27/05/2008 itibari ile en uzun süre gol yememe serimiz 4 er maç olup 2 kere olmuştur.bu seriler
1 - 07.12.1958 .. türkiye 0 - 0 bulgaristan .. ( özel ) 2 - 18.12.1958 .. türkiye 1 - 0 çekoslavakya .. ( özel ) 3 - 26.04.1959 .. türkiye 2 - 0 romanya .. ( 1960 avrupa şampiyonası elemeleri ) 4 - 10.05.1959 .. türkiye 0 - 0 hollanda .. ( özel )
1 - 16.08.2006 .. lüksemburg 0 - 1 türkiye .. ( özel ) 2 - 06.09.2006 .. türkiye 2 - 0 malta .. ( 2008 avrupa şampiyonası elemeleri ) 3 - 07.10.2006 .. macaristan 0 - 1 türkiye .. ( 2008 avrupa şampiyonası elemeleri ) 4 - 11.10.2006 .. türkiye 5 - 0 moldova .. ( 2008 avrupa şampiyonası elemeleri )
ankara'da «a», flibe'de «b» kadroları ile bugün: türkiye-bulgaristan
onlarda: metod ve disiplin, bizde: isimler ve bilenmiş azim
-gündüz kılıç
iki sene kadar evvel sofya'da oynanan galatasaray -dinamo maçını seyretmiştim. bulgarlar fevkalâde seri, deplasmanlı ve anlaşmış bir takım oyunu oynuyorlardı.
sonra, spor tesislerini, mekteplerini filân gezdirdiler. cidden çok metodik çalışıyorlardı.
şimdi bulgar milli takımı ile karşılaşıyoruz. bu maksatla çıkarılmış broşürdeki sıfatları beraberce okursak futbollerini ne kadar ilimleştirmek istediklerini anlayacaksınız,
1. angelov venceslav (yüksek spor ve küttür fizik ensütüsü futbol profesörü). 2. ormanciyev stoyan (devlet futbol antrenörü). 3. milev krum (bulgaristan a milli takımı ve cdna antrenörü).
bu isimler ankaraya gelen milli takımı kafilesinde bulunan antrenörlerdir.
kafileyle istanbuldan trenle beraber geldik. ankaraya yaklaşırken ciddi tavırlı birisi yanımda oturan federasyon asbaşkanı muhtar uygura yaklaşarak «futbolcular için otelde tam 10.30 da yemek istediğini bildirdi ve kalorileri hesaplanmış bir yemek listesini de takdim etti. bu zat kafilenin doktora imiş.
futbolculara lüzumlu gıdayı o seçermiş. sonra baş antrenör gelerek saat 14.00'de antrenman için sahayı istedi. bu arada hiçbir şeyle ilgisizmiş gibi oturan zatı da bana (kafile başkanı diye gösterdiler. halbuki doğrusu ben onu ankaraya giden kodaman bir memur sanmıştım. kafilede mükemmel bir vazife taksimi göze çarpıyordu ve reisin mudahalesini icap ettirecek hiçbir sivri hareket yoktu orta yerde.
şu kısa izahattan anlaşıldığına göre futbol işlerini pek iyi düzenlemiş ve yoluna koymuş olan bulgarların milli takımları asla ihmak edilecek bir oıı bir değildir. bütün bunlara karşı bizlerin nasıl hazırlandığımız da artık aramızda kalsın... işitmeyen varsa onlar da işitip kahrolmasınlar şu son günde... hem biz neler gördük. daha eğrei büğrü, daha oturmamış, daha formsuz takımlarla ne devler yendik de herkesleri hayretlerde bıraktık.
doğrusunu isterseniz bugün türk milli takımında cidden avrupa hatta dünya çapında futbolcu olan bir çok isim yan yana... takımlarındaki son oyunlarına göre formdalar da... üstelik bulgar futbolunu gerek basınımız gerek umumî efkâr asla küçümsemedi. bütün bunlar türk futbolcusunun azmini daima bileyen faktörlerdir. ama ne olur futbolcularımızaz aşağılık duygusu verecek şekilde kapanıp kalemizi savunmaya kalkmasak... başa baş dişediş mücadele etmiye çalışsak şu bulgarlarla, öyle sanırım ki, bulgar yüksek spor ve kültür fizik enstitüsü futbol profesörünü şaşırtacak bir netice alabiliriz o zaman...
ay-yıldızlı çocuklar güvenimiz var size...
siz de güvenirseniz kendinize, profesörlerin takımını getirirsiniz inşallah dize...
ankara'ya ayak bastığımız andan beri, tanıdık tanımadık, herkes ayni suali soryor: (ne olacak?) bir muvaffakiyetsizlik halinin endişelerini bertaraf edecek sözler duymak arzusu ile sorulduğu aşikâr bu suallere, hep aynı cevabı verdim: «korkmayın.»
korkmayın, diyorum, çünkü türk milli futbol takımının değerini, onu teşkil eden kıymetli futbolcularımızın kendilerine tevdi edilen bir vazifeyi hangi azim ve imanla yerine getirmiye çalıştıklarını, yakinen bilmekteyim.
(korkmayın).
türk futbolcusunun teknik kıymetine eklediği bu manevi cevher, bize aynı cevherle bir kere daha coşacağından şüphe etmediğim milli takımımız bütün memleketin beklediği güzel futbolu, bugün başşehrimizde oynıyacak ve göğüslerimizi iftiharla kabartacak neticeyi, inşallah istihsai edecektir.
bu neticenin nasıl istihsal edildiğini muhterem okuycularımıza yarın anlatabilmenin zevkli ve heyecanlı intizarı içinde, bir kere daha tekrarlamak istiyorum: (korkmayın.)
