dünya kupasını kazanmanının almanya için bir başka önemi de, 2. dünya savaşının büyük yıkımının ardından almanya'nın ilk kez sevineceği bir şey bulmasıydı. bu maçın morali almanyanın ekonomik olarak tekrar kalkınmasında büyük öneme sahiptir.
trt2'de "bir oyundan da öte" belgeselinde maçın özetlerini izlediğimde aklımda kalanlar, macaristanının inanılmaz pozisyonlara girip 5-10 tane direkten dönen top ve alman kalecisinin kurtarışlarının ardından kaybetmelerinin dramı ve 54 yılı olmasına rağmen kamera açılarının süper olmasıydı.
ve sonra da, şimdilerde televizyonda kupa tarihi programlarında sık gösterilen o 4 temmuz 1954 finali 55 bin kişi önünde yağmur altında tarihe geçecektir.
ilk sekiz dakikada puşkas ve czibor’la 2-0 öne geçen macarların şampiyonluğu yakalamasını o gün gene harika olan helmut rahn, max morlock (yıllar sonra nurnberg’le gelip ileri yaşında, 1961’de şampiyon kulüpler’de son kez seyredilirken fenerbahçe’yi eleyecektir), othmar walter, fritz walter ve hans schaefer beşlisi ilk devrede 2-2’yle önleyecektir.
herkes uzatmaya hazırlanırken yırtıcı sağaçık helmut rahn’la 3-2 yakalanınca, harp mağlubu almanları dirilten kupa, kaptan fritz walter’in ellerinde “kurt” sepp herberger’in eseri olarak yükselecektir.
evine yenik dönmesi büyük kavgalar ve şiddetli olaylar yaratacak o macar takımının birlikteliği ancak iki sene daha sürecek, 1956’da macar ihtilâlinin patlamasıyla her şey dağılacaktır...
futbol ve kültürü kitabından yer alan michael muller'in "çalımlarla serbest pazara doğru: ferenç puşkaş'ın mahzun mirasçıları" başlıklı yazısından;
parti şefi matyas rakoşi, elindekinin kıymetini biliyordu. macar milli karmasının bern'de 1954 dünya kupası finalindeki, bütün dünyada sansasyon, macaristan'da ise acı bir hayal kırıklığı yaratan yenilgisi üzerine, oyuncuları halkın öfkesinden korumak amacıyla takımın ülkeye dönüşte bindiği trenin rotasını tata kampına (budapeşte'ye 70 km. uzak bir yer) çevirtti. tata'daki karşılama ziyafetinde rakoşi, fena beklentilerin aksine, dünya şampiyonası'nda alman ikinciliğin sosyalist macaristan için büyük bir başarı olduğunu söyleyerek oyuncuları onurlandırdı. futbolseverden başka her şey olan diktatör, tehdit altındaki iktidar aygıtını güvenceleme çabasındaydı.
ölçüsüz bir hayal kırıklığına uğramış olan futbolseverler, öfkelerini, budapeşte'nin nepköztarsasag utja mahallindeki macar futbol birliği'nin binası önünde toplanarak boşalttılar. stalinist macaristan'daki bu ilk protesto gösterisi -daha evvel böyle bir gösteri tasavvur edilebilir değildi- niyet olmamasına rağmen nihayet ülke yönetimine dönük hakaretlerin de duyulduğu bir politik gösteriye dönüştü. polis kalabalığı dağıttı. 1956 devriminin gölgesinin ilkin bu olayda görüldüğünü söyleyenlerin iddiası pek de boş değildir. ama dünya kupasın'daki yenilgi ile iki yıl sonra gelişen halk ayaklanması arasında asli, nedensel bir bağ kurmaya çalışmak, fazla ileri gitmek olacaktır. bu devre ilişkin hatırlananlar ikili karakterlidir: bir yandan ürkülen terör rejiminin acılarına dair hatıralar, diğer yandan bütün dünyayı büyüleyen milli takım sayesinde yaşanan ve bir daha benzeri görülmeyen güçlü yurtseverlik duyguları.
devrimin ezilmesinden sonra ferenc puşkaş, sandor kocsis ve zoltan czibor gibi milli takıma damgasını vurmuş üç şahsiyet yurtdışında kaldılar. böylece takım dağıldı. daha sonraları, özellikle 1962'de şili'de yapılan dünya şampiyonasında macar takımı tekrar anlamlı bir çapa ulaştı. ama macar futbolcuları, 50 yıldır ona göre değerlendirdikleri ölçüye bir daha erişemediler: puşkaş ve arkadaşlarının oluşturduğu ölçü. bir teoriye göre 1956'daki ani çöküş, macar futbolunda bir daha telâfi edilemeyen bir kırılmaya yol açmıştır. macarların kendi kendilerine söyledikleri, sayısı hiç de az olmayan hayat yalanlarından birisi mi yoksa? kendi kendini aldatmak bakımından ülke hep buluşçu olmuştur: örneğin halk uzun süre, bern'deki dünya kupası finalinin batı almanlarca satın alındığı efsanesine inanmıştı (daha "teferruatlı" bir veriye göre 100 mercedes otomobil karşılığında).
