favorileri devirmekle tanınmış 2 sürpriz takımbu gün karşılaşıyor
60 binlik olimpiyat stadına çıkacak ay - yıldızlı 11, noksan, fakat ümidli
namık sevık amsterdam'dan bildiriyor
avrupa'nın iki sürprizci milli takımı bugün mahallî saatle 14.30 da amsterdam'ın 60 bin kişilik olimpiyat stadında karşılaşacaktır. türkiye saatiyle 15.30 da başlayacak maçı ankara ve istanbul radyoları naklen yayınlayacaktır. ingiliz, hakemi leaef'in idare edeceği bu maçta takımımız istanbul'da basri'nin sakatlanması ile başlayan talihsizlik serisinin bir devamı olarak lefter'den de mahrum bir tertiple oynayacaktır. buna göre ay - yıldızlı onbirimiz maçta şu kadroyla yer alacaktır:
türkiye: turgay (1), saim (2), ismail (3), coşkun (4), naci (5), ahmet (6), kaya (7), can (8), metin (9), kadri (10), hilmi (11)
hollanda: graafiand (1), wiersma (2), kuya (3), notermans (4), van der hart (5), klaassens (6), van der kuil (7), wilkes (8), schuurmen (9), lenstra (10), moullin (11)
hollandalılar neticeden emin
amsterdam'da büyük bir alâka ile beklenen maçın neticesinden hollandalılar çok emin gözükmektedirler. hollanda futbol federasyonu umimi kâtibi, «spor tarihimizde türk'lerle ilk defa «a» milli maçı oynayacağız. bu hâdise bizim için bir şeref vesilesidir» demektedir. rakibimizi normal bir nisbet dahilinde favori gösteren sebepler şöylece izah edilebilir: evvelâ mevsim itibariyle futbolcularının kondüsyonu yüksektir. ikinci avantaj maçı kendi seyircileri önünde ve kendi sahalarında oynamalarıdır. buna basri ile lefter'in sakatlığını da eklemek lâzım.
müdafaamızı kuvvetli tutacağız
takımımız maç devamınca mudafaasını kuvvetli tutmaya çalışacaktır. takımın kuruluşu bu düşünceye istinad ettirmiştir. bilhassa rakip takımın üstün kuvvetteki sol kanadına karşı hususi bir tertip bulunmuş ve takımımızın sağ cenabına fizik yapısıyla, atletik kabiliyeti müsait elemanlar yerleştirilmiştir. bunun dışında kadri, golcü wilkes'in üzerinde oynatılacak, böylece rakip takımın çıkış merkezinden en mühimi devamlı bir kontrol altında tutulacaktır. kadri'nin geride oynaması, takımımızın hücum gücüne tesir etmeyecektir. bu oyuncumuz bilinen enerji ve stili ile her an ileri kaçabilecek şekilde vazifelendirilmiştir.
federasyon başkanı orhan şeref apak, oyun taktiğimiz hakkında- «yabancı sahalarda, müdafaa oyununda kalışımız daima tenkid mevzuu oluyor. biz bu kanaati de silecek şekilde bir taktik hazırladık. evet, müdafaamız işi sıkı tutacak, ama takımımız hey'eti umumiyetiyle mutlak müdafaa yapmayacak» demiştir.
rakibimizin korktuğu taraf
bütün bu ihtimal ve pozisyonların dışında hollanda'lıların korktuğu taraflar da yok değil. mesela, futbol tarihine geçen enerji ve sür'atimizden çekindiklerini itiraf ediyorlar. hatta, «hollanda milli takımı, moral bakımından tam hazırlıklı değildir. oyunun başında atacağımız bir gol, onları çözer, gevşetir» diyenlerde çok...
gazeteler, milli maç haberleri ve futbolcularımızın resimleriyle dolu. telgram'da dün lefter'in röportajı çıktı. futbolcularımız bu sabah hafif bir antrenman daha yaptılar, öyleden sonra da hafif bir gezinti. hepsi heyecanlu, hepsi arzulu... kayıplar millî maç havası içinde, bir üzüntü mevzuu olmaktan çıktı. maç hakkındaki fikirleri şöyle;
takım kaptanı turgay: «takımımız eksik bir kadroyla sahaya çıkacak. ama, bu hal moralimizi bozmuyor. onların yerini alarak arkadaşların da en az onlar kadar muvaffak olacaklarına inanıyoruz. çünkü, kadro dışında kalan arkadaşların da kalbi bizimle beraberdir.»
lefter: «burada oynamak isterdim çok üzgünüm. milli kadronun dışında olmakla, sahada olmak arasında bence fark yok. biz, bir milli maçı milletçe aynı heyecan içinde oynar, takip ederiz.»