1938-39 senesinde istanbulda meşhur bulgar takımı leviskiye karşı oynamıştım. bulgar futbolü hakkında bana kanaat veren en son görgüm, budur. fakat tabii aradan seneler geçti ve birçok şey de değişti. yeni bulgar fut bolünü tanımıyorum. yalnız işitip okuduklarıma göre. bulgarlar devamlı sıkı ve metodlu bir şekilde çalışıyorlarmış. böylece avrupa piyasasında kendilerine sözü geçer bir yer yaptıkları da malûm...
bulgar futbolunu yakınen tanımayışıma rağmen pek tabiidir ki senelerdir aralarında bulunduğum bizim çocuklarımızın hususiyetlerini iyi bilirim. eğer çocuklarımız bulgarlardan haddinden fazla ürkmeyip, onlara oyun insiyatifini teslim etmeyecek şekilde cesur ve azimkar oynarlarsa 19 mayıs stadını muzaffer terketmemelerine hiçbir sebeb yoktur. onlar kendilerinden üstün sayılan takımlarla oynadıkları zaman herkesi hayretler içerisinde bırakan bir kudret kesbediverirler. böyle bir gününde olan ay-yıldızlı onbirimize dünyanın en komple takımları karşısında bile şans tanırım.
yalnız şunu da söyleyeyim ki onbirimiz sahada ayyıldızlı forma için ter dökerken biz seyircilere de büyük vazife düşüyor. takımımızı bilhassa muhtaç olduğu zamanlarda sportmenlik ve olgunluk hudutları dahilinde teşvik etmeliyiz. ayyıldızlı forma sahiplerine candan iyi şanslar dilerim.
bugün ankara'da 19 mayıs stadında bulgaristan «a» milli takımı ile karşılaşacak olan ay - yıldızlı 11 in kaptanı, değerli futbolcumuz lefter küçükandonyadis, maç hakkındaki görüşünü, milliyet'e aşağıdaki makalede vermiştir.
"takım arkadaşlarıma güveniyorum. inşallah şerefli bir galebe alırız"
çok zayıf olduğu muhakkak bulunan bir rakiple bile yapılsa milli maçların havası başkadır. milli maç, milli vazife demektir. bu bulgar maçında ise. benim şahsen arkadaşlarımdan daha ağır bir mesuliyet altında bulunduğumu biliyorum. millî takım kaptanlığı gibi büyük bir şerefe nail olmanın kıymetini takdir ediyorum. bu bakımdan iftiharım ve memnuniyetim sonsuzdur. bana düşen de bu şerefe lâyık olacak şekilde çalışmaktır.
bulgar futbolunun çok iyi bir seviyede olduğunu biliyorum. hele milli takımın 8 oyuncusunun bir takımdan alınması, takım ahengini temin hususunda çok mühim rol oynar. bu bakımdan karşımızda anlaşmış bir takım bulacağız. bulgarların bu avantajlarına rağmen takım arkadaşlarıma güveniyorum. maça iyi hazırlandığımızı zannederim. bulgarların ne kadar sert, süratil, deplasmanlı olduklarını düşünerek, futbolcu olarak bunu daima gözönünde tutacak ve ona göre bize verilecek taktiği yerine geirmek için bütün gücümüzle oynayacağız. bu milli vazifeyi yapmak için hepimiz elimizden geldiği kadar çalışacağız. gayemiz, elbette kazanmak. amma bunun kadar mühim olan bir isteğimiz de, iyi futbol oynamaktır maçın memleketimizde oynanması da bizim hesabımıza bir avantajdır.
son olarak şahsımı alakadar eden bir noktaya işaret edeyim:
benim için, açıkta oynamak istemiyor tarzında sözler sarfediliyor. ben herşeyden evvel futbolcuyum. nereye koyarlarsa orada oynarım. hele milli takımda. milli bir vazifede benim için yer değil, sadece ay-yıldızlı forma bahis mevzuudur.
hangi mevkie konursam orada bütün gücümle çalışacağım. inşallah sahadan yüz akı ile çıkar ve şerefli bir galebe elde ederiz,
zemedelsko zname gazetesinin münekkidi simeonov'a göre maç
iki gündür türkiye'nin misafiri bulunuyorum. gördüğüm ve duyduklarımdan, bütün türkiye'nin bu maça büyük bir alâka gösterdiği anlaşılmaktadır.
ben bu müsabakanın, her şeyden evvel tam bir dostluk havasu içinde geçeceğinin izlerini görmekteyim.
bir spor muharriri olarak, spor tarihini daima tetkik etmişimdir. bu sebeple söylüyorum. «türk futboluna yalnız son müsabakalara göre değil eski tarihlerdenberi tanımaktayım. 1934 senesinden beri türk ve bulgar kulüpleri arasında cereyan etmiş müsabaların neticeleri gibi türk futbolunun son seneelerde beynelmilel sahada aldığı neticeler, bu cümleden olarak, macaristan muvaffakiyetiniz malûmumdur.
bildiğimi söylediğim türk futbol tarihine göz atmakla, türk futboluna nasıl kıymet vetilmek lâzımgeldiği ve türkiyenin ne çetin bir rakip olduğu kendiliğinden anlaşılmaktadır.
bugünkü müsabakayı bu ışık altında kıymetlendirmek gerekirse, diyeceğim ki, bizim kazanmak ihtimalimiz sizin kazanma ihtimaliniz kadardır. fakat her iki tarafı da memnun edecek netice, ancak beraberlik olur.
bununla beraber sizin galibiyetiniz bizi, bizim galibiyetimiz sizi, iyi bir oyun oynamak şartıyle aynı derece şüphesiz memnun edecektir.
şunu bilhassa ilave etmek isterim ki, bu karşılaşmadan beklediğimiz 0 esas gaye, iki memleket arasındaki sportif münasebetlerin dostane inkişaflar göstermesidir. bilvesile, misafiriniz olduğumuz andanberi, tezahür etmeğe başlayan ananevi türk misafirperverşiğine teşekkür ederim.
türkiye ile bulgaristan arasındaki altıncı «a» milli maçı, bugün saat ondortte 19 mayıs stadında oynanacaktır. bu, 1932 yılındanberi iki millî takımın ilk karşılanmasıdır. bundan önece oynanan «5» maçtan «2» sini türkiyenin (2-1 ve 3-1). 2 si bulgaristanın (5-1 ve 3-2) galibiyetiyle bitmiş. 1 maç ta (3-3) berabere neticelenmiştir. 5.11.1932 deki son maç bulgaristan'ın 3-2 galibiyetiyle sona erdiğine göre, bugünkü maç bir bakıma 26 yıl önceki karşılaşmanın reanşı olacaktır.