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan andreas klose'in "televizyon futbolu: medya yapımı bir ürün gerçekliği nasıl değiştiriyor?" başlıklı yazısından;
televizyonla futbolu işlevsel bir faaliyet ilişkisi bağlantılandırıyor. daha 50'li yıllarda, bu medya henüz emekleme çağındayken, televizyon futbolu programına almıştı. ve futbol televizyonun eşiği aşmasına, değişik gelişme evrelerinde, çok yardım etti.
örneğin 1954 yılında, ilk kez bir futbol dünya şampiyonası isviçre'den canlı olarak nakledildiğinde. on iki ay içinde federal almanya'daki televizyon aygıtı sayısı yaklaşık 11.000'den 85.000'in üstüne çıktı. federal alman takımının onu dünya şampiyonluğuna taşıyan galibiyet dizisi televizyon aygıtı satışındaki artışa tartışmasız katkıda bulunmuştu; öyle ki federal almanya tarihinde ilk kez o zaman bir kitle iletişim aracı olarak televizyondan sözetmek mümkün hale geldi. 1970'de meksika'daki dünya kupasının yayınlanması, televizyonun teknolojik yeniliklerinin yaygınlaşmasında futbolun ne kadar önemli bir yeri olduğunu kanıtladı. bu büyük olayın yayını, federal almanya'da renkli televizyonun kesin olarak perdeyi yırtmasını getirdi. 80'li yıllarda da kablolu iletişim temelli özel televizyon kuruluşları, özellikle futbol yayınları sayesinde medya pazarında yer tutabildiler.
ilk basımı 2004 yılında olan halit kıvanç'ın "futbol! bir aşk..." kitabından;
1954 dünya kupasında unutulmayacak çok buyuk yıldızlar, şahane goller, daha neler neler vardı. fakat benim yaşam boyu unutamadığını, sadece sporda değil, hemen her alanda başarı için sadece kendine güvenmenin yetmeyeceğidir. elbette güveneceksin kendine... ama güvenmekle işin bitmeyeceğini de bileceksin. 1954 finallerinde herkesin favorisi macaristan'dı. müthiş gollerin kahramanı puşkaş'ı şahane kafa vuruşlarının kralı kocsis'i ve öteki yıldızlanyla bu takımı kim yenebilirdi ki?.. hele ilk karşılaşmalarında almanya'yı 8-3 yenmelerinden sonra... sadece macar oyuncuları değil, yöneticileri de, hemen hepsi böyle düşünüyordu. öyle ki, finalin ertesi gün verilecek kokteyl davetiyesini elime aldığımda böylesine aşırı güveni yadırgamıştım. çünkü daha maçın oynanmasına koca bir gün varken, finalden sonraki kokteyl parti için "dünya şampiyonu macar futbol milli takımı onuruna verilecek kokteyle davet..." diye yazmışlardı. ama ertesi günkü maçta, hem de 10 dakikada 2 gol atan macar takımı, daha sonra yiyeceği 3 golle kupayı almanlara kaptıracaktı. 2-0'dan 2-3 yenilgiye düşen macar futbolcularını sonraki akşam o kokteylde görmeliydiniz... bir karış suratla, gelenlerin elini sıkıyor, sonra bir köşeye çekiliyor, kara kara düşünmeye devam ediyorlardı. benim en yakından izlediğim ilk dünya kupası finalim, böylesine ilginç sonuçlanmıştı. öte yandan, gelecek kupa finallerinde takımımızın daha şanslı olacağını düşünüyordum tabiî... nereden bilirdim ki, 48 yıl boyunca dünya kupası finallerine ağzımız sulanarak hep uzaktan bakacağımızı...
ilk basımı 2002 yılında olan yapı kredi'nin "top bir dünyadır" adlı kitabından;
erden güley'in "futbol bizim dünyamız" başlıklı yazısından;
isviçre posta idaresi, 1954 dünya kupası anısına, üzerinde bir futbol topu resmi bulunan pul bastırmış, ayrıca bir de posta kartı çıkarmıştı. 1954 dünya kupası için isviçre posta idaresi 5 adet değişik makine damgası kullanmıştı. almanya bir posta kartını şampiyonluk anısına bastırırken; paraguay da şampiyon almanya'yı adeta kutlarcasına üzerinde sepp herberger ve helmut schön'ün resimleri bulunan bir hatıra bloğu çıkarmıştı.
ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
macaristan final maçını almanya'ya karşı oynadı. şampiyonanın başında macaristan, almanya'yı 8-3 bozguna uğratmıştı ve o maçta kaptan puşkaş maçı bitirememiş, sahayı terk etmişti. final karşılaşmasında puşkaş yeniden ortaya çıktı ve bacağındaki şiddetli ağrılara rağmen tek bacağıyla, bu parlak ama yorgun takımın başında oynadı. başlangıçta 2-0 galip olan macaristan maçı 3-2 kaybetti ve almanya ilk kez dünya şampiyonu oldu. avusturya üçüncü, uruguay ise dördüncü oldular.
macar kocsis on bir gol atarak şampiyonanın gol kralı olmuştu, onu sekiz golle alman morlock, altı golle de avusturyalı probst izlediler. kocsis'in attığı on bir golden en başarılısı brezilya takımına attığı goldü. kocsis bir uçak gibi havalanmış, bir süre havada uçtuktan sonra golü kafasıyla, doksandan kaydetmişti.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
rahn, helmut, 1954 dünya kupası'nın kahramanı, alkollü araba kullanmaktan iki kez hapse girmişti: 1957'de iki aylığına almanya'da ve sarhoş bir halde arabayla inşaata girdiğinden 1963'te hollanda'da. bir keresinde, antrenör rudi gutendorfu onun evinde beklerken, çakırkeyif halini sürdürmek için, gutendorfu dehşete düşürecek biçimde, mahzenindeki en değerli şaraplan içip bitirmişti: 1949 hasadı domtaler don şarabı ve bernkastler doktor sek de dahil.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
buzanszky, jeno, 1954 dünya kupası finalinde kendi yarı sahasında schafer'e çalım atmaya çalıştı. bu, macarların "mucize takımlarının dört yılda ve 50 maçtaki tek yenilgisine ve macarların ne pahasına olursa olsun almak istedikleri şampiyon ünvanını kaçırmalarına yol açan büyük bir hataydı. schâfer topu kazandı, ortaladı, lorant topu rahn'a ayağına indirdi, o da almanya'ya şampiyonluğu getiren golü attı.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
sebes, gustav, 1954 dünya kupası'nda macaristan'ın teknik direktörüydü. almanya'ya karşı oynadıkları ilk tur maçında, fritz walter ve diğer sağlam oyuncularını koruyan sepp herberger'in aksine, bütün yıldız oyuncularını sahaya sürerek akılsızlık etti. sonuç: macaristan'ın yıldız hücumcusu puskas, liebrich tarafından sakatlandı, çeyrek ve yarı finalde oynamadı; finalde almanya karşısında sahadaki yerini aldı, ama formda değildi. 31 maç ve dört yıl yenilgisizliğin ardından, 4 temmuz 1954'te, dünya şampiyonası finalinde ve yine almanya karşısında, "mucize takım'ın o inanılmaz başarı serisi sona erdi; yine sebes'in hatası yüzünden.
ilk basımı 2002 olan christian eichkler'in "futbolun beceriksizleri ansiklopedisi" kitabından;
walter, fritz, 1954 dünya kupası'ndaki şampiyon kaptanla adaş olan walter, bundesliga'da 157 gol atmıştı; neredeyse her iki maçta bir gol. ama bu isabeti sözel konularda da kaydettiği söylenemezdi. şu ünlü sözü bunu açık seçik gösteriyor: "klinsmann ve ben, biz muhteşem bir trio'yuz." bundan yola çıkan "kan"ın uyarlamacı yapımcıları hemen şu spotu bulmuşlardı: "leverkusen'in bu oyun kargosundaki kazancı emerson ve beinlich triosu oldu."