naci: «maça hazırız. büyük konuşmaktan daima çekinirim. vazifelerimizi biliyorum.»
metin: «ümitliyim.»
kadri: «iyi bir netice almak için gayret edeceğiz.»
remondini «allah büyük» diyor
remondini ise maç hakkında «takım eksik. sistem yok. çalışma yok. eleman yok. allah büyük» diyor.
oyun devamınca taraflar kaleci hariç ikişer oyuncu değiştirebilecekler. idareciler takım aksarsa, bu haktan istifade edecekler. tesbit edilen tertip içinde can ve hilmi'nin yer değiştirmeleri, oyunun seyrine bağlı ihtimaller içerisindedir.
amsterdam'da hava güzel. stada 60 bin kişilik. ama 5 bin kişi daha alabilirmiş. biletler satıldığına göre bu kadar seyirci beklemek normal olur.
türk futbol kafilesinin selâmlarını sizlere ilettikten sonra maç hakkındaki yazımız federasyon başkanı orhan şeref apak'ın ifadesiyle tamamlayalım «bedbin değiliz.»
millî takımımızın hollanda ile yapacağı maç için civar memleketlerde tahsilde bulunan talebelerimiz buraya gelmişlerdir. takımımız bugün mechul asker âbisesine çelenk koymuş, bilâhare, hafif bir gezi yapmışlardır. hollanda millî takımı henüz amsterdam'a gelmemiştir. hollanda millî takımının santrforu ilk defa millî olacaktır. kalecileri ise, eski millî takım kalecilerini aramıyacağı söylenmektedir.
millî takımımız ingiltere kral kupası maçını telvizyonda seyretti
millî takımımız, dün wembley stadında oynanan ingiltere kral kupası final maçını televizyondan seyretmiştir. boltonun, manchester united'i 2-0 yenmesini takımımız üzüntü ile karşılamıştır.
idareciler, lefter'in oynayamamasını üzüntü ile karşılarken; «şayet lefter'in bu kadar sakat olduğunu bilseydik, son haftaların en başarılı iç oyuncusu suat'ı alırdık» demektedirler.
idarecilerin bu sözüne lefter de: «ben sakat olduğumu söyledim. fakat daha fazla ısrar edemezdim. bu defa da millî vazifeden kaçıyor derlerdi» şeklinde cevap vermiştir.
takımımız maçı ve amsterdam'lıların kalbini kazandı
türkiye: 2-hollanda :1
haksız penaltı ile 1-0 yenikdik. 2 nei devrede metinini 2 golüyle rakibimizi de, tahminleri de yendik
naci en güzel oyununu çıkardı, turgay gene "berlin panteri" idi. ahmet can ve doktorların ihtarına rağmen oynamakta ısrar eden lefter fevkalâde idiler
namık sevik amsterdam'dan bildiriyor
amsterdam stadını dolduran ve hollanda milli marşını söyleyen 65 bin kişinin az sonra kendi takımlarını değil de, rakiplerini alkışlayacağını hiçbirimiz tahmin etmemiştik. fakat hollandalılar belki de dünyanın «en centilmen, en sportmen seyircisi» ünvanına hak kazanacak şekilde maç seyrediyor, his ve heyecanlarını takdir hükümleriyle karıştırmıyorlardı. bu sebeple haksız bir penaltıdan yediği gole rağmen âhenginden, canlılığından bir sey kaybetmeyen, bilâkis kamçılanan türk milli takımı galip duruma geçtiği zaman, onu hararetle alkışlamaktan geri durmadılar. doğrusu ay - yıldızlı formayı hakkiyle taşıyan gençlerimiz de alkışlanacak derecede mükemmel bir oyun çıkarıyorlardı.
hollanda'yı hollanda'da yenmek, küçümsenecek bir netice değildi. bu bakımdan oyundan önce «beraberlik» dahi bizim için «iyi netice» telâkki ediliyordu. nitekim taktiğimiz, bu telâkkinin ifadesiydi. müdafaayı yarı sahamızda kabul edecektik.
