takımımız dün son antrenmanını yaptı. oyunun başında işi sıkı tutarsak galibiyet kazanabiliriz
[telefonla]
sarajevo, 16 — artık saatleri sayıyoruz. gün mefhumu tarihe karıştı. yarın yugoslavya saati ile 14,45 de sarajevo'nun koşevo stadında takımımın yugoslavya karşısında seyretmeye hazır beklemekteyiz. bugün futbolcularımız son bir antrenman daha yaptılar. şu anda otelde istirahatla vakit geçiriyorlar. maçın neticesi etrafındaki gizlemediğimiz endişelerimizi onların morelmanı son derece yüksek olmaları ile biraz unutur gibi olduk. hepimize aşırı bir emniyet geldi.
bilindiği gibi bugünkü maça: turgay - nedim, basri - eşref, ali ihsan, mustafa - suat, lefter, burhan, mehmet ali, coşkun tertibinde çıkacağız. maç boyunca kaleci hariç her devre birer oyuncu değiştirmek mümkün olduğu için iki takım da yedek elemanları ile sahada yer alacaklar. ancak takımımızın kaç yedek oyuncu ile sahaya çıkacağı henüz tesbit edilmedi.
maçı idare edecek olan avusturyalı hakem bugün sarajevo'ya geldi. takımımızın antrenmanını seyre gittiğim için kendisi ile görüşmeye imkân bulamadım. bilindiği gibi maçın yan hakemliğini iki yugoslav, limitle ve mokedo yapacak. ikisinin de yugoslavya'nın en iyi hakemleri mevkiinde olduğu söyleniyor. koşcvo sahasını bugün görmedik. fakat alâkalılar düne nisbetle daha iyi olduğunu ve gittikçe kuruduğunu söylüyorlar. bereket üç gündür yağmur kesildi. güneş pırıl pırıl parlıyor. yoksa bu sahada nasıl maç yapılacaktı bilmem?
yugoslav oyuncuları bugün antrenman yapmadılar. akşam üzeri öğrendiğime göre hepsi, günü otellerinde istirahat etmekle geçirmişler.
türkiye saatiyle 15.45 te koşevo stadındayız. sizler de hiç şüphe etmiyorum ki radyolarınızın başında olacaksınız. temennimiz birdir, inşallah, milletçe, takımca sahadan galip çıkarız. bugün konuştuğum salahiyetli bir spor yazarı, yugoslav takımını süratimizle yenebilecek kudrette olduğumuzu belirterek, «başlarda işi sıkı tutmak, sizi iki farklı galip duruma getirebilir» dedi ve şunları ilâve etti: «müdafaamız çok ağır, forvet hattı ise vukas hariç, en ufak bir beraberlik göstermiyor.»
ancak herkes aynı fikirde değil, bazıları takımlarına çok güveniyorlar. endişeleri belli, fakat açıkça haykırıyor, galip geleceğiz diyorlar. futbol bu, her zaman bu lâf sarfedilmez mi? şu halde yine ümidimiz büyük, futbolcularımıza olan güvenimiz sonsuzdur.
milli takımımızın antrenörü gündüz kılıç, bugünkü son antrenmandan evvel futbolcularımızı bir araya toplayarak yugoslavya karşısını da tatbik edilecek oyun sistemini kendilerine izah etti. takımımız geride, adam adama, fakat kademeli bir müdafaa oyunu tatbik edecek. soliçimiz mehmet ali, haf hattını tam bir nısıf saha müdafaası yapacağı için, forvetle defans arasındaki boşluğu kapatmak ve geride bir santrfor gibi oynamakla vazifeli. burhan ve lefter, daimi surette deplasman yaparak iki santrfor gibi oynayacaklar. bu sistemde bilhassa topun havaya kaldırılmaması ve rakip takım santrhafı horvat'in kafa vuruşlarındaki hâkimiyetini öldürerek zayıf olan sol tarafından işlenmesi düşünülüyor. iki açığımız suat ve coşkun, esasında ilerde oynayacak olmakla beraber müdafaaya yardım etmeyi de ihmal etmeyecekler.
kısacası, yugoslavyaya karşı esas noktası müdafaa, gayesi galibiyet olan bir oyun tarzı tatbik edeceğiz.
yarın karşılarında oynıyacağımız yugoslav milli futbolcularını otellerinde ziyaret ettim. hepsi odalarına çekilmiş, istirahat ediyorlardı. dörder, beşer kendi aralarında konuştuklarını gördüm. pek azı dışarıya çıkarak benimle konuştu. bunlardan vukas, maç hakkmda şunları söyledi: «oyun çok zor olacak. çünkü türk takımının kuvvetini yakinen biliyorum. istanbuldaki 2 - 2 lik maçta onlara karşı ben de oynadım.»