ikinci dünya savaşı sırasında alman milli takımı'nın kaptanı fritz walter'i sibirya'ya kamplara gönderilmekten bir macar subayı kurtarıyor. aynı walter, dünya kupası finalinde macaristan önünde. macarlar önlerine gelene bol gol atıyorlar. hatta grup maçlarında batı almanya'yı 8-3 yeniyorlar. ama o alman takımı yedeklerden oluşturulmuş bir ekip. macarların büyük yıldızı ferenc puskas sakat sakat sahaya çıkıyor. "'ben sağlamken 8 atmıştık. şimdi sakatım 7 atarız" diyor. puskas dediklerini teyit edercesine daha 6. dakikada öne geçiriyor macaristan'ı. iki dakika sonra kohlmeyer'in hatalı geri pasını kovalayan czibor farkı ikiye çıkarıyor. bern'deki maçta farklı bir sonuç bekleniyor artık. 11. dakikada morlock, almanlar'a ümit veren golü atıyor. 16. dakikada peş peşe 3 korner atıyor almanya. bunların sonuncusunda fritz walter'in ortası kardeşi ottmar'ın kafasını ve kaleci grosics'in ellerini sıyırıyor. helmut rahn'a beraberlik golünü atmak kalıyor. 83'te aynı rahn, almanlar'a galibiyeti getiren golü atıyor. ancak 85. dakikada puskas bir gol atıyor. ama galli yan hakem mervyn griffiths yanlış bir ofsayt bayrağıyla kupanın kaderini değiştiriyor. maçtan sonra puskas, "biz ingilizler'e wembley'de 6 attık. galli yan hakem bunun intikamını aldı" diyor. ama olan olmuş ve almanya bir futbol gücü olarak yeniden dünya arenasına dönmüştür. bern mucizesi adıyla anılan bu maç sadece alman futbolunun değil alman ulusunun da savaş sonrası kendine gelmesini sağlamıştır.
#27 almanların bern mucizesi batı almanya vs macaristan, 1954
dört yıl boyunca yenilgi yüzü görmeyen, iki kez ingiltere'yi deviren ve olimpiyat şampiyonluğu kazanan puşkaş, kocsis, hidegkuti ve bozsikli kadro macaristan'ın altın kadrosuydu ve tacı hak ediyordu. ama sonrasında parçalanmış bir ulusun yeniden doğmasını sağlayan bern mucizesi gerçekleşti. maçtan önceki gece otel önünde macar futbolcuları uykusuz bırakan alman bandosunun tüm çabalarına inat, macarlar 2-0 öne geçti. ama almanlar, maçın ilk yarısını 2-2 berabere tamamlamayı bildi. sonrasında macarların iki şutu direkten geri geldi, maçın bitimine 6 dakika kala rahn'ın golü de maçı panzerlere kazandırdı. almanlar bir daha o eski kötü günlere dönmedi; macar futbolu ise hâlâ hasta yatağından kalkamadı.
macar futbolcularının eşleri final maçını seyredekecek
budapeşte, 2 (ap) - dünya futbol kupası turnuasmda büyük bir varlık gösteren macar futbol takımı oyuncularına, şimdiki halde herhangi bir macarın tahayyül edebileceği en büyük mükâfat verilmiştir: takım mensuplarının karıları ve bekâr oyuncuların aileleri pazar günü yapılacak final maçnı seyir için macaristandan isviçreye gidecek ve futbol yıldızlariyle birlikle isviçrede 2 haftalık bir tatil yapacaklardır.
alman takımı hazırlanıyor bern, 2 (ap) - bu sefer dünya futbol kupası turnuasnda herkesi hayrete düşüren alman milli futbol takımı pazar günü macarlara karşı oynayacağı final maçına hazırlanmaktadır. almanlar, bugün sıkı bir antrenman yapmışlardır. macarlar, da bugün takım halinde ve ferdi antrenmanlar yapmışlardır.
almanyanın, turnuada şimdiye kadar elde ettiği başarılar uzmanları hayrete düşürmüştür. alman takımıı sırayla 3 kuvvetli milli takımı, türkiye, yugoslavya ve avusturyayı turnua dışı bırakmış ve önceden savrulan bütün kehanetlere rağmen finale ulaşmıştır. buna rağmen pazar günü bern'in wankdorf stadında karşılaşacağı macaristanı yenmesine pek ihtimal verilmemektedir.
almanlar, dünya futbol uzmanlarının halen «modası geçmiş» dedikleri bir sisteme müsteniden oynamaktadırlar. bu sistemin ruhu, iki taktiğe dayanmaktadır
1 - 8 kişilik veya toplu müdafaa, bu sistem dahilinde almanlar rol durumu lehlerinde tecelli eder etmez, yani başa geçince, hemen hemen bütün takımı müdafaaya çekmektedirler. ve bunu o kadar iyi becermektedirler ki, sistem şimdiye kadar, sökmüştür.