müdafaaya kuvvet
oyuna başlar başlamaz kadri, verilen vazife icabı geriye gitti. müdafaayı yarı sahamızda kabul edişimizin neticesi, hollandalıları kendi yarı sahalarında nisbeten serbest bırakıyor, ancak sahamıza girmeleriyle müdafaa kademeleri halinde akınlarını kesiyorduk. coşkun daha ziyade boş sahada oynuyor, rakibe çıkarak topu uzaklaştırmak işini de naci'ye bırakıyordu. kadri ise sadece geri oynamakla değil, ayni zamanda wilkes gibi bir kurdu marke etmekle vazifelendirilmişti. forvet hattımız dört mevcutla oynamasına rağmen, ayağına gelen topları iyi kullandığı için müdafaamız rahat nefes alabiliyordu. bu gidişe göre, korktuğumuz maçın neticesinden ümitli olabilirdik. hele maçla beraber turgay da «gününde» olduğunu göstermeğe başlayınca. ilk tehlikeyi kalemiz geçirmişti. lakin wilkes'in gollük akını turgayın ellerinde eridi. 3 üncü dakikadaki bu kurtarışı 13 üncü dakikada ikincisi takip etti. kaptanın bu iki kurtarışı, iki golün önlenişi demekti. ilk 15 dakikalık yadırgamadan aonra ay-yıldızlı onbir açılmağa ve sahaya yayılmağa başladı.
lefter alkışlanıyor
milli takımı tertiplemekle vazifeli olanlar, başta orhan şeref apak, artık lefter'den ümidi kesmişlerdi. «leftersiz onbir» i kurmak hazırlığındaydılar.
fakat bu sırada lefter «vazifeye hazır» olduğunu bildirdi. doktorlar «oynama, sakat kalırsın» diye ihtarda bulunuyorlardı. lefter ise doktorların tavsiyesi yerine antrenörün taktiğini dinlemeyi tercih ediyordu. gece ayağındaki çıbanı patlayan şöhretli futbolcumuz, sabaha kadar tedaviye tabi tutulmuştu. ama gayretler boşa gitmemiş ve lefter çek sevdiği ay-yıldızlı formayı sırtına geçirerek sahaya fırlamıştı. ve işte şimdi de hollandalı onbinlerce seyirciye kendisini alkışlatan bjr oyun gösteriyordu. kadri'nin geri oynamasiyle dört kişi çalışan forvet, lefter'in nazım rolü ile hollanda müdafaasını sık sık tehdide başlamıştı.
nihayet bu tehlikelerden birinde top hollanda fileleriyle kucaklaşıverdi. kadri'nin şutunu ağlarda gören bir avuç türk seyirci heyecanla ayağa fırlamıştı. bunlar avrupada tahsilde bulunan 200 kadar türk talebesiydi. ne yazık ki, bu sevinç uzun sürmedi. hakem lefter'in ofsayt durumda bulunduğunu işaret ediyordu ve golü muteber addetmiyordu. bu karardan dolayı hakeme hak vermek lâzımdı. lefter hakikaten ofsayttı, fakat kadri'nin volesi de cidden fevkâladeydi.
bu bir penaltı değildi
maçın 32 nci dakikasına girilirken, oyundaki muvazene lehimize bozulmuştu. dört forvetle akın üstüne akın tazeleyebiliyorduk. bu anda sol açık mouljin topu aldı ve kaleye akmağa başladı. saim'in müdahalesi belki biraz sert oldu amma, hakemin düşündüğü gibi «penaltı» değildi. solaçık topu kaybettiği sırada ingiliz hakemin «penaltı» yerini gösterdiğini hayretle görüyorduk. hakem leafe maçtan sonra kararının haklı olduğunu öne sürerken saim'in hareketi için «kimsenin faredemeyeceği teknik bir durum» diyecekti. ancak bu izahın günümüzde sık sık duyulan «teknik arıza» lar kadar sevimsiz ve yersiz olacağı da âşikardı. hollanda'nın kaptanı, ünlü futbolcu wilkes bu penaltı atışında turgayı mağlûp edince, birinci devre 1-0 aleyhimize kapanıyordu. wilkes'in vuruşu ustaca idi. o kadar ki turgay bile «penaltıyı sağdan atacağını hissettim amma gole mâni olamadım» diyordu. fakat kalecimiz bu gol için üzülmemeliydi. bu ana kadar ve asıl bundan sonra karşılaşılan «korkunç gol tehlikeleri» nde panter gibi her tarafa atlayıp kaç, gole mâni olmuştu. gemisini kaptanın kurtardığını turgay'ın bu oyunundan sonra daha güzel misal bulunabilir miydi?
«can'lı forvet... canlı oyun...»
2 nci devreye birinciden daha canlı başlamıştık. can, yalnız ismiyle değil, cismiyle de takıma bir renk vermişti. hollandalılar da maçın ilk yarısından daha hırslı ve hızlıydılar. nitekim 2 inci dakikada santrforlarının ayağıyla gol adedini ikiye yükseltiyorlardı ki; turgay pek yakından çekilen çok sert şutu, hârika bir uçuşla kurtardı. aradan üç dakika geçmişti ki, gene santrfor schurman fevkalâde bir şut çekiyor ve gene turgay şahane bir kurtarışla topun kaleye girmesine mâni oluyordu. turgay «ikinci bir berlin maçı» çıkarıyordu. müdafaamız golleri kurtarınca, forvetimize de goller atmak düşmüştü.