kapalı hava, ıslak saha
milli maça sahne olacak ankarada hava çok kapalı ve yağışlıdır. meteorolojiden alınan resmi bilgi, bugün havanın nisbeten ısınacağını ve sühunetin sıfırın üstünde altı dereceye kadar yükseleceğini, ancak yağışın aralıklı olarak devam edeceğini göstermektedir. iki gündür yağan yağmur 19 mayıs stadı sahasını ağırlaştırmış ve çimenleri kaygan hale getirmiştir. bu bakımdan oyuncuların top kontrolünde zaman zaman güçlük çekmeleri beklenir. saha iki takıma da aynı derecede tesir edecek sanılmaktadır. zira türk takımı olsun, bulgar takımı olsun, yağışlı havada ve ağır sahada oynamağa alışık futbolculardan kuruludur.
takımımız açıklandı
«a» millî takımımızın tertibi dün resmen açıklanmıştır. bu, ötedenberi düşünülen ve bizim de muhtelif vesilelerle bildirmiş olduğumuz onbirdir. takımımız maça «özcan - ismail, basri - mustafa, naci, b. ahmet - lefter, metin, şeref, can, kadri» şeklinde başlayacaktır. gerektiği anda değişiklik yapılarak yedek elemanlardan faydalanılacaktır. yedeklerin oyuna girmesi hususunda kesin bir sıra yoktur. değişiklik, takımda her hangi bir aksama görüldüğü anda yapılacak ve aksayan tarafa en uygun görülecek eleman takıma konacaktır.
bulgar takımı gizli
bulgar mili takımı dün saat 9.35 de trenle ankara'ya gelmiş ve öğleye ve kadar istirahat ettiktensonra saat 14.30 da 19 mayıs stadında bir antrenman yapmıştır. futbolcular lâstik ayakkabı ile katıldıkları bu idmanda çeşitli kültür fizik hareketlerinden sonra ceza sahası dahilinde hentbol oynıyarak çalışmışlardır.
bulgar «onbir»i ancak maç saatinden az önce açıklanacaktır. bu hususta kafile başkanı bazı mevkilerde henüz tereddütleri olduğunu, bu arada sol bek, sol haf ve sol açık yerlerinin kendilerini düşündürdüğünü söylemiştir.
maçta üç oyuncu değiştirilebilecek
türk ve bulgar federasyon temsilcileri dünkü görüşmelerinde milli maç'ın şartlarını tesbit etmişlerdir. iki taraf, maçın sonuna kadar biri kaleci olmak üzere 3 oyuncu değiştirilebilmesi üzerinde anlaşmıslardır. böylece oyunun her anında oyuncu değiştirilebilecektir.
bulgar milli takımının sahaya beyaz forma ile çıkacağının bildirilmesi dolayısiyle, forma değiştirmek ev sahibi türk takımına düşmüştür.
maç hakemleri
bugünkü türkiye-bulgaristan «a» milli maçını avusturya federasyonuna mensup üç hakem idare edecektir. bunlardan josef stoll maçın hakemliğini, steiner ile roman da laynsmenliklerini yapacaklardır.
namzetlerimiz son günü istirahatle geçirdi
namzetlerimiz maçdan önceki son günü dinlenerek geçirmişlerdir. bu arada özcan ve verol tekrar tedavi görmüş. basri de iyleşmiştir. programa göre dün öğleden sonra sinemaya gidecek iken, sinemalarda yer bulunmayışı karşısında futbolcular otomobillerle dikmen'e götürülmüş ve bir gazino'da çay içtikten sonra tekrar kampa gelmişlerdir. akşam yemeğinden sonra masaj yapılmış ve saat 22.00 de yatılmıştır. antrençr remondini bu sabah futbolculara maç üzerinde teknik bir konuşma yapacaktır.
maça alâka büyük
ankara'da herkes maç bileti derdine düşmüşken, şimdide diğer vilayetlerden ve bilhassa büyük miktarda istanbul'dan gelen meraklılar, bu derdi şiddetlendirmiştir. havanın yağışlı olması sebebiyle kapalı tribün biletlerine tehacüm fazladır.
- maçın yıldızlarını bulgar gazeteci simeonov, gündüz kılıç. eşfak aykaç, fikret kırcan ve halit kıvanç'dan kurulu 5 kişilik ekip vermiştir. ekip, hakemlerin 3 yıldızlık idare gösterdiğinde ittifak etmiş, ancak futbolculara yıldız verilmesinde ittifak hasıl olamamıştır. bu arada bulgar sağhafı dr. boskov'a üç kişi 1, iki kişi 3, sağiç g. dimitrov'a üç lişi 3, iki kişi 4, ismail'e, metin'e üç kişi 2, iki kişi 3, mustafa'ya. şerefe üç kişi 3, iki kişi 2, naci'ye iki kişi 4, bir kişi 3, bir kişi 2, lefter'e, kadri'ye üç kişi 1, iki kişi 2 vermiştir. can'ın 4 yıldız alacağında ekip ittifaka varmıştır. maç'ın bitimine 8 dakika kala solaçığa giren g.s. li ahmet çok kısa müddet oynadığı için kendisine yıldız verilmesi uygun görülmemiştir.
yer yer gölcükler yapmış bir sahada oynanan türkiye-bulgaristan a'lar maçında kalite vasat, can fevkalâdeydi
halit kıvanç ankara'dan bildiriyor
türkiye - bulgaristan «a» milli takımları dün 19 mayıs stadının yer yer su birikintileriyle dolu çimen sahasında karşılaştılar ve vasat kalitede bir oyundan sonra golsüz berabere kaldılar.