2 - ani veya «uçan» taarruzlar. bunları, sağ ve sol açıklar ile santrforları vasıtasiyle eşape şeklinde tatbik etmektedirler. bu usul de şimdiye kadar şökmüştür. avusturyalılara attıkları 6 gol bunun bariz delilidir.
şimdi final maçında büyük mesele şudur. dünyanın en üstün muhacim hattı sayılan macar forvetleri alman müdafaasını delebilecekler midir? ve biraz zayıf görünen macar müdafaası alman blitzkrieg'ini durdurabilecek midir?
şimdiki halde uzmanlar bütün bu mülâhazaları hesaba katmak suretiyle, yine de macarların kupayı kazanacağını muhakkak addetmektedirler.
bern, 3 (radyo) - almanya - macar milli takımları yarın bern'de dünya kupası final maçını oynıyacaklar.
spor otoriteleri, bu mühim maçın çekişmeli olacağını, macarların kazanma şanslarının çok kuvvetli olduğu, fakat alman takımının da bir «sürpriz takımı» manzarası arzettiği mütalâasını ileri sürmektedirler.
filhakika macarlar, çıkardıkları maçlarla dünya şampiyonasının en kuvvetli takımı olduklarını, iki dev takım brezilya ve uruguayı yenerek ispat etmişlerdir.
almanlar, ümitli görünmektedirler. avusturyaya karşı kazandıkları 6-1 lik galibiyet kendilerini kamçılamıştır.
alman milli takımı beklemediği bir dünya ikinciliğini kazanmış bulunmaktadır. yarın macarlara yenilse de ikinciliğine zarar gelmeyeceği için, almanlar bütün gayretlerini hücumda teksif edecekler ve macarların karşısında son bir şans deneyeceklerdir.
alman milli takımının antrenörü selb herberger, çok kuvvetli bir taktikçidir. herhalde bu maç için birşeyler hazırlamıştır. macarların kazanma şansı çok kuvvetlidir. fakat artık şahlanmış alman takımının da bir tehlike olduğunu kabul etmek lazımdır.
berlin, 3 (tha) - alman gazeteleri, kalbi zayıf olanların, futbol meraklısı kalp hastalarının yarın isviçre'de yapılacak. macaristan - almanya final maçının neticelerini radyodan takip etmemelerini tavsiye etmektedirler.
zira, wilhelm lange adında birberlinli itfaiye memuru, almanya ile avusturya maçının tafsilatını televizyonda heyecan içinde seyretmiş, fakat netice ilân edildiği anda sevincinden düşerek ölmüştü.
almanya macaristan'ı 3-2 yenerek dünya şampiyonu oldu
maçın ilk devresi 2-2 beraberlike neticelendi. almanlar galibiyet gollerini oyunun son dakikalarında kazandılar
bern, 4 (ap, radyo) - dünya kupası futbol karşılaşmasının final karşılaşması almanya ve macaristan arasında oynanmış ve almanlar maçı 3-2 galip gelerek dünya kupasını kazanmıştır. wankdorf stadyomunda 55 bin seyirci önünde yapılan bu maçta macarların futbol yıldızı puskad'da oynamıştır.
almanya ise çarşamba günkü yarı-final maçında avusturyayı 6-1 yendikleri kadroyu aynen muhafaza ediyordu. takımlar şöyle teşekkül etmişti:
almanya: toni turek, jupp posipal, werner kohlmeyer, horst eckel, werner liebrich, karl mai, helmut rahn, max marlock, otmar walter, fritz walter, hans schaefer
macaristan: gyula grosits, jozsef busanszky, mihaly lantos, jozsef bozsik, gyula lorant, jozsef zakarias, zoltan czibor, sandor kocsis, nandor hidegkuti, ferenc puskas, mihaly toth.
sekiz avrupa memleketi arasında kurulmuş olan yeni televizyon şebekesi tarafından yayınlanan maç türkiye saati ile 17.55 de başlamıştır. ilk vuruşu macaristan yapmış ve almanya da rüzgâra karşı oyuna başlamıştır. saatlerce devam eden yağmur yüzünden saha oldukça çamurluydu.
oyuna başlamadan evvel her iki takım isviçre konfederasyonu başkanı rodolphe rubattel'e takdim edilmişlerdir.
maça başlanmadan on dakika evveline kadar tribünlerde boş yerler bulunduğundan karaborsacılar bir hayli zarara uğramışlardır. buna sebep takımlarının şampiyon olduğunu görmek için buraya gelmiş olan binlerce brezilyalının geçen haftaki mağlûbiyet üzerine final maçını seyre gelmemeleridir.