10 uncu dakikada lefter dört hollandalıyı adeta ipe dizer gibi çalımla geçti. «gol» görünmüştü. lâkin lefter yüzde 99'u dahi «tehlikeli» bulmuş, topu kendisinden daha müsait durumdaki metin'e aktarmıştı. sol deplâse olan metin topa öyle âni vurdu ki, kaleci golün, kapadığı zaviyeden girmesine sadece seyirci kaldı.
hollandalılar türk golünü alkışlıyor
stad alkıştan inliyordu. dünyanın bir çok yerinde maç seyrtetmiş olanlar için hollandalıların bu müstesna sportmenliği takdire değerdi. rakip takımının golünü, kendi başarıları kadar hararetle alkışlıyorlardı. ancak alkışlar kesilmeyecekti. metin tam bir dakika sonra ilkine nazire yaparak çektiği «bomba» şutla golleri ikiliyordu. birincide lefter'in yaptığı vazifeyi ikincide de can başarmış, üç hollandalıyı peşpeşe geçerek topu metin'e aktarmıştı. can karşısındaki ünlü sağbeki, her topa yere yatarak şaheser şekilde vuran kurt futbolcuyu rahatça geçmeğe devam edeceti. lakin talihsizlik 2-1'den az sonra can'ın nefis şutu boş kaleye giderken direğe çarpıp kurtulacaktı.
metin'in iki şahane şutu, ay-yıldzılı formanın zafer sayıları olarak hollanda kalesine girdikten sonra takımımız iyice şahlanmıştı. 30 uncu dakikada gene metin kaleciyle karşı karşıya kaldı. lâkin hollanda kalecisinin ayaklarına atlamasıyla topu rakibine bırakmayı doğru buldu. gol imkanı kadar sakatlanmak tehlikesi de büyüktü. hakikaten bu topa gitmekle genç santrforumuz belki de ayağını kırabilirdi.
netice: 2 - 1 galibiz
maçın son on dakikasında hollandalılar bütün varlıklariyle kalemize yüklenmişlerdi. kendi topraklarında, kendi seyircileri önünde hiç değilse «beraberlik» için çırpınıyorlardı. fakat takımımız da «tam bir müdafaa» halinde canını dişine takmış, rakibine fırsat vermiyordu. artık lefter de geride oynuyordu son beş dakikada üstüste üç tehlike geçirdik. ilkinde kadri nefis bir uçuşla topu kornere çıkarmapa muvaffak oldu. ikincide hollanda santrforu muhakkak golü kale ağzından dışarı attı. sonuncuda ise turgay muhteşem kurtarışlarına bir yenisini ekledi. bu, ayni zamanda neticenin, daha doğrusu zaferimizin ilanı olacaktı.
millî futbol takımımızın, dün, amsterdamda, hollanda milli takımıyla yaptığı müsabakayı radyomun başında milli maçları, mes'ul bir insan olarak saha kenarından takip ettiğim günlerin heyecaniyle, dinledim.
futbolculuk vasıflarına, milli bir cevherini ekledikleri zaman neler yapmakta muktedir olduklarını yakından bildiğim gençlerimiz, bütün milletimize millî gururumuzun okşanmış olmasının doyulmaz hazzını tattırdılar.
var olsunlar...
pek yakın bir geçmişte, belçikayı ağır bir mağlûbiyete uğratarak, avrupanın dikkat nazarını üstüne çeken hollandanın, kendi memleketinde, türkiyeye boyun eğmesi türk futbolu adına pek büyük bir kazançtır.
millîlerimize böyle bir zafer hazzı tattırırken türk futbolunun iftiharına çok şey ilâve eden futbolcularımızı ve hizmeti geçen bütün vazifelileri tebrik eder, selâmetle yurda dönmelerini dileriz.
meşhur wilkes, dünkü maçtan sonra: "bulgarlar dahil, balkanların en iyi takımısınız" dedi
namık sevik amstetdam'dan bildiriyor
dün amsterdam'da oynanan ve 2 - 1 galibiyetimizle neticelenen türkiye - hollanda maçının revanşı 10 mayıs 1959 da istanbul'da oynanacaktır. bunu bildiren hollanda futbol federasyonu başkanı schröder, «dünkü maçı türk takımının hakkiyle kazandığını» ilâve etti ve şöyle dedi: «türkler mükemmel oynadı. bilhassa kaleci turgay, forvetimize gol fırsatı bırakmadı. forvette" de iki genç oyuncunuz metin ve can'ı fevkalâde buldum. türk futbolunun kıymetini takdir ediyorum.»