beara (kaleci) «hep bizim kazanacağımız kanaatindesiniz. ben sizin kadar iyimser düşünemiyorum»
horvat (santrhaf): «türk futbolunun kuvvetini biliyoruz. sizinle çok çekişeceğiz. yegâne avantajımız, kendi sahamızda oynamaktır»
boşkov (sol haf): «türk takımı sürpriz yapmağa muktedir bir ekiptir. ispanya galibiyeti ile bunun en büyük misalini verdiniz. sizi bir an için olsun küçümseyenleyiz. çünkü bu, mağlûbiyetimize yol açar.»
bobek (soliçi): «türkiye'ye karşı yalnız bir defa, 1948 olimpiyatlarında oynadım. benim oyun tarzım daha ziyade şahsî kabiliyetime dayanır. bu bakımdan enerjik, süratli ve canlı oyunculardan kurulu takımınıza karşı muvaffak olmam pek kolay olmayacak. ne yalan söyleyeyim, şimdi beni bir düşüncedir aldı.»
çiriç (millî takım antrenörü): «takımınızı isviçre'de seyrettim. terakki etmiş bir oyun tarzınız var. takımınız genç ve dinamik, yüzde yüz kazanmak için oynuyorsunuz. bizim için maçı kazanmak kolay olmayacak.»
iyi tatbik edilmeyen taktik aleyhimize neticelendi. basri iyi, turgay ilk golde hatalı, m. ali kötü idiler. 5 golün 3 ünü atan bobek, tatmin olmadığını söyledi! en az 4 gollük fırsatı heba ettik
sarajevo, 17 (telefonla) - ne olduysa 40 ıncı dakikada oldu. 1-0 iken bir dakika sonra 2-0 mağlûp duruma düşerek maçı bu suretle kaybettik. böyle diyorum. çünkü bu iki gol mücadeleye, imansız bir sille indirdiği kadar 5-1'lik hezimeti de hazırlayan başlıca âmil olmuştur. netice 5-1 di. fakat maçın normal neticesi bu mu olmalıydı? zannetmem. çünkü rakiplerimiz bizden üstün oynamalarına ve aşırı bir teknik faikiyet göstermelerine rağmen 5-1'i hak edecek kadar muvaffak değildiler.
bol deplasman yaptılar. kendilerinden çok topu koşturdular, emin, hâkim, telâşsız oynadılar. fakat ne olursa olsun 5 gol hakları degildi. ne yazık ki biçimsiz açıklar verdik ve bunlar isabetli vuruşlarla hep golle neticelendi.
toplu bir mütalaada hiç bir futbolcumuzu yıkıcı bir tenkide hedef tutamıyacağız. hatâ yaptık, bunu inkâr beyhudedir.
turgay'ın ilk goldeki tereddüdü, ali ihsan'ın ikinci golde rakibini topla ilerlemekte serbest bırakması ve nihayet nedim'in üçüncü sayıda topa rakibinden evvel atak yapmaması hatâ idi. ne yazık ki, çok zaman incir çekirdeğini doldurmayacak bu hareketler nefis sütlerle gol olup tabelâda durum 3-0 aleyhimize dönünce, gözde büyüdü. bu kadar gol yemezdik. daha doğrusu yememeliydik hükmüne bu zaviyeden yaptığımız bir düşünce sonunda vardık.
takımımız maateesf kötü idi, tutacak noktalarıma yoktu. iyi tatbik edemediğimiz bir taktik, aleyhimize netice verdi. yugoslav futbolcuları kaçtı, biz onları kovaladık. nısıf sahamızda duralım derken bir anlık açılmanın neticesi olarak santra civarında başıboş kaldık. rakiplerimiz gedik yerlerden vızır vızır islediler. tutmak, müdahale etmek mâni olucu barikatlar kurmak mümkün değildi. kralın hakkını krala vermeliyiz.
yugoslavlar galibiyeti hak ettiler. fakat netice, yine iddia ediyorum, 5-1 olmamalıydı. zira en az üç golü pisi pisine yedik ve nihayet en az 4 gol fırsatı kaçırdık. bunları hesaba vurun, neticenin 5-1 in yanına yanaşmaması icap ettiğini siz de anlayacaksınız.