macar takımı kaptanı puskas ilk almanya - macaristan maçında sakatlanmasına rağmen bugün hiç aksamamıştır. sakatlığının tamamen iyileştiği görülmüştür. macarların ilk vuruşunu liebrich karşılamış ve topu fritz walter'a o da max marlock'a geçirmiştir. marlock macar kalesi önünde bir gol imkânı elde etmişse de, bu fırsatı kaçırmıştır.
almanların bu ilk akınları, tribünleri dolduran binlerce alman tarafından büyük tezahürata vesile olmuştur. bir kaç saniye sonra almanlar bir korner kazanmışlar fakat macar kalecisi grosits çıkış yaparak topu tutmuştur.
bir kaç saniye sonra schaefer topu macar kalesine, göndermiş fakat top kale direğini sıyırarak avuta gitmiştir.
bundan sonra macarlar bir akın yapmışlar, bozsik hidegkuti'ye güzel bir pas vermiş fakat almanlar topu uzaklaştırmağa muvaffak olmuşlardır.
macarların golleri
buna rağmen, macarlar kısa bir zaman içinde tekrar alman kalesi önüne gelmişler ve beşinci dakikada czibor, bozsik'ten aldığı topu iki alman müdafiini atlattıktan sonra puskas'a geçirmiş, puskas da macar takımının ilk golünü yapmıştır.
santradan sonra fritz walter macar nısıf sahasında süratle ilerlemiş ve top rahn'a vermiştir. rahn'ın attığı şut grosits tarafından yakalanmıştır.
yedinci dakikada almanlar macarlara bir gol hediye etmişlerdir. puskas'ın çektiği bir şutu turek yaklamış fakat elinden düşürmesile czibor'un topu kaeye göndermesi bir olmuştur.
macarlar 2 - almanlar 1
bu gole rağmen almanlar yılmamışlar ve süratli bir akınla macar kalesi önüne kadar gelerek onuncu dakikada morlock vasıtasile ilk gollerini yapmışlardır. bu da macarların almanlara bir hediyesi olmuştur. rahn takım arkadaşlarından birine bir pas vermiş fakat araya lorant girerek topu tutmuş ve bir şutla uzaklaştıracakla grosits'e doğru yuvarlanıştır, işte bu sırada morlock atılmış ve bu ilk golü yapmıştır.
müteakiben puskas topu alarak alman kalesine doğru süratle sürmüş ve üç kişiyi atlatarak kaleye doğru sıkı bir şut çekmiş, fakat liebrich yetişerek topu uzaklaştırmıştır.
oyunun başlangıcından itibaren favori macarların, maçı inhisarları altına alamadıkları görülmüştür.
bundan sonra almanlar mukabil hücuma geçmişler ve hiç bir mukavemetle karşılaşmadan macar kalesi önüne gelmişlerse de atılan mukavemetle karşılaşmadan macar kalesi önüne gelmişlerse de atılan şutu grosits fevkalâde bir şekilde kurtarmıştır.
puskas ve hidegtkuti paslaştıktan sonra, topu czibora vermişler, fakat czlbor'un attığı şut boşa gitmiş tir.
almanya 2 - macaristan 2
otmar walter macar müdafaasını aşarak topu, morlock'a göndermiş. lantos müdahele ederek bir korner yapmıştır. almanlar korner atmışlar, macarlar atılarak ikinci bir korner daha yapmışlardır. almanlar bu sefer beraberlik gollerini temin etmişlerdir. bir müddet sonra macarlar almanlar aleyhine bir korner atmışlar, fakat bütün macar hücum hattı bir kafa vurmak için kalenin önüne toplanmış olmakla beraber hiç biri bir vuruş yapamamıştır.
bu maçta almanların macarlar kadar iyi oynadıkları görülmüştür. mac tamamen bir. futbol tekniği gösterisi olmuştur.
almanların toth'a bir faul yapmaları üzerine macarlar bir frikik kazanmışlar. toht vuruşu yapmış ve kocsis kafa ile topu kaleye göndermek istemişse de avuta çıkarmıştır.
bir dakika sonra turek hidegkuti'nin sıkı bir tutunu fevkalâde bir şekilde kurtarmıştır. hidegkuti alman kalesinden üç metre mesafede topa vurmuş, fakat bu anda turek'in havada uçmasile topu kornere göndermesi bir olmuştur.
bundan sonra kocsis bir cambazlık yaparak topu alman kalesine göndermek, istemiş, topa geri geri gelerek vurmuş, fakat avuta göndermiştir.
bundan sonra beş dakika müddetle macarlar alman nısıf sahası içinde oynamışlar, hidegkuti'nin bir şutu kale direğine çarpmış. toth'un bir şutunu da turek kurtarmıştır.