hollanda milli takımının macar antrenörü de federasyon başkaniyle aynı fikirdeydi: «takım olarak çok güzel futbol oynadınız ve galibiyeti hakettiniz. bu sene bu kadar çetin bir rakiple karşılaşmadığımızı itiraf edebilirim. lefteri fransadan tanırdım. turgayı da da şöhretinden tanıyorum, ikisi de isimlerine lâyık oynadılar.»
hollanda teknik komite başkanı landaal ise şöyle konuştu: «takımımız yorgundu. bu sebeple iyi oynayamadı. türkler daha iyi oynadı. can, lefter, naci ve turgay'ı çok beğendim.»
hollanda takımının kaptanı, ünlü futbolcu wilkes ise maç hakkındaki kanaatini şöyle hülasa etti: «hak edilmiş bir galibiyet... türk onbiri, bulgarlar da dahil, balkanların en iyi takımıdır. lefter ve turgay büyük futbolcular.»
milli maçı idare eden, ingiltere'nin en şöhretli hakemi leafe oyundan sonra şunları söylüyordu: «en iyi on bir kazandı. turgay'a müteşekkirim. penaltı kararında itiraza kalkışan arkadaşlarını teskin etti. siz çok iyi oynadınız buna karşılık hollanda da benim gördüğüm en kötü oyununu çıkardı.»
maçtan sonra sakatlığını sorduğumuz lefter: «netice bana bütün hastalığımı, ızdırabımı unutturdu. çıbanım nisbeten geçti, ama adalemdeki ârıza devam ediyor. istanbul'da da biraz dinlenirim belki. herhalde federasyon kupasına kadar kendimi hazırlayacağımı umuyorum.» dedi
kaptan turgay ise «her zamanki gibi büyük söz söylemek âdetim değildir.» şeklinde konuştu. «bu sefer de yenileceğimizden çok korkuyorduk. sahaya hiç olmazsa beraberlik için çıktık. arkadaşlarım yenmesini bildiler.»
diğer futbolcularımız da çok memnundular. sevinçlerini ifade edecek kelime bulamıyorlardı.
federasyon başkanı orhan şeref apak gençlerimizin başarısına temasla şöyle dedi: «türk çocuklarının kazandıkları başarı büyüktür. kendileriyle iftihar ettim. matbuat ve efkârı umumiye bizi desteklerse ileride kazanmıyacağımız başarı olmaz. birleşirsek daha parlak başarılar elde edebiliriz.»
antrenör remondini de memnundu. bilhassa turgay, kadri ve ahmedin «çok iyi» oynadığını söylüyor, «verdiğimiz taktiği çocuklar tam mânâsiyle tatbik ettiler» diyordu. remondini «takımı apak'la beraber kurduk, taktiği beraber verdik» ilâvesinde bulundu.
milliyet yazarı can bartu ile g.saray antrenörü coşkun özarı’nın 3 ekim 1970 tarihli milliyet’te yayınlanan ve bu maçla ilgili anısı;
galatasaray teknik direktörü coşkun özarı ile milliyet'te buluştuk. ona, «hatırlar mısın, amsterdam'da hollanda'ya karşı beraber oynadığımız milli maçı? bir haksızlık yapılmıştı da, beni oyuna sonradan almışlardı. sizler de ayakkabılarımın bağını bağlamış, yanaklarımdan öpmüş, bana moral vermiştiniz. sonra bir girmiştik oyuna olimpiyat stadını ayağa kaldırmıştık ve sahadan 2 – 1 galip ayrılmıştık» dedim. bu sözlerimi sâkin sâkin dinledi ve cevap verdi «unutamadığım maçlardan biridir o... senin çekingen çekingen aramıza katıldığını, sonra da oyuna hemen ısınıverdiğini çok iyi hatırlıyorum.»
özarı ile eski günleri tekrar yaşamaya başlamıştık. «evet» dedim, «işte o zamandan bu yana tam 12 yıl geçmiş. sen yıllardanberi antrenörlük, teknik direktörlük yapıyorsun. ben de futbolu bırakıp gazeteciliğe başladım. ikimiz de milliyet’in yazarıyız. fakat bugün için siz galatasaray teknik direktörüsünüz. isterseniz gelin, hâlen görev almış olduğunuz kulüple ilgili bir sohbete girişelim.»