takımımızda en muvaffak oyuncular kimlerdi? başta basri'yi sayalım, takiben lefter ve nedim gelir. diğerleri de çalıştılar, çırpındılar, fakat mevkileri icabı üzerlerine aldıkları vazifenin zorluğu bu tarz bir oyuna mâni olmalarını sağlayacak imkânlarla mücehhez değildi. turgay, tek hatâsı dışında, sağlı sollu ortalarda. ve derinlemesine paslarla nefis blokajlar yaptı. nedim oyuna uyduktan sonra azami basarı sağladı. basri, sahasında topu daima öldürmeğe çalıştı ve bunda muvaffak oldu. eşref sağda solda fırtına gibi çalıştı, fakat vazifesi ağırdı. bütün hatâsı, kurt futbolcu bobek'i iki dakika gözden kaçırması oldu. ikinci devrede, yeni giren naci zayıf kaldı, tempoya ayak uyduramadı. ali ihsan iyi idi. fakat mütemadi deplasman ve rakiplerimizin iki santrforla oynaması yüzünden çok zaman marke edecek adam bulamadı. ortada kaldı. mustafa ilk dev-re sönüktü, ikinci devre açıldı, fakat bu defa da fazla ileri kaçmak hatâsına düştü. suat sağ açıkta silikti. iç mevkiinde daha fazla muvaffak oldu. lefter müthiş canlı idi. koştu, çırpındı, çalım attı, pas verdi, fakat neticeye tesir edemedi. burhan, horvat'ın inadı yüzünden göz açamadı. bir kere bile rakibini aşmak fırsatı eline geçirememesi kayda değer bir husustu. mehmet ali, maalesef ümidimizi boşa çıkardı. ondan çok şey bekliyorduk. iki şütü nefisti, önce beara, sonra krajl bunlara mâni olmakla neticeye tesir ettiler. kadri sol açık oynatılmamalıydı. zira ilk hızı olmadığından boş toplardan istifade edemedi. bunun dışında tek hatâsı, ikinci devrenin başında muhakkak bir gol kaçırması idi. yugoslavlar takımca muvaffak oldular. müdafaa fevkâladeydi. bobek ü. gol atmakla kıratını gösterdi. bukas, sol açıkta sıfırdı. ikinci devre santrfora geçince süratli ataklarla oyuna daha fazla müessir oldu. ataılan gollerden ikinci, üçüncü ve dördüğncüsü tutulamazdı. bobek ikinci golü bomba gibi bir şütle attı. ilimci devre oyuna sol açığın dışından, 18 dışından, yerden şütün yapılışı ve zorluğu bakımından görülecek şeydi. bobek'in üçüncü golü yalnız kalecisi olan bir kaleye atıldı. son gol köşeden girdi. belki müdahale edilebilirdi.
hakem zaman zaman hatâlar yaptı. bereket iki taraf oyuncuları da bu hatâları oyunun cereyanına tesir edecek bir safhaya dökmediler.
maçı müteakip yugoslav futbolcuları soyunma odasında ziyaret ettim. ufak odada mütebessim çehreler dolanıyordu. bilhassa horvat, pek neşeliydi. bobek fazla konuşuyordu. bu arada, kendilerine bazı sualler sordum. ilk konuştuğum beş golden üçünü atan bobek, hiç beklemediğim bir cevap verdi: «üç gol atmama rağmen tatmin olmuş değilim, çünkü hiç olmazsa gollerden birini kafa ile atmak isterdim.»
takım kaptanı horvat kısa konuştu: «netice normaldir» dedi.
beara fazla memnundu. neşesi yüzünden okunuyordu. o da şunları söyledi: «neticeye çok memnunum. takımda ilk defa yer alan genç oyuncuların muvaffak olması beni ayrıca memnun eden bir husustur.»
sağ bek stankoviç, fazla konuşmadı, o da hislerini horvat gibi bir cümle ile ifade etti: «oyun iyi oldu.»
vukas, fazla durgundu. ben şahsen bu durgunluğu gol atamamış olmasına hamlettim» vukas'ın isabeti çok başka oldu. «netice daha farklı olmalı idi. ilk devrede sayıca çok fırsat ele geçirdik, iyi oynadık, gol atmalıydım» dedi.
mitiç, «türk takımını istanbul'dakinden daha iyi buldum. 5-1 kaybetmenize rağmen teknik üstünlüğünüzü gösterdiniz. takımca hep formda idik- aldığımız netice normaldi. fakat lefter en muvaffak oyuncunuzdu.»
antrenör ciriç, «oyuna müdafaa ite başlamakla büyük hatâ ettiniz. 9 oyuncunun birden çok zaman nısıf sahanızda kalması aleyhinize oldu. en iyi müdafaa hücumdur, düsturunu akıldan çıkarmakla hatâ ettiniz. takım olarak sağlam bir temele dayanıyorsunuz. genç istidatlı oyuncularınız var, fakat daha fazla çalışmanız lâzım.»
bu bir hakikat bizim antrenör gündüz kılıç. «onlar bizden üstün oynadılar ama oyunun neticesi 5-1 değildi» dedi.
yugoslavya milli takımının 3. golünü atan ılijaš pašić ile 5. golü atan predrag marković milli takım kariyerlerindeki ilk gollerini bu maçta atmışlardır.
bu maç, temmuz 2004'den bu yana asim ferhatovic hase stadyumu olarak bilinen ve eski adı olimpijski stadion ya da kosevo stadium veya türkçedeki adıyla kosova stadyumu'nda oynanan ilk milli maçtır.
bu maç, temmuz 2004'den bu yana asim ferhatovic hase stadyumu olarak bilinen ve eski adı olimpijski stadion ya da kosevo stadium veya türkçedeki adıyla kosova stadyumu'nda oynanan ilk milli maçtır.