bundan sonra almanlar hücuma gecmişler ve schaefer 25 metreden bir şut çekmişse de grosits bunu rahat bir şekilde tutmuştur.
müteakiben almanlar iki hücum daha yaparak macarları etraflarında döndürüp durdurmuşlar, bu hücumlardan biri buzansky diğeri de grosits tarafından önlenmiştir. macarlar kısa pasları tamamlamak
için sık sık uzun pasar da vermek istemişler fakat bundan umdukları neticeyi alamamışlardır. uzun paslar nadiren yerlerine ulaşmışlardır.
almanlar ise daima kısa paslarla ilerlemişler ve macarların açık bıraktıkları yerleri gayet iyi hesaplayarak macar oyuncularını atlatmışlardır.
birinci devrenin bitmesine dört dakika kala macarlar iki büyük tehlike atlamışlar. otmar walter ile morlock'un şutlarını iki defa grosts havada uçarak yakalamıştır.
almanlar bundan sonra macar kalesi önünde toplanmışlar ve galibiyet golünü atmak için uğraşırlarken bir korner kazanmışlardır. almanların attığı korneri grosits kurtarmıştır.
bundan sonra macarlar hücuma geçmişler ve eckel sakatlanarak yere düşmüştür. kocsis'in bir kafa vuruşu direği sıyırarak geçerken hakem de birinci devrenin sonunu ilân etmiştir.
birinci devre bu şekilde alman ve macar milli takımlarının 2-2 beraberlikle sona ermiştir.
ikinci devre
maçın ikinci devresi başlamadan evvel yeniden yağmur yapmaya başlamıştır. tribünlerde mantar biter gibi binlerce rengârenk şemsiyenin açıldığı görülmüştür.
yağmurla beraber sahanın etrafına çelik öiğferli isviöreli polisler de doldurmuşlardır. bunlara ihtiyaç duyulacağına dair her hangi bir belirtiye birincei devrede rastlanmamışsa da geçen haftaki hâdiselerin verdiği tecrübe ile böyle bir tedbir alınmıştır.
ikinci devrede macarlar czibor'u açık, toth'u da sağ açık olarak oyuna başlamışlar ve turek'i bir şutla yoklamışlardır.
puskas, bir ara peşinde muhafızı gibi ayrılmayan liebrich'den kurtularak turek ile karşı karşıya gelmiş fakat şutunu alman kalecisi derhal uzaklaştırmıştır.
bundan sonra toth turek ile karşı karşıya kalmış, hidegkuti'ye bir pas vermek istemiş fakat üç dakika içinde dört fırsat kaçırmışlardır.
hidegkuti bir gol atmak fırsatı daha elde etmiş, fakat turek şutunu tutmuşturç bir kaç saniye sonra bozsik'in bir şutu da direği sıyırarak avuta gitmiştir.
posipal macar kalecisi ile karşı karşıya geldiği vakit tribünlerdeki halk heyecandan ayağa kalmış, fakat lorant atılarak almanların gol yapmalarına mâni olmuş ve topu uzaklaştırmıştır.
müteakiben macarlar toth vasitasiyte alman kalesini iki defa sıkıştırmışlar ve ikisinde de turek yerinde olmadığı halde alman müdafilerinin müdahalesile gol atamamışlardır.
czibor'un morlock'a vaptığı bir faul halkın protestolarile karşılanmıştır.
macarlanın değişiklik yapılan for hattının daha müessir fakat daha talihsiz olduğu görülmüştür.
kocsis'in bir kafa vuruşu direğe çarpmıştır. bundan sonra hidegkuti 18 den bir şut çekmiş, fakat şutu kuvvetli olmadığından ve zaviyeyi de iyi hesaplayamadığından güzel bir gol kaçırılmıştır.
liebrich ve posipal'in etrafında kurulmuş olan alman müdafaası forvetleri tamamen serbest ve zinde bırakmıştır.
kocsis'in toth'a verdiği uzun bir pas toth tarafından kaleye doğru atılmış fakat posipal kornere göndermiştir.
her önüne çıkana gayet sert hareket eden czibor seyirciler tarafından devamlı suretle protesto edilmiştir.
turek, puskas'ın yerden attığı bir şutu ayağı ile durdurmuş ve her zamanki gibi kohlmeyer de yetişerek topu uzaklaştırmıştır.
almanya 3 - macaristan 2
lantos, otmar walter'dan başına bir tekme yemiştir. lantos eğilip topa kafa vurmağa çalışırken walter de ayağını kaldırmıştı. lantos oyuna devam etmişse de yarım dakika kadar sersem bir halde kalmıştır.