devamlı yağmur yağmasına rağmen, stada toplanmış seyirci adedi 35 binin üstündeydi. sabah saat 6.30 da stadın kapıları açıldıktan az sonra iki kalenin arkası dolmaya hasadı. saat 9.30 da tribünlerin üçte ikisi| dolmuştu bu sırada 16 amele ellerinde kürek ve kovalarla göründüler. devamlı yağmurdan sahanın pek çok köşesinde birikmiş suları, daha doğru tabirle gölcükleri yok edeceklerdi. ne çare ki, 16 amelenin saat 13 30 a kadar çalışması sahayı iyi futbol oynanacak hale getiremedi. maçın başlamasiyle beraber oyuncular kaymağa, top da sık sık gölcüklere saplanıp kalmağa başladı tam «gürel bir saha» diye sevinirken bu defa da tanrının rahmeti, sevincimizi yarıda bıraktırmıştı.
takdire değer bir tablo
saat 13.30 da avusturyalı üç hakem sahaya çıkarak kontrol ettiler. tam bu anda yağmur da durmuştu. yağmurun bütün maç boyunca yağmayışı ve ancak oyun bittikten bir saat sonra başlaması, sabahtan stada koşan binlerce açık tribün seyircisinin tek talihiydi.
saat 13.20 de tribünlerde şemsiyeler kapanırken, bayraklar açıldı. büyük türk bayrakları yer yer havaya kaldırılıyor ve «ya ya ya, şa şa şa millî takım çok yaşa» avareleri duyuluyordu. şık üniformalariyle sahada görünen hava kuvvetleri bandosu bu tezahüratın artmasına sebep oldu. 104 kişilik bando çalarak pistte tur yaparken gözler çıkış kapısına çevrildi. şimdi sağlık ekibinin geçit resmi başlamıştı. önde pelerinli 5 sıhhiye memuru yürüyor, arkalarından da iki sedye taşıyan beyaz eşofmanlı dört genç, onların peşinden de kırmızı eşofmanlı altı top toplayıcı geliyordu. sıhhiyecilerin ve top toplayıcıların bu muntazam kıyafeti ve vazifeye geliş şekli, herkesin takdirini kazandı.
bulgarlar ısınıyor
saat 13.46 da bulgar takımı mavi eşofmanlariyle sahada göründü. önde kaptanlar dr. boşkov olarak ortaya geldi ve halkı selamladılar. sonra da eşofmanlı olarak ısınma hareketleri yaptılar. şüt attılar. 8 dakika süren çalışmadan sonra misafir takım tekrar içeri girdi. saatler 13.55 i gösterirken. iki takım kaptanı lefter ile dr. boskov önde, iki takım yanyana sahaya çıkıyordu. bulgarlar beyaz forma, beyaz don, beyaz çorap. bizimkiler ise kırmızı forma, beyaz don, kırmızı çorap giymişlerdi. iki kalecinin kazağı ve donu da siyahtı.
saha ortasındaki seremoniyi takiben bando bulgar ve türk millî marşlarını çaldı. avusturyalı hakem stoll başlama düdüğünü öttürürken, saat tam 14.05 idi.
ilk akın - ilk tehlike - ilk korner
oyuna ay-yıldızlı gençlerimiz başladı, fakat ilk akını bulgarlar yaptı ve ilk tehlikeyi de biz atlattık. bulgar sağaçığının şütünü özcan bloke ettikten sonra, sağiçlerinin tehlikeli inişi, topun bir su birikintisine takılmasiyle kesildi.
ilk favlü bulgarlar melin'e yaptılar. ilk ofsayta düşen de, sağaçık milanov oldu. ilk fırsatı 3. dakikada yakaladık. ne yazık ki, lefterin ortasından ve şerefin kafasından gelen top metinin sert şütü ile kaleye girerken rakip beke çarparak kurtuldu.
ilk korneri 5. dakikada bulgarlar kazandı. bunu özcan'ın biri hatalı görülen iki çıkısı ve kurtarışı takip etti.
9. dakikada soldan inen kadri faulle durdurulduktan sonra büyük bir tehlike ile karşılattık. saldan soliçterinin çektiği kornerde özcan çıktı, lakin topa hakim olamadı, salaçığın boş kaleye çektiği şüt, bir talih eseri avuta çıktı.
takımımız açılıyor
ilk 15 dakikada bilhassa ortadan ve sağdan inen bulgarlar, müdafaamızı hayli taryik ettiler. bu sırada defansınız sık sık gedik vermesi de, ay-yıldızlı onbirden başarı bekliyenleri epey endişelendiriyordu. hele bir akında özcanın topu kurtarırken, naci'ye çarpması santrahafımızın kısa bir müddet sakatlık geçirmesine sebep oldu. fakat 15. dakikadan sonra müdafaamızda bir toparlanma görüldü. bu, gittikçe gelişti ve nihayet sağlam, muvaffak bir müdafaa gördük. geri hatlarımız düzelince forvet de rahat akın yapmak imkanını buldu.
üç ortamız metin - şeref - can, nefis kambinezonlarla sık sık rakip kaleye inmeğe başladılar. bilhassa can fevkalâde oyunlarından birini gösteriyordu. 22. dakikada can'ın şandeli bir dakika sonra da metinin yerden şütü nefisti. lâkin biri dışarı çıktı, diğerini de kaleci yakaladı. iki açığımızın geri oynaması, kendilerinden beklenen verimi azaltıyordu. bu bakımdan akınlarımız ekseriya ortadan inkişaf etti. 17 dakikada özcan, güzel bir müdahale ile yerden gelen falsolu şütü kurtardı.
muhakkak golü ismail kurtarıyor
maçın tam 31. dakikasında tribünlerde bir korku kasırgası. kornerden gelen topa özcan öıkmış, tutamamıştı. santraforları bunu kafayla şüta çevirdi. top boş kaleye girerken iyi yer tutmuş, ismail, mükemmel bir kafa müdahalesiyle muhakkak bir golü önledi.
37. dakikada metin - şeref anlaşması, şerefin sıkı şütünün az farkla avta gitmesiyle neticesiz kaldı. öukabil akında, özcan ayağı kaymasına rağmen sert bir şütü kurtarmayı başardı. ilk devre bu şekilde golsüz sona erdi.
