piomente idare edecektir. yan hakemliklerini ise muvahhit afir, tevfik parlar yapacaklardır.
bugün galatasaray takımı beşiktaşa karşı şu kadro ile oynayacaktır.
turgay – saim, ismail – coşkun, ergun, b. ali – isfendiyar, suat, metin, kadri, güngör.
dün galatasaray futbolcuları ali sami yen stadında saat 16 da 20 dakika süren hafif bir idman yapmıştır. çalışmalar daha ziyade kültür – fizik şeklinde geçmiştir. galatasaraylılar dün akşam evlerinde istirahat etmişlerdir.
beşiktaş dün galatasaray’ı 2 - 1 mağlûp ederek prestiji kurtardı
sarı – kırmızılılalar mevsimin en bozuk oyununu çıkardılar. beşiktaş’ın iki golü de ilk devrede yapıldı
tahmin yazısı yazanlar bu sefer ihtiyatlı hareket etmişler, maçın neticesi hakkında kat’i bir hüküm vermekten kaçınmışlardı. buna sebep olarak da her iki takımın da lig maçlarının bittiği günden bu yana kuvvetlerinden, formlarından pek çok şey kaybetmiş olmaları gösteriliyordu.
beşiktaş hücumda ve müdafaada muvaffaktı
beşiktaşlılar ilk devrede hücumda, ikinci devrede de müdafaada başarı gösterdiler. maçın bitmesine yarım saat kala iki insayt ve sağaçıklarını geriye çekerek oynamaları «l» tribününde oturan spor otoriteleri tarafından tenkide uğramıştı: «daha çok vakit var, neden müdafaaya çekiliyorlar. galatasaray defansının dağınık halini görmüyorlar mı?» diyorlardı. evet, galatasaray defansı mevsimin en kötü oyununu oynuyordu. bu bir hakikatti. yüklenseler gol çıkaracakları da bir hakikatti… ama fizikman şişkin olan beşiktaşlı futbolcuların boğucu sıcak altında hücuma kalkamayacak kadar yoruldukları da bir hakikatti…
işte bu sebeple müdafaaya çekildiler. neticeye çoktan rıza göstermişlerdi. beşiktaş defansında yer alan bütün futbolcuların (**) yıldız almayı hak ettiklerini söylerken hücum hattına kaydırılan – ki bu isabetli olmuştu – ali ihsan’ın günün en muvaffak elemanı olduğunu belirtmek yerinde idi. verdiği paslardaki isabet, hele attığı ilk gol takdir edilmeye değerdi doğrusu…
galatasaray dağınıktı
beşiktaşın oyuna hızlı bir tempoyla başlamasına mukabil sarı – kırmızılı takımda bir durgunluk göze çarpıyordu. bu hal, gol yedikten sonra daha barizdi.
maçın cereyanı ve goller
boğucu sıcak altında oyuna saat 17 de beşiktaşın vuruşu ile başlandı. siyah – beyazlılar ilk dakikalarda rakiplerinden derli toplu ve ahenkli, ve bayağı da sür’atli oynuyorlardı. bu üstünlükleri tam «10» uncu dakikada semeresini verdi. coşkunun sürüklediği bir akında top ceza çizgisi üzerinde bulunan ali ihsan’a geldi. bu oyuncunun iki müdafiiyi çalımlayarak attığı sert şut bir anda fileleri buluverdi. doğrusu hakikaten güzel bir goldü bu… turgay, top havadan gitmesine rağmen mukabele edemedi.
beklenilmiyen bir anda atılan bu golden sonra galatasaraylılar bocaladılar. fakat bu uzun sürmedi. 17 nci dakikada isfendiyarın ortasına suatın yakın mesafeden kondurduğu kafa şutu direkten döndü. tribündekiler «şanssızlık» demeye vakit bile bulamamışlardı. ali bir anda kale önünde belirdi kafa ile topu beşiktaş ağlarına gönderdi: 1 - 1
maç süratinden bir şey kaybetmemişti. aynı temponun devam etmiyeceği daha doğrusu edemiyeceği biliniyordu. çünki bu insan gücünü aşan bir iş olurdu.
kadrinin 27 nci dakikada topu âdeta ceza sahası içersinde plânjon yaparcasına elle tutmasına italyan hakem seyirci kalmıştı yerli hakem olsa idi herkes hüsnüniyetinden şüphe ederdi. hakemliği haricinde venedikde ressamlık yapan «piomente» gerçi zaparta yemedi değil, yedi. ama herhalde anlamamış olmalıydı.
zira hatâ etmeye devam etti.
şaheser gol
34 üncü dakika gelip çatmıştı. küçük ahmet gerilerden bir fırtına gibi kopup gelmişti. kaleye 20 metre mesafe üzerinde bulunuyor, top ise önünde sekiyordu. doğrusu ahmetin bu mesafeden şut atacağı akla gelmiyordu. fakat k. ahmet akla gelmiyeni, akıl erdirilemiyecek şekilde yaptı. top bir fişek sürati ile tam doksan dereceden ağlara takılıverdi. son senelerde sahalarımızda bu kadar nefis, gole rastlanmamıştı..
ilk devre bu şekilde 2-1 beşiktaş lehine sona erdi.
ikinci devre
işte her şey ilk devrede k. ahmetin attığı golle sona eriyordu. ikinci devredeki oyun bir gram bal almak için bir kilo keçi boynuzu kemirmeye benzetilebilirdi. alkışlanacak bir tek güzel şuta, harekete 45 dakikalık zaman içerisinde rastlanılamadı. beşiktaş 2-1 lik neticeyi muhafaza etmek için müdafaaya çekilmişti. g. saray ise sayı çıkarmıya çalışıyordu. 42 nci dakikada kaleci varolu aşan topu özcan fedakâr bir atlayışla kafa ile çelmemiş olsa idi sarı - kırmızılılar beraberliği temin edeceklerdi.
galatasarayı son dakikada bir puandan eden bu hareket beşiktaşa galibiyet ve dolayısiyle de şampiyonluk yolunu açıyordu. sert hareketleri ile ateşli bir hatibe, daha doğrusu bir askere benzetilen venedikli ressam hakemin idaresi ise tatminkâr değildi. toulouse - fenerbahçe maçını piomente'nin idare edeceğini hatırlayanlar endişelerini saklayamadılar.
maçtan sonra siyah - beyazlıların soyunma odası neş’e içinde yüzüyordu
dün oynanan beşiktaş - galatasaray maçından sonra, beşiktaş kulübü reisi nuri togay. ikinci başkan abdullah ziya kozanoğlu ve hakkı yeten soyunma odasında futbolcuları ziyaret ettiler.
recep, sami ve çifte bülentler takım arkadaşlarını sırayla öptüler. onları idareciler takip etti.
ali ihsan, hakkı yeten'in elini öperken şöyle diyordu: beşiktaş'ın her zaman futbol oynıyabileceğini gösterdik. forvet oynamak daha rahat. ikinci devrede direğe çarpan topun gol olmadığına üzülüyorum.»
bu arada menecer kemal gürçelik'in konuşması herkesi birden susturdu: «çocuklar fevkalâde bir oyunla hem galibiyeti hem de vaad edilen 500 lira pirimi hakettiniz. her oyuncu kendisine verilen vazifeyi tam mânasiyle başardı. haflar müdafaa oyununu çok iyi tatbik ettiler.»
inönü stadyumu'nun 1947'de açılışında adı inönü iken, 1952'de siyasi nedenlerle adı mithatpaşa stadyumu'na çevrilmiş, 1973'de tekrar inönü stadyumu olmuştur.