oyunun bitmesine beş dakika kala alman sağ açığı hemuth rahn'in attığı bir golle maçı almanlar 3-2 galip olarak bitirmişler ve dünya futbol şampiyonu olmuşlardır.
bern, 4 (ap) - 55.000 seyirci arasında bulunan binlerce alman, alman takımının macaristanı mağlûp etmesini kablerini durduran bir heyecanla takip etmişler ve zaferi kazanıp fifanın 81 yaşındaki başkanı jules rimet takım kaptanına kupayı verirken hep bir ağızdan «deutschland über alles» i söylemişlerdir. almanlar, bu dünya çapındaki büyük zaferi, milletlerarası futbol temaslarına başladıktan dört sene gibi kısa bir zaman içinde elde etmişlerdir.
son galibiyet golünü atan. helmuth rahn da spor tarihinin kaydedeceği bir sima olmuştur.
alman futbolcuları sahadan ve stadyomdan çıkarlarken binlerce futbol meraklısı tarafından alkışlanmışlardır.
alman futbol federasyonunun başkanı hans koerer «bu beklediğimizin fevkinde bir neticedir» demiştir.
macarlar ise mağlûbiyeti filozofça karşılamışlardır. takım idarecisi istvan krajcovits «kaybettik. bu spordur. hep kazanacak değiliz ya» demiştir.
krajcovits mağlûbiyeti yorgunluğa atfetmektedir ve bu hususta şöyle demiştir: «almanlar bizim kadar yorgun değillerdi. brezilya ve uruguay ile iki çetin maç yaptık. çocuklarımız yoruldular.»
soyunma odasında alman futbol cuları, aradan 15 dakika geçmiş olmasına rağmen halâ birbirlerini kucaklamaktaydılar. bazıları sevinçlerinden ağlıyorlardı.
alman takımının antrenörü sepp herberger «sevinçten o kadar bitkiniz ki. dünya şampiyonu olduğumuzu şu anda düşünemiyoruz. fakat şunu da söyliyeyim ki. bir çok tenkidlere rağmen, tuttuğumuz yolun doğru olduğu anlaşılmıştır.» demiştir.
herberger macarlarla yapılan ilk karşılaşmada takıma çok sayıda yedek oyuncu aldığından dolayı şiddetle tenkid edilmişti ve takımın 8-3 gibi büyük bir farkla yenilmesi de bu tenkidleri haklı göstermişti.
şimdi alman futbol federasyonu başkanı, zaferin bütün şerefinin herberger'e ait olduğunu söylemektedir.
macar futbol yıldın ferenc puskas «biz üç final, almanlar ise bi final maçını yaptılar» demiştir.
frankfurt 4 (ap) - alman milli takımının bugün bern'de dünya futbol şampiyonluğunu kazanması almanlar kadar kimseyi şaşırtmamıştır.
ancak bir kaç alman şampiyonluğu kazanılabileceğini düşünmüştü.
ilk defa alman futbolu böyle bir şampiyonluk kazanmaktadır. bir defa 1934 de yarı finallere kadar çıkabilmişti.
bütün batı almanya radyo ve televizyon istasyonları maçı nakletmişlerdir. milyonlarca alman maç dinlemek veya seyretmek için evlerine ve kahvelere ve birahaneleri dolduklarından sokaklarda boş tek şahısa rastlamak mümkün değildi.
bazı kimseler televizyonu daha iyi seyredebilmek için münihten stuttgart'a gitmişlerdi.
büyük an geldiği vakit radyo ve televizyon spikerleri kendilerin güç zaptetmişlerdir. spikerlerden biri kendini tutamıyarak «almanya kazandı, almanya kazandı» diye dakikalarca bağırmıştır.
cumhurbaşkanı theodor heuss ve başvekil adenauer futbolculara tebrik telgrafları göndermişlerdir.
bugün batı almanyada futbol ateşi bilâ istisna herkesi sarmıştır. hayatlarında bir tek futbol maçı dahi görmemiş olanlar ve hattâ bir spora şiddetle, muhalif olanlar dahi radyolarının başından ayrılamamışlardır.
birahaneler ağızlarına kadar tıklım tıklım dolu idiler, müşteriler televizyonu daha iyi seyredebilmek için masaların üzerine çıkmışlar ve heyecanlandıkça bardakları kırıyorlardı. zafer kazanıldıktan sonra, da sevinçten kırılan bardakların haddi hesabı yoktur.