2. devre ve yeni bulgar sağaçığı
ikinci devreye iki takım tek değişiklikle çıktı. bulgarların sağaçık mevkiine diev girmişti. bu oyuncunun fırtına inişleriyle daha ilk dakikalarda sıkışmağa başladık. bu arada sırasıyla ismail, naci ve özcan tehlikeli üç akını kestiler. maçın 55-60 dakikaları arasında oyunda sertleşme alâmetleri görüldü. aynen 1. devrede olduğu gibi maçın bu yarında da ilk 15 dakikadan sonra takımımız açılmış ve hücum teşebbüsünü almıştı. maçın 66. dakikası, en büyük talihsizlik anımız oldu. lefterin sağdan dört kişiyi çalımla geçtikten sonra yaptığı nefis orta boş vaziyetteki metin'e geldi. ancak, metin'in kale ağzından kafa vuruşu. top epey havadan avt. bu, yakaladığımız fırsatların en büyüğü idi.
maçı kaptansız bitiriyoruz
68. dakikada kalemiz çok sıkıştı. bulgar santraforu iniyor, topu sagiçe verdi. bir şüt, gol için kafi... basri yetişiyor ve sakatlanmak pahasına bu muhakkak tehlikeyi kornerle savuşturuyor. kornerden gelen top da özcanın muvaffak bir yumruğuyla uzaklaştı. rahat nefes alıyoruz.
şimdi akın sırası bizde. 72 dakikada şerefin çok sıkı şütü direğin hemen yanından dışarı çıkıyor. 79. dakikada da, b. ahmet'in soldan ve yandan nefis frikik atışını da bulgar kalecisi güçlükle kornere atabiliyor.
maçın bitimine 7 buçuk dakika var. hakem oyunu durdurdu oyuncu değiştiriyoruz. «akşamdan sonra sabah şerifler olsun» nev'inden bir değişiklik bu. son 7 dakikada giren futbolcu ısınmağa bile vakit bulabilir mi acaba? ancak, ondan daha önemli olanı, takımın kaptansız kalışı.. çünkü çıkarılan lefter... evet lefter günün de değildi. amma bu değişiklik için, son dakikayı mı beklemek lazımdı? son dakikada çıkarılanın takım kaptanı olduğu da bir an düşünülmeliydi. nitekim hakem maç'ın bitiş düdüğünü çaldığı anda dr. boskov gelip bulgar kaptanı olarak hakemin elini sıkacaktı. ya bizden? bizden kimse gelmiyecekti... hakemin elini sıkmağa. galiba asıl eli sıkılacak son dakikadaki bu garip değişikliği yapandı.
tekrar oyuna dönelim. şimdi ahmet karlıklı takıma giriyor ve solaçığa geçiyor. bu. ahmet'in ayyıldızlı formayı ilk defa giyişi.. kadri de sağaçı ğa alındı. son dakikalarda iki kaleci karşılıklı iki güzel yumruk çıkışı ile birbirine nazire yapıyor, bu kurtarışlar kale ağlarının meşin topla kucaklaşmasını önliyen son hareketler. maç 0-0 bitiyor.
bu, oyunun en doğru ve haklı ifadesi... bulgar takımı bizden üstün, futbolu bizden iyi oynuyor. saha ve hava şartları bir yana. bizden üstün görünen bir rakiple berabere kaldık. netice bizim için hakikaten başarı... kalemiz önünde müdafaaya katlanmyıp rakiplerimizle başa baş hücum oyunu oynamış olmamıza da ayrıca memnun olabiliriz. stadtan bu memnuniyet içinde ayrılıyoruz.
türk takımını bütün maç boyunca endişeli bir haleti ruhiye içinde gördüm. beri yanda çok dikkatli ve temkinli oynadılar. kendi saha ve seyircili önünde yapılan bu müsabakada daha rahat oynamamış olmalarını «beynelmilel tecrübe noksanı»ı» ile izah ediyorum. takımın bu zaafı bertaraf edildiği takdirde. korkulacak bir rakip olmak vasıflarımı büsbütün artacaktır.
şunu söylemek isterim ki, türk millî futbol takımında daha kuvvetli bir hüviyet bulmayı umuyordum. fakat karşımızdaki fazla çekimser halleri sebebiyle her halde bu hüviyete bürünemediler. takımın zayıf tarafı forvet hattıdır. insicamlı bir oyun oynıyamıyor. en iyi futbolcularınız can ve mustafa'dır.
takımınız neticeyi ilk devrede almak azmile oynadı. bu maksatla iki santraforla oynamak yoluna gitti. biz bunu derhal farkedilp gerekli tedbiri aldık. bu taktiğin muvaffak olamıyacağı hâl için başka bir şey düşünülmemiş olduğundan bizim müdafaa işimiz çok kolaylaşdı. yalnız, ferdi kabiliyetlerle, iş yapmaya çalışarak forvette ahenk teminine çalışmamanız zannederim hatalı oldu. fakat, neticeyi tabil addetmek lâzımdır. şayet - 0-0 - olmasaydı 1-1 olmalıydı.
ben şahsen milliyetin yıldız bareminde türk takımı hakkında şöyle yıldız vermeyi uygun görürüm: özcan (**) - ismail (**), basri (***) - mustaf (***), naci (**), b. ahmet (**) - lefter (*), metin (**), şeref (***), can (****), kadri (**)
her maçtan sonra stadyomda soyunma odalarına gidilir. dün ise soyunma odaları stad da değil ankara'nın iki büyük otelinde idi.
milli takımımız maçtan sonra otele oldukça neşeli geldi. futbolcuların hepsi «bulgar futbolunun üstünlüğünü ve rakip takının kuvvetini gördüklerini, bu bakımdan alınan beraberliğin iyi bir netice olduğunu» söylüyorlardı. bu arada b. ahmet son üç rakibimizden en kuvvetlisinin bulgarlar olduğunu ifade edince çocukların çoğu kendisine iltihâk etti. yalnız can, romenlerin bulgarlardan daha iyi olduğunu söylüyor. lefter ise romen ve bulgar futbolunun ayni derecede kuvvetli olduğunu belirtiyordu. çocukların çoğunun ittifâk ettikleri bir husus, son üç milli maçımızdaki bir husus, son üç milli maçımızdaki en iyi oyunu bu maçla oynadıkları idi. kadri ve büyük ahmet «o kadar çok yorulduk ki» diyorlar ve ilave ediyorlardı, «çok kuvvetli rakibimize karşı çok çalışmam gerekti.»
futbolcularımız bulgarlardan bilhassa sağbek, sağhaf, santrahaf, sağiç ve santraforu beğenmişlerdir. naci bulgar santrahafı için «şahane» derken can ilâve etti: «santrahah değil kral kral» özcan, oyunda zaman zaman ayağındaki arızanın kendisine acı verdiğini söylüyordu. basri'nin ise maçtaki bir sakatlıktan dolayı dizi şişmişti, sık sık pantolonunun paçasını sıvayıp dizine bakıyor ve «allah vere de başıma bir dert çıkarmasa» diyordu. bu arada futbolcular 300 er liralık milli maç primlerini aldılar.
galatasaraylı ahmet milli formayı giydiği için çok memnundu. fakat, çok kısa oynadığı için kendini gereği gibi gösterememiş olmaktan korkuyordu.
otelde hemen bütün çocuklar lefterin odasına uğrayarak kendisine üzüldüklerini söylüyorlardı. umumi kanaat takım kaptanı olan bir oyuncunun son dakikada çıkarılmasının hoş bir hadise olmadığı merkezinde idi. lefter ise şöyle diyordu: «kaptan oldıığum bir milli maçta ve son dakikalarda takımdan çıkarıldığım için elbet de üzüldüm. ama, madem öyle münasip gördüler mesele yok. fakat ondan çok üzüldüğüm cihet sahadan çıkarken yerime giren ahmet arkadaşımı öpmeyi unutmam oldu. fakat bana çık denildiği anda o kadar şaşırmıştım ve böyle bir şeyi o kadar bekle miyordum ki, ahmedi öpmeyi de unuttum. milli olan bir arkadaşıma bunu yapmam lâzımdı. nitekim maçtan sonra derhal kendisine koştum ve kucakladım. beni son dakikada değil de daha evvel çıkarmış olsalardı belki daha iyi olurdu zannediyorum. çünkü o zaman yerime giren arkadaş da kendini gösterebilecek vakit bulurdu. şunu da söyliyeyim ki. ben bazan açık oynamasam deyince bunu kapris sayıyorlar. fakat değil, ben on iki senedir kulüp takımında insayit oynuyorum. ama milli maç oldu mu ya sağ ya sol açığa konuyorum. buna rağmen çok üzgün değilim. çünkü, kuvvetli bir rakibe karşı gayet iyi bir netice aldık. buna memnunum.»
orhan şeref apak da lefter'e gelmiş, . «sakın başka türlü düşünme, bir defans oyunu yapmak üzere seni çıkardım» diyordu.
orhan şeref apak, maç hakkında da bize şunu söyledi: «alınan neticeyi tatminkâr buluyorum. bence son üç maçtaki en iyi oyunu bugün oynadık. bulgar takımı da gördüğüm takımların en iyilerinden, bunu berabere kaldığımız için söylemiyorum.»
bulgarlar pek memnun değildi
bulgarların kaldığı otelde ise bizim çocuklardaki kadar memnuniyet havası sezilmiyordu. bulgar futbolcuları türk takımını umdukları kadar kuvvetli bulmadıklarını söylediklerine göre, belki de böyle bir rakibi, yenememiş olmaktan dolayı üzgündüler. bu arada, sahanın çok kötü durumundan da uzun uzun şikâyet ettiler. bulgar milli takımı kafilesi reisi angel pondof fikrini şöyle hülâsa etti: «maç gayet mücadeleci bir tempo üzerinden cereyan etti. bunun sebebini herşeyden evvel sahanın çok ağırlaşmış olmasından izah ediyorum. ikinci sebep ise türk takımının çok enerjik oyunu: oyuna teknik cephesinden göz atarsak bu manada. iki taraftan da mütemayiz oyuncular vardı. mesela sizden can, bizden panayalov'a ve kolev'i zikredebilirim. hakem maçı gayet güzel idare etti. müsabakanın centilmence cereyan etmiş olması takdirle zikredilmek gerekir. biz teknik bakımdan belki biraz üstündük, fakat neticenin beraberlik olmasını tabii karşılıyorum.»
devlet antrenörü ormanciev diyor ki: «türk futbolunu bugüne kadar iyi tanımıyordum. yalnız beynelmilel sahada aldığınız neticelere bakarak iyi futbol oynadığınızı tahmin etmekte idim. oyunun gayet kötü bir sahada cereyan etmiş olması her iki tarafa da hakiki seviyesine çıkamaması neticesini verdi. fizik kifayeti itibarile fevkalâde olan takımınızda tekniği kuvvetli oyuncular da var: can, metin, lefter gibi. bizim takımımızda nazım rolünü oynayan boskov'un henüz geçen sakatlığı ve sahanın ağırlığı dolayısiyle hakiki değerinde çalışamamasından çok kaybettik. hakemden çok memnunuz. seyircileriniz kendi takımlarına yürekten bağlı. fakat bizim güzel hareketlerimizi de takdir edecek kadar da sportmen. kardeşçe ve dostça cereyan eden maçın neticesinden memnunum. ve beraberliği tabii bir netice, olarak kabul ediyorum.»
dün oynanıp, berabere biten bulgaristan maçını maalesef lehimize çeviremedik. bütün futbolcularımıza, son sennelerde, en çok enerji sarfettikleri müsabakayı çıkarmış elmalarına rağmen, galibiyete ulaşamamamızdaki evvel sebebi, rakibin knvveti ile izah zannederim doğru olacaktır. milli takımımız, bu kuvvetli rakip karşısında müdafaada, her türlü takdirin fevkinde başarılı çalıştı. markajcı, enerjik ve heyeti mecmuan itibariyle şuurlu bu müdafaa, rakibin sürat ve deplasman kolaylığı ağır sahada müşkülleşince aşılması zor bir duvar haline geldi. bulgarların olgun bir futbol anlayışı ile eriştirdikleri, geliştirdikleri bütün hücumlar karşısında, oyunun ilk birkaç dakikası hariç, zaaf alâmeti göstermiyen bu müdafaa önündeki hücum elemanlarımız, ferden orta, iyi ve çok iyi olmalarına rağmen ahenkli ve insicamlı bir hücum manzûmesi halina gelemediler. çünkü karşılarında evvelâ ne yapmak istediğimizi hemen anlayıp tedbirini almış bir müdafaa vardı. ve sonra, dünkü teşkil tarzı itibariyle hücum hattımızın bu müdafaayı asacak ahenkli bir futbol oynamasına imkân yoktu. filhakika, yılların alışkanlığı ile birbirini iyi tanımış can, metin, kadri, lefter âhenginden beklenebilecek neticeyi çift santrfordan ummak düşüncesi meydana futbol âhengiyle bağlanamıyan bir hücum hattı getirmişti. bizim müdafaamızın fevkalâde oyunu ile, onlar netice alamazken, hücum hattımızın âhengsizliğinden dolayı işi hayli kolaylaşan bulgarlar da bize gol fırsatı vermediler ve oyun böylece sona erdi.
aldığıımız netice, hiç de küçümsenecek gibi değildir. bulgarlar bu maçta da bizden çok üstün olduklarını gösterdiler. bulgar ekibi takım halinde modern futbol oynuyor. bilhassa sağbekleri, santrhafları, sağhafları, sağ ve soliçleri klâs futbolcular, ancak, az evvel kaydettiğim gibi bulgarların en takdire değer tarafları takım oyununa iyi oynamaları.
fakat bu, bulgar takımının yenilmez bir takım olmadığını da söyliyebilirim. iyi bir sahada ve daha şanslı bir günümüzde daha iyi bir netice alabilirdik. hakikaten dünkü netice biraz da şansızlığımızın rolü olda. meselâ, metinin attığı kafa... bu maçta en üzüldüğüm cihet. millî takım kaptanı olarak sahaya çıkarılan bir arkadaşın, oyunun bitmesine 7-8 dakika gibi çok kısa bir zaman kalmışken takımdan çıkarılmasıdır. buna, hakikaten üzüldüm.
hakemler, tarafsızlık ve dürüstlük le iyi bir idare gösterdiler, ufak tefek avantaj hatâları maçın neticesine tesir etmedi.
türk milî takımının taktiğinin esası çift santrforla oynamağa dayanacaktı. can da boş sahanın kontrolcüsü ve onlara top uzatıcı olacaktı.
bunu maçtan evvel bilmiyen futbolsever hemen hemen yok gibi idi. bu taktiği biraz da son lig maçları hazırlamıştı. takımlarında santrforluğun zirvesine çıkan metinle şereften hiçbirini ortadan almağa gönüller razı olmamış da «bırakın ikisi de santrfor oynaşınlar» denivermişti sanki. fakat oyun başlar başlar bu pek göze batan tek tip taktiğimizi bulgarlar farkediverdiler. 8 numarayı taşımasına rağmen sola kayan metini 3 numaraları ile ve ortaya dalan şerefi ise 6 numaraları adam adama kontrollarına aldılar. can ise, boş kalan ve sağhaf gibi oynıyan bulgar 5 numarası kaptan boskov'u kovalamağa mecbur hissediyordu kendisini çok zaman. fakat can bugün olağanüstü bir oyun tutturduğundan hem onu sahadan siliyor hem de kaptığı topları nefis paslar halinde bazen de enfes sürüş ve diriplingler şeklinde bulgar kalesine aktarabiliyordu. herşeye rağmen hücum esası üzerine oynadığımızı bildiğimiz halde forvetimizi, beş kişilik kadrosu ile pek az görebildik. kadri, lefter, can çok zaman gerilere koşmak ihtiyacını duyuyorlardı. ekseriya ileride başlarında bekçileri ile metin ve şeref vardı. soliç yerine oynıyan metin ona sokulan kadri ve hakiki soliç can'ın sol tarafta sıkışıp yaptıkları kalabalık ve kısacık paslar ise, faydalı olmuyordu. diğer cenahta yanında kimsesi olmıyan lefterin bozuk görülüşüne de bence en büyük sebep budur. bulgarlar kalemize de ilk anlarda epeyce tehlikeli oldular. 7 numaraları geri çekiliyor ve en iyi oyuncuları 8 numara ise sagaçık yerine deplâse olarak oradan endişe verici ataklar yapıyordu.
bereket defansımız, bulgar hücumlarının esasını çabuk kavradı ve gittikçe dağınıklıkdan kurtuldu.
ikinci devre dakikalar ilerledikçe türk takımının baskısı artıyor gibi idi. fakat dikkatli gözler solaçıklarını tamamiyle geriye, santrforlarını ise kısmen geriye çekip sağiçlerini sağ açığa vererek ilerde sadece soliç ve sağaçıklarını bırakan ve onları forvetin her yerinde dolaştıran bulgarların bu tarzlarını görüp «acaba bulgarlar beraberliğe razı oldular da müdafaa taktiği mi kurdular» diye düşündüler. halbuki bu tarzları ağır vıcık vıcık bir zeminde sahanın ortasına hâkim olup oyunu oraya çekerek, ileri ani eşapeler uzatmak için hesaplanmıştı. gelgelelim evdeki hesap çarşıya uymadı bu düşünüş oyunun insiyatifini türklerin elindeymiş gibi göstermiye başladı. amma gene de milli takımımız monoton, karşısında tedbir alınarak zararsız hale getirmiş çift santrfor taktiğinden vazgeçmedi gitti. maçtan evvelki tahminimizde de söylediğimiz gibi bulgarlar her bakımdan bizden daha iyi hazırlanmış ve takımca bizden daha iyi düşünür gibi idiler. bizde ise, herkes biliyor ve hissediyordu ki, neticeyi ancaj dört kişiyi çalımlayarak can'ın ayağından, fırtına gibi dalacak, şerefin bacağından, bpmba gibi bir şut savuraack metin'in bileğinden alabilirsek alabiliriz, yoksa güzel deplâsmanlar, şaşırtıcı kombinezonlarla değil. kısacası büyük kabiliyetlerimizin şahsi kabiliyetkerini gözleyip duruyorduk. basri, naci, mustafa geride, can, şeref ve metin ise ileride gözlediklerimizin başında geliyorlardı.ne olursa olsun, bulgarlar gibi hiçbir ufak noktayı bile ihmâl etmeden hazırlanmak itiyadında olan bir takımla berabere kalmamız küçümsenemez.
«bulgaristan maçında kaptan lefter'i oyundan çıkarmakla ona milli takıma yeniden kazandırdık. her haliyle düzelen lefter'in daha uzun müddet ay-yıldızlı formaya hizmet edeceğine inanıyorum.»
federasyon reisi orhan şeref apak'ın dün mükemmel bir oyun çıkaran lefter hakkındaki beyanı böyleydi. başkan, maçın teknik seyrine dair görüşünü de açıkladı: «milli takımımız 1958 sezonunu güzel bir netice ile kapattı. bütün futbolcularımız aynı derecede başarılıydılar.»
özcan sakat, metin izinli. maçı 42 bin kişi seyredecek
halit kıvanç
dün sabah uçakla başşehre gelen a milli takımı namzetleri ilk antrenmanlarını öğleden sonra 19 mayıs stadının 1 numaralı dış sahasında yaptılar. bir saat kadar süren ve birkaç tur koşu, kültür fizik hareketleri, topla hafif çalışmalar şeklinde olmasına rağmen, namzetlerin bu idmanını seyretmek için sahanın etrafına 4000 den fazla meraklı toplanmıştı. seyirciler tel örgüler veya duvar üstünden takiple antrenmanın zevkini alamamış olacaklar ki, çok geçmeden sahaya doldular ve futbolcuların etrafını çevirdiler. bu durumda oyuncuların şut atmalarına dahi imkân kalmamıştı. idarecilerin teşebbüsü ile polis kuvveti celbedildi. halk saha dışına çıkarılarak namzetlerin çalışmalarının devamına imkân sağlandı.
özcan ın sakatlığı
dünkü hafif idmana santrfor metin ile kaleci özcan katılmadılar. metin, idarecilerden aldığı izinle istanbul'dan izmir'e gitmiştir. izmir'den gelerek kampa iltihakı bekleniyor. özcan ise istanbul'da a ve b namzetlerinin 3-3 berabere kaldıkları hazırlık maçındaki sakalığının devamı dolayısiyle tedavi ediliyor. genç kalecinin sağ ayak bileğindeki arıza, koşarken ve zıplarken kendisine ağrı veriyor. özcan'ı tedavi eden doktor «sakatlığı atlatmış sayılır. inşallah pazara oynar» dedi. özcan'ın bugün gençlerbirliği ile yapılacak hazırlık maçında ( http://macanilari.com/05.....Mac_-195819599501--.html) oynatılmaması veya bir müddet oynatılması düşünülüyor. idareciler, özcan'ın sakatlığından pek endişeli değil, «pazara kadar hiç birşeyi kalmaz» diyorlar.
takımımızın tertibi
pazar günü bulgaristan'a karşı a millî takımımızın şu tertiple oynaması en kuvvetli ihtimal: özcan - ismail, basri - mustafa, naci, b. ahmet - şeref, can, metin, kadri, lefter.
ancak b. ahmet'in sağ hafa alınarak sol hafa galatasaraylı ahmet'in konması da ileri sürülen ihtimaller arasında. keza forvette isim değil, fakat yer değişikliği mümkün.
maçta oyuncu değştirme meselesinde futbol federasyonumuzun teklifi şöyle: ikinci devre başına kadar iki oyuncu, bütün maç boyunca ise kalecinin değiştirilebilmesi. bu teklif gerek ankara'da gerek bulgaristan'da savunulacak. eğer bulgarlar kabul etmezse o zaman ilk devre sonunakadar bir oyuncu değişebilecek, kalecinin değişmesi ise son dakikaya kadar mümkün olacak.
başşehirde alâka
türkiye - bulgaristan maçını 42 bin kişinin seyrebileceği ve 200 bin liranın üstünde hasılat elde edilceği sanılıyor. 25, 10, 5 lira olarak tesbit edilen maç biletlerinden açık ve kapalı tribün biletleri dün sarışa çıkarıldı. 3800 adet numaralı bilete ise şimdiden 11 bin talip var. bu isteklilerin bugün ve yarın 15 bini bulacağı tahmin ediliyor.
bugünkü maç
a namzetleri, milli maçı oynıyacakları sahada ilk hazırlık müsabakasını bugün gençlerbirliği'ne karşı yapacaklar. gençlerbirliği halen 12 puanla ve birinci ile ikinciden iki puan geride olmak üzere lig uçüncüsü durumunda. saat 14 deki bu hazırlık maçında namzet kadrodaki bütün elemanların bir kere daha denenmesine çalışılacak, idman maçına halk 4 veya 2 liralık biletle girebilecek.
millî takım namzetlerinin maça kadar kamp programı tesbit edildi. bugün saat 10.30 da öğle yemeği yiyecek. 14 de gençlerbirliği ile oynıyacaklar. 18.30 da akşam yemeği ve 22 de de yatma. yalnız, akşam yemeğinden sonra antrenör ve idareciler, futbolcularla teknik konferans ve konuşma yapacaklar.
bugünkü program
yarın saat 9 da kahvaltı. 11.30 da öğle, 19 da akşam yemeği yenecek. 14.30 da kaleciler için ağır, diğer oyuncular için hafif bir idman yapılacak ve gece de sinemaya gidilecek.
cumartesi ve maç günü
cumartesi ise saat 9 da kahvaltı, 12 de öğle yemeği, 19 da akşam yemeği, öğleden sonra sinemaya gidilecek, gece yemekten sonra da yine teknik konferans var. ve nihayet pazar:maç
günü sabah odalarda birer bardak çay içilecek, saat 10.30 da öğle yemeği yenecek ve saat 13 de maça hareket edilecek. gece ziyafet. pazartesi sabahı 10.30 uçağı ile istanbul'a dönüş... ondan sonra mı? milli futbolcu olmak kolay değil... ondan sonra güne antrenman, gene hazırlık maçı ve nihayet 11 aralık perşembe gününden itibaren çekoslavak milli maçı için perapalas'ta daimi kamp...